7 Kasım 1930 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

7 Kasım 1930 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i : i | Mülüyet Asrın undesi “Milliyet” tir 7 'TEŞRİNİSANİ 1930 İDAREHANE — Ankara caddesi io: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs- tanbul. i Telefon numaraları: İstanbul 3911, 3912, 3913 © ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 8 aylığı © 400 İrruş 800 kuruş 6, 7s0 , 1400 » 7. 1400 2700, Gelen evrak geri verilmez Müddoti geçen nüshalar 10 kuruş tur, Gazete ve matbaaya ait işler in müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların o mes'uliyetini kabul etmez. Bugünkü hava tece idi, Bugün ruzgir mücehavvll | esecek hava açık olacaktır. Vakit küresi Teessüfle haber aldık ki meş- ir vakit küresi bu sene işliye- iyecekmiş..... Demek ki: Vuslât yine mi kaldı güzel ika bahara?” Yumurta! İki gün evvel Sirkeciden ge- n bir adam elindeki yumur rı birer birer önünde duran otomobilin tekerleklerine atıp tıp kırıyordu. Arkadaşı güle “ sordu: © $— Nekırıyorsun yumurtala- ve? — Arabayı terbiye için... * Bereket versin bu terbiye u- “çukınu daha geniş tutmuyoruz. Yoksa piyasada yumurta mı ka- Terde ! . 7 İ iz | b Kınlan camlar... © Gazetelere nazaran maruf doktorlardan birinin otomobili- “ni çocuklar taşlamış.. Camı çer- çevesini kırmışlar... Vak'ayı işi- dince Karagözü çocukların taş- olaması gözümün önüne geldi... Gene başladı... - — Lehülhamt yine bizim yani erkeklerin adedi artmaya baş- ladı, Bolvadınin Çay Nahiyesin “de bir kızcağız erkek olmuş adı- nı Hasan koymuşlar. Hep buna > benzer vak'alar işidiyoruz, lâkin hiç erkeğim kadın olduğunu du- ydunuz mu? FELEK İstanbul müddeiumü- miliğinden: ön en 'çok 18 hararet en az 13İ! MİLLİYET Mizah, Melo Bernsteinin yeni piyesi muhtelif edebi mekteplerin bir halitasıdır Henry Bernstenin Fransız te-| vaç bağından kurtulmak için; maşanüvislerinin en ileri gelen-| kocasını zehirlemeğe kalkması, lerinden biridir. Sahne edebiya- tında kıdemi ve şöhreti vardır. Mütaaddit piyeslerinden birka- çı dilimize de nakledilmiştir. Bu defa Darülbedayi sahne- sine konan Melo, Bernstenin en! son piyesidir. Bu eserde Berns- tein genç tiyatro muharrirleri- nin kullanmağa meylettikleri birçok yeniliklere yer vermiş, üç perdeden ibaret olan oyunun her perdesini dörder tabloya a- yırmış, müteaddit sahneleri si- nemakâri kısa kısa manzaralar halinde göstermiş, sessiz man- zaralardan ve musikiden istifa- deye çalışmıştır. Eski bir sahne üstadınm bu yeniliklere rağbeti merakr tah- rik eylediğinden Melo piyesi, epeyce rağbet görmüştür. Ge! çen sene Marie Bell turnesi adı- nı taşıyan Fransız tiyatrocular zümresi bu oyunu burada ve Ankarada oynamıştı. v İşte o şöhrete ve memleketi-| . Denilebilir ki Meloda Berns- mize bu suretle ithaline mebni|iein ayni zamanda Alexandre olacak ki bu defa Melo aynen Dumas, Paul Boutget, Octav tercüme edilerek sahnemize de | Feuillet simalarına bürünmüş- bunda da muvaffak olamayıp ta koca evine dönemiyeceğini, sev | gili evine kaçamıyaçağını, hu- lâsa dünya e yüzünde yalnız Ve çaresiz kaldığını; zannedince| kendini Seine nehrine atıp öl-| dürmesi, romantik mektebinin en bâriz damigalarıdır. Kuvvetli musiki parçaları, hazin mezar lâvhası, hattâ ilk tablonun uzun! tiradı, son tablonun ondan daha tuzun diyaloğu da hep bu roman tikliği teyit ediyor. Fakat, di- ger taraftan âşığın sevdiği ka- dının ince ruhunu bir gül yap- rağının katmerleri gibi derin de rin tahlil ede ede tanıyamama- $ı, tam hüviyetini. ancak ölü- münden . üç sene sonra idrak edebilmesi, kocanın derin sev-! gisine rağmen gizli gizli, için için kendini seven kardeş çocu-! guyla evlenivermesi, sentimen- İsme tarzına meyletmekte- konulmuştur. tür. İşte zamanımıza göre Me- .. lonun zayıf tarafı da bu müte- Melo şekilce | yeniliklerine | addit ve muhtelif yüzlere malik olmasıdır. rağmen ruh ve esasça eski bir z eserdir. Hattâ bu eskilik Benrs- teinin diğer eserlerile bile ölçü-| * Mölonün oynanışında en ev- Temez. Kullandığı vasıtalar âde' vel göze çarpan şey uzun sürme ta bir romantik eser hissini ve- sidir, Gece dokuz buçuktan sa-| rir. bah bir buçuğa kadar dört saat-! Melonun mevzuu, çok cazip lik temsil nekadar kuvvetli ol! ve tahlile müsaittir. Bir genç sa sikinti hissettirmekten kur- ve güzel kadın düşününüz ki a- tulamıyor. teşli ve şuh ruhunu doyuramı-! Oyunun bütün siklet merke- yan basit bir aile hayatı içinde 7; kalmış olsun. Kocası pek iyİ Yü atkâr, Bedia Hanımla Hüseyin) ik me pie Kemal ve Emin Beliğ Beyler recesine i ini z zi İl mübekmeşiş alıma: Balak e e dınm derin ve fırtmalı ruhunu anlıyamasın. İşin en elimi de şu ki bu kadın bir sokak kadını da! değil. Kendini oldukça serbest! bırakan kocasına hiyanet etmek! istemez, Fakat içi içine de sığa-! mamaktadır. Simdi bu halde olan bir kadı- nın karşisma | şöhreti dünyayı| tutmuş meşhur bir keman san'-| atkârı koyunuz. | Kocasının eski konservatuar | arkadaşlarından olan bu genç, a İdirmağa çalıştılar. Bu üç şahıs- ta eserin bütün ağırlığı temer- küz ettiği için diğer bütün eş- has hemen hemen figüraiı ma- kamında kalmıştır. Bunlar afa- sında hassaten Şaziye Hanımla Küçük Kemal ve Zihni Beyler! itina gösterdiler. z Fikrimizce Melonun tercüme- si böyle kelime kelime yapıla- cağına biraz daha serbest yapı-' larak bazı uzun parçalar kısal- b dar sarfederek Meloyu canlan- “ dikkati calip olacak maharet ve! CUMA TEŞRİNİ İster yar koynunda, ister handâ yat, Kimse bir metelik vermiyor, heyhat! Git Marko Paşaya derdini anlat, Boyla haydi yavrum, ademi, dedim, * Dert midir yazacak, o kadar çok mu? Elindeki kalem zehirli ok mu? Başka ruh aşina bir mevzu yok mu? Biraz da gönül yaz, acemi, dedim. . *, * * * Peki öyle ise yazayım, dinle: Benimle gel düşün, benimle inle, Yazayım kalbimi, hakiki din le, z Ol benim ruhumun hemdemi, dedim. * # Acr bir handeyle dök esrarını, Yüzünden anlayım ruhu zarını, Okuyun alnının yazılarını, Topla at bir yana perçemi, dedim. eri Sediri gaflete uzanmış gibi, Tekmil şüphelerden yıkanmış gibi,. . Sen yalan söylerken, inanmış gibi, Uzat öpeyim gülfemi, dedim, * » » ğ Gönlüm bu yalancı buseden bıktı, Bütün varlığımı hep bunlar yıktı, Ben tatlı umarken, bak acı çıktı, Feleğin bu da bir sitemi, dedim. Lider Yahut: Riyaset intihabı 3 perdelik muazzam facia # inel perde: (Millet Meclisinde Serbest Fırl İnn odası. Lider Fethi Bey veet için- İde tek bat omuzlarında taşıyan üç san e eke Bilmem bana an mı, şan mı İâzam? Ruşen gibi pehlivan mu Bizim? Fazıl gibi nüktedan mı lüzum? Vasıf gibi kahraman mı lâzm? e var | Dans, içki, tiyatro, bar, ziyafet, İş yoktu, rahattı hem sefaret, Gönlümde yeretti Başvekâlet, Elbette biri firagat ister! Göster bana, ey sl gölleri pek cazibeli, pek sevimli, derin | ruhlu, keskin hisli, taze bir aşk ve hiyanet macerasının yarala- rı henüz ruhunda kanıyan güzel ve sahhar bir adamdır. tılmış, bilhassa ilk ve son tab- loların alâkası tekâsüf ettiril- miş, oyun da biraz daha çabuk oynanmış olsaydı, Melo daha fazla muvaffak olabilirdi. © Baklan sulh hakimliğine teyin — edilen sabık belâ ceza hâkimi Osman Nuri Beyin memüriye- timize müracaatları, Darülaceze müdürlüğünden: . Dir sene içinde dört bin kilo “ benzin ve bin kiloya kadar va kım ve valvalin “yağınm 4 kâ- © Ruhuevvel 930 perşembe günü “ saat on dörtte münakasasi Icra edilecektir. Tali, teminat © akçelerile © (Mi tliyetjin edebi romi © — Uğurum., — Diyor. Eskiden nadan nadan: Eğer, dairede de böyle-yapıyor — Kız... Derdi, o kadar. İki günde — Bıktım sizden artık.. Ne- 'dir, bu çektiğim?.. Dediği de ayrı. Demek ki, el- li altınlık bir saat, bir Mısırlı; “Paşa ile ile tanışmak, bunlara, p olduğum için, benim kre dimi yükseltti!.. Bu, neyse ne?.. Asıl komiği üç dört gün geçti hâ m çalımından geçilmi- içinde paşanın sofrası, TERİN, TE LE ALA ş hasta var ri bary geldi, memurların başı- ina tat, naşa Şöyle de- Böyle bir macera mevzuu han gi edebi mektebin eline geçse İ, NECMİ kuvvetli bir eser vücuda gelme- BİA sine hizmet edebilirdi. Yalnız Reşat Enis müteaddit edebi mektep tarzla- rinın karıştırılması tesiri bir parça düşünülebilir ki, aldanmı- yorsak, Bernstein böyle bir rıştırmağa heves etmiş gi nür, Filhakika, genç kadınm daha ilk görüşte büyük san'atkâra vurulması, enevvel kendinin münasebete talip çıkması, izdi- Kılıcımı sürüyorum at mevsiminin ilk ve en kuvvetli eseri olacaktır. AHMET HALİT Kütüphanesi Yakında çikiyor 15 ny görmüş. — Aman efendim o, ne iltifat ir?.. Diyor, bir daha demiyor. i — Birinci mevki salonda her kesin kulağı bizdeydi, hepsi Ne cat Bey Nedim'in bana karşı jolan muamelesini hayranlıkla seyrediyorlardı! Deye bu mülâkatını bir ballan dıra ballandıra anlatıyor ki... Necat Bey Nedim, güya buna demiş ki, — Paşa Hazretleri sizinle gö rüşmelerinden pek ziyade mem nun kaldılar. Her vakit için teş rifinize intizar ederler. . Sonra da ilâve etmiş: Etem izzet di, böyle yaptı... Diye bir sürü gevezelik dinlemekten benim de, annemin de başımız Şişti. Anlaşılan babam, çenesinin açılması için böyle bir fırsat bekliyormuş. Meğer, tiras, Menfaatt, , — Paşa Hazretleri teşrifat- Rim: <> © tan hoşlanmazlar. Siz sik sık! Gevezelikt, “İziyaretlerinde bulunabilirsiniz. | Hoş görmek. , Bilmem ki, adamcağız nere- İ Hep ondaymış ve. Bunlar)den de bu lâfı söylemiş. Şimdi, şimdiye kadar beyninin içinde u| iki de bir peder bey: yuşup kalan birer kurt gibi cani — Hanım.. Ne dersin Cuma "İanmayı bektiyorlarmış!, . Dün bir uğrasam mı?,, / Jkapıkâhyası mr nesi biri var, O| (Ağaoğlu Ahmet Bey, yanında Talât Beyle içeri girer.) Ağaoğlu Aya bu ne ihtiyarı halvet? Lider (Kendine gelerek) Vay siz misiniz büyük mürüvvet? Ağaoğlu Eş'ar okuyordunuz işittim! Lider Meclis açılınca âdet ettim! Azaları eyleyip te tadat, Fahriyyeler eyliyordum inşat! (Tebdili tavır ile Ağaoğlunun yanma sokularak ehemmiyetle) Anlat ne revişte intihabat? Ağnoğlu Var hayli havadisü rivayat! Lider İzaha seza bu bir ifade? Ağaoğlu Biz rey aldık daha ziyade, Her halde zafer bizim muhakkak! la değil, — Paşa Hazretleri Rüştü Be ;ten merdivenleri bilirse iyi! Hoş, Hk ar oaşiiyn hiç te fena de- gider, a erir i, vatan mı hoşter?) Yana savurur, bu sırada birden kapı kardan aşağıya tetkik etmek mt yemekten sonra gidelim|ferah ferah Cahitle koruya çı-|kalk?.., © va ken akşam üzeri yine o Arap) deyse uyuyacaktım, gözlerim|odadan çıktım. Zaten, geldi. Fakat, bu sefer mektup-| kapanıyordu. Kapı BL yefendiyi yalıda bekliyorlar... | gelemez olaydı.Kapıdan içeriye| | Diyip duruyordu. Rüştü Efen Dedi, gitti. Babam neredevsc|büyük bir şamata kopararak|di hemen koluma yapıştı, anne- gelir. Bu haberi verince, eğer) girdi, paldır, küldür merdivenle|min de elinden tüttu: sevinçi i filân İri çıktı, odamın kapısına dayan- yıkmadan hoplayıp evden çika-|dt: ben de) Belkiys, daha uyuyor 1930 Edebiyat, Sarrat | Dedim.... Düşündüm taşındım bugün de biraz, Yazayım hayatı elemi, dedim. Kimse dert dinlemez, ne istersen yâz, Zantanın ey Âşık Keremi, dedim. VR a Seneler geçtikçe küçükler de büyür... Kaç senedir bir küçük bu gün artık ik bir kız oldu. Artık kendisi eskiden yaptığım oyunları beğenmiyor, sözlerimi tenkit ediyor.. Eskiden onu gül dürmek ne kadar kolaydı?.. Şimdi ise. bana ciddiyet tavsiye ediyor!, Halinde bir kibir ve gu rur var ki artık kendisini hiddet lendirmeğe cesaret edemiyo- rum. Onu geçen gün gördüğüm za- man eski bir dost sıfatile bana bir şey arılatmak istediğini his settim, Bana bir şey söylemek isti- yorsun, dedim, niçin tereddüt ediyorsun. , — Hayır, tereddüt değil, fa-| kat pek eğlenceli bulduğum bir hikâyeyi anlatmak için nereden! başlıyacağımı düşünüyorum. Ben merak etmiş görünmek lüzumunu hissettim: — Pek memnun olacağım, de dim, nasıl bir hikâye?.. — Gözümün önünde cereyan €den bir vak'a, Çok güldüm. kış geliyor, Evdeki sobaları ta- mir etmek lâzmm geldi. Bunun için bir usta çağırıldı. Babam telefonla çağırılan sobacınm ge ciktiği örerek sabırsızlanır- ken içeriye baştan aşağıya si- yah bir takım elbise giymiş, eldivenli, son derece ciddi, iyi giyinmiş bir adam geldi: — Ben aradığınız adamım, dedi, yapılacak sobalar, ocak- * Fanii Mazlüm Lider (Handekünan) Koş, haydi cabük, bu müjdeyi hall ğrenmeli Öi kim kazandı bilsin! (Ağaoğlu gitmeğe hazırlanır- 3d Bis eli, : ar nerededir?. . z (Ağaoğlu çıkar) Girdiği yeri şöyle az çok is- 2 inci perde tihfafla gözden geçiren bu a- i i dam hiç sobacıya benzemiyor- (Gene ayni oda, lider bir köşede cıgara içip dumanlarını neş'e ile ta.| dü. Babam, anam bu adamı yu- açılır, Ağaoğlu koşarak perişan bir) cesaretini kendilerinde bulamı- balde odaya girer, lider telâşla yerin) yarak: den kalkar.) Lider Anlat ne için yüzün mükedder? — Evet, evet, diyorlardı, iş» te yapılacak soba şudur. . O bir şey söylemedi. Cebin- den bir küçük defter, bir mürek- kepli kalem çıkardı. Tavana ieasieee 91018:0100: azalarile içeri girer, kürsünün kar- şısna geçer.) Ağaoğlu Gayet müşkül cevabı lider? Lider (Şüpheli) Aya ne revişte intihabat? Biz yoksa kazanmadık mı? v Ağaoğlu (Wecit içinde) (Şiddetle göğüs geçirerek) Yarap, bu ne şarişü kıyamet? Heyhat! Hengâmei haşre mi ? Lider On rey alıyor zavallı şair, (Zehirhant) Haksızlık işin içinde zahir Bir hud'a mı irtikâp edildi? Ayn bu mu sizdeki adalet, Şair Emin Bey Hiç böyle olur mu ya siyaset? (Ağlıyarak soldan ei girer.) (| Haksızlık olunca sizce matlup, zem Paşa inchap edildi, Galip sayılır bu yolda mağlüp! Lünet, bu sefil bahta, lânet! İspatı bu işte, biriyayım, Lider (Elindeki kalemi şiddetle Gilâkimane) (Elindeki kalemi şiddetle göğsüne saplıyarak) Ben böyle hezimete fedayım! (Yere yığılır, hademeler koğuşur etraf karışır, perde iner.) Olsun fırkam hemen seferbei, Hep toplanarak gelin beraber! (Kapıya doğru yürür, diğerleri 4 de onu takip ederlet.) 3 üncü perde (Meclisin müzakere salonü, Kâ- sım Paşa riyaset kürsüsünde, meb unlar âlkışlârlar, Hder S- F.| (9) Reşit Galip Bey. Orhan Seyfi Kalem'den dışmda. m3 — Ne var bey, yine ne oldu?.. kapının — Babam geldi... > Dedim. Sahiden de o. Fakat, — Gelin. Şimdi ne olduğunu janlıyacaksmız.. ; — Belkiys... Belkiys.. Hey....| . Diye bizi odaya çekti, Rl, — Sesen; Sobaları kurmak vakti geldi... yerini görmeliyim. ti. Sonra: “koltuğun üzerine yığdır.« susun mesele mü-|. —Fransızcada— baktı, sobanın yerine baki” Sonra babama dönerek gayft tabii bir surette: — Şunu şöyle çekiniz, dedi. Babam sobacının © kendi emir verdiğine hayret mi &tt& d hiddet mi, bilmiyorum, Fakât | her halde aldığı emri yapt. O defterine bir şeyler kaydet * — Başka, dedi, başka nere) göreceğiz?. . j Babamın bu adama karşt bi$” bir mükavemeti yoktu. Öne göf” ti. Pek müstesna bir misafiri 9€ reye oturtacağını bilmiyen bi ev sahibi gibi oradan oraya kö şuyor: — Burası, burası diyordu, & ger görmek isterseniz. .. cd Burada bir soba vardı ki b İbam onu ucuz bularak almıştı Kullanılmış bir soba; : Si cr bunu görünce: kaşlarını çö” tar gibi büsbütün bir ciddiyet” takmdı, Sonra babama baki” Demek istiyordu ki: — Anladın, siz kelepir sobi” lar bulup kullanan müşterile”” | densiniz. . Bütün evinizdeki ©” | ya da böyle kelepir midir2.» © Annem, babam bu bakışın mi nasını anladılar. İkisi de bir d ha bu adamın yüzüne bakmağ? cesaret edemediler. Adam ayPi ciddiyetle: j — Başka yok mu?. . Diye sof” du. Babam dili tutularak, kekeli” yerek: j — Yok, bu gördüklerinizdel ibaret... Diyebildi. 5 Adam uzun uzadıya hürmet göstermeğe lüzum görmeden &€ kildi; gitti. e Giderken yalnız şunu söyl© mek tenezzülünde bulundu: — Bir iki saat zarfında vam rat yapılacaktır. .. | — Tamiratı gelip gene o MU | yaptı?. . ş — Hayır... Hiç buna tene” zül eder miydi?. . <E Birini yollamış, yaptırmış ** Burası mühim değil. .. 3 Bir sobacının baştan ayaği | kadar siyah, resmi bir esvap &' yerek elinde eldivenleri, tıp$ © ağır bir misafir gibi gelişi bei o kadar güldürdü ki şimdi bu" anlatmaktan kendimi dım. Hâlâ anlıyamıyorum: Bi sobacı bu vaziyeti nasrl alabil” yor?... i — Kızım, dedim, bu soba kendisine her kış böyle heri raftan ihtiyaç olduğunu gördü” | çe senin babanla kendi arası da bir fark görebilir mi?. Eğer bu fark varsa kazan” mükemmel olan sobacınmı © Gil, senin baban, benim aleyh” mizdedir... il him, Kimse duymasm. Nazs” mi?.. karım. Varsın, devlet kuşu Rüş| Canım sıkıldı, dan çatlarsınız!. . Diyor, bir © Diyip duruyor. Ben: | İtü Efendinin başına konadur-| — Kimbilir yine ne gevess-raftan bizi yan yana oturtuyO” — Gidemem. , Siz isterseniz,| sun!. , lik gğecek?. . bir taraftan da sıkı sıkıya İ kendiniz, gidiniz. . ... — Allah bu paşayada bizi! kapısmı kapatıyordu. Merak ©” Diyorum amma, insanı, oo | Hoppalat.. nereden rastlattı, Artık, uyku|tim. Peder beyin gevezelik” — Got. . Bıktım artik, ne is-| Güya hoş'bir gece geçirdik..Jda haram... ziyade mühim ve çok ciddi bi tersen yapt. - Zevkine. doyamadan eve dön-| — Be adamcağız. Paşa... Di) diği bir iş“üzerinde söyliyes” Dedirtecek kadar sıkıyor. o |dük.. İyi ve mes'ut bir uyku|ye diye çıldıracaksın!.. leri var, görünüyordu. i Ne bu kaza olsaydı, ne bu pa-| çekecektik!; Hepsi haram oldu.| O, yine durmadan sesleniyor| — Ne var baba?.. şayı görseydik. Hem esi du: ii Diyordum. O, hâlâ M8 — nç, densiz, kuruntu-| — Belkiys.. Gel.. Çabuk gel...) — Şimdi şimdi... Paşanın babamdan hoşlanma lu. , , Anneme de lane ye bir-elile, i sı galiba sahi. o, Diyor, gülüyordum, Asıl gü-! — Hanım. Hanım. Sende) — “Bir bekleyiniz. **.. — Gideyim mi?. — İlünecek ben imişim de farkında| gel! Der gibi işaretler yapıyor Pi — Gidelim mi?. değilim, — Geliyorum... İelile de dudaklarını gös! ” Diye, başımızı ağrıtıp durur-| Gece yarısını geçiyordu: Ner) Dedim, arkama bir şey aldım. — Susunuz: Diyordu. Cebinden üçü kırmızı atlastan bir kese çık” de. i — Durun sayalım... bire Dedi, keseyi açtı, birer sayarak yepyeni, çil ali Bir, . Me Beş...

Bu sayıdan diğer sayfalar: