4 Temmuz 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

4 Temmuz 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

$ TEMMUZ — 1038 Haber'den Tari Yiğitte bulunur Bit yığıtte bulunr demişler: Karayağız, ince kr bıyıklı, vapur dumanı camlarır gözleri mah- Hür, alâğrek saçının bizdeki adı top en- $€ ama, alnına dökülü bir tutam perçe. me şimdi ne diyorlar bilmem, tığ gibi vü Gıdunda terziden yeni alınmış o damalı Şik bir kostüm, elindeki “Lâdam o Ka. #elya,, tercilmesini masanın üstüne koy- du, yanındaki genç, güzel, sabun köpü. Bü kadar hafif, kütür kütür tertemiz kız- ağza iskemle verdi, Ceketini çıkarıp bir başka iskemlenin üstüne attı. Bu yaz gü nünde, gölgede 35 dereceyi bulan bu ca- Yir Cayır yanan günde çınar altı safalı o. ur. Kumrular gibi başbaşa konuştular. Bir aralık kızcağızın işi çıktı galiba, KLI, esmer güzeli delikanlınm yüzüne Leylâlar, Aslılar let gibi baktı. boy için kimbilir kendisini — Ben şimdi gelirim. Kız gitti, delikanlı, Ladam o Kamelya- Sini aÇtI. Benim de işim gücüm yek, yor Sunluktan ve sıcaktan bunalmışım, göz“ bu “Kişmiri Donjuân,ın üzerinde dolüşırkan bir de ne göreyim: İpek gömleğinin omuz başında bir bit. Hem de at gibi köşüyor ki Yakanın altina giriyor, göğse iniyor, sıçrıyor, nere İse uçacak! se eğim hop etti,. Ya şimdi kız gelir. 8. Sevgilisinin üstünde bu düldülü gö- » Bit yiğitte bulunur, yiğitte bulu vü ama, zamane kızları bu.. Olur a, Yİ. leşi teda ediverir.. Iyilik damarım del her şeyi göze akim, kalktım, kanının kulağa? pu o hizunuzda bir... böcek var niz aa, eledim. Donjuan omuzbaşına . Kişmiri deri pek renk vermiyor iz Şaşaladığını farkettim. Ama kimbij; Opladı, hayvancağızı bir fiskede K ir Derelere fırlattıktan sonra ateş — Basit bir böcek... Sizinkisi terbi sizliktiri, böcek... Sizinkisi terbiye: Yer ayrılıp yerin dibine geçerken im- Suma bir başkası yetişti; yakasının al, undan meydana çıkan bir ikincisini gös- rek: — Ama buna, bit derler. ini, yürüdüm. F ikrayı biraz değiştirerek nakledeyim: Eniçeri bir bit tutmus: “AL. Biti, Demişler, — Yok more piredir! Demiş, wi — Rengi beyaz! demişler. — İhtiyardır! Miş, — Sıçramıyor! Demişler, — Pabucu yok! i iş de “bit yiğitte bulurur!,, deme- Bu delikanlının anası, kız kardeşi yok Mu? O kadar yalnı sesiz bir genç. *€ İki elinin manikürü baş parmakları Bim bir biti ezecek kadar kuvvetli oldu- da bilmiyordu. Bu vakayı ibret ol- Sun diye kaydediyorum. R. Ekrem KOÇU —— Bam imi all m dll liği Dartişşafak aya kayıt ve kabul şartları Darüşşafaka lisesi direktörlüğünden: i İ — Darüşşafakuya talebe Kuyt mvame. temimuzun 15 inden ağustosun 15 ine dar devam edef ve 15 ağustosla kayıllar panır, 2 — Kabil şartları şünlardır: * — Anadan babadan veya yalnız haha. a mahram ve muhlaç olmak. yi Bü yıl ilk okulun dördüncü sınıfı. yk olmak (tahsili daha farla o. * Reçen yıl dörde geçmiş bulu- hanlar boşuna gelmiemelidirler). € — Yaşı ondan ayağı ve on & to FU olmamak, aşağı ve on Üçten swka. d— Buga sorlları haiz olanlar mrkce, körant, imi Üsabaka İmtihan arasında â, ve hasaptarı yapılacak talak hını kazanmak, Müsabakayı Kazananlar Cek, o, Kr ayı boş çekmemek, li müracaatta nüfus hüviyet eliz. bie ri ekten karnaşi. tiçek aşı kâhdı. sih. cektir, ora ve bir vesika fotoğrafı getirilen 4 ka Yt Bönleri: Paz dari CUMA, saat 17 ye e eyni arasında MESELE “Türk işcisinin sayesinde kazanılan paralar Tramvay, Tünel ve sabık Elektrik Şirketleri tarafından Türk işcisinden büyük bir hasislıkle esirgeniyor Asırlarca Jeketin kanım © men imtiyazlı şirketler Cumhu- riyet hükümeti ta- rafından teker te- ker satın. alınıyor, daha bir kaç ay evvel, o imtiyazlı şirketlerin eleba - şılarından (o Elek- trik Şirketi dev- Vete intikal etti. Bunu İstanbul Tramvay ve Tü nel Şirketlerinin takip etmesi mü- hakkak. mt & — Türkiyenin en bü- yük üç ecnebi şirketi olan bu idareler- de, binlerce Türk işçisi çalışmaktadır. İçlerinde 40 - 50 senelik emektarlar, vazife başında sakat kalmış zavallılar da bulunan bu Koca vatandaş kütlesi bugün elem içindedir. Çünkü sırf onların, mesaisi ile Türki. yede bir çok milyonlar kazanmış olan şirketleri, şimdi hiç birinin elin on pa- ra İkramiye vermeğe lüzum görmedik. Terini açıkça ihtar etmektedirler. Zavallı Türk işçilerini, şırası alınmış üzüm posası gibi ortada bırakmağa ça- luşıyorlar. Filhakika şirketleri satın a. lan hükümet, her işçiyi yerinde kul- lanmaktâ devam edeceğini bildiriyor. Ama, bü işçilerin, artrk işini bitirip, ce- bini doldurarak memleketten giden eski müesseselerinden istiyecek bir hakları yok mudur?. 30 —40 senelik emektarlarma bile, küçük bir iktamiye vermeği çok gören, Batıl Geçen yazların çok sıcak bir gününde, İstanbulun, hat lerinden ikisinin, HABER fotoğrafçısı tarafmdan, habersizce alınmış resmi .. HABER — Aksam vostanı bu şirketlerin hareketine inşafsızlık denmez de ne denir, Türk işçisinin sayesinde, Türk mil - letimden kazandıkları paralardan ufacık bir kısmını, şirketlerin kazanç mekaniz. masını senelerce çevirmiş emektarları- na dağıtmak, en basit bir insanlık va- zifesi değil midir?. Şirketlerin. işletmesini eline alan Nafıa Vekâleti, bugün için eski memur- ları çalıştıracaktır. Fakat yeni idarenin yarın bu kadroyu değiştirmek arzusunu göstermesi çok tabii bir şeydir. Çünkü şirketi 30 sene memnun etmiş olan bir memur, yeni idarenin hoşuna gitmiye. bilir. Ve o zaman yeni İdare bu memu- ru değiştirmekte tereddüd edemez. Çünkü eski şirketin 30 senelik me - muru, onun için üç beş, günlük bir me- murdur. Böyle bir vaziyet karşısında, zavalir emektarın bali ne olacaktır. O memu. kan ter içinde çalışan tramvay run 30 senelik hiz- metinden istifade eden müessese eszi şirket oldu - una - göre yeni idare bunu düşü. nemez, İşte böyle inca noktalar, şirket: lerin eski emek - tarlarinı biç dü- şünmeden < elleri ni kollarını sallıya sallıya bu memle- ketten kalkıp git- mesine (müsaade edilmemesi İâzim geldiğini göster: meğe kâfidir. Biz bümevzu üzerinde evvelden- beri israr ediyoru.. Çünkü; ne EBlektrik ne Tramvay, ne e Tünel Şirketlerinin, Türk işçisinin emeğiyle, Türk milletinden kazandığı muazzam paraların Üzerin- de, bu kadar yakışıkarz bir basislik göstermesine tahammül edemiyoruz. Bu şirketleri idarş edenler, para ka. zanmak için, yazın cehennemi sıcağın- da, kışın müthiş soğuklarında, günde 12. 14 saat canlarını çıkarırcasna ça- lıştırmaktan çekinmedikleri Türk iş. çisine, hiç olmazsa gönül alma kabilin. den birer miktar ikramiye verilmesi lü. zumunu nasıl anlamıyorlar?. Şaşınamak kabil değil! . Hertey kantirlarla; füramlarla, *ve emirlerle zorlanmaz. Bazan öyle işler vardır ki, bunların yapılması, yalnız ve yalnız basit bir insanlık ve viddan me. selesidir, HABERCİ Bir otomebi! kazasının sonu IVERPOLde daktiloluk yapan Margrit Kardiis 1s. minde bir kızcağız, bir otomobil kazası geçirmiş ve bu kazadan ufak bir çizik ile yakayı kurtarmıştır. Fa- kat daktilo şimdi bu kaza neticesinde koku duymak ve tad slmak hislerini kaybettiğini iddin etmektedir. 'Tevsik e. dilmesi gayet güç bir iddia... Kız kendisiyle görlişenlere: — Artık güzel kokulu çiçekler benim için mevcut de, gil... Sofraya oturunca da yediğim yemekler arasında hiç bir lezzet farkı bulmuyorum. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi bu kaza yüzünden yerimden de oldum, ve meteliksiz kaldım! Demektedir. Bu hikâyenin hiç beklenmedik bir sonu da vardır; Liverpol mahkemesi kazayı yapan şoförü, dak- tilöya 200.000 frank tazminat ödemeye mahküm etmiştir! * Talisiz gazete müvezzszil —) “p Grift zavallı bir gazete müvezziidir. Geceleri Londrada Opera civarrıda gazete satar, milşteri- leri, fraklı erkekler ve suvare elbiseli kadmlardır. Birkaç gün evvel bir gece Bop gazetelerini satarken yerde parlıyan bir şey görür, bu Mistres Munster'in kay. bettiği bir elmas gerdanlıktır. Bop doğru komis*rliğe gider ve bulduğu gerdanlığı teslim eder. Komiser gerdanlığı alır, Bop'm ismini ve ad. resini de kaydeder, İki gün sonra Bop'm geceleri yattığı fakirler yurdu- na bir polis gelerek komiserliğe uğramasını tebliğ eder. Müvezzi “acabe polis benden ne istiyor?,, diye düşüne dü- şüne karakola gider, Karakolda komiser kendisine müjde verir: — Bulduğunuz gerdanlığı sahibine verdik, kadm pek memnun oldu. Ve size bu hizmetiniz için 20.000 frank mükâfat verdi. İşte paralar... Bop paralarmı alır, şaşkın şaşkın otrafa bakar, bir- denbire yere düşer Ve... z Ve., ÖLÜR! | Kuduz mefeslede sirayet eder! p ARİS Tib akademisinde gayet nadir bir vakanın münakaşası yapılmıştır: Renlenje ve Bayyi isminde iki doktorun okudukları bir rapora göre İki köylü bir kış gtnü ormanda dolaşan bir kurtla karşılaşmışlardır. Kurd köylülere yaklaşmış, hücum etmek istemiş, fakat anlaşılamıyan bir sebeble ka. çip gitmiştir. Hayvan köylüleri re ısırmış, ne de pençe- lemiştir. Yalnız köylüler kurdun kendilerine çok yaklaş. tığı, hayvanm sıcak nefesini yüzlerinde duydukları söylemişlerdir. Köylüler vakadan bir kaç saat sonra has. talanmışlar, kuduz arazı göstererek birkaç gün içersinde ölüp gitmişlerdir. Vakayı tetkik eden doktorlar, kuduzun köylülere han- gi yoldan geçebileceğini araştırmışlar, hind domuzları ve tavşanlar üzerinde tecrübeler yapmışlar ve araştırmala. rmın neticesinde kuduzun nefesle de geçebileceği kanaati. ne varmışlardır. * Hazine bulan köpek seyin civarında oturun Farkar ailesinin bir kö. peği var... Çok zeki olan bu köpek, diğer köpek- verden daha üstün bir koklama kabiliyetine malik olduğu. nu da ispat etmiştir. Günlin birinde bu hayvan geniş ara- zinin 1s41z bir köşesinde bir delik kazmağa ve neşeli neşe. Yi havlamağa başlamıştır. Köpeğin bu hali kır bekçilerinden birinin nazarı dik. katini celbetmiş, çukur kazılmış ve'içersinde epeyce mik- tarda elmss ve diğer kiymetli taşlar bulunmuştur. ; Bu mücevherler, geçen sene mösyö ve madam Farkar İngiltere kralımm taç giyme merasiminde bulunmak Üze- re Londraya gittikleri vakit çalınmış ve bütün araştırma. Tara rağmen bulunamamıştı. O vakit aile bu mücevherle. Tİ bulana 1000 liralık bir'mükâfat vandetmişti. Şimdi, halledilecek bir mesele ortaya çıkıyor: 1000 in- giliz liralık mükâfat köpeğe mi aittir, yoksa kır bekçisine mi? Fantezi Öyle Ise yaşaâ- sın deniz! CAĞI yanası Niyazi Ahmet, beni nereden de o terziye gö- türdü bilmem ki! Sanki koca İstan. bulda terzi kıtlığına kıran girmiş gi- bi Sirkecideki daracık hanlardan bi, rinin, iki kişi yanyaan zor geçebilen bir koridorundayız. Bizim yeni terzi Bay Yervant da sözüm ona o korido- run sağındaki kapkaranlık odasında bizim yazlık keterlerin pantalon &. tüsünü vuruyor. Niyezinin ve bazıla- rmın söylediklerine göre bizim bu ye. ni terzin eri kötüymüş ama kendi- si gayet usta ve makası pek ustalık. luymış! O, bizin pantalonu ütüliye dursun, koridorun bir köşesinde ufacık san- dalyeye çökmüş olan şişman karısı da, sanki orada $icaktan boyuna yağ. ları eriyen bir dev anası, yahut ufak ölçüde bir balina balığı gibi parlak, : bir ter içinde başka bir elbire- nin düğmelerini pekiştiriyor ve ha. tuncağız ikidebir, masa örtüsü mü 0- lur, ütü bezi mi, artmış kumaş par. çası mı, eline ne geçerse onlara yü- zünü silerek: — Amanm pek yandın sıcaktan, amanın bayılacağım, amanın bu sicak bâşıma vuruyor benim, amanm içime fenalıklar geliyor! Diye söylenip duruyordu, ben ütü. den sonra yaylıkları bir daha arkama geçiri paynanım kargısında onların bir de ütülü halini tetkik edeceğim İ- çin ceketsiz, kollar ve göğüs, bağır &. çık bir halde ayaktayım.. Yanıba- gımda dn, öğle tatilinden sonra plâğa geç kalmış bir yahudi delikanlısı, he. nüz dikişi yeni bitmiş bal renkli pan- talonunun ütüsünü bekliyor. Ve dur. madan da söyleniyor: — Usta, elini çabuk tut be, senin yüzünden bu treni de kaçıracağız. Usta cevab veriyor: — O tren de kaçarsa sen de ondan sonrakiyle gidersin! — Ondan sorrakiyle gitmesi bir şey değil ama... Usta alay ediyor: Şi — O vakte kadar denizde yer kal- maz değil mi? Lâfa terzinin bayanı karışıyor: — Şimdi şunun şurasmdâ bir deniz olsaydı da ben de girseydim. Kocası: — Sen akşama evde buz gibi küpe girersin? Ben: — Bayan küpe zor sığar! Usta: — Bizim küp büyüktür. Tam on dört teneke Su alır! Işte bu aralık o iriyarı, şişman ka- âm, elindeki ceketi yere fırlatarak gözleri faltası gibi ayağa fırladı: — Amanm bir şeyler oluyor, kaça- İm, kaçalım! Bir de baktım, kaşla göz arasında o sabırsız musevi delikanlısı tezgâhm üzeinde duran henüz ütüsüz pantalo. nunu kapınca hanın merdivenlerini Ikigor, üçer allıyarak ortadan sir ol- du. Onun arkasından o iriyarı, şiş . man kadm ayn! dik merdivenlerden bir fıçı gibi yuyarlanmaya başladı. Kıranta terziyle biz hâlâ şaşkın şaş- kın biribirimizin yüzüne bakışıyor. duk. Ben, önce ve bir an için, acaba sıcaktan batuncağız oynattı ve plâğa geç kalmış olan musevi delikanlısı bunu çaktı da kadın boğazıma sarıl- masın! diye onun İçin mi önden kaş. 11? diyordum. Fakat birkaç saniye gonra, bizim üslümüzdeki katta çalı- gan ve oraya müşleri olarak gelmiş gi olan birkaç genç kız ve kadm: — Hareket oluyor, zelzele oluyor! Diye aşağıya doğru bücuma bağla. yınca artık durur muyum? ben de yö- rı çıplak kendimi sokağa dar sttım. Biraz sonra tekrar merdivenleri çı, kıp terzi odasına girdiğim zaman bi- zim usta hem gülüyor, hem de haril harıl elindeki ütüyü işletiyordu. Sor- dum: — Ne gülüyorsun yahu? — O, pek sabırsız musevi delikan- sm elinden kurtuldum da ona gü. lüyorum! ; — Nasıl kurtuldun? O, şimdi nere- deyse gelip yine başıma dikilir! — O şimdi zor gelir artık buraya! (Devamı 15 incide) Osman Cemal KAYGILI © hİ MA ij

Bu sayıdan diğer sayfalar: