31 Ocak 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

31 Ocak 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hilkir, YK TI K Dillryet f & — ASRİN ÜMDESİ “MİLLİYET,TİR 31 KÂNUNUSANI 1029 BUGÜNKÜ HAVA—I Rüsatbanebe — tespit edildiğine göre, bu gün poyraz ruçkân ese- gektir. Hava kapalıdır kar yağması mühtemeldir. — Dün “ hâraret — sıfıra kadar nüşmütür. FIKRA — ECNEBİ ŞİRKET MÜDÜRLERİ Bundan evel gene Milliyet sütunlarında iİntişar eden bir mekalemde — İstanbul şehrisin bin bir derdinden birine, ve belki en mühimmine temas ci- üm. Demiştim ki İstanbul hâlâ kapitülasyonlu Türkiyenin, İşgal ve Mütareke Türkiyesinin İsta- Hbulu olmakta berdevamdır. “Bunan - alâmetlerinden bazı- darını son Tatavla yangınında hisseder, görür gibi olduk. Çün- “kü Türkün zaferinden sonra bütün habis ruhlar gibi gözle O görülmez, elle tutulmaz bir hale giren,blltün habis rulilar gibi karanlıklarda yaşamağa ve bizim üzerimizdeki tesirlerini o hia- met,ceberut ve düşmanlık unsur- — darımeydana çıkmak için mutlaka — bir telâket Ammı , bir kargaşa- “lığı beklerler . Onun için denile — bilir ki bu anlar bizi intibaha enliptir ve bundan İstifade et- memiz lâzım gelir . — Mesela görürüz ki, bu şehir de « Hidematı umumiyerdenilen ve şehrin şah damarlarını teşkil eden şeyler bizim milli menfa- allarımıza , milli arzu ve irade- — şımda bulunan adamlar umumi- yet itibarile buraya — düşman Oordularile beraber gelmiş ve uzun seneler burada düşman siyasetine düşman amaline göre — çalışmağa ah mış kimşelerdir . — Misal mi istiyorsunuz? İşte tele- fomw şirketi müdürü ki, İşgal senesi — burada işbaşına geçer geçmez İlk y iğı şey abona del - terinde Türk hükümetini, Türk milletini tahkir ve tezyif etmek olduş Iİşte bir tramvay şirketi — müdürü ki, gene Işgal devre - inde kumpanyayı bütün Türk ietelerinden tasfiye edip yer- lerine hep Rum ve Ermeni ge- — dürmeyi kendisine lik — vazife — bildi; her müşkilinin hallinde İngiliz zabıtasını kullandı. Bu - — mün ceberutuna vasıta olan bir Türk memuru vardı ki; Acadolu / zaferini müteakip kaçtı; şimdi hariçte dolaşıyor, kendi hem - çinslerine karşı yaptığı haksız- — lıklardan mahcup, uzaklarda — diyar diyar dolaşıyor. Halbuki — ona emreden adam gene ayni şirketin başında, Türklere karşı gene aynı nefret ve husu- metle alide dürüyor. Devletler, işgal — senelerinde — burada vazife İla etmiş bütün — mskert ve sivil memurlarını hep — geriye aldılar. Çünkt en iptidat — mezâket ve ferbiye şeraiti bunu Acap ettirirdi. Halbuki bütün şir- ' ketler o zaman burada bulunan — müdür ve mümessillerini değiş- — dürmek lüzumunu hissetmediler. — Onlara bugün Türk efkârı umu- / Miyesi namına soruyorum; Aca- “ba bu müdürler, bu mümessiller — İşgal senelerinde, burada, her — hangi bir siyasi ve askeri me- O mürdan daha az ni şenaet ve | | tirmiştir. lenaet vasıtası olmuştular? Milliyetin tefrikası 3 Kİ Bütün o Aaskeri memurlar şehrin “hidematı umumiye, sinl ellerinde tutan bu şirket şefle- rinde, kendilerine, en mütl mu- avinleri — bulmuyorlar mı — 10i? Açık söylemek Jazım gelirse bir çok dürüşt hareketlere on- ları teşvik eden bunlar — değll ml idi? Hayır, genç Türkiye, Osma- mlı devleti zamamında, burada vazile ifa etmiş hiç bir ecnebi- nİn huzuruna Tahamımlli edemez ve etmemelidir. Babusus bun- lar su, Telefon, Tramvay, Elek- tirik gibi umumt hizmetleri ell- erinde tulan kimselerse bizim için değişmeleri bir zaruret haline girer. Çünkü, mazideki fiillerinden dolayı bunlara bizim emniyeti- | miz kalmamıştır. Yarın, —Allah göstermesin, gene bu şehrin başından bir kaza geçecek olursa, - telefon şirketi pek âlâ polis merakizi arasındaki mahabere - vasıtala- rıni kesebilir ; elektrik şirketl bizl — karanlıkta — birakabilir, tramvayları durur; su - şirketi su vermez; hülâsa her birl kendi vamtalarına göre burada umumi hayatı, umumt bareketi felce uğratabilir. Balkan harbinde yaralıları- mızi taşımaktan İimlina eden ecnebi vesaiti nakliye mücsse- selerini unutmuyalım ! Yakup Kadri DÜŞÜNDÜKLERİMİZ İKİYÜZÜNCÜ SENE İkiyüz sene evel bugün ilk Türk kitabı basılmıştı. Biaae- maleyh Türk — metbaacılığının ikiyüzüneü yll dönümüdür. Arkadaşımız Selim Nüzhet beyin, bir kaç gün evel bir. ki- tap şeklinde de çikan, kıymetli etildü olmasaydi, bu tarihi ha- kikat belki de hiç kimsenin mazari dikkatını celbetmiyecek- tı. Bu sebeble Selim Nüzhet beyin hizmetini şükran ile ya- detmek lâzımdır. Yeni medeniyetin — matbaa makinesinin icadile başladığını söyleyenler hakikatin pek uzak değillerdir . Matbaa icat edil- mezden evel de medeniye: vardı. Bilhassa eski Yunan ve Roma devirlerinde illm , irlan ve fel- sete oldukça yüksek bir sevi- yeye çıkmıştı . Fakat ilim ve İrfan namına ne varsa çok ufak bir zümrenla inhisarında idi. Matbaa icat edilip te kitaplar ucuzlamağa başladıktan sonra- dır ki ilim demokrasileşmiştir. Garip bir tesadültür ki Türk matbaacılığı ikiyüzüncü yıl dö- tümünü, tarihinde en mühim merhale olan Türk harflerinin kabulü ile beraber idrak ediyor. Adeta iki bayram bir araya gelmiştir. Latin esasından alı - nan yeni harilerimizi kabul edeli henüz ikiayolmuştur. Bu iklay zar- fında, iki asırda yapamadığımız tarakkiyi güsterdiğimizi söyler- sek, bu sözömüzde mubalağa yoktur. Türk harilerinin kabulü Türk — matbaaçılığını, — kurünü vustai üsüllerden alarak, bir gün zartında fennin en son İca- di olan makineler içine yerleş- Matbaacılığımızın bu yenl girdiği devirde Türk lisa- nına ve Türk harsına daha bü- yük hizmetler ifu edeceğine şü- phe elmek mümkünmüz — ŞÜPHE — Selâmi İzzet Tatlı bir sesi, munis bir bakışı, | olsaydı geceyi nasıl geçireceğini Cana yakın sözleri vardı.. Tehli- keyi hissetti, uçurumu gördü. / Fakat kendinden o kadar emindi Oki. Kalbi Muhsinindi, vucudu |kapısını açıp aşağıya indi, tasayvur etti. Ya aşağıda bekle- yenl.. O kimdi © 9. Kim - oldu- Komu fazla düşünmedi!. Usulcacık 'ebliket “Mühsinindi, her şeyi Muhsinindi. |Hiç bir tehlike yoktu, olamazdı! O t anahlıra sebep bir cümle |odama deyecekti ki: Denizin karan “aldu. Babasının geldiğini görünce gayri ihtiyari: — Gidiniz. uzaklaşınız, dedi. Adam fisıldadı: — Biraz sonra buğçeye çık- Elinden kurtulmak - için gözle- tiğle; “Peki dedi, na çıktıktan sonra, babasından “Allah raharlık sin ; deyip ayrildı, asıbi vücüdü. tahtkküm etti. Mühsinle beraber lığına karşı oturalım. Muhsinimi düşüneyim deye bans sevdadan bahsediniz. Muhsinimi nasıl sev- diğimi — tasavvur — edemezsiniz. Onu beklediğim zaman, onu düşündüğüm Zaman kendimden geçerim, mest olurum... Aşağı inerken. böyle düşün- Müştü. Karanlıkta, dudakları - dudak- larıma kenetlendiği zaman, Muh- a l TE T ) Ş AYT S KANUNUŞANI, PERŞEMBE Ntonmrmamn, Tüiyatroe Ç P Z LA FELEK Hamsiyi koydum! Son defa Macaristandan ge- çerken F, T, C isminde çok maoruf Macar spor kulubunun reislerinden Doktör - Fazekaşı görmüştüm. Bu zat 1923 sene- lerinde kulubunun futbol takı- miyle İstanbula gelmiş ve bu münasebetle aramızda aşınalık teessüs etmişti. Öteden beriden görüşürken Doktör, bütün spor- cuların bildikleri: Hamsiyi — koydum — tâvaya! Şarkısını — söylemeye - başladı, sporcuların bu eylenceli - şarkı- sını bu zatın İstanbulda bulun- duğu zaman yine bizden öğ- rendiğini derhal — hatırladım. Çühnki * Milliyet , te de yine ayni bahse dair bir yazı gör- düm.”Makale - sahibi bir milli marşın noksanından bâhsediyor ve B hususa nazari dikkati celbediyor. İtiraf etmeliyiz ki | muayyen ve | ü bir marşıuz yoktur. Bunu içindir ki topluca bir. şey okumak zarüretinde kalınca derhal her kesin bildiği | işte * Hamsiyi koydum , tar- zında şeyleri söylemeye mecbur oluyoruz. Bizim san'aıkârlarda bir. alınganlık - vardır. ecnebi mütehassısı arandı- gı ve ya bir. ecnebiye - bir iş verildiği zaman derhal : Efendim 'bizde san'atkâr mi yoktur? diye tarize kalkarlar. İşte açık bir saha! nerde bizim musiki üstatları? her - kesin diline - göre canlı bir. marş yapsınlar. ü K_ııınıııyuılıkl Heykeller Cağaloğlu taraflarının ka- nalizasyonu yapılırken bir takım heykeller bulunmuş — olduğunu öğrendim. Bu bulunan şeylerin heykel olduğuma — şüphe edi- yorüm, bu — olsa olsa vaktile tıpkı bu günkü gibi kanalizas- yön İnşa edilirken yine bu ğün olduğu gibi çukura düşenlerin taş olmuş cesedi olmasın?! GÜNÜN LÂTİFELERI Şehremaneti Haliç için bir Tarak alacak Öpücük! İki yaşlı karı koca dünkü güzetelerde Meksikada alent öpücüğe müsaade edildiğini okuyorlardı.. Okudular ve içlerini çekerek - birbirlerine — baktılar, kadın dudağını nefret tazahürü olarak büktü ve daha neler öğreneceğiz? dedi. Erkek gaze- teyi dalğın okuyordu, kadın sordu: — Nedir 0 okuduğun2 Hiç Voronuofaşısı hakkında.. FELEK Askeri bahis Tayyarelerle düşman memleket- lerine casus göndermek. Evelce , Milliyet —sütunlariında , tayyareler. hakkında bir çok delaler yazmıştık. Tayyanelerin havada bir birlerile muherede — edeceklerinden yerdeki — hedellere — karşı makinalı | tülekle ve yahut bomba ile tıaeruz | cdeceklerinden, büyük gehizlerin eha- lsine karşı - kölerr mikrobu, v. s. gibi. hakkında malâmat verecefiz Cihan Harbi esnasındı çok. defa yapılmıştır. Tayvareler, bilhassa düşman - ordusunun” gerile- | duşanun | & inerek bu ralata — birer — casas Ç Serdengeçti ) | burakırlar Ba casuslar tahkik edecekleri muavyen şeyleri (Meselâ filan kasa- bada asker var ı varsa bangi fırkal. v.s. gibi) derhal tahkik eder- ler, ve raporlarını - yazıp yanlarında beraber — getirdikleri — göğercinlerin boyunlarına taksrak derhal uçururlar. Kendileri de — vazlleleri — biterbitm | bir tayyareden bahsediyorlardı. Böyle 'Çok defaler casus indirecek tay- yarelerin yere İnmesi tehlikeli ” ve düşmanı kuşkulandıracağından, casus- lar tayyareden paraşüt ( cankurtaran şemsivesi ) ile atlayarak — geceleyin görünmeden ve — sezilmeden yere inerler. Düşman ordusunun £ ya memleketin içerlerine böy ve ya iki kişiden İibaret Casuslar tayyarelerle taşınabileceği gibi, büyük bir demiryolu köprüsünü atmak ve yahut pek büyük bir fabrikayı uçur- mak Jazımgeldiği — misilli - hallerde sekiz on neferden mürekkep ve bomba ve dinamitle mücehbez kıc scıklar - da — gönde: Nitekim İngilizler - son — zamanlarda — İrakta bedevilere karşı böyle beberi onbeş nefer olan tayyarelerle hareket ede- zek- bedeyilerin hiç - beklemedikleri bir samanda onları arkalarından mit- ateşi baskınına / oğramışlar, şaşırımışlar, pek çok relefar verdir. mişlerdir , y Göçenlerde bir Alaman gazetesi, becbri 1,000 beygir kuvvesinde 10 a mücehhez, 193 yolcuyu, 500 kilo santta 300 km 400 km uçaş siasile ta- saretle yapılması düşünülen ir delada büzün bir de veya ağır makinalı tüfek bü- inü kaldıracağını kahul ermelidir. 20 tayyare İse . 3000 kişi ) taşır. Şimdi adavvur 7 Çanakkalede deniz- ldıran ve İstanbulu üşmanları karşı tmu: vaftakiyetle hazbederken, İstanbulun öyle 90 tayyare gelsin. Her tayyareden 150 asker, elindi tüfeği, belinde bombasi — kendini - fırlatup aşağı atsın. İstanbulda tek türk ne- feri bulunmasın. Ne olür ? Gökten inen düşman alayı, cepheden kuvvet gelinceye kadar Istanbula hakim olur. derhal kaçup kurtulmağa - çalışırlar; fakat tecrübe edildiği üzre yüzde doksanı tatalur ve kurşüna dizilir. Eğer bu casusların indikleri erazi kendi — milletraşları — köyler — veya kasabalarla meskün ise ozaman bun- lanp uzun müddet - saklanmaları ve vuzifelerine — uzun - zaman — devam etmeleri mümkündür. Nitekim Büyük Harpte Fransızlar 4 ordusunün arkasında kalar HFfatisız — köylerine büyle pek çok casıldlar ündirmişlerdir. ”[î!i' | '[İ | Ş.B. — ( M. Beye ) Tarağın hariçtene mübayaasından evel sinle öpüş; Adamın girti. koluna — girip evine iyamp kendinc gelince,netre- tle kalktı, kaçmak İstedi; adam da ertesi gün İçin randevu istedi, evinin anahterimi verdi. Odasına çıktığı zaman - etrali biraktığı gibi, derli toplu buldu. Bu odanın intizamı, görünüşte, tıbkı hayaatına benziyordu. Geniş bir İnefes aldı. - yapağı munasebetsizliği — unudur — gibi oldu. Düşüncesini kocasına hasretti, yalrız- onu düşünmeye — başladı. O, Muhsinin malıydı. — Etile” ca- niyle, - kaniyle, bütün - varlığı ile Muhsinindi: Kocasımı öyle göre- ceği gelmişti ki.. —Yazdiği mek- tubu hatırladı:. * Mühsin, seni bu kadar sevdiğimi zannetmezdim. Aşkının öyle kudretli bir kuyveti var ki, önüne hiç bir kuvvet geçemez. Bunu müdriktim, fakat bu güne kadar hisermemiştim. | — —Giyineyim de çıkalım. Tarakçılara baksak nasıl olur beycfendi?... Varım, yoğum, her şeyim sen- | sin. Şensiz yaşamama imkân yök- tur, Bune artık tamamilc anla- dım-.; Bu mektubu. yazdıktan sonra, kocasına ihanet etmişti. Bu mek- tüp özerine Muhsin gelmiş ve onu şalakla beraber, cürmünü işlemeğe giderken yakalanmıştı.. Hayatı, istikbali, saadeti inkı- Taz bulmuştu. * Ertesi gün kdâzım bey odaya girdiği zaman- Sacideyi aykta buldu. — Muhsinden haber var mı? Babası l;ııcı_ Takat hüyret etmiş gibi bir “yat, dedi, sonra | sını başından savıyordu. sordu. Yakar, yıkar. İstediğini yapar. Görülüyeki, bir yeni taarruz ve übiye üsülleri sayesinde artık kale- lerin ve müstahkem mevkilerin de “ehemmiyeti — kalmamıştır. -Kalelerin dıyarları kerpiçten değil ya, çelikten dahi olca, gökyüzünden şemsiyelerini açıp ta beklemediğiniz bir zamandı damınıza, bacanıza, sofranıza inecek silahlı — misafirlere — karşi — kapalı kalamazlar. Cinoğlu bir. defa da Mahmurpaşadaki Önbeş gün evel de ancak bu yt souk kanlı konusa Kâzım bey Bütün gün mes'eleyi açınak, konuşmuk, söylemek iste- di. Fakat muvalfak olamadı. Gün gene sessiz geçli. Eger tek kelime söyleyecek olursa — kendini —tutamayacağını kızını çok hirpalayacağını hisse- diyordu. Bundan sonra üç gece sırayla Sacidenin odasına — girdi fakar kızmı uyür büldü. Sacide üyumuyor —uyür gibi yapıyordu. Canı sıkgın - olduğu için konusmak — arzusunü' himet” miyor ve gözlerini kapayıp baba- Üçüncü gece Kâzım bey gene odayü girince, — Dün'mektup yazdın değilmi?| Sacideyi bir korku aldr. Babası Sacide cevap verdi: — Ever ve heycanını gizlemeye mu- vaffak olarak ilâve etti: tarafından — tarassur — edildiğini anladı. Demek babası her şeyi biliyordu? Bütün gece göz yummadı. Babası Onu ayakta görmesin de- Z Pa Ç N ha deneral çıldırdı Yazan: Andre Dal İ 129uncu alay. kumandanı binbaşı Rutandan 5linci kol ordu. kumandanlığına: Kemali hörmetle, kumanda- mmız Jeneral Gönfledanın biraz rahatsız — olduğunu — arzederim. Jeneralımız dimağen pek yorgün: dur. Bütün hayvanların kuyruk- larını kesmemizi ve efrada ekmek yerine badem şekeri vermemizi emretti. Bu n bildirmeyi vazile telakki ederek, şu - satırları tak- dim ediyorum. S1 inci kolordu. kuman- denlığindan, 120 — uncu kumandanı — binbaşı | eçlikle “dolaşmak, düşman kurşu- aksızsınız Yazmış | niyle alay etmektir. Aferin Jene- Telaşınızda olduğunuz şeyler delilik alameti değildir. Hayvanların kuyrukla- rinı kesmek elzemdir. Badem şekeri de ekmekten çok - daba fazla besler. kabil olursa bütün orduyu ba- dem şekeriyle besleriz. —2 129 uncu alay kumandan- lığından Sfinci kolordu kuman: danlığına. Tekrar nazarı dikkarınızı C& Tbederim. Jeneral yeni bir. emir yerdi. Efrat tülime çıkarken kü- konya sürünecekmiş Etrat arasih- da Esperanto lisanını bilenlerin listesini de istedi: Fırka karargâhına - bir souk duş yaptıralım mıf rala! Güzel nümune göstermiş. İngiliz zabitine ayak ozatmak ta şakadan ibarettir. İnsan keyifli Tettir. yi olduğu Zamn her Şey yapı. Şenerat: Kolber e— ğ_';:;ı kumandanı jeneral ledandan Stinci kol- Ordu kumandanına. .Mvd.n"h hücüum manevresinde Mn:."* Ve sahici kürşunlarla, Ka çiz başında yürüyeceğim Et- “EYerim ama, hakiki hücun nü onlara : Wİ%M. Ölmesini $ T inci kolordu kumanda Tinin emri yevmisi Si nci / kolorda - kamia | pyapa danlığından — 129 — unCU ğ yedaetile jene alay kumandanlığına ral - Gönledeni — derhal Parise Siz hepiniz çıldırıyorsunuz Bâ” | Bönderiniz hbaf Jeneralın emirleri çok Mü> A kul. Efradın kolonya kokmasl. Selâmi İzzet düşmandan korkmasından STT y g larmşimama dır. Esperanto bu gün belki İâ7 SH değildir, Fakat harp 10-1$ SEN€ '"ıuı daha devam ederse elbet JAZIM T olacaktır. Bi eshin Eger - sizin —ihtiyacınız e düşü alay. karargâhına _,:,'_';N- Yakılacak olur ise —8— mesamatı S tlar, o vakit saçların Ka vakse | DASM blüden n n ol Bu gün size “husust C | GöRÜr "bularda bu ha kesirülvaku yazmak mecburiyerindeyim. ŞAİ iöbeleeta; tenlda “oikan Jeneral, bu gün bürün "I’ı; ye tüi a:ıl Olan baş ağrısı, bulântı kaklarda gecelikle dolaşıp ÖYÜ | çin çeşışaş Pesinin sebabi işte bu ga çidir, Ofun için demir söbal kadınların peşinde dolaştı. hhi değidir” lar İngiliz zabitine elini verecek de ayagını Uzattı ize sureti - hususiyede söylür yorum: Jeneralımız çıldırdi. ç Ratof HBZ BİsRER Kai Dr. Muhittin Cön eda Slih efendiye; Azizim binbaşı: Göz tabibi mür p | $ teki 8 Telaşının geme fazla DU | Şakir Ahmet Köyrelen Salih Sakt ir. £ y yorüm. Manevre harp demektir | tasyon Yapdırıtm, a çe Düşman mermileri, sinndü 'ası münasip olur. D.M. n Kemeş ” * ..) Ha aa taktan kalkamıyor, aBat C b Tasta değilimama birden yatamıyordir.. b _":'[;'dlrdı_rı Şafak söktükten sonra gör! İ dok, 5lmî“c::mı._Hıydı kalk,hava rinl önüne gene Muhsini BĞ Şüzel, biraz çıkıp gez a yastıklarının "“;L sessizdilge” Bezdiler. Faker gene L sırada konu- şoyorlar, ğ Suac aiuda nefretle doBrUkİİ | hiç aoi Bt Dürt gün evel bu saatta sokakda oe aBa * d, arkasından da Mühsiarer tAKİR Kapıci Kazım ttikleri - zaman Kâziğ Deye mektup Yerdi. ediyardu. DEŞ sarlın -e YT Derin derin içini çektk — © | düktan sonra sardü: Ben bunü nasıl YaPO ” | —— Başka yokiımu? Böyle bir şeyi yapmama İmkân | — =yı. yoktu.. Nasıl oldu bu? F Kman gelmedi vit Hayatının önüne açılmış Hayır. uçurumun fecaacmı idrâk etmeye “başlamiştı .: Kapi yavaşça açıldı. &i =İ"dıı hâber var mif Sacide haykırdı. ilkdK _"'P akdım.. bir Iki gü- Kim 0? Babasını görüncer Közım bey- gözlerini kaldırmı: - Birdenbire öyle korktum | Yor. Kizinin yüzüne bakamıyor. bti dedi. | çikrek Secidenin dudaklarında Közım bey Soük kanlılıklr — | SeTU Yabancısıalduğu, hir kıvrtm — Seni hasta zannettim,deye Kati cevap verdi, neden inliyorsin? da haktki kurşunla nasıl ölündüğü- — AĞT DA ÇIAŞTAYAĞ A DŞU n | | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: