22 Aralık 1934 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 7

22 Aralık 1934 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İSTAN İSEMTLE! R Niyazi Ahmed Okan Yazan: 1E 1BUL, RİNİN Ni YARİM — m Tefrika No, —10 — Kadıköyün mahalleleri Kadıköy semti, yukarıda işa - tda Üç pmar denilen üç kaynak- | çıkarak Baş hafiye Ah- paşan: eynirci çift - denilen o arazisinden de tma alarak bir yolla ane civarında iye ma- esinde Rıza paşa, Acıbadem ü kat Ron yıl önce günde iki yüz ton an battal çeşmelere de su ilmişti, Çeşmeler Bu çalışmalar arasında on ma- İeye de yeni çeşmeler yapıl - . Bunlar Kurbağalı derede, anenin bitişiğinde Koca Ha- H tlü esi, eski itfaiye ka- Wil bitişiğindeki çeşme, Pa- ağ $ ii pe bitişiğinde Hekim ii i li Paşa çeşmesi, kilise bitişiğin- ğ * Sürmeneli, za gi Mahallesinde iskele başında da re sokağındaki çeş - N iğ sonra İkbaliye ma- i ve Hüriyet ve Adalet so- iy p a yerde, Kâ- ; Hünkâr İ Man a, Hayri i İk di eler Karayanide Çe- O sokağında, Mühürdar ile Mo - | i,, Tasında Misk sokağında bi - b Yeldeğirmeninde iki çeşme “Mldz, # i ». n bazı büyük çeşmeleri Kuruluşundan, 1293 yıl sonra Kadıköy kimlerin yaptırdığını da kısaca yazmak ag il Os elesiilei Sö: gütlüde pl “Halil ağa, ayni yer” de diğer bir çeşmey ayni mahallede İskele sokağında- ki çeşmeyi Hekim oğlu Ali paşa, ayni mahallede gene İskele soka- sinde bahar akşamları bülbül din- lemeğe gelenler o kadar çoktu ki, tan ilmen ld en getirmişti Bahçenin, aşağı yukarı daimi müdavimlerinden biri olan üstad Ahmed Rasim etrafına çok sevdi- ği arkadaşlarından şair Andelip, Bir Amerikan gazetesinde o - duk: erikanın gazete kralı Ran- ru olur. Onu gözleriyle görmiyen, söylenen sözlere inanmak iste - * # Gazeteciler bl değerli mi- Mi bir ta; şılaştım. Biri beni taşıyacak, biri eşyamı götürecek, biride beni karşılamağa gelenlerle dolacaktı. bir yol aldıktan sonra “Hearst çiftliği,, adını taşıyan bir ğındaki cami lem öseii Eyüplü Neş'e, Muhsin merhum, : Ta uzakta Osman ağa, | bİ Borazan Tevfik Rosidi tonla ç | levha ile karşılaştık. meneli Ali paşa, Devil bele âlem yaparlardı. bir dağ Ki parıl va i r yanı ki çeşmeyi Çavuş paşa, Mühür - a Min PE iy. ig a dardaki çeşme ile Çarkçıdaki çeş- meyi serasker Hasan Rıza paşa, diğer çeşmeyi Santa Marko Ah - med efendi, Çarkçıdaki diğer bir eyi Yeniçeri ağası Hüseyin ağa, vapur iskelesinde babüsa - ade ağası Memis ağa, Çilek so- kağında sırlı oğlu Hayı ri bey, Hünkâr imamı Nazif bey de Şe- le- hiremaneti, Rasimpaşa maha sinde ayrılık Hasan paşa, diğer çeşmeyi rükâptar Ahmed ağa, Ha- anpaşa mahallesinde Gazhanede Şehremanetli, İkbaliyede Koca Halil ağa yaptırmışlardır. Papazın bahçesi Kadıköy semtine son verirken bir vakitler İstanbula şöhret salan bahsetmek iste- rim. Bunlardan biri “Papazın bahçesi,, diğeri Hamdi'nin gazi- sudur. Bir vakitler İstanbul delikan - sa ağzında şu şarkı vardı" Derenin sağmda kaybettim seni Senmi oğla kaybettim seni Gelinlik çağında kaybettim seni Papazın ME kaybettim seni Papazın bahçesi Kadıköyünün “ehli diller yatağr,, idi. Buraya en çok tabiatin nefti sükütundan hoşlanan Ahmed Rasim gibi der- yadiller gelirdi. Papazın bahçe - fıma düşen bu yer vaktiyle bir pa- pe giren man- zara namına hiç bir yer görmez. Ağaçların aldığımdan gök yüzü bile kayb. Burası yazın karanlık seleleri insana tatlı bir ürperti verir. Pa- pazın pahçesinin en güzel zama- nr, ateş böceklerinin en ii oldu- ğu mayıs ekli r idi. Bura pılan âlemler, İstanbulda İlme destan olu; eceleri sofralar kurulur, kazıklara büyük cam fenerler asılır, fenerlerin ışı - ğı altında saz ve sözle sabahla - dı. z (Devamı var) Türk— Yunan muhtelit mahkemesinde Türk - Yunan muhtelit mahke- ir gün önceki celsesinde Yetrakisin Türk hükümeti aleyhine zçtığı bir davaya bakmıştır. Ptrakis davayı kazanmıştır. Sonra Mura- itakis ile Alibertinin Türk hükü- meti aleyhine açtığı dava gözden geçirilmiş ve davaları reddedil - miştir. Vafyadisin davası başka güne bırakılmıştır. ımdı. Her hat, öteki hattan bir kaç mil uzaktadır.. Her hattın kendine mahsus bir kapısı var ve e kapıların her biri elektrikle iş- yor. Otomobil bu kapıya var - i mı kapı a açılı - 2 ve otomobil geçtikten sonra krar kapanıyor. “Sağa sola baktınız mı neler görmezsiniz? Ayılar, aygırlar, çeşid tuhaf hayvanlar. Asıl vah- şi hayvanlar tepede ve demir ka - fesler içindedirler. Fakat buradi arslanlar cambazhanelerdeki do - laşan, bitik, ölgün arslaniara ben- zemiyor. Ben bu hayvanları ertesi sa - bah rl Gazeteciler kralı - nın si ecenin geç bir vak- ie ül halde tayyare ka- rargâhının ışıkları yanıyordu. Bu klar hem burasını donatıyor, hem degelen giden tayyarelerin rahatça konmalarına yardım e- diyordu. Etrafta kimseler görünmemek- te idi. İtalyanm rönesans dev - ri tarzında döşenen bir daireye . 7 — KURUN 22 Biricik 1881 Amerikanın gazeteciler Kralı cömerd bir adam! Gazeteciler Kralının sarayına girebil- mekiçintel örgülü üçhattıgeçmeklâzım götürüldüm. Dikkat ettim. Kar- dinal Rişelyonun. yatak odasına Beni bu- çivan buldum ve kendisine sor- dum: — Sami yeedın gidilir? Cevab v. ime — Yemek gerede yenir? — Bilmem —o e ne yapayım? Ye etrafına obakındı, Sonr — b bir traça var, oraya gidin de sorun. Gittim. Binanın tam cebhe - sine vardım. Kuleler hep Fran- sız vari idi. Ve onun için buna biraz da bir gazinoya benziyor - du. Halis mermerden olan yüz mükemmel bir surette işlenmişti. Buranın o kadar heybetli bir de - mir kapısı vardı gi doğduğu yeri bir türlü tayin edemedim. Kapr yı yokladım, Meme idi. Zil düğ- mesi aradım, yol Binanın etrafını ai bir kti. Döne içeri girer girmez yemek çdasına kavuştum. he elli metre u- zi Ortasında iki büyük masa a el iğ, rın üzerinde belki yüz çeşit kah- valtı bulunuyordu. Masa başında iki adam yeyip . Biri de bana bak- Mia bir alay Örtüler, perdeler, hep muhteşem- di 4 ie Hatırımda kaldığına göre He- arts, burasını döşemek için Avru- padan üç gemi dolusu eşya getirt- miş. Bu eşyanın bir kısmı henüz yerli yerine kormamış . bulunu - yor. Girip dolaşmağa başladım. Sa- raym içinde mükemmel bir yüz- me havuzu vardr. Havuzun ke- (Lötten sayıfayı çeviriniz) ka Bu gönül çözülüşü damla dam- “ak bir zehir gibi içime aktı. Ri ucunu, min ti madığım bu esrarlı gönül a- ! birdenbire açılı ÇI lke aval Ergin, sana asıl şimdi Dipleri nemli saçla - , Parmakların dolaşırken ben e döküyorum: > Zavallı Ergin, keşke o va- bana her er şeyini açsaydın. Keş- eği kemiren bu şüpheler- <a mak için kafama bir sıksaydın!.. vuçlarrıma bırakmış, eki istiyen bir yavru gibi s0- kuluyor. — Peki Ergin, diyoum. Sana bu mektupları yazanı, karanlıktan alçakça, kurşun srkanı bulabildin mi? ayır. — Kimseden şüphelenmedin mi? — Herkesti —— ime senin Urfalı kâtib apmış olm Birdenbir re kiki kaldırdı: — Peki bu senin hatırına ne - den geldi? — Bakışları hoşuma gitmiyor- du. Bahçeye, sokağa çıktığım. zaman hali, hareketi gözüme ba: tıyordu. Sana mektublar nasıl geliyordu? — Masamın üzerinde buluyor- dum. — Bunu başka kim yapabilir. Senin odana kâtible ME başka iş zamanından w sonra giren kim vardır. Y ab belki bir başkası odacıyı kandı - teri isbat Slpek tarafı olma - yan haberler iftiradan başka bir şey değildir. Çok yanıyorum ki bunu vaktinde haber alamadım. Cinayet yalnız tabanca ve bıçakla olmaz. Böyle sinsi s'lâhların aç- tıkları yara bazan bir insanı ha- yata küstürecek kadar zehirler. Derme çatma kurduğum bir yarım hayatı bana çok gören ta - im bu acı cilvesine de boyun eğ- dim. Hiç olmazsa mesud etme - ğe söz verdiğim bu yarım adamın kalbindeki kuşkuyu son dakikada olsun silebildim. * Bir o sabah sanatoryoma tmiştim. Ergin sabahın ikinci sütünü içiyordu. Şundan bundan konuştuk. Ben artık Manisaya döneceğimi söy - ledim. Biraz düşündü. Sonra: — Aysel, dedi. Sana kocalık de olan bir şey. Bu halim seni düşündürmes'n. Gençsin, ha- yattan her şey beklemek hak - Seni bu haklardan mah- rum etmek istemem. Kalbini ba - na sakla... Fakat arzuların için seni tutan bir kuvvet olmadığına inan. Birdenbire durakladım. Ne demek istiyordu. oksa (Aşk mabedi) adı ver - dikleri sanatoryonda onu yuva - sına, karısına, sevgisine ısyan ettiren bir macera mı başlad Yoksa bunu söylerken yüzü - mün alacağı renge bakıp ona iha- net edip etmediğimi mi anlamak istiyor. ünyanın en seciyeli, en onur - lu adamı olarak tanıdığım Ergin- in bu kadar küçüleseğine asla ih- timal vermem. Fakat bunun ma- nası ni Sakin ve ağır soruyorum: — Bundan bir şey anlamadım Ergin. Ne demek istiyorsun? Telâş eder gibi oldu: — Ters bir manada anlama Ay- sel. Sırf hastalığımdan bahsedie yorum. ( Devamı var ) İL ademin

Bu sayıdan diğer sayfalar: