8 Mart 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

8 Mart 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

*9 bie fesıltı halinde © geliyordu. Odayı şaşırdınız galiba? Evet, Herhalde şaşırmış olaca- 'Diyı kapadım. Hayır, aldan- “ştim. Kapının üzerinde nikelli iş erden yapılıp (tahtaya gö 34 rakamı derhal göze çar- ön p baktım. Akşam yemeğini “sim, duvarları mor saten kapla” |, üst salon yerindeydi! Kapı e iştı. Solra, o birkaç saat i bıraktığım şekilde aynen du- “cdr ” Frans korkunç bir şey bu! Kalamazsınız Con. Be mii * beraber gelin. Bu geceyi bizde ÖR “isiniz. Burada sizi öldürürler, #ene fenalık yapmalarını iste- i£ beraber.” geliyordu. Yeşil za yerek yavaş yavaş bize yak Beda, . 8 Hoş, Amerikan zabıta film karşısındakine belli etmeden Xa çekmek için gayet münasip” Sevkitabil ilederhel ellerimi tebessümden birdenbire vaz homurdandı: Göcukluk etmeyin kont. Sizi Mek istemediğimi pekâlâ bilir Fakat... matmazel Franz, ne ki Orsunuz burada? Bu Saatte siz #iuzda müstakbel kocanızı rü- , m meşgul olmanız li Mirdi! ete” ei peker “Ünuştu. Klayfın üzerine atıla- Si sandım; belki de haydudun 4, '8i, istediği buydu. Kızı bile “A yakalıyarak mırıldandım: Frans, pik Birak beni Con, bırak. Bu - dir Ganâvazdır. Bu otelin şey- O. Bu oteli bir cehennem © getirdi. N.. Rica ederim sakin ol, » atılmasına mani olmak için olar, arasına almıştım. O «ak için çabalıyor, Klayfın | “atılmak istiyordu. Zavalir İk, | yg pe Dstehziyane biz süzü İk er haliyle yüzünün ifadesi “üm. Korkak ve alçağın bi- Göğüs göğüse mücadeleye hiç iyi Ufacık bir tehlike £ ihtimali Har, Nİ uzaktan ateş ederek düş <p İdürürdü. kir, a, Yavram,. beni dinle... bir, Seni hiç acımadan öldürür. ur, t Hiç bir tehlikeye ma' lunmadığından emindi. Omu ne Sevimli bir aşk sahnesi! Mv, Solarımdan kurtulmak için sırada haykırdı: Ki, Omu seviyorum, Kendisi” R,p,, Yapmanızı da istemiyo” di , , *t ettiğiniz diğerleri yetiş Sinâvar! Evet Klayf sen Varsın! © Yalvarırım sana süs. ni, öyleme bu adama... Hay, “Calarıma o aldırmıyarak etti; ver benden alamazsınız" a nirleri Una gevşedi. Başı o Ma, düştü ve zavallı hüngü ” Var, a amağa başladı. |» NA e E şaşırmıştım. kn Söylüyordu? Yanlış an Mİ kaya, > Ya? Frans gibi temiz beni Sevmesi mümkün i hp kucağa ne kader yı, 0 - farkında (değilim | İn sesle kendime geldim: , * Bon ra bura; yi |: Böyle ya Allah gönder. g Mi e ke li . SX e "EN cebindeydi. Bunun manasını biliyordum.. Korkuyla el lerimi kaldırdım.,, —.Bu akşamlık maskaralık kâfi | şey, ehemimyet vermedim. Ben bin Kınızı biliyoruz ama ber şeyin bir la çocukların kâğıttan: yaptıkları kuş şekilleri o katlamak da nereden di niçin cebindeydi? Bu har | aklınıza esti; zavallı divane! Haydi “inin manasını ben pek iyi an- | odanıza gidin. Bta haydutların. Çabuk. Gelin | kont. Hârekâtınızdan mesul olmadır | franklık banknotlar düzletmekle meşguldüm. Gfidorda duyduğumuz ayak ses- | haddi var . Odamın haline bakılırsa | Banknotlar, dünkü gibi yepyeniy erine ikimiz birden döndük. | bir hayli sapık olduğunuz anlaşılır | di. Saydım: Kırk yedi taneydi. GÖZ ipekliden | yor. Mobilyeyi ve halıyı ne yaptır dö şambr giymişti. Ağzında | niz? Bu kadar siyah tülü nereden A, sağ gözünde monokt vardı. | buldunuz? Bin franklık banknotlar- | rakamin hususi bir manası vardı? ime bir yumruk yemiş gibi sar İ sıldım. Neden kırk yedi tane? Bu ( Kumarda kaybettiğim bu parayı > ade etmeğe neden lüzum görmüşler di? Başım çatlayacak gibi ağrıyordu Klayf gayet tiddi bir tavırla ko | Yorgunluktan biticin bir, hale gel Sapık olan kimdi? Herhalde o! Fransa döndü: — Siz de evinize dönünüz, Baba” niz ve büyük babanız bu akşamki maceranızı öğrenirlerse... — Gitmem daha münasip olur değil mi Con? Bunu gayet yavaş sesle sormuştu. Artık ağlamıyordu. Fakat arasıra derin iç çekişlerile ürpetiyordu. — Bak gene görüşeceğiz değil mi Con? 'Tabit. Beni öptü ve gitti. Onu biraz da" ha alıkoymak, kalbimden geçenlerin hepsini anlatmak isterdim. Fakat boğazım sıkılmış gibiydi. Bir şey söyliyemedim. Koridorun ucunda gözden kay” bolup ayak sesleri kesilince odama girdim ve Klayfe bakmaksızın ka" pıyı kilitledim. Koridorda epey müddet kaldı sanırım. Bir aralık bir tıkırtı işittim; kilit sesi gibi bir 32 bütün dünyayı yayılalıdanberi | nuşuyordu. Fakat ne demek istedi- | miştirs. Pencerelere giderek perde » olamıyan kalmadı ya! Bu va ğini bir türlü kavrayanuyordum. İleri açtım. Güneş doğuyordu, Gök- yüzü masmaviydi. Dereden bir sis bulutu yükselmekteydi. O gün bava- İnn çok güzel olacağı anlaşılıyordu. Penceredeti böyle bakarken sem deledim. Dizlistü düştüm. Sersemle” İ miştim. Bir sey düşünemiyordum. Yere serildim ve derhal uyudum. — Mersedesi . ne yapalım eler dim? ; — Niçin soruyorsunu bunu bana? Şize rahatsızlık mı veriyor? e Hayır efendim. Araba istediği" iz k rajda dürabilir. “© -—O halde? — Evet, fakat. » -- Kont arabaya ihtiyacı olduğu saman size söyler. Söylediğimi yap” tnz mi? ve — Evet elendim. Kendimi met- hetmek gibi olmasın ama bozukluğu başkası bir haftada bulamazdı. Bo- rukluğun nerede olduğunu anlar an lamaz on dakikada düzeltiverdim. — Pekâlâ. (Devan Var) KAHRAMAN HAYDUL İ HABER — Alışam Postası — ““< Gizli sevda “Kolaylık İthalât, (o İhra sansit,, şirketinin umum mü karşısında ayakta duran genç kt- za dikkatle bakiyordü. Bu, fidan dan boylu, sade, fakat çok zarif giyinmiş, esmer, muntazam çehre- li, çok güzel elâ gözlü bir kızdır. Müdür Osman Tezkavrar, kı- zâ uzun uzun baktıktan sonra İ gözlerini kapadı. Bir kaç dakika dalgın dalgın düşündü. Sci elinde tuttuğu Cıgarasından iki nefes çekti. Sonra yazıhanesinin önün. de duran fişe baktı, ve söze başla- dı: — Bayan Leylâ Sönmez sizsi- niz öyle mi?, Tekrar kızın yüzüne baktı.. Ley lâ “evet, makamında başımı ha- filçe eğmişti. Müdür sözüne de- vazifeye talip olanlar pek çoktu ,Fakat ben namzetler ara- sından bilhassa sizi seçtim, Bu mücssesedeki mühim vazifenizin tabii farkındasınız. Burada benim hususi kâtipliğimi yapacaksınız .. Müessesede benden başka ömiri- niz olmıyacak.. Maaşınıza gelin- ce... Maaş fena değil, hattâ dolgun sayılabilir, umum müdür sert bir âağamdır, fakat cömerttir ve kolay- lık şirketi çok iş yapan zengin bir müessesedir. Leylâ mutedil bir lisanla teşek- kür etti, fakat dudaklarında bir tebessüm çiçeklenmedi. Umum müdür memnun bir ta- vırla “kıymetini bilen bir kızcas #: aba İamni İz Fist vE iğ bırakabili. Yor. Osman Tezkavrar, müessesesi içerisinde çok fazilet sahibi bir a- damdı. Ancak kırk yaşlarında, zengin ve bekâr, çehresine bakı- labilir, Kadınlarla bir çok mâcera- ları olduğu rivayetleri ağızlarda dolaşıyor. Fakat müessesesi içe- risinde çalışan kadınlardan hiç bi. risine yan gözle olsun baktığını gören kimse olmamıştır. Kadın işlerinde patronluk nüfuzundan Sandrigo, görmüyor musun? Ne kadar meyusum. Bilhassa senin © ateşin ve hiddetli gözlerin be- ni büsbütün şaşırtıyor. — Sen hem onun ölmemesini istiyorsun, hem de beni kurtar- mak istediğini sanıyorsun 7. Sana söylediğim şeyleri işitmedin mi? Anlamadın mı? .. Ben bu adamdan nefret ediyo- Tum, Ona karşı müthiş bir kinim var. O hayatta oldukça, yaşa- dıkşa benim için huzur ve rahat yoktur, ah, onu hançerimin kar. şısında şöyle bir görsem, . Sandrigo böyle söyliyerek hançerini önündeki masaya şid- detle sapladı. Sonra düşündü, e- ğer Juanayı bu hareketletle ür- kütecek, korkutacak olursa, on. dan hiç bir şey öğrenemezdi. Sa- kin görünmeğe çalıştı: — Pekâlâ ama bu nasl ölür? Rolan Kandiyanoya ilişmemek. liğimi istiyorsun? O halde beni nasıl kurtarmak istediğini izah et de anlâyâlım. — Söyleyeceğim.. Beni dinle Sandrigo!, Veneğik Rolanındır. Buzası Rolan Kanliyanonun ge- niş harp sahası ve mücadele yeri dir. Sen Rolanm neler çektiğini ne ıstıraplar içinde ezildiğini bil. miyorsun,, Fakat ben biliyo. rum ve bildiğim içindir ki mak- sağındaki yüksekliği ve adaleti tasdik ediyorum. Şuna emin ci, pek yakında Venedikte bir kasır ga kopacaktır. Bu kasırganın ö- nüne çıkacakların, mâni olmağa şalışacaklarm vay hallerine .... Sandrigo, sen bu müthiş cere. yanm karşısmda bulunma, Bura- dan git, ben eminim ki takip o- lunmıyacaksın,. Hattâ Rolanın yolu üzerinde bulunmaz ve ona mâni teşkil etmezsen sana hiç bir fenalık gelmiyetektir. Sandrigo bir kahkâha kopar- dı; — Tamam, tamam, şi:ndi me, seleyi anladım, keşlettim. Seni benim yanıma Rolan gönderdi, değil mi? Vay canıma! Demek benden o kadar korkuyor hat, — Aldarıyorsun Sandrigo, Ro lan, bana senden bahsetmedi... Bilâkis ben senin için tavassutta bulundum. Eğer mücaeleyi ter- kedecek olursan benin batırım için seni cezalandırmakfan vaz geçeceğini vaadetti , — Mücadeleyi terketmek, ya- ni Venedikten gitmek değil mi?, — Evet, Sandrigo, hattâ bera. ber gidelim, ister misin? Sen ne- reye gidersen ben de gelirim, sâ- na bir köle gibi, bir esir gibi hiz- met ederim, Beni ister hizmetçi, ister bir hemşire ve yahut bir metres gibi kullan! Hiç sesimi gıkarmadan razı olurum. Nakleden : istifade etmek Osmana çok ağır geliyor, bu işi erkekliğin gururu na bir darb: sayıyordu. Leylâ giderken patron yerinden kalktı, yeni kâtibini kapıya kadar uğurladı, Leylâ Üç gün sonra şir- kette işine başlamış bulunuyordu. Aradan kisa bir zaman geçmişti. Bir gün müdürün arkadaşlarından Necati, ağzımda: — Osman, yeni bir kâtip tuttun demek!,. Cümlesiyle içetiye girdi. Bu, yusyuvarlak denecek kadar şiş - man bir zati. Saçları dökülmüş başı bir bilârde bilyası kadar par- lak bir adam. Bitip tükenmez pa. rası var.. Müdürün de mektep ar- kadaşı.. Osman ; — Gördün mü? dedi, — Evet, nasıl güzel değil mi?. Osman omuzlarını şilkti: — Mükemmel bir memur. Ça- lışkan işini bilir, vazifesine devam k.. Başka noktalar beni alâkadar etmez, Necati bıyık altımdan güldü- — Evet, prensiplerin malüm... Dışarda mükemmel bir Don Ju- an burada Aynaroz papası. Fakat bu kız bana bir pâpası bile baştan çıkaracak kadar güzel geldi. İsmi nedir?, — Leylâ Sönmez. Fakat sen ne den bu kızcağızla bu kadar alâ- kadar oluyorsun? — Hiç.. Yalnız bu kım burada durmasını doğru bulmuyorum. Çok güzel kızların memur olması oğru değil zateMmm eee e — Saç , azizim. Çek güzel oldukları halde iş hayatında da kendini gösteren binlerce genç — Aksini iddia etmiyorum ... Fakat bu kızın garip bir bususi- yeti var.. Bilmem hiç gözüne dik- kat ettin mı? Bu gözler garip bir mâna taşıyor. İnsan bu gözlere ba- 'kınca ruhunda endişe uyanıyor. .. Dalgın, uzak ufuklarda dolaşan bir bakışı var. Muhakkak bu. kız bir sır saklıyor. Sakın buraya gir. KAHRAMAN Yanında da Venedik baş pisko- posu Bambo!. Hayreti geçtiği zaman Sandri. gonun Bambo ile başpiskoposluk sarayına girerek kaybolduğunu gördü. dl Kafası uğultular içinde idi. Perişan düşüncelerine intizam vermeğe çalışarak köşeye çekil- di ve bekledi. Sandrigo tahminen yarım saat kadar Bambonun yanında kaldık tan sonra sâraydan yalnız olarak çiktr , Juana onun arkaşını b rakmadan takip etti, Haydut harap bir evin önün- de durdu, Burada oturuyordu Takip edildiğinin farkına var- mamıştı. Esasen elde ettiği nü- furlu vazife sayesinde kimden korku ve şüphesi olabilirdi?, İki küçük odadan ibaret olar bu evde şirndilik muvakkat bii zaman için oturmaktaydı. Çünkü kanal boyunda muaz. zam bir konağa sahip olacağ: hülya: içinde yaşıyordu. o Bu kâşaneyi Rolan Kandiyanoyu ya kaladıktan sonra ele geçirecek- ti. Evinin kapısını açıp içeri gi- receği sirada koluna hafif bir el temas etti ve titrek bir ses mın. dankdı: — Sandrigof, Muzaffer Esen meden seni tanımış olmasın? Se- ninle konuşurken ifadesinden bir şeyler sezmiyor musun?. — Hayır. — Belki bü kız gizli gizli seni seviyor, .Genç ve güzel bir kızın zengin ve yakışıklı bir patrondan bir şeyler beklemesi tabiidir. Osman arkadaşının sözünü kes- vr — Mânasız şeyler söylense doğ“ tum, — Mânasız şeyler söylemiye- rum. Hatırıma bir çok ihtimaller geliyor. Bu kızın seni sevmesi ih, timalinden başka düşüncelerde ak- uma geliyor. Meselâ Leylâ pekâlâ rakip müesseselerin bir ajanı da olabilir, — Yühu polis iomanları yaz- san a.. İstidadın var doğrusu, İki arkadaş bu suretle konuşur- larken Leylâ odasında yazı maki nesinin başında ticaret mektupları yazıyor, ve düşünüyordu. “Sıkılıyorum. .Sıkılmak büyük bir felâket doğrusu.. Sabahtan ak. şama kadar çalışmak beni eğlen- diriyor. Hayatta beş parasız Ve yapayalnız - yaşamak çok zor iş, Herşeyden mahrum olmak ve bö- yuna çalışmak., Bir çok fakir genç kızlar zengin erkekleri avlayebi- ilyor, bu suretle tembel tembel ve lüks içinde yaşıyor. Ben yapamı- yorum, Yapmama da imkân yok. Çünkü namuslvyum.,, Bundan sonraki günlerde Os. man, kafasına arkadaşının soktu « ğu fikirlerin tesiri altında dakti- losunu tetkik ederken bü-kizm bü“ kışlarının muzmmalı öldğünü tür dik etmeğe mecbur cldu. Leylâ da kafasından geçen sinirli dü - şüncölerin tesiri altında gittikçe iğrenmeğe başladığı hayattan sy. tılmak çarelerini araştırıp durdu. Genç daktilonun kafası, bu kap- ) kara düşüncelerle dopdolu, bir pa- zar günü Kağıköyünden dönerken vapurun o güvertesinden kendini denize fırlatıverdi, Fakat bu atılışı gördüler. Derhal denize sandal in- (Lütfen sayfayı çeviriniz) Haydut, hemen geri döndü ve vurmak için elini kaldırdı, fakat karanlık arasında Juanayı fark» edince tanıdı ve hemen gülüm- sedi, — Nasıl? Sen, burada Vene. diktesin hal, — Evet, geninle - konuşmağa gelim Sandrigol.. — O halde, içeri girelim!, Ne kadar memnun olduğumu görüs yorsun Yün Sandrigo nezaketle eğildi ve yol verdi. Juana sakin bir halde eve girdi. Arkasından haydut ta» kip etti ve kapıyı kapadı. — Otur bakalım benim küçük Juanacığım . Genç kız titredi, Artık maziye karışmış olan aşk hayatlarında Sandrigo kendine daima ayni tarzda hitap eder, küçük Juana, sığım, derdi. Maamafih bu daveti hafif bir baş işareti ile reddetti. Oturma» dı.. Kalbi şiddetle çarpıyordu « Sevdiği adamın karşısında ani o larak bulunduğunu görür gör. mez şaşırmış, bütün tasavvurları ve bütün kararları altüst olmuş» tu, Sandrigo yarı alaylı sordu: — Demek küçük kız çocuklar fx İle fhtiyarlara muhafırlık et. mek mesleğini bıraktın! Seni tebrik ederim. Senin gibi, genç, HAYDUD

Bu sayıdan diğer sayfalar: