17 Kasım 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7

17 Kasım 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ü ' Yani 1. Maaş e iu 2 e kızıy- « Behirdei Sa Dirakmıya- Ve herkesin a Yüzlü ukça gü. tari dikiyan kendisinin Bösteri- <diyor. abla, Türk dalr bin Ydeh Sene z> ay Saycan, birkaç | “ ihbuldan bir mektup almış, fakat ku X < 5 | en bat baçınr serin İeMain ennkasırı sites da, Kazitmak betedi mi keskin larından birinin eline sonra da ba- şımı işinin üs tüne eğdi. Vedalaşıp çadırdan çık « tıktan ve atlarımızın sırtına atla. dıktan sonra Âlâ bey hemen sö. ze başladı: STANBUL Robert Kelej E. Murray talebesinden aldığı bir tavsiye mektubuyla Orta Asyanın cenneti sayı'an Tekes de seyahat yapmış ve buradaki Türk göçebeleri- sin relsine misafir olmuştur. E. Murray bu göçebelerin âdetlerine ve ya sayışlarına dair çok dikkate değer görüşlerini ;ok tatlı bir Hisanla anlatmaktadır. Geçen haftaki sayımızda E. Murray Tekeze varışını ve Saycan 3eye misafir oluşunu anlatmıştır. sene evvel a harflerle yazılan bu mektubu Kutacak kimse bulamadığı için sonra da başını İşinin Üstüne eğ- “ : di. Vedalaşıp çadırdan çıktıktan ve atlarımızın sirtina atladıktan sonra Alâ bey hemen söze başla- ğı: — Kızı nasıl buldun? Karşılığı beklemedi bile: — Gelin ağırlığını bir araya ge tirir getirmez o benimdir. Baba. sile ben 25 at ve 300 koyun Üs- tüne pazarlığı kestik. Göçebeler yurtları kolaycacık #Skülüp, kurulur, yazın serin İt- şm sıcak ve rahat bir mesken & larak inkişaf ettirmişlerdir. Yurt. Jar adamın kalabalığına ve serve» tine göre büyük yahut küçük o- Yur. Kışın yurtları keçe İle örtülür. Yazın da keçe yerine hasırla- düşenir, Alâ beyle, keresteden yapılmış ir kulübenin önünden geçerken: — Kulübeyi bir ev sayan Kır. gız bazta bir adamdır! dedi. Ben de sordum: — Dağ göçebelerinin toprağı İşlemediklerini işitmiştim; fakat görüyorum ki böyle işlenmiş bir kaç bahçe var. — Eğer buralarda bahçe gör. dünüzse bunların Tatarlar, Çinli- ler, yahut Tunganlar tarafmdan yapıldıklarına emin olabilirsiniz. Kış gelip de biz göçebeler dağ- larımızdan inince çayırımızla ve koyun etimizle birlikte yenecek bufday ekmeğini düşünmez deği. Uz. Fakat toprağı (sürmek için vereceğimiz herhangi bir karar babarm gelmesile birlikte unutu. Jup rider, Yazm sürülerimizle o birlikte dıölardaki otlaklarda ( dolaşmız. Kımız içilecek arkadaşlara ziya- muallmlerinden Bir göçehe ev sahibesi kocasının misafirlerine çay dolduruyor Sofradaki ekmek parçaları, bu yurt sahihinin zengin bir adam olduğunu göstermek, tedir. Kırgızların pek azı buğday #ntın labilir, ir çoban, Kırgız köyü eteklerind “ nu len sürülerini gözetİsmektedir. kurmakla bu iş olupbiter. fet verilecek günlerde, biz nasıl olur da toprağı işlemek için Al- lahın sıcak vadilerinde kalabili. riz, ? — Öyle ise siz de çiftçilik yap. miyorsunuz? — Alâ beyin elinde bir kürek. Dedikten sonra attığı şakrak kahkaha sorgularıma nihayet ver. di. ... İstanbuldayken Tatar talebele. rim bana Kırgızlarm O menşeine dair tuhaf bir efsane anlatmış. lardı. Bunun ne olduğunu bir de Alâ beyin ağzımdan işitmek için bir gün at sırtında dolaşırken ka. bilesinin menşeini sordum. Anlat tığı şey benim duymuş oldukları. mn aşağı yukarı ayniydi. Hattâ bunun Kırgız adiyle de münase- beti vardı, Çok uzak bir mazide İssr Göl dalga köpüğünden çıkan bir ço. cuktan kırk kız doğmuş ve Kır. gızların muhtelif o kabileleri işte bu kırk tane kızdan çıkmıştır. Di- ger bir rivayete göre gölün dalga köpüğünden kırmızı bir kurt çık. muş ve kırk tane kız bu kızıl kurt tan türemiş. İlk atanın bir kurt olduğuna dair Orta Asyada buna benzer bir çok efsaneler söylen- mektedir, Geceleri kabile okarârgâhında dajma toplantı olur, Kulübe birisi geniş birisi de küçük olmak üze, re iki odakydı. Büyük odada iki sedir vardı. Birisinde Saycan bey ötekinde de ben yatardım. İşte bu odada kabile beyleri resmi içti- malar yaparlardı. Âlâ beybana önceden £ — Kırgız toplantılarında ya. bancı bir müşahit bulunamaz. Demiş olduğu için, yapacağı küçük bir işaretten içtimaın ku- rulacağını anlâr ve küclk odaya çekilirdim. Bunun zerine beyler urun masanın çevresine oturur, masanm basmdaki sedirde de Say can bey yerine geçerdi. Saycan Bey ortada binalarda oturur; bu binaların çevresindeki ekili tar. Mlar bütün kabilenin sürülmüş yegfne topraklarıdır. Tartaların eteğinde clan öteki ağaç kulübeler "Tatarların, Tungan'ların ve Çiniilerindir. ye AŞ Bir gece meclis, bilhassa uzun ve gürültülü oldu. İçeriki odada Üstüne sırtüstü yatmıştım. İçeri den yüksek sesler işitiyordum. Birisi ara sıra yumruğuyla masa» ya vuruyor, yüksek sesle bir şey» ler bağırıyordu. Sözleri anlamâ- makla beraber bunlatn sövüp sayma olduğunu sanıyordum. Nis bayet bir tek ses emreder gibi kr. saca bir şey bağırdı, bütün bey- lerin ellerini hep arada masanın üstüne indirmelerile çıkan gürül. tü işitildi; bu bütün kararların verildiğine, toplantının bitmiş ol duğuna işaretti, Kapı açıldı, içeridekiler benim : ii bulunduğum iç odadan teker te- ker geçerek karanlığa daldılar. Beyler evin önünde bekliyen at- ların üstlerine atlıyarak, eğer te kımlarının gümüş şıkırtıları ara- sında uzaklaşıp gittiler. Yl Ben de ayağa kalkarak öteki o- daya geçtim. Bir ispermeçet mu mu, köşelere ala- cal ışıklar gönde riyordu. Evin u- şağı kazak Ah. met, bir sedirin Üstüne (bağdaş kurmuş, elinde tespih, — gözleri döşemeye 'dikil. miş, derin derin düşünüyor- du, Ben de öteki sedire yerleşörek bekledim. Ara. dan bir kaç daki- ka geçtikten son- fa sessizliği Ah. met bozdu: — Evet Frenk, dedi. Şefin hid- detini yeniden kabarttılar. Yurt sahiplerinden bir Kırgızın beye 6 koyun vergi borcu vardı. Bundan aylarca evvel borcunu ödeyece- ğine yeminle söz verdi. Fakat ben koyunları almağa gidince bin bir dereden su getirdi; koyunlar çok vzak dağlarda, hem de daha çok gençmişler, Ben de eli boş dön düm. Şimdi Kırgız kurultayı izö- hat istedi. Benden ala koyunu sordu, İşi anlatınca kızgın sözler kullanıldı. Çünkü aşirette yemin kutlu sayılır. Yemininde durmu. yanlara karşı bir tek cezamız var: Süvariler bu gece kırbaçlarını el lerine alarak cezayı vermeğe git- tiler, Ahmet kırbaçla dayak atanları bundan evvel de görmüştü. Onlar daima hiddetli olurlarmış. Bunun için bana: — Bü gece pek görünme! Öğüdünü verdikten sonra ilâve etti; —— (Sonu emmartes',e)” pâltoma sarılmış ve döşemenin . — Üzülme, sabaha kadar kız gınlıkları da geçer! Battaniyelerime sarılarak, ba. na verilmiş sedirin Üstüne uzan- dım. Ancak saatlerden sonra oda» ya,bir kalabalığın girdiğini derin uykum arasında yarım yamalak düydum. Yağmurdan sırsıklam olan gocuklar duvara asıldı; kar. şıdaki sedire Saycan Bey için bat taniyeler kondu ; öteki beyler içini de yerlere yorganlar serildi. Bü- tiln bu işler bir tek söz söylerime- den yapıldı. Gocuklardan döşemeye şip gep damlayan sudan ve damı dövmek te olan yağmur gürültüsünden başka bir ses işitilmedi. a * İR sabah Saycan Bey; —Burada aşiret karargâhın da işlerimiz bitti, Gün batmadan evvel yaylalara doğru yola çıka- cağız dedi. Kafileyi teşkilâtlandırmak vazi. fesi AJA beyin omuzlarma yükle. Gidi. Öğleden sonra birdenbire ortalıktan kaybolarak, bezlerle beraber yolculuk yapacak adam- ları toplamağa gitti, O gün akşam üstüne doğru, » şiret karargihr olan kulübeden, yola çıkarken, kafilemiz, Orta Asyaya has bir dil koleksiyonu teşkil ediyordu. Aramızda yedi muhtelif millete mensup İnsan. İar vardı. Damarlarmda, Tatar ve Kırgız kanlarını karışık ola- rak taşıyan Saycan bey de caba,. Ben en önde Saycan bey ve arka. daşı Alâ beyin arasında gidiyor- dum. Arkamızdan da yarı Arap yarı Çinli olarak Fu Ben Ye adir 'Tungan; Kalmuk delikanlısı Ar- duş; vadide Tatar memuru Şang Yo Yakup bey; bir Türk asker; uşak kazak Ahmet ve daha dört bey geliyordu. Biribirlerile böyle dostça müna. sebetler güden ve hep bir arada yaşıyan Orta Asyanm bir çok milletleri hiç şüphesiz yabancı dil öğrenmekte büyük istidat sahibi olmuşlardır. Bunlar kendi arala» rında anlaşmak için âdeta ars» lusal bir türkçe dil yaratmışlar; Jargon türkçesi adırir verebilece ğimiz bu dili ben anlıyamıyordum bu dil bir düzüne kadar Türk İekçesinden alınmış sözlerle ko- nuşuluyordu. Gün fevkalâde berraktı, Tekes vadisinde bulutlar daima Tyan Şan üstünde kümelendiğinden yüknek tepeler görünmezdi. Şim- di ise her taraf apaçıktı. Yelnır biricik defa 7541 rakımlı muhte. şem Han Tengri tepesini görebil. dim ve Tekes vadisinin havasına güven” iyecefini tecrübe ile öğren

Bu sayıdan diğer sayfalar: