18 Ağustos 1939 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

18 Ağustos 1939 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| CEPHEDE, (A TABURUYN HABER'in Tarihi Romanı: Yazan : RAHMİ YAĞIZ 18 Ermeni Bayezitte suikast suçuyle idam edilmişti ğ Hemâyakım dostu olan Mısır Ermeni piskoposu, gizlice İstanbula geldiği zaman bunu Hemayaka anlatmış muhbirin komite- len ayrıldığını biltnediği için bü malümati o “na vermekte bels görmemişti. Hemayak, hem tehcirden kurtulmak hem de İttihad ve Terakkinin bu Ihbara mukabil kendisine nüfüz ve imtiyaz vereceğini dü . | sürmek, bir taraftan da ayrıldığı Taşnak > Komitesinden intikam almak, yani bir taşla Siki kuş vurmak hevesinden kendisini alama- nış, Talât Paşaya İşi olduğu gibi anlatmıştı. İstanbulun polis, inzıbat, asker ve gizli zabıtası derhal faaliyete geçmiş, İki ay i - çinde ele geçirilen 18 Taşnak fedaisi do bu asâvvuru teyit, kendi vazifelerinin de Talât, “Enver ve Cemal Paşalarla şeyhislâm Hayri, Küçük Efendi Kara Kemal ve diğer nüfuz - “lu İttihatçıları öldürmeği, İstanbulda terör meydana getirmeği istihdaf ettiğini anlatmış, Jardı, ,18 Ermeni Beyazıtta suikast suçile di- “ vanıharbin verdiği kararla idam edilmişler, Hemayak Aramyana da hakikaten umduğu imtiyazlar verilmiş, Kumkapı Ermeni mektebi müdürlüğü tevcih edilmiş, bunun himayesi ni kazanan Ermeniler tehcirden muaf tutul, muğtu. 18 kişinin idamı, bü terör ve suikast ih- barmın sübutu Talât Paşayı eyhama kaptır . l miş, zeki sadrazam emniyet tedbirlerini art- | | Strmie, bu arada konağında daimi bir kara. kol tesisini de ihmal etmemişti. * Polisler, ziyaretçileri tepeden tırnağa ka- “dar aramâdan içeri bırakmıyorlardı. Dış avluda, koltuğunda * bohçasile içeri “giren sikkeli mevlevi Xdervigini karşılayan polis, Reşit Etendiyo seriçe sordu! ” * - Ne istiyorsun bab: m efendi koynunda sakladığı sile z ret terketesile diğer evrakı polise uzattı, c6- vap verdi: pey we © — Sadrazam Paşa Hasretleri istemişler., > Tacize ictisar ettim. “ ” dg Polis errakâ”göz gezdirdikten ve Reşit Efendiyi de tepeden tırnağa süzdükten sonra içeri bıraktı; tse ear, LU " Pekâld, yukarı çık.. Ama sadrazam ,Pağn Hazretleri henüz gelmediler. Babrâlide Meclisi Vükelâda:'bulunuyorlar. Reşit Efendi yürüdü: — Pekil.. Zararı yok beklerim! Bu yoklama merdiven başında da teker. sür etti. Ust sofada 'dajtekrarlandı. Fakat e - dinde bu davet kâğıâribulunan yaşlı, terbiyeli mevlevi! dervişinin üzerini aramak hiç bir po- lisin aklından geçmiyordu. Reşit Bfendi konağın bekleme salonuna alındı. Orada bir koltuğa oturdu, Bohçasını dn yanındaki Koltuğun Üzerine bıraktı, Avluda dâima nöbet bekliyen iki sivil > polis memuru konakta alman zabıta tedbir. erini tamamlıyordu. O gün sabah nöbetinde “ bulunan Küçükpazarlı İhsan ismindeki me- — Haydi artık. Manasız sözler yetişir. Sen hakikaten Necdetin tekrar ettiği gibi mur odaya birkaç defa girdi çıktı.. Dedeyi her defasında tepeden tirnağa süzdü, Tok gözle. rils bekleme salonunun dekorunu seyreden dervişle konuşmak, hem ne istediğini anla” yarak merakını gidermek hem de can şıkın- tısını savmak için bir defasmda yanma ka . dar gelen memur Ihsun, Reşit Efendiye #e- lâm verdi: — Merhaba babâ! » Merhaba erenler!.. — Paşayı göreceksin değil mi? — Evet erlât.. Fakiri özlemiş, çağırtmış! — Paşa ile tanışır mısınız? : — Eh.. Selânikte iken beraber bulunmuş tük. O zamanlar paşa nafia nezareti ketebe- sindendi. Ye — Evet evlât çirmiştik beraber! . Çok tat zamanlar ge * Memurun dedeyi siizen gözleri bu sırada bohçaya takılmıştı. Reşit Efsndiye parmağlle bunu gösterdi sordu: — Bohçada ne var? Eski bir hatıra mı? Saf ve temiz kafasında hiçbir menfi dü. stinceye yer vermeyen Reşit Efendi gülüm. sedi.. Beyaz kırpık biyıklarının arasından bembeyaz dişlerini belirtti. — Eh.. İyi keşfettin erlât. «eski bir hatıra. Ufak bir oyuncak! — Oyuncak mı dediniz? Çocukluk za - manindân falan kalma bir gey mi? eski, çok Derviş gülümsemesinde devam ederken hayreti büsbütün artan sivil polis onun: — Aşağı yukarı da örle gibi.. Sözlerini dinlemedi,. Böohçaya uzandı. Hızlı hareketlerle bohçayı açtı.. İçinde kA ğıtlara sarılı duran ağır cismi eline aldı, Dede boş gözler ve saf tebessümlerle o na bakıyordu, Kâğrtları aralayan memurun birdenbire Tengi değişti. EvvelA sarardı, #On- Ta morârdi; ön sonfa da debinden“düdüğüNü çıkardı hızlı hızlı üfledi.. Şaşırmak sirası dedeye gelmişti. Fa . kat sadrazamın yaşlı dostu dudaklarındaki tebessümü hayret yuvarlanışma tahvil eder- ken konağın içinde acı acı akseden düdük sesleri avluda ve merdiven başında bekleyen Üniformalı polisleri koşturmuş, salona dol. durmuştu.. Dedenin ağızını açmasına mey * dan vermeyen polisler sivli arkadaşlarının yanına geldiler sordular: — Ne var? Ve hayretten irileşen gözlerini elinde tuttuğu Rus bombasına mıhlayarak şaşırdı- Tar, Sivil polis İhsan muzaffer bir tâvır, bü. yük İş görmüş insanlara mahsus bir jest İle bir emir savurdu: — Tutun halnl., Sonra ilâve etti; — Sujkasiçı.. Derviş kılığında bir Erme- ni suikasteısı buraya, konağın harimine ka. Bu sefer Alman zabiti hakiki ve İbüyük bir endişeye düştü. O zama na kadar hâdiseleri (o bekliyen bir İmüdafaa vaziyetinde duran . Framr sızların yüzleri, onun son (sözleri üzerine gülüvermişti. Yüzbaşı Le ran güldü, diğer biri ıslık çalmağa başladı. Yüzündeki asabi işmizazlar birdenbire kesiliveren Haym gülün sedi ve tehlike zail olmuş gibi kol larını kavuşturdu. Düşmanma hi tap etti: — Kompars unutmuştum: Sen aceleci ve olduktan başka gevezesin de! » Sus! -— Artık sana söyliyecek bir sö- güm var; eğer silâhını kullanmaz- »— Sus diyorum! « Hayatımı — bağışlarım! # ti son dereceye gelen Ak man zabiti hiddete kapılarak ati ett, Kurşun, Alsaslının başının üs tünde bir taşa çarptı ve tozlar dö kerek ayaklarının ucuna düştü. —— Aklımı başına al diye ihtar içir. ateş ettim. Bir kelime daha söyler. sen nişan alarak ateş ederim. Haym omuzlarını silkti ve sustu Kompars, Konradın cesur bir mar» ga askerin başında tenha sokaklar» da koşa koşa geldiğini düşünerek rahatladı. Fakat çok geç kalmamış- lâr mıydı ya? Ona arkadaşı gideli yarım saat olmuş, yani merkez ku- mandanlığına gidip gelmek için Jâ. üçüncü kusurunu cahil zım zamanın üç misli geçmiş gibi geliyordu. Yeni endişe mevzuları hatırladığı için kendi kendine kızdı ve bu hatırlayısı üst üste gelen he- yecanların asabını bozmuş ole- sma hamletti, Nihayet, birdenbire, kâbusu, geç- ti, Birinci kat mahzenlerinde sürat- İe inen adamların ayak seslerini işitti. Bir saniyenin cüzü kadar ki- sa bir zaman için Kompars gözleri- ni Fransızlardan ayırdı ve hafif bir ışıkla aydınlatılmış olan ikinci kat mahzenin merdiveninde bir adamın geri geri inmekte olduğunu gördü. Konradın çizmelerini, koyu yeşil kaputunu, biraz sonra sivri uç- lu migferini ve onu takip ederi Zâ- bitin kaputunu gördü. Sevinçle haykırdı: — Hurrcal dikkat edin, merdive | nin son üç basamağı yoktur, düş meyin, Gözlerini Fransızlara çevirmişti. Onlar kımıldamamışlardı. Alman ilk defa olarak yüzbaşı Lorana yejs-! le bakan Haymı bitkin ve ümitsiz! gördü. Konrad onların bulundukları mah) dar gelmeğe muvaffak olmuş bir suikastçı. |zenin merdivenini inmeğe başlamış. (Devamı var) tı. e - Hoş geldin Konrad, ne kada” da geç kaldın! Ne olduğunu anlamağa vakit bu. lamadan sağ bileğine inen şiddet! ir'sopa darbesiyle tabancası yer düştü. Şaşkın şaçkın doğruldu. Bi. den yakılan elektrik fenerinin kuv vetli ziyasıyle gözleri kamaştt. Bir Komparsın kaputunu, öteki Konra im jandarma üniformasını giymi iki tanımadığı adam üzerine iki ta banca çevirmişlerdi. Onların önünde geriledi. Birkaç saniye sonra Haym, Alman zabiti nin ellerini arkasında bağlarken: Aceleci olmak iy! deildir de. memişmiydim? Mahzenin kapıları ns: muhafazasız olarak açık bırak mak budalalığında bulunmuyacağı muzı düşünmeliydiniz, Birinci yıraktığımız arkadaşlara verdiğimiz talimat İçeri girenleri, eze: bir iki kişi ise bırakınız ve kaç k şıkmağa teşebbüs ettikleri taarruza geçiniz.. Siz bir türlü dışarı çıkmak bilme yince ne olduğunu merak eden ar «adaşlar jandarmalarınızı yakala dıktan sonra gördüğünüz gibi burâ- ya geldiler . Madam Lökör ayılmıştı ve papa Gayyardın yanında sahneyi hay- retle seyrediyordu. Sımsıkı bağlanmış olan Konrad; da getirdiler. Haym zabitin ve Kon- tadım ceplerini arayıp bulduğu ev- rakı aldı. Diğerleri tam bir asker disiplinle hiç konuşmıyorlardı. Alsaslı düşünteli idi. E gözlerinin içine bakıyor, fakat onu görmüyordu, dalgındı. Alman zabit: ım bir lakaydi ve soğukkanlılı) iyi kavradımız. Hakkımdaki, şüphe- göstermeğe muvaffak oluyordu: 'Haym nihayet konuştu” a — Kompars, dedi, vaziyeti çök lerinizi demek henüz kimseye söyle memiştiniz. Hayatınızı kurtarabile- ceğimi umuyorum Hakkınızda takdir hisleri besle vaki! — Daktilo mu dizlerimde bu koltuğu kullanmamı mecburi ılduklarma dikkat ediniz ve ancak! Fransaya Çeviren: Feth Karde: Jmekteyim, Meslekdeki zaalla! j dair biraz evvel söylediklerime maym, ben mahsus, ağzinızda almak için öyle söylemiştim. | xatte ben sizin gibi tehlikeli bi amla hiç karşılaşmamıştırm Benim için, harbin sonuna 6 arrımı muhafaza etmeniz kafi, man sivil polisi, istihbarat zab Fransız casus mesleğime son imek için tayin ettiğim had Al tekrar Fransaya kavuşmasıd Harp sonunda Alsas tekrar F sanm olunca sizde serbest bıra sınız Kayboluşunuzu elbet ize! mek yolunu Kompars nsanın A şgali altımda bulunmuyan kıs | Zabit Konradı işeret etti: İ Hayır sizin sert bir: harel den, başı dik, geçti. pg (5 Temmuz 1913) aların merkez kul rla yanlarına yaklaşırkır İ is ve ümitsizlikle bakıştılar, — İtaat etmek istemed'Yiniz ladiler. Beni biliyor musunuz Tuz madenlerinden bahsedildi işittiniz mi? İtaat etmezseniz ceğiniz yer orasıdır. İsimleri çağıracağım, birer birer cevâp hrasğr kabül ediyor musun Fransız işçisi sapsarı oldu. ? dandı: — Karım ve dört çocuğum v — Evst veya hayırla cevap Hayır, (Devamı var, gördi kıldı. ü gün karım yazıharl — Fransız karikatürü İhtiyar kadın sözüne devam ediy" « Anlıyorum, yavrum annenize ai! hayalden hayale koşan bir masal çocuğu" sun ve-hayatından bir masal çıkarmak İs“ © diyorsun, Fakat böyle uydurma kederler- le müteessir olmağa hiç hakkın yok. Bah © tiyar olmak senin elindedir & ve saadette “ arânıp bulunmaz bir şey değildir. Şimdi — sşağıya akdar inip de bir iki pasta yesek dünyada bizden mesut kimse olamâz. » Behirenin urun uzadıya söz söylemesi” © ne meydan vermeden koluna girdi, ve genç kızı sahile inen yol üzerinde âdeta — sürükledi. ; XV Behire çalışıyordu. Eli örgüsünde. Fakat fikri hâlâ uzak © hülyalarda dolaşıyor. İki gün evvel Nec döüle konuştukları koruyu (o hatırlıyor. © İşlediği çiçeklerin her parçasında o ker rudaki ahenkten bir zerre var. » Bir çıngırak sesi Behireyi dalgınlıktan © uyandırdı. . Genç kız elindeki işini bırakarak söy“ emeli: © — Be seette kim olabilir. Kimseyi de © beklemiyordum, Kapıyı açtı. MASAL Ç OCUKLARI HAYER Nakleden : Kapıda güleryüzlü, çok sevimli, o saç- ları beyaz ihtiyar bir kadın duruyordu. Eli * elli beş yaşlarında bir kadın. Çok güzel giyinmiş, asil bir duruşu var. Yü zünün çizgileri ve tatlılığı Neodeti hatır- latıyor, d Behire kapı önünde duran kadının boy- nuna satıldı, heyecanla kekeledi: — Nasıl siz misiniz Behice hanım. Bu” nu biç ummuyordum doğrusu. “Öyle se windim öyle seğindim ki.. Buyürunuz içe riye efendim. — Ben de'seni gördüğüme çok memnun oldum kızım. İstanbula gelir gelmez ilk işim Necdete seni sormak oldu. oSrhatte olduğunuzu ve hâlâ bu evde olurduğunu: zu öğrenince derhal görmeğe geldim. Necdetin annesi içeriye girdi. Odanın kapısı önünde durdu. o Behice hanım uzun 'ardanbezi buraya ayak basmamıştı. Necdet zabit çıkıp da şarka gittiği gündenberi annesi de Bursada bir akrabasının yanında oturuyordu. Daha içe” girmeden evvel eki (hatıraların gözlerinde ve kalbinde Behirenin annesini i tırladı, gözleri sulandı. O gün Behire biribirine zıt birçok his* lerin esiriydi. Belki de kalbinde yeni yeni tesirini duymağa başladığı eski bir aş kın yeniden doğduğunu anlıyordu. Her- h kalbi, şimdiye kadar aşinası olma" ı binlir çeşit heyecanlı (o duyzularla çarpıyordu. Behice hanımı görünce oda çocuklu nu, asnesini hatırladı. salsndı; sonra: « Affedesiniz, dedi. Sizi görünce an- »emi hatırladım. Çocukluğumun mesut anlârı bir dakika içerisinde canlandı. geçmişi, Gözleri IN AŞK VE HİS ROMANI: MUZAFFER ESEN — Hislerinizi anlıyorum kızım. Bende maziyi hatırlıyorum.. Ve buzün bizden uzak olanları aklımıza getirmesine rağ- men bu hatırlayışta bir zevk buluyorum. Hayatta bir çok tanıdıklarım oldu yav- rum. Fakat rahmetli anrenizde ( gördü- Züm vefayı ve sadakati başka kimseden görmedim. Newletin annesi Behirenin odasına gir” di ve âdeta sevinçle haykırdı: -— Sen'ne iyi bir kızsın, o Behireciğim. Annenizin üzerinde yazı yazdığı masayı modasi geçmiş diye bir tarafa fırlatıp at- mamışsın. Ben maziye ait hatıralara çok bağlı olduğum için herkesi de böyle gör- mek isterim, Bana kalırsa insan kendisi maziyi hatıriatan (eşyayı ayırmamalığ: Behire başını sallayarak bu fikri tasdik hatırayı titiz bir itina ile saklami Eminim ki bu masanım sol çekmi annenizden yadigâr kalan kutu hi ruyor. İçerisinde kuru bir gül, solmu demet menekşe, üzerine mavi bir ko sarılmış kumral bir demet saç ve bir kız yüzüğü. Ihtiyar kadın bunları söylerken B yazı mamasmdan kutuyu çıkarmil$. leri uzak maziye dalmış, bu hatıralar rıştırıyordu. — Annemi çok iyi tanıdığınız ank yor. — Öyledir yavrum, Bu kuru gül, 3 rizin aşk ve izdivaç hatırasıdır, Bu menekşe demetini düğünden bir bal ra babanız getirmişti. Bu kumral s9$İ sarılı kördelâ, annenizin son genç X gününde saçlarını bağladığı korğel Bu saç sizin saçlarmızdır. Bu yüzüğ neniz genç kızlığında parmağma tı. Bu bakımdan siz de yavrum tıpbs kısına annenize benziyorsunuz. O dİ iye bağlıydı. o da hiç bir hatıray! dutp atmazdı. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: