10 Ocak 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

10 Ocak 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

X8 9E€ Eetüke * * * aüt Yazan: Mizamelttin Nazij Kalın kafesler arasından giren temiz Iıava, her odada bir güzel kızın taze B “ u'“?îbi. © gece, sabahıa kargı Tunu- h Gdi zaman halkı sokaklara dö- ha V? buldu. Cezairlilerin başında ge- hüzay E denizciyi, Tunuslular, harbi Du y bir düşman gibi değil, bekle- T':-' dost gelmiş gibi karşıladılar. İ ıü,"'"" büyükleri, ileri gelen - N ah_q kumandanı başamiral gi'u':(wn önüne düştüler Omu dos- 'ardu sarayına ilettiler. he Mubiral Barbarosa yalnrr Sinan Re Seytan koğan” refakat ediyordu. Bes” Gğer ileri gelenleri ve donan- * Yaya tenkçilerin Aydınlr kumanı- | keğe / Pep vaziteteri başında kalmış- .._,:'_"':"m saraya girince iki üç yüz Üllap :'î'ı Bardumun — etrafımı — sar- *I!Si,,-':u” Hastnın melânkölik ge- Üa gn * Sahne olan bahçenin her &- aa “Binde, bir yatmkıkaç, bir otuklu Söber tuttu. Suş ... Rüz a Üst katına başamiral tek ba- Kapı bt Bütü ÜN g, n şehrin kaynaştığı, her Yükta ve uyanık olduğu bir an- Bar; İA l'y' Taczar toprağı serpilmiş gibi, ftn e Yi Hasan yanlarından çekildik- Gğm, * Sariyeler hemen odalarına ’iııı,4 * ve soyunup dökünüp ipek- Mar, — Zömülüvermişlerdi. B'g n bütün pentereleri açıktı. d" larma bakılmca bir kaleyi an- Ny_,;:'ş parmaklıklarından ve ka- “Sh , Tinden giren temiz hava, her *!ı,_ı" Büzel kızım tare göğsünü yi- Tay * Mevlâyr Hasanın karemi mışıl h Wq_m'"'d“— Tij KA kapıları açıktı. Sedei ve işlenmiş bu kalm ceviz ka- Ztniy :*'—li okduğu dehliri - başamiral AD%"'VM adımlarla geçti. Tiz ’“*u“'" büyük datissılaya, Akde- f"ıı Ür, Tatını koklryarak, pencereler- Kirçmy © Havada memleketlerinin ko- b ıın::—n çalışarak deva arıyan T Yığınmın uykusunu boz- l;ı.î"’ Barbaros ON 'ei baştanbaşa do Ütring, "” birçoğunda birer servet de- Ttlere, vherler vardı. Ne bu hazi- Kayatm y * Büzel kızlara el uzattı. h ÖDi tecyie ezzeti ve hırsı önünde ken İN E F, Çimişolgun ve asfi insap Vik « Zerte kaybetmiyerek bü- Ş ulastı, tarasaya çıktı; Bir” x___—_____—j | | | | göğsünü ş'şiriyordu iki saat önce, kaçan hükümdarın bak- tığı yerden ufuklara bir müddet göz | daldırdı. Nehir, sırtında ayı parlatarak dağlar araşında kıvrılıp bükülüyor, her evini, biribirinden sık ağaç kümeleri | arasında gizliyen şehir, kısa bir hayhuy dan sonra tekrar daldığı sessizlik ile gönle yaslı bir. tevekkll veriyordu. Baş amiral de tabiatin bu sihirinden kendi- ni kurtaramadı. Bir an, muzaifer ku - mandan hüviyetinden, sergüzeştlerin - den, hırslarından, yüklendiği vazifele- TiN mes'uByetlerinden sıyrılır gibi el - de. İçinde yalnızlığın acısını duydu. | Arkadaş, dost arıyan bir. insan, sade bir iİnsan, büyük tabiat karşısında tek başrna kalmış bir insan acısıyla içi bar- kuldu. Böşamiral Barbaros, eseli ve büyük ve korkunç tabiat karşısında fâ- ni insanlığınmı bütün #.rini duydu. İş- te bu duygunun ruhuna — yaydığı me- Tânkoli içindeyken kulağına bir ses geldi. Hafif bir ses.. Mafif ve boğuk bir ses, bir hiçkirık. Bu hıçkırık, Barbarosu insanlığı ba- Kamından olduğu kadar, Barbarosluğu bükımından da harekete getirdi. Gece- nin gevşetici tesirine tamamlayıcı bir not katan bu hıçkırık hem iİçine yayı- Tan melâli çoğaltmıştı. hem de merak ve | tecessüsünü tahrik etmişti, Bir hıçkırık.. Demek ki sarayda uya- nık biri vardı ve bu ağlıyordu. Kimdi bu ağlıyan? Uzun ve ağır kılıcının çelik kahrası- nı kavrıyarak salona daldı. Şimdi ses daha yakından işitiliyordu. Kulak ver- di: Hayır.. Bu Bir erkek sesi olamazdı. Bir kadın, genç bir kadın ağlıyordu. Haremin her tarafmı saran sessizlik içinde bu kuçkırığın geldiği tarafı bul- makta zorluk çekmedi. Yürüdü ve bir kapıyı, haremin kapalı duran tek kap- smı açınca yere çömelmiş, ağlıyan bir kadının sırtını gördü ve bir şey sor madan, birçok şeyler anladığını sana- rak durdü: Yerde âk bürnüzü kana bulanmış, u- zun ak sakalı kana bufanmış bir İhtiyar sırt üstü hareketsiz yatıyordu. Vezir ölmüştü. Barbaros ba ihtiyart geniç ktzm bası sanmiştı. ba- (Davamı var) — Bayan Ayşe, biraz evvel bir deli- kanlının kızınızı öpmeğe çalıştığını gör düm. Ya? Öptü mü?, — Hayır, kızınız mânl oldu?, — O hölde yanlış görmüş olacaksı- | nız, © benim kızım olamaz!. , Aman çabuk — Sevgilim, sana doğumunun yıl dönümünde bir hediye vetmek istiyo- makün olduğ çabuk?. vt ao 09 BU e ja Gb Baba / K İ DA N n Ka ae — Arkada kalan mernklı — Yabu biraz yüksek sesle kavga edin de ne ler süylediğinizi biz de tettelim? — Affedersiniz, Çekmeceye gidi- yordum, yanlışlıkla... — Çekmeceye yemek daha kestirmedir! odasından Casusun karısı — Ne yapsan na- flle.. Cebinde bulduğum mektubun şifreli olduğuna ve “benim meleği- M da “kırk hücum otomobili,, mana- sına gekdliğine beni inandıramazsın! istanbul radyosu 10 İkincikânın Pazartesi 17 İakılâp dersi: Üniversiteden naklen, Mahmut Esat Bezkürt — tarafından, 18,30 Çocukları masal, Dayan Nine tarafından, 19 Bayan İnet, $an: Piyano ve keman te- fakatile, A,W Konforans; Çocuk Esirgeme | kurumu nammma, Doktor Küdsl Halkacı (Çocuk ve nöfus), 19,55 Borsa haberleri, 20 Rifat ve arkadaşları — tarafından Türk muslkisi ve halk şarkıları, 20,30 hava ra- poru, 20,33 Ömer Riza tarafından arapçu söylev, 2045 Belma ve arkadaşları tarafın dan Türk musfkisi ve halk şarkıları, 21,15 Radyo fonik temsil, vo orkestrası re- fakatile* (LARME), 22,15 Ajans haberleri, 29,90 plâkia sololar, opera ve öperel par- cabırı, 23;50 Son haberler ve ertesi günün programı, 23 son. d n n Sallllne ei — tt — "e eli l aa ği gö | Adeta bilmiyen ve belli ) Yazan; Kenan Çinili — Melekzad Çinili ( ERKEK - KiIZ ) evlenmek (Tercüme ve Aktidas hakkı mahfuzdur) — Numara 86 — izzeti nefsim kamçılarıdı “Köylü dilberi benimle istemiyor ! n verse bile bana varmazsın ha, dedim, beni beğenmiyor musun yoksa ? Kendisi, küçül kızı ve karısı burada oturuyorlardı. Bunlardan — başka daha ikij kazı ve bir oğlu vardı. Fakat bunlar evliydiler ve başka yerlerde oturayor- lardı. (*) bey o gün karısımı ve büçük kıs zını yanrma çıkarttı. Kızı Zeyneb si- yah saçlı, iri parlak ve siyah gözlü, natta yapık, sıcak kanlir bir şeydi. Da- | ha 6 gün bana hemen alışwermişti. (*) beyin çiftliğinde on gün kadar kaldım. Bu zaman zarfında Zeymneple dostluğu arttırmıştık. Babası solu ol- masına rağmen kızımı benimle * yalnız brrakmmakta bir bein görmüyordu. Hat- tâ Zeynebe: — Kenan beye köyü gezdir, kızım. Onu yalnız bırakma! Bile diyordu. Zeyneb beni, ber gün bir yere götü- rüyor, gezdiriyordu. Bazan buğday tarlalarına gidiyor, bazan köyün şösesi Üzerindeki susam, inbir, zeytinliklere uzanıyor, bazan da veu bucağı olmuyan çiftliği kasım kısım geziyorduk. ©O daima önümden gider ve bana yol gösterizdi. Narin yapısı içinde kıvrak bir edası vardı. Siyah saçlarının süs- lediği mütenasip başı dalma yukarda, sert göğsü gergim yürürdü. Tam bir sporcuydu. Ama, sporun ne olduğunu de işitmemiş bir spor- cu. Bir gün, çiftlik içindeki büyük havu- zun kenarma oturmuştuk. Dolapir ku- yudan, gözleri bağlir bir beygirin yavaş yavaş dönerek çektiği suyun havuza a- kışını seyrediyorduk. Zeynep o gün, her rzamandan daha neş'eli görünüyordu. Mütemadiyen gü- Yüyor, söylüyordu.. Dikkat ediyordum. Onda, bana karşı bir alâkanm gizli hat- larını yüzünde görür gibi oluyordum. Fakat o, bu alâkasmı saflığa bürüyetek benden büyük bir kurnezlıkla saklama- sınr biliyordu. O gün, neş'esinden istifade ederek bir parça daha yatıına sokuldum. O bu hareketimi gayet tabii karşıladı — Zeynep, dedim. — Ne var?. — Bana alıştın değil mi? . O eski neş'esiyle gülümsiyerek cevap verdi: — Yal,, Hem pek çok. Siz pek iyi bir çocuksünüz. — Seni beraber gider misin?. Hiç düşünmeden ve tereddür göster. meden cevap verdi: — Hayirl. . — Niçin?. — Ne diye gideceğim?. Yanma biraz daha sokuldum. Küçük bir dal parçası tutan clini elime aldım. — Niçin olduğunu anlamadın mı? — Hayır.. . — Meselâ seninle evlenmek için, , O dudaklarırı büktü: — Bu olmıyacak bir şey, dedi. — Niçin olmasın.. Seni babandan is- tesem bana vermez mi sanki. . — Ben istemezsem babam nas:) ve- tir ki.. Onun bu sözü üdeta izzetinelsimi karzaçılantıştı . — Ay, dedim. Baban verse bile de- mek sen bana varmazsın? Seni benden dakha iyisi mi alacak? Beni beğenmiyor- mustm ?. O zaman dudaklarındaki — tebessüm yavaş yavaş silindi, rengi sarardı.. — Hayır, dedi sizi beğenmiyor de- Bil'en, Kenan Bey, Siz İstabullusunuz. Zengin ve kibar bir aile çocuğusunuz.. 'Tahsil görmüşsünüz.. Bense, aleldde bir köylü kızı.. Size varmayı istemez- sem bu yalnız sizi mes'ud edemiyece- ğimdendir. Tstanbula götürsem — Ha, dedim, işte böyle söyle ve şimdi beni sevdiğini de saklama baka- yam. Bunu söylerken elimi arkasından do- laştırarak sağ ornuzuna koydum. İşte bu sırada Zeynep bir şimşekle vurulmuş gibi irkildi: — Bırakın beni! Hayır sevmiyorum. Dedi ve yanımdan uraklaştı. Zeynep o günden sonra benimle yal- nız kalmaktan ve göz göze gelmekten kaçınmıya başlamıştı. Hattâ gideceğim gün bile bana küskün küsküa elini u- zattı. Belki de bu dakikada yanımızda babası ve aanesi bulunmamış olsaydı, bunu bile yapmuyacaktı . (.) bey, köyünün zenginlerinidendi. Köylülerin vtöylediğine göre, fakirlere yardım etmekten hoşlanan bir adamdı. Beni çok sevdiğini muhtelif tekliflerile karşılaşmamdan anlıyordum. Köyden ayrılırken de: — Oğlum, demişti. Sen iyi kalbli, sıcak kanlı biz çoculsun.. Seni gok sev- kim, İstanbulda işlerini bitirdikten son- rA istersen buraya gel.. Seni evlât gibi tutarım, Beraber geçinir gideriz. Ka- Tım anan, çocuklarım kardeşin olur. Demekten bile çekinmemişti.. a (««) Beyin bu teklifleri, benim ailem- Temle aramın bozuk olduğunu bilmesin- den ileri geliyordu. Ona bir vesileyle bunu söylemiş ve dargınlığımı da ma- kul bir sebebe bâğlâmıştım. İstanbula döndükten sonra gene da- va işleriyle uğraşmıya başladım. Mah- keme günü sabahı atdliye kapısından içeriye girerken gazetectilerin, gazete fotoğrafçılarının hücumuna maruz kal- dim. Ellerinden kurtulmak için geri dön- düm.. Sultanlamamına doğru yürüyerek bir handan içeriye daldım. Merdiven- lerden çıkarak karanlık bir köşeye giz- jJendim. Fakat açık göz gazeteciler be- ni gizlendiğim yerde de yakaladılar. Karanlıkta durduğum için resmimi çe- kemiyorlar, başımda bekliyorlardı. İç> derinden bazıları, beni dışarıya — çıkart- ması için kapıcıya para dahi verdi. Onu böylece teşvik edip beni, han- dan dışarıya çıkarmasını - istiyorlardı. Kazarklığı paranın hırsiyle üzerime ge- den kapıcıyı kovdum.. Orada saatlerce durdum, diyebilirim.. Nihayet mahkeme saatini kaçırmak korkusiyle dışarıya çıktım « Adliyeye doğru yol almıya başladım.. Gazeteciler mâni oldular, Çiçekpaza- rının yanında önümü kestiler ve zorla kollarımdan tutarak resmimi aldılar, Ellerinden kurtulduğum zaman, mah - keme saati çoktan geçmiş bulunuyordu. Adliye dairesine gitmekte mâna yok - tu. Evime dönmek Üzere bir taksiye at- ladım. Gazeteciler artık rahattı. Resmi- mi aldıktan sonca peşimi bırakmışlardı. Maamafih taksi ile hareket edince - ye kadar beni seyretmekten geri kalma- dılar. O akşam ve ertesi günü, evim muh- birlerin hücurnuna uğradı. Benimle ko- nuşmak ve meselenin iç yüzünü anla- mak istiyorlardı. , Bana yaptıklarının aynini, Hicrana da yapıyorlardı. Ertesi gün gazetelerde resmim de çıkıtaailemden olanlar yeniden küplere bindiler. İşi halletmek niyetiyle o gece evde büyük bir toplantı yapıldı. Uzun uzun görüşmeler oldu. Bu & rada ben odamda, hakkında karar veri tecek bir mücrim vaziyetinde sabarsız lık içinde kıvranıyordum. Nihayet biri si gelip beni çağırdı. Odadan içeriye büyük bir çarpıntı içinde girdim. Bana kararlarını bildir diler? (Devamı vyar)

Bu sayıdan diğer sayfalar: