16 Kasım 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

16 Kasım 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

AKŞAM üneşler Güneşi Atam *tir Atatürk çocuklarının Atatürk hakkındaki düşünceleri Yüz bin çocuk Büyük Önder Atatürke karşı duydukları sevgi ve minnet duygularını temiz yüreklerinin bütün sa Cümhuriyetin 15inci yıldönü. © münde Türk çocuğunun ve Türk gencinin cümhuriyet ve onu kuran Ulu Şefimiz için duyup düşündükle. rini bir araya toplamak üzere Kül okulları, sanat, ticaret, ecnebi vo €kalliyet okullarile lise ve kız ensti. tüleri talebesi arasında büyük bir yazı müsabakası açmıştı, Bu müsa- bakada Türk gençliği cümhuriyet rejiminin memleket hayatı, istikiâi ve istikbal yolunda vücude getirdiği eserlerle onun Kurucu ve koruyucusu Büyük Önder Atatürke karşı duydu gu sevgi, saygı ve minnet duygular rile candan bağlılığını temiz yüre- ginin bütün saffetile ifade etti, Bu müsabakaya iştirak eden yüz bin Türk çocuğu arasından bir kaçı« nın, bugün ölümile kalblerimiz yas ralı bulunan Büyük Ata hakkındaki düşüncelerini naklediyoruz: Sensin! Can çekişen bir millete yaşamak tadını veren sensin. Türkün ölmez millet olduğunu dünyaya tanıtan sensin. Sensin vatanı milleti kurta. ran. Bir kâbus gibi yurdun üstüne çöken zulmeti sensin dağıtan... Sam- sün ufkundan doğarken ötmiyen kuşlara, açmıyan çiçeklere, gülmi- yen yüzlere, ağlıyan gözlere, sızlıyan kalblere sensin can veren, sensin onlara kudret veren... Sensin. Yurdumu, aziz vatanımı hain düş- manların çizmeleri altından, annele- rimizi, hemşirelerimizi köpeklerin elinden sensin kurtaran. Türk vata- nınin bölünmez bir bütün olduğunu cihana ilân eden sensin, sensin Tür- kün yaratıcısı... Ey Büyük Ata! Ey Tanrının oğlu. Yetiştirdiğin 17 milyon, yokken var ettiğin Türk gençliği senin ve yur- dum için her vakit istiyerek canını vermeğe hazırdır. Hepsi senin gitti- ğin yoldn gitmeğe, hepsi uğruna can vermeğe ant içmiştir. Savur ilk okulu beşinci sınıftan Kâzim Ökmen Onu nasıl sevmiyeyim? «Atatürkü niçin seviyorsun?» diye bana soruyorlar. Yaşayan, ilerliyen ve yürüyen Türkiyeyi o kurtardı ve © kurdu. Ben Atatürkün en büyük eseri olan cümhuriyetin çocuğuyum. Beni doğuran, büyüten ve bugün de bağrına basan odur. Ben Alanın ço- cuğuyum ve her Türk gibi cümhuri- yetin geçilmez bir bekçisi olacağım. Balıkesir Dumlupınar ilk okulu Türkân Erkan Atatürk Benin gibi doğmamış vatansever bir kişi! Başardığın savaşın tarihte yoktur eşi. Güneş hir gün göklerde doğmıyacak olursa, Ribette sen olursun dünyaların güneşi, Maraş orta okulundan Mehmed Babaoğlu Atatürk Atatürk hakikaten sen, dünyanın bâşlıbaşma bir âlemisin. Güneş ka- dar parlak bir yıldızsın. Kafamda senin her dakikana ald binlerce sa- hife canlanıyor. Yıldızlı gecelerde gök, senin, öncesiz bir tapınanındır, Sen O süs- Yü kubbeye bakıp gönlündeki sarsıl- maz kuvvetini millete sunuyorsun... Yurdun ufuklarında doğacak gü- neşler, senin eğilmiyen başına, ka- rarmıyacak alnına nurdan çiçekler serpecek, Uşak orta okuldan Nuriye Konar Ulu atam Annemin ninnisile uyuyan karde. şimin kalbinde, senin adımla hayatı gören dödemin ihtiv- “““sinde ilk, orta ve öğretmen | — EEREZİ hep sen varsın. Bundan da anlıyo- Tum ki yediden yetmişe kadar değil, beşikten mezara kadar her dudağın tekrarladığı birtek ad var, senin En büyük Türk, isterdim ki yüz yıllarca yaşayayım ve tarihin biricik şahidi olarak, senin büyüklüğünü, hakikat yıldızı ve kurtuluş ilâhı ok duğunu bütün âleme haykırayım, anlatayım. Zonguldak orta okuldan Şenal Bindal Atatürk Yurdumun sevgisidir parlıyan nur gözünde, Hayatın membaını biz sende bulduk Atam; Tanrı sözüne benzer birsihir var sözünde Onları dinledik te İşte kurtulduk Atam! Genç, ihtiyar, bütün bir ulus sana duacı, Hallettin her muhali, can verdin bize, Atam! Bin yaşa; başlarbaşı, başların kutlu tacı; Her müşkül huzurunda geliyor dize, Atam, Van orta okulundan Ali Kapıcı Ulu atam Türk ulusunu cümhuriyete ka- vuşturan Ulu Atamızı bu yurdda kim bilmez. Biz çocuklar Onu söyle severiz ki... Kalbimizde O bir varlıktır. Türk göklerinde güneş gibi parlıyan Ata- türk bütün yurdu aydınlattı. Ölüme yüztutmuş her şey Onun hayat ve- rici ışıkları altında tekrar hayata kavuştu. Sevgili Atam bende bü- tün çocuklar gibi seni öyle seviyorum ki... Bir gün seni görmek, hattâ bu- nu düşünmek bile çok zevkli, seni yakından görmek o tatlı munis s6- sini yakından duymak bir ömre de- ğer... 'Türk ulusunun kalbi tek bir duy- gu İle çarpar, tek bir düşündüğü vardır: O da sensin Atatürk! Zonguldak orta okulundan İ. Fuad Onu gördüğüm zaman Tren istasyona girdi. Gazi çılgın alkışlar arasında indi. Oradaki bah- tiyar ninelerin, ihtiyar dedelerin e lerini sıktı. Ah Tanrım! Ne kadar güzel bir kalb vermişsin ki ona, bu kalbde ki- birden, gururdan eser yok. Geniş bir alın üstünde kızl ışık» tan saçları var. Bu saçlar ve bu baş, insana efsaneleri hatırlatıyor. Derin yeşil gözleri, engin denizler. den farksız. Bu gözlerde Anadolu- nun geniş yaylasının aksi kalmış. Böylece ne kadar baktım bilmiyo- rum, tren gidiyor ve arkasından yıl Jarı sürüklüyor, Fakat ben o sahneyi unutamıyorum. Kütahya lisesinden Cemal Ar Atatürke Sana güneş mi desem, Tanrı mi desem sana? Ey Atam, kıyılcımlı gözlerinle bak bana, Önünde eriyerek ışığına kanayım, Beyaz bir çiçek gibi nurunla yıkanayım. Göğsümü gere gere nasıl ufka haykıramam. Çünkü bütün dünyada en büyük insan, Atam... Kastamonu sanat okulundan Yusuf Öner Ulu atam Öğretmenimiz bize Büyük Atatürk için Kalblerimizde yaşattığımız duy- guları yazınız, dedi. Sevgili Atam, se- nin için kalbimde o kadar çok sev. gilerim ve düşüncelerim var ki bun- Jarı tamamı tamamına yazmağa çok yazık ki kudretim yok. Gerçi bugüne kadar senin güzel yüzünü gözlerimle görmüş ve tanı- mış değilim. Fakat sana hiç te ya- bancı bulunmuyorum. Anamın ve babamın adlarını öğrendiğim gün senin de yüksek adını öğrenip söy- lemeğe başlamıştım. Etrafımda gör- düğüm şeylerden mâna çıkarmağa yeltendiğim gündenberi senin de tunç yüzünü resimlerinden öğrenip beynimin en erişilmez köşelerine nakşetmiştim, onun için diyorum ki sana yabancı değilim. Balıkesir lisesinden Rezan Tektaş Güneşler güneşi Atam Şimdi ben bir daha anlıyorum ki senin yüksek varlığını kavramak iş- tediğim zaman, benliğim anlaşılmaz heyecanlaıla sarsılıyor ve bütün duy- gularım güneşe bakan gözler gibi ka- maşiyor: Güneşler güneşi Atam. Tarsus Amerikan kollejinde Hayri Toroslu > ifade ediyor —— kün 908 inkılâbında da çok büyük hizmeti vardır Mütekait Korgeneral Galib Pasiner bazı hatıralarını anlatıyor Büyük Şef Atatürkün harikalarla odlu olan hayatının birçok safhaları etrafında gerek hayatında, gerek ölü- | münden sonra birçok şeyler yazıldı. Bugünkü Atatürk nesli, bilhassa gençler, Büyük Önderin vatanı Kur- | tarmak için Anafartalarda, sonra Ana- doludaki büyük kurtarış hareketleri» nin kahramanlıklarla dolu olan des- tanlarını okuyor ve dinliyor. Türk milletine yeni bir veçhe veren büyük siyasi ve içtimai inkılâplarından baş- ka Atatürkün Abdülhamid istibdadı- na karşı Rumelide ayaklanan 1908 in- kılâbındaki hiç bir inkılâpçıya benze» miyen ehemmiyetli hareketleri de var- dır. Büyük Şefin tevazuu, mahviyetkâr- lığı arasında bugüne kadar neşredile- miyen bu vatansever büyük faaliyet- lerini de yeni öğrenmiş bulunuyoruz. Gerçe Atatürkün -o zamanki ismile- «Terakki ve İttihad» cemiyetini kur. mak hususundaki büyük ve tarihi rol- Jeri evvelce yazılmıştı. Ancak aziz Şe- flmizin hürriyet İnkılâbı uğrunda- ki parlak hizmetlerini etrafile kaydet- mek lâzımdır. Bu hususta en salâhi- yetli bir mevkide bulunan askeri tem- yiz mahkemesi ikinci reisliğinden mü- tekaid Korgeneral Galib Paşinere mü- Tacaat ettim. General Galib, 1908 inkılâbı sırala. rmda «Terakki ve İttihad. cemiyeti- nin Üsküp merkezi idare heyeti mücs- sislerinden ve Kosova vilâyetinin jan- darma kumandanı bulunuyordu. Ab- dülhamide, «Kanunu esaslınin yeni. den ilânını zorla kabul ettiren Ama vudların meşhur Firzovik içtimamı yaptıran general Galib «O zaman miralay» diyor ki: — Atatürkün herkesin bildiği bü- yük ve harikalurla dolu hayatına ald malüm safhaları burada tekrar etmek zaiddir. Ancak, şimdiye kadar neşre- dilmiyen bir iki kıymetli hatıramı si. ze anlatayım: — 1903 (319) Makedonya ihtilâlin» den sonra Selânik - Zibefçe, Selânik - Manastır şimendifer hattı askeri min- takalarının idaresi altıma verilmişti. 1908 (324) senesi iptidalarında da er. kânıharp kolağasısı Mustafa Kemal bey, Selânik - Zibefçe hattı üzerinde bulunan askeri muhafız teşkilâtının müfettişi bulunuyordu. Mustafa Ke. mal bey, sik sık bu hat üzerinde ge- zetek teftişlerde bulunmuştu. Bu, Mustafa, Kemal beyin resmi ve zahiri vazifesiydi. İşin içyüzü büsbütün başka idi. Genç erkânıharp zabiti, bu şimendifer hat. tı üzerindeki askeri kıtaları teftiş eder. ken bu hat üzerinde bulunan «Terak- ki ve İttihad» cemiyeti mensupları arasındaki irtibatı temin etmek, ce. miyet merkezİ umumisinin gzili- tebli- galını onlara bildirmek, onlarında söyliyeceklerini merkezi umumiye gö- türmek vazifesile meşgul oluyordu. İnkılâp yolundaki bu mühim vazifesi çok tehlikeli idi, Çünkü dalma üzerin- de -sarayın tabirile. «evrakı müfsiden, yani inkılâba, hürriyete aid mühim vesikalar bulunurdu. Bu hizmet Enverin ve Niyazinin yaptıklarından çok mükim ve pek çok nazikti. Çünkü Enver bey, İnkılâbın ilânından evvel Selânikten Tikyeşe kaçmıştı. Tikveş beylerinin evinde izaz, ikram edilerek emin, mahfuz bir ha- yat geçiriyordu. Kezalik Niyazi de ken- âisinin itimad ettiği bir bölük asker ve gönüllülerle Resnede dağa çıkmış- tı. Halbuki Mustafa Kemal bey; tek ba- şına hareket ediyordu. Bu cesur, genç ve inkılâpçı zabit, hatlı teftiş eder. ken üzerinde bulunan «evrakı müfsi» de» ile tutulaydı hayatı tehilkeye gi recekti, Çünkü Abdülhamidin adam- Jarma, hafiyelerine karşı vaziyetini to- vil edebilecek mevkide değildi. Fakat o, Selânik » Zibefçe hattı Üzerinde bu vasifeyi ifa ederken, reklâmdan, gös- terişten uzak; çok nazik, mahviyetkâr ve mütevazi olarak hareket ediyordu. Mustafa Kemal beyin 1908 inkılâbı sıralarındaki oynadığı roller arasında mühim bir hâdiseyi şimdi hatırlıyo- rum: 324 senesi temmuzunun 7 inci gü- nü Firzovik'de toplanan Arnavudlar 180 imzalı bir telgrafla padişahtan, sa» daret ve meşihatden 93 kanunu es8- sisinin yeniden icra mevkiine kon masını istemişlerdi. Bunu müteakip ben de -ileride hatıratımı neşredece- ğim zaman tafsilât vereceğim veçhile. Amnavudların bu müracaat muvaffa. kiyetini ede ettikten sonra bir gece Üskübe inip cemiyetin Üsküp merkezi. le temasta bulunmak ve yeni tedbir. ler almak niyetinde idim. Ayni Zzö- manda o zaman Kosova valisi olan Mahmud Şevket paşadan bir telgraf aldım, beni serlan Üskübe davet edi- yordu. Ben bu,daveti cemiyetin Üsküp mer kezinin teşvikine hamlettim ve der- hal bir derezina ile Firizovikten Üskübe geldim. Temmuzun 9 un- da cemiyetin Üsküp merkezi gizli bir toplantı yaptı. Bu toplantıya İşti- rak etmek üzere o günün akşamı, er- kânıharb kolağasısı Mustafa Kemal bey de trenle Selânikten Üskübe gek mişti, Mustafa Kemal bey, toplantı. muzda Selânikte ve gezdiği hat bo yundaki cemiyet teşekküllerile yaptığı temasları, alınan hazırlıkları bize teb- Eğ etti. Ve inkılâp için yapacağımız hareketlere dair verdiğimiz kararla» ra iştirak etti. O gece orada verdiği- miz karar şu idi: Yarın sabah (10 Temmuzda) toplar atılarak askeri nü- mayişler yapılacak ve kati surette hür. riyet ilân edilecekti. İşte Mustafa Ke- mal beyin o gece iştirakile Üsküp mer“ kezinde verdiğimiz karar bu idi. Mustafa Kemal bey, verdiğimiz ka» rarı Selânikte merkezi umumiye ve hat boyunaki cemiyet teşekküllerine bildirmek üzere ertesi sabah, yani 10 temmuz sabahı Üsüpten Selâniğe ha- reket etti, Mustafa Kemal beyin Selâniğe ha- Teketinden sonra Üsküp mevki ku- mandanı ferik Hüseyin Remzi paşa (Damad Ferid kabinesinde Ticaret ve Ziraat Nazırı idi) verdiğimiz karar üzerine trene bindirilerek Selâniğe iade edildi ve o gün bütün memurlar, zabitan, ahali, camilerde, medreseler. de benim odamda, polis müdürü Müm- taz beyin odasında alenen tahlif edi- lerek cemiyete kaydedildiler ve Üsküp te meşrutiyet âlenen ilân edildi.> İstiklâl harbinde General Galib, Atatürkün meşruti. yel inkılâbına aid bu Kıymetli fanliye. tini anlattıktan sonra sözünü İstiklâl harbi senelerine intikal ettirdi: — 338 senesi, M, ML grupu vasıtasi- Je aldığım davet üzerin merhum Hüş- nü paşa ( o zaman Âyandan) ve Sa- mih Rifat bey ile o senenin birinci kâ- nn sonlarında İnebolu yolile Ankara ya gittik. Atatürk o zaman henüz Ankarada, memleketteki dahili isyanlarla, teşki. lâtla meşgul bulunuyordu. Benim An- karaya geldiğimi haber alan Mustafa Kemal paşa, otomobilini gönderip beni o zaman istasyonda bulunan karargü- hina davet etmek lütfunda bulundu. Beni görür görmez deği ki: — Askeri veya mülki vazifelerden hangisini deruhte etmek istiyorsunuz? Ben tereddüdsüzce ve şu yolda bir cevap verdim: — Yıkılmakta olan bir binanın ta- miri, ihyası, muhafazası için bu büyük işin mimarlığı, mühendisliği gibi çok mukaddes, çok büyük ve mesuliyetli bir vazife deruhte ettiniz. Bu binanın nerelerini desteklemek, yahud tamir etmek lâzım geleceğini takdir ederek plânlarını yapmışsınızdır. Binaenaleyh benim burada azami surette göreceğim hizmeti takdir edersiniz. Binarın nere sine omuzumu dayamak iktiza ederse orasını gösteriniz, bilâkaydu şart ko şar, ben de bir destek olurum, Atatürk, bu sırada beni bir valiliğe veya kumandanlığa tayin etmek iste- diğini söylediği sırada dedim ki: — Şimdi, mevki arama günü değil dir. İcap ederse nahiye müdürlüğünü bile müftehiren kabul ve hizmet ede- rim, Bu cevabımdan çok memnun olmuş- lardı, o günün akşamı Dahiliye Vekiti tarafından Konya valiliği teklif edildi ve hemen kabul ettim. O sıralarda mabud Konya isyanı henüz kabatas- lak surette bastırılmış bulunuyordu. (Devamı $ inci sehifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: