8 Mart 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Mart 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ıkâr, Hıyet[ Haftanm yazısı ,desi “Milliyet” MART 1930 HANE — Ankara caddesi tir, A Telgraf adresi: Milliyet, İs-| yanlışlıktan başka bir şey değil- | ilefon numaraları: gz 3911, 3912, 3913 İE ÜCRETLERİ 'Türkiye için Hariç için < 400 kuruş 800 kunış 750 1400 evrak geri verilmez g€çen nushalar 10 kuruştur. | € ve matbanya ait işler için| Wöğüriyete müracaat edilir ilâriların mes'uliyetini : UNKU HAVA hararet en çok 7 en teecektir. 'îı'al' Tirpliz n Vovn Tirpitzin »e!ıımı görüklü. Umumi har- | doğruıu 918 umumi gün Fel:m:nku ıkı- hsis edilen şatoda her cön uzak bir hayat geçiren » ğ eski Almınyı eyi ayınmak ne kadar mümkün hkehnh Alman donanması- | hi Von Tirpitzi | ç değildir. Ami- n Ainan dözan un banisi ııyılır Son de— w n ortalarına, 916 ya bahriye nazırlığı- 'Mh Nazır olduktan deniz hizmetinden ş olan amiral buna dai- Al-nııyınm kuvvet- nmaya malik olma- | et Tırpmı için hsus bir takım siya- lduğu anlaşılmıştır. anya- Ruıyı ve Ja-| bir. mukarenet | hattının in- yi, hem Rus- iğından dola- >p vaz ıoçıhueıı_l Alman x!tdm İngilte- itle görüldü 1' meselesı Si f (I' meseleyi", Dhar: — “Avusturyanın Bul.dı tüğnt Szögyeny'nin verdiğyle Minata nazaran kont Berc 'irkiyenin merkezi devli İhak etmesinin mümkürge, amıyacağını — İstanbul « Trki (Palâviçini) —den gip 1ş. Sefir cevabında bu (ç /'da İstanbulda, İtalyan Miğolu hakkındaki meşkile İgiiline karşı, Rusyayı h& Avusturya Sırbistan aley (xle ı!ıovıkıı'l'urklenıı Avusturya - |zaya nakliyesi yaklatAmenika Iğa termaytil edildiğini ve fa- şiddetli bir müdahale ile 'İkanlarda nüfuzunu iade eder |b Açılan ve kapanan! Dünya daimi ve mütevali bir dir. Ne zaman şöyle başım dinç iken etrafıma baksam bu l.ax.aa teeyyüt eder. Geçende bir tum geldi, gözleri fal taşı İgibi açılmış burnundan soluy ımk dedi ki — Monşer! Nedir bu münase |Poyraza açarsın! , dır ki, ağız ve yer vardır ki, el | açılır.. Açmadan açmıya da fark va Göz, sergi açar gibi açıl maz, ağız şampanya açarcası- | $ adığı gibi. Kimisinin e- İlinde anahtarı olduğu halde | kendi evinin kapısını açmaz | z- |kimisi de kale kapısmı mektup | Bayram diye kâ | yanın her tara- müzeler âdi günlerde ka n ve tatil günlerinde bizde de aksi!.. Zaten iyle değilmi? İşte sen! Bu “Vlgayri tebilliğin — numumesin: nasıl müze idaresi açılacak za |tnanda açarsa sen de gözlerini *onıın gibi açacak zamanda ka- - İlpar, kapanacak zamanda açar- sın, Önüne gelenyerde — geve- zelik etmekten ismin traşçıya çıkmış, lâkin yine nerede söz bildeğin h ağzını açacak yerde kapar, kapıyacak yerde açarsın Bazıları vardır. ki, ağız- İlarını açacak yerde kapan lar, kapıyacak yerde gine ka- |parlar, Ben bu gibilerini sana ,tercih ederim. Hiç değilse se- 1nın gibi münasebetsiz JAf et- mez. Yazın âlem çatır çatır |sıcaktan yanerken kapıyı pen- icereyi kapar, kışm buram bu- İram kar yağarken açarsın.. Asıl İmışın evinde ip lâkırdısı edil. |mez derler, sen bumun aksine len Küzumsuz bahislerin en mü- | İnasebetsiz yerlerde açar, ve tam Plüzumiu yerlerde kaparsın. Bek İrt Mustafanın Babrâliye gi- den ve Şeyhislâmi istemiyen İpat, b İacarla halk arasma karışıp ta, kendi. |sine. diye |gider yarın dükkânmı geç acar (erken kaparsın.. Zaten insan hayatta muvaffak olabilmek i- çin bu açılıp kapanma hareke- tini iyi tanzim etmelidir. Eğer bize çocuk iken sersem gibi öğ rettikleri. : — Aç ağzını, yum egörünü İrenin bitaraf “kalmıyacağını, | Amerikanm da Xngıltır:yc mü- temayil bir vaziyet alacağını |düşünmemiş değil... Fakat bunlar harpten evveline aittir. Tahtelbahir harbinde müessir vol oynayan âmiral harpten ev- velki fikirlerinden dolayı değil, Amerikadan gelen ticaret ge- |milerinin tonpillenmesinden do layı müaheze edildi . lunn:n sonra mebus olarak |siyasi hayatına devam — eden | Tirpitz Avrupanm yeni nizamı- İna taraftarlığını gösterdi. Bu satırlara nihayet verirken |ilâve edelim ki, bütün hayatın- da çalışkan bir adam olarak ta- nınmış olan amiral en mühim vazifelerde kullanacağı adam- İları Sön derece isabetle intihap İetmeği de bilirmiş.. dayin edebi romanı: 32 Bürhan Cahit edıyor : — Sebep? — Pek basit. Bir kere tren ıçin bir zaman beklemek var. Sonra depodan istasiyona nak- liyesi var . İstasyondan mağa- var. Halbuki kamyon doğrudan doeğrüya de- podan alıyor ve hiç zaman kay- betmeden doğru mağazanın ka- pusuna kadar götürüyor. Ve son zamanlarda kamyonlar o- | o! kadar mükemmel ve sağlam bir hale getirildi ki İngiltere, ve Almanyada nak- 'at için hem masraf, hem “met azlığından hep kam- ’ııır tercih edilmeğe başlan- Sacen mühendis hTT Yâser düstürile amel edersen ağzmı ——— -— Jaçar gibi kolaylıkla açar.. Ben bunları sana söylüyorum ama bu işte sen yalnız değilsin.. Şu havalara baksana kapanacak yecde açilıyor, açılacak yerde kapanıyor. Bilmem hiç dikkat ettin mi? En çok açılar ve kapanan şey- lere? Ben sana söyliyeyim.. Bizde en çok açılan şeyler: Bar, meyhane, dava (bilhassa - iflâs ve talâk davaları) münakaşa rakı şişesi, havalar iyi gittiğin- den badem ve erik çiçekleri, Şehremaneti lle Ticaret odası- nn arası, Millet mektepleri, Tçayyare piyango kişesi, avuç (Dilencilerden kinâye) manasız münakaşa....... Birden bire durdu: — Yahu, dedi! Ağzını açta bir kelime de sen söyle! — Senden vakit var mı? Şuraya geldin, dahâ selâmün aleyküm demeden, açıları ve ka panan şeylerden bahsetmiye baş ladm.. Ben de seni tedirğin et- mek istemedim.. Lâkin en çok Taçılan şeylerden bir şey unut- tun: | Senin çenen. Eğer başka bir |gün, bugün değil, çünkü işim var, seni dinliyeme, başka bir. gün kapanan şeyleri sayarsın benim taliimi unutama.. Gözlerini iri iri açtı, hana bak tı, cevap vermeden elimi sıktı, kapıyı açtı gitti.. FELEK lluıınıadı Tahsil görmüş Türkler Cemiyeti Aza ve alâkadarları 14 Mart Cuma günü saat 14 te Teutomla klübünde (Galata Ylksek kal. dırım) aktedeceği fevkalâde ve umumi bir içtimaa davet e- der. Heyeti İdare İstanbul Baytar müdürlüğün den: İktisat Vekâleti namına sa- ti alınacak yüzon ilâ yüzon- beş tül ve irtifa ve muhiti be- deni ölçeçek ve müdüriyetteki nümüneye müyafık yerk mamü lâtından ölçü Başstonları Mar- tm otuzuna müsadif Pazar gü- nü saat 15 te Defterdarlıktaki müzayede komisyonu odasında ihale edileceğinden tâlip olan- Tarın münakasa şeraitini anla- mak üzre müdüriyete müracaat Tarı ilân olunur. Farzedelim thnııyı Hükü- meti Lehistn hududuna sevki- yat yapacak. Demiryolları şüp- hesiz ki bir faidedir. Fakat muntazam şoseler üzerinde bin- lerce kamyonun bir dalga halin de akıntısınmı göz önüne getirin. Bunların iki noktadan faideleri vardır. Bir kere her hangi bir kaza ihtimalini düşünelim.. Bir tren kazası en aşağı yirmi va- gonu felce uğratır ve © hat üze rinde en aşağı yirmi dört saat seyri seferi meneder. Hlalbuki ! bir kamyon kazası nihayet yal- : nız kendine inhisar eder ve ta- ü azami on dakikadır. Ve daima açıktır. Sonra ikinci bir faide bu şim- diki küvvetile ve sağlam kam- yonlarla istediğiniz miktar kuv veti cephenin istediğiniz nok- tasına dökebilirsiniz, Hulbuki | tren ancak çizilmiş hat üstün- den, istasiyona ""e"'“' | Genç mühendis .inııuıo— Yer vardır ki, göz, yer var- | nxkı | | Nasıl anlaşılır, nasıl korunmalı ? | T soğumağa başlayın- İca kendi hatırlatan hastalık- |lardan biri de griptir, tek — tük | İbaşladı bile... Bu mikroplu bir | 'ha asıl mikrobu bir. İdeğil. Dünkü gazeteler Amerika 'da bir doktorun bunun mikrobu nu bulduğunu yazıyorlar, Allah |versin de doğru olsun.. Gripin mikrobu kışin,bilhassa | soğuklar birden bastırınca faali- yetc başlar ve çok defa pek bü-| Yük salgınlar yapar. Gripin mik robu bu hastalığa tutulanların Ha boğazlarınıda tükrük ve salye- sinde bulunur. Aksırik, ökni.ruk’ tükürük ve hatta konuşurken et rafa serpilir. Pek kolay sirayet eder ve suratle intişar eder ufak larla yaşlılardan fazla orta yaş- hları sever — yalnız ihtiyarla yakaladımı alır götürür. Grip nezle, pek şiddetli baş ağrısı, u- | mumi kırıklık, dermansızlık, ve yüksek bir ateşle başlar. Hasta- hk bulaştıktan bir iki gün sonra | hastada evvelâ bir nezle — hali| başlar, burun akar, gözler kan- lanır, sulanır, boğaz şişer, kıza- rır, ses değişir, kuru bir öksü- Tük göğsü parçalar,(bir müddet sonra yeşil balgamlar söker) bu 'ara dehşetli baş ağrıları husule gelir, hastanın alnı — şakakları çatlar, gözlerinin içi oyulur gibi| olur kımıldayınca hele öksürün ce bu ağrılar azar, baştaki ağrı- lar çok defa bütün vücudü kap- lar, oynak yerler (mafsallar) fe na halde sızlar hastanın her ta-| rafı bitmiş dayak yemiş gibi bi- tap düşer, dizleri tutmaz olur. Ateşi 39, 40 a kadar fırlar — bir müddet fledikten sonrat-5 gün yine yüksekte kalır, Hasta- nm canı yemek istemez iştihası kesilir, dili bembeyaz, paslı,ba İzen kusar ishal olur, dudakları uçuklar idrari azalır, rengi kıza- öripin mikrobu ciliz olduğu |vekayide hastalık: Hafif bir| nezle, başağrısı, kırıklıkle 2 - 3| gün içinde hasta farkma var- , |madan ayakta geçirir. Mikrob kuvvetli bünyede mükavemet- | #iz oldu mu hastalık — tehlikeli bir şekil alır uzun sürer: Bron- şit, zatürric, zatürrie velp kasa bat ( bronkaunomoni ) — zatül. Cenb. Beyin zari hümasi (mo- mencit) göğüs Tikanikliğı, kalp yorgunluklarr : gibi bir- çok ağır hastalıkları uyandı- rır (ihtilâtati mucip olur), bu- run kanamaları şiddetli mide sancıları, kulak rahatsızlıkları. Böbrek hastalıkları: (üremi) | sidiğin kana karışması idrarın | totulması igbi ciddi tehlikeler | tevlit eder. Bu tehlikeli haller: de hastalık çok defa ölümle ne- | ticelenir. | Mızah Ed Vb& 5 SAAT DA AAA A, eemre Bizim Dayımın Bostanci man bir bahçe içinde koskoca- man bir köşkü vardır. Dayım ehli dil adamdır. Mi- | safirler davet eder, ayran içirir, yemişler yedirir, eğlenir, eğlendirir . İçkisiz eğlenci r beni sar- *madxğı için, köşke rağbet et-| mezdim. Bir gün zorla davet | safirleri vardı. saz çalındı, söz söylendi. Saat onda tavuk gibi yatıldı. Tabif ben âyakta kaldım. Evvelâ bah çeye s#onra sokağa çıktım . Ev- dolaştım, sonra küçük bir meyhaneye girdim . Evvelâ yal üz oturdum, sonrabir de ah- pap buldum. Evvelâ az içtim, İsonra çok içmeğe başladım ,.. e ise elendim sözü uzat- saz çaldırır, | hanım K(ıxuştular. Bizi ayırdılar , | oşlukla Debreli Hasan lâc kızının yattığı odaya gi- | rip m/nu;um * Lâf değil Debreli bu... Adam- da altı patlar var «Ya kızı- |a alır, ya beynini yakarım!a | öıynnnuş On beş gün içinde beni palas * 'teneffüs yollarında ağız, burun, | etti. Gittim. Kadın erkek mi- | pandıras evlendirdiler ... Yenilip, içildi, | Bir ay kız bana kafa tuttu, ben ona kafa tuttum... Sonra İsonra baktım hiç fena, hiç çir- |kin değildi... | Buğgünben onu © beni seviyor. Emin olun izdivaç bir piyan- |kodur... Numarayı intihap et- |mek fayda venmez . En iyisi te- İsadüftür , | | öisR mıyalım, meyhane kapanacağı | zaman, yani gece yarısı bulut i sarhoştum . Köşkün yolunu nasıl buldun? diye sormayın. Güç buldum. Kapıyı açabildin mi? demeyin, açtım . Amma merdiveni hayli aradım. Trabzanı tuttum; baş- ladım çıkmağa. Odam birinci ikatta üçüncü kapı idi. Saydım «Bira; yürüdüm: «İkite Üçün- cü tuttuğum tokmağı çevirdim, girdim. Kanapeyi bulunca otur- dum. Pantolunumu gevşettim, tekarpinimin ancak bir tanesini gıkarabildim ,,, Sızmışım . * . * Kulağıma bir &c« geldi: — Haydı kalk, bu ne tembel- lik. Bir kadın sesi cevap verdi: — Kalkıyorum . Nerede idim? Yanımda ko- nuşanlar kimlerdi? — Perdeleri açayım mı? Biri bana doğru yaklaştı. |doğruldum. Odanı yarı karan- "lığında - burun buruna geldik. |i Yakasına sarıldım, belini yaka- ladım Yere yuvarlandık. Bir ses: — Can kurtaran yok mu? di- ye haykırdı. ——— el, ağız, burun temizliğine pek fazla dikkat etmeli, bilhassa 80| korunmalı, cereyan- da oturmamalı. Hastalığa tu- talunca başka hastalığın karış- |masına, tehikenin büyümesine |meydan *>rmemek için odadan çikmamalı, misafir kabul etme- meli, sırtma kâfurulu — ispirto, | tentürdiot sürmeli, sıcak, lamur, çay içmeli, bir taraftan | ilhassa grip verem- | bu tedbirler almırken eczane- | ih- | 2 Milyon dolar sarfile vücude senli ve fevkalade dekorlar taribt vekayli ile asrı hazır 10000 ki; Ayasoiyada Stnemalarında — birdi KAMbRDE Brccceeicen Dött BRUK, ve büyük YAM DORİS KLAYV Filminde. MELEK ÖLLEEEELE> Paramünt ALEMDAR FRİTZ. LANGS in GERDA MORUS ye VİLLİ FRİÇ vrahıdi Pek yakında k'M A JiK Sinemasında VAi yErlr A a NETELDNE ü itiberen ETUAİ, SİNEMASINDA RİŞİRD BARTELMES evkaladedı & Bir yetimin zaleri görülmemiş sesli lm. Cerek we eti evller | messilesi: Tepabaşi Tİ- a yatrosunda Bu ak$am | | #at — 21/30düyen KÖR M Facin 3 perdöjin Kadin Polis 151 olursa —Ji grotesk I perde| M getirilen gayet zengin mizan- arasında cereyan eden ve atik vekayiini meze ve müukayese eden emsalsiz bir şaheser. Şi salmede Şehzadebaşında HİLÂL len — gösterilecektir. BİR KADIN şaheseri a çe DOROK “CcCEd ' SİNEMA — YILDIZI PÖVEL, KENYON; EVLİN BRENT HORTLAK Pek - yakında SİNEMASI filmidir. «( İttihadı Millt Türk sigo rta şirketi Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi lilerde meş'um bir şekil alır. den 5 kuruşluk aspirin ile vakit | Veremi kamçılar, veremlileri | geçirmemeli derhal hekime ha- ölüme sürükler. ber vermeli hastalık ansızın | Tutulmamak için ne yapmal-? | tehlikeli bir şekil alır, grip al- Gripe tutulanların yanma so-|dı yürüdümü tutunmamak için icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Mcrkeıı İdaresı Galatada Ünyon Hanındadırı lunmayan şebirlerde acenle aran'nakla lt kulmamalı odalarına girmeme- li bu gibi istilâ zamanlarında, | meralinin ha .|da gözüme ilişti. Jeneral hıu—| icatının bir yerinde cephe teşki- | linden behsederken büyük ku- mandanların cephe — tertibatı alırken demiryollarının dadı altında kakdıklarını söylü- İyor ve bazan demiryol istika- metlerinin en müsait arazide cephe kurmaga mâni olduğu- nu anlatıyordu. Buna aklımız ermez. Başka san'at.. Fakat birinci söylediğim faide inkâr edilemez . Cevdet Bey sigarasını çekti: — Bu belki de böyledir. Bel- ;ki değildir,netice şu ki bizi alâ- kadar etmez , Bana sorarsan o- 'daolıun. o da olsun, derim,. |Biz işimize bakalım. Sen şu dosyayı getir bakalım . Genç mühendis dişarı çıktı. Mühasebe odasıma, Nuri Beye hınkuğı çantayı alıp geldi. O ı;e.n girerken Alman mühen- | saj İdisler de geldiler. Cevdet Bey: — © hakle hep içeri mirelim. atı çıkmıştı, Ön- | — korunmak güçtür. Dr. Cemal Zeki 'Telefona, gelene, bakıver kızım , Kalın kahkahalar, sert AL- manca mükâlemeler içinde hu- susi salona geçtiler . Dosya açıldı. Harita, plân, proje teferrüâti, münakasa ka- rarnamesi hepsi büyük kristal kaplı masanın üstünde yayıldı. Dört baş üzerine eğildi . Üç keşif haritası, Nafianın, Alâeddin Beyin ve Almanların haritaları, şartname, kilometre hesapları ve yol üstündeki köp- Tülerle yarmaların ayrı ayrı ke- gif raporları .. Bu baş döndürücü hesaplar, haritalar, plânlar üzerinde dört baş iki saat meşgul oldular; münakaşa ettiler. Nihayet not tutan Alâeddin Bey çıkarılan hesapların yekünunu topladı. Bu hesapta en küçük teferrü- at amele ücretlerinden faiz he- saplarma kadar bütün ince he- 'saplar vandı. — Küçük bir hâtâ işi ae Ha A eyin eee BZ gidene sEzena>> Tolefon : |yet münakasa da kapalı zarfa |d İkonarak mühim yektin meyda- na çıktı. Dört arkadaş bu yekünun yalnız kendilerince bilinmesi lâzım geldiğinde ittifak ettiler, Cevdet Bey bugün öğle ye- meğini Arnavut köyünde (Bos- ifor Palâs) ta Hülya ile yiye- 'cekti. Saatini çıkardı, bastı. Ya rımı geçiyordu . Yerinden fırladı: — Bana müsaade edin, ye- meğe bir arkadaşa söz verdim, akşam yemeğini beraber yiye- lim, sekizde Altın Palâsta bek- lerim. Almanlar başlarını eğdiler: — Yah, dankşön! Cevdet Bey genç mühendise gdönerek Türkçe k.on'ış(u — Sen öğle yemeğine bunla- | rıbir yere götürüver, Hatta Ferda Hanımı da götürsen fe- na ©! memnuniyetle Yi SAim. Beyoğlu - 2003 du. Sonra çalışmak odasına ge | çerek yazıhanesinin — gözüne yerleştirdi. — Hasan, ben gelinciye ka- dar odaya Alâeddin Beyle, Fer da Hanımdan başka kimseyi almıyacaksın ! — Başüstüne beyefendi. Bir dakika sonra sekiz silin- dirli şık otomobil tayyare sür- atile Orta köyün geniş caddes sinden geçerek Arnavut köyü- ne doğru uçuyordu . Hülya, geleli on beş dakika olmuştu , Yorgo genç kızı geçen seferi yemek yedikleri salona almış, bir de bira açımıştı. Böyle âlem- | lerin bütün inceliğini adamıma, | ikadınına göre müâğmele etme- sini bilen Rum garson, Hülya- nın şen, şuh, tecrübesiz bir kız bolduğunu - her halinden anla- mıştı. Cevdet Bey salona girdi zaman genç kızı, piyanonun ö- nünde ayakta hafif bir prkı ça- larken huldu

Bu sayıdan diğer sayfalar: