17 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

17 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“Haremi hümayunu bastılar. Selim- le Mahmudu katlediyorlar,, | 17 IKİNCİTEŞRİN — Haber'in tarihi Romanı: 61 — Babissünde mosdud tutulsun, hün- kür formanıdır. i Başta Abdülfettah ve hazine kethüdazı i Ebe Selim olduğu halde yirmi kadar sa- ray memuru haremi hümayuna doğru yü- rüdüler. Ellerinde yağlı kaytanlar, han . ger ve yatağanlaria sanki bir cihada gi- der gibi aşkla, şevkle giden bu mel'unlar Selimle Mahmudun kârını tamam etmek i için acele ediyorlardı. Mercan ağı korkudan bir kenara minmişti. Halbuki sultan Selimi muha- fazaya bizzat Mercan memurdu. Güya bu badirenin önüne geçmek muhalmiş Bibi odasma kapanarak bu müthiş ta- Tihi haileye seyirci kaldı, Nezir haykırıyordu: — Yürüyün bre yürüyün, Vakit yok- 5 tar. Bostancıbaşı Ali ağa henüz hünkâr Mustafanın huzurundan çıkmış ve kori" dorlarda yirmiye yakın insanım elle- rinde yatağanlaria hareme doğru ko- guştuklarını görünce gözleri yerinden * oynamış, aklı başından gitmişti. Arkalarmdan bağırarak koşuyordu: — Nereye gidiyorsunuz? bu sevda- * dan vazgeçiniz, Bunun vahameti görü- lür. Neticesinde nedamet çekilir! Ebe Selim Ali ağanm karnıma şid- detli bir tekme indirdi ve biçare bos- © tancıbaşı nefessiz bir kenara yığıldı. Bu gürültü ve korkunç akın bütün saraylıları ürkütmüş, herkes bir delik bularak savuşmuştu. Baş lala Tayyar efendi don gömlek. dışarıya fırladı: — Aman ağalar... dedi. Ne oluyor? mi? Hiç hareme böyle si. # Yâhla yürünür mü? Velinimetlere silâh © kalkar mı? Nezir haykırdı: — Sus bre kahpe oğlu. Arkadaşlar, önce şu sultan Selimlileriz işini biti- relim. Gebertin mel'unu söyletmeyin! Tayyar dört nala kaçıyor ve müte- madiyen söylüyordu: — Allahtan ar etmezler, namustan © Âri deyyuslar, Velinimet efeadilerimi- zin kanma girmekten haya etmezler. Nezir bununla uğraşmağa vakit ol- “ madığmı görmüştü: — Bırakmız. Anınla uğraşmağa va- sl müsait değildir. Biz işimize baka- Hepsi hanei hassaya yakm olan ha. remi hümayun kapısından girdiler, An ber ağa, hafız İsaağa, imamı evvel şehriyari Tatar Hafız Ahmet efendi * ve Seferli kethüdası Receb paşazade Mehmet bey, bunları görünce felâketi ö De yapacaklarını şaşırmış bir halde önlerine geçmek istediler. Yumruk ve muştalarla birer kenara yi- kıldılar. Anber ağa haykırdı: — Çabuk, efendilerimizi kurtaralım, Ve hepsi yüzleri gözleri morarmış, kan içinde hareme daldılar. Haremde canhıraş feryadlar koptu. Kadmlar | haykırarak oradan oraya kaçışmağa | ve haykırışmağa başladı!lr. Bayılanlara dönüp bakan bile yoktu. İçlerinden bir kadın ters yüzü döne- rek sarık odasına doğru koştu. Hünkâr solada söylenerek geziniyordu. Ayak- larma kapandı: — Aman hünkârm. Haremi hüma- yunu bastılar, Selimle Mahmudu kat- lediyorlar, Meded ya hünkâr! Mustafa kadma bir tekme savurdu: — Kahpe yıkıl! Mukadderat böyle imiş, Kadın pencereye fırladı ve avazı çik- tığı kadar haykırdı: Alemdar askeri bâlâ kapıyla uğraşı. yorlardr. Alemdar bu sesi duyunca tüyleri ürperdi. Askerin gözü döndü. Alemdar korkunç bir sesle güğredi: — Bre yazık erliğinize. Kırım kapı- ları, İşte efendilerimize bıçek üşürmüş ler, Biz hâlâ kapıdayız. Asker o elerindeki büyük <direklerle kapıya var kuvvetiyle vurdular, Kapı arkasına dayandı. Önce Alemdar ve arkasından asker ellerinde yatağanlar parlıyarak saraya doldular, Asker önüne gelen şeye pala #allıyor, camlar, çerçeveler, avizeler büyük şaagırtılarla yerlere seriliyor- du. Hafız İsa ağa süratle hareme girdi. Sultan Selimin odasına koştu. İki bos- tane göğüslediler, Ebe Selim, Nezir, deli Eyüb oğlu ve diğer beş kişi Selimin odasma girdikle- ri, zaman Anber ağa Mahmudu kuca. ğına kapmış ve arz odasına nazir odâ- ya almıştı. Cevri kalfa aşağıda bu haileyi duy- muş ve merdivenleri kurşun gibi sü- ratle çikarak ve katillerin arasmdan geçerek Mahmuda koşmuştu. Sultan Selim ayakta duruyordu. Yü- zil sapsarı ve gözleri sönüktü. Saçları alamın Üzerine dökülmüş, kürklü pal- tosu omuzlarından düşmüştü. Ayakla. rı çıplak bekliyordu. Mel'un deli Eyüb oğlu bir Kayaya çarpmış gibi durakladı. Hepsi durdu- lar. Selim. donuk gözleriyle taştan bir heykel gibi tüyler ürperten bir deh- şetle sessiz duruyordu. Dudakları hafif hafif kımıldıyordu. Birdenbire göğsü kabardı, gözleri açıldı, yumrukları $i- kıldı ve haykırdı: — Ne durursunuz kahpe evlâtları? i sıcak külü heriflerin süratmia savurur. Yazan: Ikimim Mustufa gibi mecnun ve alçak bir pa- dişahın kelp uşakları, e durursunuz? Eyüb oğlu arkasına dönerek haykır- dı: — Haydi bre.sersemler! Ve önce kendisi sultan Selimin üze, rine sıçradı. Selim bü ağır clsse altına yuvarlandı. Eyüb elindeki hançeriyle | önüne gelen yere vururken Nezir ve diğerleri de yardıma koştular. Herif bıçakla sultanm şakağımı sa- kallarına kadar ayırarak boynuna doğ- ru yüzdü. Selim gerilmiş m girpk nışlari içinde yerden yere çarpmıyor- du. Tüyleri ürperten vahsi bir inilti, kırılmış dişleriyle deşik bir yara gibi kan içinde kalan ağzından yayılıyordu. Ebe Selim haykırdı: — Bu tamam. Haydi Mahmudu idam eğelim. Elleri, biçakları, yatağanları, yüzle- ri gözleri kan içinde Mahmudun odası, na koştular, Hafız İsa Selimin odasma girinoe bu dehşetli sahne karşısmda kendini tutamadı ve hıçkırarak sultan Selimin cesedi üzrine yuvarlandı, Mahmut kendisini şaşırmıştı. Bir tek müdafaa imkânı bile yoktu. Anber | ağa Cevriye haykırıyordu: — Dama çikaralım kalfa. Şimdi mel- unlar neredeyse (gelirler. Ve zaten de meğe kalmamıştı. Ebe Selim ve Nezi- rin haykırması duyuldu. — Buradadır. Haydi vakit geçirmi- yelim, Alemdar kapıyı kırdı. Sarayın arka tarafmda vahşi hay- vanlar istilâ etmiş gibibir uğultu sa. rayı sarsıyordu. Cevri kalfa iradesini o Kaybetmemiş, fakat hıçkıra hıçkira ağlamağa büşla- mıştır. — Zavallı Selim, zavallı sultan! Ve derhal hamam Külhanma koştu ve büyük bir tas sıcak kül kapıp gel- di. O sırada Ebe Sellim ve Nezir odaya | girdiler. Mahmut pencere kenarında korku- dan titriyordu. Üstleri başları kan İ- çinde katillerin yanma girdiklerini gö- rünce kendinden geçmişti, Cevri kalfa ken haykırdı: — Anber, Hafız, Mahmudu dama çı- karın. Ve bir daha attı. Herifler kızgın kül yağmuru altında bir kenara siğındılar, Gözleri dolmuş. ulumağa başlamışlar» dı. Anber ağa Mahmudu göğsünden yakaladı ve masanın Üzerine iskemle koyarak dama çıkardılar. (Devamı var) N A NV Bİ AKI DUE EE MATMAZEL ü ak 8 İYazan: R. Rober Düma — 91 — Çeviren: F» “İki dakika evvel dolaşıp dur! yordu. Birdenbire öldü , Hilda odasına çekilince rahat bir © Rokur, Benuanm gösterdiği By i nefes aldı. Müşkül bir meseleyi epey | ğu henüz oturmuştu ki, Viktor kolaylıkla halletmişti. Fon Hedingen| çeriye girâi: ertesi günü saat ikide gelecekti. Hilda — Yüzbaşım, kediye bir şeyi” gece, mebus Güstav Jilberi yatağına — Ne öldü? kabul ettiği sırada onun da mebusun — Birdenbire titredi, sonra “ çantasındaki evrakın fotoğraflarını | üstüne serildi. Kumıldamıyor srt alması artık mümkün olacaktı. Bu- Benna telâşla mutfağa koştu. #* nun için de Stefanın evden gitmiş ol. | peşinden gitti. ması lâzımdı. Zavallı hayvan, ağımdan kan pük sizmiğ bir halde, hareketsisöi' onu kucağına alâr ve teessürle 8 — Ölmüş zavallı! Viktör şaşırmıştı: — Iki dakika evvel dolasın Gül Birdenbire öldü. Rokur sordu: © — Masanm üstünde duran f* süt içti mi? İçmemiş olacak, çöz N can masanm Üzerinde... — İçti efendim. Kedinin gari? İri vardı, kibardı: imkini yok şey yemezdi. Birez evvel masami de ona süt vermiştim. Fakat « bir iki defa sokup çikardı, © Rokurun susli üzerine ons olan Benua mırıldandı: — Acaba? Rokurun aklma gelen şüpnei ti. Komiser cevab vermedi. dr. İki adam gözgöze bakıştılar» Rokur söyledi: — Hayvancağız efendisini Kediyi, Benuanm kucağmds" bir iskemle üzerine koydu. Şi Viktor, bir Benuaya, bir Rokuf# , kedinin ölüsüne bakiyor ve bir 49” mamiş görünüyordu. Bonua mf — Zehirlenmiş! — Evet, ben de o kanaattoyis” #8 Viktor bağırdı; — Vay esna! Bu haltı kimin Bini bir öğrensem ben yapacağıni” 1 Rokur onun sözünü kesti: — Kim olduğunu öğrenmemis Kİ, p Yardım eğebilirsin Viktor, Beni M8 ve sunilerime sarih cevab vef* Viktorun istlevabmdan şurla” diler: eve süt her sabah alti vardaki bir sütçünün çırağı getirilmekteydi. Süt gişe içer” yö fakat mühürlü değildi. Çırak siye önüne btrakır, Viktor yediye di Hem | âr. e acıkmiş, ona dâ sütünü verme- mişsin. Mavimtrak gri renkte bol tüylü çek güzel bir ködiyi işaret ediyordu. Viktor, Peşinde kedi, mutfağa girdi. Benua ile a yüzbaşmın odasını geçtiler, ye” vu — Yüzbaşı kalktı mı Viktor, Saba- hin saat yedi buçuğunda ziyarete gel- em biraz manasız ama. başı saat altıdanberi uyanık M. Rokur Buyurun. Yüzbaşı dokto rün emri üzerine on gündür odasın. dan çıkmadığı için can sıkıntısından ölüyordu. Kolonel Gero ona tetkik e dilecek bir dosya gönderdi. Şimdi hep onu tetkikle meşgul; yine Almanlara dair bir mesele galiba... Sizi gördüğü- ne pek sevinecek.. Ni — Evet, ziyaretine gelemedim. — İşte olduğunuzu biliyorum. Pa. risten dişarıya yollamışlar. Yüzbaşı - mın emri üzerine her gün müdüriye- te telefon ederek dönüp dönmediğini zi sordum. — Dün gece Parise döndüm ve bu sabah erkenden soluğu burada aldım. Yüzbaşı nasıl? Bu suale, komiserin geldiğini du- yarak odasından çıkmış olan, Benuva cevap verdi: — Çok iyiyim dostum. Teşekkür e- derim. — Geçmiş olsun. Elinizdeki ve yü- züvüzdeki sargılar çıkarılmış. Tama- mile geçti gu halde? vet. Fakat doktor dört beş gün kmsmı menetti, Kölo- nel de onunla görüşmüş olmah ki haf- ta başından evvel nezarete gitmemi katiyen istemiyor. Burada mahpus kaldım. Müthiş camm sıkılıyor. Viktor söylendi: — Yüzbaşmı, biraz daha sebrediniz. Çok bir şey kalmadı. Benun yalandan #inirlenmiş görünerek: — Ne, dedi, gene mi nasihate başlıyor. ? Sen mutfağa gi çö sun? Rokur da geldi, Biz. Hâlâ kahrı kedi ayr hazırlamadm,. e “ Komiser, Viktorun verdiği sahi katle dinledikten sonra şapkası! Benuaya * — Birkaç dakika müsendeni Kİİ rim. Dedi. Sütçüyü ve sizin kapisi” receğim, — Haybay dostum. Yarım gant sonra döndü. Yü du: — Ne var ne yok? nimle beraber dostum. Dedi, — Kahvaltı etmiştim, fakat bir kahve içerim. kahvaltı edersin (Devamı © X BAAR TL) ORDER İN USEKAMEZER. Aliye farkında değildi, alışkın bir aktris tavrile gülerek attan ini yordu.. Onun da müteessir olmasını istiyordum. Koluma girdiği za man bütün bu fena düşünceler kalamdan uçtu, gitti. Lâkin bu üzün tü içimde bir iz bıraktı. N Eve gelince Cahidle karşılaştık. Daha birkaç gün evvel o kadar kibir, azamet satarken, bugün — #tifatla — yanımıza gelişine değ rusu hayret etmiştim. b Aliyeye dedi ki , <— Babam beni sizinle oynamağa gönderdi. Cahit bana bir kelime söylememişti.. Bununla beraber onların peşinden gidiyordum.. Cahit arahasının üzerine çıktı oyun başla mıştı. — Beyazıta, Beyazıta! Gidecek var mı? buyurunuz, binsenize, hanrmefendi. Kamçı ile dizginleri bir eline aldı. Diğer eliyle de Aliyeye bin mesi için yardım etti, böy Diyemin ilk arzusu olmuştu. yi ben bu defa da, vahşi bir kıskançlığın kalbimi wırdığını hisset im, Aliye: — Ya kocam? diye seslendi.. Sen de gelsene, Ahmnet Ali! — O sizin kocanız değil ki. — Canım, oynamıyor muyuz? — Ha, o başka. Her ne bahasına olursa olsun onlara ben de karışmak (İstiyor dum; davet edilmediğim halde, arabacı yamağı vazifesini almıştım. Oyun uzuyordu. Birdenbire ismimin söylendiğini duydum: “Ahmet AN!,, başımı kaldırdım. Babam çağırıyordu. Aliyeyi bırakmak mec © buriyetinde kaldım. Vakia benimle beraber gitmek istedi ama, pek P yarım ağızla. Babam gene bulut gibiydi. Şunu bunu İstedi. Yaptım.. Ve sonra şti. Aliye arabanın içindeki iskemleye o uştu. Elinde dizginler vardı, Cahid arabanın atı olmuştu. Avlu ordu. onra hızlatıyor, nihayet Koşuyordu.. Aliye: ye haykırıyot ve elindeki kamçıyı mütemadiyen y hid kan ter de, nefes nefese durdu. wa gitti. yanağını öptü. Sonra, evin merdivenle, Fk oldu; bulunmağa O tarihte Aliyeler İle bizim aile arasında bir değişi Müteahhit Haydar bey, Aliyeye maddi yardımlarda başladı. Buna herkes hevesleniyordu. Annem: “ — Bu kız hamam böceği kâfir; diyordu. Benim olsa, adam « derdim.,, Bununla beraber ona yüz veriyorlardı, Zira artık, onu adam hesabına katmak lâzımgeliyordu. Sabri efendi de kızının vaziyeti dolayısile, evine mu” gelip gitmeğe çalışıyordu. Saat sekize doğru eve dönüyor, 8” raber yemek yiyor, sonra boş yere uwumağa kalkıyor ve dürdüne doğru kayboluyordu. Aliye azarlamıştı: — Büyük babamın cenazesinde, yüzün kir, pas içinde sarhı n da galiba, ben böyle sey istemem — Kızcağızım.. — Evet, sarhoştun.. Sen de, Veli bey gibi ispirto > Yürürken, sağa sola yalpalıyordun. Hiç olmazsa, hayatındf. e" te olsun heyecanlı olduğunu görmek isterdim.. Bir daha “© yapmıyacaksın.? Ve en çok beğendiği tehdidini savurdu: — Yoksa karışmam; külâhları değişiriz. Sabri efendi utandı: — Bir daha yapmam, Aliye. Biran süküttan sonra tekrar etti : Bir daha yapmam,, Fakat biliyor musun ki, bugü culuk var? Hem sonra parasız kaldık... — Gil, — Peki sen? — Ben kendimi kurtarırım. Benimle meşgul olma, — Akıllı olduğunu biliyorum.. Şüphesiz benden dab3 ve ciddisin.Annen gibi. Şu halde, hakikaten, seninle megisi ri mi? / — Elbette! Gittiğin yerlerdeh bana mektup yaz, köle — Bir ay sonra gelirim., Gelmeden evvel de para gön” Aliye bana anlatıyordü: (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: