January 28, 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

January 28, 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: kimim İnan kendisinin malümatı olmadan böyle a işe girişmeye sinirlenmişti MV fakat pe » İlm çur kiralamış ba diye iki bulunuyor. Beçmemek ço : ? olacaktı, si “Yan BtiYordu. Bil * #tühim i a, EY leniyordu. Seyahatimden oldum. Bu karısık Ma ndir a AN, 1 yayan Me h a ady topla Yü ft lunmamıştım. Ropen Cevahirciya - rın daveti üzerihe İstanbula gitmiş. tim. Tomayan şubelere bir tamim göndererek “gizli teşekküllerden,, | bahsetmiş ve burların müsebbib ve İâmilleri hakkında “idam,, kararı ta! bik olunacağını bildirmişti. İstanbuldan takip ettiğimiz vazi" yet biraz mülüm tezahürler gösteri- yordu. Araroşıyan öemiyetide ra hip Danyel ve Andon Reştüninin a dı dolaşıyordu. - Halbuki komitede bir türlü Ara m cemiyeti efradından bir te- kini bile ele geçirememiş ve unun üzerine şiddet istimaline mecdur ka larak Panos çetesini faaliyete sev- etmişti. Birkaç ermeninin katledilmesi ie yan bu İnaliyet şu sırada, y ni işlerin tahakkukuna doğru adım atıldığı tarihte çok yanlıştı. Bi reket, birçok Hınçaklıları idareci rin aleyhine sevketmeğe sebe": cidu. | Tomayan bir defa da burs: ğe diği budalalıkla kendi bi ir Andon Reştuni bu işe mürlahale etmiş, Tomayanla arası açılmış, 2 damalıllı bir kavga olmuş, Mardi Yerlerde ayrı | hakkımda ittihaz edilen kararda bu|dinde daha büyük kıymetler veh- meder. Hakikatte Tomayan ondan daha müfid bir adamdır, Fakat Reş tuni sırasında babasmı feda edebi- lecek karakterdedir. İşlerin o ümit bir neticeye doğru inkişafı vaziyeti karşısında ermeni cumhuriyetinin beyi olmak sevdası Andon Reştuni yi bir parti teğkiline sevketmiştir. Bence Araronyan, Hınçakyan, ama” linden gayri emellere kurulmuş de- ğildir. Fedatler de yarınki igiere lâ- zım olacak, Tomayanı devirmekte kullanılacak. Bu teşekkül bu itibar ta Hınçaklara zararlı değildir. To mayan ve Parsik şahıslarma müte veccihtir. Ben müdahaleyi muvafık bulmuyorum... Biltabi ben de herhangi bid müda- dahaleye kalkışmadım. Tomayan bu işe bizi (sevketmek istiyordu.. Nitekim fâç mektubu ih . İtiva eden bir mektub göndererek di- yordu kit “Şu mektupları manidar bulu- rum, Bunu biraz Aronyanların İ- Jettiklerine işarettir. Mektup larda imza yok. Rümuzat vardır. Düşündüğünüzü süratle bildirini; Ilmçak muhaberatına birer vesi ka mahiyette olan ve Hınçakların aleyhine birer delil olarak kullanır” İrosun müdahalesi ile İş biraz sürilan bu mektupları birer birer ok'r Vİ, Tema öy etti vw rciyan, kün bulmuş, Tomayan çeteyi çek” meğe mecbur olmuş. Çünkü Ando” Reştuni “çeteyi faaliyetten geri çek mediği takdirde teşekkülden ayrla” <ağını ve bunun Hınçaklar için bü- yük bir tehlike olacağını, kati sw telte söylemiş, Andon Restuninin bu müdahalesi de Araronyan cemiyetinin kendis” tarafından kurulmuş olması ihti- malini kuvvetlendiriyordu. Runer Çevahirciyanın bu büsusta! Ieasını çak değrü bulmuştum. Diyor duk Andon Reştuni ve Tömayan bir * İip üzerinde iki cınbaz vaziyetinde dirler. Andon daha muhteristir, ken iduk!, Hüsnü niyetimden midir, saflığım dan mıdır, nedir. Ben “bu: mektup liri hakikaten Araronyan:' ceroiyeti muhaberatı olarak telâkki etmiş ve son mektubu cidden o mühim bul muşlum. Noktai nazarımı 'Ropen Cevahirciyana söylediğim zardan güldü, — Aldanıyotsun, dedi. Bu mek tuplar Araronyanlara âit değil bir zet Hınçaklara aittir. Ve burana bahsedilen şeyler de Hıçak teşkv'â. nâ taallk eder. (Devami vaj KAHRAMAN HAYDUT Satılık beygir İstanbulun kenar mahallelerin- deki dar sokaklardan birinde eski bir evin kapısında el yazısiyle (Satılık beygir) ilânı vardı. Bura- ya girilince evvelâ taş döşeli bir avl, avlıda dolaşan tavuklar gö- rülürdü, Sonra, üzün bir çubuk içen bir adam meydana çıkar, s0- rardı; — Beygir için mi geldiniz? , Ve siz, gösterdiği hayvanı tet- kik eder ve dişlerine bakarken, taşral: şivesiyle beygirin meziyet” lerinden bahsederdi. Nihayet pa- zarlığa girişilir ve bir hayli çe kiştikten sonra söz 150 lirada ke silirdi., Bu, tabi pek kârlı bir işdi. Çün- kü bu sırada 300 liradan aşağıya beygir almak kabil değildi. Taşrak, sizden aldığı 150 lira ya mukabil bir kâğıd imza eder- ken, hayvanından pek büyük bir teessürle ayrıldığını söylerdi. Henüz ilk köşeyi dönmeden, kı- sa boylu, biçimsiz bir adam arka. n#zdan koşar, bağırırdı: — Bayım, bayım., — Ne var?. — Bu beygiri aldınız ama, dik- kat etmediniz gâliba.. Kördür... — Kör mü? Bu iddiayı hemen tesbit edersi" niz ve maalesef pek doğru oldu. Hunu görürsünüz.. Beygir tama- men kördür. 'Tabit, kızarak he men döner, taşralıyı yakalarsınız. — Bu beygiri istemem, kördür., Kör beygiri ne yapayım? Fakat taşrak bu sözleri kat'iy- yen dinlemez. Muamele muntü zam bir surette cereyan etmiştir. Hayvanı muayene ettiniz, gördü- nüz, aldınız.. Eğer şimdi işinize yaramazsa kabahat onun mu?, Bu vaziyet karşısında tabii daha ziyade kızar, bağırırsınız. Polis komiserine gideceğinizi söjlersi- niz, kanundan bahsedersiniz. Fakat, taşralı ayni lâkayd tavır. la cevap verir? — Ne yaparsanız yapınız. Ben size beygirin açık gözlü olduğunu söylemedim kil. Bu pahalılıkta kusursuz bir beygirin 150 Hraya YAZ satıldığını nerede gördünüz?. Bu tarzda bir müddet kavga et- tikten sonra taşralı yavaş yavaş yumuşar; beygizi geri almağa razı olur. Fakat şu şartla ki, ver diğiniz paradan hiç olmazsa 25 li- ra tenzil edersiniz.. Sizde işin içinden bu kadar zararla sıyrıl- maktan memnun, 12$ lirayı alarak dışarı çıkarsınız.. Dışarıda gene ayni kısa boylu adam sizi yaka, lar; — Bayım, size iyilik ettim. Bü- yük bir belâdan kurtardım. Bu nun mükâfatı yok mu?, Der. Bu talebi pek haklı bulur. Eline iki lira sıkıştırıtsmız. Bu fena sergüzeşt, fırıncı Bay liyasın başıma gelmişti. Adamca- fiz, eski müşterilerine ekmek tev- Hi için bir beygire mubtaçtı, FL rınına dönünce, vak'ayı usta Ö- ere anlattı, Ömer saf bir adam değildi. . — Bu galiba bir hile; dedi, iki herif anlaşmışlar.. Beygiri haftada bir defa satsalar, ayda 600 lira € der. Tabii bizim yaptığımız işden çok kârlı., Ömer, biraz düşündükten sonra şu teklifte bulundu: — Bana yarın 150 lira ikraz €- diniz ve bir saat izin veriniz. 27 liranızı getireceğim. Tabii bana küçük bir bahşiş verirsiniz. Ertesi gün Ömer usta, taşralı- nın evine gitti: — Satılık bir beygiriniz var de. Zü mir. Ve, bir gün evvelki pazarlık ay- nen cereyan etti, Meamafih OÖ mer usta daha inatçı olduğundan Beygiri 125 raya satınaldı. Sonra, çıktı, yavaş yavaş yürü- meğe başladı. Arkadan gelecek olan küçük adamı bekledi. a Adam, soluya soluya koguyor- uz — Ne var? , — Satın aldığınız bu beygir kördür. . AN: Hikâyeci — Peki, ne olacak?. — Ne mi ölacak?, Kör beygir işinize yarar mı? Size iyilik olsun diye söylüyorum.. — Teşekkür ederim, azizim... Zarar yok, kör olsun! Küçük adam şaşırmış kalmıştı, Ömer usta yavaş yavaş yoluna de. vam ediyordu. Bir iki saniye sen- ra vak'adan haberdar olan taşrak da arkadan koşuyordu ş — Bayım, beyım.. Yanlışlık ok du, bu beygiri satmak istemiyo dum. Satılacak beygir başkaydı. Bu beygir işe yaramaz, fakat bana lâzımdır, geri alacağım., — Kabil değil, bir kere sattınız, Ne pafayı alırım, ne beygiri veris riml. — Biraz eve gelir misiniz, size anlatırım... — Evet gelemem.. Burda pek. âlâ konuşabiliriz. 27 lira kazanı yorsunuz.. Herkesi dolandırıyor" sunuz.. Ben 125 raya aldım. Şimdi arzu ederseniz 175 liraya satabilirim. , Taşralr kızdı, Parayı vermekten se beygiri terketmeğe râzı oldü- ğunu söyledi.. Ayni zamanda €e4 bindeki paraları çıkarmağa uğra. şıyordu, Adamın 165 Hrası vardı. Üstünde başka tek meteliği yok» tuy Ömer ustat — Ya arkadaşınız, deği, “o da bu satışlardan istifade ediyordu. Zarara onun da işirak etmesi Ji“ zn! Küçük adam teplerini çevirdi ve beş lira çikarabildi., — Peki ama, bütün bu paralar 170 lira ediyor, Ben 175 Jira isti yorum. Kabil değil aşağı vere- mem « Taşralı, beygirine muhabbetle bakıyor ve gizli ceplerinden $li. ra çıkararak parayı tanyamlıyor- du: — Meğer siz benden daba kur. nazmışsınız 11. HİKAYECİ KAHRAMAN HAYDUD 231 İİ, ğ ji / ie 7 / li : # Piri İ yn 4 # zi ; H 240 Mi bi usulu uslu takip etmelisiniz. Size yeminle söyleyebilirim ki yarin annenizin sarayında bü” yük bir emniyet içinde büluna- caks nız.. On dakika sonra, bu. yaya dönünce sizi hazır bulmalı- yım... Sandrigo bunları söylerken, Biyankanm kaçıp kurtulabile- ceği bir pencere veya buna ben- zer bir yer bulunup bulunmadı. ğım anlamak için etrafına ba- kındı,, Böyle bir tehlike göre- meyines Biyankayı (yalnız biraktı.. Şimdi ne yapacaktı? Bu adamın bir çok noktalardan ya” lan söylemediğine inanmak isti- yordu. Muhalefetin faydasız olduğu na kükmediyordu. Yalan söylü- yorduysa, ismetini muhafaza ct- mesi lâzımdı. Yatağından fır lağı, İlk iş olarak küçük bir hançeri koynuna yerleştirdikter. sonra sür'atle giyinmiye başla- dı. On dakika sonra Sandrigo ha. bersizce kapıyı açtı. Biyankayı giyinmiş görünce, dudaklarında korkunç bir tebessüm belirdi: — Benimle geleceksin de- mek? diye sordu. Biyanka gene ümitsizliğe ka- pilarak bağırdı: — Jöana! Juanal. Haydut tekrarladı; döndüğü zaman onun bayılmış — Boşuna gayret.. Tuana bu rada değil... Size şiddet göster- memi mi İstiyorsunuz. Size bunu yapmak salâhiyetinde bu. Tunduğumu da kat'i olarak bil. dirdim sanır, Çaresizdi: — Sizinle geleceğim! diye bil- di. Haydut boğuk bir sesle vap verdi: — Işte göyle.. Şimdi, iki gözü iki çeşme, gece gündüz ağlayan bir annenin namuslu kızı öldu- ğunuzu anlattınız. © — Yürüyünür... Sizi takip e. diyorum. Sandrigo genç kızı kolundan tutarak sürükledi. Az sonra bahçeye çıkmış bulunuyorlardı.. Arabanın yanına geldikleri gıra- da Sandrigo genç kıza: — Bininiz, dedi. Biyanka arabaya atladı.. Sand- rigo da yanma oturdu. Dizgin” leri eline aldı ve yola koyuldu lar, İki saatlik delice bir sürat. ten sonra sahile geldiler. ce İhtiyar gemici, arabayı gös rür görmez bağırdı; —Az daha gecikseydin be- ni burada bulamazdn! Sanârigo gemiciye cevap vers medi,. Yere atlıdı. Genç kıra hatırlıyordu: — Senin zevcen olmak İste- rim, .Çünkü sen çok güzel bir adamsan, .Evlenelim.. Seni ta kip ederim.. Sen nereye gidersen giderim.. Sandrigo o gün, kendisini sık- mak, sıkıştırmak İstemiş fakat o kaçmış, odasına kapanmıştı. Ertesi günü evden ayrılan Sandrigo her Venediğe gelişin- de eve uğramaktan geri kalma. mış, kendisine musallat olmuş- tu. Juana evlenmeden, namus. Ju kalmak azmindeydi ve böyle ce bareket etmişti. İşte ondan sonra İskala Bri- no yakalanmış zındana atılmış, Sandrigoyu da göremez olmuş- ta, Onun Juana üzerinde bıraz. tığı bu ilk tesir pek derindi. O günden sonra hep Sandrigoyu düşünmüş, onun kendisini sev- diğini bir gün gelip kendisiyle evlenmek istediğini söylemesini beklemişti, İşte bu gün gelmiş, fakat ona mecburen ; — Evet, bir âşıkım var! Onun evinde oturuyorum, diyordu. Sandrigo oturduğu yerden kalktı,, Gözleri açılmıştı; — Yalan söylüyorsun, Juana! diye bağırdı. Sen burada âşu ğınla berber değil, sabık Vene* dik Cumhurreisi Kandiyano ve şükmeşrep Emperyanm isıziyla birlikte oturuyorsun. Juuna etrafına balandı.. Sev« diğini öldürecek bir silâh arıyor du., Sandrigo genç kızın bakış. larından kötü fikrini anlamak- tı. geçikmedi.. Omuzlarnı kal dirdı, Karanlık bir sesle ilâve etti: — Bilirsin ki benim dünyada iki tek düşmanım var. Bunları iyi tanırsın. Sana İsimlerini söylemekte mabrur görmüyo. Tum. Sen beni dinle, bana küçük Biyankayı teslim et. Ona hiç bir fenalığım dokunmıyacak ... Yaltız onu alıp Venedikte otu” ran annesine götüreceğim.. Bu projelerimin esasını teşkil eder.. Beni dinler de bunu yaparsan sen de benim zevcem olacaksın. Seninle birlikte gider Venedik. te evleniriz.. Kararın ne?. — Ne kararı? Ben sağ oldulr- şa Biyanka buradan bir tarafa çıkamaz. — O halde muhalefet ediyor sun. — Evet.. — Hani beni sevdiğini söy. Tüyordun?, t — Evet. | ye ” Bandriga moraran dudakları Arasından iedi; — Ne yapayım, sen böyle İs“ tiyorsun!, en

Bu sayıdan diğer sayfalar: