26 Nisan 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3

26 Nisan 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Aş m YAŞAM POSTASI Müsa,, Veiriyat Müdürü İdare an Rasim Us MüyyE EVİ m a 2 leri Bir bestekâr, biz leyleğin attığı (erimi eselesi!.. | yavrular halindeyiz diyor Bir tiyatro eserinin her oynayışında hakkı “ ————İdüşünülür. Fakat, bir bestenin kazanç için çalındığı ve söylendiği zaman telif payı olacağı hesap edilmez dair Olü diller AYIS ayann dik gün irade, harf inki Mi ümmi dolayısile, a bu on yıl içinde © irfun a edindiği zenginlikleri gös- e gi açılacak, — Herf inki $ şüphesiz çok iyi tesirler belki ilk zamanlar, neşriyai- bİr Gerileme © hissedilmişti, iie sok sürmedi; bugün, mem. bp, “Yil evvelkinden daha çok O MUR ve gazete basılıyor. İl gü, ,*#tmu, bilmiyenlerin sayısı ia ii. Süne azalıyor. Möygy. Mirat edelim ki harf ink hi baş goten birde büyük | zor- #leb; aş kterdi: yeni nesiller eski “le, ge ina eserlerini okuyamaz DA bu, şu son on yıldan çok lerim başlamıştı: buğün, bütün ar Dİ eski harflerle yapmış o, Öğe, divan edebiyatımız, hat Öyle demi ” Cedide'nin eserlerini “yap, , #nlkvarak, zevkini tadarak Miray g vor. Fakat Arap harflerini aygaz Köndenberi bu uçurum iki at iğledi; çocuklara, gençlere Being *biyalımızı biraz olsun öğ. erimi. imkân kolmadı. Bugün lise- iihy, »* Mlebeye eski şairlerimizin e ösâlleri hakkında © umüm “alg, vermek kabil © oluyorsa da yg lerini okulmuk srümkün ağ Yüzden, yeni yı uy ye e bilgileri gayet “duy, z darp im mah, iy, İn ruz ki Maarif vekilliği bu ha- ilan, #eçmeğe çalışıyor; bir ta, e Ya, gear ed Möğeti tertip etüriyor, bir Bini, © Ski eserlerimizden hangile- ba; allen basılması zimgeldi. şile salışıyor. Bunlar elbette Ag “ebbüslerdir, Mazimizle 4 Rilerim, büsbülün kesmemize, mek- neye eski edebiyatımız öğ. Put devam etmesine imkân ea e emi bizim bugünü Bia Fimaz: tatmin imiz, 1» Yenİ edebiyatımıza, © İSİ bir temel olamaz. > Mer şeyin yeniden kurul, en ye Htiredır? Her şeyin yeni- en g, Atası her kabil değildir, rg 9020 edilecek bir şey değil Miyg, © hayatının dalma ananeye Mriay, Sedir, Miç bir devrin sanal, May ley her şeyi kendi. yap» tad iasile çıkamazlar, Onların On, ç, © möziden üstadlar buluz” “ al, adla n eserlerinden kur, By çaları Bizumdır. Gehiygesusla Avrupa milletlerinin Madam istifade © etmemiz # bay ağını söyliyenler var, Biz- İng, © edebiyatla meşmul olan İnley, Avrupa'nın büyük irfan e Herinin edebiyatlarına alâ- ğı, “meleri gayet fabiidir; 24, ha ge “8 Yallardanberi İngiliz, Al- ağ öd bilhasen Fransız edebiyutlar İstilade ediyoruz. Fakat ya, Milletlerin edebiyatına alâka "Bimiz zaman onların bilhas- dilay, eNİ eserlerine, en yeni Gere- Bigi, 3 Merak sarmamız da gayet taş daş kgiz My Mn Zaman ancak kendi x4, “ eserleri ile meşgul — olur. bizim ihtiyacımız, mektep- Soruklarımıza - edebiyatın, Sini, PAzide kökleri olduğunu ve hade #erlerinden o bugünün de Ky, edebileceğini © göstermekle Yay, ç Avrupa milletlerinin ede. Hayy, ©, Yopamayız: memlekete tini gi, Alman veya İngiliz klasik» iy, TİM Klassiklerimiz diye sok” *" kımız yoktur. O ssilletlerin ! Türkiyede hâlâ musıki (sanati arzu edilen yerini bulmuş değildir. Hâlâ bestekâr nedir, beste. nedir. Alâkadarı da alâkasız (okadar bu mevzua bigânedir. Alaturka dediğimiz bir o musiki miz vardır ve bu vadide memleketi. mizde üz çok muvaffak eserler yap mış olanlar mevcuttur. Ve gene bu vadide az çok şöhetrler bulunuyor Hemen her yerde mütevazi olma sira rağmen musiki sanatkârların; söyliyenlere, çalanlara, bestekârla. ra tesadüf ediyoruz. Ama, bunların hayatları ne nisbetinde müemmen. dir, ne yaparlar, nal o geçinirler, sanat eserleri içinde hangisi daha üstündür. halk üzerinde (hangisi daha müessirdir, daha fazla tutul muştur, acaba bu sanatkârdan mu. siki yoluyla herhangi bir hizmet bek | lenemez mi ve bu suretle olsun bu! sanatkârlar kurtulamaz mı? Bu ci" | betler üzerinde hiç düşünülmemiş, işlenmemiştir. Piâklarda, radyoda bir takım şar. kılar duyarız, dinleriz, severiz, ez. berleriz. söyleriz ve bazan bunlar- dan bir kaçı halkın her seviyesi ü. zerinde müessir olmuştur, severler, eliven | söylerler, Fakat yapan kimdir bil» mezler. En mütevazi (sanatkârlar hiç şüphesiz ki bestekârlarımızdır. Eğer bizzat bestesini şurada bura. eri»! da ( okumazsa veseğer-herhangi bir plâlefabrıkasıleshoz” geçin. |” memişst, eseri de kendi gibi tarihe göçer, yetişemez, — ilerliyemez, im“ kânlâr bulamaz. Aralarında bir cemiyet o yoktur. Kaç defa böyle teşebbüslere girdi. ler, ekseriya akim kaldı, çok kere kendileri birleşemediler. & Velhasıl ; Jen ziyade lâkayt kalman musiki dünyamızdır. Ne oluyor, nereye * |kadar varmıştır, alaturka musikide yeni stil nedir, zevk ne dereceye kü” dar değişmiştir, bütün bunlar an cak bu vadide uğraşan birkaç kişi. nin malumatı içinde bir esrar gibi saklı kalır, Başka kimsecikler bir şey bilmez. Fakat alaturka musiki bir varlık» tır. Çünkü severek dinliyoruz, hoş. lanırırz, ama işte alAkamız bütün bundan ibaretti. Bestekârlarımızdan biri » ile gö rüştük. Hemen ayni dertleri tek. rarlıyan bestekâr bu meselelere de ayrıca temas etmiş oldu: “Bizde şarkı deyince ancak gül. yan dillerden hiçbirini onler kadar emniyetle alamayız. Mademki dilimi, zi Tâtin harfleri ile yazıyoruz, o hal de mekteplerimize de, lâtin harfleri kullanan bütün milletlerin klassikl Pusu insan, kendi haline İsi olum Yunun ve Lâtin edebiyali Bı, dilleri ile beraber sokmunız 1, xımdar, O ölü dillere olan ihtiyacımı da, ima söyledim. Bizim mekteplerimize, bütün zorlukları rağmen, o örların sokulmasının zaruri olduğu kanaati bende günden güne de kuvvetleni- yor. Nurullah ATAÇ PELİN İİİ Lİ İİİ ARTILAR tesinin iki kelimesi (omalüm olan bir şey akla gelir. Meselâ “Çal sazı- , “Bu imtidat,, veya “Gel gitme kadın,, ve saire gibi birkaç kelime ile bir şarkı ifade olunur. Bunun bestekârile o kimsecikler nesgul olmaz. Biz eserlerimizi en müşkül şartlar içinde (hazırlar ve İ bütün memleketin musiki zevkini atmin etmeğe çalışır. Az veya çok muvaffak oluruz, Fakat eserimizin mükâfatı, herhangi bir plâk fabrika | smın plâk başıma vereceği çok cüzi sir yüzdelikle temin olunabilir, Bu 3a kitap satışı gibi kontrol imkânı olmıyan bir iştir. Zaten olsa da o kadar az tutar ki tatmin etmekten İsarfınazar yeni bir şarkı Ohazirla. mağa insanda arzu (bırakmıyacak | kadar aşağı para olur. O şarkıyı herkes okur, bu yüzden sara kazanırlar, servet sahibi olur- ar. Fakat kimse düşünmez ki bir şarkı da, bir beste de, bir tiyatro e- seri gibi bütün hakkı yapana ait bir sanat eseridir. Nasıl her temsi. “nde bir piyese hakk: telif vermek, her eserin tekrar tabında bir hakkı telif vermek tabii ise 'pı şarkıyı da her okuyanın, her okuduğu zaman için kazancından bir nisbet halinde hakkı telif vermesi o kadar lâzim. dır bence, Yani bestelerin de hakkı. nt muhafaza etmek İcap eder! İşte ak bü takdirde bir bestekâr ko runmuş olur. Radyoda“ okürndüğü zaman da yalnız okuyucuyu değil bestekârmı da hesap etmek gerek. .Profesör Şevket Evrense- i li'n konferansı takdirle karşılandı Bükreş, 25 (A.A.) — Deöktor Profesör Şevket Evrensel, bugün saat ll de Bükreş tıp fakültesin- de konferansın: vermitşir, Sa..k Başvekil ve sarayı krali azasından Vayda ile sıhhat ve reisinin ve fakültenin muallimleri ile birçok doktorların hazır bulun duğu konferans, çok takdir edil - miş ve hararetle alkışlanmıştır. Konferansta elçimiz Tanrıöver de yardı, Gerek elçinin bulunması ve taati edilen sözler gerek kon . feransm yaptığı tesir, bu toplan * | uya Türk - Romen dostluğunun yeni bir tezahür şeklini vermiştir. BARA ALİ Askerliğe davet Fatih askerlik şubesinden; 334 doğumlu ve bunlarla mnuame. leye tabi İslâm ve gayri İslâm kısa hizmellilerden ehliyetnsmesiz olan. lar 1 Mayıs 939 da hazırlık kıl'asın. da bulunmak üzere sevkedilecekler. dir. Bunların 939 Nisanın 28 ve 29 new günlerinde şubeye müracaatla mun. j melelerini yaplırınaları ilân olunur. tir. O kazanıyor da bestekârı neden uzanmasın? Halbuki haki! Dünyanın her yerinde bir besle. kâr böylece himaye edilerek büyür, ilerler, refaha kavuşur. Filhakika herkes bir şarkıyı, bir besteyi kendisi için açlı iyliyebi- lir, ama, bu umuma taa ettiği zaman bir kazanç vasıtası o olmuş demektir. Bu takdirde de bestekâ. rın hakkımı korumak icap eder, Bestekârları, musikişinasları hü- kümetin himaye etmesi olâzımdir. Musiki ile istenilen şey daha isabet le ve daha muvaffakiyelle / verile. bilir. Propagandada da musiki ilk safta gelebilir. Herhalde buğün a- laturka musiki sahasında en kötü telifi! | Anadoluda çalışmak meselesine bir cevap Yazan: M. DALKILIÇ ADİR Nsdi “Anadoluda çalışmak meselesi” başlığı altında bir yazı yazdı. Bu yazıda: Yüksek tahsil gören vatandaşların İstanbuldan ayrılmadıkla rma temas ederek böyle bir şikâyette haklı olduğumuzu ve bu gi- bilerin saptıkları yanlış yoldan çevrilmelerinin bir vazife bu- Tunduğunu söylemiş ve fakat bunun âmillerinden birinin “en iyi yetişme,, arzusu olduğunu da tebariiz ettirmeğe çalışarak İstanbul, dan ayrılan bir gencin ilim ve İhtisasa veda etmek vaziyetinde kala- cağma güre, hem kabiliyet sahibi vatandaşların ve hem de hizmet bekliyen Türk milletinin zarardan vikayesi için üniversiteden en iyi derecelerle çıkanlar arasmda bir konkur yaparak muvaffak 0 lanları ihtisas sahibi olmak imkânlarına kavuşturmak icab ettiğini ve böylece bu hatanm önüne geçilebileceğini, aksi takdirde Avrupa» dan istenildiği kadar mütehassıs getirilsin, ilim ve Ibtisasm hu, dutlarımız içinde tam manasiyle yerleşemiyeceğini söylüyor. Anadoluda çalışmak başka bir mesele, ilim ve Dıtisas ayrı bir davadır, Bu davayı, bu meselenin bir mütemmim veya âmlli gibi görmek hatalı bir muhakeme olâr, Devlet, muayyen şartlar dahilinde, cemiyete kâfi gördüğü ih. tisas hüccetini bağışlar. Nadir Nadinin ilim ve ihtisastan istihdaf ettiği Alim ve profesör mütehassıs İse “en iyi yetişme” demek bu merhalelere yükselmek demek değildir ve bir memleketin en çok muhtaç olduğu bu değil, Ihtisasmı edinmiş ve fakat bunu memle- ketinin hayrma ve nefine fedakârlıklarla, feragatler tahammül ede, rek, yurdun her köşesini konforlu konforsuz sevip hizmeti için a- yırl etmiyecek idealist elemandır, ve biçare vaziyette olan bestekârlar dır ve bu neticede bestekâr yeliş- mesine mani oluyor. Ata'nın bir sörünü, vatan hizmeti yolunda da rcalize etmek mümkündür, Vazifede de hat yok, satıh vardır, 760 bin kilomet. maarif nâzırlarının, tep fakültesi | Diğer taraftan garp musikisi yo. lardaki eserlerimize de pek (geniş bir pazar bulmak mümkün olmu" yor nihayet bu taraltan da hayal sukutuna uğruyoruz. Yani leyleğin attığ syavrular ha. lindeyiz vesselâm.,, Not: Dedik ya, haklıdırlar, ama, bilmiyoruz Bu işte nasr! bir tedbir al mak icap eder, Herhalde bu beste kisim söyledikleri yapılabilir. Niha. yet mehmaemken bir himaye olur. Buna biz de kaniiz ve böylece olma” Sini temenni ederiz. Tiranda geçit resmi | Tirana, 25 (A.A.) — Tiranada i bulunan bütün İtalyan kuvvetleri- nin i-tirakile İtalyan faşist partisi genel sekreteri nazır Straoe, Arna vutluk umumi valisi Jacomoni ve General Güzzoni de hazır olduğu halde büyük bir geçit resmi yap - ! mıştır. Geçit resmine Arnavut kr” İ taatı ve jandarma da iştirak eyle- miştir, Geçit resminden sonra İtalyan mazırları tayyare ile Romaya dön - müşlerdir, eğim Amerika İlhakları tanımayor mu? Vaşington, 25 (A.A.) — Öğre nildiğine göre, hariciye nezareti gelecek haziranda İngiltere kral ve kraliçesinin Beyaz sarayı ziya- retleri münasebetile tertip edile İcek hususi kabul resmine davetli olanların listesine Çekoslovakya sefiri Hurban ve Arnavutluk sefi. ri Koniçayı da idhal etmiştir. Söylendiğine göre, bu hareket, diplomatik mahfellerde Amerika" nın Almanya ve İtalyanın Çekos Jovakya ve Arnavutluktaki hare - ketlerini tanımak istemediğine bir delil addedilmektedir. relik bu aziz satıh üzerinde Büyükada ile Beylüşşebab biribirin- den ayırd cdilmiyecek vazife ve vecibe hedefidir. Üniversiteden iyi derecelerle çıkmış (olanları ihtisas sahibi kılmak İçin konkur açtığımızı kabul edelim, bu takdirde o gencin İstanbulda bunu edinmesi ile Avrupada edinmesi arasında Anado- Yuda çalışma bakımından me fark var? Bu konkurla, Anadoluda çalışma mevzun arasında nasıl bir birlik iddia edilmek isteniyor? Yani &lim ve profesörler yetiştirip de bunları mı Anadoluya dağıtalım? Faydası? İhtisası ise, muayyen şartlar dahilinde doktoru da, mühendi- si de, hukukçusu da, edebiyatçısı da, fencisi de, iktısatgısı da, mül- kiyesisi de elde ediyor, Eğer hâdise, mütehassıslar meselesini o muhakemeyse, bu da bu mevzulardan büsbütün ayrı bir tezdir. Memleketimizde ilim ve ihtisas yerleşebilmesi için, mutlaka Üniversitede bir konkur açmak mı icab ediyor? Zaten alâkadar vekâleller veya müesseseler, her yıl bir mik, tar Türk evlâd Avrupanın muhlelif kültür müesseselerine sey. kederek bu vadide matlub olan elemanları temine çalışmaktadır. lar. Ama, bununla Anadoluda çalışma davasından bir şey kaza- nılmış olmaz, Bu kadar mütehassıs profesör çalışıyor. İrfan müessesele- rimizin kültür randmanmı haddi azamiye çıkardık, ama, bunun, la da Anadoluda çalışma davası arasmda ne İrtibat var? Bize ve yani Türk milletine Jizmm olan, bugünkü Türk kültür serniti, İmkân ve hududlarmdan geçmiş gençlerin, şu veya bu be, haneyle İstunbul veya buna benzer şehirlerde mütevazı bir ek- mek kazancı İle kalmaya razı olmıyarak vatan vazifesini, millet vecibesini, yurd aşkını şehrin bulyai havasma değişmiyerek Ana- doluda çalışmalarıdır. Anadolu için âlim ve profesöre ihtiyaç yok- tur, İhtisas edinmis, feraratli Türk evlâdına ihtiyaç vardır. Bence, bu netice konkurla, çok İyi yetiştirmekle olmaz. Tıp. kı askerlikteki sistem gibi bir kanuni mecburiyet İkame ederek, memur, avukat, doktor, mühendis, muallim ve kim olursa olsun, kime mensub olursa olsun, hayat mecburiyetlerinden gayri maze, retler taallök etmediği takdirda velevki serbost meslek sahibi da- hi olsa, iç seneden az olmamak şartile Anadoluda çalışmak mec buriyetind» bulunmalıdır. O zaman, İstanbul sokaklarmdan altın akmadığı, servet, refah, savlet, Ikbal, şeref ve her şeyin Anadolumuzda, aziz yurdumuyun her zerresinde mevcut olduğu hakikati görülecektir. Ancak böyle- ee şehirli zihniyetinin doğurduğu bu şehirde kalmak zafı huku, kun ve kutunun terbiyesile dumura uğrar ve Türk gençliğinde vazife yolunda da bir vatan haddi ve hattı değil bir vatan sathı bulunduğu Hiyadı teessüs eder, Türk gencini, muhtaç olduğu konforu hükümetinin hazırlama, smı ve hazıra konmasını beklemekten tenzih ederim, Türk genel ancak bu yurd saran milli hedefle islediği konforu da gittiği yerde karmasmı bilir ve bilecektir. Bunlara en yüksek örnek, yine bizim öz varlığımız olan Türk ordusudur. Adım attığı yerde muhtaç olduğunu kendi halkeder, Ve zafen evvelâ vazife ve sonra konfor! masama asasam sena ANAMA veee am sam ana Orta mektep a ği muallimliğine talipler Maarif Vekâleti tarafından ilk mektep muallimlerinin orta mek . İtep muallimliğine terfii için ba - #iranda bütün vilâyetlerde yazılı ve ağustosta Ankarada sözlü ola- râk yapılacak imtihana şimdiye kadar yapılan müracaatlar her türlü tahminin fevkindedir. Orta mektep müallim kadrosunda bu sene münhallerin bir hayli azaltı- Jacağı ümit elilmektedir. İz gp! birini tercih edemiyeceği, onların herhangi o biri ile, gile, aramızda — birtakım İlgi gilârlar, husumetler çikması Bey, 4 de düşünmemiz lâzumdır. k 2 bu meselenin balli için bir beyi Yarar: bugünkü © Avrupa Üayg #ebinin de temeli olan ve e- ng #rsdan bunca asır geçmiş ol” Mon, Yöen ene de taze kalan lerimi Vâtin edebiyatlârını, mek, kan ge) Kendi klaysiklerimiz di- irki oüların güzelliklerinden, #inelen istifade etmek. Yaşı- Otomobil kazası MERİKA Reisicümhuru mühim bir otomobil kazası atlatmış, Keki cunıhurun otomobili karşılaştığı otomobil, den şiddetli bir fren sayesinde birkaç san. timetre mesafede durabilmiş ve böylece bu mühim kaza sayuşmuş, Müşarünileyhin politika (sahasındaki şoförlüğü de yamandır, Yine böyle şiddetli bir frenle harb ka- zasını da atlattı, Doğumlar azalmış RANSA İstatistik Oo müdüriyetinin bildirdiğine yöre Fransada doğum. lar epeyeo azalmış, En emin yer olarak sna rahmini bu, lan çocukları, bu karmakarışık dünyaya kademniliade olmayışlarımda mazur görme- Miyiz. “Çocuktan al haberi, derler. Demek ki dünya, hâlk teneffüs edilecek bir duru- ma mazhar olamadı, Rasgele Müstehçen ressamlar RTALIĞI bir telâş aldı, İzmit resim sergisinden üç çıplak tablo müxteh- cen diye indirilmiş. Hem de bu hükmü eli Uvukuf vermiş, ” İyi ya, ne üzülüyorsunuz. Bunlar ehlivukuf, kim dedi ki ehli ilim

Bu sayıdan diğer sayfalar: