18 Şubat 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10

18 Şubat 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yazan: H. Hill NSANIN en çök canmı :r kan şeylerden birisi de hiç b... nediği bir istasyonda tren- den inmektir, Sıcak bir yaz günü saat dörtte Nortomptorşir kont- Yuğu içerisinde Kingsuton istatyo. Bunda trenden indiğim sırada böy- Je düşünüyordum. Buraya Şevind imzalı bir telgrafla çağrılmıştım. Telgrafla beni niçin çağırdıkla- rna dair tek kelime bile yok- tu, İngiliz kontlukları salnamesine seri bir bakış Şetvenid ailesinin Nortamptonşir kontlufunun en zengin ailelerinden biri bulundu- ğunu ve bugün bu ailenin en yaşlı adamının 190) da doğmuş Lar. rans Şetvind olduğunu bana öğ retmişti, Bu zat Üç sene evvel Eyelin N>- vil isminde İrlandalı bir kız ile evlenmiş bulunuyordu. İşte beni güğıran adama dair bütün öğren diklerim bundan ibaretti, İstasyonda bir tek memur var; fakat bu memura geleceğimi haber vermişler zahir. Çünkü ben iner inmez koştu, çantamı elimden ald: ve beni istasyondan dışarı çıkardı. İstasyon kapısının karşısında za rif bir otomobil duruyordu. Kıran. ta şoför beni görünce hürmetle se” lâmladı ve efendisinin beni bekle: mekte olduğunu çok nazik bir ta- vırla bildirdi. Takriben iki kilometrelik bir yol gittikten sonra muhteşim bir par- kın önüne geldik. Asırlık ağaçlar. Ja gölgelenen geniş bir yolun ni. hayetinde, Priyöre isimli eski ika- metgâh, basit, fakat zevkli ihtişa- miyle görünüyordu, Beni getiren otomebil büyük kapının önünde durdu, o vakit ne kadar sabırsizl#la beklenmekte olduğumu anladım. Araba durur durmaz bir hiz- metçi atıldı, kapıyı açtı ve kendi. sini takip etmemi rica etti.. Duyar- arı kararmış meşe kaplamalarla örtülü bir holden geçtikten sonra, zeminine kalın halı serilmiş olan bir koridoru bir ucundan öbür u- cuna kadar yürüdük. Orada uşak bir kapının önünde durdu ve kapı- yı yavaş yavaş vurdu. Bu vuruşa hiç bir cevap alama- dık. Az gönra da iki kişinin konuş. masını andıran hafif bir ses işittik. Uşak bir daha kapıya vurunca içeriden bir ses haykırdı: “Giri niz), Bu sesle beraber içeride hız- k bir yürüyüş oldu ve uşak daha elini kapının tokmağına dokun- durmağa vakit bulamadan kapı kendi kendine açıldı ve gözümü- zün önünden garip bir mahlük geçti, sıçraya sıraya o yürüyerek koridorda uzaklıştr. Bu mahlükla ilk karşılaştığım dakikada boyuna bakarak bunu bir çocuk sanmıştım. Fakat on, 'on iki adım attıktan sonra dönüp arkasına bakınca yü. zünü gördüm ve ilk tahminimde aldandığımı anladım. Karşımda bulunan çehre, muntazam çizgili, siyah kıvırcık sakalir ,otur yaşın” da bir adamın yüzü idi. Bu adam kambur ve cüce olduğu için ken- disini bir çocuk sanmıştım. Bu kâdar kısa boylu bir adamın ağzından çıkışına hayret edilecek kadar gür ve kuvvetli bir sesle suratıma haykırdı: — Bana yengemi bulunuz; yen- gemi bulunuz, Şayet bulamazsa- nız bir daha gözüme görünmeyi. © Madam Şetvind ortada yok! NCE parmaklı, vücuduyla nisbetsiz surette büyük ellerini sallıyarak süce tekrar yü- tümeğe başladı ve koridorun dö- nemecinde kayboldu. Hizmetçi, kapının önünden çe- kilerek bana yol açarken bir ta- #sitan da kulağıma fısıldryordu: — Bu, efendimin kardeşi mös yö Ottodur. Her halde farkın: varmış olacaktınız. Hemen daima sinirli ve heyecanlıdır. mez böyle düşünmüştüm. Fakat daha uzun düşünmeme imkân kak madı, karşımda başka birisi belir- di. Bu adam uzun boylu, çok gö- zel bir adamdı, Sakalı o mlüstesna olmak şartiyle » çünkü bu adam sadece bıyıklı idi . yüzünün bütün çizgileri bir az evvel karşılaştığım adamın çizgilerin benziyen birisi. Bunun ağabey, yani ev sahibi ol duğunu anladım. O da çok heyecanlı ve çok sinir- li görünüyordu. Fakat kendisine daha fazla hâkim clabiliyor, his- lerini daha iyi saklayabiâyordu. Bana: — Lütfen oturunuz (mösyö Zambara, dedi. Fakat kendisi ©- turmadı ve odanın içerisinde aşağı yukarı dolaşarak sözüne devam et. ti: — Size müracaat etmeği zaru ri gördüm. Çünkü anlaşılmaz işle- ri halletmekte büyük bir şöhreti- niz var. Size şimdi anlatacağım mesele bana çok Iztırap veriyor... Size vak'ayı anlatırken kardeşimin de burada bulunmasını çok İster- dim. Fakat bu iş zavallının sinir. lerini bozdu. Onun için kendisini burada kalmağa mecbur edeme dim. Sordum: — Mesele neden ibâret?. — Karım geçen akşam izahı mümkün olmıyan bir surette kay- boldu, Durunuz, vak'ayı size ol- duğu gibi anlatayım; Üç seneden- beri evliyiz. Karımla çok güzel an laşıyor, çok güzel geçiniyoruz ,... Aramızda din ihtilâfından başka hiç bir ihtilâf yoktu. Karım İr. İlandalıdır, Ve bütün İrlandalılar gibi katoliktir tabi, .Fakat din a İ kidelerine çok bağlı olmadığı için benimle evlendikten sonra protes- İ tan olmağa muvafakat etti, Bi suretle aramızda hiç bir ihtilâf kalınadı. Her sene Londrada geçirdiği- miz yaz mevsimi müstesna olmak üzere bütün hayatımız burada ge- ii Evvelki akşam Çiftçiler Birliği tarafmdan verilen bir ziyafete bulnacaktım.. Gündüz karımı bi. raz soluk çehreli, yorgun gibi gör düğüm için bu ziyafete gitmemek ve bir mektupla itizar etmek iste- dim, Fakat o buna raz: olmadı. Ev- de yalnız kalabileceğini, kardeşim Otta ile oturup konuşacağını söy. ledi. Saat altı buçukta evden ayr” 'dım., Karım otomobilim kaybolun caya kadar beni mendiliyle selâm- Jadı. Taşrada bu resmi ziyafetler çok uzun sürer, $inaenaleyh eve döndüğüm vakit saat biri geçiyor- du, Böyle geç kaldığım akşamlar, karımı rahatsız etmemek için ge. seyi ayrı bir odada geçirirdim. Bu oda müşterek yatak odamıza biti- şiktir, Sabahleyin karımın oda hiz- metçisi telâşla bana geldi. (Ha nımı oğaşmda değilmiş, yatak bo. zulmamış, yalnız yorgan üzerine birisi uzanmış gibi hafifçe çök“ niş... Derhal ürperdim. Bütün evi, sonra bütün bahçeyi araştırdık, *arat hişbir şıy bulamadık. Yak uz karımın gitmesi isin hiçbir se- bap olmayan bir koridorun tâ ni. hayetinda, karıma ait bir toka var” dı, Ben de cücenin sözlerini işidir, işit) Bu vaziyet karşısında derhal şehrin polisine haber verdim. Fa- kat buraya gelen polisler evin ö- nünde İnan havuzu aramak lü, zumundan başka bir şey söyleme diler. Havuzda yapılan aâraştırma- lar da tahminim gibi hiçbir netice İ vermedi, Şetvindin yatak odasını görmek isterim. Fakat bundan daba evvel oda hizmetçisine bir kaç sual scr- mam da faydah olur, a Ey sahibi hizmetçiyi çağırmak için zili çalarken aklıma birdenbi. re bir fikir geldi. — Her sene yazın Londrada kaldığınızı söylüyorsunuz. Bu gün Haziranın 23 ü olduğuna gö- re tamam yaz mevsimi içerisinde bulunuyoruz. Niçin şimdiye kağar Londraya gitmediniz? | —Karım cemiyet hayatından hoşlanmaz. Kırların en güzel mev simi şimdidir. Bir müddet daha burada oturalım demişti, — Madam Şetvind'in son gün. lerde vücutça rahatsızlığı veya neş'esizliği var mıydı?. — Hayır, karım bilhassa son günlerde çok neş'eli ve çok sıh” hatli idi. Hattâ evlendiğimizin ilk zamanlarında oçocuğu olmadığı için üzüldüğü halde son zaman larda bu üzüntüden de eser kal. mamıştı, Resimli kitap U sırada kapı vuruldu ve Madam Şetvindin oda hir- metçisi içeriye girdi. Ona kısa su- aller sordum. Hanımının o akşam halinde bir gayri tabillik olup ol. madığını öğrenmek istedim. Gayet kat'i bir ifade ile “hayır, dedi, — O gece madam ziyaret kabul etti mi? Yahve' utad meşyatele- tinden hariç olan bazı şeyler yaptı mı?. — Hayır, madamın gece ziyaret kabul etmek âdeti değildir. Ma- dam mösyönln bulunmadığı her zaman olduğu gibi mösyö Otto ile yemek yedi.. Bundan “sonra salon- İda piyano sesleri işittim. Bir arâ- madama bir şey sormak için sa. ona gitmiştim. O vakit madam, mösyö Otto ile beraber resimli bir kitaba bakıyorlardı. Saat on bu- çukta mağdâmın yatak odasının zi- Ji çalmdı, Çıktım, Attık bana ihti yacı olmadığını, gidip yatabilece- ğlmi söyledi. Ben de gidip yattım. — Madam yatak odasında hangi elbisesiyle bulunuyordu?. — Yemekte giydiği elbise ile... Bu elbiseleri sabahleyin odasında bulduk.. Odasmdaki elbiselerden yalnız mavi bir tayyör eksik. — Odasındaki eşyadan manto, şapka, ayakkabı eksik değil mi?. — Hayır, ,Hepsi tamam.. To. kası koridorun ucunda bulunan kundura madamın dün akşam aya” ğında idi... Hizmetçinin isticvabını bitirdik- ten sonra mösyö Şetvinde dön. düm ve: — Şimdi isterseniz madam © dasına < gidelim, dedim. Bu i kadının İfadeleri çok dikkate de- Zer. Zira madam Şetvind'in akşam , elbiseletini çıkarıp bir tayyör giy. miş olması anormal bazı hâdisele- rin cereyanımı anlatır. Bu, mada- mın d şarı çıkmak niyetine de de Jâlst eder. Fakat her halde git- ' mek İstediği yer çok uzak değildir. Evin içetisini iyice aradmız de. ğil mi? Ev sahibi tekrar teminat ver- di: İ — Aramadığımız hiş bir yer kalmadı.. Bur? emin olabilirsiniz. Bü sözleri söylerken (o demir İ geçtiğim hole tekrar gelmiştik.. Ora'an merdizenle birinci (Okatr Birinci katta biri sağa di- a giden iki koridor vardı... sollaki Kor'ora cant ve hir kyr azarak ban! geniş bir yatak odasına scktu., Burası çok şik ve çok zevkle döşenmişti, Dua kitabına vuran ışık?! Bir günlük zabıta hikâyesi — İşte, dedi, Eşya olduğu gibi duruyor, hiç bir şeye dokunulma- ması İçin gayet sıkı emirler ver- dim, Yatağa yaklaşınca hizmetçinin doğru söylediğini gözlerimle gör düm. Yorgan açılmamıştı. Fakat yatağın ve yorganın Üzerinde bi. risinin uzandığını gösteren hafif bir çöküntü izi vardı. Başucunda ki masa üzerinde, sonlarına doğru bir sayfası açik bir roman, dörtte üçü yanmış, renkli bir mum ve kıymeti; bir çok yüzükler dağınık olarak duruyordu. — Madam Şetvind mum ışığın» da mr okur? diye sordum. — Evet, elektrik ışığı gözlerini çok yoruyordu. — Bu mumun uzunluğunun ne kadar olduğunu ve hangi saatte yandığını bana söyleyebilir misi- niz, Mösyö Şetvind, benden evvelki araştırmalarda bu hususa dair iza- bat almış olduğundan bu suallere cevap verebildi. Mum, şamdana vaka' akşamı dikilmişti. Oda hiz metçisi odaya girdiği vakit mum henüz yanmamıştı. Binaenaleyh, mağâm, mumu hizmetçi odadan çıktıktan sonra yani on buçuk ile oh bir arasında yakmış olacaktı. Bunları öğrendikten sonrü; — Güneş sabah saat beşe çey- tek kala doğuyor, dedim. Bu mu. mun en az beş saat yandığı mu- hakkak, bundan madam ortalık iyice aydınlandıktan sonra bu ©- dadan çıktığı neticesine varıyo - men değilse bile kısmen biliyordu. Çünkü bu romanı ağlebi ihtimal w- yanık kalmak için okudu. Sabaha kadar soyunmadı.. Sabhlaeyin a- lelâcele elbisesini çıkardı, gırtına #üklerini çıkardı. Bakınız mendili masa Üzerinde. Şu halde madam buradan tekrar gelmek arzusiyle çıkmış bulunuyor. Çünkü kaçmak istiyen bir kadın yüzüklerini, bil- hassa mendilini bırakmaz. Bak:. nız sokak kunduralarını da giy- Memiş... Bundan sonra kundura tokası- Bn bulunduğu yere gittük. Bura ya gitmek için büyük merdivene kadar gelmek, diğer koridorun u- cuna kadar yürümek, daha dat bir koridora sapmak lâzım geldi. Bu suretle, bir kule içerisinde bulu. aan ve eski manastırın ibadet ye- rine inen eğri böğrü taş merdivene geldik.. İşte toka bu merdivenin ilk ba- samaklarında bulunmuştu. Mösyö Şetvind ştokanın bulun duğu noktayı bana göstermek için sğilirken ahenkli bir org sesi işit- tim.. Evvelâ hafif hafif işidilen bu ses, bir müddet sonra bütün kule. yi doldurdu. Mösyö Şetvind izahat verdi: — Kardeşim eski kilisede org çalıyor. Zavallının orga ve musiki 7e karşı derin bir ihtirası var... yorulmadan, bıkmadan günün bir şok saatlerini kilisede geçirir, — Toka burada bulunduğuna göre madamın buradan (o geçmiş olduğu anlaşılıyor. O halde kilise ye inelim... Kiliseye girdik. Hakikat anlaşıldı İLİSE binanm <diğer ta raflarına hiç benzemiyor» du. Burada hiç bir şey değişme mişti, Tam bir kurunuvusta kilise. si, Hez taraf bomboş. Yalnız orgur bulunduğu parçaya halı serilmi! ve bir kaç iskemle konmuş. Etrafı sür'atle gözden geçirdik Şen sonra orgun yanıma kodar iler. sdim.. Buralarda şüpheli biç bi jey yok: Orgun üzerinde açık bi aota mecmuası duruyor. Kambur “özleri mecmuada Mendelsonur *Tarş Nüpsiyalım çal yor. Biraz daha yaklaştım. .O vaki gun üzerindeki şeyin bir not mscmüağı değil, bir dua kitabı o! duğunu asladim., Kambur, çaldığı parçayı ezber- den çalıyor, yalnız arasıra tıpkı saldığı parçayı takip ediyormuş gibi kitabın sayfalarını çeviriyor- Ğu. Hiç bir şey fatketmemiş gibi geriye çekildim.. O vakit Otto tek rar kitabı karıştırdı ve bir matem havası çalmağa başladı. Bu hare“ ketin mânası neydi? Acaba kam- bur, beceriksiz bir hareketle bu kitaba bir ncta mecmuası mânası verdirmek ve benim onu tetkik et. meme mâni mi olmak İstiyordu?. Ve neden esrarengiz bir hâdise- nin ferdasında org çalıyordu ?. O vakit hatırrma bir oşey geldi; O da hizmetçisi kamburun madam la beraber resimli bir kitaba bak- tıklarını söylemiş idi.. Binaenaleyh müsait bir fırsatta kiliseye yalnız başıma gelmeğe karar verdim. Biraz sonra mösyö Şetvind, bit- kin bir halde olduğunu ve bütün gün hiç bir şey yemediğini söyli- -İ yerek biraz birşey yemek için müsaade istedi, Ben yemek salo- nu civarında biraz bekledim. Az #onra gong vurdu, Ve kiliseden çıkan Otto da yemek odasına gir- di, Ortalık he- Sayidikiidetr:: Derhal “etkiyi ruyordu. İlk takhminimde aldanma" muşun.. Bu bir dua kitabıydı.. Say. falarını çevirdim. Eski ve güzel basma resimlerle süslenmiş bir dua kitabı. Son yaprağa geldiğim ve kapağın içini gördüğüm vakit doğru yolda yürüdüğümü görerek titredim, burada Cutik harflerle şu yazı vardı: “Ey mukaddes pirimizin lütfu na nail olmak istiyen kadın veya erkek, kim olursan ol., Aziz Alban yortusu günü sabalı saat beşte bu. raya gel, Mihrabn karşısında bulunan orta rahle üzerindeki du- ay: iki defa oku.. Ve sana emrolu” nan şeyi yapı, Derhal cebimdeki takvime bak- tem.. Aziz Alban yortusu hazirâ. Min 22 sine yani tam vak'a günü ne rasgeliyordu. Esrarın yarısı anlaşılmıştı. Şimdi madam Şetvindin miçir sabahleyin erkenden kiliseye gel diğini öğrenmiş bulunuyordum .. Bu dua kitabını karıştırırken $0- cukluğunda aldığı katolik terbiye. sini Bat rlamış ve pirin Jâtfuna na- 1 olmağa karar vermişti... Fakat Dundan sonra neler cereyan etmiiş, ve kadın ne emirler almıştı?. Bu işüş Ottonun rolü neydi?. Tabi derhal mihrabın karşısındaki or” *a rahleye yanaştım., Râhlenin ü- zerinde bir dua kitabı vardı. Yal. nız bu dua kitabı öteki rahisler- leki kitaplardan farkkıydı.. Dualar sayfanm yarısına yazılmış, diğer yarısı boş bırakılmıştı. O vakit es- 'i zaman keşişlerine dair işittik- Ierimi hatırladım. Bu keşişler çok yaman adamlarımş. Altın ara. makla uğraşırlarmış ve bu yüzden simya ilminde bir hayli ileri git nişler. Bunları dişünürken bu bo alan yerlere görünmiyen bir mü skkeple bazı yazılar yazılmış el ması ihtimali de aklımdan geçti . Bu yazıları okuma” üzere bi İ are aramağa başladım. Kendi kendim: şu sali s0 Tams Niçin kitab buraya yört” günü sant beşte gelinmesini İsti. yor? Suale cevap vermek için mıştı. gittim.. Dua kitabe ayni: yerde;dur larını da hatırladım . Artık kilisede işim Ertesi günü beşten evvel öğrenmeme de imkân macnaleyh kiliseden “m Çeviren! Muzaffer ee ESEN puslarar cebimden gıkardım. pi senin şimalini, cenubunü, garbını tayin ettim. ve? Yaz saatiyle sabah (#88175 güneşin tam karşıdaki cân vuracağını ve buradan giri o ğin doğru mihrabın hard ta rahle Üzerindeki dus # şarpacağını hesap ettim. Ve a kit, kâğıt üzerine gayi pirto mahlâliyle yazıda rın göze görünmedi menekşe renğindeki çen güneş ışığıyla meyda “E yokti alen kardeşin yemek yediği p dim. Büyük kardeşe hitab » kat göz ucuyla küçüğüne karak; — Lütlen benimle dar gelebilir misiniz? JÜT gf gun üzerinde bulunan de bi delâletiyle barı şeyi” dim, santyorum., de Bu sözler kambur üzeri rip bir tesir yaptı. Bona ağ rarak ve bir deli gülüşiyi — Dostum, geş kaldın " Ben de bir geyler biliyor" kat size söylemem, ayi ee git Sonra başını masayf rak kendi kendine #Ö” başladı. | A Şetvind'i kiliseye göt di de şündüklerimi anlattım. doğr Tire v sabah güneş doğar rar kiliseye gittik.. doğru çıktı. Güneş tamâ” tabının Üzerine vurmu$tğ” tabın boş kısmında şu dört yazılıydı * Sola yürü, sağa sap, yalvar, — Şimdi ari Sola doğru yürüdük * 3 vakit karşımızda resmi oyulmuş tahta bi” &. Elimi 'bu - Jevban gezdirir gezdirmez leri den oynadı ve daracık meydana çıktı. Bu daracık nin bir duvarına dayalı” binde de kırk sekiz 48â* ranan kadı uzanmış i Vaktinde yetiş” e” ADIN ölmem» K yılmıştı.. Onu kolay oldu. Artk vaka'nın di anlamak pek güç değil şalmak için hemen seye giden kamvur on bir tesadüf eseri olar” si kumuş, sonra da hü“ mişti, Yengesini çil” pi seven, fakat ham den bu aşkın redol min olan ve ağabeyi surette kıskanan Şa bozuk asabınnı, yarı Lu siyle, yengesini el renin ei 2 ğa karar vet o” BUM için de bae geninin dink zanlndiz ei “ k AĞA “ g & AN miş, ona budua b d nış, kadın da #erf sa tusu günü dus vii Londraya gitme” vas Me 22 Haziran s8 o “liseye girmiş. Y sürün sizin resmine ücreden içeriye çir yi karşı mii yaf Ya) gereği ; den kamkar derhal he nış ve kağnı İ Wi Biz içeri girdiğine ' tadın ayrılır da bağır. e işiairiz diye bol bol”. gürültülü org gali

Bu sayıdan diğer sayfalar: