4 Ekim 1929 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

4 Ekim 1929 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Milliyet | ASRIN ÜMDESİ *MİLLİYET.TİR 4 Teşrinievel 1920 BUGÜNKÜ HAVA Dün ea çok bararet I8 en az 10 derece idi Bugün — rüzgir mMütehavyll, hava- açıktır. Yolcu bitap bir hâalde geldi. Eşyalarını yere bıraktı, sonra| seslendi : — Hey, otelci bana on beşi gün için bir oda verebilir misin? Otel dö tiren sahibi hemen) Yeni postane civarı ayak sa-|cevap verdi : tıcılarının merkezidir. Orada| — Hayhay ! Siz bu mevsi her nevi eşyadan başka bir delmin ilk müşterisisiniz. Bütün| , kuş sütleri bulursu-|otel , bütün odalar sizindir. Bu- muz. Dün oradan geçerken ga- | yurunuz. rip bir sahneye şahit oldum. Otel sahibi Jerom Pule, eline ke sabunu, hani bin bir leks çı-|şamdanı aldı, mevsimin ilk mi-| karan kimya.yok mu? İşte onu|safirini yukarı çıkardı, en iyi o- şatan birisi elinde bir mor mü-|dayı verdi. rekkep şişesi olduğu halde kü-| Bir efsane vardır . Siftahın şük ve fakir bir çocuğun yaka-| /guru vardır derler. İşte bunun sından tutmuş çekiyor, öteki deliCin ilk müşteriye en iyi odayı muttasıl: verdi. Yatağı değiştirdi, etrafı :.l:"_l: ahul — diyordu. | temizledi. M şu imiş: Sabuncu çocu-| — Pakat buna, bu itinaya rağ- #un yakasına mürekep dökecek|men, mösyö Bikel, ertesi sabah ve sonra kendi sattığı sabunla | , azrya pürhiddet indi. Gözleri FELEK LEKE! —ST SK ARiüen I Hiüikkiâr we NWNiliz Tekin değil * Nekeyi çıkaracak. .. Çocuğun lukit i Filandanti üserimö'düyüz kir — İvaşi slmaa — S a — Korkma yahu? kal| - Yemek odasına girince , ma- maz, ben e e. sanın üstünde tüten sıcak sütü- çıkarırım. — Iı:ı.l::._! ne kadar çıksa| ».. tereyağı ile reçellere, kızar- yeri ! mış ekmek dilimlerine bakmadı Bu doğru söze sabuncu Cevap| bile . Gözü kavalı falan görmi- veremedi. yordu. a EN BÜYÜK HATALARI ;.Ro:luı nerede ? iye haykırdı. |’-ılfl.ıııııılıır.ı arasıra ı:-ıııiı__— DA el lim. Bu hususta en ileri giden| — Kaldırnız. A. Haşim beydir. Geçende d Bir emriniz varsa söyleyi- kadımların işleri hakkındaki ya-|Niz. : zısında onlara — hayli ilişmişti.| Mösyö Bikel kızdı, ayağını ye- Bir iki gün evel bir hanımla|re vurdu, tepinerek haykırdı : — Hayır patronla görüşmel istiyorum. Haydi uyandırınız. astan Üzerine dün akşamdanberi Bugün kalabalıktan iz'aç o! n AMRA p MELEK) SİNEMALARINDA ANKARA POSTASI filmini görmek isteyenler sabah saat 1f de ve öğleden sonra sait Töte yerilecek — matinelerden — istilade sünelidirler. Fiatlarda zammiyat yoktur. Bü: tün fillim birden gösterilecektir. Yakında GORİLDEN BU GÜN KADIKINHARDE, GİDİŞİ sesli filmini seyretmek Üzere mutlaka zidiniz atılık Ev ve Arsa son derece hisst müheyiç ve Nişantaşında Teşvikiyede ev ve 2000 arşınlık arsa birden veya putça Nişantaş Teşyikiye Fırın a mÜracaat. Gündüz 13 ten ifibar AŞK GÜNEŞİ Etem Izzet aAR L AAA le söylenemez. Ya benim için.|mış kalmışım. Ağa dünyanın bütün altınları- dizse aceba hiç birine el sü- rer, hiç birisini / seçermiyim? Ben Hasanımın aşıkıyım. Onun aşkı için canlarını nezredenler| şehvet kucağında açan bir de- met güle gülerler de geçerler! Ben onları affediyorum. İnsan-| lar basit oldukları kadar k: da ne yapar?. çlığın yeri yoktur! 12 Teştin,. Oh me rahat uyumuşum, Aniş| hakkak ki gözlerimizdeki yaş!süm . Ne diye? . hatun bana kendi elceğezile bir|seli kurumaz ve biz sabahı bu- j i 1 e Badif hiri .lDJ aik'; Ümit edildiği veçhile şehrimizin bütün sinema mereklilarının talep ve tekrer İrsesino başlarılın ÇARIN ELMASI oRLoP filmi bu harikulâde csere lâyık rağbet ve muvaffakiyeti ” kazanmıştır. İVAN PETROYİÇ ile VİVİAN GİBSON azim imzuafferiyederi ihraz etmişlerdir. ORLOFÜN orijinal şarkı ve melodilerini tagannt eden Rus balaylakası ve zengin varyete proğramına işdrak eden mahir aktörler temaşakeranın medit ve sürekli alkışlarile karşılanmışlardır. Musikti parçaları örkestra şefi Mastro Lemiş tarafından adapte edilmgtir. EDUARDO BİANKO Erkekleri öldürür.... Şimdiye kadar görülmemiş bu harikulâde eseri seyretmek üzere bu gün ETUAL SİNEMASINA İtanbulun en vasi ve en ferah aa ve esbabi İstirahatı cami yegâne sinema salonu olan ALEMDAR sineması yeni sinema meysimine gayet mükemmel bir programla başlayor: OLÜM FEDAILERi ÇARLESTON KRALİÇESİ büyük komedisi de programa ilâveten gösterilecektir. devami, Matineler, Suyare 9,1/2da n Of, , . bu iki üç günün yorgun-| nı önüme dökse ve yer yüzünün 'luğu. Sonra da şehirden buraya| miyorum .. bütün delikanlılarını - karşımalkadar yörüyüş ve burada Âniş; hatünla karşı karşıya geçip a- glayiş. Bunlar insanı sızdırmaz * Benim kadar A-| Kefe atayım? , 'niş hatun da ağladı. Ağladık! İztırabımıza ağladık. Memleket iztırabı, Hasanın iztırabı, kendi iska. |iZtırabımız. Eğer bütün bu çep nırlar. Olgun ruhlarda kıskan-| SeVTe iztırabın karanlığını gide- Mt bi 2 ; gelinceye ka: rTecek gi.ln_qin başımız üzerinde, yı:ııne oıl:ıım::dı hzıl.: yerler hyı:ı.lııı;—' ea yükseldiğini bilmeseydik mu-|dı. Boşu boşuna alrp götürmü- Ama ne bilir-İzim üzerinde kendini güne -| nız bir MİLLİYET zaln — Röne Virar — dan —Peki. Patronu uyandırdılar : — Mösyö Bikel sizi istiyor. Jerom Pule hemen yeniden rıfladı, aleclacele giyindi. Aşağı ya indi, güler yüzle — Bonjur, de: i bir gece geçirdiniz ya... Bir emriniz mi ? — Sebebi ! — Gürültüden ve korkudan . — Anlıyamıyorum. — Anlamamazlıktan gelme . Mademki otelin tekin değildir, hiç olmazsa evvelden haber ver. — Hiç bir şey anlayamıyo- rum, Otelin içinde sizden başka ne in var ,ne de cin . — İşte ben de bunun için kor- ktum ya ... Ötelde benden baş- ka in yok, fakat cin var, cinler| var. Sabaha kadar eşyalar tıkır- dadı, sular aktı, dudak- şapırtı-| * larr duyuldu... İniltiler, kısık kı| sık feryatlar işittim... Daha hâ- 14 tüylerim ayakta...İnsanın ote li tekin olmazsa , namuskarane| haber verir... Otel sahibi geniş bir nefes al-| di : — Müsterih olunuz. mösyö. Otel korktuğunuz gibi cinli, pe rili değildir... Yalnız yanınızda ki odada oğlum yatıyor... Dün de, otele yeni, genç bir hizmetçi 'Terceme eden SELAMİ İZZET ASRİ SİNEMADA sakınınız.... gidiniz , gayetle mücssir büyük dram CUMA 4 TEŞRİNİEVEL İğrilik ve | 1— Az giltiler uz gütiler dere tepe düz gittiler. Vaktile Volgâ boyunun kü- çük köylerinden birinde iki fa- kir Mujik (*| vardı. Bunlar- dan biri kurnazdı. hayatını ya- lanla düzenle, ötekini berikini dolandırmakla kazanırdı. Di- ğeri saftı. Doğruluktan ayrıl maz. Her şeyi helâlinden kazan- çalışırdı. Bir gün bunlar — konuşurlar- ken kurnazı saf olana dedi ki: — Azizim, bilir misin? Bu dünyada yalansız, dolansız iş yürümez. Bir doğruya mükabil bin yalan atabilirsen — hayatta muvaffak olursün. Yaşamanın sırrı budur. Diğeri itiraz etti: — Yok azizim. Hata ediyor- sun, Namuüs ve istikametten ay- rılanın dünya ve ahiret hali ha- raptır. Fakir yaşa, aza kanaat et te doğruluktanı ayrılma! Münakaşa saatlerce sürdü. Bir türlü anlaşamadılar. Niha- yet yola çıkıp rasgelecekleri adamlara ğa karar verdi ler. Az gittilet. gittiler. A- silzadelerden birinin tarlasında çalışan bir Mujiğe tesadül ettiler. Kurnazı sordu: — Hey arkadaş! Bizi dinle. Ara- mızda bir — türlü anlaşamıyoruz. Dünyada doğruluk mu yoksa yalan- cılık, dolandırıcılıik ti insana saa- det getirir? İ Müujik nasırlı ellerile kocaman sakalını okşadı ve uzün uzün dü- şündü * — Oğul! — doğrulukla bu yalan dünyada iş yürümez. — Halimize bak. Biz çalışırız. Efendi avda ge- zer. Doğruluk — bunun neresinde? Hey gidi dünya hey! dedi; iri elle- rile çapasına sarılarak mütevekkilâ- ne işe koyuldu. Kurnazın yüzü * gülmüştü. — İşittin mi bak! hakir değil mi ü ? dedi. “ Öbürünün sesi çıkmadı. Yine yol- larma devam — ettiler. Bir tüccara Kurnar — nezaketle tesadüf ettiler. sordu: — Affedersiniz tüccar efendi. Bir müşkülümüz var, halledemiyoruz. Bize muavenette bulunur musunuz? Ben, <yalan, düzen para getirire fikrindeyim. — Halbuki arkadaşım: «namus ve istikamet daha kârlıdır> diyor. Aceba hangimiz haklıyrz? 'Tüccar şöyle bir düşündü ve der- hal cevap verid: — Evlâtlarım, namus — ve istika- metle yaşamak çok makul ise de yalan ve düzenle ll yapmak her halde daha iyidir. Bizl alış verişte aldattıkları gibi biz de herkesi al- datırız. Dünyabul — Böyle gelmiş böyle gider! Kurnaz, arkadaşını dürttü: / * Mektepliler İsavırla arkadaşma döndü: pi 1920 taraftan | T ses işit uzun dua et | geldiğini kesti ti. Ses şöyle diyordu — Ey insan oğlu! Sağa dön. Yüz | adım yürü. Önüne bir çeşme çıka: cak. Öradan yüzüne su çarp. tekrar gözlerine kavuşacaksın. Çeşmenin arkasında bir meşe vardır. Onun üzerine çık ve geceyi bekle. Kör, gözlerinden kanlı, sevinç yaş ları dökerek demin duyduğu sesin tarif ettiği gibi sağa döndü. Yüz a- dım gidince önünde akan bir çeş- menin şırıltısını duydu. Eğildi ve bu sihirli çeşmenin suyundan bol bol yüzüne çarptı. Hayret!.. gözleri yerine gelmişti. Şimdi eskisinden daha iyi daha parlak görüyordu. Bt tafma bakındı. Çeşmenin arkasın. da kalın bir meşenin dallarilç bütün semayi kapladığını gördü. Meşe o kadar yüksek ve o kadar — kalın ol- makla beraber bir iki sıçrayışta ü- zerine tırmandı.Biriki saniye içinde tepesinde bulunuverdi. Etrafa ge- ce çökünce dört bir taraftan meşe- nih dibine cinler, periler gelmeğe kol kola verip raksetmeğe başladı- dar, Mujik ağacın tepesinde korku- sundan — tir tir titriyordu. Cinler böylece uzun müddet raksettikten sonra hepsi bir köşeye çekilerek in- sütunu * doğruluk * Rus li - dılar. Büu sefer bir şehirliye tesa- düf ettiler. Kurnaz selâm evrdi ve sordu. — Efendi! taciz etmezsek size bir şey soracağız. Dünyada doğru- luk mu, yalancılık mı iyidir? Şehirli kahkaha ile güldü. — Tam sorulacak şeyi buldunuz! Ayol haberiniz yok — mu? doğru söyliyeni dokuz köyden kovarlar. dedi ve yürüdü. Kurnaz . galibiyetinden cmin bir — Duydun mu? Bütün dünya be- nim kalfada, Gel şu doğruluk sev- dasından vi dedi. Saf olan ciddiyetle: — Hayır. Ne olursa olsun, doğru- luktan bir saniye şaşmam. diye kes- iğeri onun bu haline için için| şanlara yaptıkları ve — yapacakları güldü. fenalıklardan ve - iyiliklerden tatlı Lafla karın doymıyacağı için kö-| tatlr bahwetmeğe büşladılar. İçlerin- Parb larını doldurdu. den çok acar olduğu — anlaşılan bir çin bağırarak arkadaşlarına dedi ki — Ey cinler! Ben Çarın kızmın icuduna girdim. Fena bir hasta- Ü (diık halinde onun başmma belâ kesil- |dim. Dünyanın ne kadar doktoru |hocası varsa hiç biri kızcağızın der | dine deva bulamıyor. Fakat kim fa- lan şehirdeki tüccarın evindeki çini vazoyu alıp ta hastaya su - içirirse | derbal iyi olur. Ben de kaçarım. Fa- | kat bunu kim bilecek ve kim yapa- İcak? ı Bu esnada civar köylerin horozla- v keskin seslerile sabahın yaklaştı- ğınr baber verdiler. Cinler ve pe- riler de sis dalgaları gibi vula silinip kayboldular. Mujik ağaç- tan indi tüccarı aramak üzre yola çıktı. Az gitti, uz gitti. Dere tepe düz gitti. Cinin tarif ettiği yehre geldi. Sordu soruşturdu. Nihayet tüccarr buldu. — Tüccar efendi. Bütün sene ya- nınızda çalışacağım. Buna mükabil beş para bile istemiyorum. — Yalnız odanızdaki çini vazoya veriniz.Tüc- car böyle kârlr bir işe hemen razı ol- |du. Mujik geceyi gündüze katarak durmadan dinlenmeden — mütemadi- yen çalıştı. Sene sonu hesabı istes yince tüccar: — Oğlum. İşinden çok memnu- num. Fakat vazoyu vermeğe kıya- mıyorum. Yerine para veriyim daha iyi. — Ben parayı ne yapıyım? Sözleş- tiğimiz gibi İstediğim şeyi ver kâfi. — Bana bir senç daha çalışraran veririm Mujik buna karşı ne yapsın? E- linden bir şey gelmez ki.. Çarnaçar ir sene daha çalışmağa mecbur ol- du. Sene nihayetinde tüccar yine va-. zoyu vermeğe kıyamadı. Mujiği ça- : ve el ele Periler gelmeğe verip raksetmeğe başladılar lar. İş aramak üzre yola koyuldu- lar. Kurnaz olan #öz söylemei bildiğinden ber gittiği yerde kcı ni sevdiriyor. Herkesin mizacine göre hareket ediyordu. Yalan, riya onu aç bırakmıyordu. Torbasında yiyecek eksik olmuyordu. Saf olan ve doğruluğu aeven ise her gittiği yerde bir parça ekmeğe kanaat edi- yor; doğruluk edeceğim dediği za- manlar aç kaldığı da oluyordu. Kur- naz, onun bu haline gülüyordu. Uzak köylerden birinde iş bulmak Üzre ikisi birlikte bir gün yine yola Çıktılar. Yolda saf olanın fena hal- de karnı acıktı. Kurnaza yalvardı; — Bana bir dilim ekmek verir mi- sin? karnım açlıktan bayılıyor, de- di. Kurnaz düşündü: — İstediğimi verirsen veririm, de- di. — Ne istersen veririm. — Sağ gözünü bana verirsen ek- meği de alırsın. Saf olan açlıktan bitap, kendini zor taşıyordu. Kurnazın teklifini ka- bule mecbur oldu. Kurnaz, parmağı ile safın gözünü akardı. Ve bir dilim ekmek uzattı, fakat safın karnı doymamıştı. Aç- lıktan gittikçe kuvveti kesiliyordu. Kurnaza yine yalvardı: — Bir dilim daha versen ne ölur. dizlerimin kuvveti kesiliyor, dedi. Kurnaz, bu sefer sol görünü iste-i söyleyim mi? mutlaka vazoyu — aklına koydunsa, bir sene daha yanımda çalış. İşine gelirse. Gelmezse paranı vereyim. Bir Mujik kuvvetlilerle nasıl mü- nakaşa edebilir? Yine boynunu bük- tü. Bir sene daha kaldı. Bekisi gibi durmadan dinlenmeden — çalıştı. Ü- Çüncü senenin — nihayetinde tüccar vazoyu getirdi, Mujiğe verdi. — Al oğlum bakayım. Allah yolu- nu açık etsin. Bu taraflara işin dü- gerse gel bana. Bir çaresine baka- rız. Senden çok — memnun oldum. dedi. Müufjik üç senedir uğrunda alın te- s_'(:ğ:ly.:..': kör olurum. Nasıl |ti döktüğü vazoyu ihtimamla aldı. çalışırım, dedi. Göocuğünün altına sakladı. Koşa ko- şa şehirden uzaklaştı. Az gitti. Uz gitti. Dere tepe düz gitti. Bir gün Çarm bulunduğu paytahta vasıl ol- dü. Doğru saraya koştu. Çarın kızını tedavi edecek ilâcı getirdiğini söy- ledi. Mujiği derhal hastanın yanına çıkardılar. Çar ve Çariça hastadan ümidi kesmiştiler. Böyle âdi bir mu- Kurnaz iştihza ile cevap verdi: — Sen doğruluktan ayrılmıyan bir adamsın. Nasıl olsa yaşarsın. “Açlık tahammülfersa bir hale gel- mişti. Saf köylü teklifi kabul etti. Kurnaz, öbür gözü de çıkararak bir dilim ekmek daha verdi. Böylece bir ar yürüdüler. Kurnaz körü yarı olda bırakarak, . | Y Ben hizli gideceğim. Seni bi âı’ımpı:::uu: itimat * gç.;ıy:*ı.n.ğ K SA L dedi| dı. t yine kalplerin NÜRK y ae A ape bir ümit vardı. Mujik vazoya su dol- — İşitiyor musun? ! Yinebenim dediğim çıktı! dedi, istersen yürü kaybetmemek lâ- 3 Saat sonra.... Yırtmaç oğlu adam gönder- miş beni aratıyor , —N_:yıııcıhnı sın gelsin! Dedi .. Cevabını verdi. Güldüm; — Git ağaya söyle , , Ben gel-| Dedim, adamı teklif. Başımı bu ateşten zor kur| tardım. Bir daha mı kendimi çir| Ağa Hazretleri gelinin birini| sağına, birini soluna oturtsun, keyfine baksın, Çocuklarını da| okutacak mektep var, Ne yapa- cak beni? dim ben böyle olacağını, Herke-i si,kendim gibi - zannediyorum bir başkasına daha Tüccara ederek ayrıl- () Ras köylülerine Mujik derler. aşkına senin - için| tek gönül vurgunluğu var: Ha-| san! Fakat bunu senden başka kim bilir?. Ancak seni senden| Kabahatım da o ya! Be kız. bir olacağız . savdım. Tuhaf| — Benim imanım bütün milletin| cak! ruhunda kaynayan imandır. kaynak bu herkesi, rın i, hepi: önüne katıp zaferinin kıblesine | met. sürüyecektir. Yağmur bile hızı- n alıncaya kadar ıslanmadık a- gaç altları bırakır.Güneş bile öy- le değil, mi?. Tepemizin üstüne kalan Fakat öğle sıcağında ar- vermeyen pek az yer kalır. E— güneşimiz de daha yeni.| Sen| Henüz Erzurum - tepelerini kı-|ile, irfan ve ı.“lıid'ır. Oradan doğdu, oradan Ve A aa T ordamile bir parça yü-| dürdü. Çarın kızına içirdi, yüzünü rüyünce yolu şaşırdı. Bir ağaçlık a-| yıkadı. Senelerdenberi — yatağında Fasına daldı. Başını ağaçlara çarp-| biruh yatan kızın yüzüne kan, vü- ir Can acıstadan ve korkudan dua| ta yataktan kalkarak annesinin boy- imeğe, yalvarmağa başladı: Uzunl cuduna kuvvet geldi. Bir sıçraynı kültürü ile bütün Sivas ovasını| bir iman. , dün ve yarın ayrılığı imana gönül vermi- 1 zıllatan bu güneş aydınlatıp Ankara kalesine doğ|dır. Vay, bu du! Maziyi topuklarının altına| yenlerin alıp yüksekten bakmasını bilen- 1$ Teştin .. ler bu iman güneşinin Allahın| —Bu gün altıncı gün. Daha hiç; ü daha özlü, daha ca-|bir şey düşünemedim. Ne yapa-| yakın ve daha nurlu olduğu-|cağım, neriye gi nerde, çdıııutm?.m&ınu görüyorlar. z Bu güneş Türk milletinin kal|kadar uzak ki, İnsan gelip gi- dinceye kadar diz bağlarının çö- :'irnqutlinnhiıudiyor. îşııinı.ı KA te bulsam bilmem ki nası! Mustafa Kemal bu güneşin ıia: gelirim?. Galiba en iyi şey =ırmhlç birisini düşünme- - İmek! yükseldi, oradan kemaline vara İT Deşrim.. İşte bu mükemmel! arlarımızdaki — Osmanlılık| Dün Aniş hatunla beraber kaanı oruda yıkayacağız. Alla-| Mektebe gittik. Zaten ilki mek- hın güneşine oradan yükselip|tep var. Mahalle aralarında da bütün dünyayı yeniden aydınla-| mollaların açtıkları bir iki ders- tacağız. Mustafa Kemalizm yai|hane varmış. Mektep müdürü kurtuluş bayraktarlığı-|iyi bir adam. İhtiyar da. Galiba v , bütün bir millet |buranın yerlisi. Vaziyetimi baş- sakla- adı ikliğinin ade; etile, beyni|tan aşa hiç bir uoktasını nuna sarıldı. pacağını bilmiyordu. şehri sevinç kaplamıştı. Kiliselef, |Çarın kızının iadei afiyeti şerefine çanlarını çalıyor, bütün memleke te münadiler gönderiyorlardı. Çar Mujiği tahtının yanına davet — | etti. — Dile benden ne dilersin! dedi: Mujik yerlere kadar eğildi. ' — Çarrmızın sağlığını dilerim, de" i. Bu esnada Çarın kızı babasına kör şarak ; .— Babacığım. Beni bu mujiğe v& riniz. Hayatımı kurtardı. Onu bâfr ka türlü memnun edemeyiz, dedi. Çar ramı oldu — Peki kızım. Sen ne istersen yi pacağım. Bütün memleket düğün hazırlığt' na koyuldu. Krallara, Sultanlark — | Elçiler gönderildi. Düğüne davtt edildiler. Kırk gün kırk gece düğüf yapıldıktan sonra Mujik sarayda Y#" şamağa başladı. Bir kaç sene sonra, mujik hurü” ra çıkarak memleketinde ihtiyar annesi olduğunu ve onü ziyaret ©? mek istediğini söyliyerek mü talep etti. Zevcesi de beraber gidt” ceğini söyledi. Çar ve Çariçe müsü” ade ederek damatlarının emrine DİF bölük asker ve bir bölük süvari V& rilmesini irade buyurdular. kocu muhteşem bir arabaya kuruldu” lar. Yola çıktılar. Az — gittiler V gitiler dere tepe düz. gittilen gün bir orman kenarında mola vet ken eski kurnaz mujiğe tesadüf © tiler. Çarın damadı mujik arka nı yanına çağırdı. — Hey ahpap beni tanıdın mi? Hani bir zamanlar seninle doğrül ve fenalık hakkında münakaşa €" miştik. Sen, doğrulukla bu dünyü” da iş yürümez! diyordun. Sonra b nim gözlerimi çıkarmıştın. dedi. Kurnaz mujik korkusundan ne YW pacağını şaşırdı. Arkadaşının Ktf disinden eski günlerin acısını çıkâf masından korkuyordu. - Fakat #i kalpli ve doğruluğu seven mujik *” min etti: — Korkma, müsterik ol. Olan * muş. Başımdan geçenleri anlatıyif da dinle dedi. Gözlerinin nasıl yerine ıııdil*: tüccarın yanında nasrl çalıştığını, Çarın nasıl damadı olduğunu anifi ©. Kurnaz bunların hepsini dikkti le dinledi. Onlardan ayrılarak ’1. 'na gitti. Çeşmenin suyundan içti zünü yıkadı. - Meşeye çıktı. u:’ bekledi. Gece olunca cinler geldiler. Kurnaz wlşı lllt: Tünce alaşşağı ettiler. Temiz yak atarak parçaladılar ve pat ni dört bir tarafa saçtılar. BİTMEDİ Yeni neşriyat GRAMERLERE DAİR Gzç:nk:d:l:u ıüwnhıd.;r ; kadaşları Dü H lere mahsus “Gramer” lerinden BE, setmiştik. Bazı ahı,um..-mıı") serler hakkında matbaamızdan İbrahim Neçmi Beyin Gı.ıd':,ı di di mat talep ediyorlar. 4 cilttir: ikisi İlkmekteplerin * SS S amutlarına, $ cüsü Li 6 cı, 4 cüsü de Liselerin 7 ve 8 Ür nıflarına mahsustur. Bu caerlef Pi tep dersi olarak hazırlandığındaf 'çi çok misaller, müntahap parçalaf gh tatbikat nümuneleri ile de ıı:’ miştir. Mektep muallimleri leri için cidden tavsiyeye lüyıkti, İlâve edelim ki bu kitaplarım ve tevzi merkezi — matbaamır Kanaat kütüpanesidir. Kızlarınızın sefahet ve tahiif kolladığı DÖŞMÜŞ KIZLAR - olmamaları için müteyaklif davranınız. | wW 12891 numaralı ı,.,-ıı:’ müamelesini - Döyçe- Bank NÜf dera kılınıp rüsumu li edildiğini mübeyyin 15125 d 22/8/929 terihli makbaz olduğundan — ve yenisi madan ona acıdı Vah vah. Muitlik misın kızım?. Ş Dedi. Hiç düşünmede" — Hay hay... ca ettim: Mektepte bilirdim? Yatağımı Yert'fiy lunun evinden alı yeter.. Eem?. Bir gün kaldı. Yın'*:’,vg. lıyorum. Bu işe öYİe y yorum ki? .. Aniş Hatun” lli maç oğlunun konağına dım, Eüyamı t ut’:";' cek, Ben yarın ya' bal İntmı buradan bir ara ler, mektebe giderim | Hadi, hayırlısı S# e v bakaltti BİTİ KELEEİ SATECİCEZE İ Ş AA FF LA

Bu sayıdan diğer sayfalar: