14 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

14 Nisan 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i € Dun mü tevkif ettirdiğini s2“ Fİ Tesir mi edildi? alen Millere / rastgeldik, ol İ t Parren bağırdı: k pu da kendimi koruyacak >> Benden sakladınız bir şey var anlayamadım. Pettigrev eş aintelikta mı bulundu? Ha: Yapamaz, Sir Peterin kız r, Püren kızardı, *r Peterin veya sirin himaye" Birden Sustu; Doyiz in böyle bir adam olduğu: de inmazdım, dedi. (Fakat mis en tuzağa düşmedi. Bana yardımda bulunmak İs-| iha YUZ değil mi? Öyle ise size Söylediklerimi unutun. Pettig- çakkındaki fikrimin cinayetle| * münasebeti olamaz. Ben mat Dal dönüyorum, Sir Peter gelin- | ş Adar bitirmem lâzımgelen bir “İşim var, Matbaaya doğru yürüdüler. Bana İtimat göstermemekle ha» İYortunuz Farren. Ben sizin iyi “2! düşünüyorum. Teşeritir ederim, Fakat şimdi- benden bir şey sormayınız. Ririti seslendi. Dönüp £ baktılar, ri Postasr,nın istihbarat şefi Bonjur, EYİ cevap verdi: Bonjur, Erken gelmişsin. Bir arkadaşla klüpte yemek m. Ne dersin meseleye, o Teri! Bt için çok fena., i 8 Bilmiyor musunuz? “Tevkif Devil mi edildi? över, "Neyle itham ediliyor? , Kati olarak söyliyemem. Katil | p katile suç ortağı olmuş... kız düşecek gibi oldu. Doyl undan tuttu, | Benimle beruber gelin. *dilerine hayretle bakan Mil- Wakarak yürüdüler , —Vv1— yi in sordu; Nereye gidiyoruz? n| Urlongu görmeğe,, uz? Bilmem, Vansın masum oldu- “Mandığmı söyletken beni al: a mı çalıştı acaba? dakika sonra gazeteye var “. Furlongun bulunduğu © tİrdiler, ; “elcin nihayet Doyl. Ben de yordum, Meni gördü: ş Buyurun müs Farren. 5 Sordu: Ae urlong, bana Vansın başına b “ hakkında izahat verir mi- | | : Vansın başına gelenler mi? Ne |: ii İstiyorsun? *vkif edildiğini tabil biliyor İ Tong un hayreti gayet “e Devil edildi ha? Nereden bil- üz? | *l * r bir cıgara yaktı. yel şeyi Bu içene mana ii Mi bilemiyorum, söylediniz. Evet. Cıgarayı o masa nın üstünden ben aldım. Sonra da şüphe etmemeniz için . sabahleyin size o nevi cıgaradan ikram el Robumdaki boya lekesini farket nizi öğrendiğim zaman şüphelendi: | ginizi anlamıştım. Fakat bu Teri Vansın mücrim olduğunu isbat et mez ki.. Furlong sakinane cevap verdi: Ben de sizin fikrinizdeyim. Bu bahsi esasen Vans ile de görüşmüş tüm. Doyl sözlerimi teyit edebilir, o da beraberdi. Polise bir şey söyle" mediğimi size temin ederim. — O halde niçin onu tevkif etti ler? — Bu sualinize şimdi cevap vere- miyeceğim, çünkü ben de bi rum, Fakat şimdi polis müdür! ne giderek meseleyi o öğreneceğim.i Benimle beraber gelir misin Doyi? Nakleden: F.K. — Hay hay, Tevkif o edilmek erim olmağa delâlet kında serbest bıra-| ü dinleyin: Yazı Sir Peter — geldiği anlatın, F -İrenk renk paçavralar satılmış bir masını da söy ile beraber beni: zu haber We irazdan havadis olduğumu dönüp Mis Farren başiyle tasvip işareti yaptı ve bir şey sövlemeks çıkıp gitti, Furlong şakpasını giydi. Metin kız doğrusu. siz tevkif ettir i | l Bir çocukluk hatırası... Yazan: FHikâyeci Kasabaya giren da, etrafındaki yolun başın» pârmâklıklarıns türbe var, Her geçen, bir bahçe çitinin yanındaki bu, parmaklıkları pa çavralı türbenin önünde bir lâhza duruyor. Dileklerinin, arzuları nınhusulu işin ellerini açatak oku- yor, üflüyor, ve, yağmurdan ye $van tutmuş parmaklığa yeni bir bez ilâve ediyor. gi Galiba sekiz on yaşındaydım ,.. Ama, çiyi hatırlıyorum. O gece, içimde sebebini bilme- iğim bzir sıkıntı vardr. Sağıma yor, soluma dönüyor, fakat bir türlü uyuyamıyordum. Niha- yet yatağımda kalkıp oturdum. Karanlık bir geceydi. Yaprak <| ları hişirdatan bir sonbahar yağ: | muru yağıyordu. Gök, uzaktan uzağa, tahta bir.köprüden geçen! araba tekerleklerinin sesine ben- zer gürültülerle homurdanıyordu. | Yirmi beş çocuğun yattığı koca yatakhanede bir türbe o sükünü vardı, Soluyan nefesler de olmasa, buranın bir mabedden hiç farkı ol- smıyacaktı. “Tavanda âsılk kandi- Jin minicik alevi, odadaki eşyanın gölgelerini şişirip © büyülterek, | sıplak duvarda korkunç o heyu lâlar gibi kımıldatıyordu. — Anneciğim!, : Diyen bir hıçkırık beni yata- Zımdan kaldırdı. Odanın bir köşe sinde, ük karyolada küçücük kalan mavi gözlü çocuk gene sa“ yıklıyordu. Onu mektebe yazdıralı daha iki | ay olmamıştı. Benden Üç yaş ka KAHRAMAN HAYDUD dar ufaktı, Zayıf, kumral saç omuzlarına dökülecek kadar u- zen; sevimli bir çocuktu. Bir gün mektebin bahçesinde oy. nüyorduk. Ser mubasar, elinden tutarak, onu yanımıza getirmiş, hepimizin ayrı ayrı kulağımıza fe | sıldayarak bir şeyler söylemişti..| Sermubassırın fısıldayışından son- | ra, bu mavi gözlü, kiza yen çocuğa ne kadar acımış ve onu ne kadar sevmiştik!, Babası binbaşı imiş. Annesi, ilki ay evvel veremin pençesinden yakasını kurtaramıyarak ölünce, onu mektebe yazdırmış., Cenaze kaldırıldığı gün, za vallı miniminiyi bir komşu evin de, önüne bir sürü oyuncak yı; , uzun bir seya- hâte çıktı biliyor. .. Zavall: küçük... Ona ne kadar| acıyordum.. Kalktım. Ayaklar | min ucuna basarak yanına gittim | Gözlerinden akan yaşlarla yastı- Es sırsıklam olmuştu.. Kumral saç ları ıslanmış, alnına yapışmıştı. Yörganını çekerek açık kalan omuzunu örterken, yavaş yavaş saçlarını okşuyordum, Yürek paralayan bir Iç çekişin den sonra, tu. Hıçkırıkları ke- sihdi. Gözlerimden bir kaç damla! yaş aktı. Bir sene evvel, babam- dan ,annemden, ayrıldığım günü| Hatırladım. | — Sam Baban, ince karabıyıkir, siyah gözlü, uzun boylu bir adamdı ... Onu civar kasabalarda bile tanr mıyan, sevmiyen kimse yoktu. Yaman bir çeteciydi.. Daha çok genç yaşındanberi, ne #ümân memlekete karşı bir harp açılmışsa, hepsinde tepeden tırna" ğa silâhlanmış, hudut boyuna koş: muş, efsaneyi andıran menk:bele. ini hayretle dinlediğimiz “serden pistin ler gibi düşmanla pençeleş- miş. eçen Yıl, galiba, yeni bir tehli- ke, yeni bir istilâ kokusu sezmişti, Bir gün, nice zamandanberi kılıf. Jarında uyuklayan silâhlarını si- ip temizlemiş, üstüste #işeklerini takmış, ve kapı dibinde annemle sarılıştıktan, dört yaşındaki kü şük kardeşimin gözlerini öptük| ten sonra beni'bu mektebe getir- mişti, Mektebin demir parmaklıklı büyük kapısında kuvvetli kollarile KAHRAMAN HAYDUD larımdan öperken, rıklarla titriye titriye ağlıyor, muzlarına sarıkyordum. Babam da mütcessirdi: gözleri yaşarmıştı. Fakat | toparlandı. Kapıya kadar muallime döndü; — Evvelâ Allaha... Sonra size emanet! diye, çıktı, gitti, iğ e Babam sıksık mektup yollardr., Amma, onları ben göremezdim ii Annem mektubu kendisi okur, bana sadece: — Hikmetin gözlerinden öpe rim, Satırın; söylerdi. Bir cuma mektebe dönerken an nemin çantasından gizlice, baba“ min son gelen mektubunu almış tım, Yavaş yavaş gidip mektubu çıkardım. Kandilin altındaki ma- sada beceleye heceleye okudum. Düşman, istilânm önüne geç mek için uğraşan bir avuç askeri: mizi yıldırmak maksadiyle hatıra gelmedik vahşetler yapıyormuş. Eline geçirdiklerinin o burnunu, kulağını kesiyor, gözlerini oyu" yormuş. Bazısının karnını deşi» yor, başını vücudundan ayırarak gövdesinin Üzerine birakıyormuş.. Ne vahşet! Babam bile bu manzara karşısında tüyleri: ir permesine mâni olamadığını anla- tyor. Müşkülâtla o gönderdiğinden bahsettiği mektubu bi? yerindeki cümlenin mânasını bir türlü anla- yamadım. Babam: — Şimdi muhasaradayız.. Ama sakın merak etme!, diyordu. "Muhasara, dediği yer acaba hangi memleketin adıydı?. — Merak etme!. Demeğe lüzum var mıydı?. (Sonu Yarın) 177 Bi hg Bibi görünmeyin, Ciga- SİNİ polis o herhalde siz vs plânlar kuruyordu. Bu plân- lardan Rolana bahsetmemişti .... Vaziyeti ve tav, âmâmen sakin idi. Bir müddet yürüdük- ten sonra kanalın dönemeç teş- kil eden bir yerinde basık bir binanın önünde durdu: -- Burasr.... Diye mırıldandı. . Bu basık binanm kapısı üzerinde asılmış, eski paslı bir levha vardı. Bu levhanın üzerinde de evvelce yaldızlı olduğu, kalmış izlerin- den anlaşılan bir gemi çapasının silik resmi göze çarpıyordu. Burası (OBaba Bartölonun Alt n çapa meyhanesişdi. İskala Brino, kepenklerin 3- Tasmda riya sizmakta olduğunu gördü. Meyhanede geç kalmış ve hâll içmekte devam eden bir takım müşterilerin bulundu- ğuna hükmetti. Dışarıda bek- ledi. Okuyucularımız hatırlarlar ki Altın çapa meyhanesinin ya nında ikinci bir kapı daha var- dır.. iskala Brino beklemeğe bâş- hıyalı yarım saat olmuştu ki, bu ikinsi kapı açıklı. İki kişi dışarı ç kt İskala Brino bu iki kişiden birini yürümetinden ve boyun » dan tanığı: Bu, usta Bartole idi, Öteki- ne gelince, omuzuna attığı ve sımsıkı sarıldığı siyah pelerini ile onu tanımak imkân haricinde idi, Kapıyı açık bırakarak sekiz on adım ilerlediler ve içeride başlanmış olan bir muhavereye devam ettiler. İskala Brino usulcacık, du- vara sürüne sürüne açık kapıya kadar geldi, içeri girdi. o Meys hanede başka kimsenin olmadı- ğın götünce oturdu ve bek. lemeğe Başladı, Bartoloya refakat eden adamı okuyucularımıza tanıtmak fay- dadan hali değildir. Bu vak'âanın geçtiği zaman. dan bir saat evveline avdet ede- lim., Henüz daha tanımadığı» miz bu adamla beraber meyha- neye girelim. Baba Bartalo sen kalan rüşteriletini de yollamak- la meşgul... En son müşteride çıkıp git » tikten sonra meçhul adam yü- zünü.örten siyah mantoyu açtı, altından poilis müdürü Kido Ce- naronun yüzü gözüktü, Bartolo yerlere kadar eğile- rek, polis müğürüne yaklaştı ... Eğer monsenyör hararet- lerini teskin etmek arzusunda bulunuyorlarsa bodrumda ga yet nefis Fransa şarabı var, diye söylerdi. — Haydi bakalım, usta Bar- tolo Fransa şarabından olsun, getir de içelim. Meyhaneci hemen koşarak bir şişe eski şarap getirdi. Poliş müdürü bazdağmı dol- durup içti, Ağzuu şapırdadatak; şuurunu topladı. Kendisine müm klin mertebe cesaret vermeğe çalşarak bağırdı: — A, bü ne demek? Benden ne istiyorlar? — Sizden ne istendiğini yine size. ber: söyliyeceğim. Bunu söyliyen Rolandr. Si. Tâhir grupun arasından birden - bire çıkmış ve Bambonun karşı. sında bir intikam heykeli gibi dikilmişti. Biraz ilerledi. Elini Kardina- Tin omuzuna koyarak söze baş” Jadı: — Çok eskiden, bir zaman- Jar, siz herkes tarafından nef- set ve istikrah ile kovulan bir serseriydiniz, Herkes sizden ka” çar, herkes size karşı şüphe ile bakar, yanınıza sokulmaktan çe- kinirdi. o İşte böyle bir zaman- inize rağmen #ize &- cıdı.. Babasının evine kabul et- tirdi. Ayni sofrada yemek ye- dirdi.. Ve nihayet size servet kapılarını açtr, İşte bu ada. ma yani bana karşı, gördüğünüz bu lütuflar için borçlu olduğu - nuz şükran: nasıl ödediniz?! Hatırlıyor musunuz? Ben Jeyeyim.. Babamın gözlerini kör ettirmek, annemi öldürmek, ve beni de amdanlarda inletmek su- rstiyle.. Bambo müthiş bir attır” kahkaha — Çünkü sizden nefret edi- yordum. .Çünkü size karşı dün- yada her şeyin üstünde büyük bir kinim var. i — Pekâlâ, bir defa sizi bura- ya, bu mağaraya kapamıştım. Öyle zannediyordum ki bulun- duğunuz yerde sakin sakin dü- şünecek ve yaptıklarımıza piş- man olacaksınız, ve ben de sizi affeyleyecektim.. Ne gezer?. Buradan kurtulur kurtulmaz iğ- renç. cinayetlerinizin devamına tekrar başladınıza ve size hiç bir fenalığı dokunmamış olan zavallı bir genç kızı öldürdünüz. — Çünkü seviyordum, Çün- kü benden başkasının olmıyaca- Ena dâir yemin etmiştim . Ah eğer yaşasa; — Tabit öldürü mi?, — Hayır, daha kurnazca ha- reket eder, öyle yaptığı gibi ken disini öldürmesine meydan ver- meden yakâlar, müradıma erer- dim. Bu itiraf karşısında Rolan sap sarr oldü. O ana kadar Bi- yankayı Bambonun öldürdüğü. ne kaniydiler.. Halbuki şimdi anlamışlardı. Evet, zavallı kızın pamusunu muhafaza İçin bizzat kendisini vurduğunu anlamış- lardır. Rolanın yanından hıçkırık ile karışık bir homurtu yükseldi . Rolan arkasına döndi — Biraz daha sabret, Biyan- ENE değil

Bu sayıdan diğer sayfalar: