5 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

5 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İsimsiz ii İİ Ptüinei anırda da, güneş, bugünkü iğ sabah doğar ve her akşam ba- İ,. Sabahleyinilk ışeklar çiğlerle | iken yeryüzü canlanır, hava, se- 5 heyecan ve ümid dolardı. Akşam, İL v Sessizlik ve hüzün işinde koyu İğ lara gömülürdü. Gündüzler lere, geceler, göcelere benzer - diz bazan bir bulut geçer, gök “li hiddeçii gürler, gece bir yıldız a korkudan benzi sapsarı bir ra - 3 kendini manastıra dar atarak ci. bir kaplan gördüğünü anlatırdı. * Bene biribirine benziyen gün - Pi geceler akıp giderdi. aktaş çalışmak ve ibadet et hip başka işi yoktu, İhtiyar 'baş Bb... , “E çalar, lâtince şiirler yazar, a ** bağlardı. Bu, çok san'atkâr ada Mi Org çalarken, ihtiyarlık » iy. Miş ları ağırlaşn papaslar bile göz b; tutamazlardı. Başpapas bir Mlattrken, hattâ ağaçlardan, hay- “an veya denizden buhsetse bile ik 'den ve ağlamadan dinlemek LE, 2d. Osun ruhunda, tıpkı bir Bibi titriyen teller vardı. Kızsa, » Üy r sevinç duysa, korkunç ve Dir şeyden bahsetse kendinden ri barlak gözlerinde yaşlar beli- 4 üzü kızarır, sesi gök gibi gürler k eğe lerin üzerinde çok hâkimdi ** “kendinizi denize atın, diye bütün papaslar heyecanlı bir m yerine getirirlerdi. Siçekler, ağaçlar, ilk ve son li Papasların ruhunu şsıkmıya üç, * İslizin sesi kulaklarını yorar, çi tivildayışı onları bıktrırdı. ai © Büğrahibin şiirleri, musikisi, sö”. vi ekmek kadar kizundı, Üng, adan seneler geçti, gündüzler İNN Tİ, geceler geceleri kovalzdı. d manastırda sessiz. yaşıyor» Manastır civarına ürkek kuşlar- İâyvanlardan başka kimse uğ” na, * İasnların yşadığı şehirlerden iz, 47 gelmek için yüz kilometrelik 7 bir Yolu aşmak lâzımdı. eğ Arasıra şehirde günahlarmın ir, Mi Omuzunda duyan bir günah. çi adet ve duadan kendine bir te- a zu için buraya gelir, ve tıpkı Bi, Bier gibi manastıra giderdi. ane manastırın kapısı çalındı. İyi, ,, Yeni bir günakkör geldi zan- iy, Snadılar. Bu gelen slelâde bir idi. Günahlarının ağırlığını he iç larında duymamıştı. Çünkü - bin hayır duasınr almya bile Börmsden şarap ve yemek iste. Yili K Betue, Ea e m ğ* & ar) NX, den. geldiğini sordular, özün V ük Üücerası anlattı. Ava çıkmış, bir k mirken fazla içmiş, sarhoş Yolu kaybetmiş. Karanlıkta Diş € kapıyı vurmuş. N « bu günahkâr ruhu cennete nd, ilers- “Tarikatimize gir. ip ol,, dediler. Şehirli gül günahlarımı severim, günah- OfÜiyui beni sever. ikimiz baçbaşa : i ek ım huzuruna kadar yide. ğ Pr İyice doyurduktan ve sişe- m Ergi *P içtikten sonra papaslara — i m keşişler, dedi, siz burada “1 Yevip görumıyoruunuz. Sadece bol 4 Mad, orsumüZ.. Tantıtın emri i Günter, anlasa doğru yol böyle laa ?Siz burada yerinirden Yaşarken, iyi yemekler is Si Biraplarla beslenirken, cennet- Hürü, eğimi tatlı günlerin rüyasını Üzüng, ; VİF çok insanlar rehberirlik ke va içinde boğularak ce- Muz, ,. , Yorlar, Sizin görüp tanı. a, ye e korkunç facialar olu" ları #çlıktan ölüyor, bir ta- i Kayaç Ar nereye koyacaklarını içler gi kism: da, bala yapşan Yİ iye Giy, AĞIN elinde, günah işli. gy” Tenya P gİdiyor. Insanlar arasın. a, İnanan, doğruluğa tapan Kötü e, lığı burnundan yakala” Pİ kim ça illere sürülliyen canavar Pişacak?, Onlara, doğru yo- y7 Yazan: Çehof İu kim gösterecek? Ben mi onlara rek. berlik edeyim?. Allah size imanmızı, bu dört duvar arasına kapanıp hiç bir şey yâpmamak için mi verdi? Sorhoşun sözleri ağırdı. Ve hayli küstah bir tavırla söyleniyordu. Fakat başrahip üzülmüş, benzi sapsarı olmuş” tu. Müridlerine döndü: — Kardeşlerim, dedi. Bu adam doğ- ru söylüyör. Zavallı insanlar bir takım zaaflar yüzünden imansız, perişan ölü- yor. Halbuki biz bu manzara karşısın. da yerimizden bile kımıldamıyoruz. .. Acaba siz veya ban, bu kötü ruhlara Mesihi hatırlatmak için bir şey yapa” maz mm'yız?. Başrahip hakikaten Üzülmüştü, Er tesi gün arkadaşlarına veda etti. Asa- sını aldı ve şehtin yolunu tuttu, diğer papaslar onun şiirinden, müsikisinden ve sözlerinden mahrum kaldılar, İki ay büyük bir üzüntü ile geçti, iktiyar geri dönmedi. Üçüncü ayın s0. nunda kapının önünde ihtiyarın âsası- nın sesini duydular. Sevindiler, karşı layıp aralarına aldılar, sual yağmuru pa boğdular, Fakat ihtiyar. bu yürek. ten karşılamağa sevinecek yerde a & cı göz yaşları döktü, Ağzını bile aşma" dı. Zaten snn derece zayıflamış, son de- rece çökmüştü,. Yüzünde yeis ve vor. gunluğ” ifadesi vardı. Sesinde hakaret görenlerin kırıl şı titriyordu. Öteki pa* paslar da ağladılar. O, kimseye bir $€y söylemeden odasına çekildi. 'Tam yeli gün dışarı çikmadı. Ne yedi, ne içti, ne de org çaldı. Sadece ağladı, ağ” Jadı.. Rahipler kapısını çaldlar, dışarı çıkıp derdini kendileriyle paylaşmasını rica ettiler, yalvardılar, süküttan baş- ka mukabele görmediler, Sekizinci günü odasından çıktı. Arka» daşlarını başına topladı. Ümitsiz, me” yus Üç ay içerisinde başından geçenleri anlattı, Manastırdan şehre gidişini an- Jatırken sesi sakindi. Yolda kuşlar ö- tüyor, dereler çağlıyor, tatlı ve taze ümitler ruhuna heyecan veriyormuş .. Kendisini muharebeye giden, harpten muzaffer çıkacağına emin olan bir ku- mandana -benzetiyormuş. Hülya İşeri: sinde, şiirler, söyliye söyliye, ilâhiler okuya okuya yoluna devam ediyormuş. Bu sarhoşluk içerisinde yolun bittiği » nin farkında bile olmamış., İhtiyar başrahip şehri ve insanları anlat'rken sesi titriyor, gözleri parıl. parıl yanıyor, delirmiş gibi oluyordu. Orada gördüğü şeyleri hayalinden bil. İe geçirmemişti. Şeytanın ne büyük kudret sahibi olduğunu, kötülüğün ne kadar cazip bulunduğunu, insanların ne kadar kudretsiz olduğunu ilk defa bu ihtiyar çağında görmüş anlamıştı. Şehirde ilk karşısına çıkan bina, gü” nahkâr bir ev olmuştu, Burada cepleri altın dolu elli, altmış erkek durmadan yiyor, ve durmadan içiyordu. Sorhoş sesleri, şarap kokan nefeslerini yüksel- terek edepsizce şarkılar söylüyor, kal- binde Allah korkusu olan bir adamın ağzıma âlamıyacağı iğrenç kelimeler - Je şakalaşıyor, sonsuz bir hürriyet içe” risinde yaşıyorlardı. Ne Allahtan ne şeytandan, ne de ölümden korkuları vardı, İstediklerini söylüyorlar, İste diklerini anlatıyorlar, şehvetleri kendi. lerini ne tarafa sürüklerse © tarafa doğru gidiyorlardı, İhtiyar rahip coştukça coşüyor, hid. detinden ağlıyor, gene hikâyesine de- vam ediyordu? — Masanın üzerinde, içki içenlerin ortasında yarı çıplak bir fahişe duru yor. Allah bu orospudan güzel, bü o- rospudan sehhar bir mahlük yaratma. dr. Bu uzun saçlı, siyah gözlü, kaim dudaklı esemr kadın, bu utanmaz, bu hayasız taze, kar gibi bembeyaz dişle- rini göstererek gülümsiyor ve her te bessümle sanki “bakınız ben ne kadar hayasız, ne kedar güzelim. diyordu. . İpek ve dibadan elbisesi bir çok güzel kıvrımlar yaparak omuzlarından atağı dökülüyordu. Fakat onun sermer vü” cudu bu elbisenin altında saklanmak m, gl 5 Birinciteşrin — 1928 ÇARŞAMBA Hicri 1357 — Şaban: 10 Yann <ahak pm me Av verm iman 601 1202 15.17 1746 1817 43 JA Lüzumlu Telefonlar Yangın: İstanbul için: 24222, Beyoğlu için: 44614, Kadıköy İçin: 60020, Üsküdar & çin: 60625. Yeşilköy, Bakırköy, Bebek, Tarabya, tü ere, Fenerbahçe, Kandilli, Eren rtal, Büyükada, Heyheli, Burgaz, İçin: Telefon muhabere menu- n demek kâfidir. iyesez 22711 Deniz itfniyesi $f, .20 Beyan! kulesi: 21996. Galata yangın kulesi: 40060 Sıhhi imdat; 44998. Müddelumumilik: 22290. Emniyet müdürlüğü: 24382. Nefia Vekâleti Istanbul Elekirik İşleri Umum Müdürlüğü Beyoğlu: 44801 . İstan, bul: 24378, taş; 40998. Cihali: 20222. Nurosmeniye: 21708. Üsküdar - Kadıköy; 00773, Havagezi: İstanbul; 21378. Kadıköy; 60790, Beyoğlu: 44642. Taksi Otomobili İstemek İçin Sular Tdareti: Beyoğlu: 44783. Beşik Beyoğlu cih 49084. Bebek ciheti: Mi - 101. Kadıköy ciheti G0447. Denizyolları Istanbul acenteliği: 22740. Karaköy: 42362, Pazartesi Tophaneden 10,30 Mudanya, 20 Banılırma. Salt Tophaneden 9,30 İzmit, 16,30 Mu- danya, 19 Karabiga, 20 Bandirma, Galu- tadan 12 Karadeniz, Sirkeciden 19 Mer- sin. Çarşamba Tophaneden 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Sirkeciden 15 Ayvalık, 18 Bartın, Persembe Tophaneden 9,10 Temit, 16,30 Mudanya, 20 Bandırma, Gelstadan 12 Karadeniz. Cümartesi Tophancden 14 Mudanya 20 ga Sirkeciden 19 Ayvalık, 18 Bartan, werlen Dimroz, 9,30 İz- ,J0 Mudanya, 10,30 İzmir Sür. 12 Karadeniz, 22.30 Mudanya. Müzeler Ayasofya, Roma » Bizans, Yunan eser- leri ve Çinili Köşk, Askeri Müze ve sarnıç lar, Ticaret ve Sanayi Müzesi, Sıhbil müze, ia müzeler hergün saat 10 dan 18 ya kadar açıktır.) Türk ve İslâm eserleri müzesi: Pazsr- tesilen İzka hergün seat 10 dan İ kadar ve Cuma günleri 16 dan 17 ye ka- | dar açıktır. Topkapı Müzesi: Hergün sant 13 ten 16 ya kadar açıktır, Memleket Dışı Deniz Seferleri Romanya vapurları; Cumartesi günleri 13 de Köstenceye: Salı günleri 18 de Pi- re, Deyrul, İskenderiye. İlniyanı vapurları: Cuma günleri saat 10 Brendizi, Venedik, Triyeste, si İstasyan Müdürlüğü Telefon Anadolu hattı Hergün hareket eden şiimendiferler: Saat $ de Konya, 9 da Ankara, 15,15 de Diyarbakır ve Samsun, 15.30 da Eskişe- hir, 10,10 da Ankara ekspresi, 20 de A- dapazarı, Bu trenlerilen saat 9 da hareket eden Ankara muhtelili pazarlesi, çarşamba ve cuma günleri Hsleb ve Musula kadar sefer elmeklerir. Avrupa Hattı Semplon ekspresi hergün Sirkeciden sant 22 de kalkar ve Avrupadan geleni sant 7,25 le Sirkeciye muvasalat eder. Konvansiyonel 20,30 da kalkar, 10.20 de gelir. v Edirne postası: Hergün sant 8,50 de hareket eder, 19.33 de gelir. MUNAKASALAR İstanbul telefon müdürlüğü © ihtiyac BO adet 6 şar metrelik çam direk pazar lık suretile satın almacaktır. o Pazarlığı 6-10-038 perşembe günü saat 14 te Mü dürlük merkez binasmda toplanacak alım satım komisyonunda yapılacaktır. GEÇEN SENE BUGUN NE OLDU? Bir Leh kontesi casusluk | suçu İle Berlinde tevkil edildi. istiyormuşçasına, tıpkı bahar gelince, toprağından fışkırıp taşan bir nebat gibi bu kıvrımlar arasından fışkırıp ta- şıyordu. Bu kadar kalsa gene iyi, Bu hayasız kadın bardak bardak şarap içi yor, türkü söylüyor ve kim arzu ederse kendini ona teslim ediyordu. Bundan sonra ihtiyar rahip, ellerini hiddetli hiddetli oynatarak at yarış larını, boğa güreşlerini, tiyatroları, sanatkârların resim yaptıklarını, mer” merden çıplk kadın heykeli döktük - leri atelyeleri anlattı. Coşkun ve güzel bir sesle söylüyordu. Rahipler hay retten taş kesilmiş, onu dinliyor ve he. yecanla nefes akyorlardı. Bütün şeytani güzelliklerin cazibesi” ni, iğrenç, bir kadın vücüdunun ram- edici güzelliğini anlattıktan sonra baş papas şeytana lânet okudu. Ve dönüp tekrar odasma girdi. Ertesi günü odasından çıktığı zaman Yazan: bdullah bey neden gelmemişti, acaba ortada nasıl Rahmi YAGIZ Bir Tevkalâdelik vardı — 102 — Fakat iş işten geçmiş, artık bu mevkii muhafaza etmek imkânı kalmamıştı. Soşonun bütün sevinci (o bu hâdise ile yeise döndü. Yüzü asıldı, kaşları çatıldı. Hâlâ elindeki kâğıtlarla karşısında du- ran yaver Enver beye, âğır, kalın ve tit- rek bir sesle söylendi: — Bırakın kâğıtları şuraya,. artık çeki lebilirsiniz, Ben nezarete gitmekten vaz- geçtim. Bu evrakı tetkik edeceğim. Siz de erkâmharbiye reisine söyleyin.. İkin- ci kumandan Arif beye şimdi bir şifre çektirsin. Nârâdan buraya davet etsin. Birinci kumandanlık uhdesindeki vazife ve vesikalarla malzemenin devir cetvel lerini hazırlatsın., Enver bey amirali selâmladı, kamara” dan fırladı, âmirliğinin son saatlerini ge giren Soşonun son isteklerini yerine gelir” meğe koştu. Şayia Yavuzda bir bomba gibi patla” mış, az zamanda herkesin ağzına yayıl- mnişt, — Amiral Soşon donanmadan ayrılı- yor, Nezaretten emir geldi! şeklindeki bü tün donanmayı dolaşıyordu. Soşon küskün tavrı, asık suratı ve.. e hemmiyetini kaybeden mağrur jestlerile başbaşa kalmıştı.. Akşama doğru Bahriye nezâretinden donanma kumandanlığına bir emir daha geldi. Telgrafla verilen bu emirde şöyle deniliyordu. Donanma kumandanlığına Marmarada tarama yapan (torpido muhriplerinden mürekkep müjrezenin bir düşman tahlelbahirini imha (elliği ve mürettebatın da esir edildiği hakkında mevrut telgrafıniz alındı. Müfrezenin at” deline tağmen irsali icap eden raporlar henüz nezareti telileye o gelmediğinden bunlarin süratle ikzar ve irsali ile, birer nüshasının da bizzat o başkumandanlık vekâleti celilesine elinizle takdimi rica 0 umur, Bahriye nazırı namına Müsteşar Vasıf Soşon son telgrafı alınca yeniden bir mide kapıldı. Enver paşanın bu muvaf- fakiyet üzerine kendisine yaptığı dürüst muameleden müteessir olduğunu tahmin, Alman karargâhı umumisi nezdinde yeni den teşebbüste bulunarak tekrar dornan- mada kalmasını tasvip ettiğine zahip ol du. Yaveri çağırdı. Sabahleyin verdiği emirlerin yapılıp yapılmadığını sordu.Ra porların hazır olduğunu öğrenince onları iştetti. Yavere,: — Raporları bana getirin. İstimbotun hazırlanması için emir verin, şimdi neza” rete ve başkumandanlığa uğramak üzere hâreket edeceğiz . Dedi, Enver beyin bu değişen ohava- ya hayret edişi arasında kalktı, hazırlan» mağa başladı. Yarım saat sonra Yavuzdan ayrılan is timbot, amirali Büyükdereden Kasımpa- gaya, nezaret divanharesine götürüyor du. Bu günkü RADYO 5 Birinciteşrin — 1938 ÇARŞAMBA 18,30 dans musikisi (Plâk), 19 Spor musahabeleri, Eşref Şelik, 19,30 Karışık! musiki, (plâk), 19,55 borsa haberleri, 20 Saat ayarı, Nezihe Uyar ve arkadaşları tarafından Türk musikisi ve ha'k çarkı ları, 20440 ajans haberleri, 2047 Ömer) Rıza Doğrul tarafından oarapça söylev, 21 saat ayarı, orkektra, 2130 Rıza ve ar kadaş'arı taralından Türk musikisi ve halk şarkıları, 22,10 hava raporu; 22,13 Darüttalim musiki beyeti, Fahri ve arka- daşları tarafından, 22.50 son haberler ve ertesi günün programı, 23 saat ayarı, İS“ tiklâl marşı, son. manastırda tek bir papas bile kalma” mıştı, Hepsi şehre kacmışlardı. Fransızcasından çeviren: Muzaffer ESEN Ayşe sultan Kanlıcadaki yalıda Davis te şark eğlencelerinin en © Söçmelerinden intihap edilmiş bir göte * programı yap” mış, bu harikulâde geceyi gerç ve güzel sevgilisinin kollarında göçirmeğe hazır- lanmıştı. Güri batıncaya, ortalık kararmcaya ka” dar Sultan her dakika artan bir ihtirasla sevgilisini, Davisti (bekledi. Geç vakte kadar süren bu bekleyiş meticesiz kalaca- ğa benziyordu. Ayşe sultan saatler geç* tikçe sabırsızlığı arttırdı.. Nihayet dura- maz bir hale geldi. Mâhremini yanıma çağırttı, ona çıkışır gibi şımarık ve ağır bir tavırla söylendi: — Bana baksana kalfa! — Emret sultanım! — Hani, Abdullah bey nerede kaldı? Hazinedar, tecrübeli ve pişkin kalfa i- ki ellerini yanına açtı, gözlerini bir tara fa çarpıttı, çaresizlik içinde çırpınan bir adam tavrile cevap verdi: — Bilmem sultanım! .Sultan ateş kesildi: — Bilmem ne demek?.. Ben onu bunu dinlemem, bara Abdullah (o beyi hemen bulacaksın. Hazinedar (aman) diyen bir bakışla sultanın gözlerine baktı, fakat ne yapabi- lirdi ? Çaresiz boynunu büktü, — Peki! başüstüne!... Diyebildi, sultanım tekrar eteklerini e odadan dışarı çıktı, düşünmeğe baş Ne yapacaktı şimdi?.. Abdullah bey a- caba neden gelmemişti, âcaba ortada na sil bir fevkalâdelik vardı. Yoksa, Enver paşa, Ayşe sultanm söylediklerinden kuş kulanmış, takibata girişmiş, delikanlının Ayşe sultarla münasebetini anlamış, ona bir şey mi yapmıştı? Teranedil, böyle binbir düşlince içinde bocalaya bocalaya merdivenleri (indi. Kendi dairesine girdi, giyindi, sokak kı” yafetini takındı, seyise haber göndererek araba hazırlanmasını istedi. Gece vakti, yatsıdan sonra saraydan dışarı çıkmak, bilhassa harem kısmından sokağa çıkmak en büyük suçlardan birini teşkil ederdi. Fakat, muhteris Ayşe “sultanın hiddeti kalfâya ber şeyi unutturacak, hapis, da- yağı, sürgünü, sokağa atılmayı hattâ & lümü hiçe saydıracak kadar gözünü kor“ kutmuştu. Nereye gideceğini kestiremeden aşağı indi, hazır duran arabaya atladı, araba- aya: — Üsküdara! Emrini verdikten sonra lândonun bir köşesine büzüldü, tekerleklerin bozuk ar navut kaldırımları üzerinde sekişinden he sıl olan sarsıntılarla kafasındaki binbir munmmanın düğümleştiği - istihamlara kendince cevaplar vermek için bütün dü- şüncesini seferber etti, Teranedil yalıdan ayrıldıktarı çok geç meden yalının kapısında bir lândo dur du. İçerisinden Davist çıktı, yalının bah çe kapısını." çaldı. Yaşlı bahçıvan diş kapıyı açtı, karşısın da tertemiz kıyafeti ile ay parçasını an dıran bir delikanlı görünce durdu, uzun uzün baktı, sordu: — Ne istiyorsun?.. Burası Ayşe sultan hazretlerinin yalıları.. Yanlış gelmiş ola- caksın.! Davist, Teranedili bulacağını ümit et» tiği kapınm böyle yaşlı bir arnavut balı” çivan tarafından açıldığını görünce ey- velâ şaşaladı. Sonra ürktü.. Bahçıvanın haşin ve ürkek bakışları karşısında ricat etmek, yanlış geldiğini söylemek mecbur” riyetinde kaldı: — Affedersiniz yanlış. gelmişim; ben bahriye miralaylarindan Mustafa beyin yalısını arıyorum. Bahçıvan başını salladı, omuzlarını kaldırdı: — Bilmem... Etraltakileride tanr mam.. Bekçiden sor, sana gösterir! (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: