27 Ocak 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

27 Ocak 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet, SRIN ÜMDESİ *MİLLİYET,TİR B 26 KANUNUSANI 1920 BUGÜNKÜ HAVA Dün en fazla hararec (10) en az ÇL) dereceydi. Buzün hava | baluludür. - Oru İodos esecektir. - FIKRA Mısır devletinin reisi Funt Hz. de bizim gibi Latin esasın- dan gelme yeni, medeni hari- leri kabul etmeğe doğru epl mükim bir adım attı. Verilen malümata göre P Arap harflerinin medenileş- tirilmesi için on mükemmel & Usabaka açılmıetı asır devlet reisini bu güzel - medeni teşebbüste bulundu- için samimlyetle takdir ede- Yalnız — mutalâa — kabilinden — şunü söyleyelim ki, biz bu fa; * biraz sıslahatı Ü ve kokusu görüyoruz. Istahat, mevcut eyi bir şeyin / bazı eksiklerini telafi ve gedik- deridi yamamaktır. Bir şey ki esasından çürük — ve fenadır, o şey islah olsamaz, mcak yerine mükemineli ikame Mutlakıyette, islahat, hiç bir zaman demokrı hakları temin edemez; Bu ancak — deriokrasinin tam manasile ke- hdisinin ikamesi halinde ka- Tekalit muamele ve tarzı ıslalı ile değil, başka bir sistem ikamesi ile düzelir. Müzakusa, müzayede usülle- Hi islahâ çalışmak onları daha - İnce zorluklara kalbetmek de- medresesinin — ıslahı demek bütün bir masum milletin daha Tenni bir. kemeatle daha — kolay — boğazlanıp Bu misaller çoğaltılabliir. lah tasallüp ve ta- — fassubun hareket tarzıdır. Halbuki milletlerin hayat ve /—Mukadderatında en Mil bu iki kelimedi — “Bu fenadır. yerine şu eyiyi ikame etmek Vâzımdır. /—hemen cezri bir hamle ile yapı- Eğer şu teklif, bu noktaina- /|zara, o mütalân, iş medreseye ve *esallüp mantıkına düşerse, berbat olmasından ibaret kalır, Mısır relsi Hiz. nin bu fikir ve teşebbüsü eğer ciddi ve samimi ise yürünecek en kısa Cehlin ve taassubun ensesi — civarına bir deste kılıç, ondan O sonra ve yek hamlede gelsin (DÜŞÜNDÜKLERİMİZ FAZLA OLU' OR evelki gün yine toplanarak matbuat meselesini e tahaddüs eden TEFRİKASI No <© 'Xekip! Misafir A bakalım. Ben de şimdi ge- Şakir bey bu vakitsiz ziya- voltan hem kuşkulanmış, hem hükümet memur- olurina karşı çok — riayetkârdı. dağında uyuyan Su- o zanı uyandırıp, bir şey - söyle- — meksizin, doğruca aşağıya, mi- Osafir odasma indi. - Polis efendi b n elindeki mendille başının ni siliyor. Cemal ayakta, Şakir bev içeriyo girince, efendi do ayağa kalktı; bu meselede gazetemiz daktor- ların hassasiyetini haklı gös- terir surette meşriyatta bulun- t . Fakat dünkü ictimada bir mesele mevzubahs olmuştur ki meseleye tamamen başka bir renk vermekte olduğumnu söyle- mek İsteriz . Vorilen malümata gore, İç- timada, ölüme sebebiyet verdi diye bir doktor hakkında yazı- lan yazıdan dolayı « bir gaze- teyi » tenkit etmişlerdir. Evvela şunu söyliyelim ki mevzubahs yazıyı gazetemiz yazmıştır. Fa- kât içtimada söylenilen - şekil- de değil, başka — surettedir. Biz şu ve ya bü doktorun ölüme sebebiyet vediğini yaz- madik. Böyle bir ittiham ile mahkemeye - verildiğini ve mu- hakcmesi lern - edileceğini yaz- dik. Bu da bir. bakikattır, bir vak'adır. Biz hiç ümit etmeyiz ki dok» torlar, içlerinden bir arkadaş- ları alâkadardır diye, bir vak'- ayı nakleden Fi monct- mek İstesinler, Bir hadise havadis mahiyetini alınca onun gazete sütunlarına geçmesine — kimse | manl olamaz. Gazceteciler her mesleğe menm- sup kiüzselerin ve bazen kendi meslektaşlarının da mesela ma- hkemeye verildiklerini yazmak zaruretindedirler. Bunu yazmak her gazetenin karilerine karşı bir vazifesidir. Aksini Iddla etmek gazeteleri sansür etmektir ki doktorlar gibi münevver ve güzide bir | zümrenin bı taraltar - olm yacağına şüphe etmek isi >r FELEK NEDEN SEVER * Bir aşınâya sordum : — Sinemayi neden seversin? Cevap verdi : — Sözden bıktim da onden. Bir başkasına da sorduüm : Gramofonu neden sever- SĞT 3i ü eh Dedi ki : | Duyduğunu — değiştirme- den” söyler : Başka birine sordum : Telgrafı neden seversin? Cevaben : — Uzun yazılmaz da ondan! Dedi , ŞERİF BEYEFENDİNİN BİR SÖZÜ Dün arkadaşlardan birisi Şehre- mini Muavini Şerif Beyfendi üstadımızın - odasında bulim- | muş. Bermutad. havadan bah- solunuyormuş , Tâkırdı soka dardaki buzlara gelince Şerif B. | — Efendim ! Bizim ev biraz dikçe bir yerdedir, dün inerken Şfena halde ktaydım ! Bereket versin yanunda ehibbadan biri- si vardı, o tuttu da düşmekten kurtuldum. Neyse, bu gün hava güneşli , artık donlar.. | Tam bu dülardıyı söylerken İçei eshabı masalihten bir hanım girince Şerif Bey kendine mahe sus sür'afi intikal ile söze devam elti . Fanilalar , çoraplar .. | eler ! Ve sonra. gelene iz. Neler, STIRMA YAZI Maharrirt Ercüment Kkrem madan, 1 ha girişt inik perde! ölgün ışıkla Cç sadı ziyaretini iza- | tetkik ediyordu. Suzanla bira- | deri ara ne istediğini sordu . HANGİ ORMANLARDA ? Hangi ormanlarda kat'iyat yapılmaması lâzım geldiği tet- kik olunuyormuş. Bana sorsa- dar derhal * Çam , ormanla- rına dokunulmamasını isterdim. BİR MÜSAMERE ! Diş doktorları - dostlarımız aralarında bir müsamere tertip ve evvelki akşam bir. haylı eylenmişler . Ben - eylenenleri severim., Meselâ: İyi saatte olsunlar , diğer emraz doktor- ları da toplandıkları zaman Bazetecilere * beddua , edecek- Teri yerde eylenseler daha iyi olmaz mı? Neise mes'ele bu deyil, diş tabibi beylerin. eylen- celerine müşterilerinden bir kişi bile çağırmamış - olmalarıdır . Vakıa, diş doktoru Bgörmek pek höş bir şey değildir. çünkü muflaka az çok bir can acısı prar demektir, Tâkın müşteri yüzü görmekte öyle mi? Bahsettiğim müsamere pek hoş olmuş fakat döktor bey- lerden ikisinin bir türlü dur- durulamıyan diş ağrısı işe bir muayene kabinesi rengini ver- Müştir . FELEK KULAK MifAFIR; Ağalığı futtu... Biletçimiz çok terbiyeli bir adama benziyordu. Para isterken - öyle küstahçasına — insant omuzundan futup sarsmıyor, bilâkis - herkesin önünde nezaketle eğilerek: — Affedersiniz - efendim size | uet . kestikmidi? diye - soruyordu , Neyse uzatnuyalım , Birer ikişer hepimiz biletterimizi aldık, yalnız köşede, gocüğünun arasından yat- N2 burnunun uei — görünen bir herif, pek davranmak - niyetinde değildi. Biletçi nezaketle onun da önünde eğildi : - Efendi sizin biletiniz? Gocukluda hiç hareket yok, ikinci bir ihtar - # —Efendi bilet? Herif kıpırdanmıyor bile. S ona. söyleniniyordu. - Üçün: emzana dokunmağa amecbi Bilet dedik «Şendi .. Göcükle, bu sefer başını şâyle bir Çevirerek hâzin hazin esredi. ti inde oldu: 9 düran cevalii ha'in çohresibi ada şebahet - ödere- — Beylendi, dedi, sizi taciz | code idi ki. sathi bir bakışla edişimin sebebi, — Estafurullah!, Şu adamın ( Comali işaret ediyordu ) iladesi doğru mu; yalan mi, anlamak için- dir. Komiser beyin, mahsus selâmı var.. nazara derhal çarpıyordu. kir, baktı, — baktı.. içine —bir aç gündür rinan- geldi. göynünü elin bir şüpe kemi- riyordu. Kısl kurt gibi L< parça daha nüfuz ederek ona nçlık, halis bir âne, hergün bir — Alaykümselâm! iztrap — verivordu. — Metresine — 4 Bizden istirhamımız | de açılamamış, kendisine Kir- şu: bu adam geçen - gün çar- şıda bir yüzük satmış... yüzük te şudur. korun geldiğinden bile bahset- memişli. Alt tarafı çapanoğlu cıkar deye yüzlemekten korkı- yordu. Şayet Suzan, asabiyelle, Cebinden, saman — kâdına herhangi bir ikrarda bulunur sarılı olan yüzüğü çikarıp sa, Şakirin, son deminde kur- Şakir beye uzattı, sonra sözüne duğu saadet - binası yıkılacak ni yrr d a din a GÜL Fakat yine cevap vermedi . Biletçinin artık sabrı tükenmişti: — Efendi, efendi dedik diye göliba ağalığın tuttu, dedi, uçlar bakalım, paralari.. Külak misafiri MUSİKİ BAHSİ 1 TAĞANNİ ESERLERİ Asırlardanberi - sevti müsikiye ait olmak üzre ibda olunan cserler mu- azzam bir yeküna baliğ olur, 'Tagan- ni süretiyle yapılan e Intanlar eskiden beri büyük incizap duymuş lar ve bu sahada Şah eserler vucuda getirmişlerdir.. Aynl — zamanda - güzel şarkıların yüksek birer zevk telkin etmesi hu- susunda güftenin de çok dahli vardır. Kulak musiki nağmeleriyle — beraber nefis — şürleri — İşitmekle de ayrıca mütahassis olur. Bunun içün bir şarkt dinlenildiği zamatı güftesindeki mana ve mefhumua da anlaşılması lazımdır. Yalniz memleketimikde gurp esis ve usullerine göre tağanni eden mu sıkışinaslarımız İcra ettikleri taganni- yatı ekseriyerle benebi - İisanlarıyla yapmaktadırlar. Filhakika bu eserler bir Çok kimseler için bilinmiyen bir lisanla tazannl edildikleri halde müsiki kiymederi — itibariyle müc olmaktan halt kalamaz. Hele san'at- kârın sesi güzel icra kabiliyei mü- kemmel ise mütahassıs olmamağa im kân yoktur. Yalarz yabancı dr Yisanla Süylenen bu şarkılarda, da: eserindeki şiirin verec ile musiktnin vellit müşterek tes Bundan dolayı her hangi millete mensup bir — san'atkâr — tarafından tanzim edilen bir beste, nilel muvaffakiyete mazhar olursa diğer milletlerin lisanlarına nakl ve terce- me edilir. Bu suretle kıymetli eserler her millet arasındâ İhtişâr ve efradı tarafından da zevk dle dinlerir. — Binzenaleyh memleketimizde de gârp ametodarı dahilinde şarkı söyle- mekte muvaffakiyet gösteren ve adedi günden güne artmakta Olan musiki- şinaslarımızın, san'at eserlerini tercü- me etirmek Jisanımızla taşanni ei- melerk şayanı arzu ve temennidir. Konserlerimindes maganni - edecek ç san'arkârlkkumyzin * beynelmilel besteleri - 'Tijkçe — gültelerle n samilere "eçnebi Tisanrıdız çok Jarklı ve hüşsna bir zeek temin Edeceği mohakkaktır. taganıni sitki Ç S deşiydi. — Yüzük - hil rsmi bir ağızdlr miş bulunuyordü. Artık, e- Suv; ( bu genci kurtarmak arzusunu hissetti. Öyle Yt Ne olurdu? Çamurun, — Çifkefin — içinden, eğilip aldığı Suzarm nesehini Muhterem Milliyet gazetesine efendim. Kazilerinizderi teklifini Hararetle terviç ve teşebbusu, bir ân evvel yap- altiz ba nevl” ekerlerin Türk- — gelapms GÜNÜN LÂTİFELERİ edecekti. | Camali C ilade Kani düşkünü , 0 zanın. şüpesiz öz kar- üyesi do teyit odil- mahal — yoktu. Şukirin denbire ferahlıyan kalbinde, şüponin — ve kıskançlığın — böş b tığı yere merhamet doldü. diği kadıaım kardaşı - olan Übetle kiz önün damar- | sorup, — araştırınış mıl larında akan kân asil olamazdı. Fahişenin — kardaşı — kopuktan başka bir şey olabilirmiye Elân, sorduğu sualin ceva- bıni bekleyen zabita memurü- sın deye biz. vermişlik. idiler. Polis, bir sabıkalıya, oldukça — kiymetli bit malın toslim edilmiş olmasına, Cemal de, kendisiyle ilk defa tamışan Şakirin gösterigi mertliğe şaşı- yarlardı. Vaziyet bu türlü - inkişaf edir memuy, Şakir beya son sunuz ? İkametgâha raptotmek için merkezin emri var da, tereddül lâhzası geçir kârlığı bu raddeye kadar var- dirmak telilikoli değilse bila, nahoş nelicaler verebilirdi. ve kendisine emniyatini ikrar a; Şakir bay, aıt_ul; âlı— Luu'kıa_ı SODTA, gorilemek_nuııı- çeye nakli, memleketimizin - maruf ve salâhiyettar zevatı Larafından der"- 'vhre edilmelidir. Kelimelerin nağme- ler cam olarak tetabukunu — temin etmek Üüzre musikişinasların da bu mesalye iştiraki pek tabildir. Mamafi Dütün bu işleri tanzim etmek yani eserlerin tefrik ve tasniliyle terceme ettirilmesini ve albümler halinde neşmal temin etmek memleketimiz deki musiki müesseselerine mıvvalık düşen bir faaliyertir. Ayni zamanda şahsi teşebbüsle de bu giti eserlerin — ziyarleleşmesize ve adedlerinin arımasına sebep olur. Netekim, mekteplere mahsus b mile! Şarkıları lisanımıza — nakletmek hususunda bazı mektep Muallimlerini münferir me celer vemmiştir. Bu şarkı'atdan bit çokları güye gülteleriyle elyevm mektepterimizd öğretilmektedir. Beynelmilek — taganni — eserlerini Türkçeye makl ile taganni edilmesi memleketimizde asri musikinin taam- Si pek muvaflak veri- müm Ve intişarına amil olscak m essirlerden biri olduğuda şüphe edil- imemelidir. Musa Süreyya Halk sütunu MUSTAFA NECATİ BEY CADDESİ Ölümüne çok yandığımız, hâla inanmadığımız “büyük Necatİ,nin aziz namını teb- | cilen Iİstanbul Şehremane- tinin büyük caddelerinden birini. “Mustafa Necati Bey caddesi, levsim etmesini, merhumu çok sevenler sa- mimi bir terceman olarak teklif ediyorum, Bu teklife muhterem gazetenizin kiy- metli neşriyatile iştirak bu- yurmasını rica eder ve hür- metlerimi — teyit — eylerim R. Nejdet Milliyet — R. Nejdet Bein şehremanetinin bu — musip masını bekleriz. dedi; biliyorum. | im olmuştu ( — Bu adama mı? — Ta kondisine. Polis tea, Cemal de Hayretto val irad. elti. endiye kefil olur mu- Bu sefer, Şakir 'eda- Mamafi, kimliğini — tastik Normandi oteli müdiriyetiae kalacağım cihetle, otelinizde “de- nize nazır, bir oda ayırmanızı Odalarımızı bir haftadan fazla kiralıyamıyacağımızı arzederiz. Bu |kumarda varlarını yoklarını kavtı. ediyorlar. Kaybetmeyenler oyna- j Ş onların — da | düm. Deniz döğrüdan doğru Dovile gelmelerine lüzum yoktur. Ze nazır bir oda,, ayırma- nızı fica ederim. Yaz mevsiminde denize nazır | odalarımız Amerikalılarla İngiliz: lere tahsis edilmiştir- etfendim. | cağımdan “denize nazır bir oda. ederim. Yemek- Terimi ötelde yiyeceğim. - Bu odaların ma sası usbine midye, istiridye, şitaney minarcsi dedikleri kabukları ko | kenarında zannediyor. Özelimizde haftada bir gün de taze balık bulunur. şerh verip imzalayıniz.. Afe- kefalet kâdını hami- len; — yalnızca — çıkıp Kidince, Sakir byle Cemal karşı karsıya kaldılar, Suzanın kardaşı, ken- dini hâlâ âlemi manada sanı- yor, olana bitene bir türlü Haumıyordu. Şakir beyde ise, yanlışlıkla pey vurup artırdığı lüzümsuz bir üstünde kaldığını gören enai bir müşteri hâli vardı. nn kaîdixîni- âldat- “birer kolluğa geçip oturdular: Amadığını karşısında dikilip duran bu kül- | hanbeyi ftavurlu, yabancı deli- kanlı ile ne yâapacaktir. DENİZE NAZIR ODA Yazan; Andre Da Muct Pansiyonu Tekamp Madani, Eski mülşteriniz. miralay Krc: tının tavs yesi üzerine size b mektubu. yazıyorum. Önbeş için “demize nazır, bir oda i yorum. Jan Nösyo, Miralayın hatırı büyüktül Kendi — pansiyonumda — oda- yok Fakâat Daşka bir pansiyonda bul görünmiyorsada, pencereden Sarkı mak şartılebir parçesi görünüyon Pansiyon — sahibinin iki şart var. Biri: Gecçleri tam 0 da v girmeniz. İkincisi de bina da'ı Tindeki ayak yölünü - Kullanma manız. On Deş gün kadar Dinarda | Karotin kalmak arzusundayım Oetelinizde Fitir pial Por dö vir Mosyö; Ötelinizde —dehize nazır bi Jodanız varsa'on beş gün için banı tahsisediniz. Jan İ Mösyü, Odanız hazırdır. Denize na; dırdır, Ve geniş pencereleri vare dir. Yalnız perde yoktur. | Malyos Clan peele yetir, ga beş güslük oda Kira y h " VeĞİr Ve Dedasıma Çi dJan — Oh ahi No saf havâ öyle bir uykum var kiz. Pancur yök “Berde'yok.. — Yarın — sabali güneşle beraber üyanırıin. Şimdi uyuyalım. CMumu söndürür. Fakat göze görünmeyen bir el mumü yakar. Jan üller: pÜt Söner Biraz son- Ta gENE yanar. Jan gene - difler: pül Söner.. yanar! Jan - Avazı çıktığı — kadar Haykırarak — Patron! Patronle Ben cehennem olup Kidiyoruml. Ön beş gün Bütün gece gözül- mün içinde y p sönecek deniz fenerinin karşısında uykusuz hp çıldıramam! Nakleden — Selâmi İzzet — ı|ıvlw|,ı, lerinden bayağı yaş gı-îıiı Birden, iki üç adım ileriledi. Kirli elini Şakir baya rak: — Yaş..şa — babacın dedi; sapına kadar adamsınlı Bundan — sonra - Comal - seniti kulun, kölen dir. Etnret öleyi Bu kabasaba ifadedeki edai samimi yet ğnkıı- beya dokun dü. Oda Gömale &l uzalı müusafaha - ettilor. N Buntn üzerine, her ikisi d Tiret saatine- daha haylı vaki Vardı. Şakir bey, ayrılma evol, Comali daha — yakında tanımak için, onünla haspil etmeğe karar“verdi. — Demek ki siz bizim Su zan hamınla kardaşsının.. Do söze başladı. — Evel beyim. O böyle düşünüp düururkan, Camalin aklı yavaş vavaş ba- şına geldi. Kalpi, halaskârma — İsn ne idi, bakayil — Cemal: — Siz, Suzanın büyi

Bu sayıdan diğer sayfalar: