13 Haziran 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6

13 Haziran 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: Vrdekleki Bahriye Nazırı Raluni YAĞIZ | donanmaya | hemen Istanbula dönmelerini emrediyordu Amiral Limbos yalnız bir noktayı dü. şünüyordu: Avrupa (keşmekeşine Os. mantı “mparatorluğunun Okarışmasına mani olmak; men imkânları bulunmadı. ğı takdirde Osmanlıların İngilizler ne harbe karışmalarını temin etmek nde, ta son sının başında bulunmağı rüyordu. Uzun konuşmalar, amiralin: - Artık yatalım! Sabahleyin torpido talmilerile meşgul olacağız! Ihtarile o gecelik bir tarafa bırakıldı. Mütehastıslar kendilerine ayrılan kama. ralara çekildiler. Derin bir uykuya dal, dilar. Geceyarısından 2 saat sonra, saat tam 2 de Barbarosun nöbetçi telsiz gediklisi komodor haşkâtibi yüzbaşı İhsanın ka- mara kapısını Lıkırdattı. Yüzbaşı İhsan, eyni arasında vurulan kapının gürültü sünü duymuş, gözlerini açmıştı. Saat 2 yi beş geçiyordu; o gecenin bu sl acaba onu kim çağırıyor? Oda. n kapısı niçin böyle vuruluyordu? m saalte uyandırılmasını o fevkalâde bir vaziyete hamleden başkâtip ranjasın. dan atladı; kilitli kapıyı açtı. Telsiz ge. dikli, yüzbaşı İhsana pata çakıp elinde ki şifreyi uazttı: — Nezaretten bir şifre var efendim! — Acele mi? kime?. . — Donanma birinci kumandanlığına, âcele efendim! — Peki ver! Üzerinde, etrafında © şimşekler çakan bir hilâl resmi ve altında: "Telsiz telgraf muhabere varakası, yazılı şifreyi alan emir zabiti acele hareketlerle (o kâğıttaki rakamlara bir göz attı. Bir gey çıkarama. dı; kapkla. bekliyen gedikliye; — Peki, git! Dedikten sonra içeri çekildi; şifre anah tarını aldı; elindeki telgrafı okudu. Bu, nezaretten donanma kumandanlığına ve. rilen bir telgraftı ve aynen şunlar yazı. lıydı: Erdekte donanmayı hümayun birinci kumandanlığına “İstanbul 18-19 temmuz 330 1 — Donanma süratle İstanbula gel. mek üzere yarın sabah 19.5-330 herekele geçiniz. Bahriye Nazırı Mirliva CEMAL Yüzbuşı İhsan bu telgraftan da bir şey anlamamıştı. Donanma neden böyle alel âcele İstanbula çağrılıyordu? Fevkalâde biz şeyler mi vardı? Akşam, amirali Is tanbuldan getiren Muavenetimilliye varisi hiçbir şey anlatmamış da bir ihtilâl, İttihat ve Terakki fırkası aleyhine patlak verecek bir hareket mi sezilmişti acaba? Akşam gazeteleri Avusturyanın Sırbıs. tana ültimatom verdiğini ikümetin de seferberlik ilân ettiğini, iri harflerle manşet vaparak yazıyorlar, iki devlet a- rasında hudut müsademeleri başladığın. dan bahsediyorlardı. Fakat, bu hareke. tin, şifre ile hiçbir alâkası olamazdı, Birinci şifreyi diğerlerinin takip ede. ceğini, onlardan vaziyet o hakkında bir şeyler öğrenebileceğini tahmin eden baş. kâtip, o gece için artık uykuya veda et. mek lâzemgeldiğ kestirmiş, halletiği telsiz şifresini amirale (götürmek için Limbosun'kamarasna doğrulmuştu. Amiral da bu telgrafı sual dolu ba. kışlarla tetkik etti. Geceyarısı alelâcele İstanbula avdet edilmeğe mâna veremi- yor; bunun sebebini kendi objektif gö- rüşile tefsir ettiği hâdiselerin çerçevesin. de araştırıyor; uyku sersemi, yastıktan kaldırdığı kafasında binbir sual ve ihti- mal şimşeği çakıp duruyordu. Telgrafı bir defa daha okuduktan son. ra karşısında bekliyen (o yüzbaşı İhsana sordu: — Niçin geç vakit bu şifre verilmiş? — Bilmem amiralim! — Şifreyi alan telsiz (o nöbetçisine de tenbih edin! Acele işaretli bir telsiz aldı. ğını kimseye söylemesin! Siz de bunu İf zamana kadar | talim heyetile birlikte Osmanlı donanma | , muvafık gö. | —— şa etmeyin! Müteakip şifreleri de bana süratle getirirsiniz! — Başüstüne Amiral, Yüzbaşı Ihsan, Limbosun Ooyanından ayrılırken, amiral da bir daha uyuma. mak, ertesi günkü dönüş için hazırlan. mak, arkadaşlarını uyandırtıp onlarla görüşmek üzere kalktı giyinmeğe başla- dı. Limbos bir taraftan giyiniyor, ta. itan da şilreden istidlâl edilecek neti. celeri aklından geçiriyordu. İki mütehassıs, amiralin ka: tekrar geldiler. Oturdular, konuştular Herbiri bunu bir ihtimale atletti; sabaha kadar nezaretden başka bir şifre gelme- di, gün doğarken amiralin verdiği karar- la İstanbula döğru demir alınması, yolda hem seyir edilmesi, hem de torpido ta. limlerinin yapılması tesbit edildi. Destroyer filotillâsı komodoru, talim. ler için hazırladığı programı amirala tas sına dik ettirmek için Barbarosa gelirken, a- |! miral gemisinin prova sereninde: — Harekete hazır olunuz! İşaretlerini görmüş; kumandana prog. ramı vermeğe vakit kalmadan filotillâst- nın başıma dönmüş, donanma çarçabuk demir almış, İstanbula (doğru rotasını tanzim ederek Marmarada torpido en. dahtı talimleri yapayapa payitahtın yo. unu tutmuştu. Torpido talimleri büyük bir intizam ve mükemmel bir maharetle (başarılmış; amiralle Hlifaksa parmak ısirtan isabet- ler; Türk deniztilerinin gördükleri ders. leri, öğrendikleri talimleri ne büyük b ustalıkla kavradıkların o muallimlerine isbat ettirmişti. Limbos, Barbarosun kumanda kö; inde bir taraftan tatbikatı seyrediyor; bir taraftan da yanında bulunan ve dur- madan cebindeki viski şişesini dudakla. rına götüren, midesine (boşaltan harita mülehassısı miralay Treskortla konuşu. yordu: — Davist (1) donanmada değil mi al- bay? “Treskort, alkolün peltekl, dille cevap verdi: — Birak Allahını seversen şu budala” yı. Türk bahriyelilerile dostluğu öyle i. lerletmiş Xi, geldiğimiz bütün donanma. da şayi olduğu halde bir defa olsun gelip bizi ne aradı, ne de sorru, — Çok zeki bir delikanlı! — Amiral, beni söyletme rica ederim. Böyle zekâ olmasın daha iyi; evet, hem zeki, hem de cesur fakat... Treskort bu noktada tereddütle sözünü yarıda bıraktı. Limbos, Treskortun alâ. lıyan bir ısrarla albayın te. nokta etrafından dolaşmak tan zevk alırmışcasına bir hareketle de- vam etti: — Doğru, hemi çok zeki hem çok cesur! Sonra bütün bu hasletlerinden daha üs. tün bir meziyeti var: Muhit yapmak! Donanmaya geleli henüz bir hafta olu. yor; hiçbir sıfat ve alâkası bulunmadığı balde Türk denizcilerinin öyle dostlukla- rını kazatidı ki olur şey değil ! Dikkat ediyorum; gemi süvarileri Da- visti misafir etmek için biribirlerile yarı. şıyorlar; donarmada varsa Davist, yoksa Davist!.. biliyor musun, bu muhit, bu sükse genç ırkdaşımıza ne büyük muvaf- fakiyet temin ettirecektir? (Devamı var) iği bir (1) Osmanlı donanması Erdek manet. ralarında iken, Liverpolda maruf bir İn- giliz armatörünün 17 yaşlarımda genç ve çok güzel oğlu (Davisi) bir kotra ile Ak denize geçerek Marmaraya gelmiş, Er. dekte bulunan donanma amiraline wisa. fir olmuştu. Sonradan büyük harp imti- dadınca İstanbulda İngilizler hesabına bir casus şebekesi kuran bu cdam harp patlarken iktida etmiş, srmalör Resihe evlâthk olmuş, türlü melânetle işini ted. vir etmiş; Mütarekede tekrar eski dinine dönmüş, ve nihayet İngiltereye kaçmış. tr. Anadoludan özzadammammmammanı Kat pEEEŞNETAA STRES TARANEZ 32222802 22208 13 HAZİRAN — 1933 EEE KARI Size SERASI ALIRIZ, reportajlar ağ başında bir harika ! Bolvadin ın Yalvaç le eş çay'da resim do güzel manzaralı Yalvaç bo- Güz. ——. Muhteşem bir orman man- zarası içinde büyük park üç vilâyetin mesiresi ola- cak ve bu yıl, Afyondan o- raya tenezzüh trenleri tah rik olunacak. FYON,5 Hazran — Vilâyet hususi hesaplar müdürü Ha- run Ergin ile bir taksiye atladık; Bol- vadine gidiyoruz. Bu seyahat vali Ahmet Durmuşun teşvik ve tavsiyesinden doğmuştur; Bolvadinde yarın umumi bir şöhret el. de edecek olan yeni bir eseri göreceğiz. Hareketimizden evvel Bolvadinin de- ğerli kaymakamı Feyzi Akkurla tele- fonda konuştuk. Bizi “Çay,. nahiyesin. de bekliyeceğini söyledi. Zâten görece- ğimiz eser de orada İ Kat'etmekte olduğumuz yel Türki. yenin en güzel şoselerinden biri oldu- ğu için Çaya bir saatte olaştık. İzmirin eski polis müdürünü burada bizi bekler bulduk. O, eski memuriyetinde olduğu gibi kaymakamlığında da dinmiyen ha- çeketini eklen bırakmıyor. Bize: köylere (gidip var. Bitireyim — Haydi, dedi, geleceğiz. Benim işler de ondan sonra döner, konuşuruz. Bu ikinci yoleukık benim hoşuma gitmiş değildi. Bunula beraber Feyzi Akku- run köyeülük muhabbetine iştirak ve hürmet mecburiyetini duydum. — Gidelim, dedik, ve ona tâbi olduk. Köylerdeki gezintimiz zahmetli ci- makla beraber bizi sevinç verici hare. ketlerle karşı karşıya getirdi. Döolaştı- ğtmız yedi köyde Tâfzi değil, fakat fil ve ciddi davranışlar gösterilmekte ol- duğu gözüme çarpmıştı. Zaten Feyzi Akkurun yapıştığı işte muvaffak olduğunu çok daha önceler- den bildiğim için onun köy davası ür€- rinde de beklenen gayeyi tahakkuk et- tireceğine şüphem kalmadı, Köylerde köy defterlerini tetkik etmek suretiyle edindiğim kanaat, bu kıymetli idare â- miri hakkında beslediğim takdir ve hay. ranlık hislerimi bir kat daha takviye et- miş oldu. Masa başında muvaffak olan polis müdürü, idareciliğe geçince, yolda ve köyde çizme ile gezme: ş görmeği ve muvaffok olmağı da pekiyi bilmiş- tir, Ona, bu intfoaımı ve bu İntibadan mütevellit hislerimi anlattığım z#man güldü: — Şimdilik bir şey yaptığım iddia- sında değilim, diye tevazü ile konuştuk tan sonra ilâve etti: — Bir sene sonra Bolvadine yolu. nuz düşerse buraları hayli değişmiş bu- lacaksımız. Yapılacak çok işlerimiz var- dır. Muvaffak olunacağına şimdi kat'i nazarla bakmazsam konaatime hi- yanette bulunmuş olurum. Maamafih gerek hali hazırda ve gerekse istikbal için kazamız dahilinde vücud bulmuş veya bulasak, ya bir davranış ve yahut bir eser görüyorsanız, bunları benim eski gayretimin mahsulü halinde yazmanızı arzu etmem. Tekrar ediyorum İri ben, “bir şey ya- Piyorum.,, diye övünmeği seven adam- Nasıl ki bahsetmeği sevmiyorsam, benden bah- lardan değilim. kendimden sedilmesi de ayni derecede hoşuma git- mez. Sizinle sadece arkadaş gibi ve ha olarak konuşuyoruz. Dostlarımı, ak bana büyük gezdirmek, inisalirlerimi köylerimde bir zevk teşkil ediyor. Köy ve köylü, Ne tatlı Gâva, ne zevkli bir mevzudur bu, bilseniz!, Ayakta konuşuyorduk. Ben yoruldu. Zum için şöyle bir taşm kenarma ilişi- verdim.. Muhatabımın çehresinde da- ha fazla ciddiyet belirdi. yavaş yavaş konuşmasına devam etti; — Cumhuriyet hükümeti ortaya bü. yük ve ehemmiyetli bir dava serdi, Bu dava, köy ve köylü davasıdır. Bize ge- lince bu davanın gi adimleri mev. kiindeyiz. Bunula iftihar etmeliyiz. ra, Saltanat idaresinden tevarüs eti miz harap bir yurdun en ölgün tarafı “köy,, idi. Köylüye gelince, bu sevimli adamlar altı yüz bu kadar sene, sefih bir sarayı beslerlerken daima kakaret altında yaşadılar, Onların maküs o ya- şayışını refahın bulunduğu istikamete çevirmek başlangıcı genç Türkiyenin genç idaresine nasip olmuştur. Ve bi. zim gibi idareciler de bu maksada me- mur edilmek şerefine kavuşmuştur. Feyzi Akkurla kondşmamız tam tatir yerinde kesiliyor. Çünki bu sırada ya nmıza Harun E i, Akşam yal ğı için dönmeği düşündük ve tomebile binerek Çaya hareket ettik. Muhabirimiz kaymakam Feyzi Akkurla konuşuyor Gazinolu Elektrikli Şelâleli Havuzlu ve çiçekli büyük bir m&- Sire yeri yapıldı Çaya, valinin, bana görmemi tavsiye ettiği eserin yanı başmdayız. Burası da Feyzi Akkurun mesaisinden doğmuştur. Öyle bir eser ki bu yaz bütlin Afyonlu» lar buraya akın edecekler. Bahsettiğim eser, Çay nahiyesinin “Yalvaç boğazı,, tabir edilen mesire. liğidir. Feyzi Akkur, Bolvadine kayma kam olunca kaza dahilinde yaptığıbi gezide burayı ihya etmek - düşüncesini kafasına yerleştirmiştir. Bu düşünce bir sene içinde tahakkuk etmiş oluyor; ko- ca bir saha park haline getirilmiş, ha- vuzlar yapılmıştır. Hava, su burada cer» netten bir eser varmış hissini uyandır. maktadır. Etraf ağaçlıktır. Parkın yani başındaki sırttan şelâle gibi sular dökü- lüyor, Burada gazetemiz şerefine verilen bir ilende hazır bulundum, O sırada vilâ- yet Jandarma komutanı binbaşı Hulösİ de bizimle beraber idi. Binbaşı, bu c- serin ehemmiyetini tamamen tebaröz ettirdi. Gazinosu, elektriği, ve bilâmum levazımatı ikmal edil olan Yalvaç boğazı mesiteliğine her pazar Afyondan tenezzüh treni tahrik olunacaktır. Na- fta Vekâleti ile bu sahada anaİşma ya- pılmıştır . Ben bu ciheti öğrenince vücuda ge tirilen eserin kıymetini bir kat daha iyi ış oldum. Orası sadece Afyonun ileride belki de Eskişehir ve Kor ya vilâyetlerinin de mesire yeri olacak; bir çok aileler orada kâmp kuracaklar” dır. Feyzi Akkurun bu değerli eserine yet te takdir le bakıyor. Vali Durmuş Evreidilek bana “Yal vaç boğazı, mesireliğini şöyle anlat!” tu — Sultan dağalrının koyu nefti gök gelikleri arasından nazlı çağlayışlari bir ırmak akar. Buan “Çay ırmağı, ” yorlar. Bu ırmak, ormanın yeşillikie” ve muhteşem manzarası içinde geç” Aşağıda Yalvaç boğazının müntehasi” da şelâleler husule getirir. Bolvadi” kaymakamımız bu güzel fırsattn istif” de imkânmı düşünmüş, ve civarı imi” ettirmiştir. Yalvaç boğazımda şimdi YÖ" da Yekirileri GeL öalmi su) TN gecelerdeki vaziyetini bir görseniz b“ halde çok hoşunuza gidecektir. Valinin sözlerine ben bir ş$€Y ii etmiyeceğim. Sadece kaydetmek isteri? ki Yalvaç boğar: gördüğü imar ile zim tanıdığımız bir çok sayfiyelerin tünde güzelliğe maliktir. Bu güzel ©“ ri yaratan kıymetli idareci lar A il kuru ve eserin vücud bulmasında F* Akkura çok hizmet eden aÇy yetiş reisi Al Kaleliyi tebrik etmek Y©! sö bir hareket olur, 6

Bu sayıdan diğer sayfalar: