18 Ekim 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

18 Ekim 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 BİRİNCİTEŞRİN vi MABER N vt. Y115 b A SEMA vi A Yazan: R. Rober Düma — 98 — Çeviremtf” “Alçaklar! bombadan sonra # korkakların silâhı?/ » — Hemen hemen hiçbir şey yok! Süt. | ni nasıl inandırabilirsiniz? tül her zamanki gibi sütçünün çırağı ge- Rokur itiraz etti: çet tirmiş, Ne o, ne de kapıcı gayritabil bir — Müsaade edin. İlk sw vaziyet farketmemişler, Mahallede de | bir arkındaşı bu Işe memur © şüpbeli kimse görülmemiş. lemiştim, O arkadaşla görüs! Yazan: Ikimim Alemdar, Selimin ölümüne ağlar- Haber'in tarihi Romanı: 62 ken hatırladı: Şehzade Mahmudu da öldürmeleri mümkündü Fakat Ebe Selim biraz gözlerini açar açmaz dama doğru sürüklenen Malı- muğa bir hançer savurdu. Mahmut can acısıyla haykırdı. Hançer Mahmudun kolunu sıyırıp pencere pervazma Sap- lanmıştı. Dama çıkarken kafasını da çarpmış, sağ kaşının üstünden hafif bir kan sızmıştı. Cevri yan odadan sofaya geçerek koşa koşa saray bahçesine indi ve as- kere haykırdı: burada bir ahmak gibi ağlamakla meggul | dur devletli papa! Benun itiraz etti: yim. Sekiz gün Paristen W — Selim şehid oldu. Mahmudu öldü. | İken şehsade Mahmudun da kârmi tamam il i AR — Hayır aldanmadm. Beni zehirlemek | Dönüşte arkadaşmızdan bir h di K rüyorlar, etmeleri mümkündü. Alemdar tekrar hıçktmrak oğlamağa| a ardı. Zavallı hayvan beni kurtar- | mı? Size bir habor bırakın Bahçede telâşla dolaşan imam Hafız “dendi e e eriyie damı göstererek Mehmet efendi, Tayyar efendi ve koyun yiyen Arif ağa Mahmudu görünce kuşhane ye koştular. Büyük merdivenleri kapa- rak bahçeye geldiler. Arif ağa on kişinin yerinden kımıldata- mıyacağı merdiveni bir hamlede bir kur. şankslemi gibi kapmış, duvara dayaya- rak dama doğru çıkmıyabaşlamıştı. Ramiz efendi Aldındarı çenedin üzerin, den kaldırarak haykırdı; — Arsan efendim şimdi ölmüşe sğlana- cak ve ölmüşün intikamı slmacak vakit değildir. Şimdi gayet tetik bir andır; dev. leti tehlikeden kurtaracak pek nazik zamandır. Tahtım sekibini bulup da iclâs etmeliyiz. Maazallah Sultan Mahmut efen dimize de bir ziyan erişmeye! (2). Alomdarm kan başma frlamıştı, Evet — Amın, diye haykırdı. Sultan Mahmut efendimize bakın. Damlara çıkın. Şurasını burasmı yikim! Bir garip kargaşalık koptu. Enderun halkı mahzenlere, ocaklara sinmişler, ha- yatlarını kurtarmıya çalışmışlardı, Asker önüne gelen yere giriyor, damla. ra çıkmıya çalışıyor, gürayı burayı yıkıp Bu sırada İmamrevvel hafız Ahmet efen di ve arkadaşları gehzade Mahmudu dam- dan güç halle indirdiler ve koltuklarma girerek Alemdarm bulunduğu yere doğru yürüdüler. Alemdar paşa Tayyaria Mehmedin kol- tuğunda gelen ve yüzü gözü kan içinde genç birini görünce Selimi katledenlerden biri sanarak yerinden fırlamış ve ortalığı titreten bir sesle haykırmıştı: — Bu kimdir? (3) Hafız Ahmet efendi süratle Alemdarın önüne geçti ve eliyle Mahmudu işaret e- derek: — İşte sultan Mahmut efendimiz bu- başladı ve kalkıp Mahmudun boynuna sa. rüdı: — Ah efendim. Dedi, Ben amcanı tah ta çıkarmağa gelmiştim, Kör olası gözle- rim onu bu halde gördü. Bari seni iclâs İ- le müteselli olayım. Lâkin ona kıyan ve onu bu hale koyan enderun halkıdır. On- ları kâffeten kılıçtan geçireceğim. Odada bulunanların hepsi ağladılar. Bu dağları deviren ve tarihi değiştiren ser- darm bir çocuk gibi Mahmudun boynun- da ağlamasına şehzade bile dayanamamış Bu vaziyette toksikoloji Mboratuvart - | ze malümat veremedim. € na telefon ederek sütü süratle buradan aldırmalarmı söylemekten başka yapacak işimiz yok. Orada bir ahbabım var, Sü ratle tahlilini yaptırıp öğleden evvel no- ticeyi bize bildirir. — Mükemme!! telefon edin. Rokur, lâboratuvsra telefon ettikten Sonra Benuanın yanma döndü, — Aldanmış olabilirim dostum. Dedi, Belki de kedi gehirle ölmüş değildir. Jerci mahafllinde... kin bir sesle: hude yere yorulma azis nı bilecek kadar meğle* dı, Alçaklar! bombadan sonra zehir; kor- hakların silâhı! Fakat kim benim ölü- müme çalışıyor, geçen geceki adam mı? şüphesiz o... Vicdansız adam! Masumlari da öldürmesi ihtimali olduğu halde zehir. Je suikande teşebbüs ctmekten çekin - memgşi. Kedi olmasıydı benimle beraber Viktor ve sen de ölecektiniz. Bütün bun- lar, beni evimde öldürmek, kırmızı buğ. dayia zehirlenen fareler gibi vücudumu yok etmek için! — Fakat yüzbaşım, her iki suikasdi de ayni adamım yaptığını ispst edecek bir değil mi? yır işareti yaptı. olaydı ize bir maz mıydı? Böyle yapması Komiser, Benuanm muh: — Hakkımız var. Benus devam etti: İle Paristen ayrılmak mecbul dım. Arkadaşım on iyi mesi” kisini tahkikata memur ettik Benua, arkadaşmın gözünü — Beri teskin etmek gay” Rokur cevab vermeksizin yetine hayran, cevab verdi? — Şimdi netleeye gelelink * xi aldatmağa ne lüzum var? sl — Eğer kayda değer bir Ty haber işin rica etmiş olduğunuzu da is ila mp SSM EA Ne kikattan müspet bir netice SX ere Bu sırada Ebe Selim Sultan Selimin ce, “a oda ağlıyarak Alemdarı öpmüştü. delile inalik değiliz. Belki bir ekip mev» | tini ikimiz de biliyoruz Bof v sedini sofaya fıriati. ÜÇÜNCÜ K.SIM Her nedense Mahmut Alemdara gö - | Zubahstır. İki veya iç kişi, kit kaybedeceğimize ciddiyeti? * iğ; — Alemdar görsün. nülden bağlanmıştı. O zaten böyle bir — Hakkınız var. Aynl adam olduğunu " Vaktiniz var mı? aj Güya Alemdar cesedi görünce herşeyden UMUMİ VAZİYET: gün bekliyordu. Selimin parçalanmasına | ispet eden bir gey yok. Fakst ben onla- — Öğleye kadar serbesti” vazgeçecekti. Alemdar elinde yatağanile bin bir küfür savurarak sofaya çıktı. Birdenbire durdu. Kendine bir hançer hediye eden mahlü hünkâr Selim efendiyi tanımıştı. Bu ne zulümdü?. Ne melünane katledilmişti. Kansiz ve yarasız bir tek ye ri bile yoktu. Alemdar elinden ailâhı ata- rak Selimin cesodi üzerine düştü: — Vay efendim seni iclâs için bu kadar yerden gelmişken şu gözlerim seni bu bal de gördü. Şu Enderon halkı dedikleri ba. inleri katllam ile intikam alayım (1). Alemdarım haykıra haykıra ağladığını gören asker huruşa geldi. Dehşetli bir galgale, işitilmedik, görlülmedik bir heye. can oldu. Asker, efendilerinin hıçkırarak ağladığını görünce örüne gelen yere yata Şarlar yapıştırdılar. Mermerleri doğra - diler. Sanki dünyanm $#onu gelmişti. Asker çavuşları haykırdılar: — Bire er evlâtları; serdarımız pedi, gahımıza ağlıyor. Bre ne duruyoruz? İn- tikam buyurdu. Vurun, öldürün. Eğer tamı bu rada Ramiz yetiemesey, di ne Enderun halkı, ne cariye, ne saraylı ne kimse kalmıyacak ve bütün nz Ham edilecekti YA YY NEN — Varsın. gitsin, daha iyi, yatakta yatmağa alışmamış da, ya” “Rumeli sulkast cemiyeti muvaffak olu. yor. Mustafa taraftarlarının yapabildiği birleik iş Sultan Selimi feci bir şekilde öldürmek olmuştur. Enderun halkı her biribir yere savuşmuş, tek bir İosan bi- le ortada yok, İstanbulda dehşetli bir kargaşalık var, Padışahm katli ortalığa aksetmiş, Selim taraftarları ile Mustafn taraftarları ara smda çok yerde sokak muharebelerini andıran hâdiseler oluyor. Anadolu ile Babrâlinin münasebeti kal- mamış, Ricalin vaziyeti malâm değil Herkes son fırsattan istifade ederek birşeyler çalıp çırpmakla mesgul, Alen darm temin ettiği vaziyet tam bir dik- tatörlüktür. Ne serdar var, ne hünkâr var, Filhakika padişah Mustafa heniiz hal edildiğinden gafil. Şehzade Mahmut ya ralı, Alemdar biran evvel vaziyeti tayin e- derek saltanatı sahibine bırakmak ve Selimi öldürenlerden intikam almak için çalışıyor. İstanbulda Alemdar askerlerinin boru- Su ötüyor, Yeniçerilerden bir ses bile çıkmıyor. Ocaklılar da yerlerine kapan- mışlar,” elbette canı yanmıştı. Fakat hükümdar olmak zevki onu unutturmağa kâfiydi. Hafız efendi, Alemdarı Mahmudun boy- nundan sıyırarak: — Efendim. Deği, Nöbeti hilâfet Mah- mut efendimizindir. Ben bat eyledim. Maslahatı hayriyenin itmamı sizin him. metinize kaldı. Mehmet bey de bir tehlikeyi önlemek #çin hemen atıldı: — Derletlü paşa. Dedi. Enderun halkı- nm ne kabahati vardır, Bu cinayeti işli. yenler malümdur. Efendimiz, anları buldurap icrayı mü. cazatları için size gönderir. Alemdar gözlerini sildi. Odada acaib kıyafetli asker ve Rumeli &âyanı hayretle bu hall seyrediyorlardı. Onlar padişah de. yince kendi efendileri Alemdarı bir yu. dum sü gibi İçecek hir dev saniyorlardı. Meğer padişah ne ufak şeymiş! Şehzade Mahmut, eliyle alnındaki yara- yı silerek haykırdı: (Devamı var) (1) Tarihi Cevdet, sayfa: 255 (synen) (2) Tarih Cevdet, sahife: 286. tahrip ediyor. (3) Tarihi Cevdet, sayfa 256. rm çalışma usullerini, ne derece ihtiyat- kâr olduklarmı bilirim Bana İnan Rokur, bu işe muhakkak bir tek adamı memur etmişlerdir. Çünkü mesele nazik ve mü- himdir. Pöştme birkaç katil takmadiıkla- rma bu noktadan kanilm. Müteakip te. şebbüsleri bu adamı yakalayıp yakalıya- mıyacağımızı bize gösterecek. Müteakip teşebbüsleri... Benua bu fk! kelimeyi, dalgm dalgm, tekrar etti. Arkadaşımın yei#e kapıldığı. nı gören Rokür emin görünmek suretiyle ümitsizlikten kurtarmağı çalıştı; — Yakalıyacağımız muhakkak. Hay. dud elimizden kurtulamaz. Benva, komiserin elini tuttu ve sami- mi bir tavırla teşekkür etti; — Sen ne iyi bir dosisun Rokur. Fa- kat Ben kuru vaidlerle sakinleşen bir çocuk değilim. Bizzat kendinin de emin fn hayali bir muvaffakıyeti kat'i imiş gibi göstererek beni teselliya çalıştığına teşekkür ederim. Sizi bu şe. kilde konuşturan sadece bana duyduğu- nuz dostluk hissidir, yoksa tecrübeli bir polis olmak srfatiyle böyle düşünmedi - ginize eminim. Elimizde hiçbir deli, en ufak bir malümat yok. Bu vaziyette su- ikastelyi muhakkak yakalıyacağımıza be, 2 NN EU AMELE BE EKA LEİ tım. Konukomşu şikâyet etmiş ve araba, ârtık ciddi — Şu halde Iki suikast yorsunuz. Sonra kaçarken tikameti de biliyorsunuz. İki arkadaş bu şekilde geyi alıp götürdü. Öğleye odaya gelerek sordu: — M. Rokur yemeğe mi? reddetmem! alarak en ineo teferrüatma bu kadar seçebildim. Bunlar! Başka bir ş9y yok değil mi? — Var: “hainler geberecekii, manca bağırmış. Binaenaley# ogle çalıştılar. Bu arada bir ads m Rokur, tetik etmekte ola başmı kaldırmaksızın cevab — Maalmemnuniye! önvet Des .İ tak çarşafını falan paralıyor, bütün gece tekme atmaktan uyuyamı- yor. Hem sonra çok pis.. Haberin var mı, ben dün yemekte Haydar beylerdeydim.. Yolda karşılaşmıştık.. Torbamı açtı: “İki okka ek- mek ile bir demet taze sovan! Ooo! âlâ... dedi. Babamın akşam eve geldiğini söyledim. Torbayı elimden aldı ve beni evine götürdü. Evi öyle güzel ki, herkesin ayrı odası var.. Hattâ karısmm da, Lâkin bir daha gelmiyecek miş. Yemek odasını görsen, bayılırsım.. Saray canım! Büle, masa, hattâ iskemleler, oymalı, şık şeyler. Haydar bey, benim soğanımdan yedi.. Pek hoşuna gitti. Cahitle meşgul ol* mamı söyledi.. Haydar bey onu pek vahşi buluyor. Ve ara sıra be- ni davet edeceğini, zira beni... dur bakayım.. evet, çok nazik ve ter biyeli bulduğunu ilâve etti. Herkes Haydar bey hakkında aldanr yor, Onu — rengi kırmızı olduğu için — fena adam zannediyorlar. Halbuki çok tatlı, iyi adam. Bu cümlelerden her biri, kalbine, bir hançer gibi saplanıyordu. Artık balkonda buluşmamız meselesi ortadan kalkmıştı. Bununla beraber, bizimkilerin gürültüsünden, şamatasından kurtulmak için, akşamları, gene gidiyordum. Babam az çalışıyordu ve işi biter bit mez hemen meyhaneye koşuyor ve kendini öldürmek istiyen bir ir san zibi mütemadiyen içiyordu. Ben büyüyor, serpiliyor, kuvvetleniyordum.. Bir iki kere, beni tokatlamak istemişti de, bileklerini tutuvermiştim, O zaman, babamı o kadar zayıf. o kadar meca'siz hissetmiştim. Sabahleyin öksürükten boğulurken annem bağırıyordu: “— İnsan tahammül edemediği vakit, o şeyi yapmaktan vazge çer... Vakia o da içiyordu, ama ara sıra, itidalile.. Ve oturduğu kol tuktan başka bir yere kımıldamıyordu; hattâ geceleri bile.. Zira ba- ,bamda, onu, yerinden kaldıracak kuvvet kalmamıştı, Muvaffak ola” amayınca annemi tahkir ediyor, annem de onun zayıflığı ile alay ede- DAİ MEYVE lg ai rek hmcmı alıyordu. ... , Baydar beyin bir memuruna yardım etmek süretiyle beş on para kazanmağa başlamıştım. Bu adam, ayrıca, ince işler de yapıyordu. Resim yapmasını birâz öğrenmiştim, Fırçaları, renkleri yerli yerin- Ge kullarımasını biliyordum. Az zaman sonra, şuradan buradan ba” zı küçük siparişler gelmeğe başladı. En son yaptığım tablo o kadar muva'fakiyet kazandı ki, Aliye beni tebrik etti ve omukâfat olmak üzere, kuytu bir yere çekerek dudaklarını uzattı. Bu muvalfakiyet- lerin uzamasını arzu ediyordum. Lâkin artistik muvaffakiyetlerin ömrü uzun değildir. Az zaman sonra, çalışan her çocuğu bu kadar bir eser verebileceğini anladım. Yİ Boş yere balkona çıkıyor, boş yere “havluyordum,,. Bu işaretin manası kalmamıştı, Artık Aliyenin kapısı açılmıyordu. Aliye, cere yandan, tesadüflerden, komşulardan korkuyor; ihtiyatlı ve tedbirli olmağa başlıyordu. Hem şaka değil, Haydar beyin teveccühüne, ar- kadışlığına nail oluyordu. Bununla beraber: “Projemizi unutmıyo” rum, diyordu, fakat muvaffak olmak için böyle lâzım", Bir kere, Cahitle beraber el arabasına koşulmuştuk. Arabayı bü” tün kuvvetimle çekmiş, sevgilimin arzusunu yapmağa çabalamış" hiçbir şeyde kullanılmamıştı. Aliye bana “Hem, artık böyle çocukluklar yapmaktan dük..., diyordu. Aliye, ev sahibinin dairesine serbestçe girip bey ona bir oda vermiş ve bir çok ta kitaplar hediye © ii bana güleryüz, bir nevi sempati gösteriyordu. Lâkin ” yanan bir sempati ki, bu, kalbime zehir gibi se yaletim yoktu. Babamın, üzerimdeki etki elbisesi tel “4 Kendimi pek yalnız hissediyordum. Bir kış gecesi, Aliyeyi yalnız zannederek kapısfÜi Kızgın bir sesle; '— Kim o0?, diye seslendi. Yavaşça cevap kar yağıyor; bilsen, o kadar güzel ki!,, Aksi aksi rine tek başıma çıktım, pencereyi açtım. Soğuk İler tarafıma zel ama, soğuk! Yarına,, Bunun ü veriri / cevap a işledi “Burada durursam mutlaka bir hastalık yaka! ların p ber, gene durdum.. Dışarıya baktım. Sanki makinist mel için, geçen kışın dekorunu koymuşlardı. Fakat çektiğim zaman soğuğu bu kadar hissetmiyordum VE rülen kar. daha az beyaz görünüyordu. Bekçinin sopasmın sesini dinlemeğe çalışırken K gi kelimeler çınladı: “Mutlaka kış manzarasını çok Sıdıka hanımdı. İlâve etti: — Ne zaman kar yağsa, mutlaka balkona mx Gg yor? Veremi yakalamak için bire bir.. Şuna bak! P di anlayamıyorum.. Ya Aliye ne oldu? Gel . Bir çay yapayım.. Benim de canım şetiyof” a (m Y

Bu sayıdan diğer sayfalar: