13 Ocak 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

13 Ocak 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

iiülliyet asrın amdesi “Milliyet” tir 13 K. SANİ 1931 İDAREHANE — Ankara enddeni! No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, İs. bul, Telefon. manaraları: İstanbul 39; ', 3912, 3913 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400. 1400 2108 1 Gelen evrak geri verilmez Müddeti geçen ni 0 kur. Gazete ve matbaaya ait İşler çin müdiriyete müracaat edilir. İ Gazetemiz ilinlerın mes'uliyetini Bugünkü hava Tür bâtarer en çok 9 en az derece idi. Bugün ruzgir poyraz esecek hava poyraz ii olacakör Öksürük ve Darülbedayi ! Etrafta cereyan eden edebi münakaşalara bakıyorum da Darülbedayi hakkında en ufak © bir sözü söylemekte tereddüt ediyorum. Maamafih Allaha sı- İ| ğınarak bir meseleden hahsede- © ceğim. : Bilmem dikkat ettiniz mi? © Hele şu günlerde Darülbedayie © gidenler eğer sahna yakınına 0- turmazsa bir şey işitmesine im- İİ kân yoktur. Bu gibiler için ti- 'yatro sessiz film neviinden s€s- İ siz tiyatro oluyor. Geçende katil ismindeki pi- ” yesi görmeye gittim. Bu sessiz- iğe bir de öksürük tufanı inzi- © mam etti, Ben ömrümde bu ka- lar müz'iç şey görmedim, bü- © tün salon bilâ istisna öksürüyor “du. Anladık... Şehirde grip var. © — Lâkin gripli adamların tiya- © *roda işi ne? Ben aktörlerin ye- “rinde olsam, piyesi orta yerde © keser perdeyi indirtirdim..Tiya- © ro zevkini bizde mevcut telâk- © ki edenler bu hörmetsizliği aca- ba nasıl tevil eylerler? z Asılanın resmi Şilede bir bedbaht babasmı öldürmüş, muhakeme edilmiş ve idama mahküm olmuş.. Bu a- “dam, hem de baba £ katillerine © has kara gömlekle evvelki > sa- “bah asıldı... İdam cezası insan- larmı insanları terbiye için bul- “duğu vasıtalardan biridir, diger “cezalardan farkı şudur. Diger cezalar ceza göreni ve görmiye- nı terbiye eder. İdam cezası yal hız cezalanmıyanı terbiye için- dir. İki gün evvel asılan mahkü- mun cezadan evvel alınmış res- mini gazetelerde gördüm. Asıl- mağa giden ve bir an evvel me- şum heyecandan kurtulmak is- | teyen ve zaten artık hareket &- den bir ölüden başka bir şey ol- mıyan bu bedbahta: — Dur da resmini alalım! De ve resmini çekmek güç vas elin edebi roman Beş hasta yar! Filân. . Dememiştim. Hiç e- © hemmiyet vermeyor, hattâ ko-; i bile istemiyordum.! yı bile istemiy “ Belki, can sıkacak bir şey söy-' “ ler.. Diye düşünüyordum. Fa- | “kat, o biraz ayakta kaldıktan .ve iki tarafıma epeyce yalpa vur- 'duktan sonra, — Ayol.. Hepinizi ayrı ayrı eceğim gelmişti... Diye, bir sandalye çekti; oturmak istedi. Neysek ki, #raberinde getirdiği hanım, © — Nedim Bey.. ! © Diye seslendi de, hemen git meğe mecbur oldu. Fakat, hay #t etmedim.. Dersem yalan!, > — Bu kadın kim?.. > Tuz memlekette inhisara t&bi olduğundan ve bu suretle kıs- men de hükümetin varidatını temin eylediğinden, bu madde- nin dahili fiati veya pahalılığı hakkında fikir beyan eylemek balıkçılık mütehaşsıs müşavirli ğinin vazifesi haricindedir. Fa- kat tuz yalnız dahilde sarfolun- mayrp bazı ihracat emtiasmn, bilhassa tuzlu balık ihzarmda kullanıldığı, ve buna müteallik şimdiki kanunun bu gibi ihraca- tı sektelediği için, bu kanunun tâdili hakkında bir kaç söz söy- lemek isterim. 8 Haziran 1928 tarih, 1518 nu maral: kanun mücibince (mem- leket dahilinde imal ve memali- ki ecnebiyeye ihraç edilen tuz- lu veya salamura balık, peynir ve zeytin için bu mevaddın havi olduğu tuz nisbeti Maliye ve İk tusat Vekilleri tarafından tesbit edilecek mikdarı için, ihraç eyle dikleri iskelelerden ahzcdilecek vesaik üç ay zarfında ibrazı mukabilinde beher K. G, için isi tihsalât zamanındaki nizami fi- at Üzerinden Skuruşluk bir prim ita edilir.) Aşağıdaki arzedeceğim sebep lerden dolayı bu kanun üç nok- tadan tâdile muhtaçtır. I — İhracat emtiası ihzarın- da kullanılanı tuz için verilecek prim yalnız beş kuruş değil, fa- kat tuzun cihan piyasalarmdaki fiati ile petakende fiati arasın- daki farktan ibaret olmalıdır. 'Tuzun chian piyasasında takri- ben 1,50 kuruş kıymeti, ve mem leket dahilinde ise perakende fi atinin 12 kuruş olduğuna haza- ran arada 10 kı kadar bir fark olduğu görülüyor. İhracat emtiası ihzarımda tüccar bilâha re 5 kuruş prim almaktadırlar. Bu suretle tuzlu emtia ihraç e- den tüccar, primden istifade et- tikleri takdirde, tuz 7 kuruşa mal olmaktadır. Halbuki sair memleketlerde rakiplerimizin tuzun beher K. G.nı 1,50 kuruşa “Fikir, Mizah, TUZ 5 gıdaf maddelerin ihzarmda kul anıldığı gibi, muhtelif sanayi- de mevaddı iptidaiye olarak is- timal'edilmektedir. Bunlar me- yarlında sülfat, envaı fosfatlar, soda imalinde; asit klorik gibi muhtelif asitlerin oihzarında; madencilikte; altın gümüş gibi cevherlerin tasfiyesinde; çinici lik, sabunculuk, ve boyacılıkta kullanıldığı için primin yalnız bu üç maddeye hasrı doğru ola- maz, Kanunun, ihzarında tuz is timali lâzım gelen bütün ihra- cat emtiasına tçşmili bu gibi sa nayiir inkişafmı ve - fabrikala- rm teessüsünü teşvik : edecek- He 3 — Tuzlu mevat ihraç eden- lere iade edilen ikramiyelerin tediye tarzı da tâdile muhtaç o lup buna ait muamelâtta sade- leştirilmelidir, Çünkü prim an- cak üç ay zarfında emtianm ih- raç edildiği memleketten ita kı- İman vesaik mukabilinde aln- maktadır. Halbuki bu müşkül o- lup uzun bir vade istilzam eyle- mekte ve ihracatçmın şevkini kesretmekte olduğu cihetle bu primden nadiren istifade etmek zahmetine katlanmakadır. Ne- tice itibarile hariçle rekabet et- mek için kendilerine prim veril mesi lâzrm gelen, ihracatçılar, kanunen müstahak oldukları bu ikramiyeden mahrum kalmak- tadırlar. Bu müşkülâtm orta- dan kaldırılması ve primden da ha kisa bir zamanda istifade et- mesi için, prim ihraç edilen memleket yerine Türkiye güm- rük makamatı tarafımdan ibraz edilecek vesaik mukabilinde ve rilmelidir. Yukarda bahsettiğim mânia- larm bertaraf edilmesile cihan piyasalarında müsbet bir reka- bete girişebiliriz. Rakiplerimiz daha müsait şerait tahtında icra yı ticaret eyledikleri, hattâ ba- zı memleketlerde ihracatları ü- zerinden doğrudan doğruya prim aldıkları halde bizim ihra- satın aldıklarından dolayı reka bet müşkül olmuştur. 2— Şimdiki kanun yalnız üç maddeye rr“hasır olup bunlar da balık peynir ve zeytindir. Bu nun yerine, imal ve ihzarında tuz kullanılan her nevi mevat ve emtianm ithali lâzım gelir. Türkiye sanayiinin inkişafı için imali ham madde olarak tuzun! kullanılmasını istilzam eden her türlü ihracat emtiasının, gı- dai fenni veya kimyevi mahiyet te olması nazarı itibare alınmak sızın, tuzun ucuz bir fiatle ita €- dilmesi lâzımdır, Tuz yukarda zikredilen üç gı madderien mada sair hir cok d fedilir bir zulümdür. Bunu ga- zeteci yapmak istese bile infaza | memur olanlar müsaade etme-| melidirler. Görülüyor ki bu zevat “Bir mahkümun son günleri” isimli maruf eseri okumamışlar... Bir idam mahkümunun he- men idamdan evvel alınmış res- mine hiç bir dünya gazetesinde tesaduf etmedim. 81 Etem IZZET Bunu merak ediyordum, Son ra kendi kendime: — Bütün bunlar paşanm pa- raları ile oluyor. Aptal Paşa kim bilir bu adama neler kaptı. rıyor, neler?.. Diyordum. Bilmiyorum, bu his nereden geliyordu,... Nedim Bey Na?miyi kıskanmış mıy- dım?.. Yoksa onu antipatik bul“ duğumdan mıydı, nedendi?.. “o Bir iki saat sonra Mithat da, RıfatŞükrü de kendilerini iyice vermiye başladılar. Mithatın catçılarımız müşkülâta maruz kalıyor. Kanunun bu üç mühim noktanın naza bare almarak tâdili, yani primin cihan fiati ve perakende fiat arasmdaki fark- tan ibaret olması, ikramiyenin yalnız üç maddeye münhasır ol maması, bu kabil bütün meva- da teşmili, ve primin döğrudan doğruya Türkiye gümrük idare si tarafından ita edilecek vesaik mukabilinde tediyesi memleke- tin İletrsadi ve mali menafii üze rinde pek hayırlı bir tesir husu- le getirecek, ve ihracatımızı da tezyit etmek suretile ticari mü vâzenemizi de düzeltmeğe bü- yük bir yardımı dokunacaktır. WEBEREMANN Balıkçılık mütehassısı Neşriyat Hayatı | Ingiltere'de neşredilen mühim eserler İngilterede yeni neşredilen eserlerden her halde az mühim olmıyan bir tanesi aranırsa bu- Diyor, üst — Ben sarhoş oldum. — Ben sarhoştum!.. — Doktor bana bir çare?.. Diye diye gözlerini kapatı kasın dayayor. *» İçimizde ne rakının, ne şa- rap ve vermudun tutmadığı Nusretti! Bu akşam ne kadar iç se vız geliyordu. Hattâ bir ara- lık: — Nusret ne bu halin?.. Dedim, — Şerbetlendim!. Deği. Onun şerbetinin ne ol: duğnu biliyordum: Kıskançlık.! Bu gece de beni fena halde kıs! kanıyordu. Fakat, ben üstüne düşmeyor, — İçen: Haydi bize benze". Sarhoş olmazsan tadı çık- maz! sarhoşluğu mükemmel. Takatı kalmadı mr. — İşte benden bu kadar!.. Deye, boyuna kadehini kal- dırıyor, ona içirmek için ken- yor ve.. Başını sandalyenin ar-' s 15 KANUNUSANI Edebiyat, Sarrat nun “Secrets ol Modern Spy- ing, namile neşredilen kitap ol- duğuna şüphe etmemek lâzım. Kitabın isminden de anlaşrla- cağı üzere mevzuu zamanımız- daki casusluğun esrarıdır. Casusluk kolay bir iş değil- dir. Tarihin pek eski zamanla- rındanberi biribirlerile harp e- den ordular silâhlarının faikiye- tine verdikleri ehemmiyet ka- dar biribirlerinin esrarını öğren mek hususuna da kiymet ver- mişlerdir, Harp eden ordular i- çin istihbaratın ne mühim bir unsur olduğunu tekrara hacet görmüyoruz. Bugün casusluk artık bir ihtisas şubesi olmuştur. Her) memleket başkalarınm esrarını öğrenmek için elinden gelen fe- dakârlktan kaçınmıyor. “Casus teşkilâtınm bir çok ke re neler yapmağa muktedir ol- duğunu umumi harp. çok iyi gösterdi. Muharip devletler as- keri kuvvetlerini lâyıkile kul- lanabilmek için düşman taraf- ta meler olup bittiğini öğren- mek ihtiyacını hissetmekten bir zaman geri kalmamıştır. Bu ihtiyaç muhtelif casus şebe kelerinin akıllara hayret vereni faaliyetini intaç etmiştir. Fakat casus kelimesinde ho şa gitmiyen mâna var. Hiç şüp hesiz meselâ umumi harpte düşmanım mühim bir sırrmı el İde etmeğe muvaffak olan ma- hir bir Alman casusu buna mu- vaffak olmak için her türlü teh likeyi gözüne alırken az cesa- ret göstermemiştir. Böyle bir a damm kendi memleketine etti- ği hizmet o memleket tarafın- dan şükranla mukabele göre- ceği tabidir. Fakat bütün buna rağmen ca sus kelimesi karşısında irkilme mek kabil değildir. Niçin?.. Bunun ruhi sebebi şu olsa ge- rek: Casus hiç:bir zaman elin- de silâhı olan ve göğsü düş- man silâhma wkarşı açık olan kahraman bir asker gibi değil- dir. Casus bilâkis kendini sakla- yan, esrarı öğrenmek için git tiği yerde sokularak kendine tedarik ettiği “dost, ların ağ- zındam alacağı şeylerle onlara hiyanet eden bir adamdır. Bu adam çok bi lere maruzdur. Di lürse 0- nun cesareti pek az kimsede bu lunmak lâzım gelir. Bunlarm hepsi doğru, .. Fakat mademki casus kendini gizliyen, maksa- dımı saklayan bir adamdır, ona karşı hürmet hissi beslemek zordur. Bahsettiğimiz kitap bu nok- taya temas etmi: Fakat bu nokta üzerinde daha ziyade tı vakkufa lüzum yok.. Bugün bir hakikat var: Casus denilen —|adam zekâ, cesaret gibi mühim meziyetlere malik olması lâ- zım olan, kendisine şiddetle ih tiyaç hissedilen bir adamdır, Umumi harpte zekâ, cesaret ve meharetlerile unutulmaz bi- rer mevki alan mühim casuslar örüldü. Bunlar arasında güze! ve Fransızlar tarafından kurşu- na dizilen Mata Hari gibi aki- dim de çok içiyordum! ... Rıfat Şükrünün sarhoşluğu Çok fena!, Hem sulanıyor, hem tecavüz ediyor. Bir iki defa hâ- dise çıkacaktı, gene ben önüne geçtim. Ben, kendisine: — İç... Dedikçe, oda kadehini kal- dırıyor: — İç be yavrum, Yetim malr değil.. Nazır söfrası.. Diyor, sonra Hayati Beye taşlar atıyordu: — NazırBey.Maaşınız anhası minhası yüz elli iki yüz liranm içinde değil mi?. Halbuki, Halil Şakir, Hasan Cem'i, Cemil Vedat gibi arkadaşlarınız, ba- zen gecede yüz elli iki yüz lira! harcıyorlar,Acaba bunlar bu pa- rayı nerede bulurlar?.. — Nazırların cebi ile impa- ratorluk hazinesinin (arasına oluk gibi bir şey konmuş mü dersiniz?. ile meşhur bir kadm olan) betleri feci olan kadınlarda vardır, Casusların kullandığı Vasıta- lar mümkün olduğu kadar “ma sumane,, dir!.. Meselâ bir yer- den bir.yere yollanan bir sepet yumurtadan şüphe etmek hatı rınıza gelir mi?.. - Sepeti açıp bakmuz, yumurtaları birer birer boşaltınız: Ne bir kâğıt, ne bir işaret, . Hiç bir şey yok.. Fakat-aradan hayli zaman geçtikten ve casus istediğini yaptıktan sonra bu bembeyaz yumurtaları kimyevi bir müa- eneden geçirmek hatıra geli-| or. Bir de ne'görülsün?, . Yumur taların üzeri yazılı değil mi?.. Bunu gözle görmek kabil ol- muyor, Ancak kimyevi bir mad de konunca yazı meydanâ çıkı- yor. Casus şebekeleri güzel kadın lardan da istifade ediyorlar. Bu kadınlar » yetiştiriliyor, gönül- ak esrar cide etmek için, güzellik silâhlarını isti- mal ediyorlar, Fakat İngilizce kitaptan anaşıldığına göre ca- suslukta da kadın ve erkek ara| smda —erkeğin lehine— büyük | bir fark vardır; Erkek müşkülj zamanlarda kendine hâkim ola biliyor, soğukkanlılığını mu- hafaza ediyor. Halbuki kadın casuslar çabuk renk veriyorlar- miş... Bu eserin bizce şayanı dikkat bir noktası var: Kitapta iddia edildiğine göre umumi harpte) İngiliz donanmasının boğazlar dan içeri girip İstanbulu ala- bilecek büyük bir fırsat çık- mış.. Fakat casus şebekesi bu fırsattan hemen haberdar ola- madığı için bir kaç saat sonra İrrsat kaçırılmış!. . Bu nie imis?.. Çanakkale Bo- ğazının iki tarafı da dört saat mühimmatsız kalmış! İşte kaçırılan fırsat ba imiş yı y Mektepliler m rtica 86 ıncı haftanım 3 üncülüğü- nü Galatasaray lisesinden 271 Fethi B. kazanmıştır, Yazısı şu ur: Bu haftanın en mühim habe- rini “irtica hâdisesi,, üzerinde- ki tetkikat teşkil eder. Bu mel" un hâdise hakkında, yerinde ya- pılan tetkikattan sonra, ihzar edilen rapor Gazi Hazretlerine taktim edilmiştir. Japon — Prensini, hükümet merkezinde kabul buyurmak ü- zere, Ankaraya avdet eden Re- isi Cümhur Hz,, Çankayada bü yük bir içtimaa riyaset etmişler dir. Bu içtimanm irtica hadisesi İle alâkadar. olduğu zannolun- | du. ü RL Hey'eti Vekile kararile, ör- fi idare mmtakasında icabeden kararların ittihazı hakkı tama- men ciheti askeriyeye | intikâl etmiştir. Diğer taraftan zabıta tetki- katma devam ediyor; gün geç: tikçe mevkufların adedi tezayüt etmektedir. | Divani harp ihzaratını ikmâl etmektedir, yakında faaliyete başlıyacaktır. — Devlet malı çalmanın gü nahr mı, savabı mı daha fazla- dır?... — Çok çalanlar, hazineyi takımından kaldırıp götürecek gibi olanlar “Mesnedi ikbalde hâlâ serefrazdırlar...” Değil mi? j“cayi kürek üç beş kuruşun mür leri,, içinmiş dedikleri doğ ru mu dersiniz?.. Arada bir, lâf getirip geti- rip bu sözlerle bağlıyorlardı. Hayati Bey bir defasında fena halde kızdı; hiddetinden kızara rak yerinden kalktı? — Riçg ederim. Açık olunuz, bana hırsız, mı demek istiyor- sunuz.. Bunu mu söylemek is- tiyorsunuz?.. Deye sert sert söylendi, — Estağfurullah, estağfurul lah.. Ne münasebet.. Nereden Eski bir izekii nafi Karı koca arasındaki tezat| bü kadar olur!.. Kocası zaif, u-| fak tefek bir adamdı, Karısı bi- lâkis iri vücutlu, kuvvetli . bir | kadıtıdı. Kocası tatlı bir adam- dı. Kadm bilâkis haşin, sertti. Kocası az yer, karnı çabuk do- yardı. Karısı, bilâkis çok yer, saatlerce sofradan kalkmak is- temezdi. İkisi arasındaki bu tezat müş terek hayatlarının her noktasın. da kendini gösteriyordu. Bun- lardan biri diğerine tâbi olma- dıkça imtizaç etmelerine imkân! yoktu. Bunlardan birinin mut- laka diğerine hâkim olması lâ- zim geleceğine göre her halde kadınım kocasına hâkim olma- sı daha mantıki değil miydi?.. Hakikatte de öyle olmuştu. Ko cası karısından korkuyordu. Erkek ona tâbi olmağa o ka- dar alışmıştı ki bunu koca ol- manm vezaifinden sayıyordu. İster istemez karısmın kusurla rmı değil meziyetlerini gözü- nün önünde büyütüyordu. Fakat bu hal bu kadarla kal- madı. Bu kocanın karısına kar- şı olan bu esaretinin bir hudu- du olmak lâzım değil miydi?. Kadın eğer kocasının üzerinde ki tesir ve nüfuzunu sulistimal etmeseydi bu erkeğin katlandı- ğı esaret “kocalık vazifesi,, gibi tâbir altında onun izzeti nefsini koruyacak surette devam ede- bilirdi, Lâkin kadın hududu aş- tı. Kendisine esir olan erkeğe bu esaretin acılığını hissettirme ğe başladı. Artık istihfaf, istih- za, açık, kapalı her Süretle tah kir etmek gibi darbeler başla- işti. Buna karşi erkek evvelâ lâ- kayt kalmak, öyle görünmek istedi. Lâkin erkeklik izzeti nef si artık yaralanmış, yaranm acı sını duyuyordu. Artık intikam arzusu, kaç se nedir kendisine hâkim olan bu kadma karşı isyan ederek on- dan intikam almak istemeğe başlamıştı. Acele etmeden, sabırsızlık göstermeden, hiddet etmeden bir ihtikam tertip edecekti. Evvelâ işlerinin iyi gitmesi neticesi olarak kazandığı fazla! paraları karısından gizlemekle| işe başladı. Bu suretle cesareti artıyordu. İntikam tasavvuru - günden güne kuvvetleniyordu. Bir gün karısına dedi ki: — Neden bir otomobil almı- yalım?,. Böyle bir arzun varsa bunu yapmak kabildir. Seni memnun etmek içii Kadın teşekkür etmeğe zum görmeden emreder gibi bir | tavurla ve kocasını istihfaf et-| mekten kendini alamıyarak bu- nu lütfen kabul etti. Otomobil alındı. Kocası bu-!' nu kullanmağı öğrendi. halde başırıdan aşağı bir iki ta- bak, sonra da bir iki yumruk yi- yecekti!.. ». Nedim Bey Nazmi masasın 'da boyuna, — Travicta, Yeevane Andaluz... ile — Toska.... Ve, — Ayda. dan parçalar çaldırıyor, — Yaşa, Maystro... Deye, Paşanın çil çil napol- yonlarını kemancının avucuna atıyordu. Hele Toskayr, üstüs. te bir kaç kere çaldırdı, kendisi de bizim masadakiler de karışa rak hep beraber söylediler. Gene bir an, Toska çalınıyor, onlar da hep beraber coşmuş, ağızlarına geldiği gibi söyleyor lardı. Etrafta da bizden başka de aklınıza bunu getirdiniz?., tuk. - Yoksa Rıfat > Şülerli, her $ amidir v ezvali #re9 s yarası Fransızcadan gezmeğe giderken artık lüzum kalmıyordu. Kadın otomobilin dan az memnun değildi. vincin sebebi yalnız gel gösteriş yapmak : arzusu di. Kocası otomobili kull ken kocasma emretmek iğ ni bir fırsat buluyordu? — Hızlı git . Başkal geçiyor... Biraz yavaş, çarpacaksın!. . Bir gün karı koca gene bir"btomobil gezintisine çi lardı. Derin bir hendek ken otomobilin dönmesi mü vaziyette kaldı. Kadın muş, kocasma: — Gördün mü?,. Diyord yaptın?.. Kocası acı acı gülerek: — Ben bu otomobili bir dakikayı hazırlamak aldım. Sen bana senelerdi ettiğin hakaretlerden dola anda benden af talep etm simdi ben bu arabayı ikimizi de öldürtebilirim. Kadın bir şey söyliyemil& du. Af talebinin yapılı gören erkek bir hareketle! mobili çevirdi. Araba dö: Kadın ezilmiş ölmüş, ağır yaralanmıştı. Tahki nu kaza neticesi olduğuna letmişti, Ağır yaralı adam hasti gitgide iyileşirken aldığı intikamı düşünerek eski İ nefis yaralarinm artık kap ğını da duyuyordu. Yeni neşriyat Matbuat hatıra 1908 - 1914 Ikinci cilt Ahmet İhsan Beyin mizde neşrettikleri matb tıralarının ikinci cildi kita binde neşredilmiştir. Meşrutiyetin ilânmdan mi muharebeye kadar olan ratı İhtiva eden bu cilt g mizde de görüldüğü gibi dikkate şayan siyasi İerin serairini tetkik ve if mektedir. Bilhassa Ahmı san Bey üstadımızm müsellen olan görüş ve sef yakatleri hatıratı tarihi Ki tini bir kat daha artırmal Üstadın eserini kari tavsiye ederken üçüncü ikmal ve neşri için de Ü muvaffakiyetler temenhi riz. Milli mecmua 122 nci nüshasında kıymetli makale, tetkik ve lerle “Oğuz” Destanın Böyrek) menkabesi ve bu hadan itibaren başlanan “ğİ tole France” ın Dostumun # “br adi: romanı vardır. ne * caktı?. Bol bahşiş, bol içki maskaralık ?, Bundan dahâ li, daha hususi ve eğlencel mi bulacaklardı?. Kalktım. Hayati Bey 60 — Nereye... — Şimdi geleceğim!.. Israr etti: — Rica ederim nereye? — Neye bu kadar ısraf yorsunuz?... z Der gibi duda; ıs1f Anlamadı, — Rahatsızsınız galiba Deye, o da benimle kalktı. Bir şey söylemedintğ rüdüm. O, gene söyleniyor” — Neyiniz var?. Mi& filân mı bulandı?.. Artık gırtlağıma dayan” — Hayır.. Hiç bir şeyim Bir az dişarrya cikacaktım! Dedim. Daha cümlemi rip başımı çevirirken b” kimse Kalmamıştı. Muzik, gecç| baktım, Rifat Şükrü de yi” Filân diyerek yerine oturt-İ yarısmdan sonra, bir bara çevir| da peyda oldu. Sarhoş 5 bizlerle | söyleniyordu: «Bitmedi. ) ki delndi miz de öleceğiz, Af talep ©ğlem "|

Bu sayıdan diğer sayfalar: