5 Mayıs 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

5 Mayıs 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m iğini haber alan Sir Peter o. Sap, e çağırdı. Samimi bir | KN olsun, dedi, Sizi tek- maal gördüğüme pek mem- Gö Terkkür ederim efendim. tik mesele kalmadı, Mödirtüğa bü ii) yük bir budalalık y: İğtNS Bihayet SEX yap Vana mukabele etti; > Örle bir budalalık ki şimdi — im için “katil belki de o | dye kâfi delil bulamadılar, | pi... İ verirler içinden delikanlıya bak | da edir un, mücrimiyeti İs İ sm yi bir maznunu ma. İ ie fakat halk öyle değildir; ia - #eyin en (enasını düşünmek” ArİP bir zevk duyar, ET m çalıştı: dğl tanacak bir hareketiniz olma- Mücyiar e Muhtemel bazı dediko- > #öelirine ne ehemmiyet ? Beni dinyeyin: Size Kendir, “a Mezuniyet veriyorum. 1 n uzaklaşın ve (o masrafa b: bana yollarsınız. i bi ik kendisini — hayrette A ii ifade ile reddetti: kt tür ederim eleridim. Fa- yam hissini u- yim bugün b haya laz e En doğru hare yakında cinayet | ise ilecek, İcap ederse iyi il | e iyi e bu. : lerini Uğraşanlardan daha Va nde biraz | inkisarı hayale ii tiraf etti, Fakat Fur abahatli bulamıyaca- 7 ondan mucizeler de bek- 1 ayi Polis müdürlüğü ondan b riksizlik müstesna, bir ş Ma beni tevkif etti ama bu 8 Fârrenden şüphe et- nu a kadar iki adam İlt T. Sir Peter selâmdan | . doğruya zihnini iş. m ana A geçti; # | NE ip a Dana garip bir hikâye an Fay den şüphe ediyor müş- Sordu; Bibi Şüphez ba van bunu katt olarak bik kü) fe. Tüm | Mühim bir şey yok İN e bence mühim şey var e Öğrenmek istiyorum el Mü muza boyun eği- e ağ Farenin Söylediğinden " it Malümatı olduğun. İZ ol, “diyorum. Sizin mümes- ) ni dt: safatile de onun bil e aramı Biçin sakladığını öğren muhatabına mukabele etti; “öylüyorsun Fur. NE an da fazla doğrumu. viksözlüğ iği Farrenden e / #2 z# etti. —28— şüple etmek derecelerine vardırma- dr. Furlong sükünetle cevap verdi: — Zabıta, Pettigrevin katlinden- beri mis Fa:reni göz hapsinde bu" Junduruy'or, Sir Peler adamakıllı sinirlenmiş. tiz — Bu kızcağızdan niçin şüphe ettiğinizi bana söyliyecek misiniz, söylemiyecek misiniz? Pekâld, Mademki ısrar ediyor sunuz, söyliyeyim: Mis (o Farrenin iki şahsiyeti var, Gündüzleri (size kâtibelik yapıyor, geceleri İse şüp- heli bir barm sahnesinde rol alıyor ve tavsiye edilemiyecek kimselerle görüşüyor. Vans hafırdı: — Yalar söylüyorsunuz! Sir Peter müdahale etti: — Bir dakika Vans, — Furlong seninle iki eski dostuz, babalarımız da gene odosttu, Ara muzdaki münasebetleri bozmak ba- na pek acı gelir. Aman söğlerinize dikkat edin; Fevkalâde takdir etti. Zim bir kimse mevzuubahs oluyor. Ona iftira edilmesine müsaade ede- mem. Bu takkikatla meşgul olma" nızı sizden rica ettiğim vakit., Furlonz, sözünü kesti: — O vakit şartımı kabul etmiş, işlerime karışmamak vaadinde bu- Junmuştunuz. Tahkikatla artık meş. gul Umamamı istiyorsanız, çekin- meyin, açıkça söyleyin. Mis Far renden bahsetmemi siz £İstediniz, yoksa ben bu mevzuu size katiyen — Farren Londrada değil, sayfi- yede... Daha bu sabah bana telefon — Size telefon etmiş olabilir, fa- kat sayfiden deği|.., — Onun yalancı ediyorsunuz? — Evet: Siz bugün önü Londra* dan kilometrelerce mesalede sanır” ken ben Fârren (ile Viktorya garı büfesinde öğle yemeği (yiyordum. İhtimal şimdi benim yalancı oldu- gumu didia edeceksiniz? XX Furlong cevap beklemeden Sir Pe terin yanından çıktı. Cüretkâr bir karar vermişti. Bir taksiye atlıya- olduğunu mu Nakleden: F. K. rak Abbey-Road'a gitti ve doktor Vangın kapısını çaldı , Çinli Metr döle — ziyaretçiyi ilk gelişinde sabık Mandaren tarafın dar, kabul edildiği salona götürdü. Doktor Vang biraz sonra geldi ve anisafirini öyle bariz bir memnuni- yetle karşıladı ki Furlong şüphe ve şikâyetlerini anlatmakta tereddüt etti. Çinli onun bu mütereddit hali- ni derhal farketti, — Dalgm görünüyorsunuz dos. tum. dedi. Derdinizi o bana açmaz mısınız? — Sözlerimin sizi kırmasından korkarım, fakat size karşı olan vazi- yetimi tayin edebilmem için yardı” munıza muhtacım. Vanz dikkatle muhatabına baka” sak sordu: — İzah ediniz rica ederim, — Pekâlâ.. İlk omülâkatımızdan sonra evinizden çıktığım sırada ba. şımı pencerelerden birine doğru çe- virdim ve... Doktar, elinin bir işaretile muha* tabının sözünü keserek: — Anladım, dedi. Pencerede Far- reni gördünüz ve mürettibi ben ol. duğumu sandığınız bir sürü oyun. Jar tahayyül ettiniz. o Ben sizi çok daha zeki sanırdım O M. Furlong. Maamafih açık sözlü oluşunuza te- şekkür ederim, Fürlong, hocası tarafından azar lanmış bir mektep çocuğu gibi ki. zardığını hissetti. Vang devam etti; — Size yardım vaadettiğimi ha“ tırlatmama muhakkak (lüzum var mı? — Müsaade ediniz de... Çinli gene elini kaldırarak sözünü kesti: — Bu genç kızın ziyaretiniz esna” sında evimde bülunduğu doğrudur, fskat ben bunu bilmiyordum. Siz giilikten biraz sonra gelerek benim- le görüşmek istedi. Fakat hizmet. kâr, sizinle görüşürken beni rahat- siz etmemek emrini aldığı için ken” disine başka bir salonda bir müd- det beklemesini rica etmiş , — Sizden ne istediğini öğrenebi. lir miyim? — Tabit, Hattâ bunu bizzat ken- disinin size söylemesi daha iyi 0 lur. (Devamı var) Me e MA ODM EM Ya Gece sevişenlere mahsustur ! Çeviren: LÜTFİYE GÜRLÜK Tom Martin, Glorya Tornbu- kun lüks yatak odasındaki kalın ipek perdelerin arkasına İyice giz. lenmişti. o Saatlerdenberi olduğu yerde avını bekliyen korkunç su. tatlı yankesici, gece sast iki bu- çuğa doğru kapıya sokulan ânah. tar sesini müteakip elektrik düğ- ün çevrildiğini duyunca, tek z dü perdsde açtığı ufak deli- ğe uydurarak konuşulanları dirle. weğe başladı. Genç kız yanındaki nişanlısına, “sen hemen mutfağa git te yiye. cek bir şey bulmağa çalış, zira açlıktan bayılıyorum.,, diyordu . “Balo çok eğlenceli geçti ama bü- fe hiç zengin değildi. Rica ederim Fredi, gürültü etmemeğe gayret €t te, halam uyanmasın, çünkü bu kadar geç kaldığımızı eğrenir. se fena halde köpürür. Ben de şimlii geliyorum...., Tom birisinin hafif adımlarla bu lunduğu odaya yaklaştığını duy. du.. Bir dakika sonra kapı yavaş. ça açıldı ve gül rengi âmpüllerderi dökülen gül rengi ışıklar altında Gioryanım güzel yüzünü gördü. Yankesicinin keskin nazarları genç kızın bilek! ini aradı. Evet, saçlarını düzeltin.x için kolunu her kaldırışında parlak işiklar sa- çan kalın elmas bilezik, işte gene ince bileğe sarılmış duruyor. 'Tomdan ince dudakları şeytani bir tebessümle kıvırldı. Kendi ken .dine “ne şahane taşlar,,idedi.. “EL de edilmesi kolay bir h. O bu bileziğin sahibini üç gece evvel operada rastlamış, oyun bit. tikten sonra genç kızı takip ede. rek oturduğu büyük apartımanı görmüş ve hiç güçlük çekmeden Tornbruk ailesi hakkında epey malümat edinmiş, madam ve mös. yö Tornbrukun seyahate çıktık. larını, kızlarının halasiyle beraber oturduğunu öğrenmişti, Glorya, omuzlarındaki kadife kapı, yatağın üzerine attp yüzü. nün pudrasın: tazeleyerek ayak. Olannın ucuna basa basa yemek o- lettim, bolada herkes dasına geçtikten sonra Töm uyu - şan bacaklarını hafifçe hareket ettirdi. İbtiyar halanın sinemaya gidişinden istifade ederek kapıyı cebindeki maymuncukla açık bu odaya girdiğindenberi ayakta bek. liyordu. Zaten başka türlü hareket etmesine imkân yoktu, Sızlamağa başlıyan nasırlı parmaklarını ova rak erkeğin gitmesini bekledi, Bikişik salondan Gloryamu sesi İ geliyordu. “Üzülme sevgilim; an- rem, bileziğini taktığımı duyma- sna imkân yok. Bugün dikkat bakryordu.. Senin bile görür gör- mer gözlerin kamaştı.,, “Evet ama, benim (gözlerimi kamaştıran kolundaki bilezik de. ğildi.. Oh Glorya seni ne kadar sevdiğimi anlatabilsem..,, Tom nefret dolu gözlerini ha-| vaya kaldırarak gece yarısı mu. habbet eden sevgililere iânetler okudu, Gidip ikisinin de boynunu koparmak arzusiyle yandığı halde hizmetçileri uyandırmaktân çeki. niyordu, Çünkü avazlar: çıktığı kadar bağırarak bütün apartıman halkını uyandıran bir sürü hiz- metçinin elinden kurtulmak kolay olmıyacaktı. Hayır, bir az daha bekliyerek işini gürültüsüzce hal. edecekti. Oda adamakıllı soğumuştu. Pencere aralıklarından gelen dondurucu rüzgâr vahşi haydu. dun iliklerine işliyordu. Kendi kendine gene kulak nözlesise yâkalarimadan şuradan çıkarım.,, diyordu. Fakat dakikalar durmadan İler- liyor ve içerdekiler fisildaşmakta devam ediyorlardı. Nihayet To» mün taşkın hiddetini yatıştıran bir erkek sesi duyuldu. “Artık gitmeliyim, Glorya. Seni bu kadar uykusdz bırakmak doğru değil... Oh Glorya bütün hayatımca sana sahip olacağımı, senilâiaima hima- ye edeceğimi düşündükçe sonsuz saâdetler duyuyorum ki... “inşaa Söyle sevgilim, beni sevdiğini bir kere daha söyle,, , Tom dişlerini ( gıcırdatarak, “artık tahammülüm (kalmadı! dedi. Kapı yavaşça aralandı, Glor- yanın ince vücudu içeri kaydı. Yatağının üstüne bıraktığı ka- pı, dolabına astı. Sonra elektiikle, ri söndürerek yatağa girdi. Bile. zik halâ kolunda duruyordu. Beş on dakika sonra genç kızın iyice uykuya daldığına kânaat getiren yankesici saklandığı yerden ( ses- sizce çıktı, fakat daha iki adım at, madan odanm sükünetini bozan bir ses duyuldu. Karyolanın yanındaki masada duran telefonun zili çalmıştı. Dudaklarma gelen küfrü zorla zaptetmiye çalışarak tekrar per. delerin arkasına gizlendi. Zil ya- nm saniye fasıla ile iki kere çal dıktan sonra Gloryayr uyandıra- bildi. Öfkeli gözlerle pertledeki yarıktan genç kızı seyreden Tom onun telâşla lâmbayı yakarak ü- çüncü defa uzun uzun çalan tele. fonu eline aldığını gördü. “Alo, oh Fredi demek bana bir kere daha hayırlı geceler dileme. den uyuyamadı, tabii sevgilim, tâbil memnun oklum.,, Tom cinayet * hırsiyle yanan gözlerini kızdan ayırmıyordu. Kendi kendine mırıldandı: “Şu kız telefonu kapar kapa- maz boğazına sarılıp işini bitire . <eğim.,, Birdenbire oda kapısı aralandı ve orta yaşlı, uzun boylu bir kadın içeri girerek; “Glorya bu gürül tü nedir diye bağırdı. Fena hale ürken Glorya: “Oh halacığım, dedi, ödümü kopardmız,, tekrar telefonda konuşmağa baş ladı: “Bir şey yok Fredi, halam geldi, bir dakika bekle.,, Orta yaşlı, uzun boylu hala bi- tür daha yaklaştı; “Glorya söyle Allah aşkına gecenin bu saatinde öyle|telefon eden kim?.,, y VLüljen sayfayı çeviriniz) 264 Dandolonun gözleri yeniden KAHRAMAN HAYDUD alçağım.. Gösterdiğim zaaf ba. KAHRAMAN HAYDÜD vet edilen yere gelince uşakla - Rüyasında Parise gittiğini, Sonra “ parlâdı: — O halde, ona bir mektup verebilirsiniz ?, — Hay hay... — Bu mektubu yazmak lüt. funda bulunur musunuz? — Maalmemnuniyet... — Yazdıktan sonra öğrene - ceğiniz şeyleri ounutacağınıza yemin eder misiniz?. — Bütün mevcudiyetimle ...... Buyurun sizi bekliyorum. Ne yazacağım.. Hattâ siri bir zah. metten Je kuçfarayım.. Yazaca. ğım şeyin hülâsasını söyleyi. niz. Ben onları sonra süsler, teller, pullar, edebi bir şekle le sokar ve öyle veririm... Ma. Jüm ya meslek icabr.. Böyle iş- Jere alışkınım. Şair hem söylüyor, hemde kâğıdı kalemi, hokkayı hazırk yordu. Dandole: — Yazınız! dedi, ve kırık bir söylemeğe başladı; “Rolan, “Ben artık ölüyorum. “Ağır yaralıyım. Kurtulmam imkân haricinde.. Siz bu mektu. bu okurken ben çoktan ölmüş bulunacağım.. Binaenaleyh söz- lerim ölüm halinde bulunan bir adamın sözleridir ve tamamen hakikattir, “Rolan! Biliyorum. Ben bir na bir cinayet işletti, Bu cinayet. ten de siz muztarip oldunuz ... Istırap çeken yalnız «iz olsay- dınız belki teselli bulurdum ... Çünkü sizin babanız cumhurreis. liği zamanımda bizim hanedanı, mızı fakru zaruret içinde bırak- mıştı, Evet, siz ölseydiniz teselli bulurdum. Fakal bu cina- yetin ıstırabı allmdan sizden fazla ezilen, inliyen başka birisi daha vardı... Bu da kızımdı.. O hakarz bir zulme kurban ol. du, Kendisine ait olmıyan bir cinayetin cezasını çekti ve çeki. yor. Rolan! Size her hakikati söyleyeceğime şu sırada akan kanlarım üzerine yemin ediyo- rumi, Dandöle nefes almak için dur. du. Ataten başını kaldırdı; — Mösyö! dedi, zannederim ki mektub biraz kuru ve tadsız gidiyor. Cümleleri edebiyatın kudretli yardımı ile süslemeğe mecbur olacağım.. San'at mösyö, San'at o kadar kiymetli o ka. dar muazzam bir şeydir ki, onu düşünmeden, ona tâbi olmadan bir satır, bir cümle, bir kelime yazmak cinayet olur, Arâten (San'at, san'at!) diye bağırırken elinde tuttuğu kale- rından ziyafetin tehir edildiği ha berini almıştı. Areten bu baber üzerine fena halde asabileşmişti, Sarayına döner dönmez, herkesi haşlamağa, herkese karşı ardı ar kası kesilmiyen küfür silsileleri- ni savürmağa başladı. Kendi ken dine komurdanarak söyleniyor - du: — Venedikte ne oluyor? Her. kes endişe ve merak içinde.. Giz- li gizli konuşmalar, kulaktan ku- Yağa fiskoslar, sapsarı olmuş yüz ler, ihtiyatlı hareketler, yan göz den bakışlar. İşte Venedik hal - kının bugünkü vaziyet ve haleti ruhiyesi, Acaba ne oluyor? Ne olacak? Eğer böyle devam eder. se Venediği vücudum ile şeref- lendirmekten vazgeçer başka ye- re giderim, Bir düşünelim.. Nereye gide. bilirim Meselâ Romaya! Hayır, Romadaki kardinal Raspoliden yediğim dayağı daha unutma- dım, Parise!.. Oh.. Fransa krak beni ipe çektirecek kadar zalim. dir. Orası da olmüz.. O halde ne- reye gitmeliyim. Adam san del, Bunu hareket edeceğim zaman düşünürüm. Bakalim işler nasıl olacak?. Bu düşünce ile yatak odasına girdi. Şomineyi yaktırdı. Yata. ğını kabarttırdı, yattı, Ve yatar yatmaz da uyudu, birinci Fransavanın kendisini karşıladığını, ağzına kadar altın dolu bir çekmeceyi uzatarak al. masını kabul etmesini rica eyle» diğini görürken yanı başımda uşaklarından birinin sesini işitti, Bü ses; — Monsenyöt! Monsehyör! diyordu. . Filhakika Araten sarayında bütün Omaiyetine (o kendisine monsenyör ve yahut ekselâns de- melerini cmretmişti, Sıçrayarak uyandıs — Ne 02, Ne oluyor? Saraya yangın mı var? diye bağırdı. — Hâyır, monsenyör, yangın Meğil.. Fakat yanımızda dar ve küçük sokakta inliyen bir adam var. — Ahmak, budala, terbiyesiz., Sokakta horlayan adi narhoşlar için beni tatlı uykumdan uyan- dırmağa cür'et ettin Hat. — Beni affediniz monsenyör! Bu adam sarhoş değil. Bir asil zadeye benziyor. Yaralanmış, ölmek Üzere bulunuyor ve si- #inle görüşmek istiyor. Araten karyoladan atladı: — Demek yanına katlar gittin ha?. — Evet monsenyör, iniltileri duyar duymaz arkadaşlarımla beraber bir fener alarak gittik ve sokakta, yarasından âkân kânla-

Bu sayıdan diğer sayfalar: