16 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 1

16 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 1
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Benim için bir taraflık var- dır: Bir tarafım. Oda Cüm- huriyet taraftarlığı, * Sene 21 — No. 7216 — Flati her yerde 5 kuruş Fikri, içtimai inkılâb taraftarlığı K. Atatürk ÇARŞAMBA 16 TTeşrinisani 1938 AKŞAM Benim için dünyada en bü- yük mükâfat, milletimin en ufak bir takdir ve iltifatıdır. K. Atatürk Telefon: Başmuharrir; 20565 — Yam işleri: 20765 — İdare: 20681 — Müdür: 20497 Bugün, Atatürkün mukaddes tabutu önünde büt Bu sabah Dolma- bahçeden Karaköye kadar cadde yüksek tahsil gençliği, tale- beler ve halk tara- fından tamamen ka- panmıştı. Asrın en büyük beynelmilel şöhreti ATATÜRK Yabancı gazetelerin, günlerdenberi Atatürk hakkında yazdıklarını okuyor musunuz? Dünya matbuatı, Büyük Şefin “herkesten iyi Türk milletinin bildiği. beybet ve azametini yaza yaza bilire- miyor. Bizimle, siyasi alâk; iktisadi müs nasebeti olmıyan, bizi pek az tanıyan uzak şimal memleketlerinde bile ga- zeteler, ölen Büyük Adamın asil des- tanını naklediyorlar, Atatürkten yabancıların da bah- Setmesi, çok bahsetmesi bizi hayrete düşürmez. Atatürkün İedakâ kumandan, vatan miş kahraman, Devlet kurmu; yapmış idealisi iduğunu ecnebilerin bizimle beraber söylemesini de güneş kadar parlak hakikatler gibi, gayet tabif buluruz. Bütün bunlar yanında, ecnebi mat. buatın derin hayranlıkla bahsettikle. Ti, bir de, Atatürkün vatandaşlık ey. safını geçerek Türkiye sınırları dışı- na taşan, milli mahiyeti aşarak bey- nelmilel sahaya intikal eden ve beşe. riyete mal olan Büyük İNSAN şöhre- tidir. Garb âlemi, Atatürkün, yalnız Milli kahramanlığına değil medeni faziletlerine de meftundur. Bir Macar Büzetesi «Atatürk öldü, beşeriyet fa- kir düştü!» diye yazıyordu. Bir İngi- liz gazetesi de; «Vekar ve haysiyetin bir lâftan ibaret kaldığı bu asırda, Atatürk vekar ve haysiyetin canlı timsatiydi. diyordu. Başka bir İngiliz Bazetesi; «Bu devrin diktatörleri ve demokratları Atatürkün iyi adam hasletine malik olsâlardı, dünya böyle İki düşman safa ayrılmazdı. demiş. ti, Atatürk, yalnız bu milletin değil, bu devrin beynelmilel en büyük kuvveti- dir. Her millet, her memleket, bu Bü- yük Adamın seciye ve meziyetlerinde kendi dâvâsını ve kendi kârakterini haklı göstermek için lâzım gelen ev- 8afı buluyor: Alman matbuatı için Atatürk, esarete mahküm edilmiş bir Milletin istiklâl hakkını kuvvetle ka- Zanmiş, idam fermanını yırtıp düş Mmanlarının suratına fırlatmış adam- dır. Fransızlar, onda demokrat bir Yühun en ince faziletlerinin timsalini Ye muvaffakıyetini görüyorlar. İngi- lizler, Atatürkü, devrin en centilmen, Sözüne en inanılır, dostluğuna en gü- Yenilir Devlet Adamı tanıyorlar. Her imrenilen faziletin timseli, her Yüksekte tutulan idealin kahramanı, karanlığa düşmüş ümidlerin meşale- 8İ, medeni insanlığın her millet için Örneği olmak... Ne mutlu Atatürke! Onu yetiştirmiş Türk milletine ne mutlu! Necmeddin Sadak yaratmış dâhi Dolmabahçe sarayında Atatürkün aziz naaşları, bugün #aaf ondan İti- baren, evvelce neğredilen program mucibince, ziyaret ©dilmeğe başlan- mıştır. İlkönce teşrifata dahil askeri ve si- vil zevat ve muhtelif müesseselerimi- İ zin mümessilleri geçmeğe başlamış. lardır. 14 ten itibaren 24e kadarda, lise ve orta dereteli mekteblerle bir. likte halk tazim geçidine iştirak ede- cektir. Yarın ve öbür gün de saat 10 dan 24 de kadar ilk mekteblerle halk ayni veçhile ziyaretlerde bulunacaklardır. Bu sabah tulüdan itibaren, Dolma. bahçede bulunan muharririmiz, gör. düklerini şöyle anlatmaktadır; İki mektepli şöyle konuşuyordu: Nasıl oluyor da böyle bir günde hava bu kadar güzel? Bir bahar ha vası tabinta hâkim. — Ona kavuşulduğu için, tabiatın öte yanında belki de bayram vardır, Daha geceden itibaren, saray civa- rındaki evimden sokağın seslerini din- lemeğe başlamıştım. Uzaklar mera sim salonuna baktığım zaman, bol ışik- Jarın taştığını görüyordum. Büyük bir hazırlık olduğu belliydi. Kumanda Jar, düdük sesleri, kılıç şakırtıları sa- baha kadar dinmemişti. Fakat gün doğduktan sonra, bütün tertibat alın- miş olacaktı ki, saray önünden -büyük üniformalı resmi şahsiyetlerin mevcu- diyetine rağmen, - seyrüsefer de ola biliyordu. Saat sekizde, cami tarafındaki ka- pıdan içeri girdim. Ötede beride, po- isler kümelenmiş. Başlarında şefle. ri, son talimatı kendilerine veriyor; — Hazır ol vaziyetinde duracaksı. | Bu sabahtan itibaren İstanbul O halkının, önünde hürmevle eğildiği Büyük Şefin mukaddes tabutu hiz. Kimseye selâm vermek yoktur. Eskiden Atatürkün otomobili önün- de giden motosikletler, boynu bükük, bahçenin ötesine berisine bırakılmış. Hangi kapıdan gireceğimi sordum. Hariçten bakınca sarayın ortasını ve en yüksek kısmını teşkil eden bölüğü gösterdiler. Buranın denize nazır ka- pısından girdiğim zaman, son hazırlık. Jarım yapılmakta olduğunu gördüm. Büyük Önderin tabutu henüz ye- rine konulmamıştı. İlk nazarda, tam cephede, yani büyük salonun tam | kara tarafında, Önderin büyük top- | Jantılar esnasında tercih ettiği sed gibi yüksek kısımda, altı meşale ya- nıyordu. Bunlar, ağzı kapıya müte- veccih bir hilâl şekilnde tertiplen- mişti. Altı meşale, C. H. P. nin altı umdesini temsil etmektedir. Tabutun konulmasına mahsus yer ise, bu hi- Iâlin yıldızını teşkil edecek vaziyet. tedir. ş Bütün bu heyeti umumiye arasın» da hükim renk siyah değil, kırmızı- dır. Ancak, en dipteki, fon vazifesini gören pencere siyahla kaplanmıştır. Bu rengin de “karalığı beyaz bir tülle gidertilmiştir. Kalbimiz gibi kan ağlıyan, aşkı- muz gibi ateşin, Türk ve Parti bay- Takları gibi al renkler arasındayız. Saat dokuzu on geçe, en büyük ma- temimizi temsil eden tabut, merasim salonuna, denize nazır medhalin ya- nında Beşiktaş tarafındaki iç kap dan alındı, Bu, &banoz bir tabuttur. Üzerinde sarı hakiki çiçekler var, Yirmi kişi tarafından taşınılıp yeri- ne konuldu. Aldığım izahata göre, Atatürkün |tanbul valisi, sağında ordu müfettişi ge-| | aziz naaşları, kendilerine mahsus dairenin istirahat masâlarının üzerinde, çiçekler arasın» da bekletilmekteydi, Tabut ihtiramla yerine konduktan sonra üzeri atlas Türk bayrağile ve bayrağın yıldızı iki tarafa müteveccih olmak üzere örtüldü. En büyüğü, Re- | isledmhur İsmet İnönünün olmak üze- re muhtelif çelenkler tabutun ayak ucuna konuldu. İsmet İnönünün çelen- gini, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Başvekli Celâl Bayar, Büyük Millet Meclisi reisi Abdülhalik Renda, genel kurmay başkanı mareşal Fevzi Çak- mağın çelenkleri takip etti. Bu sırada her yarım saatte bir hür- met nöbeti değişiyordu. Beş kişilik bir askeri heyet muntazam adımlarla ta- butun karşısına geçiyor, kılıçları çe- kerek selâm veriyor, Atatürkün başın- da yalın kılıç nöbet bekliyen arkadaş» larının yerlerine geçiyorlardı. Saat ona doğru gazetecilere tahsis edilen kısım, yüze yakın meslektaşı- muzla dolmuştu, Elli altısı hariçten gelmiş ve büyük dünya matbuatını temsil eden gazetecilerdi. En meşhur filim şirketlerinin gönderdiği tanın- mış operatörler filim çekiyorlardı. Halk partisinin sinema şubesi ve matbuat fotoğrafçıları da çalışmakta idi. Salon tarafından girilip, tabutun önünde ihtiram geçidi yaptıktan son- ra kara tarafından bahçeye çıkılmak üzere tertibat alınmıştı. Program mu- cibince tam saat onda resmi merasim başladı. Mukaddes tabutun etrafında | kılıç çekmiş dört general ve muhafız kıtasından iki er, ihtiram nöbetine geçtiler. Hürmet geçidi başlamıştı, Önde İs- neral Fahreddin Altay, solunda İstan- al Halik Rrwktaw ! ün İstanbul hürmetle eğiliyor olmak üzere ilk defa olarak büyük rütbeli subaylar, deniz ve hava Su bayları bâşları açık serpuşları el- lerinde muntazam adımlarla deniz tarafındaki merasim kapısından gi- rerek aziz ölünün tabutu önünde selâm verdikten sonra bahçeye çık“ mak suretile geçid resmi yaptılar. Onları topçu &tış okulu ve fen taf- bikat okulu talebesi takib etti. Bundan sonra teşrifata dahli mül- ki zevat saat onu beş geçeden itiba- ren geçid resmi yapmağa başladı, Gençlik başlarında rektör, profesörler olduğu halde Dolmabahçe sarayına gitti Atatürkün aziz naaşlarını ziyareb edecek olan üniversite ve yüksek mekteb gençleri bu sabah saat 8 den itibaren üniversite meydanında top- lanmışlar ve bir-kafile halinde ola- rak üniversite meydanından hare ketle Beyazıd, Divanyolu, Sirkeci, Köprü, Galata, Tophane yolile Dol- mabahçe sarayına gitmişlerdir. Gençlerin önünde rektör B. Cemil, fakülte dekanları, Türk, ecnebi pro- fesörler, doçentler gidiyordu. Gençle- rin yüzlerinde derin bir elem ve iz. tarab vardı, çoğu siyah elbise giymiş, hepsi siyah kravat takmışlardı. Talebe, teşrifata dahil mülki ve askeri zevattan sonra saab 10,5 de Büyük Önderin aziz naaşını ziyarete başladılar. Saat ondan itibaren Karaköyden Dolmabahçeye kadar bütün yol, bir sel halinde giden halk ile seyrüsefere tamamisü banane

Bu sayıdan diğer sayfalar: