6 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13

6 Mart 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 MART — 1939 Cek gözlü /ypat Nakleden: FP. K. Keki kendime kazıyordum. Bu va, | fak oraya gidiyor, bir kadeh yuvar. | — Hayır. Borcum yok benim. Pa- Byet son derece gülünç değil miydi? yi Ve temiz kızcağız benim kont tedriiç olduğumu sanazak kendisi- e olmamır istiyor, düşünceleri. anlatıyordu, Ben kont ha! ta hususta Şikago (o zabıtasının be sorulsa netice lehime olmazdı. dir lik, şantajcılık, hattâ defa Şikagoda altı yaşında bir Yapmıştır. İngiltere zabıtası beni bir kaçak İ N meselesi yüzünden arıyor. | ra ada, kalp para basarken az 4 yakayı ele veriyordum.Güçbe- dum, Hirszlık yaplım ve adam öldür- : Şanghayda hirsizlik maksadı. iy girdiğim için beni boğma- | bir Çinliyi... am manasile bir serseriyim; köy a Sıkan genç bir Amerikalı... Tab ! Ç fena bir adam değilimdir. Fakat Me dünyada kimsenin ihtiyacı yok görünüyor. Hiz. bitime ihtiyaç yok. Gerçliğim.! Mer beyhude, hiçbir ticari kıy- | Yok! Bu vaziyette ekmeği nasıl *tmeli? Mümkün mertebe baş. Mama fazla fenalık yapmadan de- iç 9 Du zavallı küçük, beni zen. ai kibar sanıyordu. Peşinden yelişmeli ve hepsini ona an. iyim belki... Fakat niçin her anlatmalıydım? Ne lüzumu ediz Şimdiye kadar o hayatrma mai Şimdiye kadar hayatıma dair ME masal uydurmuştum? En mü mz yalanlarıma bile inanı- taç İçin hiçbir gayret sarfma muh- Olmadım bu sefer, halimden w ordu. İlk defadır ki utanma * hissi duyuyordum. allakikati birden gördüm; . Belli küçüğe Aşık olmuştum! Ye İ Bu beni güldürdü. Ben mi ki ? Hayır bu olamazdı. Hal Onuz siktim, amda ayak (sesleri işiterek a Sizi arıyordum aziz kont. Ge, yi bir şey göstereceğim. a, Bözlü müstetiziyane beni sü Bizi gelin benimle beraber... deyi Kaçmağı düşündüm. Fakat tire vazgeçtim: 'Tek gözlünün ye- ha Bözünde öyle bir meydan oku. ağ en vardı ki korkmuş görün: — Ga yediremedim. ğe Bana ne göstere mg Gözünde zalim ışıklar pa. Miz yp endiye kadar hiç görmediği: Yönt Manazra sizi bekliyor azi? taağımmdan korkuyormuş gibi Yapıştı ve otele doğru âdeta . rutubetten terlemiş ka- bir koridordan geçilerek gi. bir yeşil çuha örtülü büyük Yaa Eahzenin ortasını kapla ke ında genç ve İhtiyar di. Kanye 7 bunlar dilenciden başka LN 'dı » mıtsanm etra, Say r, sessizce bakara Yorlandır. Ben bakara *n oynadım. Dünyanın ha kumarhanelerinde bakara ha Sİ gördüm. Fakat böylesini| Sörmüş, ne de işitmiştim. Bu a- leri, kinle bakan güz. ei beni dizi kinle m ŞÜZ, Kk iller üzerine oynuyorlardı. | | di Kapı kapı dolaşarak topla- İ «lar kuruşla oynamaktay- | du iş pie mevkiinde Klayl var di u rovelver sağ tarafında, altinda duruyordu. nin bir köşesinde, bir masa | ü Kagin İki gişeler, kiri bardak ve ler göze çarpıyordu. OArads Ada, kumantazi lardan biri kalka. e ladrktan sonra tekrar kumar masa- si başma dönliyordu. Kimsenin ona dikkat ettiği yoktu. Herkesin alâka. s, Klayfın dağıttığı kâğıtlardaydı. Tek gözlü yanı başımda homur- dandı: — Bir parti oynamağı canınız çek miyor mu? Mecbur değilsiniz tabii âziz kont... Çekinmenizi ve iğrenme- kaçıran bir çeteye gözcülük | nizi tabii bulurum. Güldü: — Bununla beraber (itiraf edin ki böyle bir bakara partisi görül. | meğe değeri Masaya yaklaştım. Dünyayı ba na verseler kâğıda e! sürmek iste mezdim, Halbuki ben kumarhazım. dır. Fakat Klayfa karşı oynanır mı? Ben onu gayet iyi tanıyordum. Oynanan partiyi, müteakip parti- yi seyrettim. İğrenç, kirli parmak- larile dilenciler masa üzerinde mete. lik ve kuruşlarla oynuyorlar, kâğıt- lar Klayfın parmakları arasında san ki dansediyorlardı. Tek gözlü bir kadeh rom getirdi. Bir yudumda içtim ve tekrar kâğıt- lara baktım. Biraz sonra onlardan başkasını görmez oldum. Melün kâ. ğrtlar! bu yağlı, kirli oyun kâğıtları- ni elime almak hırsile yanıyordum. Dayanamıyarak istedim. Verdiler. Bir kadeh rom daha! Evet, için oy namıyayım? Ne mahzuru var? Biri- biri arkasma iki kadeh tom daha... Tek gözlüye döndüm: — Yanınızda ufaklık Ovar mi? Bende hiç yok. Hep büyük paralar. — Oynamak İstiyorsunuz öyle mi? Söz Üzerine oynasanıza, Size İ, timat ederler. Beş defa üstüste kazandım. Son- ra... gene kâğıtlar... gene rom; öyle susuyordum ki! Klayf soğuk kanlılığını muhafaza ediyor, yalnız ara sıra tabancalarını okşuyordu. — Bu akşamlık oyun bitti. He. sab görelim, Klayf bunu birdenbire söyledi ve herkes bana döndü. Ben söylendim: — Tek gözlü neredesin? Haydi gidelim artık. — Hesabı ödeyiniz kont. Kaybet- tiniz. 24 ram da yok zaten! Uykum var, U.! yumak istiyorum! — Borcun ne kadar? — Bilmiyorum. Bilsem de ne çı. | kar? Meteliğim yok, — Yalancı! — Yalan söylemiyorum. — Borcun kırk yedi bin kont! Tek gözlü müdahale etti; — Duydun ya kont. f — Bırak beni. Beş param vok be- | nim. Uykum geldi. Klayf tekrarladı: — Börcun kırk yedi bin frank kont. Eğer on saniye içinde vermez” sen seni köpek gibi gebertirim! Hiddetle ona döndüm: — Gel de al bakayım! Dilenciler etrafıma toplanmışlar, beni süzüyorlardı. Klayfın bir işa- reti üzerine üzerime atıldılar. Hep. si birden vuruyorlar, tekmeliyorlar- dı. Yere yuvarlandım ve biraz son- ra aman diledim. Klayf emretti: — Kâfi cüzdanını alıp bana ve. rin. Bravo! Paraları saydı! — Tamam, kırk yedi bin frank. Hesap tamam oldu. Cüzdanını iade edin kendisine... Klayiden başka konuşan yoktu: | — Bahçeye götürün şimdi. Canını yakmayın artık. Yerden kaldırıldım. o Başım bir yere çarptı. Yahut dilencilerden bi- ri vurdu. Bayıldım. frank iL Bayılmak pek âdetim değildir. O zamana kadar bu iş başıma iki defa gelmişti. İlkinde Süveyşte bir vin- İ omuzuma 1. ne e ba sem ere indr te bir siyasi karışıklıkta olmuştu. Kârnımda iki kurşunla beni ölü sa- | şefkatli kaldıranşlardı. Bu baygınlığı ve vu. yandığım zaman geçirdiğim müthiş korkuyu elân hatırlarım: Kutu gibi bir şey içerisinde upu- zun yatıyordum ve kutunun kapa- ğını omıhlıyorlardı. Deli gibi (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD Son dans - Çeviren : İlhan Tanar — Dansöz çok mustarip, mulh- terem valdem, sabahtanberi başı ellerinin arasında, hiç kımıldama- dan oturuyor, Gözleri dalgın, boş- luklarda. Kaç defa yanma girdim, dua edelim dedim, zavallı kız, dua bilmezmişi. oONe müthiş şey ya Rabbit İtikadı yok, günah çıkart- #ağı bile kabul etmiyor. Şu son saatlerinde onu biraz teselli ede- bilmek için ne yapabiliriz, muh- terem valdem, belki oyalanır di- ye hayatuilan bahsetmesini teklif ettim; çevap yermedi,, İçim par- şalanıyor: Bu kadar genç, bu ka- dar güzel, hayat dolu bir insanın ölüme mahküm oluşu çok feci! . Hem de nasıl ölüm! Kurşuna dizi- lerek, delik deşik olarak ölmek |! Kır saçlı, ufak tefek rahibe sö- #ünü bitirince buruşuk, kansız, ellerini koyu kurşuni (elbisesiyle örtülü göğsünde kavuşturdu.. Yu- muşak bakışir açık kahverengi gözlerini baş rahibenin duru be- yaz, ciddi ifadeli yüzüne dikti. Baş rahibe düşünüyordu; Ka- nında çingene veya arap kanı ka- rışık olduğu söylenen bu genç dansöz, bir Fransız babriye zabi- ti olan âşıkımdan çaldığı askeri es- tarı havi evrakı Alınanlara satarak casusluk yaptığı meydana çıktığı İçin kurşuna dizilmeğe mahküm olmuştu. Karardan sonra dansözü manastıra getirerek: — Hükmün iniazına kadar bu- rada kalsın, demişlerdi, belki gü- nahlarını biraz affettirebilir. Hem de hapishanede kalmasından daha ei ml di; tesehi-etmek-mecburiye- tinde oldukları bu dansöze nasıl muamele edeceklerini bir türlü ta- yin edemiyorlardı. Baş rahibe, gözleriyle, karşısındaki kar saçlı hemşireyi süzdü: — Bakalım ,kızım... Her insana yardım etmek bizim vazifemiz, bir şare buluruz.. Beni onun hücresi- ne götürün, . Dansöz, yatağın Üzerinde bağ- daş kurmuş, oturuyordu. Beyzi yüzü, uçları hafifçe yukarı kalkık sm., Kido Cenaro işittiniz ya, biz sizi düşman sayarak ölüme mah küm ettik. Nitekim elinize düş. müş olsaydık, siz de bizi cellâda teslim edecektiniz.. Kudretli ve mauhterem reisimiz size müdafaa hakkını veriyor . Binaenaleyh kendinizi müdafaa ediniz. Sizi dinliyoruz. Eğer bizi ikna eder- seniz hayatınızın kurtulacağına emin olabilirsiniz, Kido Cenaro acı içinde inle- di: — Siz hâkim değilsiniz! — Ya bizi muhakeme edecek olanlar hâkim midirler?. — Onlar kanın namma hare- ket ederler, — Biz de kendi kanunumuza uyarak icrayı adalet eyleriz.. Si- #in adaletinizde esas, yalan ve iftiradır. Bizimkinde ise adalet ve hak vartdır. Siz zengin ve kuv- vetlilere boyun eğer, zayıf ve fakirleri ezersiniz. Bizim kanunumuz fakir, zengin, kuvvetli, âciz bilmez. Herkesin mütesaviyen bir hakkı bayatr, huzur ve sendeti olduğu. Du teslim eder. Hükimlerinizi giz kendiniz in- tihap ediyorsunuz. Biz de öyle... Bunda hayret edilecek bir nokta var gu? Polis müdürü, azamet ve şid- detle söylenmiş olan bu sözleri dinledi. — Pekâlâ! desi. Farzedelim ki siz muhakeme et ek salâhiye. üni haiz birer hâkims'niz. Beni, vazifemi ifa ettiğimden dolayı nasıl mahküm edebilirsiniz, — Vazile dediğiniz şey hem- cinslerinizi yakalamak ve cellâda teslim etmek midir?. — Umumi nizama taarruz ve hücum edenleri tevkif vazifem- dir, — Daha doğrusu kendi şahsr. nıza taarruz edenleri değil mi?.. O hakle bizim de vazifemiz bize taarruz edenleri öldürmektir. — Haniya bak ve adalet düs- turlarına istinat eden kanunla” rınız vardı? Bizim kanunlarımı. Zi, harekâtımızı beğenmiyordu- nuz? Bu kararınızla bize benze- miş olmuyor musunuz? , — Filhakika doğru.. gayeyele. rimiz ayrı olmakla beraber vesai timiz aynidir. Fakat bunlar bil. mecburiye, düşmanlarımıza kar şı konmuş harp vâtıtalarıdır. — O halde kendimi müdafaa et- mekliğim faydasızdır. Ben, harp ten sonra mağlüp olarak elinize düşmüş bir esirim. Tetediğiniri yapabilirsiniz. Bir şey söyleme- ge hakkım yok. Kido Cenaro başı önüne eğ“ di, | kaşları, mat rengi ve alnını tersine dönmüş bir (V) harfi şeklinde gerçeveleyen düz siyah saçlariyle bir şark güzelini andırıyordu. Ya- rı aralık, muhteris dudaklarının arasından dişlerinin parıltısı göze şârpıyordu. Kafese konmuş biz Leopar gözleri gibi vahşi parıltı- larla şimşeklenen gözleri, içeriye iki rahibenin girdiğini farketme- miş, hiç bir değişiklik gösterme » mişti, İ Baş rahibe, yatağın ucuna ilişti: — Bir arzunuz var mı, kızım?. Dansöz, ipek elbisesinin için de vücudunun elâstikiyetini belli eden bir hareketle omuzlarını silk- H. — Sizi sıkmak istemem kızım, ama, belki biraz teselli edebili. rim, diye odanıza geklim, Oyala- nabileceğiniz bir şey var m? Me- selâ sevdiğiniz bir kitap, yiyecek, içecek bir şey?. Dansöz gene cevap vermedi .. Kollarını ensesinde kavuşturdu. Bu hareket vücudunun bütün gü- zelliğini meydana (o çikarıyordu. Baş rahibenin yüzü hafifçe pem beleşti; — Bizç danseder misin, kızım? — Evet, bakın, hayatta en çok zevk duyduğum şey odur. Kabil ise memnuniyetle dangederim, Ne zaman İsterseniz! - — Çok iyi.. Elbiselerinizi ge tirtiriz.. Bu gece yemekten sonrü olur mu?, Matild hemşire çok iyi piyano çalar, — Bir kaç basit dans havası kâfi, Affedersiniz; efendim, cığa- #n içebilir miyim?; “© “ — Peki kızım, şimdi yollarız ... Dansöz elini uzattı. Rahibe ken- di zayrf, damarlı elinin içinde bı güzel elin yumuşaklığını hisse- dince ürperdi. Yarın bu el kaska- tı ve soğuk olacaktı. Ogün manastırda büyük bir he- yecan vardı. Ölüme mahküm dan- sözün, o gece dansetmeğe karar verişi manastırın durgun havasını dalgalandırmıştı.. Dünyalarından | vazgeçmiş genç ihtiyar altmış ra- hibe ilk defa olarak içlerinde garip bir kıpırdanma duyuyor, eski gen, canlı hatıralarının hortlamak te- mayülleri gösterdiğini için için hissediyorlardı. Akşam yemeği mutaddan evvel bitiriliniğ, masalar kenara çeki- lerek dans yeri hazırlanmıştı. Du- var boyunca dizili sandalyelerde Oturan koyu kurşuni elbiseli, be- yaz başlıklı rahibelerin kalbleri birden heyecanla çarptı: Dansöz kapıda görünmüştü. Siyah, par- lak ipeklerden bol bir etek, Jâme iskarpinler, belinde sımsıkı sarıl arş, sırma işlemeli bir uzun kus şak, siyah saçlarının arasında ko- yu kırmızı bir gül. Rahibelerin solgun (otenkleri pembeleşmişti.. Ortalarında otu, ran başrahibe sağıma, soluna ba“ kınarak: — Acaba hata ms ettim ;diyor- du. Aramızda gençler de var.. Bu manzarayı onlara göstermek doğ. rü mu? Dansöz, elindeki fiMişi yelpaze ile bir mask kadar solgun yüzünü şok boyalı ağzını örterek odanm ortasında durdu, Bu ağır İspanyol dansında ayaklar hemen hemen hareketsiz gibiydi, Dansöz oldu- ğu yerde sallanarak, ürpererek, titriyerek, müziğin ahengine uyu- yor, karşısında merak, tecessüs, zevk, korku, şüphe gibi binbir his le mücadele eden kansız rahibe, lerin yüzlerine diktiği gözleriyle dansın bütün mânasını canlandırı. yordu, $ İkinci derek Ki bir kaygusu 4 olmıyan bir kele! suz ve şendi. Bazan koşuyor, dö. nüyor ,dönüyor, sonra birden a- Eırlaşarak uyur gibi, ölür gibi va- ziyetlere giriyordu. Baş rahibenin kaşları çatılmış. ta, İnce dudakları kısılmış, kansız elleri biribirine kilitlenmişti. Eski bir müzikal; kutudan fırlas yan bebekler gibi maziden dirilen hayaller bir bir gözünün önünde beliriyor, sonra gene kayboluyor. (Lütfen sayfayı çeviriniz) KAHRAMAN HAYDUD 21 Jar bugün bizim günümüz ola- caktır, Çumhurreisinin bu deniz merasimini yapacağı gün, ayni zamanda Foskarinin ölüm günü olacaklır. Merasim (toplarının patladığı saat bizim işe başlaya- cağımız saattir. Şenlik işareti, hepimizin üstümüze aldığımız vazifelerin başladığı işaret ola- caktır. Bunları tamamen kabul ediyor müsunüz?. Uzun bir alkış gürültüsü salo- nun sükütunü bozdu. Altiyeri; —O halde cumhurreisinin Adriyatik merasiminin yapılaca» ğı güne kadar Allaha ısmarladık. diye bağırdı. Bütün eller Altiyeri ye doğru uzandı.. Altiyeri bu uzanan elleri gösterişli bir samimiyetle sıktı .. Herkese ayrı ayrı iltifatkâr söz- lerle cevap veridi. Nihayet merdi. vene doğru yürüdü. Bir çeyrek saat içinde salon boşalmıştı. Ve etrafı gene derin bir kâ- ran'ık kaplamıştı. Yarım saat daha geçti. Bu müddet zarfında polis müdürü kendi kendine belki yü- züncü defa olarak şu suali soru- yordu: — Rolan Kandiyano niçin bu müthiş fesatçıların en 6on celse. sinde beni hazır bulundurdu? , Salonun içi yeniden aydırlans dı. Rolan; buraya getirmiş olan kılavuz, elinde feneriyle geldi Mezarm gizli yerine tekrar bas- tu, Kapak açıldı.. Evvelâ Rolan çıktı, Arkandan Cenaro, ve Is4 kala Brino takip etti, Merdiven. den sessizce çıktılar, Kilisenin içinde büyük dua salonunun or- tasında bulunuyorlardı. Cenaro ,biraz evvel gördüğü manzâranın, işittiği sözlerin hâ- lâ tesiri altında bulunuyor ve tıp kı bir artistin büyük bir san'at e. seri karşısında hissedeceği &ç- vince benzer bir sevinç duyuyor- du. Bütün polis hayatında böyle muazzöm teşkilâtlı, her şeyi ha. zır, yalnız hareket etmeğe mü- heyya bir ihtilâl şebekesi keşfet- memişti.. Şimdi, şu anda, reisicumhürü, hükümeti, cumhuriyeti kurtara. bilmek için yalnız bir söz, duda- Zarın ufak bir hareketi kâfi idi. - O zaman ise artık bütün emel- leri, bütün gayeleri tahakkuk e, debilirdi, İ Böylece düşünerek, kendini, ve bulunduğu vaziyeti un Sevincinden ellerini uğuşturduş İ — Alâ, gok âlâ diye söylendi.; ibtilâlciler ve ihtilâl komiteleri için geniş bir saha olan Venedik böyle bir irtica heyetini şimdiye

Bu sayıdan diğer sayfalar: