January 20, 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

January 20, 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mülkür, Nilizah, Çünkü İbrahim e. merhum) ellerine esaret zincirleri değil Milliyet srın Ürdesi “Milliyet” tir ) Kânunusani 1930 , REHANE — Ankara 100 Telgraf adresi: M ul Telefon-numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 1BONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 1400 2700 İelen evrak geri verilmez deti geçen nushalar 10 kuruştur. iazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. inzetemiz ilâniarm mesuliyetini kabül etmez. 3UGÜNKÜ HAVA Dün Bersret en çok 8 enaz O ece KLBugün hava hafif karlı ve y cak rüzgir azdan esscektir. 1 BU htemeldir. #ELEK SESLİ FİLM?! ıım ve sincma işlerile hayli ınndır uğraştığım için bu me €ye yakm uzak teması olan erleri alâka ile karşılarım, ;*ünkü gazetelerin verdiği bir Hadise inanmak lâzan gelirse -a konservatuvar, halk oyun Tarsesli ve sözlü olarak yakın ilme çekccekmiş. Böyle bir $ muvaffak olursa konserva- İArımızı candan tebrik etmek İindır.Lâkin bizim bildiğimiz 14 ve sözlü film çekmek Av- lada daha pek az millete na imuş bir hünerdir. Yalnız ilmleri çekecek makinçnin 100 liraya kadar ancak teda *'edilebileceğini de söylüyor ylığı " fakineden başka filmi çek- te ayrı bir hünerdir ki değil i hatta sessiz film güç çevri ( bizim memlekette erbabr 4'ütün bu sözleri yazmaktan SFsadım, böyle - rivayetlerle, ( a bir imkân hissi verdikten Uğa hayalini kırmıya mahal "kılmamasını temindir. “2ndişem haksız mi? /;HAKLI BİR CEVAP! tünkü bu sütunlarda kadın- m da yol parası vermeleri lü 'gundan - bahsetmiştim. Bir ,âm okuyucum bana yazdığı mektup(a diyor ki: “Farzedelim ki müşahedeniz rudur.. Ve günün birinde /a gibi düşünülüp kadınlar- (- da yol parası alınsın... Bu Yayı yüzde doksan yine siz d erkekler verecksiniz dğil 'vı' Yoksa şimdi verdiğiniz -dan az mı buluyorsunuz?” nogm söze ne denir? SABA BİR SENE DE...? |aktile muallim Naci mer- ,ile darüttalim müdürü İb- m efendi arasında bir Türk şölmek ve bilmemek münaka İtelmuş, tabif buna şahit ol Üğ çok şükür yaşımız müsait| Vildir. Biz bunu bilenlerden 'emi,; O meyanda Naci humun İbrahim efendiye idiği bir hicviyenin bir beyti dır: — Ey tarattarı makalât Nisi “ve ne de ” VAcaba kaç «ve ne der sar- ıb.ı iki atf edatını birlikte kulla-| nırmış. Şimdi bundan sonra ba-| kınız nereye geçeceğim: Yapılan istatistiklere nazaran “bir senede 253 - kişi otommobil altında kalmış. Ve üç tanesi öl- müş... Demek ki otomnobil şehri mizde senede 256 kadar musap veren ve yüzde bir nisbetinde vefiyat yapan bir hastalıktır. Ben medeniyetin bu ihtiramdan bir şey anlamadım gitti... Altın da kalsan bir dert; üstüne bin- sen başka bir dert. FELEK | Kulak misafiri | ğsa da yağmasa da hwelkx akşam matbaada s0- ğüuk bir bahs geçti: Kar yağacak! diyorlardı. Birisi atıldı: — Aman, şunu rasataneden soralım! Telefonun başına geçildi: — Kandilli 26... Rasatanel ——— mi efendim — Efendim havayı soracak- tık. Bugün kar yağacak mı? Telefon muhaveresi bittikten sonra aramızda bir dedikodu a- çıldı: — Rasatane yağacak diyor| ama bakalım dediği mı? Birisi dedi ki:, — Kar yağarsa dediği çıka-| cak, yağmazsa. .. Ben atıldım: — Gene dediği mektir. — Neden? — Fatin hocamız şakacı 'a- damdır, daima aksini söyler de| ondan.... çıkacak de- Kulak misafiri Keklepliler - müsahakası Türk k dınlarının ahdi 36 ıncı haftanın ikinciliğini Bursa birinci lisesinden 175 Burhan Bey kazanmıştır. Yazı şudur: Gazetenizin Cuma günkü ser levhasında: (On binlerce Türk hanımı yerli malı giymeye ah-. detti..) Türk istikbaline âit ne büyük, ne beliğ bir sevinç ha- beri... Dün cephelerimize cepa- ne taşıyan, yaralılarımızın ya- larmı saran Annelerimizin, kız kardeşlerimizin müşfik ellerine paramızı her uzatışında bağrı- mızda yüzlerce yara açan düş- man ellerine bırakmaları ne acı ne acıydı... Her parçasında kara emelle- rin, kara çizgilerini taşıyan ya- bancı mallarının Türkün sırtın- da artık yeri olamazdı... Titriyen kalplerin heyecanı bütün Türk kadınlarının kalp- lerine aktı.. Onlar da bu salon. nin yoluna yoluna kara toprak- lardan çıkardıkları parayı düş- man kasalarına vermemieğe; binlerce şehitlerin temiz kanla- rile yıkanan zafer ve istiklâl yıl dızının nurlu simasına leke sür- meğe yemin ettiler, Artık şu münakaşa götürmez bir haki- kattir ki iktisadiyatı mahvoları bir milletin yer yüzünde yaşa- mağa hakkı yoktur. O, kolları- na en müthiş esaret zincirleri vurmuş zavallı bir esirden baş- ka bir şey değildir. Asil Tür- âhile nasırlanan 46 <“Müilliyet, in lefrikası İsi,, cümlesi ile sana geri derilecek. İnsan meraktan |İhsan Şetikten Galibe eraklı kumkuma! izen birinden haber alma- ; haber almaktan - evlâdır. tup yazmayışımdan, işleri- iyi gittiğini anlamadın Eğer fena gitse idi, dert- ek ihtiyacı ile hemen ka- 'sarılır, sahifeler doldurur hattâ belki de trene atlar Tuz- layı boylardım. Birinci perdeyi nasıl kazan- dığımı biliyorsun. Şimdi ikinci perde kaldı. Bü perdeyi yazmadan evvel oyna- mam lâzım geldiğini unutma. Almadan vermek allâha mah- süs olduğu gibi, oynamadan yazmak ta, tiyatro müellifleri- nin kârıdır. Ben muharrir değil avukatım . Yakacığa yerleştik . Köşkümüz, daha doğrusu köşke benzer bir kulübedekğ üç çıkacak | | istihsal silâhı, hürriyet beratı yaraşır. Daha birkaç sene evvel varlığımıza saldıranlara karşı arkalarına Milleti alıp onlara lâzım gelen cevabı veren büyük liderlerimiz vatandaşlara yeni ve çok mühim bir harbin siper- lerini işaret ediyorlar.. Geçen cidalde vazifesini bihakkin ya- pan Türk kadını elbette bu sa- vaştaki vezifesini de yapacak- tır. İktısat kavgasında mağlup olacağımızı iddia eden hasımla rımızın hırsla parlıyan gözleri çok yakın bir atide Türkün id- rak edeceği yeni bir (Dumlu pınar) zeferinin şaşaasile kama şacak, müstakbel Türk, istiklâ- lini istihsalile kuvvetlendire- cektir. Türk kadınlarının bu toplanı şı mev'ut zaferin ilk müjdesi ol ması itibarile değil, bu haftanın hatta Türk tarihinin ebedi bir sahifesini işgal edecek değimli bir müjdedir. bılıııı bahisler » Cemal Zeki Kay a Cocuk bakımı annelere Öğül... Her anne yavrusunu sever, bebeğini sihatte şen, neşeli görmek ister. , . Ufak bir rahat- sızlık kalbini titretir. . “Çocu- ğum diye hıçkırır.. ağlar.. Hiç bir anne çocuğunu hasta görmek istemez. Fakat ne ça- İreki... nice anneler bilğisizlik- |leri yüzünden çocuklarını ö me sürükler, ellerile öldürür. Bu acı felâketlere meydan ver- memek için: FÜ c samn yemez, soluk, renksiz, çiliz kalır ehemmiyetsiz - bir sebep birçok hastaliklar hüsüle geti- rir, beslemeyen, takatsiz kalan bu vücut sık sık tekerrür eden bu rahatsizliklara dayanamaz, nihayet bir gün çöker, ailenin saadeti yıkılır, memleket bir kaynak, beşriyet bir insan ka- yip eder, Bu fecayiin önünü al- mak memlekette çocuk ölümü- nü durdurmak için bu sütunlar- da çocukların hastalanmama- ları için: Tabil ve sıhhi bir su- rette süt çocuklarınin besleme bakım ve büyütme usullerini neşvünüma safhalarının bu hu- susta faideli bilğileri her an- nenin okuyüp anlayabileceği bir dil ile anlatacağız. Ancak annenin çocuğunu ibeslemesini öğrenmekle mem- leketteki çocuk ölümü durur, ve kuvvetli bir nesil yetişir. . . Belediye içtimar y (Birinci sahifeder mabat) du. Bütçe encümenine gönde- rildi. İnkılâp müzesinin masrafı i- çin on bin lira verilmesi bütçe encümenine havale olundu. İtfaiye tahsisatı oları yüz bin liranın yarısı ile makine alınma | sı ve diğer yarısı ile de Bakırkö nde itfaiye bina ve garajı ya- pılması kabul edildi. Karaağaç müessesatında ida re meclisi murahhas âza olarak umumi müdür vazifesini tedvir etmesi | için meclisi idare âzalığından başka yüz lira maaş verilmsei ©| teklif ediliyordu. Münakaşa neticesinde bu şe- Her kadın, her anne: Çocuk| Fil kabul edildi. nedir, nasıl beslenir? nasıl Ba- kılır? hastalanmaması için ne- lere dikkat etmek, ne yapmak lâzımdır bunları hep bilmelidi Her anne kalbindeki şefkat ka- dar bilğisi olursa; çocuğunu sev miş olur. Bilğisiz bir anne - ço- cüğun öz annesi olamaz. Üvey annedir belki de daha beter. Sonra çocuk üreyecek koca bir nesildir o anasının olduğu ka- dar memleketindiır, onun ölüm- ile yalnız anası çirpınmaz mem leket yas tutar. Neslin ürüyebil mesi yalnız fazla çocuk doğur- makla olmaz iş doğanları yaşat ak öldürmemektir Çocukları ümden korumak: ancak anne İlerin çocuk beslemek usulünü bilmelerile olur. Bunyeleri ve henüz lâyıkile tekemmül edeme| miş bir çok uzuvlari dolayısile bebekler ilk iki yaşta pek fazla dikkat ve ihtimama muhtactır- lar, en çok küçük iken, bir, iki yaşlarda ölürler süt çocukların de görülen bu ölümlerin bir tek sebebi vardir “Annelerin çocuk- larını nasıl besleyeceklerini bi-| lememeleri.,,” Bebeğin Tegaddisinde yapı- da toplananlar gibi; kardeşleri-|lan en küçük bir yolsuzluk ço- Cugım hayatını söndürür. Ço- cuğun nasıl beslendiğini? ne yedirildiğini? nasıl bakıldığını? 'bilen anneler pek azdır.Söyliye cek dili ve istiyecek eli olma- yan mini mini yavruların bes- lenmelerinde yapılan küçük bir hata derhal mukavemetsiz na- rin olan bu vücudü sarsar, Be- beğin iştihası kesilir, yediğini Nx)ızı kaptana ait iki arsa nın istimlâki lâzım gelmiş, Ema netle, kaptan arasında ihtilâf çıkmış, Mahketneye gidilmiş. Evvelâ bir arsaya elli bin ötekine 96340 lira kıymet takdir edilmiş. İtiraz edilmiş ve nihayet şim di iki arsaya: cem'an 8900 lira t biçilmiş, -Bu arsalar is- timlâk edilecektir. 6129 sokak ve caddenin ema-| ye lâvhalarmım yazılması ve bu sokak isimlerinden - senelerde: beri kökleşen ve Türklükle al kası bulunanların ipkası ve ka- rışık, güzel olmıyan isimler ile yekdiğerine müşabeheti olanla- rının tebdili ile münferit i vücude getirilmesi hakkındaki yazı işleri müdürlüğünün mesai si takdir edilmiş ve celseye ni havet verilmiştir. Hast'neler kafi dw—gıl,.. oraran GaReRR aN S CaT Birinci sahifeden mabat diğer aksamı bütün , tesisatile bomboş durmaktadır. Şimdi bu hastanenin küçük bir himmetle ihyası ve o civardaki fakir hal- kın ihtiyaçlarına tahsisi pek âlâ kabilken bu yapılmıyor. Ne ema net, ne de sıhhiye müdürlüğü bu işle alâkadar olmamaktadır. Sahibi salâhiyet ve ihtisas bir zat bu hususta bize dedi ki; — Medeni memleketlerde has taneler nü[ua kesafetinin hiç te olmazsa 95 2 sine müsavidir, Hailbukiİstanbulda bu nisbet bu hadde vasıl olmaktan çok, hem | hazm edemez olur derken, kus- | de pek çok uzaktır.” malar ishallar başlar, mide, barsak rahatsizlikları, dahıa son ra kemik hastalıkları birbirini konalar çocuk bi odamız gayet nefis. Beyaz pa- tiska perdeleri,beyaz patiska ör tülü minderleri var. Bilir misin, ki insanın gözlerinde yazı be- yaz patiska kadar hiç bir şey canlandıramıyor. Ben öyle zan- nediyorum, ki bu üç odayı, a- partımanımızdaki döşeme ve perdelerle döşemiş olsaydık güneşin kadrini anlıyamıyacak- İnsan, bulunduğu muhitin ör- fünü benimserse rahat ediyor, Yakacıkta, gece simokin giyen- ler, hayatta rahat nefes alma- mağa mahküm olanlardır. Her | ne ise, gelelim âşklarıma . Aşkın cemilenmesi herne ka- dar tuhaf oluyorsa da, başka türlü söylemeğe imkân yok. Nimetin: — Saçsaça, başbaşa... ko- nuştuk! demesi seni korkut- muş. Karım doğru söylemiş azi- zim, yalnız korkmağa hacet yok. Nimet sana güzel bir nük- Hastanelerin mevcut ihtiya- ca tekabül etmediği noktası alâ kadar daireler tarafından tasdik İmekte, fakat emanet bu nok te yapmış. Anlatayım. Şadiye ile berberde konuştu- | lar. İkisi de saçlarını kıvırttık- lart için, saçsaça, başbaşa, ko- nuşmuş oldular. Nimetle Şadiyeyi birbirleri ile tanıştırmak benim hiç bir dahlü tesirim olmadan tanıştı- rabilmek için ne yapayım diye ,tam on beş gün düşündüm. On beşinci günü akşamı Nimet: — Ben yarın berbere gidiyo- azasımdan bir zatın | ANL - 1930 Jsanım Sıhhiye müdürlüğü tara- |fından itmam edilmesi lâzım geldiğini, Sıhhie müdürlüğü de bu vazifenin emanete terettüp ettiğini ile: mektedirler. Emanet mi? Sıhhiye mi? Fakat alâkadar tex:kkul hangi- si ise harekete geçmeli ve bu işi intaç etmelidir. Emanet mua husustardiyor ki Hastane mevcudünün şehrin ihtiyacına takabül edecek mik- darda olmadığı doğrudur. Bu her şeyden evvel bir para mese- lesidir. Bir hastanenin idare ve tedvi ri büyük bir külfete mutevakkıf tır. Emanet şehrin ihtiyacına mukabele etmek üzre bütçı ti müsaade ettiği azami fedakâr- lığı yapmıştır. Daha fazlasma şimdilik imkân yoktur. Cerrahpaşa hastanesine 200 yaâtaklık bir paviyon ilâve ettik. Yakında hasta kabulüne başlan ması mükarrer olan bu paviyo- nun buhranı biraz tahfif edece- ği muhakkaktır. Bundan başka yeni bir verem hastanesinin te- sisi içm bütçeye 200,000 lira ko- nulmuştur. Bu hastaneyi kabil olduğu kadar çabuk açacağız. Bina arıyoruz.' Sıhhiye müdürü Ali Rıza Bey de diyor ki: “— Mevcut hastanelerin gay ri kâfi olduğu doğrudur. Fakat leğer mevcut hastaneleri yalnız mahallı ihtiyaca tahsis etmek kabil olsa bugünkü vaziyet asla hadis olmaz. İstanbul hastanele rinde yatan hastaların yarısm dan fazlası taşradan Vilâyatten gelen hastalardır. Vekâlet tarafından, buradan sorulmadan — İstanbula hasta gönderilmemesi katiyen emre- dildiği halde her gelen vapurla daima 5—10 hasta gelmektedir. Bu vaziyet dabilinde yapılacak hiç bir şey yoktur. Şehrin hasta ilitiyacını yalnız | devletten beklemek doğru değil dir. Mahalli teşkilâta da, ıdun:i' hususiyelerce de bu hususta dü şen vazifeler vardır. Bunlar ya- pılırsa mesele kalmaz.” KUKON GENİS Şimdiye kadar misli görül- mem'e temaşaların en mu- ni Hâmit B., bu 'Kr'ısıs;üı MİKAEL KERTEZİ| b GEÇ KALANLARA! Akazar - Sinemasında österilmekte olan LİL DA-İ| “Milliyet,, İn eğlenceleri 12345671789 Bugünkü yeni bilmecemiz Dünkü bilmeciniza limis şekli YUKARDAN AŞAĞI L — Tavır (3) Ölü sardan b (5) 2. — Mücevher (5) 3. — Çanak (3) 4. — Su taşıyan (4) 5. — Bir maden (5) Bulunduğ muz mevsim (3) 6. — Deniz kenarındaki köşk (4 7. — Demir ip (3) 8. — Yorgunluk (5) 9. — Sarp (3) Büyük (6) SOLDAN SAĞA 1. — Beşiktaş üstü (5) Z. — Dahi (3) Rabit (2) 3. — İsim (3) Tek ayak sıçra (3) 4. — Bizi konuşturan (3) 5. — Tabaka (3) Çiftin aksi (3) 8. — Aslolan (47 Aıl.uı saçı (4) 7. — Çene kılı ( 8. — Boyun ııuı (2) 'Tuz (3) No- ta (2) 9. — Çorba içilen alet (5) v vena ANADOLU SIGORTA ŞIRKETİ Türkiye İş Bankası tarafından teşkll edilmiştir. Yangın - Hayat - Naktiye - Kaza - Otomobli - mes'uliy &. maliye Sigortalarını kabal eder. Aöres: 4 üncü Vakıf han istanbul Istanbul — 531 Telgraf: İmtiyaz Kadınların en dilberi, fi kadını mü savver bu şaheser bi tün hir ede çektir. Önümüz SINDA deki çarşamba akşamından itibarçı 'LEK — SİNEMA &2e Fenalığa meyli ve meş'um güzelliği ile son derece tehlikeli bir. kadım rolünüu ifa eden NORMA ŞERER DE MONİA filminde rehakâr bir aşk sayesinde fenalıktan kurtarılan bir batakhane kızının macerasını canlandırmaktadır. Metro Golduyn Mayer mamulâtı olan bu muhteşem eser önümüzdeki perşembe akşamından itibaren ASRİ SİNEMADA GOVER, VİLLİ FRİÇ ve DİTA PARLO nun temsili MACAR RAPSODİSİ filmini seyretmek üzere an- cak tugün ve yarın kal- ımîhr ACELE EDİNİZ! Yakında OPERA SİNEMASINDA RONALD / a | COLMAN Ş | ile sehhar öre , || LİLİ DAMİTA KORSAN ok müessir sesli film'nde sadece — Bilmem: diyeceğim . Yanlarında — olmadığımdan bilmiyorum, sormadımda. Ben- ce matlüp olan konuşmaları Ne konuştuklarına alâkadar le olmadım, çünkü maksadımda muvaffak olmuştum . Demiri tavunda dövmek ge- rektir. Ben tam tavında döğdü- ğüme kaniim . Şimdi biraz da senin mektup- | iraesine baş'anacaktır H0 ..““.““.ul.”m...m.“.“w inkü pazartesi akşamı EİHAHM SilenasInda M[İH"“H KADIN; uzun müddet bütün dillerde destan olacak sesli ve şar- kılı bir filim İlâveten: SESLİ ve SÖZLÜ FOKS dünya havadisleri, ve RUTH ETTİNG in mütenevvi şerkıları 58000000000000000001000000000000000000 Bir kere Şadiyenin âşkı beni | Benim tam ve mükemmel bir| çok mütchassis ediyor. Şadiye Ikoca olduğum muhakkak . Ko tarafından sevilmiş olmak er- |calığın bütün ofsafını haizim. keklik gururumu okşuyor. Her- | Fakat âşık olmağa gelince, bun balde Şadiye, beni sevecek, se- |da biraz geç kalmışım . vebilecek olan kadınların so-| - Âşıklığın benden geçtiğini nuncusudur. Bundan sonra ne anlıyorum , Kendimi kadınlar$| beni başka biri sever ne de ben |kolây kolây beğendiremiyeceri başkca bir kadın sevebilirim. — |ğim. Yalnız Şadiyeye beğen” Şadiye ile tanıştıktan sonra dirdim. aynaya bakıp, kendimi tahmi-| Şadiyede aradığımı buldum nimden fazla genç görmeğe baş | Galıp, fşkı buldum. Şıdıyebcnl 000-vvcrcACALCAĞA rum, dedi , larından bahsedeyim . Birden gözüm açıldı: Bir cümlen nazarı dikkatimi — Yarım akşam gitme, dedim | celbetti. Bu işi sahiden bir mut- benim işim yok, evdeyim, ca- | hike haline koyduğumu ve sırf nım sıkılır . 1âf olsun, alây olsun diye iş e- Buna memnun oldu: dinip uğraştığımı ima ediyor- — Peki, dedi . sun. Eğer böyle bir zehabmn, Bir gün daha atlattım. Ve / zannın varsa aldandığına emin Nimetin gideceği gün için, aynı |ol. Boş yere kaybedilecek ne saatte, Şadiyeye de randevu al- vaktim var ne de ... aklım. Çün- dım. Mesele olup bitti . |kü bu mesele bana hem vakit Şimdi berberde neler konuş- | kaybettiriyor hem de zihnimi tuklarını, nasıl kmıuştıxklaınnı |yoruyor. Biraz daha devam e- sorarsan, tafsilât istersen sana decek olursa sahiden çileden ladım. —.Yahu, ben daha henüz gmçmışırn' diyordum . Kanaatimi takviye için başka kadınların fikrini anlamak, be- ni nasıl bulduklarını öğrenmek istedim. Keşki istemeseydim. Öbür kadınların gözü, yirmi beşini doldurmamış gençlerde, Dizlerinde futbol yadigârı çü- rüklerle, gözlerinde kocaman bağa güzlük olan, sabaha kadar dansetmekten yılmıyan toylar, hiç bir şey söyliyemiyeceğim, İ çıkacağım , hanımların g#özbeheği . yılıuz bıguımıyor. ayni Za- mııd.ı seviyorda.. Bundan ıoıırıbenı onun gibi| )kımse sevemez. Onu kaybeder”| sem, âşkı kaybederim . — Adam sende, bundan son” ra sevilmesem de olur! deme. Bu aşk, Şadiyenin aşkı bel yirmi yıl gençleştirdi. Ben şimdiye kadar, yalnız vaları ile meşgul olan bir adati dım: Şimdi her şeyle meşt' oluyorum. Mutavazi idim, haris old! (Rismadik ©

Bu sayıdan diğer sayfalar: