20 Ocak 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

20 Ocak 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

bali bir zihniyet peyda oldu. rtık hi *r eser edebi ve ci de edip adde, yor. Her şeyden evvel hatırlamak ap eder ki bir eserin edebi o b olmadığını tayin eden, şek-| değildir. Yalnız roman tarzm| i veya yalnız mi 5 olmak hususiyeti bir İsitabı| .ebiyatm udutları dahiline| İkmağa kâfi gelmez. ;Dıvarları kaplıyan reklâm re nlerini, 'en bazı cazbant parçalarını sıl san'at eseri saymıyor-| 'k gazete sahifelerinde tef- MLIYET PAZARTFSİ 20 KANUNUSANI 1930 (AT gi TS İğü şey, b Kardeşi İy yirmi iki yaşmda, mülâzımısani rüt. zum yazık-| İh iin suc olda Paha ve o, bu meslekten zevk almıyordu. tesi sene istilasını verdi ve edebiyat İiştigale başladı. Bunun için de to ro gece (Za ken meraklanmışlar ve )1 okumukk istemişler,|tan yok diye sahifeleri çevirir.| di. 1854 zun ve ciliz, kollarr| kuruyan vücudü görmek haki le beraber. ine) katen tahammi vücudunda ve zencir- bir salip n eki göysü rı bi aradı, ko- . parmak istedi; bunu da çıkar- a e kei lar On dakika sonra can ver- | ie en fazlar hü İdi. Ölümünden yarım saat evel Jodamızdaki bütün i i fısıldar gibi arak Gir-| konuşuyordu. Yürüyenler ayak miyeki uçlarına basıyorlardı. ret İlâzimde; o tarihte Rusyada mu- barrirlik, tehlikeleri olan bir san'attı. sömiln scale, münavebe ile Karşı sıkı bir tazyik gösteriyordu. ç,Dostorevaki fakirdi. Ai lâ temin ediyordu. üç belâ e büyük adam bütün hayatı de- kulaklarımızı tahriş| Çarlık Rusyası edebiyata ve ediplere | özmiş Ne miş, ve mihayet işte, gözleri sa edilen bir çok gündelik Ya-| yanınca para sıkıntısı çekti ve haya ar için de ayni tâ: yi tat- İk etmek mecburiyetindeyi bir vak'a di r geniş bir mu-| k ve düşünü T sarf ve nahiv noktai| zarından hiç hatasız anlata- mek edebi bir meziyet teşkil nez. San'at, eserin görünmiyen| kci arasmda gizlidir. Eserde| kil bir vücutsa san'at onu can “dıran ve yaşatan ruhtur, yun. içindir ki ancak san'at e- leri âtiye intikal edebilirler. Geçen sene Edebiyat Birliği-| İzde —belki müsamahakâr ol- ik endişesile— her eser sahi- a işti. n zamanlarda, hiç bir kıy- İsti olmıyan kitapların diğer e- lerle kıyas edildiğini ve bu ki Slar üzerinden, san'at cereyan 1 hakkında neticeler çıkarıl- nr görüyoruz. Bu, kariin mü ştuhaftır ki ha sinde Iâlâ epkem iki Koi rmetler kalmaların tpda lisanlarma bir belâgat *üyor.Ve onlar kıymetsiz bir e d edebiyatın hudutları dahi # sokmağa çalışırken ancak adi zevklerini itham etmiş o- torlar | Haftanın İman amaz mame ee eee seen e ee ve İ zengindirler ve canları iste dip tanımak hatasına düş| tı mahrumiyetler içinde geçti. tupları bep parasızlıktan şi İ doludur. Yazacağı (Karamazof kardeşler) İisimli romanmı düşünürken: | “Bu müstakbel roman, üç seneden| rm beni fazla bir zamandanberi ele etmeden, yavaş ya- stiyorum.,, Dostoyevıki mektuplarında, (Tols- İtoi) nin, (Gogol) ün hayatlarına gı İ talı bir nazarla bakar. Çünkü o se yazar mun gibi mecmua müdürü ve ya İsa yetiştirmek mecburiyetinde değil lerdir. irmi dört yaşmda henüz (zavallı İinsanlar) isimli bir eser sahibi olan | muharrir bir mektubunda şöyle yar) yor: “Artık kararı verdim: mah tin en son derecesine İ ne ısmarlama yazı yazımı | tiyorum ki, bütün eserlerim | sml, Ve hiç bir zaman tamamile serbest kalmadı. Fakat dehası ona arzu ett İ 5 gibi iyi eserler kazandırdı. iyi ol. yazmıştı. Bu çok hazin bir roman Fakat Dostoyevaki büyük deti verdi. (Zav: lar) 4 1844 1845 kışmda ya: Maym ayında İeseri tamamladı. Romanı şimdi ne ya İ pacaktı? O zamanki ediplerin biç bi- İrisini tanımıyordu. Yalar, Grigoro- . | viç isminde bir dostu vardı ve bu m- r kaç çün için şair Nekrasofla Grigaroviç Nekrasofin gö-| rüşmesini tavsiye etti. Tİ sansa spimsemımımısııısı0e hükmü verecek salâhiyettar ve nüfuzlu münekkitlere ihtiyacı- debiyat âlemimizde bu cut olan anarşi nihayet bulacak tur YAŞAR NABİ Tlikâyesi 2 Mavi göl Mavi gi ve dalgaları #emicileri dikleri büy öl ismini | Kenan Rulüsi ve güneşten kıskanılan pren- sesin yaşadığı saray haricinde âyetlerin “ya, geçi 23 yaşımda iken; orduyu terk ettike| "7 ton bir sene sonra (Zavallı insanlar)ı| | — Rormanınızı ona dedi. Sonra Dostoyevrkiyi İ dan tutup sarsarak bağırdı Uy uz; biz gid müsvettelerini E Münclekit ron İşam, vakit knybe hiş ve korkunç münekkit) de du. Dostoyevskiyi yanına kabul etti ve genç adama heyecanla: — Yazdığınızı amlıyoi dedi. Hak katen misli b artisteini Dostoyevrki, Biyelinskinin yanın- İdan sarhoş bir adam halile çıktığını musunuz? wnaz bir insanlara baktım ve rüyala- görmediğim beyecanlı bir « anladım ve kendi ken- runda iin m rs sor m Bai 6! (Zavallı insanlar) m neşri Dosto-| yevakiye genç Rus muharrirleri ara- | sında birinci i verdi. O zama- İnın modası realist fakat betbin bir edel ananeyi terketmişler ve heyecanlarını ekseriya nazin olan - hakikatin için-| İde aramıya koyulmuşlardı. İ Bu tarihten itibaren Rusyada na- aga nesir yazan herkes hayata gam-| İş gözlerle bakmıştır... Dostoyevski romanının gördüğü rağbet karşımda çek sevindi ve bu sevinçle (Başkasının karısı) isimli güldürücü bir eser yazdı. Fakat bu - | Bir duha tekerrür etmiyecekti. Dosto-| yevıki nasıl olur da sefaletten ölüm-! den, tstiraptan bahsetmez? O ancak bu gibi mevzulara kalemini dokun- durduğu zaman yükselir... | duran genç çalgıcı; elindeki rap kadehini; büyük salon merkezine asılmış fanusa doğ- ru kaldırarak; — Prensesin şerefine; diye Ve dışarda Mavi gölün firti- nalı zamanları idi. Bir ân gelmişti ki; tek bir vü- ık denizin şark ucunda bir! bile katiyyen menedilen bir me İcudün bile katiyen kımıldama- içi ve bir kız doğdu. 74 “nu ziyadan ve güneşten kıs *adılar. Şu muhakkakdı ki, İjeş görecek olsaydi, vücudu- 1 sarı birgül yaprağına İzeyen tenini çalmak istiye- ti;ve teni renksiz kalacaktı. | 2 bunun içindir ki, Mavi göl arrüstünde henüz karanlı- ibükümferma olduğu bir ge- yarısı bu kızı bü ya ka- | İilar. Saray denizin üstünde * pencereleri yoktu; sabah- "akşama ve akşamdan saba- kadar duyulan şey Mavi gö- sesiydi. İçerdekiler derin- «gelen bu sesten başka hiç * ley tanımıyordular. Bir gün, nederim prensesin doğduğu i şerefine bir ziyafet verili. İ/du. Ansızm, uzaklaşmış bir hatırası kadar sıcak akisli “'çalgı sesi yavaş yavaş ki- hi di ai A Wa “ig gemici o şarkısıydı. göl suları üstünde, gemi- rin hep bir ağızdan, keskin kılıç halile parlıyan güneş çereleri yırtılıncıya kadar (ledikleri, Mavi gölün gü- fi havalar melodi: lodi; Jar melodisi - Sarayın tam için- de prensese karşı çalınıyor. Bu İadamı yakalamalı; kapı dişarı | etmeli; öldürmek; ve hele çal- masına katiyen müsaade etme- melidir. Fakat prenses bu sesi tanıya- cak gibi... Mavi gölün saray duvarlarma vuran dalga sesleri içinde çok kere duyduğunu ha- tarlıyor.. Belki doğmadan ev- vel dinlemiştir: O derece âşi- kâr. Belkide yaratılırken kalbinin içine üflediler. Ve a- yaklarınm ucuna basa basa; canlanmış bir gölge kadar kati- yen ses çıkarmaksızm; büyük salon kapısından vücudünü bu melodi içine terketti . Bütün başlar bir çan ağırir İı ile göğüsler üstüne düşmüş- tü. Bir ses gerçi işidiyorlardı. biliyorlardı ki; Ma lün gü- neşli havalar melodisi çalını- yor; ve sarayın içinde çalınma- $ı katiyen memnudur. Bununla beraber; daha kalkarlarken bir- denbire düşüyorlar; ve ağır bir rehavet içinde katiyen kımılda- yamıyordular... Genç prenses o gece raksetti; Mmu dinliyenler, bir kör bile (içerde gölgeler muzlim bir haş 4. cam bir domulk leri içinde parlak bir küre yavaş yavaş yükseldiğini içıldı'ını hissederlerdi. a bakan | yetle biraz daha ağırlaşır; d- Şarda Mavi göl saray duvarla- rma çârparken kendi şerefine verilen bir ziyafete; ilkdefa masma imkân kalmamıştı hi O zaman yüksek dekor gölge- lerinin muzlim kuşlar gibi ka- natlarını gerdiği bu hasvet sa- İlonuna; bir kapı aralığından İbir kulak uzandı eğer; şüphesiz ki; içersini büyük bir alâka ile dinlemiş bulunacaktı: | — Böyle bir gece yarısında doğduğunuzu söylüyorlar pren- ses; bu derece karanlık mıydı?. Prenses cevap veriyordu: — Evet karanlıkmış; bildi- ğimiz karanlık; dünyanın ka- rânlığı... — Şu halde prenses; doğdu- unuz bu gecenin iyi günlere tehdili şerefine içelim. Size te- sadüf edenlerin saadetleri şere- fine; ebediyen sevdikleri halde arzularmı kalbinde hapsedenle- rin iztırapları şerefine ; gözleri- | nizle kalbinizin şerefine prön- — Şerefinize. . — Ve ayni zamanda yalvarı- yorum ki prenses; doğduğunuz bu gecenin şerefine takdim ede ceğim bir hediyeyi lütfen kabul buyurunuz , Prenses bir yıldız parçası ha- linde parlayan gözlerini uzak bir yıldız kadar titrek kırptı: — Kalbimde saklamak iste- rim, — Yalnız; müsaade ediniz ki Prenses; hiç kimsenin görmiye- bir amanda 2 allüriiz allel iri | irile; tekrar bir srotle © da zabit olabildi. Biraz sap- duyu tekstmesine müsaa arkadaşlarından birisinin |” dul kalan kartsile evlen parası yoktu. O kadar den ip ka ptt Öldüğü zaman nöbetçi ça-' dr. Adam, içeri g tle ölüye baktı ve sıhhiye me- di, hay- Fakat on | Murunu haberdar etmeye gi cirdi, Haya) C anmak için durup dinlenme-| k geçmeden o memur geldi , Ben, ve mertbir. ço seri adrmlarla (Cürüm ve ceza) ta ok büyük e 1881 sene mazuf kardeşler, an'atınm en yüksek dere-| N cesine çılamıştır. Dostoyevskiyi yetiş- haf, kuv- a Ru: ondan sonra ayni vette hir mubarrir daha yetiştireme- di. DRETTİN Hatırlı ibiyattı. Şairler romantik ve klâsik| ” ordü. Güçlükle ali g kendin d sabahtan ları £ le derin derin, hırlar alıyordu. Yorganını, üzerinden attı ve nil dayanılı P ayet m onu. — Niçin?2., İ —O; sihirli bir hediyedir prenses . Prenses birdenbire ürkmüş-|cü idi, rıyordu; prensesin şerefi» | tü — Şu halde bir şeytansınız Beni aldatıyorsunuz; dırıyorsunuz; bana .bi - Ah anlıyorum; apryorsunuz siz. — Yalvarıyorum ki bana itimat ediniz. mat edini: Çün -kü size ç rum prenses,. Prenses başını hafifçe eğdi: — Nasıl isterseniz Ve sonra; siyah Tibasınm a- şağı taraflarında açılan etekle. yah lâle gibi Bana iti- çünkü raksa başlamıştı . mi Ertesi gün sarayım ikinci kat | salonunda buluştular. Prense- in şerefine verilen ten sonra herkes uyuyordu: ö- İtede beride yanan ışrklarla alâ- ca bir renk içindeydiler: Prenses soruyord — Hediyenizi verdikten son- ra görmiyecekler mi?... Görecekler prenses; o va- kit görecekler; istedikleri ka- dar görecekler; yalnız diyorum i; şimdi görmesinler prenses. Lâkin düşünüyorum da, bunu bir büyücü gibi yapıyorum; fa- yi ye prenses, size bir üz için bir he-| affediniz prenses; çünkü size diyorum . Ve sarayın arka çöphesineİsön orada, hakikatte hiç bir şey perestiş e-| prenses | sesle | ştiş ediyo-!titrek ve yava; hareket yaptı. Kürek mahkümların- i yavaşça ölünün yanı- imdi beyaz, gen göründü. ak ilerledi. ce onu gözetliyen mah ek gözlerle baktı. a gelince durdu. siye benziyordu. yanımı Hatırlıyorum ki, iyar Çekonofun be w adamı tepeden tır- t birden ikisi de korkudan titremi i bir hareket- son lez sibisesini | sirliyorum ia neden böy- ! ona İle söylemişti? az bir yük ağırlığı ya-|birden nasıl hatırına gel an gömleğini yırttı. Ona yar-|Gi dım etmeye geldiler ve onu)lar. Demirler Dostoyevıki bir gün genç arkadaş. gömleğinden kurtardılar. O za- İçinde döşemelerde Bu kelimeler rmek için cesedi kaldı umu 3, genç adam bir anahtar sok ta Hayret... Bu adam bir büyü- Prensesin bu kadar se- nedenberi içinde yaşadı yı, o, kendisinden d: or; ve kendisine sarayı r yeri bulund ığunu emişlerdi bili- yle € orada, pren- dadını zarfm- » Sonra duyul- genc çalg da yalnız ikisi du: — Açıyorum prenses... Prenses susuyordu , Sapsarı idi. — Dikkat ediyor musunuz; bakmız işte açıyorum; fakat korkmayınız ve metin olunuz. Onlar, sarayın güneşe açılan yegâne penceresi olan ve aşağı taraflarda nöbet rin dolaş- tığı bir oda içine girmişlerdi. Genç adam, pencereleri sımsıkı kapayan kalın siyah ve kadife ir perdeyi ortasından birden- e yırttı; ve iki tarafa ayrılan perde arasından, güneş muaz. zam bir nehir cudü üstüne aktı; ve gözlerin” den içeri süzüldü , Dışarda sesler verdi: — Ey.. kimdir oradaki... —Kaçıyor . — Vurun, Tutumuz.. Sara i ansızın şer halile birbirine girmişti. Fakat ne oldu prensesin göz- nbire bir cam do-| u haline gelen gözleri iş bir yaldız kadar rmiz- zdi yen, ve dikkatle bakvi- | de bir delile an- v.s. EM ML, TL hi NN gm Şairin ölümü | Ez Bahtımın fırtınası bir çelen kken başımda, Sabahın ilk nemidir upuzün mermerimde. Bir taşın yazıları varsa yirmi yaşımda, Almımı şarka verin dikileyim yerimde... . .. . | Şaire ağlamayım, şalre siz yanmayın; et işi rmah- | Sürerek yüzünüzü kirlenmesin mermerim. . Yiyin birbirinizi ölümü hi. iç anmayın, Ben de size bakarak burda kendimi yerim. TT İTİZAR Ahmet Kutsi'nin geçen haf- tabu sahifede neşrettiğimiz| n Hülyalar isim-| ük bir harf hata-| tur. Mariayi tamamiy- | yetli olan rin aslını tı SONU GELMİYEN HÜLYALAR Niçin avucunu yalar, | durmadan evde kediler? nu gelmiyen hülyalar, bizi günlerce oyalar; kediler bu hâle güler, sörle'deri arip bülyalar, lar? kedim de bana böyle der: ve avuçlarını yalar. J Bu münasebetle şairin Valâ Nur: krymetle | in. Beye hi- İdu. Ceset odadan çıkarıldıktan İsonra herkes yüksek sesle ko- nuşmaya başladı. Zabitin kori- dorda birisine emir verdiğini Ölünün zencirlerini çabuk bir dem eni birakmayını ünüz; size yalvarıyorum ki İ götürünüz beni... Ey benim güneşim, al ve götür beni bur-| dan .. | Orada, saraym güneşe açılan yegâne penceresi önünde, genç prenses, Mavi gül şarkısını çâ- genç adamm ayakları di- binde, başını onun yüzüne doğ- dmlığa atlarken, üzerine bir bar dak su dö çası gibi, muzlim gözleri yaş içinde, orada böyle bulundular. Fakat bu adam bilmiyor mu | ki, genç prenses, bu sarayda, | ziyadan ve güneşten uzak yaşâ- tliyor. Şu halde prensese bir süi kast yapan bu adamı yaka- Tamalı; öld tası mevcut olmasaydı kaldırmış ve karanlıktan ay-İr ilmüş bir âteş par- üs REŞAT FEYZİ ALAYA ermiş olduğu aynen dercedi; vİ Muhterem Efendim, | (Akşam) gazetesinin 16/1/95İ tarihli nüshasımdaki - fskrangfi | (Milliyet)'in geçen haftaki Bİ İdebiyat sahifesinde basıları bil manzüme dolayisile bana t İsis etmiş olduğunuzu gördü dikkatimi © celbedi temamını iktibas et tiğiniğ ik manzumeyi büyük pit itina ve sadakatle nakletmiği olmanızdır. Eğer bu tertip h#f belki! fıkranızın mevzuu kaybolur, #8 kat lüzumsuz bir dedikoduyül meydan kalmazdı. Esasen nüi te ve zafetperveri “ trafındadöndi nizin İdir ve okelime de, tek bif harf, (n) harfi (ra) harfi şek linde olarak yanlış basılmıştır Binaenâleyh (avucumu) veyâ Çavuçlarımı) şeklinde i ğunuz kelimenin âslı (avaesi Du) ve (avuçlarını) dır. Vak bu şekilde artık zatialinizin n8i nezafetperverliğinizi ve ne zerafetperverliğinizi — takdir fırsat ve imkân kalmazdı. Hürmetlerimi teyit ederim. Efendim. okun AHMET KUTSİ Bir göl üstünde açılmış mt |hayyel zanbaklara benzeyen ek leri içinde sıktığı bu elleri sıcal bir arzu ile dudaklarma “a aşıyorum, diye ilâve esi ık veziya içinde yaşıydi ç Cari enbe göğüsleri; için başmı kaldır” mryorsun; gözlerine o kadaf kuvvetle bakmak istiyorum kiği Genç adam, prensesin göğsü İne biraktığı basmı yavas yava$ kaldırdı; ve yelkenlerin hür bif rüzgârla şişmeğe başlad: iki göz, iki muzlim ve siya! göz donuk bir mana ile karş Jlastılar. Dün gece, dekor gölcelerinif kana rını germiş muzlim kuş” prensesi, vatanmdan harice ne- fietmelidir. Pilhakika o gün,hü yük uniformalı zabitlerin huzu- rile âktedilen bir di şu kararı veriyordu: «Doğduğu gündenberi sara-| yın içinde, ziyadan ve güneşten | kıskanılan prensesi ziyaya ve| günese c'karan adam gözlerine | mil çekilerek, ve iztmabini ebe-| diyen yanmda taşımak için prensesle beraber bir kalyon içi | ne konacaklar ve nefyoluna-(ü caklardır » | Güvertede, beyaz yelkenler | henüz çekilmişti ki, orada, ge| minin baştarafına doğru, arka- İY cariye ile beraber | prensesin yanma, adamı, elinden tutarak ge- prensesin el- iler . terk yıl geçmiş kadar ih- — Nasrlsmız o prensesim... Yasıyorsunuz değil mi2... i Prenses avnelart icine aldığı beke lar pibi ağır kımıldadığı saJo” | da, Mavi göl şarkısmı bütün bi yaz hararetile sövlüyen adami — Prenses, dedi, gözleriniği| 'ne kadar derin? pi Ni Cariveler prensesi” bekli lardı. Ne sövliyecektisnrenses? — Ya sizinkiler: ısık ve ağ wde görüyorum onları . O vakit, omurlarımır. ve #i siinü, Mavi gölün kuvvetli rü” gHârma cevinen adam, kolla yukarıya, güneşe doğru kald” Tara! — Ev benim güneşim: diy ey benim güneşi” i yasa. Ve prensesin ayakları dibi$ terldr Uzakta, deniz hattı nihayet nde. yemiciler, Mavi gölün gö Ti havalar melodisini seyi yorlardı. : nes

Bu sayıdan diğer sayfalar: