17 Aralık 1934 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 7

17 Aralık 1934 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

stanbul Semtlerinin 5 Yazan: zi Ahmed Okan bul fetihten sonra İslâm - irsaadet, Derâliye, Asitane, isminin if lisanlarda kullanılışları- kaydediyor incede Mekedonya, Sür - Yankoviçe, Frenkçe Yeg - Moskofça Tekfuriye, Rum- yei Kübra, Farsça Kayseri Hintçe Tahtırum, Mogol - odurkan., hin fethinden sonra İstan - İslâmbol ismi alması ta - ylülerine (| rastlamışlar ve lar: ereye gidiyorsunuz? lüler, muhtelif eşya taşıya - diyorlarmış.. Türk askerle - sorgularına Rumca “şehre ,, mânasına gelen: lüle cevap vermişlerdir. t askerler bu “İstinpolis,, Sini “İstanbul,, suretinde işlar ve şehrin ismini öyle işlerdir. nbol kaydi vide e devrindeki paralai mim Kadıköy kabulun sevimli Kadıköyü, | ilk ea damga vu - emttir. Bizan kurulu - daha eski Sika » Kadıköyü. >. ie unun mâ ktır un güzel, sevimli yerleri burasını üstün görüp yer- Tancak kör kimselerdir. a tarihin kıymet verdiği arasında Kadrköy sahiden “Burası şehrin Müanesi gibidir.. | Mutedil ayif, hastalıklı insanları 'gibi kucağında büyütür .. dan, hele Üsküdarın Bağ- araflarından Kadıköyü - İnüşü eşi bulunmaz o bir Tarihi adıköyün Kuruluşu Tefrika No. gg — panorama gibidir. Bol güneşli bir semttir. Gök yüzünden dümdüz akan güneş, Mi yüzünde bin bir renkle kaynaşı: bakamazsı - NIZ... ei kaması. şia» Ka- drköyünün bir taneci cak bu, güneş, ir Ke uza - ıncıya yeğ sürer. Bundan sonra, etraf kararıncıya kadar gözleriniz denizden ayrılmaz.. Seyrine doya- mazSInız.,, Bununla beraber (o tamamiyle şimal memleketler iklimine benze- tlen Kadıköyünün rütubetli ol - masına karşılık, sağlık yönünden daha çok faydaları sayılmaktadır. 1326 yılındaki kolerada İstanbu - lun 1326 insan ölüsüne ( karşılık Kadıköy 37, 1327 de yani bir se- ne sonra İstanbulun 9225 ölüsüne karşılık ta 51 ölü vermiştir. Kadı- köydeki rutubetin burasınm, bü yük bir taş tabakasının < üstünde kurulmuş olmasından doğduğu söylenmektedir. Kadıköyünün ilki ismi, (Kalke- donya) dır. Y şehrin, İstanbulun Megaralılar ta- rafmdan kuruluşundan on yedi yı önce kurulduğunu yazmaktadır - Ri ilk defa, ayni isim verilmiş olan bugünkü Kurbağalı derenin Şehirliler sularmı buradan a ” suyunu şehre getirdiler, İlk za - marlarda buküçük şehir, Fenikeli- lerin bir müstameresi idi. (Şehre verilen Kalkedonya isminin (ye - ni şehir) mânasına gelen Karki - dondan geldiği ( söylenmektedir. Diğer bir rivayete göre de bu isim, burada bakır madeni çıktığı için verilmiştir. (Devamı var) rimizin ulusça ve uluşça ti ai kulli 7 — KURUN 17 Birinci kânun “Her yeni Kurula bir fabrika, Başmakaleden devam) ei Yıllar geçtikçe bu sözlerin anlamı, çevresi genişledi, ulusal bir değer ve bir öz kazandı. Acun” da bundan yıllarca önce liberal ö- konomi denilen düzen yaşarken pazar şartları uluslar arasmdaki ö- konomik denkleşmeği azçok ko rurdu. Satın alma gücü azalan bir ülke ya az satın alır ya daaz sa tın almazsa parasının değeri düşer ve yahud da dışarıya borçlanır. Böylelikle dışarıya sattığı değer “ lerle dışarıdan aldığı değerler a - rasında aşağı yukarı kendiliğin - d cıların başı taçlı kölelerinden baş- ka bir şey değidiler. Türkler boğa- zı tokluğuna çalışırlar, arttırdık - larını sultanlara verirler, sultanlar da aldıklarının büyük bir parçası” nı yabancılara haraç olarak verir- lerdi. Ulusun yalnız geliri değil, bütün varı yoğu düyunu umumiye kanalı ile yabana akıp giderdi. Düş- manlarla beraber sultanlardan da kurtardığımız bu güzel ülkenin çok çalışkan ve düzenli Türklerin 15 — önceki göze çarpan bakımsız - bi yüzdendir. Cumurluk Türkiye - # cümüze uygun olması gerektir. Ve bu böyle olacaktır. Bunun çı * kar yolu bir yandan geniş halk yı- ğınlarının ve hele köylülerimizin alım gücünün ( arttırılması öbür yandan da fabrikalarımızın verim- li çalışmasıdır. Bu fabrikalar bu - günkü iç pazarımıza göre kurulu- yor. Bugünkü iç pazarrmızın işi dar, gücü azdır. Ulusun satın al - ma gücü arttıkça iç pazarımız ge“ nişliyecek, fabrikaların verimi ar- tacak, bu fabrikalar bize yetmi - yecektir. Soysal ülkümüz olan ulu” sun ve Türklerin iyi yemesi, güzel giyinmesi esenle ve genlikle ya - şaması gerçekleşince en uzak ve en küçük köyümüz bile alışverişe güçlü ve canlı olarak katılmca, bu günkü fabrikaların (o yanma yeni yeni ve daha büyük çaplarda fab- rikalar kurulacaktır. Bu duruma bir gün önceden erişmek g erektir. Çünkü her kurulan bir fabrikamız ülkemize göz diken düsmanın kar" şısma dikilen bir kaledir. İc paza - rımız bundan on yıl önce işlenme- miş bir ormandı. düşman karşısına dikilen bir kale u açmak, işletmek zi ve gözettiği kutlu | maç olma! yerli ilk madde, yerli iş güci lıdır. Yerli mal şinm bu genişlik içindeki x genişlemek yolundaki yeri bi kadar büyüktür. Bankala küçük küçük azar azar birikt paralarımız yetmiş aştı. 1922 yılında ancak bir m lirayı bulabilen bu biriktirile Tanının ması oğünçlerle anılmağa ve şılanmağa değer sanı bir kl verimli ve a iş kaynaklar milyon 2 yıl içinde 70 ka rım. K büyük bir die güdeceği bi yasadır. Ulusumuzun rma ve fabrikalara karşı gö diği candan bağlılığı gönençlı mak gerektir. rikalar işi leşme işimizi bir gün önce b mek bu inanı artırmak icin ole dı hEİ İd. kal d demiry Demiryolları işi i bu inana değer. Sa 2000 kadın Halk Fırkasına girdi AM Baş tara 1 inci sayılan) sinin ilk v Bl ul için gk, kılmak sı * nı gütmek oldu. Bugün siya- samızın amacı budur: ulusal geli- utumlu i ve yerinde 5 sanayileşme yolunda büyük bir hızla ilerlemekteyiz. Sanayileşme rik ederlerdi. Sonraları Acıbadem | demek ökenomik * bütünleşme ve iç pazarm genişlemesi demektir. Kurduğumuz ve kuracağımız fab” in kamusu ız kendi baş- larına yeni birer iş kaynağı olmak- la kalmıyacaklardır. e Bütün bu fabrikaların ilk maddelerini, kö * mürü, işçiyi, ustayı, bu yurt yetiş- tirecek, bu ülke verecektir, Fabri- kalara giren ve çıkan malların ta” şıma işini demriyollarımız ve ge - milerimiz yapacaktır. Fabrikala - rın kredi ve sigorta işlerini kendi KELEPÜR ACELE SATILIK 800 LIRA Yeşilköye yaya 45, araba ile 20 dakika mesafede Safra siye 4 odalı bir ev, bir dükkân, 200 yun alır büyük bir ahır, 1 Börü bahçe, 6 parça 40 dönüm tarla Görmek için: köy imamı Tah- sin, konuşmak için İstanbul posta havalede Hilmiye müracaat. duğumu: kalar göreceklerdir. İşçi, usta, mü- paramız! z bizim ban” kı iş bulacaktır. Birkaç yıl içinde yurdumuzun iş çevresinin ne ka” EE O a İş Tusal gelirimizin ne kadar yükse - leceğini biz kendi gözlerimizle gö” receğiz. Kurulan fabrikaların çı - aracağı malların bizim alım gü- gösterme vazifesini Büyük bir ün duyarak k Salli kadar eşi Halk Fırkasına yazılma! eden kadmlar iki bine yaklaş - dır. Seçim hazırlığı Mebus seçimi hazırlıkları de - vam edyior. İntihab teftiş heyeti dünde akşama kadar toplan - mış, defterlerde yazılı bulunan ei dınlarla erkekleri defterleri tetkik etmişlerdir. Tet - kiki ile sayımın birkaç gün zar - fında biteceği anlaşılmaktadır. İs- tanbul vilâyetine bağlı kazalar - dan da defterler gelmeğe başla - muştur. Dün Yalova defterleri gel- iştir. Bugün de Silivri ve Şile defterlerinin geleceği umuluyor. Berşembeye kadar bütün defter - lerin tetkiki ve sayımı bitecek, ge- lecek hafta defterler asılacaktır. a en yy Bayan diğ e, ni Nuriye, bayan mi Bekir, imi Efza- yiş Suat di gösteril - Di için fırkaya müracaat et - mişlerdir. Teftiş heyetine henüz resmi namzetl'ğini köy - mak üzere müracaat eden yoktur. de şıldi ci gi Ulusal nünün dün dördüncü İzLe bir kur'a fatlar verilecektir. korumak, kendilerimizi ve çoc arrmızı yabanlara ve yabanc: kul köle olmaktan gerektir.,, Dördüncü ve rtem yedi , Vecihi dün Tayyareci Bay de manla havaya (Yerli malı) kullan cizesini yazdı. Dün gene bir çok okullarda mereler verildi. Kadıköy, Beyoğlu ve İstanbul x ları arasında güzel vitrin. yarışı verdiler. Bu iş son güne kadar dı decek ve son günü bir defa daha do ıktan sonra akşam saat dörtte bi. diğerlerine de diplomalar dağıtı tir. malı satan yerli Ğ lâmlarını taşıyarak iştirak edecekle, Taksime iz âbidesine çel gidilecek, merasimle Cün lenk em ir ugün şehrimizin bütün okulları Yedi gün içinde, bankadan ra alanların sa; sayısı çoğalmıştır. Y. ününde kumbara alanlar arastı çekilecek kazananlara mük bahçenin en uzak köşe - İdum. Kızarmış iğdeler ! sarkıyor. Mevsimin bu ük bir yaprak koku - » yrkik taşlarına otur * | 8 öyle bir mutsuzluk var liklerimden çekiliyor - ya artık tükeniyormuş ör. ?€ çıktığımı gören Me - ”S, ben de geliyorum! etrafında Dt sö verin pekte o farkında Bilip büyüyor. İstanbula ilk gidip hastalık ra- poruü aldığı günden beri babası o na sokulmıyor: Zavallı Meral ilk gün daha merdivenden çıkarken babasının kucağına atılmak iste - diği zaman bana ii ii etti, Kolüna yapıştım — Haydi Meral, Mk rahât- sız etme şimdiden. O kadar şaşırdı ki, bunu den başkası yapsaydı ağlıyacaktı. Fakat eski coskun sevgilerini kay” betmesi onu babasına daha fazla düşürdü. Şimdi babasının odası « na sık sık girmemesini, - yanımı oturmamasını, rahatsız etmemesi- ni söylediğimiz halde kapının ö nünden ayrılmıyor. Biz alt katta çalışırken onun kapı aralığından babasma Mem bakıp ağladığını babam Şimdi başını göğsüme koymuş dinlenir gibi susuyor. İş başı parmaklarımla ok - $ıy Di eyl söylemek istiyor, g” bi. Onunla burada unutulup kal “ mak istiyorum. Hayatın acılikla « rına dayanacak takatim kalmadı artık. Başıma düşen yapraklar gi- bi beni tutan çürük mutsuz lardan kopup gitmek isty'orum. Meral içimden geçenleri anla- a | mış gibi ve tıpkı o, daha yaşına gelmediği zamanlar göğsümde du- daklarmı gezdirdiği gibi altın ba” şını iç sürte mırıldanıyı in kuvvetimle onu göğsü. me Dikme Bana teselli, umut, arzu vere - cek başka nem var, kimim var. Mektep zamanı gelse belki | bir az avunacak mi belki kızım anlar. Annemin sesi pencereden ye - tişti: — Aysel.. Neredesin, Ergin se” ni arıyor. > Meral ve ben ayrılıyoruz. Bu ses ve bu isim ibadete benzer bu başbaşa, içiçe sevgimizi yarıda bı- rakıyor, Onu elinden tutup sürükliyo * Anlıyorum. ki, hayatın artık dış yüzü ile çekişmek bir borç oldu. Be, Günler ve aylar birbirine ben - ziyen bir resim albümü gibi çev - rile çevrile geçip gidiyor. Gördüğü iyi ve sıkı bakım Er” gini yaşatıyor. durgun bir halde. Hayatım artı makineleş; gibi, kendimi beyaz Babasına inandıramadığım sevgi- miş gil başlıkleriyle kliniklerde çalışan geldi zamanları oluyor. Fakat hastalık | tutuld dünya ea benzetiyo; | Üstümde ko renk bir elbise var. Bazı aylar çiyor, sokağa çıkmıyoru: m. Ergin) in pinömatoraks t muş, kurumuş gibi. O Meral gidiyor Manisada fena bir kış başla asıl (Erg'n buldu. Şiddetli bir (Grip u. ( Devamı vay y

Bu sayıdan diğer sayfalar: