7 Mayıs 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

7 Mayıs 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

hu ve düşünün, her halde Sizi çe Za gelecektir. Yok- m etmesini biz bili" Pa İ b ledi, fakat meçhül a. İline. sıkmadı, Bunun üze ha iyi bulunduğu odayı da yg tle Gözden geçirdi. e Kapı li ok an başka alttan ve üst gömü kapatılmıştı. Perrabi! Se tam VE panjurlardan baş “emirden aklıklar var he bi, , <İ€ leş yoktu, onun yeri" İl. © “lektrik kai i İ m vel aloriferi yerleştirik minenin önü demir parmak Datilmaştı. ri May ri Mi Sr ua Üzerinde birkaç © kitap, la Cara kutusile bir e e rd. Bir cıçara yakarak Vaziyetini düşünmeğe ko. ir XxI pa vakit kaybetmeksi- mler üdürlüğüne koşmuştu. "di. Zeki olduğu kadar cü- sımlarla karşı karşıya ok e Keçtikçe daha iyi anlı. a feni kaçırmak için kem daha » Kullanılmış olmasma bir 2 ve Dul şti. Komiser Ride lmak için her şeyi yap” TİC etti, a indi sarıldı. Mai dek den birisile arasında kt. b leme oldu. Sonra Fur ek beklemekten o başka Teni arız Bildiğiniz gibi “İür, izlice nezaret altında bu en eyi 3 idim. Onun, doktor Maya, Kittiğini memurlarım YİN evi ber Vermişler. Biri Van ni arası ti, © Ötede Otornobil içinde bek” « #lgin evinden çıkınca 0 Memür onun peşinden Fse bize haber vere- Ba bir zâmanda haber me pa bütün Londra merkezle. ne €$kâlini vererek araş” Pare #inrederim. > Kay a tehlikede midir sizce? zı İF şey söylenemez mu Kina töre çok şey bildiği uzaklaştırmağa lü- ten mi, yoksa ebe. io ğunu sonra öğrenece- Pan, ve komüser düşünceye — Meşe sonra Rid: *esİNİZ, dedi, şu evrakı kime izim... dky, pi dosyayı tetkike kos İE ne sabırsızlıktan oldur i iramıyacak bir halde İ. “or tili üzerine âdeta sıç ir ma açtır e Bana verin de konuşa” *n misin Matevs? Ne hava" b iy de yi Sen bizi yol ağzında e varı bilirim, Hemen şim. * hareket ediyoruz. Sen Vİ Çıkarmı bize haber ve O Ke m #4pattı ve Furlonga iza” SA Paerenin nerede olduğu » Bir dakika müsaade, ai açtır e he bile şolörden başka Tay ek e e olun, i Mind kapatarak © masasının bine “tomatik bir tabanca an , koydu, Dışarı çıktı ve Eğ sonra dönerek; i, << Bidiyoruz M. Fur. 7 yolda izahat veri" Pi, mi, ir dürlüğüne telefon eden rin eba yolda duran otomo- rünü tamir o eder gibi Kl ba de Nkad beklemekteydi, Komiser R in aylarını gfrtince koşa ların arabasına atladı — İlerde tam karşıdaki , bahçe içindel Polis otomobili bahçenin demir parmaklıklı kapısı nde durdu. Rid, kapıcı kulübesindeki adama, nazikâne: — Lütfen kapıyı açar mısınız? dedi. Eve kadar gideceğiz Kapı: muhatabına dikkatle bak. tı: — Randevunuz varmı efendim. Buradaki hastalar pek sinirli kimse lerdir Doktor rahatsız edilmek iste” mez. — Doktorla görüşmemiz lâzım, kapıyı açınız. damın alelâcele kulübesine gir diğini görünce otomobilinden atla. dı. Fakat geç kalmıştı. Kapıcı içe ri girip kapıyı kapanmıştı. Kömiser söylendi — Felâket! eve telefon ediyor her halde. Maiyetine emretti: — Siz ikiniz parmaklıktan “atla yınız. Hesif kacmadan yakalayınız. İri yarı iki sivil memur parmak. n aşıp bahçeye atladılar. Kapı cı bu sırada kulübenin bahçeye 2 çılan kapısından çıkmış, binaya doğ ru olanca hızıyla koşuyordu. Polisler peşinden gittiler ve biraz sonra kapıcıyı elleri kelepçeli olarak geti getirdiler, Kapıc kulübesinde anahtarları bularak kapıyı açtılar. Rid memur lardan birini kapıcıyı beklentek ü zere bıraktı ve kendisi diğer memur lar ve Furlongla beraber otomobile atlayıp binanın kapısı önüne kadar gitti. Kapı kilitliydi. Zil sesine cevap veren olmadı, Bunun Üzerine me. murlardan biri maymuncukla kapı" bina, alelâcele dolaştılar, Kim- seler yoktu. Rid arka tarafa koştu, köşkün 0 kısmında Kapısı açık kü çük bir garaj vardı ve yeni tekeriek izleri bahçenin arka kısmında bir kapıya doğru uzanıyordu. Rid söylerdi: -— Kaçmışlar Matevs! Tavsiyeni dinliyerek bahçenin bütün Kapıla. rına nöbetçi bıraktıktan sonra içeri girmeliydim. Şu melün kapıcı bize oyun oynadı. Fakat o mahbuslarını kaçırmağa vakit . bulamamışlardır herhalde.. 22 > bağırdı: — Mis Farren! burada mısınız? Kapınm arkasından cevap geldi: — Evet, evet... Sürgüler açıldı, maymuncuk tek rar kullanıldı. Bir dakika Anjelâ Farren serbestti. XXI Furlong, genç kizı tenha ve te bir lokantaya götürdü. Vansın ser. best bırakıldığını . öğrenmiş olan Farrenin neşesi yerine gelmişti, Kahve ve cıgaraya sıra geldiği man Furlong sordu: Şimdi nasılsmız bakalım? — Fevkalâde iyi.. — Size bugün çok güzel olduğu- nuzu söylemek İsterdim, fakat söy” lemeğe hakkım yok. - Niçin olmasın? Kompliman in sanm daima hoşuna gider, hi zin tarafınızdan olu: sw Mademki beni dostlarınız me yanımda görüyorsunuz, gayet açık sözlü olacağım: Çek y nız ve başıma bir sürü can 80 kacak hâdiseler açtınız. — Evet, buna çok müteessifim, — Acele etmeyin, Başıma bir sü- rü hâdiseler âçlınız ama Sg olma. saydınız Pettigrevin katilini yak: lamağa medar olacak belki de hiç bulamıyacaktım, Genç kız mırıldandı : — Size göre katil kimdir? — Kim olduğunu bildiğimi sanr yorum, siz de öyle saruyorsunuz. Belki ikimizin de hakkımız var, Fa- kat bu nokta üzerinde münakaşanın. iz sırası değil, Bana itimat edi. niz ve şüphelerinizden kimseye, a kimseye bahsetmeyiniz. Va: adediyor musunuz? — Evet, söz veriyorum, — İkinci nokta: Sir Peter | sizin Mandarendeki gecelerinizi biliyor, — Biliyor mu? Ona kim söylemiş olabilir? Furlong Doyl ile Vansın kavgası: nu, Sir Peterin hiddetini, Vansın © na ânlattıklarını hikâye etli, Sonra müstakbel hattı hareketlerine dair komuştular ve lokantadan bir byat- roya gittiler, (Devamı var) KAHRAMAN HAYDUD Tekinsiz Ev Yazan: Mertin Armestrong Çeviren : V. G. Yağmurda y şuma gitmez daktan boşa yağıyordu. Benim de önümde da #lecek en millik yol vardı Nihayet, gideceğim köye bir sil kaldığı halde, karşıma çikân ilk evin önünde durdum. Bahçe- nin etrafındaki tahta havalenin ü- zerinden bakıyordum. Ev pek bir şeyler vaad etmiyordu, çünkü boş bir ev olduğunu derhal anlamış - tım. Bütün pencereler kapal hiç birinde ne pancur vardı, se de perde.. cerelerden birinden görüyordum; İçerdeki arlarda çe O. cağın üzerindeki yerde şey yoktu. Ocak ta bomboştu. Bahçeyi otlar bürümüştü. Bah. ge demeye bin şahid isterdi. İlk bakışta bir kendek görünü- yordu. Yalnız tarhılar yolların izi kalmıştı. leylâk ağaçları çiçek aç Rüzgâr dalları sallari kça ağaç.! lardan yerdeki otların “e su. lar boşanıyo.du. Leylâkların arasında; lenbi- re bir adam çıktığını söylersem ne kadar şaşırdığım: tahmin eder. siniz, Adam yavaş yavaş yürüye. rek bana doğru geliyordu. Beni şaşırtan şey o adamın ora- da bulunması değil, bu yağmur al. tırda , başı açık, âdeta bahçede gezinir gibi dolaşması idi. Tepe. sinin saçları dökülmüş, kalan saç-| larr ağarmış, iyi traş olmuş. Şiş- manca bir adamdı bu ye bakışları Vilam “Blake'in-portrelerinde gös rülen o sert bakışlara benziyordu. Rahip gibi giyinmişti. Birdenbire gözüme çarptı; A- damın iki kolu iki yarında sarkı. yordu. Elbiseleri socuk gibi ıslan. mıştı, Hele yüzünden akan sular, onu daha garip bir şekle sokuyor- du. Sanki yağınur yağdığının hiç idi ve| Zemin katındaki pen «| arasındaki! Bahçedeki |i efendim, de- eri girip sığınabilir miyim? Hayretle yüzüme baktı: — Sığınmak mu? dedi. — Evet, dedim, yağmurda; — Ha! Yağmurdün mı? Evet, buyurun. .Rica ederim, buyurun. Bahçe kapısını açtım, adam ö- nüme geçti, evin bahçe kapısına ru ilerledi. Kapının önünde, içeri benim geçmem için İkenara çekildi. Hafifçe bir iğildi. Kapıdan içeri girdiğimiz za- İman: — Korkarım evimi pek bulacaksınız, dei tun efendim, içeri Soldaki ilk ka. pi. Oda oldukça bü ü. Üstü kemerli bir tek penceresi vardı. Oda bomboştu, yalnız bir masa, bir sıra vardı. Kapının yanında öa bir köşede daha küçük bir masa, fakir Fakat buyu - Gene hafifçe bir eğilerek, tah- ta sırayı gösterdi; — Buyrun oturun efendim, de. di. Hareketlerinde, konuşmasında, eski tarz bir nezaket vardı , Kendisi oturmadı, pencereye doğru gitti, Kolları gene iki ya- rında sarkık, pencereden dışarı, yağmur altındaki bahçeye bakma- ğa başladı... Bir konuşma zemini olsun di. ye: — Galiba, dedim, siz de benim gibi yağmuru pek sevmiyorsunuz. Topuklarının üzerinde tamami. le geriye döndü. Başını: döndüre- ği için bütün vücudu ile dön. miye mecbur olduğunu anlamış. tım, — Yolyot.. dedi. Hiç'de öyle kında bile değildim. mışsınızdır, Elbiselerinizi o değiş- farkında değildi. Fakat ben yağ. /ti muür yağdığını pekklâ biliyordum. Sular saçlarımdan, ensemden aşa. İyim?. KAHRAMAN HAYDUD değil. Nitekim, siz söylemeden €r| vel, ben yağmur yağdığınm far-| dirmiye başladım. — Fakat, her halde çok ıslan.! Bunu sorarken tuhaf bakmıştı. , — Evet, dedim, islak elbisele. ri çıkarsanız, , — Eibiselerimi mi çıkarayım? dedi. Hayır, olmaz. Olmaz, efen- dim, olmaz.. İslandıysa bile ya. vaş yavaş korur.. Burada da yağ- mur yağmıyor ya! Yağıyor mu?. Yüzüne baktım, bu sulai ciddi bir şekilde sormuştu ve benden cevap bekliyordu .. dedim, bamdolsun yağmur yağmıyor buradaâ..... Gene nazik bir tavırla ? — Size ikram edecek bir şeyim yok maalesef, dedi.. Sabah, akşam köyden bir kadın ge izmetime bakar. Diğer zamanlar yalnızım. dır, Iki tarafına sarkan ellerini açtı, kapadı.. — Yalnız, diye fağa gidip kendinize bir fincan say pişirebilirsiniz.. Eğer çay pi. şirmesini bilirseniz. — Çay istemez dedim, fakat bir cıgara içebilir miyim, diye 801“ dum. — Rica ederim; buyurun, dedi. Yalnız, maalesef size takdim ede. cek cıgaram yök. .Berden ev cıgara içermiş. Fakat içerim. . Cebirtien, bir pipo ile tütün 1 sesi çıkardı. Baktım, ellerini, ko larını mükemelen oynatabiliyor biraz ferahladım.. Ben cığaramı, 0 piposu tıkta; sonra tekrar ği Çünkü konuşmam lâzım geldiğini — Hayır, 'âve etti, mut, ben piş anlıyordum. Ben konuşmryacak 0 lursam karşımdaki sükütu mâğa hiç çalışmıyacak, kol yanma sarkmış, ya bahçeye, bana öyle durup bakacak Çırçıplak odaya gözlerimi ğer boz- — Galiba, dedim, mışsMIZ. | Tekrar © garip, sert bakışı ile yeni taşın. İyüzüme baktı» — Elbiselerimi mi değiştire. dedi, çeviriniz) — Yeni mi taşınmışım? (Lütfen sayfa; hazmlanmış, hattâ omuzları üze rine bir de atkı almıştı. Araten: . — Madam, muhterem baba. nız sizi çağırmıyor, çok vahim bir surette yaralanmıştır. Leonor boğuk bir feryad ko- pardı; — Babam öldü, değii mi?, Araten yeni bir yalan uydur. mak üzere iken olduğu yerde sessiz kaldı, Leonor ağlamıyor- du, Hattâ bu müthiş felâket habe. ri karşısında ümit ve tasavvur ettiği derecede müteessir bile olmamıştı, Binaenaleyh şair için teselli verici sözler, cümleler sarfetmek İlizumsuzdu . — Evet, madam, dedi.. Maal- tscl babanız vefat etmiştir, Sa. rayıma nakledildiği zaman ölüm halindeydi, Hemen doktor oÇa- ğırttım. . Mümkün olan herşeyi yaptırdım.. Fayda etmedi. Babanız bana ancak vefat ze haber vermekliğimi si cek kadar bir zaman bulabildi... Ben buraya son arzusunu yap- mağa geldim.. Zannederim ki... Leonor bir işaretle Arateni susturdu,. Duyduğu (bu haber karşısında hem hayret hem dc dehşet hissediyordu. Babası kendisine veda eder - ken artık ebediyen ayrıldığını anlamıştı.: Fakat o kadar mü » teessir olmamıştı. Çünkü anlattığımız gibi Dan- doloya karşı fazla muhabbeti yoktü, Fakat Aratenin verdiği oObu soğuk ölüm haberi karşısında birdenbire derin bir teessür duy du, Ancak şimdi bir babas: oldu. ğunu ve bu babanın ise artık öl- müş bulunduğunu anladı. Ona kaışı hissettiği nefreti, hattâ ki- ni kayboldu. Babasız kalmıştı. Babasız ve kimsesiz! Doştu bile yoktu.. Senelerdenberi kim- se ile münasebete girmeden, te. mas etmeden münzevi bir hayat yaşıyordu. Korktu! Ne olacaktı?, Ancak biraz evvel verdiği ins tihar kararını düşünerek teselli buldu, Evet, mademki ölecekti, ölmeğe karar vermişti, korkacak hesi vardı Dosta, arkadaşa, ih. tiyacı olmıyacaktı ki Bu düşüncenin verdiği sükü- netle sordu: — Babamın yaralanmış ol. duğunu söylemiştiniz?, — Evet sinyora!.. Keskin bir hançerle yaralanmıştı. Benim zann'ma göre gece haydutların taarruzuna o uğramıştır. Vak'a sarayımın arka tarafında dar so- zın eline düşecek olursa bir mü- kâfat vaad etmek suretiyle önün İzzetinefsini ve haysiyetini ya. yalamak istemem. “Cesedimi eğer bir hırsız, bir baydut bulacak olursa yerini Söylediğim ( servetimin ancak dört bin eküsü ile iktifa edeceği. »i ve ölmüş bulunan bir adamın son arzusuna muhalefet etmiye- ceğini ümit ederim. “Ve nihayet bu kâğrt fakir bir adamım eline düşerse o ada. ma zahmetine mukabil servetim den beş yüz ekü almasına müsa. ade ederim, Velhası!, olsun ondan servetimi iki süsa- vi kısma ayırmasını, bu kisim - lardan birisi Venedikte veyahut Piyav geçitleriszle bulunan Ro. lan Kandiyanoya ve diğer kıs mın: Vencdik başkumandan: AL tiyerinin karısı olan kızım Leo. mora teslim etme: ede- rim kim olursa rica Araten gözlerini Dandolonun cesedine doğru çevirdi. Ve bu cesedin üzerine hiddetli bir göz attı: — Beni evvelâ niçin bu kadar sevindirdiniz.. demek istiyordu. Başını önüne eğdi. Dalgın ve deli bir vaziyette tekrar dolaşmağa başladı. - İy nelim, diyordu ... kendimi bir hırsız yerine koymuyacağım.. Binaen- âleyh dört bin eküyü almakta hakkım yok. Şair olduğumu, ya. ni mükâfat vaad etmenin bile hakaret addedebileceği bir züm. seden bulunduğumu itiraf mec- büriyetindeyim, Hakâret mi? Ob, keşke vaai etseydi, ben bu hakarı suniyetle kabul ederi şey.. Tamam, tamam. Niçin ol masın? Kendimi pek âlâ fakir. ler sirasma koyabilirim. : Öyle ya! Bende fakirim. Benden daha ziyade fakir olan var mı? Dur bakalım. Onlar için ne di- yordu? Zannederim, iki bin ek yazmıştı. Evet öyle g bi. Ne o? Eyvah! Beş faya mecburum , Maamafih gene az paza değil. Beş yüz dilka vermek şartiyle e vime her gün böyle ölüler gelse razıyım. raten biraz teselli buldu. Kendi yazdığı ve Rolâna ait olan mektupla Dariolonun â. en çikan o vasiyetnamesini cebine yerleştirdi. Doğruca odasına çil» tı. Âratenleri çağıtdı » İhlamur kayanatırasak igti,, Perinanın sualine cevaben: — Evet, yavrum, çok hasta. yım, dedi, Az kaldı zengin olu. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: