November 16, 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

November 16, 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEV ALEMİNİN Haver'in tarini Romanı :18 Yazan: Ikimim Yıldırım birdenbire ciddileşmiş ve oğlu Süleymanı çağırmıştı Şeyh Seyyid Ali, güya bir ziyarete ge. | Wiyordu. Halbuki onun da şeyh Buhari | — Bre Ars Soytarı çok suk — Büyük hünkürm, rab oğlu, sö baltedersin öyle? bir edayla döndü Kedisiz kalan yerde farelerin nasil cirld oyuudıklarını s.yradiyorum da — Fe — Öyle ya, efendim de aslansınız. Bir | yere göçüverdin mi fareler güp hazıra konmak dilerler, — Meselâ soytarı! teleğe kızıyorum. ge kızacak ne vur ki soytarı? ortalığı üğü, — Meselâ kötürüm Bayezid mel'unu. Farelordan iblis bir herifir. Ulu kârım Rumeliye göçünce eklinca silâka hün- davranmış, Ben de eğleniyorum padişa- bım. Bak şimdi; Soytarı öbür dolapta sakladığ; kediyi biraktı. Fareler can korkusuyla şuraya buraya dağıldılar, fakat koca van Kedisi birer hamlede hepsini pençesi altında boğdu. — Gördün ya bünkirm? Bon hüşi so- Bin yarınki savaşını seyretilm demek - tir, Yıldirrm Bayezid kahkahalarla gi — Bre mel'un Arab, galiba yine para- sızın. Haydi hazucdara uğra, sana 000 duka altını ihsan ettim, — Bin beş yüz oldu hünkürm, — Neden Arab oğlu? — Kadı da bu işi efendimize arz için bin duka vaedetti de! — Haydi, boca parası yerllir yutulur gey değildir. Söyle, bunu da haznedar ö- desin! Fakat Yıldırım birdenb ve oğlu Süleymani ça ire elddlleşmiş | rimuşta. — Söyle ordularına, kötürüm Bayezid Üzerine seferimiz var. Odaya giren orta yaşlı bir Armavuds da irade etti; — İstanbula git, imparator oğlu Ma- Bonlle konuş. İstanbulda bir kadı bulu- Bacak ve bir cami İnşa ol Yoksa payltahtlarını kadar her i kasıp ka vurur, memleketi başına yıkarım. kcak O öi ANI paşada bir değişiklik görenler al. danmamışlardı. Osman a“ » hemep hiçbir devrinde bu paşa kadar bir mem- İeketin umumi ahlâkını alı Üst eden dev- let adamına rasgelinemez. All paşa ve İmparatoriçe Yıldırım, sarayın hemen her tarafma yayılan iç oğlanları, genç kız esirler, talanlardan öle geçen şarap- lar, şampanynlar ve içkiler yalnız badi- #ht ve sarayı değil, vekirleri, memur. ları, halkı, hattâ kadılar, hocuları, Alim. | leri bile çığırmdan çıkarmış, Osmanlı | devleti kurulalıdanberi görülm-—'s ah. Mksrzliklara, Sudum ve Gamürenin tari- hini andıran öoşkun eğlence ve zevk ve | safaya dalmıştı. Seyh Buhari gibi mir enltan İsmiyle tarihte mevki ve yer nian ve dünyayn | göhret salan adam da zamanı kendine de- Kil. kendini zamana uydurarak padisıh Yıldırımın genç ve güzel kızıyla aşna fiş- ava dalmıştı. ANİ paşa, belki Yeldirimdan #onrn ge- len bir vezirdi. Şevh Buherinin da en gok çekindiği adam Ali paşavdı. Çünkü paşa, mevkiini zekâsına borçluydu. Kar- in öyle kolay kolay perende atıla- mazdı, Dı ienbi bu işkilli adamlar bi- ribirini takip elmekten geri durmuyor» Bu Ititarla bir taraftan Al) paşa taraftan şeyh A (paşayı kaçırmıyor, biribirlerinin sırları- in keselerini açıyorlar lardı, son zamanlarda bir durgunluk çökmüştü. Mühimce devlet İşlerine, bele harb umuruna bir türlü karışmak istemiyor, dışarda verilecek ismetleri reddediyor, her gün saray- dan çıkmazken, şimdi ayda yılda bir uğ- ruyor. O da birkaç iş Üzerinde görüşme. ğe münkasır kalıyordu. Yıldrım Bayezid paşanm bu değişik. liğini yorgunluğuna bamletmekte ve is- tirahat? için kendine ağır İş vermemek. teydi. Halbuki Ali paşa, hiç yorgun de. gidi. Bilâkis eskisinden dı genç ol. mafa gayret ediyordu. Traşı, süsü, riy- neti, ihtişamı ber gün biraz daha İtina ve ihtimamla artıyordu. OKimbilirdi ki koca paşayı çileden çıkaran, bükümdar Yıldırını çileden çıkaran bir Sirp güzeli gibi, bir Sırp kızıydı. Riçare All paşanm gözleri o kadar kararmış, Sırp kızına öy- le bağlanmıştı kl, bunun menin nesi ol- duğunu aramağa bile lüzum görmemiş hattâ kiz mı kadın mı, bu ciheti bile in. ce eleyip sık dokumağa mecal bulama muştı, Bir taraftan da Yıldırimm bu işi öğrenmesinden korkuyordu. Padişahın şa kanı yoktu, Ali paşayı ve bu kızı esir ©- dip kızı hareme, paşayı denize atabilir. di. Yüldirmin sağı Solu yoktu. Sırplı kız da sanki kırk yıllık zahide gibi kapan- dığı haremin dört duvarı arasından çık- miyor ve Ali paşaya İnanılmaz sadakat. le bağlı bulunuyordu. Bu suretle tarihin üç büyük adami edi Dİ zamanda Aşıktılar, Yıldırım kurmı Elizabete, Şeyh Buha- ri Yudırımın güzel kızına, Ali paşa da meçhul rp güzele vurgundular. Os « manlı devletinin tarih ve hayati bu Öç güzelin poşisiru ne olacağı belli olmıyan bir akibete gidiyordu. bir İçyüzü vardı ki, bunun se Yıldırım, ne şeyh ve ne de paşa farkın- daydılar. Bir çorab örülüyordu. Bazan tesadüfler bir çuval inciri ber. bad eder. Böyle bir testdüf de şeyh Bu- hari ile Al paşayı gırtlak gırtlağa ge trdi. Ak çağlıyan cami! yapılıyor. Ea güzide mimarlar, ustalar, ameleler İş başına... Mese ve Arab, Acem ve he - men hemen bütün şark hükümdar, kral, reis ve şahlarına bu haber yayılmış, İs- Mim âleminde dedikodular yapmıştı. Şark tasavvuf erbabmm en büyükle- rinden biri sayılan şeyh Seyyid Ali He- meani bu hidise hzerine Bursaya bare. ket etmişti. Şeyh Seyyid Alinin bir mak- sadı da, şeyh Buhari ile temas etmekti. Şeyh Buharinin telim Alemi İle hünk Yıldırım arasında aşağı yukarı bir b tesisine çalışın yezâne adam olması o- nn siyasi mevkiini de göstermeğe kâfi idi. Ile paylaşılacak bir kozu vardı. Vardı a- ma, halk bunu nereden bilsin? Sokaklar, caddeler, evler tıklım tıklım halkla dol muştu. Şeyi Seyyid Ali hakkında tan kulağa keramet tilkâyelori yayılmış- tı. Şeyh seccadesine binip semalardn s8 İ yahat eden biriydi. Bunun Bursaya ge). | mesi, Osmanlı devleti için ne büyük bir nimotti? Koca Hünkâr Yıldırım da bu siyaret Için Bursaya gelmişti. O dn şeyh Seyyid Ali Hemedaniyi merak ediyordu. Bütün İslâmiyet âlemi Osmanlı devleti büküm- darina bağlı gibi görünüyordu Bakalım şeyh Seyyid Allde ne haberler vardı? Fakat bu hazırlıklar devam ederken kadılık odasında Ali paşa bir tarafına şiş sokulmuş gibi baykıryordu: — Söyle bre mel'un herif, Sen ber şe. Yi biliyorsun. Ben Yıldırım değilim ama keviletmim, Tallah seni gebertir, leşini köpeklere yediririm! — Sultanım, sarığımıza hürmet et. Bizim Aciz elimizden ne gelir ki! İsteği. fine kadirsin, boynum kıldan İncedir. Fakat Allaha kasem ederim kl bir geycik- ler bilmiyorum. — Hiünkür sana hiç niyetinden bahset- medi mi? — Erlik seferine azimeti hümayundan önce bir nebze bahis buyurdular, — Ne dedi? — Fikirleri şeyh tarafma mütemayfi! — Ya şeyh ne diyor? — Bize lâf söylemeğe tenezzül eder. Ter mi paşam? — Zahid hakkında #ikriri ne kadı efen- di? — Ne diyeyim ki paşa sultanım? — Mel'un. Padişahm gözüne girdin «- ma, bati senin gözlerini oyarım. S'-e yap. madığım iyilik kalmadı. Seksen tanenizi parisah köpek gibi gebertecekti, ben kur tardım. Size harç kabul ettirdim. Haydi mevkiimizin kıymeti olmasın, Velinime- niz sayılırım, benden ne gizlersin? Bursa kadısı, All paşanın yanında bir medrese mollası gibi zangır zangır titri. yordu. Hakikaten paşanın gözleri dön - müş, yüzü morarmış, saçları dikilmiş, el ayağı buz kesilmişti, Kadı ©lendi de şeyhle paşanın arasmda kara kedi geç- tiğini biliyordu ama, onu aralarma ne diye sokmuşlardı. Çünkü sonra biçare kadınım yorganı başma kıyamet kopabi- lirdi. Kadı içinden belki hatim indirmiş, Allahtan bu üniformalı belânm bir an evvel defolmasmı âua etmişti, Paşa ye- rinden fırlıyarak gırtlağına sarıldı, — Sen de onunla birliksin. Padlsrha da, bizlere de, Osmanlı devletinde de hud'a ile meşguls'iniiz. Kadıda şafat atmıştı. Orrtindma ge - çen iki eli ayırmağı oçelişirken bir ta. raftan da boğuk boğuk yalvarıyordu: — Aman Paşam. Merhamet buyur. Çoluk çocuğuma acı, Dur, bildiğimi ar. zedeyim, (Devamı var) MS ZI TA EL IN ANIN BEN” * a Bir ressam #'acn karanlıktan çı Kür olmanın zevkini tattığı va! de zaferleri Otuz beş yaşında olduğu halle, yi Kâmranın deri onu hayaline uygun bir e için de bütün ümidi Vedat beyd ken.iini verdi mi? Fakat emnim kı — bu ihti ığı saman; bir muharrir meş* talebe tesis eti »meği, diğeri düşünürler. de görünen Aliye de Burun um, Aliye bü adama Sul edilse bile — — Müzeye gittik, anre, Ondan sonra, Vedat bey, yiniyordu. bana bir işi olduğunu, beni de otomobilin içinde bırakacağını söyledi... , çi Vıktor yüzü, korkunç bir çe'neyle kapığ” 5 Yazan: R. Robe Düma — 121 — üs'ü başı ir . — Açm! açın! Benia Viktora hitab etti: un başladı Viktor; birine! perde- nci sahnesindeyiz şimdi, Anlama- sem onu yap. Di- Bekleyin. Şimdi w | ğa çalışmadan ne sö ere bağır: garı Viktor Benmanm dediğini yaptıktan İ sonra İstifkam dolu bir nazarla ona bak- '. — Teşekkür ederim dostum. Şimdi senden büyük bir kahramanlık. bekliyo- rum. Benim için ayağa kalkacaksın, Ya- pabilir misin? Viktor ld, — Baş üstüne yüzbaşım, — Teşekkür ederim. Dışardeki kapıcı kadınla polis memurları olacak. Kadının sesini tanidim. — Kapıya git arala; fakat zinciri çi- karmıyarak içeri girmelerine mâni ol.. Çok kederli bir çehre takm, hıçkırır gibi bir sesle haykır: “Yüzbaşım! zevallı yüzbaşım! öldürdüler onu!,, anladın mi? — Anlamadım yüzbaşım! Ne #öyliye- coğimi anladım ama... — Seböbini anlamadm deği! mi? Onu sonra anliyacaksın. Sen şimdi yap bakayım. Buraya girmesinler. Komi. ser Rokuru ve adliye doktorunu telefon la çağırdığını söyle ve onlar gelmeden kimseyi içeriye alamıyasağın söyla.. ” Dışarda kapıyı tekmeliyorlardı. Vik - ter bağırdı: — Susun! Geliyorum dedik ya. Ölüle- ri rahat birakm! — Bravo! haydi şimdi kapıya git, dediğimi | Viktor yüzü, üstü başı kan içinde, kor kunç bir çebreyle kapıya gitti. Benus o- nun kapıdakilerie konuştuğunu bulundu- Bu odadan işitiyordu. Bir aralık biri, öte kileri hâkimane bir sesle susturmuştu. Benua Rokurun sesini tanımıştı: — Ne? Ne diyorsun? Benua öldü mü? İki hamlede Rokur Benusnm odasına koştu, fakat hayretten eşiğe mthlandı: Benua karşısında gülerek duruyor, par- mağı dudaklarındi susmasını işaret edi- yordu. Komiser kendini tutamadı: — Bu ne feel şaka! — Sus Alalh aşkına! Kapıyı kapat ve beni dinle... Rokur itaat etti. Biraz evvel geçirdiği beyocanla sapaarı, titriyordu. Söylendi; — Kalp sektesiyle beni öldürecektiniz! Benua onün koluna girerek bir kenara çekti ve yavaş tesle bir geyler söyledi. — İşte plânım bu azizim. Nasri bulu - yorsun? Rokur telefonu açtı, adil tıb enstitürü- mü buldu. Benua devam ediyordu: — Birkaç kişiden Başka herkes İçin ben ölmüş bulunuyorum, Anlaşıldı değil mi? — Evet, evet, Adli tab enstitüsü direktörü olan dok. torun da yardımıyla oyun kolaylıkla ter- tib edildi. Morgun cenaze kamyoneti, sahte ölüyü almak Üzere Grönel sokağı. na geldi, « Banun seğyeye uzandı, üstünü örttüler. Sedye halkm gözleri önünde cenaze ara- basina konuldu. 45 ** ENİMAİKİLEDİEN: Kğ Ben 45 RM Bir şey söylü Yalancı ölü, aye atkı sika tenbih evi miacak havadisin £858 terişli olmamasın! temin Bs mim yazılmasın; yüz kâfi... — Peki yüzbaşı çevire v1 Sa Mi Morgup kapssi yagi arasında sedyeden rün odasina geçmi , “Didüğü günün değiştirip ailesinin siyeti kolonsi Geroya 3 kuru memur etmişti re Komiser, Ben onu İzuhat vererek — Katil teş6' için yüzbaşı bu çar” basit bir çare, fakat &ndi, Uç gün sonra Vi kur, yüzbaşının ©$” gün sonra eşyayi dikkati celbetmed!9 naklettirdi. Ertesi haftaysa re malüm eyi Benuanm evinde akşım yemeğini sa içiyorlardı. Benin dair bazı tafsilât mele; — Size bir itirs Söylemeği unurmuttu”* — Ya? Neymiş — Milâno oyununü Rokur iâtfe a — Arsonlüpenvei Kolonal, kaşlar! — Siz mi? Bunu sİS pars sa” e yel fta V Dun zi d yle saşe? ver NE çer yeni yani “ yane ler: 2 20 — Merak etm ban madim. Velteri di mül karaladım. — Nedir o form — “Benaa nok cümlesini gebri Mi dm: 1-15 yı? vadeli Kolonel kahkabs?” — Olur muztblik Sonra birden rak: — Dostlarım, dedi edeceğim bir #rr” var Durdu, Davetill# liyorlardı, — Arkndeşlsr, yal pe Kalâdeden olarak, ğini size haber lamıştım, Se" Rokur ve ye et — Bravo! Br”? Benun ayağa zattı. Fakat ko rek tri yanağınd8" — Koloneliri- im Seri heyeesndn” vg | Kolanel mass ranva bardağını 9 dakilere hitab etti” — Dostlarım. şasın Binbaşı e” edilmie bir ilâh nazarile yüzüme baktıktan 877 mı rien etti, Tahkikatı derinleştirdi; neti bey, Kömramı, fena bir eve götürmüştü. Vedat bey derhal pa Razı olduk. Muallimin vazifesine nihayet nrı duyan Aliyenin nazarında gene paris yarası halifti ve korkusu “Kalmıştı. Mesleği restliğe,, dökmeğ gittik. karür'verdi, — Ne yâpalım, diyordu, artık fi ğim, Bunların yüzde doksanı bedbaht ol: Bir gün Kâmre anlatıyordu: — Eldivenlerimi kaybettim, anne, — Nerede unuttun acaba? — O kadınların evinde. Eldivenlerimi sakladılar, benimle eğlen diler; sonra, giderken vermeği unuttular, — Hangi kadınlar? — Mis gihi tâvanta kak — İyi hatırla, va — Perşembe günü. Kv Hg YY Şa ge yi an kadınlar, anne, 'um, ne va pe” edat beyle müzeye gide: Uslu oturursam geç ki tum, Ağlamağa ba oraya götürdü. Ap: uyacağını söyledi. B: dim, sonra kork- ım. Şoför de pek canı sıkıldığını söyledi. Beni manının kapıcısı: “üçüncü kat,. dedi, Üçüncü kata çıktık; şoför zili çaldı... Kapıyı bir kadın açtı; beni görünce bas Kırdı: “Aman, bir yavru gelmiş! bu da benim olsun, obari na bir kadm daha geldi. bir daha, bir daha... Hepsi birden benimle dam setmek istiyorlardı. Vedat beyin çok canı sıkılmıştı. O kadmlara be ni “yeğenim,. diye tanıttı. Sonra sana hiçbir şey söylemememi tem th etti... — — Merak falete düşeceklerine, selaletten çıkmağa Sİ bazıları, benimki gibi, kalın kafalı veyah fı seven veyahut tenbel adamlardır. Bir ret etseler kurtulup giderler, Yalnız b3' dım etmek beyhudedir. Dikkat ederse” $ın. Velat beyde münevver bir eme Ama elleri ile ayaklarına hiç 3 ya wi mak, sefalete düşmekten daha kolaydı. ve yara yi m yasi oN yi vasi elleri! bunu geçen gün plakaya e e” Ta a ii o verildikte yi z, ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: