October 20, 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

October 20, 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İd IG MAM MA>—>»>»>< şeş «e PA 7 ae Maber'in tarihi Romanı: 64 Yazan: R. Rober Düma — 94 — Çevireni” a SEMEN di Yazan: elimizi Hilda neşeliydi. içeri girer 8 delikanlının kollarına ati Sultan Mahmut, hayatını kurtaran Cevriyi baş tacı etmişti Babümsunade dışmda cülüs olurken Darüssunde ağası Mercan çikagoldi. A- lemdar Mercanı görünce beyninden vu- ralmuşa döndü. Demek hâlâ bu herif sağdı, hâlâ bu lâini geberimemişlerdi? Haykırdı: — Bre mllnafık, zındık, kahpe evlâdı. Burada na işin var? Haydi yıkıl padişah civarmdan. Vallah cülüsu âliye hürmetim olmasa seni paramparça ederdim. Morcanm ödü patlamıştı. Önüne gelen bir kapıyı açarak kayboldu, Alemdar pa- dişah Mahmuda dönerek: — Şehid mazlum ameanm kanma gi- renlerin kâffesini kılıçtan geçirmeme fer. man et padişahım. Mahmud gülerek cevab verdi: — Elaceletümineşşeytan ve etteennii minerrahman! Fakat köse kothüda boş durmamış ve kstillerin aranılması ve tevkifi işini üze. rine almıştı. Başçuhadar Fettah, Kabatagta çeşme Uzerinde Salih ağa sahilharesine mutta- sil bir evde (1), hazine vekili zenci Ne- zir Üsküdarda, Bostancı Mustafa Soğuk- çeşme ocağında tevkif edilerek bostancı- başı mahpesine sevkolundular. İsmrahoru evvel Mehmet de Babiiliye çağrılarak hazine odasmda tevkif olundu. Ertesi gün sultan Selimin cenaze me- rasimi yapdacaktı, Mahmudun fermanı çıktı ve Alemdar serdarı Ekrem oldu. Belki Mahmudun hünkâr olması o ka- dar mühim değildi. Fakat Alemdarm sordarlığı çok mühimdi, Devleti aliyenin perişanlığnı bekliyen dilşman kuvvetleri bile Alemdarm serdarlığı karşısmda yer- lerini terkederek döndüler, Alemdar or- dusunun şakası yoktu. Tuna boyunda boy Ölçüşmeye kalkanlarm boyunları uçurul. muştu, Alemdar işte böyle bir serdarı ekremâi, Paşa Babılliye gelir gelmez icraata başlamış, önce sultan Selimin kat line sebeb olanların hesabını görmeğe el atmıştı. Öyle ya, bunlar ayni zamanda o- nu da öldürmek istemişlerdi. Kaç kere Alemdar ölümden ya köse yoluyla, ya bir başka tesadüfle yakasmı kurtarmıştı. Bu mel'unlara hAlA izin vermek caiz mi olurdu? Sekbanbaşı ve birkaç Rumeli şüvarisi, evler basarak, dükkânlar açtırarak Mus. tafa taraftarlarından suikasde teşebbüs etmişleri yakspaça mahepslere sürüklü. yorlardı, Bilhassn Ebe Selim ve Eyüboğlu Deli Mehmet, valde kahveci başısı Abdürrah- man, Mustafanm kahvecibaşısı Süleyman aranıyordu. Cevri kalfa, Alemdara gelerek onu KENAN A ELE ve pişman görünce kuru ve sert bir sesle: — Yalnız, dedi, bu halleri bırakmak lâzım.. Evvelâ böyle büyük sözler yok ve bana dokunmağa kalkışacak olursan, sana yemin edi- yorüm ki bir daha beni göremezsin. Arkasında beyaz geceliği vardı. Çok hiddetli görünüyordu: — Evet, Haydar bey, şu geceliği de verdi. Karısının kürkünü de verecekti, Gene verecek ya.. Kürkü güve yemis. Benim için temizleti- yor, tamir ettiriyor. İstiyorum ki herkes beni kıskansın.. rahat olduktan sonra.. Şimdi karar vermek sana düşüyor: Ya, sen de, diğerlerinin zümresine dahil olursun. veyahut... Beni çekindiriyordu., Şartlarını söylüyordu. tehevvür hareketi yaptım ki, Aliye, korku içinde rastgele mangal na yakaladı. Babamm bileklerini nasıl tuttumsa, eklerini de öyle yakaladım, sıktım. Babamın bilekleri avuçlarım da muti dururken, Aliyeninkiler sinirli hareketlerle işyan etti, Niha yek Biçkarıklar içinde maşayı bıraktı. Kendimi ayaklarına attum. Bacaklarını ve biribirinden ayrılmır yan takallüs etmiş ellerini öptüm. Dizlerini kucakladım, Sıdıka ha- etmek alçaklığında bulundum. Başımı kaldırıp baktığım zârân Aliyeyi lâkayt ve ademi tenezzülle dinliyor gördüm. Korku ile döktüğü göz yaşlarının intikamını alıyordu. Mahvolduğumu an- ladım, Aliye hafif hafif yanağımı okşuyordu. Ve sanki yeni öğreni” İL ei Üzerime atılacak zannettim. İsırmağa hazırlanır gibi dudakları titremeğe başladı,Sonra kendine gururlu bir hal verdi. — Artık bana dikkat etmiyorsun, zannediyordum.. Kederimden ölecektim!.. Yavrum.demek hâlâ evleneceğimizi düşünüyorsun? Ben de düşünüyorum.. Sen benim dalma sevgilimsin. Şiddetinden utanmağa başladım. Aliyeyi kucaklamağa hazırla” nıyordum. Lâkin hafifçe yana sıçradı. Elimden kurtuldu. Beni sakin büsbütün çileden çıkaracak bir haber vermişti, — Devletlü, sorgucu hümayun ve ba- xi mücevherat çalmdı. Günlerce takibat yaptılar. Nasıl olmaz işti bu?... Alemdarın belini büken, bu hır- sızlığı kendi askerinin yapması ihtimali |» di. Sarayda askerinden başka kimseler yoktu. Enderun halkı kendi hayat endi- gelerine düştükleri için padigahın sorgu- cu ve mücevheratıyla nereden moggul 0- Jabileceklerdi ? Alemdar belki askerinden yüzlercesini kirbaçla dövdürdü, Hiçbir iz bile buluna- mıyordu. Alemdar masıl serdardı böyle? Birkaç katili bulamadıktan, çalınan psöi- gah eşyasmı ele geçiremedikten sonra 0- nun serdarlığı kaç para ederdi? Alemdar Cevriden rica etti: — Ba işl yine sen yaparsın. Saray için- desin, Mahmut yanındasın. Gözle, gözcü koy. Ele geçerse mel'unu bana ısmarla. Fakat mühim bir hâdise bütün bunla. rı unutturdu. Cevri kalfa şöhret itibariyle belki A- lemdardan sonra geliyordu. Sultan Mah- mut köndi hayatını kurtaran Cevriyi 28$ tacı etmişti. Alemdar da, ikinci defa fevkalâdeliğini gördüğü bu kadına karşı sonsuz mukabbet ve hürmet duyuyordu, Eğer Cevri olma- saydı, katiller Mahmudun da Selim gibi derisini yüzeceklerdi. Cevri kalfa Mahmudun hayatını kur - tarmış olmaktan gururu duymuyordu. Hatti padişah Mustafanın kendine farla yüz vermesinin haremde İyi tesir yapmı. yacağını düşünerek kaç kere padisaha: — Benim vendetim hünkâr. Bilim ki bana iltifatı şahanen büyüktür. Fakat ber yerde izhar buyurup nafile yere €t- rafımda kin hâsıl etme! demişti, Kin artık psra eder miydi ya? Mahmut padişahtı, Cevrinin kılına halel gelse ha- remi berhava ederdi. Fakat hâdise hiç de böyle tecelli et « memişti. Görüldü ki Mahmudun padişah olmasi bir kadın kalbini yerinden söküp atamaz ve kukançlığın önüne geçemez. Haremde bu hâdiselerden sonra bir şaş- kinlık hâsl olmuştu, Kim Mahmuda ka- lacak, kim azad edilecek ve kimin boynu koparılacaktı? Çünkü birkaç gündenberidir Cevri kal. fa haremi hümayunda derinden derine bazi tahkikatis meşguldü. O çok biliyor- du ki sultan Selimin katlinde parmağı o- lan birkaç cariye hâlâ sarayın nimetile perverdeydi. Bilhassa bir haftadanberi odasından çikmiyan ve kimseelkleri yani- na istemiyen bir cariye nazarı dikkati ROİMANI ; | Vicdanım raktverdi. Öyle şiddetli bir Aliyenir Birdenbire karar verdim; eelbediyonlu, Gülefşan ağındaki bu kız sultan Mustafanm kahvecibaşısı Süley « man ağa yoluyla saraya alınmiştı. Henüz yirmi yaşında kadardı. Güzeldi, hem çok güzeldi, Şiire, musikiye merak! o kadar fazlaydı ki, kaç defa sultan Selim onu yanına almış ve divan edebiyatı tallm et» miş, musiki fasılları öğretmişti. İşte Gü- lefşan bu aralık genç şehzade Mahmudu görmüş ve sevmişti, Bütün ruhu yalnız bedi şeylerden zevk alirken garib bir tecelli ile Yalnız ava, atıcılığa, harbe hevçeli şebzadeyi sevi - vermişti, Kühveclbaşı Zağlı Süleyman ağa, Gür- cüydü, Gülefşanı âir/ menhus emellerine Âlot etmek Üzere şaraya sldirmiş ve Se. lim vakasına da sokmuştu. Bu kadınm Selimin katlinde büyük rolü vardır. Cevri kalfa bundan şüpheliydi. Fakat, hasta bir kadma da şu sırada sa- taşmak doğru olamazdı. Onun İyileşme. #ini bekliyordu, ama, kadin da bir türlü düzelip ortalığa çıkmıyordu. Cevri, arada sirada Süleyman ağaınm Gillefşanı ziyaret ettiğini görüyor ve bu dofa köse kethüda Ahmet efendiyle bu vadide konuşmuş, köseyi kendi kanaati- ne yatıramamıştı. Köse diyordu ki: — Biğünah olabilir kalfa. Çünkü kadı- nı saraya aldıran Süleyman ağadır. Ka- dmm ne olduğunu bilmiyoruz. Onun da bir Gürcü olduğundan iştitah edilemez. Süleyman ağanm yakınlarmdan olduğuna göre ziyareti makuldür. Muhakkak bir töhmet aramak ca? olmasa gerektir. RBwda doğru olabilirdi, Olabilirdi, ama, e er yele İY Çe een kadın; Selimin katlinden sonru birdenbi- ro yatağı düşmüştü. Köse, Cevriye akıl öğretti. Dedi ki: — Sen bir gece gözle bakalım. Süley- man ağa geldiği vakit aralarında ne has. bıhal ederler. Dinlersin. Bu gece Cevri gizlice cariyenin odasma girecek ve vaziyeti yakmdan takip ede- cekti, Cevrf, Gülefşanın kapınmı kilitli bulun- ca balkona geçmeğe ve oradap balkon penceresi yolu ile girmeğe mecbur ol- muştu, Usta bir bırmz gibi çalışıyordu. Yavaşça içeriye girdi ve bir ses duyul- maması İçin bir mllddet öyle durdu. Ka- din hafif hafif nefes alıyor ve belli ki de. rin bir uyku çekiyordu, Cevri sürünerek yattığı sedirin altıma girdi. (Devamı var) (i) İlk Selimi öldürmek müzakereleri İ barada yayılmıştır. E* ER len bir ilmi göstermek istermişçesine dudaklarımı, » o eski buse ile değil - fakat yakıcı, bilgili, derin ve tecrübeli bir kadn (o büsesiyle (© öptü. Aklıma, hemen bu büsenin öğretilmiş olduğu geldi. “Ya kendini bana büsbütün ve hemen verecek, veyahut onu yaşadıkça bir daha görmiyecektim... & Düşüncemi anladı, kaçmağa teşebbüs etti, kinle büyüyen gözle- rini açtı, sonra kapadı ve sanki bir borç ödüyormuş gibi kendini br Oda ılık bir güneşle ısınmıştı. — Aliye dedim, artık seninim.. İ yahut bir köpek sahibi imiş gibi, Insanın bir erkeği olması iyi değil * Bütün hayalınca, Aliyeciğim, bütün hayatınca.. Bir rüyadan uyanırmış gibi göründü.: — Sana İnanıyorum Ahmet Ali, haydi, şimdi git. — Bu gece, değil mi? — Belki. — Belki değil, mutlaka bu gece ve dalma, tekrar et! — Daima.. Haydi git, İri Kollarından şıyrıldım, Tam odama gireceğim (esnada: “Hişt? yüzden şüphesi artıyordu, Maahaza kaç | nanır mısm? Sanki bir eşya ve Hem mütecarizin gelecek taarrurunu ellerim ceblerimde müdafaasız bekliyece» dimi zannetmiyorsun herhalde... Bu sefer kendini belli etmesi için tedbir alacağım, Düşündüklerimi yemekten sonra sana S0. latırım, İki arkadaş yemek odasına geçtiler. vm Stefan Gietzingar dört gündenberi E- mil Söbertin Agar sokağı 23 numarada» ki evinde oturmuktaydı. Emil Söbert bir Alman yahudisiydi ve Paristeki "gizli vazife” sini Stefsna an- latmakta mahzur görmemişti, — Aramızda gizli olamaz. Çünkü “şef” #izin de bizden olduğunuzu baber verdi. Diya söze başlamış ve uzun uzadıya taf- silâta girişmişti: — Ben burada Almanyadan hleret 6- denler arasında "yalancı kardeş, rolü oynuyorum. Anlıyorsunuz değil mi? Nazilerin #kti- dara gelmesi Üzerine Almanyadan kaşa- rak Fransaya İltica etmiş Hitler aleyhta. rı bir yahudi rolündeyim. Burada Nazi a. leyhtarları arasına bü sıfatla kolaylıkla karışarak onların hsrekâtmı casusluyo » rum, Bu işte nekadar muvaffak olduğumu anlatmak için Alman mükecilerinin bura- daki teşkilâtmda kâtinlik yaptığımı söy- lemek kâfldir sanırım. Komiser Velterin verdiği evrak sayesinde beni yahudi ol. duğum için Almanyada üniversiteden ko- ulan bir talebe zannediyorlar, Söbert, bu izahattan sonra Stefan: bi- manın dördüncü katında Uç odadan iba- ret olan aparimanmda delikanlı için a- yırdığı odaya götürdü. Bütün mobilya karyola, bir iskemle ve bir masadan iba- retsi, Stefan eşyasmı yerleştirirken Hilda» nın apartımanımndaki mükellef odasmı dil. gündü. O güzel odadan ayrıldığı için mü- toessir değildi, fakat Hildadan uzak kal- dığına üzülüyordu. Onu bu berbad oğaya nasıl getirecekti? Odası Söbâörtin oda» sından İncecik bir tahtayla ayrılmıştı, Na» 8ıl konuşacaklardı? İki suçlu gibi fısıltı halinde mi konuşmağı mecbur kalacak- Jardı? Hilda vandine sadık kalarak ertösi günü öğleden sonra dörde doğru geldi. Stefan, onun hangi saatte geleceğini bil- mediği için o gün evden çıkmamıştı. Söbert sokakta bulunuyordu. Hilda neşeliydi, İçeri girer girmez de- Yikanlınm kollarma atrldr. Başını, Stefa- nin omuzuna doğru eğerek dudaklarını uzattı. Meslokl aşk kadını olan Hilda bu Bpüşün delikanlıya vereceği sarhoşluğu gayet Üstadane idare etti, Ondan ayri- dığı için çok müteessir olduğu ve bulu- Bunca da fevkalâde sevinerek hislerine hâkim olamaz bir hale geldiği kanaatini Dustu, sonra evden çıktı gitti, nı söndürdüm, Babam bütün aşaletini takındığı zaman Aliyeif yi ruyor, kalçalarının yuvarlaklığını, göğsünün test” yordu. Aliye, eşiBimizin önünden geçerken, sanki Dİ mekten korkuyormuş gibi, kocaman, geniş adımlar! Artık, annemin hayatından korkmağa Başla: hefs için bir kama almıştı. Babamla araları işte oka” ; A kulacak bir haldeydi... * LNİAKLEDEN:; fi dendiğini işittim. Döndüm baktım: Sıdıka hanım” © Şayet bahamla annem fantezilerini, iki mislin& saydılar, Sıdıka hanım gittikten sonra, evin içinde net hasıl olacaktı. Babam neşeli olduğu bir gecede rinr koyduğumuz tahta dolaba gaz dökmüştü. Bir ir) j Saf delikanlı, kurnaz # oyuna kandı. Genç kadmı odanm yes na oturtarak Kendisi de © bine geçerek Hildanın an” © san, dinledi, Hilda ons vazifesini n0*” ğı düşündüğünü sordu. 4 — Birleşmemiz vazifeni bağlı! diyordu. Onun içip Pİ bilsen öyle sabırsızlıkla Ondan sonra bizi Birini Yiramaz, İcab ederse bei / da... Senin uğrunda her #X rim: içtima mevklim, , N dn değil... Sen genç ve © de göyle böyle epey bir Bereber mes'ut yaşarız SW. Yelsn oldağunu bile bö yi cellâd rolüne büsbütün a ; ketmek kaygusiyle söyl yeri bu hikâyenin cazibesin6 kendisi de kapılmıştı. Tet yil iinde gözlerinin önüne geÖ”yd tn güzel olacağına inony*”” Junmadığını da biliyordü. P4 — Acele et sevgilim! di i tirdi, Vücudum, kalbim (> tiyor. Bu sözlerinde tamamiYi?” Hilda hayatında iix defe “© hakiki bir aşkla seviyord” gi Ayrıldığı zaman Stı rekete geçmek vaadini j # Filhaklka ertesi gün $* oturduğu binaya kadar 8 fak olmuş ve süt şişesinin “#4 den hareketi sırasında “8 “ig” diye Velter tarafından a hiri dökmüştü. Zehirleme hâdisesinin gün öğleden sonra Hilde Stefanı gayet ekdat ve ağ” Dellkanlı onu gene ei rine ve heyecanma son â€! şiladı. Dudak dudağı gel! dr onda iki gilin evvelki canın izini bulamadı. “Keli j kim! ne oluyor?,, diye Bunu öğrenmekte n (0 ED LA SLİ. ee — Oh diye kekeledi. Nihayet muvalfak oldum. BÜ Yanımdan geçip uzaklaşırken “budsla,, dedi i © kadar. Bir daha Sıdıka hanımı görmiyecektim. zi Rl Meşa 5 di Babam gündüz çalışıyordu; lâkin eve on paralık Ki yordu. Bütün ihtiyaçlarımızı temin için, ben, yalı ef Bir gece... saat yedi olduğu halde babam beni ti. Annem, gidip aramamı sövledi: “Git bak! > beyin ustalarından biri geldi. mıştır!,, Tamam hazırlanıp çıkacağım esnada kapf P/ gidi” gi Annem başımı örttü; Rahmi ustayı içeriye — Size çok gülünecek bir şey anlatmağa diden haber getiriyorum... lerinin içine bakmağa başladık. O anlatıyordu: # im Kederli kederli sordum: y

Bu sayıdan diğer sayfalar: