11 Mayıs 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

11 Mayıs 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aa zalgiğe “marl> ÖÜN e Milliyet ASRIN ÜMDESİ “MİLLİYET.TİR 9 Mayıs 1099 BUGÜNKÜ HAVA Daten İazla hararet 20, en az 18 derece idi. Bu gün hava açık ve rüzgüt Poyraz — olması muh- temeldir. Haftanın yazîl D ireaRle N Kdi ae aS | 83800,000 frank Bu rakkamı görünce bir ser- Yyük ikramiyesi zannetmeyiniz, Bunun ne olduğunu şimdi size anlatacağım. Vakia mahıyeti fena bir şeydir ama şeklini an- ğu, rü dö la Pe (rue de la Paix) bir büyük kuyumcu dükkânı şık, temiz bir müşteri gelir, bir tek ve büyük pırlanta ister. Mağazada mevcut bütün taşla- 'n gösterirler, fakat müşteri müşkilperest görünür, ve hiç bir şey almaz, kalkar. Tam ©o sırada dükkân sahibi pırlanta- lardan birinin eksik olduğunu ı_l!dr ve bem:ıı kapıyı kapayıp şik müşterinin çıkmasını men' eder. Mes'ele müşteriye izah o- lunur ve derhal çağrilân bir po- lis memuru tarafından üstü ba- Ş1 aranırsa da bir şey bulunmaz. Ancak bu gibi vak'alarda taş ve incinin hırsızlar tarafından yu- tulduğu vaki olduğundan ku- cmcıı şık müşterinin, kuvvetli ür müsil verildikten sonra na- zaret altma almmasını talep e- der. Yalnız bu halde eğer çalı- nan şey şuphelenilen adamda Çikmazsa tazminatı maneviye vermeyi de alel'usul taahhüt e- der. Müşteriye (40) gram hint saat beklerler, pırlanta meyda- na çıkmaz, tabit haysiyeti ihlâl edilmiş olan müşteri mahkeme- ye müracaat eder, kuyumcuyu 300.000 frank tazminat tediye- sine mahkutn eyler, paraları a- lir gider. Kaybolan pırlantanın ne ol- duğu bilinmez bir esrar olarak kalır. Aradan dört sene geçtik- ten sonra her hangi bir. cürm sebebile tevkif edilmiş olan bir kaç kişi yekdiğerini ittihama çalışırlarken vukua gelen itiraf lardan mahut pırlantanin ne ol- duğu anlaşılır. Bakiniz ne ol- müş: Kuyumcu dükkânma girip tek taş bir pırlanta isteyen ve hiç bir şey alryadan çıkan müş- teri kendisine arzedilen taşlar- dan birini çabucak alıp elinde hazırladığı sakız parçasile önün de oturduğu masanm kenarının MİLLİYET ee -— mişse de pazarlığı uydurama-| mışlar çıkmış gitmiş ama pazar | lık esnasında masanin kenarma arkadaşı tarafından yapıştırıl-| mış olan pırlantayı aşırmayı da ihmal etmez. Bu suretle iki us- ta hırsız hem çok kıymetli bir |taş çalmış, hem de kuyumcu- |dan güya haksız müracaati se- İbebile 300.000 frank tazminat| — Müdüriyetin umum! kâtiplik almış olurlar, | 3 kaleminde, sekiz daktilo hanımın , içinde iki erkek memurduk: Za- dağlaen Saletğına sanan içie | M ben. yiadan bi Gadk VA: Hanım kızların hepsi de Zahide — Bereket versin biz de bu| Ptyrandılar . — Sabahtan akşama çeşit aklı başında yankesici| ktdar, tesbih çeker gibi, Zabidin yok! Yoksa halimiz neye varır.| İsmin! ağızlarından düşürmezlerdi Aman yankesici diyince aklıma| — — Aman Zahit bey ne tuhal bir vak'a geldi, size anlatayım!| adamsınız 1. dedi. Lâükin birdenbire saatine — Vallahi ömürsünüz Zahiti. o" - Hâhi Zahit beyl. Böyle çallah m&gıme'_': geyler nerden de aklına gelir! latırım! diyerek cikti gitti. U- ... muyorum sayanı dikkat bir a- Bir akşam, daireden çıktıktan dam - olan arkadaşımın anlata- | sonra, bir bakkal dükkâninda pes- cağı gey de sayanı dıkkattır.| til gördüm . Aç gözlü değilim “|Belki haftaya bunu naklederim.| ama, içim çeki, Dükkâna gir- FELEK Adam tam pestili saracağı za- Müsabakası Şeytan dürttü. “Her tuhaflık İkinci haftanın en mühim haberi-| Zabidin aklına gelmez ya.. Ben ni seçip yazmakta birinciliği kaza-| ©e — bir - tuhallık yapayım | ,, nan Istanbul erkek lisesinden Meh-| dedim ve pestil tabakasının bir man, Asırlardan beri varlığını bütün| — — Var, cihana tanıtan ve bu uğurda çok de-| — Bakkal kayısı- pestilini —aldı. fa canını fedadan çekinmeyen Tür-| Onun da ucundan tuttum, İyice kün bir murahhasını bundan 8& se-| emdim, yaladım ve damağımı ne evel (Loitcorç) huzuruna kabul| Çaklararak; etmeye tenezzül etmemişti. Türk az| — —— B Ga fena, dedim, Siyah minin, Türk varlığının - kalkdığını| , li veri zannederek kendilerini arşa kadar | “1F pestili ver | çıkaran Avrupanın ileri gelen adam| — — Peki efendiml ları büyük GAZİnin bu siyasetini| — On Kuruşluk siyah erik pes- anlayamıyacak kadar acizlik gös | tili aldım ve çıktım. Kertsi gün, terdiler. Türk azmi yuca GAZİNİN| dairede, daktilo hanımlara anlat dehasila 6 sene içinde Dünyada biç| tım. Kırıldılar gülmekten. Yalnız ezah,REdebiyat, Krm Pestil eaaemiZ dim. . — Şuradan on kuruşluk pescil | çünkü yanımda daktilo hanımlar- Mekteplıler ver! dedim. dan - biri de vardı. - Kendisini yemeğe davet etmiştim. & Bicadinin yezını şadtir: ucundan tuttum, bir iyice yala- | — v k’::' "'YR'M“ ğ dim. lkkitna . mütar, Hariciye nk;llmlılı — Fena, dedim, erik — bu, | bakkal pestili saracağı — sırada seyaha, kayısı yok mu? tuttum, yaladım : CUMARTESİ 4 M. Zade R. beye Ve bir gün evel yaptığım gibi, bütün pestil cinslerini — yalayıp | emdim, sonra on kuruşluk pestil alıp çıktım. Ertesi gn hanım kızlara gene anlattım. | - Hem bu sefer gördü gör medi yok, dedim, Zahit bera- berdi. Zahit hanımların kahkahalarına kızdı. Adam, sen pestilleri yalar- ken sana bakıyordu ama, bakar kör gibi bakıyordu. Aklı başka yerdeydi onun, başka şey düşü- nüyordu! a iüyeü Perşembe günü, öyleden biraz evel çıktık. Çıktık —diyorum, Yoldu dedim ki , — Sizinle benim meşhur dük- kâna oğrayalım mı $ Adama nasıl Oyun ettiğimi göstereyim. | — Fena, dedim, bunu İste- mem. Bakkal başını salladı . — Alacaksımz, dedi, yaladınız. Öyle şaşaladım ki, adam hay- | retimi anladı, dedi ki: — Her zaman akşam üstü geliyorsunuz, size İstediğiniz gibi bütün pestilleri yalanyorum. Hal: büki şimdi öyle YemePimi ye diktça sonra hen bepsini birer bir millete nasip olmıyan bir şerefle yürüdü. Artık avrupalılar gördüler ki: Karşilarında genç, dinç, uyanık bir millet var. Pek yakına gelinceye kadar hasta biradam nazarıla bakan avrupalıların kralları, Reisi cümhur- ları bu gün Hariciye — Vekilimizi hürmetle karşıladılar. Artık şüphe kalmadı ki onlar kadar kudretli, on- lar kadar azemetli, onlardan kat kat şerefli bir 'Türkiye vardır. Yüksek- Niğimizi hentiz anlayamıyan Avrupa daki bazı adamlar Tevfik Rüştü be- yin temsil ettiği Türkiyenin cela- detini, içtimai ve siyasi hayattaki mevkiini bir defa daha görmüş ol- dular. İşte bu seyahatin neticesidir. ki: Senelerden beri kanlı harplere sah- ne olan Akdeniz ve Trakyada ebedi bir sulhu sükün devamedecek bü müddet zarfında büyük Türk elleri sevgili vatanımızın imar ve itilâsına galışacaktır. Altı bin senedir Türk enbüyük bir millet olmuş kıyamete kadarda böyle olacaktır. Güneş Tür- kiyelçin doğar, her şey Türkün- altına yapıştırmış. Kendinden bir iki saat sonra gelen diğer bir müşteri bir cep saati beyen- | *Milliyet, in edebi l.m_ Bİ_ dür ve Türkün olacaktır. Çok yaşa büyük tehberimiz! ekimi Köy / Kimsesi olmadığı için buraya Bütkardeşinın yanına gelen genç kızın biraenbire avdet edişi Ha-| Ve bu havadisler arasma da tice nine ile beraber Leylâyı ta ha canlı, daha garip rivayetler tuyan kasaba kadınlarını hayre-|de karıştı. Doktorun bu güzel| te düşürdü. Hele malmüdürü-| İstanbul yosmasını geri yolla- ©ün hanımı, zaten vaziyetinden | ması için vilâyet merkezinden halinden şüphe ettiği genç kızın | emir aldığı söylendi. Bu rivaye- bu ani dönüşüne kendi kendine| te inanmıyanlar genç kızı gelir bin türlü mana verdi. O gün|ken gören Aydın sıhhıye müdü- bahçelerinde — toplanan konu|rünün onu kendisi elde etmek i- kornşu'arasında genç doktorün |çin yolunu beklediğini uydurdu bu güzel misatiri için çok lâkır- lar. Bir başkası Leylârnm İspari| rıst imalı, manalı bakışlarla bu| — Bu garip rivayetler Leylâ Kı genç kızın bir sütkardeşten zi- zıltoprağa gelinceye, Suat Naci yade İstanbulda pek çok olduk- "çım ormanıma gidinceye kadar —-.-— Bürhan Cahit getirdiği yosmanın geri döndü- günü soylüyordu. ları rivayet edilen serbest kız-| devam etti. Ve kulaktarı kulağa lardan biri olduğunu anlatmağa | dolaşan bu havadis ta çam orma çalıştı. Kasabada onun E.hrluılımdı dünya ile alâkasını kes- mutlak bir hakikat gibi kabul ejmiş gibi görünen Emineye ka- dildiği için bu mütalaa dilden'dar geldi: Ve işin aslını bu her- dile, evden eve canlı radyo ma-| kesten uzak, dallar ve çimenler Kete' yalar ağzımı tadlılandırırım. Yaba yemek yemedim! v Ağam dört karış açık kaldı Bakkal ilâve etti: Zahit somurtta. Benim - beğenil- memi çekememişti : ğ — Bakkal yapdığını görme miştiri dedi. — Müşterimsiniz, sizi darılı- 2A mak istemem. Şimdi yemeğimi Akşam — daireden - çıktıktan | yerim. İsterseniz yarım sâat sonra sorra — Zahidin - koluna girdim, | tekrar geliniz. onu bakkal dükânma götürdüm. İttihadıMili? Türk sigorta şirketi arik ve hayat üzerine sigorta muamelesiH icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir 2 Merkezi İdaresi: Galatada Ünyon Hanındadı Acnzesi ubuynmayan :e drlerde acente aranmaktarlır B> Telefern : Bevoğlir - 203 geAmamamamar Devlet matbaası müdürlüğünden Hali hazırda matbaâ ambarında müterakim ve bir sene zarfında teraküm edecek kırpıntı meşin parçalarile on santim arzını kadar kenar kâğıtları müzayede suretile satılacakur. Talip olanların 30 Mayıs 929 tarihine müsadif Perşembe günü sast on dört buçukta matbaaya müracaatları. Suat Naci bu dedikoduları en|daha ele düşerse öyle ateş püs- sonra duydu. En tekilisiz konuılk.mıp hemen kapr dışarı etmme- tuğu jandarma kumandanı onu | yeceğim. bir akşam kasabanın yegâne ga| Ve sonra birdenbire aklma zinosuna davet etmişti. Kasaba| gelmiş gibi başını doktora doğ- bağlarından iki çekilmiş halis| ru yaklaştırdı: üzüm rakısını zorla içerken jan| — Lâkin şu kasabada çok ah- darma kumandanı lâkırdıyı dö-|laksız insanlar var, dedi. Hani nüp dolaşurıp eski Mahmure|şu senin süthemşire yirmi gün vakasına getirdi: kadar burada misafir olmuştu — Fettan karı, dedi. Şimdi de| ya. - Onun için ne lâf çıkar- Adanaya gitmiş, orada gençleri| mışlar biliyor musun? kırıp geçiriyormuş. Lâkin şöyle| Suat Naci omuzlarını kaldır- böyle ama ne güzel, ne oynak|dı. Ehemmiyet vermiyerek bak- kızdı değil mi? Ama sen onu| tı. görmedin galiba. Kadir zade| — Sözde o senin sütkardeşin Ahmet onu bağdaki köşke ka-|değil, İstanbuldan getirttiğin padığı vakit ben hepsini posta|eski metresinmiş! etmiştim. Kızı iki gün merkez-| — Suat Naci bir kış havası gi- de alıkoydum. Sonra kaza hudu|bi yirmi gün onu eve bağlayan du dışarısına çıkardım. Yaman | genç kızın ince hayalini hatır- geydi, lamağa çalıştı. Leylâ o kadar iz Jandarma kumandanı bardak|bırakmadan gitmişti ki kalbi bi dolusu rakıyı bu hatıranın şere-|le titremedi. İsteksiz, zevksiz, fine son damlasına kadar içtik-|sırf bir hareket yapmış olmak ten sonra göğüs geçirdi. Meze|için kadehini uzatarak dudakla olarak aldığı yoğurtlu patlıcan|rma götürdü. Ağır ağır içti. kızartmasını şapırdata şapırda-| Sonra dişlerinin arasında bir hi- ta ağzma atarak çapkın çapkın| yar parçası ezerek omuzlarını kinalariyle derhal yayıldı. Da- içinde bir serçe gibi yaşayan bu MMMMMWWMWW baktı: kaldırdı: Selâmi RRzet | Bu günkü yeni bilmecemiz Dünkü bilmecemizin Boldan sağa: halledilmiş şekli £ — Hane (9) Dişin eksi (2) KS A Şüphe (8) 1 — Yarma (2) Sopa (8) 2 — Vilüyetlerimizden biri (4) 2 — Yank nidan (6) Uzak 8 — Beş vakıtta okunan (©) nidası (2) 4 — Başı hayvanlara - katrlam 38 — Dos (3) (8) Istanbulda meşhur semt (£ $ — Çihe Tişegine doldürülan (3) Yerinde ağır olan şey ( 6 — Nida (2) Temele çıkılan 3 — Müslüman (5) Beyaz (2) Nocs (2) — Sıcakta tenin dökrüğü (8) Ez *emri hazır, sey (© 7 — Dilini sür “emri hazır, (4) 7 — Husust şahsa mahsus (40 8 — Değiştirme (5) 8 — İlisllah (6) Nota (2) 9 — Genişin aksi (3) Vapcak. 9 — Nikâhtan evelki merastın lanan şey 8) © Çorlu Belediyesinden 11-4-929tarihinde jehle edilmek üzre münaka- sada bulunan su yolları inşaatı 23 mayıs 929 Cumartesi günü saat on beşte ihalei kat'iyye si iİcra edileceğinden 4 mayıs 929 tarihinden itibaren 20 gün müddet letemdit edildiğinin pro je ve şeraiti anlamak üzre taliplerin Şehre- manetine müracaatey- lemeleri ilân olunur. Karaağaç Müessesatı kâtibi Umumiliğinden: Karaağaç Müessesatı Paymahalli ahırlariyle Mezbaha karşısındaki ahırlarda | Haziran 920 dan 1 Haziran 930 tarihine kadar tera- küm edecek bil'umum hayvanat gübreleri şeraiti muayyene dahi- linde müzayedeye vaz edilmiş Ve 31 Mayıs 929 tarihinde badez- zeval saat ikide ihalesinin icrası mukarrer bulunmuştur. Talip olan- ların şartnameyi görmek Üzre kâtibi ummiliğe müracast eyleme- leri ve yevmi mezkürde teminat akçelerini hamilen müessesede hazır bulunmaları ilân olunur. tembellikten, cahillikten, eğlen-| süriyle dolu olan kadıncağızın cesizlikten herkes birbirini çe- kiştiriyor. Ahlaksızlık! . aslını bilmekle beraber genç a- ) günkü Cumartesi günleri ASRİ SİNEMAD! Sast 16 1)2 matinesinde: e SERA AHMEDİN iştirakiyle VARIYETE, Pazar Şehzadebaşı EİLİL SİNENASIU) CASUS filmi başlıyacaktır. sinemaya niçin Her günkü yorg İ istirahat etmek ve güzelet Jenmek için sinemayâ f: Fakat sıcakların bası pEz| ma salonlarının havası kırib eder ve pirelerle tahta Kuf kat'iyen size rahat bırakmâk nema müdürleri Avnı[“ j dığı gibi her seanstah sonfü lonlara FLİTOKS serperler, haşaratı öldürmüş salonün sını hem dezenfekte edip ££ İstanbul Asliye Mahkemtti ci Ticaret dairesindeni Mahkemece — farahtü olan Karağaçta soğuk havt dP Li da mevcot 372 varil bal, İÖ 1929 çarşanba günü sast 00düM ikiye ve kabil olmadığı ıı“::, takip eden günlerde forubt ilân. olunur. bul Tena Bir borç için mamulâundan olmak ve bulunmak üzere buhar ma, kırma, doldurma, 4! neleri, müteaddit motör, günü saat I1 den itibaren İ ğ & ğ_îîğğ : — Satılık hant , ü n ş olup iki dakika maıîıd!m î <& yalı gibi ve nezareti halz gayet kullanışlı yeti hamam ve çifte nııı:ır K teşkildti ve rmuçambal, Öf kâfi çiçek bahçesini odalı Çşm sanlıktır. 7“”: A Balıkpazarında — Mal No 38 te sahibi isteyenler var. ö / bu samimi yalvarışı hastalığın |dik, yalvardık. Hatti | kere yüzleşti, Jandarma kumandanı onu isş- tediği gibi söyletememişti. Da- ha fazla israr etmedi. Lâkırdıyı değiştirdi. Biraz daha içtiler ve kalktılar. Leylânm dedikodusu da, dok- torun hayatındaki mevkii gibi içinde geldi geçti. ... — Aman doktor B. ne olursa senden olur, biricik evlâdımı sen kurtarırsın. Yavrucuk yine hasta! Bucak eşrafımdan Hakkı Ef. nin karısı gözlerinden sicim gi- Cemile yine hastalanmıştı. Suat haber kalbini de acrttı. Onun dü şündüğünü gören ihtiyar kadın bu durgunluğu gelmekte tered. düt ettiğine hamlederek merha- met isteyen bir sesle ilâve et — Babası da İsparta ya git ti, Senden başkasına emniyeti yok. Kuzum doktor, yaylı aşa- —Ne zamandır. kasabaya| " — Burada herkesin kendine böyle yosma düştüğü yok. Bir| göre bir âlemi var. İşsizlikten. Kalbi ana zafınım bütün tees- az heyecanlı mahdut bir zaman|man ne bi yaş dökerek yalvarıyordu.|şey... . İ konağt, d’i' Naci nin gözlerni bulandıran bu| yaylıya atladı.. Araba kasaba-| bahçe içinde f“_.ı,. damı yine harekete getirdi. Ses| yor. k w çıkarmadan portatif ccza çan- | — Kendinin tasını aldı. Hatice nineye bazı | aceba? tenbihlerde bulundu. Beraber| — Bilmeyiz eviâlri ei aşağıya indiler. Yaylıya biner- |ke gibi'kız. Bir BiSE Öi ken sordu: yini görmedim, İit y © — Nesi vardı, bıraktığınız za| tü lâf duyülür S7 çek ” haldeydi. dim diye söylemi" — Evelâ gözleri karardı, an-| zü kapalıdır. / ne yüreğim çarpiyor, dedi. Soü| — Artık yakıcı yaf B çai ra düştü bayıldı. Hep başına ü-|tında sapsarı ola”, | Kilefi, şüştük. O sizin bıraktığınız ilâç| caktan boyunları ç, tan koklattık, biraz ferahladı, |bulanan böğürt © vigen gözünü açtı. Ama çok korktuk.| arasında dik a$86! Faaha Evlatçığıma ikide bir bayılma- ları her uı'n'nl lar ariz oldu. Hiç görmediğimiz| nahiyeye crisTi7 Suat Naci bir şey söylemeden|en büyük dan çıktr. Bucak şosesine girdi-| Çarpuk, h çindef ği zaman ihtiyar kadın hâlâ|hlar, -Mvm'; 'K,u Cemile nin zaman zaman gelip| eve giritiyordu. 4 giden bu esrartengiz hastalığını | dizili mm!lvm“k ”M,' nlatıyordu. Suat Naci sordu: |mile vi bilsük Çi çedirik —Niçin evlendirmiyorsunuz?| cerenin cimef bi —Evlenmiyor ki! Yer. Gene kızın CÜLe — Niçin? a hukta sahit hir göl — Kasabadan tutta Antalya| yordu: V: ya, Burdur a, İspartâ ya kadar|

Bu sayıdan diğer sayfalar: