16 Aralık 1938 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

16 Aralık 1938 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan; İkimim —2— Hatıraları anlatan ve vesikeları teren: A.K. Rahibin nevri dönmüştü. sözlerimden hoşlanmadığı anlaşılıyordu — Evet, ama, dedi. Biliyorsunuz ki Avrupa efkârı umumiyesini bulandırınak için Devteti Osmaniye hudutları dahilim de bir asayişsizlik vukuunu hiç © eksilt memek lâzımdır. — Haklısınız rahip elendi. Fakat bir taraftan da gayemiz kendi alnımızın te rile hedefimize varmaktır. o Bunun için askerimiz, silâhımız, cephanemiz, para muz olmak İcap eder. — Yani! — Yani Rahip efendi. Şurada burada şekavet ve hırsızlık gibi vukuat ile meş şul olan Panos, Gülbenk, Kasbar, Ohan- ves Mihircan gibi rüesayı muntazam birer askerf teşkilât başına muhtelif rütbelerle ve şimdilik kabul edilen yüzbaşılık rüt besile geçirerek komite emrine vermek za- manı gelmiştir. Rahibin nevri dönmüştü. Bu sözlerim). den hiç hoşlanmadığı anlaşılıyordu. — A. dedi. Bunu yapmanızda ne mah” sur var? — Siz rahip efendi! — Nasıl ben? — Bunlar sizin elinizdedir. Bu hususta" ki malümatımız esaslıdır. — Düşünmeme müsaade ediniz. Dedi, Yemek de bitmişti. Kalktım ve odama çekildim. Sabaha kadar uyuma dım. Işığı söndürerek odamdan bahçeyi koliadım, Hiçbir şey olmadı. Yalnız saba- ha karşı henüz güneş doğmadan bira dam manastıra geldi. Yarım saat kadar kalarak gitti. Orta boylu, omuzları dik, biraz ince ve biraz uzun, sarı yüzlü, sarı buyıktı, üzerinde boz renkte aba vardı. Baçağında siyah kü şalvar ve ayağında siyah postal bulunan bu adamın manastı. ra bu garip ziyareti de çok manidardı. Muhakkak ki bir şeyler o dönüyordu. O gün rahiple aramızda mühim bir şey geçmedi. Yalnız Derevengi dolaşarak In çaklılarla temas ettim veburada bir teş kilâta lüzum olduğuna kangat getirdim. Bu idareyi ve hâkimiyeti rahip Daniyelin elinden almak lâzımdı. Gayemizden ziya- de şahsi menfaatleri hâkim olan bu rahip bir gün başımıza sunturlu birbelâ kesi- lebilirdi. * Rahip Daniyel teklifimi kabul için bir gün daha mühlet istedi, Bu mühletin de danışması icap edenlerle O görüşmek için olduğunda şüphe yoktu. O gece bermutat o uyumadım ve gene sabaha kadar beklemek üzere ışığı sör- dürüp pencere kenarına geçtim. Sant geceyarısmı geçmiş, manastırın saati yarımı vurmuştu. Odalarda bir tek ışık kalmamıştı. Yalnız bahçede üç gölgenin ilerlediğini görebilecek kadar hafif (o aydınlık vardı. Bir tesadül olarak henüz bir hilâl şeklin- de bulunan ayın çok hafif ziyası manas- tırın bahçesini berim gözlerim © seçecek kadar ışıklandırmıştı. Şüphe yok ki bunlar üç ahbab çavuş lardı. Rahip Dariyet, hizmetçileri Avadis ve Ohannes, Heyecanımdan © çatlayacaktım. Ahıra doğru yürüdüler, Üst tarafını göremiye- cektim. Süratle odadan çıktım ve merdi- venleri dörder dörder atlayarak bahçeye fırladım. Ayaklarımda çoraplarım vardı. Gürültü olmaması için hiçbir şey giyme" miştim. Ben merdivenlerden inerken acı bir at kişnemesi duydum. Sonra bahçeden manastır duvarlarına çarpıp bir inilti ha- linde içerlere yayılan bir o böğürtü beni büsbütün beyecana ve meraka düşürdü. Bahçede bir ağacı siper (aldım. Üç &- dam biryere toprak atıyorlardı. İşlerini o kadar süratle bitirdiler ki hâlâ hayret ederim. Ne olmuş, birini mi öldürdüler, herhalde mühim bir hâdise Cereyan et- miştİ, Manastıra girdiler. Bir iki saat sonra 0- dalarındaki ışıklar söndü. Manastıra de- rin bir sessizlik çöktü. Zihnimde kılıfı nı hazırladığım için o minâreyi çalacak, yani gidip bu işi anlayacaktım. Eğer gö rürlerse onâ da tedbir düşünmüş bulunu- yordum. Ağaçların arasından mümkün olduğu kadar ses çıkarmaksızın ahıra gittim. Bo- yanmış atı aradım, bulamadım. Toprak attıkları yere gittim. Yer kazılmıştı. He nüz tazelenmiş bir tümsek gibi duran top” rağı biraz deştim, Biçare atın öldürülüp buraya gömüldü“ Eünü anladım. Ama, neden? Rahiple a damları boyadıkları bu at; neden öldür- meğe lüzum görmüşlerdi, . Herhalde bir hayvanatçı olmıyan rahip bir ilmi tecrübe yapmış de Bu işte de bir o dalavere bulunduğu: şüphe yoktu. Odama çekildim. düşündüm, taşındım. Hiçhir şey halledememekten doğan üzün tü ve sabırsızlıkla bir türlü gözüme uyku girmedi. Bu manastıra (o geldiğimdenberi birkaç kilo kaybetmiştim. Ertesi gün ilk işim bu vukuatı Tomayana bildirmek oi du. Garip bir tesadüfle (o müvezzi Haçator 0 gün beni kolcu Aliye tanıttı. Ali, mah- kemede Panosu teşhis eden © şahitlerden biri olmuştur. Ayni zamanda muhbirlik de yapmıştır. Ali ile şuradan buradan konuşurken ba” na kafamda dönüp dolaşan sırrı sönecek) hâdiseyi hikâye etti. — Yakop oğlu Panos, Talaslı deli Bed* ros oğlu Misak ve Nuzeli boğucu ve Pa- ris oğlu Gülbenk adındaki şakiler kolcu Yançı oğlu İzzeti o çevirmişler, Evvelki gün Karakolda görüştük. oAdamcağızın; ne ağzı kalmış ne burnu. Şakliler eşek sir dan gelinceye kadar biçareyi döğmüşler, — Neden? diye sordun. — Meşhur Çulluya benzetmişler. — Neye öldürmemişler? © — Çullunun omuzunda bir bıçak yara" st varmış. Bunu Misak bilirmiş. Bir ara lik onun yanında eşkiyalık etmiş. İzzeti bir adamakıllı döğdükten sonra kazığı vurarak öldürmeğe hazırlanmışlar, Biçare kolcu Çullu olmadığını söylemiş, Misak çebkenini yırtıp omuzuna bakmış ve: — Bu çullu değil yahu, herifi boşuna döğdük, Demiş. Öldürmekten vazgeçmişler. Tü feğini, saatini, heybesini, bir de kır, de miri renkte atını almışlar. (Devam var) KAHRAMAN FATDUD a 2) > e Pl Lazar w» Yazan: Konslantin Petkanov (Dünkü sayıdan Odevâm) Göğlerini, onların çizgili önlüklerini görebilmek ümidiyle bir İstikamete doğ ru çevirdi.. Fakat yer ile gök muazzam bir gölden başka bir şey değildi, O za- man anladı ki artık onun için bayatın bütün çiçekleri kaybolmuştur. Genç kz sesleri, gitgide yaklaşıyor- du, İzi küçük kiz çukura girmişler, tor. balarını indirerek badana için çok işe yarayan bu topraktan dslduruyorlür- dı. Lazar o tarafa doğru baktı. Onları birer gölge gibi gördü ve kendi görül memek İşin boylu boyuna uzandı. — Orada bir adam saklanıyor. Genç kızlardan biri korkarak çukur» dan dışarıya fırladı. İkinci kız, kendini müdafaa etmek ister gibi elindeki kazmayı tebditkâr bir tavırla kaldırmıştı * — Kim var orada?, — Ha, Lazarmış.. tik genç kız ferahlamıştı. — Lazar, orada ne yapıyorsun? Tar- la faresi mi oldup?, Lazar onlara cevap vermedi, Genç kızlar torbalarını sarı toprakla doldur- makta devam ediyorlardı. Çukurdan çıktılar, ve tam Lazarın karşısında durdular.. Ona sual soruyçr- lardız — Lazar, ne için tıraş olmuyorsun? Çirkinleştin, artık hoşuma ei suni. . — Sen galiba onunla söyeniz sağ | karar verdin.."Tevckkell değil, onus tı- raş olmasını istiyorsun. — Elbette, beye evlenmiyelim.. La zar, beni kart olarak istemez misin? — İstemiyorum!.. Defol! İstemiyo- rum. Genç kişlâr gülmeğe başladılar. Tor. balarını kaldırdılar, fakat O gitmedi- ler. Tekrar şakalaşmağa başladılar ; » — Lazar, bu akşam sizin evinizin ö- nünden geçeciğim. Bahçenize bir çiçek demeti atacağım.. Ama dikkat edin, e- şek bu çiçekleri yemesin. Anladınız mı? Gözünüzü açın.. — Ben de içinde kuru üzüm dolu bir kirmizi mendil atacağım. Nasri, dişle. zin sağlam mıdır? . Lazar gözlerini genç kızlara çevirdi. Onları biribizinden ayırmadan ©Ourun uzun baktı. .Kaşlarımı çalarak: *9 7 KAHRAMAN HAYDUD dollar vardır, Bunlar hep göz. omeş'um ve menhus İsmi de ne- cüdürler. Bütün bu tedbirler (o ceden çıkardın? de, günün birinde dışarıdan bir — Evet, cellâd! Ör beş mahpusu kaçırmak işin bir ha- (gün evvel, bir hiddet neticesin- rekte girişildiği için alınmıştır. oden bir hapishane gardiyanını Buraya giren bir daha çıkamaz. (o vutmuştum. Adam öldü. Beni Rolan artık dinlemiyordu. — katil kastiyle öldürmekiş itham D'“eyemiyordu.. ettiler. ve idam mahkfümu ol- a, ümitleri karılmaştı.. o duğumu söyliyerek buraya at sancak ölüm netice. (tılar, Buras; ölüme mahkümla- .abil olabilecekti, rın zındanıdır. —u stada mahpus, boğuk bir #tale? — Belki siz kurtulabilirsiniz. Fakat benim için bu imkânsız. Rolan müphem ve garip bir Ümide kapılarak sordu; — Neden? — Çünkü ben, galiba ölüme mahkümum!.. . Rolanın şaşkınlığını gözleri- İş takip ederek sözüne devam etti: — Görüyorum ki ölümden bu kadar soğuk kanlılıkla bah. sedişim sizi hayrete düşürüyor. Fakat bence ölüm, ebedi hapis- ten ve işkencelerden hayırlıdır. Belki de bu dakikada hâkimler ölümiüme karar vermişlerdir. İhtimal yarın, belki biraz sen- ta bana cellâdın, beni bekledi- Hini haber vereceklerdir. Rolan boğuk bir sesle bağır- dı: — Cellâd m:?' Şimdi bu Rolan mırıldandı? — Ölüme mahkümlar zında- meli Bütün: gayretim ölüme mahkümlar zındanma gelmek için miydi?, Mahpus, şimdi, hücresinin bir köşesine çömelmiş, başını elleri arasına almıştı. Hiç şüp- hesiz Kendisine adım adim yak“ laşan ölümü düşünüyordu. Rolan uzun uzun tetkik etti, Birdenbire; — Cesaret aslanım, dedi. Belki hayatın: bağışlarlar.. -— Hayır, hayır.. Bu defa be- ni muhakkak öldürecekler. — Bu defa mr? — Evet. Vaktiyle tevkif e- dildiğim zaman affedilmiştim, O zaman başımı getirene bile mükâfat vaad edilmişti. Rolan bu şesin kendisine pek yabancı olmadığını anlıyordu « Hele çehresi bu adamı tanıdığı 5: anlatıyordu, Birdenbire sordu: ; — Ne dediniz? Af mı edil- miştiniz?. — Evet, Güya “10,, lar mec- Yaine bir hizmette bulunmu- şum da onun için. Bir hizmet. Oh yarabbi! Bunu me zaman düşünsem, bayatunda işlediğim cinayetlerin en kötüsünü yap- tığım için titrerim. — Ne gibi bir birmette bur Tunmuşsun?, — Neye yafâr (anlatmak! Her şey mahvolduktan sonraf.. — Sen yalnız söyle, Ben böyle istiyorum.. *10” lar mec- lisine yaptığın bir hizmet ne- den bir cürüm oluyor senin için. Bunu izah et. — Bu hizmetim yüzünden, masum bir familya mahveldu.. Dunları bir tarafa bırakalım, şimdi, Ben, beni Ürperten bu hatırayı carlandırmadan öl- mek istiyorum. — Fakat ben bunları söyle- menizi istiyorum. Mahpus önce hayret etti Düşünceli bir bakışla Rolanı süzdü. Sonra tereddütsüz ce- vap verdi: — Böyle mi fstiyorsunuz... Alâ, öyle olsun., » Biran evvel bana acıdığınız: söylüyordu- nuz.Bu kelimeyi o kadar tatir bir suretle telâffuz etmiştiniz ki heyecanlanmıştım.. Fakat şimdi acımıyacaksınız. O za manlar Venedikte dikkate de- ğer mes'ud bir hayat yaşayan bir familya vardr. Bu gilenin babası, Venedik cumhyriyeti- nin reisiydi. Rolan şiddetle titredi. — Bu babanın genç, kuvvet- 1. zeki bir oğlu da vardı. Bu delikanlı perestiş edercesine 4- #il bir familyanın güzel bir kı- ami seviyordu. Fakat ne olu: yorsunuz? Neye inliyorsunuz? Neniz var? Rolan boğuk bir sesle ceva verdi: -— Devam eti, Mahpus sözüne devam ed€- cek yerde sustu. Gözleri büyü- müştü.. Bir şey dinliyormuş gi“ bi kulak kabarttı, Ağır ve boğuk bir sesle ke- keleği; — Sus!, Röolan da onun gibi kulak keşilmişti.. Zındanların uzun dehlizlerinde ayak sesleri be- lirmişti. Gelenler vardı. Mah- pus bağırdı: — Çabuk! , Rolan sıçradı. Taş yatağı sür'atle kaldırdı. Ocağın karan tık yollarında kaybolurken ba- ğirdi: — Gene geleceğim! , İ Çeviren: $ Suat peri! — İstemiyorum, W | Dedi., mâsna hayret etm pişman olmuşlardı oldukları için a lerini mek istiyorlardı. gi — Lazar, yokam basit — Lazar, bana niçin b sun?. X iş — Şu çukurdan gk yardım edelim i?. Lazar : yaptıklarından vi ler, Lazar onların 8: ya ei yordu, Onların BEYİ dl ki birer iğne oluy veri du. Onların ayak sesleri ve * olduktan sonra çukurf yeğ lun Üzerinde Yy i re gitmek istiyordu. bir yere. Fakat yal ar na, nebrin yatağını “2 doğru yürüyordu. Çocuklar, hayvan ay kumlarda oynuyorlar ga ediyorlardı. Lazâf! E hemen onun etrafı yağmuruna tutuyorlar — Lazar, leyleğin değil mi?, — Başka bir çer ret ederek: — Hayır, — Hayır, bayır.» — Alfetmişsin.. leylektir, yaylak . Lazar oolara ir Kirpikleri kapandı çep" büsbütün kapattı. Yag, gp saçlarımı okşamak İS şa gimi, esi En yakın olan — Kaçalım, kaçak” eğ — Oh, Lazar başi soku dj Lazar zirpillerini di Fakat aruk tebessü” gukların a ki, we Lazar va aa el ? tissediyordu. KuDi — Hayır, çocukla” TİZ ne kumlarla oynam tı ve ilerideki yüyak bi ni gölge halinde On adım kadar kumların üzerine petle oynuyordu. Lazar önü tarama içinde hemen yi yuncak yapmak enli il ğer ramada ei onun çocukları oyuncak yaparö.. ia ği yemeni yağa batını, yala yükseklere atard” yayılan halinde etra!

Bu sayıdan diğer sayfalar: