3 Haziran 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, Mizah Edebiyat, San'at çın Ümdesi “Milliyet” tir. wjlf; RAN 1930 REHANE — Ankara caddesi Şw 'r.ı..—.ı.ınıı:ınıyu.ıı. â Telefon numaraları: | P 1 3911, 3912, 3913 — BONE ÜCRETLERİ | Sıhht bahisler | Vereme dair yeni tetkikler Karın içinde bir bez vardır ki, pankreas denir. Bubu.ıldıııhvı on iki parmak denilen hıııııhıı yirmi, kalınlığı time dır Yıniloıı ;eylml“î mni.ııtı’l:hv: yağlı maddeleri sübiye haline getiren| bir mayi ifaz eder. Bu mayi, o madde| du lerin hazim ve istimsâllerini melleştirir. 1889 ııncımdenbm biliyoruz ki, bu bez tamamı ile sa bir kaç saat meydını çıhı-. mükem bir uzuv addedi- UGÜNKÜ HAVA in hararet en çok 24 en az Gerece id. — Bugün — rüzgâr üz bava bulutle olacaktır. n etmiştir. dolu ve yolcuların ekse dın. Giden arabanm ,' arabadadır. ımlardan birisi ko- şefkat ve alâka ile ek koşmada berde- a bu sırada bir hanım alkıyor, o pençereden ba şimdi sizi Polise ve diyor. âgihan hıtabı garip bu- hanım soruyor: Veden polise verecek mişsi nlıyabilir miyim? Nedir o tramvayın arkasın duğunuz köpek?.. Gü- mi? imiş © bakayım? o kö- ! Ne olmuş?.. anım! Günah değil mi, yoruyorsun? » a, a! Bu da nesi? Ku- ahaşkına sen köpek ço- nısın? İtin ayağını taştan <macağım? ağzını topla! Ben i hayvanat cemiyetin - - Benim ağızım toplu, sen üninkini topla.. hayvana.. ayvan sensin!.. en köpeğe söylüyorum!. .Ööpek te sensin.. Hem pek n se evde encekleri var, ve emzir emi?.. nayei hayvanatçı hanım tâ stu, ve köpek koşmakta de smaza misal oldu! ımanı birisi diğerinin ya- j jı.. iş oturmuş, habire lâf ©Ö ki de muttasıl rica e- mdi kalkıyorum. O rica Milliyet,, inedebi romanı: 110 len pınkruı son zamanlarda ilk sı- rada bulunan uzuvlardan nldu. Yazan: Dr. Rusçuklu Hakkı karşı işte zafer!... İşte karma karı- şık olması insana dehşet veren mese lenin kat"i olarak halli!,. Diyeceğiz. Dr. Jül Okler lâboratuarının ses- sizliği içinde yalnız başına, yahut yalnız denecek gibi çalışmıştır. O, bu mesele hakkında yazmış ol- îu sahifelerde beşeri sefaletleri hafifleştirmek için tutuşan bir arzu ile şevk ve heyecana tutulmuş derin imanlı bir ruh gibi görünüyor. Bu cömert gönülde çok asil bir heyecan büküm sürüyor. Bu heyecan, soğuk ve kat'i bir vuzuhun, ve kendi kendi İni tenkit etmek küudretinin zararına mıdır? Bunu ati ıdyhyecek Herhal de bir ceht ve say'ın netıı:eıı olın bu Pankreas bezinin bir d ensülin denilen bir madde çıkardı- lar, bu madde şeker hastalığının ha- kiki ilâcıdır. Genç ve çok parlak bir biyoloji âlimi de ayni bezde bir mad- keşif lâl larda ve t lıııtılann başı ucunda, garezsiz, ivez siz olarak kontrol olunmağa lâyık- tır. Hokleplilir — müsabakası de bulmuş olduğunu zannediyor; bey BL tü Bağ tde bü nsddenin. tes siri zıyade imiş. Profesör Vakez, Dr. Piyer Gle, Dr. Kistiniyas öküz pankreas'ından anjiyoksili çıkardı- lar; kan damrlarından - tansiyon'un yükselmesine, sadır hunnakına kar- şı şayanı dikkat bir d Turing klüp Mektepliler müsabakası 55 in ci hafta 3 üncülüğünü Galatasa ray lisesinden 685 Feridun B. Şdi de Dr. Jülokler kuşların ba- | kazanmıştır. Yazısı şudur: husus, tavuk cinsinden olanların pan | kraslarında verem intanına karşı fizi- yolo)ik bu' ıktıdır bulundugunu kq emin nu söylüyor. Vatanımızda bu sene zarfın- da kinci defa olarak beynelmi- lel bir kongrenin toplanmasına şahit oluyoruz. Bu hâdise haf- Bu zat insan veremi basillerindn| tanın en mühim haberidir. mümkün olduğu kadar ince, ve imti- sas kabiliyeti ziyade bir sübiye Yap-i 5 mış, bir kilo gramdan ziyade gelen Bey—nelmilel matbüuat kongre nin memleketimizde akti ken- bir horoza bu sübyeden şırınga et-|dimizi ecnebi matbuat mümes- miş. sillerine iyi tanıtmak itibarile Şırınga etmiş olduğu mikroplar hayırlı neticeler verdi. çok azgın imişler; horoza — aşılamış olduğu miktarın milyonda birini bir ! Hint faresine aşılamış, fare üç a içinde helâk olmuş; halbuki horozda verem asart görülmemiş. tahrip kudreti çok ziyade olan bir hastalığa karşı bu şayanı hayret mu- kavemet nereden geliyor?... Bir çok tecrübelerden sonra, Dr. Okler bunu bulmuş olduğunu sanıyor. Turing klüpler kongresile de ivatanımızın bütün guzelhklen— | | ni cihana tanıtmak için elimize Saylet ve' kaçırılmaz bir fırsat geçmiş o- luyor. İktısat programında memle- kete seyyah celbi mühim bir |madde teşkil ediyor. Buna ne Dr. tavuklardan çıkarmış oldugu kadar ehemmiyet verilse azdır. pankreas hulâsasına, âteşle bldurul-.Fransız mali Mmüvazenesinde müş, verem basilleri karıştırmıs, bir| aşı yapmış; bu aşı sayesinde verem çok ziyade mü hayvan olan Kobaydaki verem h:ı- İ seyyahların Fransaya bıraktığı îaranm büyük bir mevkii var. viçrenin en mühim kazanç rarları zail olmuştur. Kobaylar hatif Membar seyyahlardır. Tabii gü çe aşılanırlar, tavşanlarda gerek ko- 1 zellikleri, asarı âtikasının Zzen- runma ve gerek teşfiye tecrübeleri-| gınhgı itibarile bu memleketle- hnin neticeleri daha ziyade devamlı! ve sabit olmuştur. Bizzat insanlar üzerindeki tesirine gelince, harici, bilhassa deri veremi lüpüs üzerinde salâh ve hatta şifa bile elde edilmiş- tir. Dr. Jül Okler, akciğer veremin- den tederrünün en dehşetlisinin; ya- kalanması ve sıkıştırılması en zor 0- lanra tedavisinden henüz bahsetmle- miştir. Bu ihtiyatkârlık, bu ağır dav ranmak takdir olunur. Dr. Okler'in takdir olunacak başka meziyetleri de var: Özü, sözü doğru, şah-i men- faatten mücerret bir insan; sabırlı, cesaretli, adeta kılı kırk yararcasına bir kayit ve itina ile hakikat aşkına gönül bağlamış bir müdekkik... Dok torun bü asil evsafından ötürüdür ki keşfinden hararetli, hararetli bahso- lunuyor. Bu keşfe chemmiyet ver- mek, hörmet etmek icap eder, Lâkin, fevkalâde alkışlara, tahsinlere lâyık mıdır? Bu hususta bugün bir şey söylenemez. Bu defa da yüksek sesle vereme ZTT SELANON C ENC D SEME AT AAT bu cevap üç dört defa tekerrür etti. İş sahibi artık day rin hiç birinden aşağı kalmı- yan memleketimizin onlar kadar derideki tederrün, |ragbet bulasını istemek hakkı- mızdır. Turing kulüpler mem- Iketler arasmda seyahatı temin eden ve — kolaylaştı - ran en kuvvetli teşekküllerdir. Onun için her mümessilin vata- nımızı tanımasının ve güzellik- lerini takdir etmesinin çok e- hemmiyeti vardır. Diğer taraftan sık sık bey- nelmilel kongrelerin akdile bir kısım cihan efkârı umumiyesi- nin nazarını bize tevcih etmiş oluyoruz. Ayni zamanda Türki yenin sadece siyasi sahada de- ğil fakat cemiyet hayatında da Avrupa zümresinde mühim bir mevkii olduğunu bir kere daha gösteriyor. İRTİHAL K iVlâyeti eşi ve esbak meb'uslardan Salim — Efendi zade Şükrü Bey dünkü pazartesi gü- — Yahu köprü parası kalktı sen hala kalkacaksın!.. Bu söz üzerine beriki gitti. FELEK karşilaştıran Cevdet ç kadinin yaptıgı asilâ- karşı ayni şekilde hare mek ieabettiğini anladı. ' şimdi başlıyordu. Son i takip eden süküttan e etti: tmefendi; sizi mes'ut alışacağım. Her şeyden samimi bir insana el uzat semin olunuz. k, fakat tatlı bir ses dı: şüphe etmiyorum Bey genç kadını bu trafında — daha fazla emek ve kendisi da * düsünmek icin mü- Bürhan Cahit saadesini rica etti. Ertesi sabah gelip görüş.mek. üzere kalktı. * O gece kulüpte Ahmet Sami arkadaşlarına bir mevsim sonu Ziyafeti veriyordu: Cevdet Bey yemekten evvel salonda hazırla nan mükellef masanın ona ait olduğunu anlayınca - kulüpte durmak istemedi. Onun patırdı l1, şatarafatlı hareketlerine kar- şı gizli ve tertipli çalışmak da- ha muvafıktı. Nasıl olsa zaferi kazanmıştı. Şimdi bunu hak et tiğini isbat edecek şekilde terti bat almak lâzımdı. Bu kararla yemeği gidip (Sa vay otel) de yemek için çıkar- ken Nusret Beyle karşılaştı. Meselenin aldığı şekilden ar: kadaşını haberdar edip etmeme gi bir an düşündü. Sonra bu ar- :| nü irtihal ylemi Cenazesi bugün Bcbekte İbrıhım Paşa köşkünden namazı Üskü Yeni Camide badeleda Kataca Ahmette aile kabristanına defnedilecektir. Cenabı hak gariki rahmet eyleye. samimi bir dostundan saklama- makta mahzur görmedi, elin - den tuttu ve sordu: — Kimseye sözlü müsün! — Yok! daha şimdi vapur - dan çıktım. —- ©O halde yemeği - beraber yiyelim. — Peki, sen nereye? — Yürü nereye- götürürsem sen de otaya! Ve ötekilere tesadüf etme - mek için arka sokaktan saparak Nizam istikametine ilerlediler: — Bu akşam yemeği (Savay) da yiyelim, sana anlatacakla- rım var. Nusret Bey gülüyordu: — Borsada faaliyet ne hal- de.. Esham fiatleri arttı mı? — Artık borsa kapandı azi- zim. Müamele yapmıyoruz. — Ya., Kim ağır bastı? — Nezaket ve terbiye, palav racılığa galebe çaldı. — Ne demek? . Cevdet Bey büyük bir zafe- rin kahramanı gibi omuzları ar 'kada, başı yukarda gülümsedi; Ayşenin Cezairde Seyit Abdülkadir hayır müesseselerinde ölü yıka yan kadınlar bundan yirmi se- ne kadar evvel bir gün şehir hastanesine gelerek orada bulu nan bir kadın cesedinin kendi- lerine verilmesini istediler. Has ta bakıcı kadın bunlara: — Cenazeyi veritiz. Fakat ö- lürken vasiyet etti: Bu ipek tak ke ile gömülmesini söyledi. Filhakika bit takke - vardı. İ- pek, fakat rengi solmuş bir tak ke. Bu takke- niçindi?.. Bunu kadınlarım hiç biri anlıyamamış tı. Zaten Cezairde Fransızlar- dan evvelki şeyler çok - değiş- miştir. Kimbilir bu takke ile gömülmek yeni icat edilen şey lerden olacak diye düşündüler. Kadının cesedini alıp götü- ren kadınlar ölüyü yıkadılar. Ö lü ihtiyar bir kadın ölüsü idi. Cenaze sonra müslüman mezar lığına götürülerek vasiyeti gi- bi defnedildi. Cezair Fransızlar tarafından zaptedildiği zaman memleketi terkedeceklere gemilere bine- rek gitmeleri için üç gün müh- let verilmişti. Memleketin eski sahipleri de neleri varsa topla- yıp kendilerini İstanbula götü- recek gemileri arıyorlar, peri- şan bir halde bekleşiyorlardı. Ayşe isminde küçük bir kız çocuğu vardı, Bu Cezairdeki bü yük memüurlardan birinin kı- zridi.. Ayşe bü ailenin en kü- çük çocuğu oldugu için anası- nın pek nazlı büyüttüğü bir ya- vru idi. Bi Her vakit î,ğîtişamla. ikalaba- lıkla hamama gittikleri zaman annesi Ayşeyi yıkattıktan, kü- rulattıktan sonra ona ipekli, iş- lemeli bir takke giydirirdi. İşte o kıyamet gününde mem leketin eski sahipleri kendileri- ni İstanbula götürecek gemiye binmek için bekleşirken Ayşe, bü küçük kız elinde ipek bir takke ile bekliyor, gözleri uzak ta giden bir gemiye bakarak ağlıyordu. Çünkü anası babası o gemide idiler. Kendisini kay- betmişlerdi. Bunu gören bir adam kız ço- cuğunu elinden tutarak götür- dü. Ağlamamasını söyledi. Bu kızın iyi bir hizmetçi ola cağını düşünmüştü. Maamafih bu fena bir adam ' değildi. Bir fakir hamal olan bu adam yal- nızdı. Fakat geçinmekte sıkın- tı çektiği günler kızın takkesin deki inci tanelerini birer birer satıp ekmek parası teminini dü şünmüyor değildi. Fakat Ayşe buna daima mâni olurdu. Niha- yet Ayşe büyüdü. Hamal ile Ay şe sevişmeğe başladılar. Hamal çok geçmeden öldü. Ayşeyi baş zarafeti, Ahmet Sami budalası- niın balıkpazarı sarraflığına ga- lip geldi. Ve sonra bir -kelime oyunu yapmak istiyerek ilâve etti: — Ve Galip Beyin sevgilisi| bu- mübarezenin galibi olan Cevdet Beye'intikal etti! Nusret Bey katıla katıla gü- lüyordu: — Öyle ise 'mübareki, dedi, haydi bakalım uğurlu, hayırlı olsun eh anlat bakalım nasıl ol du? Cevdet Bey âşıkane muvaffa kiyetlerini anlatmakta, o zafer leri kazanırken duydukları neş” eden daha fazla zevk alan mek tepli gençler gibi bu macerayı bir an evvel arkadaşına haber vermek için sabırsızlanıyordu: — Yemek yerken! dedi ve ko lunu çekerek hızlandı. (Savvay otel) in arkasında iki arkadaş yap yalnızdılar. Cevdet Bey bu vak'anın bütün tafsilâtını bir çırpıda anlattı. Buzlu rakı ile çeşitlenen yemek t—ık.b'ir;mri"tîâîıîöl—r;ı—u.ş-işi en| — Cevdet Beyin terbiyesi,| atıyordu. vasiyeti ..—Cezair hikâyesi— ka bir erkek aldı. Fakat bunun karısı vardı. Kadın Ayşeyi is- temedi. Evden dışarı attı. Zavallı Ayşenin bundan son- raki hayatı bir sefalet ve facia- dan ibaret oldu. Pek aşağı bir rezalethaneye kadar düşerek manen büsbütün mahvoldu. Fa kat herşeyi mahvolan Ayşe her şeye rağmen ipek takkeyi kıs- kanç bir dikkat ve itina ile sak lryordu. Ayşe kendini bu reza- lethaneden kurtarmak için ça- lıştı. Nihayet ekmek parasını tercih ettiği günler - oluyordu. Seyid Abdülkadir namına tesis edilen hayır müessesesine gide rek iltica ettiği zamanlar da o- luyordu. Fakat Ayşe bir yerde uzuün müddet kalacak gibi de- gildi. Başı boş gezmenin zevkini almıştı. . Ayşe bir gün bir zenciye rast geldi. Onu sevdi. Hem de çıl- ginca bir aşkla sevdi. Fakat ha- in zenci başka bir kadın için Ay şeyi feda etti. Bu kadını kıs- kançlıkla Ayşe yüzünden bıçak la yaraladı. Fransızlar kendisi- ni hapsettiler. Ayşe sefalet ve mahrumiyet- le zaifledi. Çirkinleşti, yüzüne bakılmaz bir hale geldi. Hapis- ten çıktıktan sonra artık hara- belerde gidip yatıyor, nihayet hastalandı. Öleceği ' günün yaklaştığını hissederken hastaneye gitti: Takke de beraber. .. Hastanede bunu diğer hasta kadınlara gös terirken okşuyor, diyordu ki: — Bunu görüyor musunuz, bu. bir “hanım” mdır, Ben çok çektim. Kendimi sattım. Pislik, rezalet içinde yaşamağa kadan dım, Çok kere dilendim. Fakat ben bir “hanım,, evlâdıyım.. İş- te bu takke benim küçüklüğüm de giydiğim takkemdir. Siz den yükseğim. Öldüğüm za- man beni bu takke ile beraber gömsünler.,, İşte Ayşe böyle öldü, böyle gömüldü... Onun eski ipekli takkesile beraber Cezairin eski azametli hatıraları da gömül- dü... Türk Ocağında tatile mah- sus lisan - kursları Türk Ocağından: Yaz münasebetile Ocaktaki lisan ıleı'ılafı tatil edilmiştir. Buna muka- bil lerin tatil te- sadüf eden 3 ay için yeniden lisan kursları açılmıştır. Bu dersler tama men yeniden başlıyacağı için şimdi- ye kadar kaydolunmıyanlar bu fıv- sattan istifade edeceklerdir. Ders- ler 15 hazrinada başlıyacağı için bu ddi fındaayna adlenlerir Ocrk FĞ ü Mt bidan olunur. — Peki şimdi nasıl yapacak- sın diye sordu Nusret Bey? Cevdet Bey büyük. kararlar vermeğe alışmış kahramanlar gibi temkinli ve lâkayt, rakısı- nı içti. Sonra çatalının bir ucu ile salatalığı ayırmağa çalışa- rak cevap verdi: — Yaprılacak iş gayet basit.. Ahmet Saminin ortalığı velve- leye veren palavralarını gölge- de bırakmak, Hâleye, şerefile, zarafetile, letafetile mütenasip bir yuva kurmak,.. — Müthiş adamsın! O, mest ve mağrur gülümsü- yordu. — Evet, dedi. Ona öyle bir hayat temin edeceğim ki bütün arkasından koşanlar bunu yap- mağa muvaffak olamiyacakları nı takdir edeceklerdir. — Hayret! dedi Nusret Bey, hayret! — Hâle gibi bir kadin bu ha- yata lâyıktır. Yarın onunla bir daha konuşup son kararları ve- receğiz. O kadar mütevazı, ta- onun bütün heyecanını ortaya bit kadın ki monşer, Ahmet Sa temin için ekseriya dilenmeği| kim olursanız olunuz, ben siz- hıkara pumune haslanesi baş fabahetinden: Hastanenin 930 senesi ihtiyaci olan (232) kalem tıibbiye ile, 176 kalem lâboratuar ve alâtı cerr>hiye, (18) kalem Rontken malzemesi 3 Haziran 930 tarihinden 23 Haziran 930 Salı gününe kadar yirmi gün müddetle munakaşaya konulmuş- tur bunlardan eczayi tıpbiye kapalı zarf usulile ve alâtı cerra- hiye ile rontken malzemesi de âleni suretledir, talip olanlar şar tnamesile listesini görmek üzre İstanbulda Sıhhat ve içtimai muavenet müdürlügüne ve Ankarada hastane idare memuru ve Spor Cuma günü yapılacak maçlar 1 - 6 Haziran 930 cuma günü Taksim Stadyumunda yapıla- cak lik ve Milliyet kupası maç- ları bunlardır, Vefa - Altınordu Hilâl saat 11.15 Hâkem Selâhattin B. Mil- liyet kupası. İstanbulspor - Beşiktaş saat kupası İstanbulspor - Fenerbahçe saat 15,15 Hâkem Basri B. ikin ci takımlar. İstanbulspor - Fenerbahçe saat 17 Hâkem eŞref B, Birinci takımlar. 2 - Fenerbahçe ile Beşiktaş arasındaki Şiİt maçlarının fina- 14, Hâkem Necmi B. Milliyet Yarin akşam Melek - Sinemasında KLAYV BROK'un temsili Paris molası ve AL. JOLSON tarafından CAZ MUGANNİSİ . filmleri € enzilâtlı fiatlar 60, 45 ve 25Kuru: Elhamra SiNEMASININ Her gün matine ve suyarede te- maşakirana MECCANEN tevzi ettiği nefis Dondurmalarından SOLDAN SAĞA: 1 — Ayağın eldiveni (5). 4 — Ekmek (3). Ansızın (3). 5 — Kırmızı (2). Edatı rabit (2) 6 — Bir kedi ismi (5). 7 — Arkadaş (2). Neş'eli — (3). Sonuna (k) ilâvesi ile nefi edatı (2). 8 — Kırmızı (2). Nota (2). 9 — Bir cins kumaş ismi (4). Kuş yemi (4). 3 — Yapmak (3). Cildin ıuyıı(S)I K getecek höftyapılacaktır: bir tanesini yemeğe gitmelisiniz. “Milliyet” in eğlenceleri 12346566180 H BAdAR | Gi EK S i E İKİRİHİAİK Ak- | A FARKJALTL! ; 5İR d AÇT HK MN n HARBE RİAJF MH M Han Mun MEEBĞREA AdAME g - neE HL LİR &X ' mEnE AAA L BSügünkü Ayem ; Dünkü bilmecemizin bilmecemiz halledilmiş şekli YUKARDAN AŞAĞlı 1 — Onu çalmak için kılıfını hazır lamak lâzımdır. (6). 2 — Nota (2). Traşta kullanılır bazen üstüne oturulur (3). 3 — Vakıtler (4). Kırmızı (2). 4 — Kolkdtu burnunu Tıka (3) 5 — Menfez (4). Fena (3). 6 — Garaz (3). 7 — Uçan (4). 8 — Genişlik (2). Dost (3). 9 — Felasefei yunaniyeden (6). -— İttihadı Milli Türk sigorta şirketi Harik ve hayat üzerine siğorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsait şeraiti havidir Merkezi İdaresi: Galatada Ünyon Hanındadır terttsi bulun'nayan şehivlerde acente aranmaktadır ea Telefon: Beyöğlüu - 2003 mutemetliğine ve ihale günü de eczayi saat iki de teminatlarile birlik- te hastanede müteşekil komisyona müracaatları. İstanbul P.T.T.B. minin bu kadın etrafında adeta bir borsa havası bir havyar ha- nr dedikodusu çıkarması kadar çirkin hareket tasavvur ede- mem. İki gün evvel ayni ihtirasa ka ptlıp müzayedeye çıkmış bir antika gibi genç kadına pey sü ren Cevdet Bey bugün fenalık- ları, çirkinlikleri ayıplıryan bir pastör hali almıştı. — Maçkada bir banka direk- törünün yaptırdığı bir villa var. Direktör memleketine gideceği için satıyor. Hâle için alaca- ğım. — Kaça? — Kaça olursa! — Eşyası var değil mi? — Her şeyi var. Galip Beyin iflâsı ona zarar vermedi. En mü him eşyayı ona ait diye göster- dik. » Bit — Şanslı kadın! — Havalar artık değişiyor. Evin muamelesini bitirince doğ ru oraya iner, — Bir ziyafet isteriz artık! — Tabii, fakat Hâlenin fikri olmaviınca hiç bir şey yapmağa müdürlüğünden: 1 — Yalovada müceddeten inşa ettirilecek Posta ve telgrai merkezi binası kapalı zarfusulile münakasaya vazolunmuştur. 2 — Münakasa 23 Haziran 930 tarihine müsadif Pazartesi gunu saat 15 te yapılacağından istiyenlerin Kroki ve şartname- yi görmek için şimdiden ve münakasaya iştirak için kapalı ve memhur teklifname ile yukarda yazılı günün muayyen olan sa- ate kadar İstanbul Posta ve Telgraf baş müdüriyetinde müte- şekkil komisyona müracaat ve tevdi etmeleri ilân olunur. muktedir değilim azizim. Artıt hâyatıma hâkim olan © dur. Ne derse o olur. Nüsret Bey geniş bir kahka- ha attı: — Oh Beyim, iç güveyisi gi- riyor. — Hemen onun gibi bir şey azizim... Ben zaten ona misa- fir gibi gideceğim, t — Buna mukabil? — Samimi sevgi, muhabbet! — Yaşa vallahi, bu yaştan sonra aşk, hem de plâtomk! —Y! İr, bir kere geh'nışız, gıdecegız Hâle gibi bir kadın insana sade aşk vermez, gençlik te verir. — Haydi bakalım, dostlarımı zı mes'ut görmek bize de saa- det getirir. Demek Hâle hanı- mefendi artık her hususta şeni de idare edecek. — Öyle! Cevdet Beyin gözleri tatlı bir hayale dalar gibi kapandı. Nusret Bey arkadaşının bu tazelenen, çiçeklenen hayalini bozmamak için sustu. O gözle- (Bitmedi) | j

Bu sayıdan diğer sayfalar: