9 Şubat 1935 Tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 8

9 Şubat 1935 tarihli Kurun Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yy e Za AY e MAMA Gi — KURUN Oo 9 ŞUBAT 1935 Yerli malı Hikâyeler.1 TT A ALEZ bi > Istanbuldan Fizana.. Fizandan Sakaryaya Yazan : Iskender Fahreddin Seyfi, Abdülhamid devrinde bir mektebin tarih muallimi idi. bulda Kadirgada bir Er- meni evinin en üst katında tek bir odada oturuyordu. . Kimsesizdi... Bekirdr... Seyfi çok okumuş bir gençti.. Darülfünun tahsilinr (bitirdikten sonra, nasılsa bir yerde rastladığ aa) önü bir iladi mek- teb'ne tari Em AET yaparak İs- tanbül Ja alıkoymı Seyf'nin böyle | ii ii izan 5 tanbulda kalışı, tali'n ona - yı'lık ömründe - ilk defa aldi bir hâd'se'idi. Seyfinin mektepte (okuttuğu dersler, mektep müdürü tarafın - dan tetkik edilirdi. Seyfi bu san- sürden, bu dar ve © ölçülü çerçeve içinde ders vermekten usanmıştı .. Seyfi, yaradılışı bam başka b ir .. Tarihi karıştırırken, Türk- lerin SE odan doğup ( garba nasıl ve nereden yayıldığını, çok değer- li vesilkalarla tesbit etmişti. Ne ya- zık ki, bu hakikatlerden bahsede- #yordu u sırada dershanenin kapısı ardıma kadar açıldı.. İlk önce mekteb müdürü içeri girerek, maarif nazırının mektebi teftişe geldiğini söyledi ve mual - İlinin, aa ren i mr an Bir , Seyfi “tarihine Ee Tai asrı li : kaldır.. Anladın mı?.,, Müdürün arkasından siyah sa - kallı bir adam, iki tarafına salla - nark dersaneden içeriye girmiş - di Talebe, muarif nazırını selâm- ladıktan sonra, smıfın içini mânâ- İr'bir sess'slik kapladı. e muallim Seyfi Bey kendi kendine: — Maarif nazırı değişmiş de haberim yok!., D'ye söylendi.. o Sonra tekrar önüne bakarken, e biri a- yağa kalktı: — Orta gm yaşıyan Türk - lerin Önasyaya, oradan da garba nasıl yayıldıklarını Pale - nuz?. "Seyfi Bey haf'fçe öksürdü .. Dersine devam edecekti.. Fakat, ağzmı mil Maarif: nazıri sert bir sesle: — Muallim Efendi -diye bağır- p sen kendini Oksford darülfü- profesörlerinden mi sanıyor - ai Avrupa devletleriyle dost geçinmek ve İstanbuldaki sefirleri kuşkulandırmamak “için, böyle tehlikeli mevzuların talebeye ders | olarak anlatılması memnu oldu - ğunu bilmiyor ği bunlar rin kendi ülemasını. ,pa geceleri ri Maarif nazırı sar'alı bir adam gibi titriyerek arkasına döndü: wlet siyasetine de müda - dale eden şu küstahı yakalayı - nızl. . Diyerek dışarıya çı Seyfiyi ebaler ndir. ki ve koridorlardan sürükl mektebin bahçesine eökürdaler. maarif nazırı gelen adam Abdülkamidin hafi - yelerinden biri idi! Beş, on gin sonra mekteb ta- lebesi, değerli tarih mua m sında geçen şu fısıltıyı işittiler: ye Ni izana sürülmüş!, On sekiz yıl sonra li ilân edilmişti... Seyfi Bey Fiyzandan saçı saka- . Fakat, Seyfi Beye Fi- zana niçin sürüldüğünü unutmi - yordu. O, menfasında eski Türk - lere aid kitapları okumak fırsatı - nı bulmuştu... Seyfi, kendisinin meşrutiyet devrinin hür bir tarih muallimi o- la ı umarak Omaarife gitti... Tetkiklerini ye başmdan geçenleri snlattr. Ogün de milletin başında bir derd vardı: İttihadı İslâm hasta - lığı! tutulmaktan korktu. Maarif o kapısından ters yüzüne döndü.. Hükümetin ogün - kü siyaseti de Seyfi Beyin ilmi ve tarihi tetkikleriyle (o tabantabana zr3 bir şekil almıştı. Seyfi Bey bir kaç yıl daha bek - Jeseydi, belki de (Ziya Gökalpın Türkçülük cereyanından istifade etmek fırsatını bulacaktı.. Küstü.. Hükümete de, cemiyete de, arka - daşlarına da.. Herkese küserek A- nadolunun mektepsiz, okur yazar- sız bir köyüne çekildi. .Ellisinden sonra'elinden kalemini ve kitapla” rmı atarak, sabana, sarıldı.. Top - rakla uğraşmağıa başladı. o günden sonra kendini toprağın! malı ADİM ordu. Saçları bembayz en , Bir sabah ölüy. Türkler. Kkdekiğe saldıran si a İzmirden denize dökmüşle: Köylüler, « o gelek m ak saçlı çiftçinin yanma ge — Biraz gayret, Hi !. Ölme - den önce, köyümüze uğrayan Bü - yük halâskârı gör!.. Diyerek ko - luna girdiler.. Köyün yoluna çı - kardılar.. Seyfi babanm gözleri Saka Mavi gözlü, altın saçlı bir ku mandan, bir kaç yere ber ber atını sürerek Sakarya bo dan geliyordu.. Seyfi eg Fizand şa ründe ilk defa Türkün hakiki tar'hini yazacak el!.. güne kadar heyecansız ve ü- bu değerli muallim mez mi? başını Bai dizine koyar - Avusturyanın tarihi vazifesi “Siyasi ve iktısadi bakımdan 'kuvvetlenmiş bir Av turyanın ikinci bir Cermen devleti teşkil edeceğili YİN dünya anlamakta gecikmiyecektir., Yazan: Italya başbakanı Benito Musolif& “Son günlerde Romada Avus- turya Cumhuriyeti Başvekili ile yaptığım konuşmalardan sonra neşredilen resmi tebliğde, Avustur yaya terettüb eden ve bu memle - ketin istiklâl ve muhtariyetine hür memleketlerinin hayat ve istikba - linih de sukut etmiş olduğunu zan- netmişlerdir. » 4 # Demek oluyor ki, şimdi, ortaya şöyle bir sual çıkmaktadır: Avus - turya, saadet ve refah anlarında nüfusu 52 milyona çıkan bir impe- ratorluğun kalb ve dimağı idi. Bu- gün bu vasfı haiz olmayan Avus- turya için yapılacak bir tarihi va- zife var mıdır? gün, kozmopolit bir merkez olan Viyana hariç tutulmak şartiy- le, nüfusu yedi milyondan az ve bir milletin ırk b canis bir millet teşkil ettiği bir za- ; bu sualin cevabı ne ola - bilir? Kale genişliği ve nüfusunun sayısı ne Yi olsun zi- e olamaz mi? a vazl e © limelerinin kullanılmış olmasının sebebi bu vazifenin birçok asırl ra şâmil olabileceğinden ve vere- eği neticelerin dahili mahiyette olmakla kalmıyacağındandır. sa 9 Bu takdirde Avusturyaya teret- tüb eden bu tarihi vazife ne ola- bilir? Bu suale bir cevab verebil mek için Avusturyanm bir r.Cer - men devleti olduğunu farzedelim, Avusturya, Slâv olduğu halde mu- abaren Cermenleşmiş olan Prusya kadar Cermendir. Avusturyanın haiz bulunduğu Cermenlik vasfını inkâr etmek kimsenin aklma gelmez ise de bu al Avusturyalı Almanların iyti - yadlarının ve hatâ yaşayış o rınm Alman Prusyada lardan çokfarklı olduğunu iddiaya bir sebeb teşkil edemez. Filhaki - — bu iki memleket biribirinden farkir iki yol takib etmek suretiy- le inkişaf etmiş ve hattâ harb mey danlarında Si KA çarpışmış 0- lan memleketti » 4 # İmperatorluk GN Al- bu imBaratorluk bulunduğu ehemmiyet, merkezi olan Viyana dolayısiyle daha ziyade hissolunuyordu. Al- manya gibi Viyana dahi Slavların Macarların ve Lâtinlerin tesiri al - ) My si EN - fib kımdan tadillere ei bulunmuş 6- lan Avusturyaya terettüb eden bi- rinci vazife geçmiş asırlar deva - mmea meydana getirilmiş olan e - seri takipte, yani, Alman kültürü- nü süzmek ve dolayısiyle bu kül - türü Tuna havzası ve Balkan mil - letlerince tahammül ve kabul edi- lecek bir hale getirmek işine de - vamdır, İster siyaset ve edebiyat ve hat- tâ ister daha başka şeyler mevzu- ubahsolsun, Avusturya ruhuna te- rettüb eden vazifelerden biri Al- man mefhumundan bütün huşu - netleri, eksklüzivlikleri, kabalık - ları ve diğer milletlere nefret his- - verebilecek olan herşeyi atmak- ır. Bundan maada Avusturya Al- man milleti ile doğmak ü üzere bu- kemeği bir ve bilesin. Avusturyaya terettüb eden ikin- ci vazife ise Avusturya milletinin katoliklik itibarile haiz bulundu - doğmaktadır. Avusturya katolik - tir. Hararetle katoliktir ve Roma katolik e Mi derin bir saygı beslem. . İmperator - luk e e katolklk for - malist bi ka- raatını veriyordu. e Spiralli emeolişliği, kizil ri İZZ: lan bir kutlulukla tatbik olunan zir katoli ..Seipel “ve Doll» fuss gibi beyi başvekiller kato - lik idiler, Hattâ Seipel bir “Mon - senyör,, idi. Bugünkü Başvekil Sehuschnigg Piplen (o katoliktir ve itikadatını açıkça orta - ya — atmaktadır ki, bu seciyesinin kuvvetini kl ke ve kendisi için bir şeref teşkil eder. Romadan ve diyanet kik edilen Avusturya, katolikliğin müstahkem bir sahası tesirini yap- maktadır. Bu saha etrafında, Slâv ortodoks ve reforme edilmiş Al - il > “11 Ja İseil k tadırlar. Avrupa mıntakasında ka- tolikliğin en kenardaki malikâne- lerini müdafaa etmekle Avusturya on beş asırlık tarihini müdafaa et- mektedir. Avusturya bu suretle kendi hikmeti vücudünü müdafaa katolikliğinin e olduklarmı tekrar etmekte Demek ins ki Avusturyaya terettüb eden vazifeler ikidir. Bun lardan biri, Lâtin kültürü ile te - masları neticesinde e bir hal almış bulunan bir Alman kültürü- ne bâs olan hasletleri vikaye et - bakrmile tet- | sm, mek ve e diğeri d katol Nöbeti el i Samatyada rofilos, Fenerde: Hüsameddin, Şehzadebaşında: Üni- ad, Al ii Sarim, Yemiştes Ben Bep Am taşta: Nail e Beyazıtta: Cemi, Zeyrekte: i, Galatada; i Beyoğlunda Bod başında; İtimad, Tepebaşm da Küçük kabristan soka - ken, imanlı bir ilim adamının ira- desini taşıyordu... O, bu saadeti tadarak ölmüştü.. da: Ginivli, Tarlabaşmda: Ni - had, Şişlide Şafak sokağmda: Nar - gileciyan, ll Merkez; Hasköyde Halk eczanesi li şarkide ve orta Avrupaği | had nöbetçisi olarak işgal İl tedir; Avrupa medeniyeti”? çarpan bir hizmette bulut! dır. Almanya ile sinsin 1 sikiyi öğretenin Antonio 4 duğunu hatırlatmak gerek j sirler görülmektedir. Şimali İtalyadan | aileli VE Birçok eserler bunlar gi de meydana gelmiştir Ki, yi d rali, Theresianum kolle; veti halini alabilmesini? ii duğu da görülür. vusturya ile Alma”? Wi daki dilbirliği mühim bir” la Avu: ile İtalya dinbirliğinin de oka bir vakıa pidğuni V gerek değil midir? gi

Bu sayıdan diğer sayfalar: