22 Eylül 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

22 Eylül 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i 8) ölsa bir buçuk saat kadar sürecek ve | Wi vaka karşısında dona kalmıştı. Padişnü | rabayı tevkif için de tedbirini esirgeme- — Kolonel demek müsaade et? — Evet, Yarışçı olabilirdim! Bild arkadaşları da feab eden tedbirleri al- | kalktı ve hazırlanan arabasına bindi; | mişti. İşte iş çok yolunda gitmiş ve plâ- — Epey uğraştıktan sonra müsaade , — Mükemmel. İş olunca hemen molğ* İmleri) mış bulunacaklardı. Topkapıdan hareket edildi. nın birinei safhası muvsffakiyetle tatbik | sini koparabildim. Neyse o uzun hikâ -| re atlayıp Berlinin garb istikametini Tam Güreşler başladı. Padişah sdamaksllr Araba kesif halk yığını arasmdan, ya- | edilmişti. yo; neticede buradayım Ya... #6hirden çıkarsınız. İşte size bir baritii Mila alâkzlanmış, ve yerinden kalkıp: vaş yavaş ilerledi; Ayasofya önünü do- Kadin: sultan arabasına aldılar. Hâlâ Rokur sevinçle: cebinize koyunuz. Bitterfeldden geçerli kanı — Habire oğlan! paçaya sarıl, Taştı ve Sultanahmet meydanma geçti. baygındı. Yabut ne güzel baygmlık gös. — Evet. Dedi. Mesele burada. Bilse- | hududa doğru ilerlersiniz. Ben #ize Y9 özleri, Diya haykırmaktan geri durmamıştı. Fakat umulmadık bir vaka meydanı teriyordu! i niz öyle sevindim ki... Artık siz de gel- | yetişirim. Vasat! sürat 50 kilemei My: ge Bir aralık neşesi ve zevki o kadar arttı | biribirine geçirdi. Sultanahmedin Kaba . Şeyhülislâm zenci Morcana eğilip dedi | dikten sonra muvaffak olacağımıza şüp- | Çünkü size Bitterfeldden birez medi Yalı gö. ki galib peblivanlardan birine bir kes; | Saka! semtinden dizginleri boşalan atla. | ki: hem kalmadı. tişmek istiyorum. Haritayı sonra kile il Akçe verirken yanında elpence oturan | "" sürüklediği bir fayton padişah ara- — Buna maldel semaviye denilse ca- — Size icab ettiği zaman bir arkadaş | tetkik ödiniz; takip edeceğiniz yolu Li Çün Derviş Mehmede döndü: basma doğru kurşun gibi geliyordu. Halk | izâir ağa! saray içinde böyle güzel yek- | yollıyacağımı vaadetmemiş miydim? mizi kalemle işaret ettim. İğ tim tas : bağrımarak kaşışıyorlar, dağılıyorlardı. | tur. Yeni bir nedimeye daha kölelik et- | (— Bu arkadaşı siz olduğunuzu nasi | (O Ben de otomobille gideceğim. Güzel a e m sa Kadınların, çocuklarım feryadı padişahı | meye hazırlan! tahmin edebilirdim. Hem siz vaktinden| bir otomobilim var. z “| da tirkütmüştü. Mercan bu cihetten Üzüntüde değildi. | evvel de geldiniz. Biz “arkadaş” 1 yarın — Ne marka? e Sultan Mustafa haykırdı: Ona neydi? Padişah alır, hareme koyar, | bekliyorduk. Telgrafı daha bu sabah çek. — Yena bir marka değil; sonra görü e ki BUYER gakriğyık Deri, Dak. — Durdur bakalım, ne oluyor? nedime yapar, cariye eder veya sultan. | tim. alnüz. Size bir sürpriz hazırladım. ye met efendi neye uğradığını şaşırmıştı. Yeniçeriler Oarabanm arkasın - | irğa refeder. Ona ne? O bu işlerden çıka. — Ben Paristen dün ayrıldım. $ zu- Pek fazin hirli gitmemeğe dikkat et tt be; Hiç padişah imam: kiabet bağlayıp Yağ | koştular. Birkaç kuvvetli delikanlı atis-İ rına bakardı. Sultan Mustafa meraktay- | maralı mektuburuzü #alt günü almca Çünkü sana yetişmem lâzım. YotşUğ eb içinde meydana uğrar da pehlivanlık yar | rın gemlerine fırladı ve araba ancak pas | dı. Bu kadın kimdi ve methedildiği kadar | sabırsızlıktan duramadım. LA ag A İş alı ederdi, Böyle beren tarihin beni | diyahn beş on metre kala durdurulabil, | hakikaten güzel miydi? Noele döndü: defa kldkaoa çalıp fenerleri öç dara iii yea e iri — e E : di. Kadınım arabasink Refik efendi girmiş. | — Bunu alınız. LA için birinci mevki | kap söndüreceşiim, Ba işareti alınca duzüf üni > Halk arabanm etrafına yığılmıştı. İ -| «. Araba süratle sarayı hümayuna doğ- | bir tren bileti, Bu sabah olzin için al -| peni beklersin. pi ve haykırdı: sinde bir ayağı dışarıya sarkmış bayi | ru giderken gözlerini aralık eden dilbe- | dım. Cumartesi günü için muteber. Şim-| o. Aniadım yüzbaşım. li ed İz Ben de seni hakikaten aygır sanır. | hajde bir genç kadın vardı. rs Refik efendi sıkı Sıkı tenbih ediyor, | di de şu pasaportu alınız. Her muzmelesi — Şimdi Velter meselesine geleli Küçi dm! Kalın çarşaft yırtılmış, yüzündeki peçe | du: yolundadır. Bu odamın silidiz olduğunu ekte Renç k Haydi, padişahını mahewb kılma! sökülmüş, yüzü, göğsü açılmıştı. İnsan — Sakın ola ki bir halteder de ters iş Yeni isminiz Fransuaz Delbruk... Eski- iğ > EN R Rüry, Ne halt etsin. Padişah emri bu. Onun | deği Başa melekti but Seyredenler ö- | edersin Söylediğimizden, tnısdar | dön Belçikalıydımız, sonradın Fransız ni ep e iyor iradesiyle çiş tavuk Şam şekeri gibi ki. | mürlerinde bu kadar güzel bir kadm ÇÖF- | dısarı çıkmaktan elhazer e w tabüiyetine geçtiniz. Pariste büyük bir : — ve ee gi a na tar kıtır yenirdi. Biçare İmam soyundu | memişlerdi denlise mübalâğa olmazdı, öc: bölge SAMİ 20 Maki yane terzihanenin © müstahdemlerindensiniz | Xocaman bir revo! e i #ökündü, yağlandı ve meydana gelerek | | Kad bir yabancıya benziyordu. Sart| gen pür mtişam saraya giren Mustafa | Fer #97 Yolunda, pasaport hususunda hiç | — İyi. a İspkt pehlivanlar gibi diz çöküp hazıruna | “© buklelenmiş zülüfleri, deniz rengi Yü beyeniiyerla di İyL gam ME ON | merak etmeyiniz. Mesele sizin yeni rolü, — İyi olur mu, fena! ; : - İk selâm verdi, padişah önünde yer öptü, | SöZi©7İNe değilmın, minimini dudakları| |, ye pir sultan ne bir sarayı | yözde Hopırmamanındadır.. Çünkü son Bonua gülümsedi. Meşin ceketinin a ak Msahaza Derviş Mehmet hayatında | büsbütün kızarmış, bir damla şarab gibi izl lari gey taniisilkleri çizi Alman istasyonu Eks la Şapelde kontrol | binden küçük hir kutu çıkarıp Rokurt İyoru gok güreşmiş biriydi. Kuvvetinden ve ya. | sörünüyordu. Boyaz yüzünde iki gamze| Lı geye bir kadın bir sedyeye nakle. | “*297dA SUNİ sörülmasi pek muhtemel. | zattı: İş asık i pudunun haşmetinden dolâyı kondinine | bu FÜZOlUĞ! bir kat daha arttırıyordu. Ka- | rizik dir. Bir kere Belçikaya kapağı attınız mi | © — Şunu alınız. sil lm | gr öömemiş miydi? (1) din baygındı. Bir tek kelime öğrenmek li . - EN Refik efendi | mesele kalmaz. Sedir»? i Yakinda kapiya“ Mieiiiekizde | 2211 değildi. A İşinizin diğer safhasını size Rokur taf | © — Şimdi söyliyeceğim. İhan, İle mi ğer Kari taki eni , | , Pedisah, kethüdu Osman efendiyi tah. | — “e Kalfa. Padişah avlanmağa mı | silâtiyle anlatır. Şimdi biz! yalnız bıraki- | © Benua durdu. Etrafına bakındı, kin Va ağn aynen şip kike göndermiş, fakat bu izahattan gay. | Gikmuştı? Biz olmadığın? görünce Tokurun kulağı? ie 6 gelmiş tam pellfami öyle bir si ri cevab alamamıştı. Sokak ortasmda pa- Cevri, Refik efendinin arabada kadın- Bir taksi geçiyordu. Benua işaret 6d€- | bir geyler fısıldadı. Anlattıkları herhi a ir, m lin SU herif kentini Ye dişah arabasının tevakkufu da âdet de- | In beraber oluşunu manidar buluyordu. | rek durdurdu komikçe olmalıydı ki, Rokur güldü. ge a Haber'in tarihi Romanı: 36 - Derviş Mehmet, pehlivanı havay A NI tITE SEYTAN A 8 Yazan: Ikimim |Yazan; R. Rober Düma — 66 — Çeviren: F. Kı kaldırdı ve şiddetle yere çarptı Meydana büyük bir hasır serildi ve he- men hazırlatılan pehlivanlar yağlanıp hu- suru bünkârda yer öptüler. Refik efendi tedbirinden meninundu. Bu güreşler na- alta düştü, Tam yarım saat güreştiler. Bu güreşte insanca bir musaraa mahiye. ti yoktu, Pehlivan imamı, Imam pehlivanı Parçalamak istiyordu. Nihayet susuz kal iş bir beygir gibi burun delikleri kaba- Ta kabara nefes almağa başlıyan ve yüzü- me hücum eden kanla boğulacak zanne, dilen Derviş Mehmet efendi pehlivanı paçasından yapışıp kaldırdı ve şiddetle yere çarptı, Herif bir feryad kopararak öylece kaldı. Kafa bir tesadüfle topruk- tan hasır üstüne çıkan taşa çarpmış ve epeyce derin bir yara açılmış, beyin gö- Tülmüştü. O sırada da Ramiz efendi bir safı ya- rarak Refik efendinin yanma sokuldu ve: — Hazır, deği, artık burada tevakkuf kâfidir? Zaten bu müesslif hâdise seyircilerin tüylerini ürpertmiş, Imam da bu dehşet- ğildi, Manzallah 56 olur ne olmaz belki bir bethah bir halt işlerdi. Mercan ağa: — Aman padişahım gidelim, dedi. Refik efendi güya bir tedbir bulmuş gibi padişaha telkin etti: — Saraya nakledip beşhekime tevdi etsinler hünkârım. Size doğru yaklaşan bü büyük kazada elbet bir hikmeti ilâhi yardır. Orada anlar ve ona göre tedbir ederiz, Padişah bu reyi rayvafik bulmuş ve böylece irade etmişti. Ramiz efendi neşesinden ellerini çir- piyor, kabr kabına sığmıyordu. Ne güzel bayılmıştı? Kadın no becerikli kadınmış meğer? Her şeyden önce hakikaten büyük bir tehlikeye atılmiz demekti. Eğer tut. masalardı belki bir ağaca, bir yere bel- ki de padişah arabasına çarpıp hurdahaş olacak, belki büyük ve tariht bir faclaya da sebeb olacaktı. Ama, Ramiz efendi a- Ve hakkı da vardı, doğru da görmüş bu. Tunuyordu. Ordunun gelmesi artık saat meselesi halinç gelmişti. Ordu İstanbula girince ilk iş sarayın ıslahı, taht mese- lesinin halli olacaktı. O halde elbette giz- Ni cemiyetin bir şeyler hazırlaması icab ediyordu. Bunun bir desise olması ihti- mali çok kuvvetli görünüyordu. Fakat kendisi de bu işten haberdar değil - di. (Devamı var) (1) Tarihler bu hâdiseyi padişahm bir kinine stfederler. Seyylell bareketleriy» le padişahı rencide etmişti. O ds bu ve- sileyle İntikam almış oluyordu. Netekim sonra azlodlerek yerine imamısani Ta, inr Ahmet efendi İmam olmuştar, a | Benua, Rokurla yalnız kalınca sordu: itk plânınızda değişiklik var mı? — Nasi olur da heyecanlanmazdım. Sizi orada, bele bu kılıkla görlince kü- gük dilimi yutscaktım az kaldı! Noel sordu: P — Siz yalnız dönersiniz. Biz erkekler biraz dolayacağır. Müsande ediyorsunuz değil mi? merak etmeyin çapkınlık yap. mayız! Taksi şoförünün duyması çin bunları almanca olarak mahsus yüksek sexe söylemişti. Noel arabaya girince kapıyı kapatarak şoföre emretti: — Adlon oteline! Rokurla Benua yalnız kalınca yürüme. ğe başladılar, Benus sordu: — İlk plânımızda değişiklik var mı? — Hayir. — İş olup bittikten sonra Berlinden kaçmanız meselesine gelince; Noel tren. 1e gidiyor. O taraftan iş halledildi. &iz de motosikletle gideçeksiniz. Uzun bir se yahat için hazırlanmış bir motosiklet o akşam generalin evinin karşısmda büyü kapının hizasında bulunacaktır. Gayet * yi motosiklet kullandığınızı söylemişti * niz. nua sözünü tamamlayınca da sordu: — Kontrol edildi mi? Güvenilebi'lir Mİ — Tabil, Öyle olmasaydı #ize tok eder miydim? — Hakkınız var. Fakat o kadar tuh$” ftma gitti ki, sormaktan kendimi alam*” dim, — Güvenmesine güvenebilirsin. Yalnlf tatbikatta senip becerikli olman lâzi — Kallbresi? — Ayni. Alman sivil polislerinin kek landıkları cinsten, 7/85 yaliimetrelik.. Şimdi dostum, sana söyliyecek bir kalmadı, Ayrılsak, hava pök soğuk, düm doğrusu. — Evet, çok soğuk, Fakat nereye #” deceksiniz yüzbaşım? (Devamı var) NDE 2) DV NG. LA EY NAC 2 RU YE NE £ Xxx 7 7 i N y Nihayet Azâde durdu. Kardeşine dedi ki: Bir öğleden sonra, Platon hemşiresinin evine müteessir biz ta- — Görüyorsun bi, ben bu masallarm hiçbirisine inanamıyoruf” n yırla geldi ve kardeşine, Nananın hiç girmediği çalışma odaşına geç- Si | | YAN V | İİ Sadun kumarbaz değildir. Dün de, evvelki gün de, halinde bir bas” İ "kar, Mmelerini rica etti, Prenses endişe İle sordu: lik yoktu. , * Şim — Nen var? Başına bir felâket mi geldi ? rn — Dün düşünceliydi. i inç — Doğrudan doğruya bizi alâkadar eden bir şey yok. Yalnız, KAÇIRDIĞI KIZ Doğru, fakat, ba düşünce fat, ervetirin yarın kaybe O. eğer duyduğum doğruysa, alıştığımız bir çok şeylerin değişmesi ih- yirmi dört saat içinde bunu ödemek mecburiyetinde kalan bir ads” "e dk, timali var, 33 mın hal ve tavrı gibi değildi. Sen önü gönder bana. ” Azâde daha serbest nefes alarak sordu: a ii — Sana mı?.. Ne yapacaksın? Meda : — Hepsi bu kadar mı? Para o kadar büyük ki, Sadun hemen (ödeyemiyecek... Biz, &- — Evveâ işin iç yüzünü öğreneceğim. Sonra ne yapılabili” , Siya — Bu kadar. Fakat, öyle alıştığımız şeyler vardır ki, onlardan layda, söz verilmiş bir borcun vaktinde ödenmemesine tahammül € yahut ne yapılması lâzımgeliyorsa onu yapacığım. vazgeçmek çok güçtür. Her neyse, işte mesele: Bu sabah işittiğim demeyiz, Sadun çok iyi tanınmış bir subay olmasaydı, şimdi onun Platon, kardeşine şüphe ile bakıyordu. King 'bir dedikoduya göre, Sadun Alev pek uygun olmıyan bir adamla, bir evde.. kötü bir evde, kumar oynamış, kaybetmiş ve büyük bir pa* râ da borçlanmış. Prenses Azâde, sarararak, bir koltuğa oturdu. Mendilini | aldı; iki kere dudakların üzerinde gezdirdi. Sonta ellerini dizlerinin üze Tinde kenetledi, düşünceye daldı. Platon bu kadar heyecan beklemiyordu. Hayrete düşerek karde" şine yaklaştı; elini eline aldı. Bir sual sormak istiyor fakat inceliği hudut kıtalarından birine nakli için alay komutanı vekâlete mlra- caat etmiş olacaktı. Prenses dalgın dalgın sordu: — Ne zaman olmuş bu felâket? — Dört, beş gün oluyor. Çarşamba günü idi galiba.. — Çarşamba günli mü? O akşam buradaydı. Derek, bizden çık o tikla sonra, geceyarısı. Biliyor musun, Plâton, ben işin içinde bir şanlışlık olduğunu sanıyorum.. İmkânı yol Prenses meyus bir gülümseme ile devam etti: — Sen bazan bana “zekti mtcestem,, olduğumu söylerdin. Bİ kere daha itimat et. Ben, bana düşen vazifeyi yapacağım. Platon kardeşini öptü ve çıktı. Sadun Alevi hemen bulamadı. Genç subayın hizme diğine göre, Sadun evvelki #abahtanberi hâlâ para peşinde İl yet ona Beyoğlunda dalgın, dalgın yürürken rastladı. Hemen yol” na girdi. İki adım ilerledikten sonra, damdan düşer gibi: buna engel oluyordu. Prenses buna ihtiyaç bırakmadı. — Ben de evvelâ senin gibi düşündüm, ama eliyle imzaladığı — Kardeşim seni görmek İstiyor, dedi. sta Temiz gözlerinle, kardeşinin endişeli yüzüne bakarak, sadece: borç senedini gördüğüm zaman... Sadun sarardı. Gözle görünür derecede şaşırdı. Ten — Ben onu seviyorum! dedi. Azâde başını koltuğun arkalığına dayadı; acı bir rüyadan ka* — Ne için? diye mırıldandı. i Yteği Platon, böyle güç bir zamanda, açıkça söylenen bu sözden mü- çınmak istiyen bir kimsenin ıstıraplı haliyle, gözlerini kapadı. — O benim vazilem değil, Sen hemen git. Onunla işini bitirdiği a iç teheyyiç olarak: 7 Biran sustuktan sonra sordu: zaman gel beni gör. Sana Albay tarafından #öyliyeceklerim v27* Miş — Alledersin kardeşim, dedi, bunu sana söylememeliydim. —Ne kadar? , Sadum, bir gayret sarfederek, kendisini dalgmlıktan o kurt# a —Kim söyledi bu meseleyi sana? — Dört bin ikiyüz lira. Şimdi yüzü kati bir karar ifade ediyordu. Dedi ki: ei ağ — Albay. Vaziyet şüpheli olsaydı, bana söylemezdi. Fazla ma- Prenses ayağa kalktı. Bir aşağı bir yukarı gezinmeğe (başladı. — Böyle olması aha iyi; Zaten ben de seninle konuşmağı dü i 'umat almak için beni gönderdi. Ve, Sadun Alevin dostu olduğum Bir aralık, kardeşinin koluna girdi ve ikisi birden, böyle, bir çare a* müştüm. ba, dan, bir rezalet çıkmasının önüne geçmesini rica etti, rayıp bulamızdan uzun müddet gezindiler.. (Devamı var) > a Ba Ümükidin k

Bu sayıdan diğer sayfalar: