10 Şubat 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

10 Şubat 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Fikir, Milliyet Asrın umdesi “Milliyet” tir 10 ŞUBAT 1931 & İDAREHANE — Ankara caddesi in Xa 100 Telgraf adresi: Milliyet, Ts» ER yakin seken şlatanbal 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş 750 1400 , 1400, , 2700 © Gelen evrak geri verilmez :€ ( Müddeti geçen nüshalar 10 kuruş Ü ür. Gazete ve matbaaya ait işler (İZ Öğün mlidiriyete müracaat edilir. İC | Gazetemiz ilnların o mes'uliyetini |) ic tabul etmez. Bugünkü hava * Dün en fazla hararet Senaz | "Bugün ruzgir şimal bava ali sulu kar muhtemeldir. i ve i Bir tashih ©” Bir iki gün evvel “Kapıcılar İemiyeti” hakkında bir yazı tam. Dün bu cemiyetten © İr tekzipname aldım. Tekzip- © fameyı gönderen cemiyetin adı X İstanbul Umum mağaza, apar- man kapıcıları, odabaşıları ve ansiyon esnaf cemiyeti” dir. “ani bir fıkra vardır.. İspanyol- Hırın isimleri uzundur. Er aşağı “ir satır tutan isimli bir İspan- l bir otele gelir ve ismini söy. ' i Geçen makalemde, söz arasın. da “Nekris,, geçmişti. Burada onu tekrarlamak lâzım geldi. Çünkü dediğim eski kitapta “nekria,, de bu noktai nazardan tetkik olurmuş, hastalıklar ara sına katılmış. Taze nekris ağrılarını tedavi etmeli mi, etmemeli mi? Bu me Sele eskiden hekimleri ikiye a- yırmıştı, “İntikal, keyfiyetin- den korkarlardı. O kadar kor- karlardı ki nekris ağrısına, bu “ağrılı feverana,, riayet etmek eski hekimlerce bir akide idi. Bu, vücutta bir zehirin peyda olduğuna alâmetti. Bu zehirin nekris sancısı suretinde dışar- ya çıkması elbette arzu olunur- du. Sıhhat ve selâmet bu suret- le temin edilmiş oluyordu. Bu cihetle (Culen) on seki- zinci asırda “had nekris,, teda- visini şu kısa düsturla ifade et- MİLLİYET Dr. Rusçuklu hakkı detlendiği ve buhranların biribi ri ardınca geldiği zaman hasta- yı ilâçlâmak hususunda tered- düt olunmaz. Lâkin yukarda söylendiği gibi, böbreklerin ve zehirleri dışarıya atan yolların açık olması ve ayrı bir halde bu lunması lâzımdır. Sözün kısası bu zeminde, bizden evvel gel- miş olarilara nisbetle daha cesa retliyiz ve daha az ihtiyatlıyız- dır. Çünkü melhuz olan afızala rm mekanizmasını, uzuvların vazifevi kıymetlerini onlardan iyi biliyoruz. Tedavi usullerini istediğimiz kadar tezyit edebi- liyoruz. Böyle olmakla beraber “tedavi edilmemeleri lâzım ge- len hastalıklar, 1 bugün de ke bul etmiş gibiyiz. Bu misaflere başkaları da ilâ- ve olunabilir: Meselâ: Tansiyonları yükselmiş ihti- mişti: “Fanile giymek, ve sabir) yarlarda siyah kan damarları etmek,,. Yüz sene sonra büyük |nın genişlemesi, ve arasıra kan (Truro) “yazmıştı: “Hekimliğin ; gelmesi onlar için hayırlı oldu- başlanzıcında, bir © çoklarının! gudüşünülemez rni? Bazt âteş- yaptıkları gibi, ben de hastalık-|lerin ve bazı isallerin böyle ha- larla uğraşmağa yeltendim. Bu| lâskâr bir tesiri olamaz mı? Bu gün hastalıkların karşısında el-| bahis daha ziyade uzatılabilirse lerim göğsümde çaprazlanmış|de, makale hayli uzadığı için SALI 19 ŞUBAT 1981 Bilmecemiz Genç kadının Genç, güzel bir kadındı. Bö le bir kadın için sadece ““güzel,, demek kâfi değildir. Endam, vü İcut güzelliğinin en yüksek dere cesinde olan bu kadın saatlerce aynasının önünde kendini sey- rederken: — Bana bir çok erkekler pe- testiş etmekte haklıdır. Diyebiliyordu, Kadın bu hük mü verirken kendini fazla beğen miş olmaktan doğan bir gurura tabi olmiyordu, Onun fevkalâde güzelliğini tastikte kendini kıs- kanan kadınlar bile ittifak edi- yordu. Güzel olmak, etrafından daima takdir ve perestiş nazar- İarı toplamak az büyük bir saa- İdet midir.? Bununla beraber gü- İ zel kadın aynada kendini. uzun uzadıya tetkik ederken: — Ah, yalnız, dedi, şişmanlı iyörum. Şimdiye kadar yaptığım şeyler hiç fayda vermedi. Buna bir çare bulmalı... bilmecemizin halledilariş şekli 1284 567.89101 Bugünki Bilmecemiz Soldan sağa ve yukardan aşai 1 - Nota”(2). Bir yemiş (7)..| İ 2- Bir göz rengi (3). Arsa! © Bir sabah yatağından kalktık (5). İtan sonra tuvaletine itiyadı hilâ 3 - Orta (3): Zaptetmek (3) İfma olarak fazla vakit sarfetmek Şart edatı (2). istemeden en sade bir elbise giy 4 - Baston (3). Garaj (3). . İdi. Hareketinden yapılacak pek Mizah, Edebiyat, Sarv'at OSI Tahiler J Sıhhatla arkadaşlık eden hastalıklar var mı? 2 bulduğu ilâç.. — Fransızcadan — Jhırsızlıktan dolayı tevkif edildi ği haberini herkes merak ve he yecanla öğrendi. Çoktanberi gü-| İzel kadına perestiş eden, fa-| kat istedikleri iltifatı görmiyen | bir çok meşhur avukatlar koşa- rak geldiler, kendisini müdafaa edeceklerini, kurtaracaklarını min ettiler. Fakat güzel kadm| İhiç kimsenin hizmetini kabul et İmedi. Mahkemede cürmünü iti-| rat etti. Üç ay hapse mahküm oldu. Buna itiraz etmedi. Üç aylık hapisane hayatında hiç kimse- nin ziyaretini kabul etmedi. Ken İdisine getirilen şeyleri geri çe- virdi. Üç ay böyle geçip te hapis- ten çıkınca bütün tanıdıklarma İmükellef bir ziyafet verdi. Misa firle toplanmışlar, fakat ev sahi bi görünmiyordu. Nihayet da-| jvetlilerin sabırsızlığı arasında genç kadın göründü. Fakat yük sek bir yere çıkarak arkasmdaki mantoyu sıyırınca yarı çıplak İbir halde: - Bakınız, dedi, beni nasıl |buluyorsunuz... Üç ay evvelkin yorum. Asla, bir şey... yete geçecek oldum, çok muaz- zep oldum; müessir bir tedavi- nin tehlikeli olacağını anla- dım, (Truro) neşrisin iç uzuvları- na intikal etmesinin tehlikeleri # * “yerek yer ister. Bukdar w-| © “ Sn ismin bir adamda olacağını İT Ştlemin edemeyen otel: TR ll — O kadar kalabalık için ye- © İlimiz yok! cevabı verir... İ Bizim cemiyetin ismi de İs- İnyol ismi gibi uzun. İ * Benim geçen yazımda bahs| ; Bir kere faali İ şikâyet ettiğim defter satma © defter yoklama işlerini yapan ii cemiyet değilmiş, “Otelciler ;miyeti” imiş. Yaptığım yan- ğa tetvsiıf ederim. Fakat a- rtiman defterlerinin Otelciler © ;İmiyeti ta.n'ından satılıp kon “4 b edileceğini doğrusu tahmin © £ İememiştim. Yanlışlıktan do- İye özür dilerim. O halde bu itayı yapan hangi cemiyet ise İzlerim ona racidir. “Bu vesile ile, tekrar esnaf ce- İyetlei meselerine rücu edi- #um * Kunduracılar cemiyetin :n de kunduracı esnafına her “ne 50 kuruş mukabilinde“Sıh- İt” cüzdanı veriliyormuş. Kun Tacı esnafı soruyor: © — Biz ne berber, ne aşçı, ne sütnineyiz, Bizim sıhhat cüz mına ne ihtiyacımız var? Bu sual doğrudur, faicat ben- $ bu cüzdan: alanlar değil 1 tetkik edil- #k lâzımdır. Vallahi efendim! #ttim ki “Esnaf ocemiyetleri- 1 vaziyetleri tetkik ediliyor- İş. 60 paralık simidin 100 pa- ©“ ya satılmasına tahammül ede “isyip narh koyan Belediye 25 © ruşluk defterlerin Tüzum ol- “dığı halde zorla 200 kuruşa ? Stilmasına hiç ağız açmaz mr? lerin buna itiraz etmesine te- essüf etmiştir. Truro, yazmış olduğu “Seri yat,, kitabının kıymetine, gü- zelliğine rağmen, muasırlarız nazarında, bugün eski bir tarih- tir. Yeni görgülü hekimler ne diyorlar? Diyorlar ki mahut nekrisin intikaline, yukarda bahsi geçen, emniyet kapağı- nın kapanmasından başka s€- bepler vardır. Yeni hekimler nekrislilerde kâlp ve böbrek hastalıklarının çokça olduğuna dikkat etmişlerdir. Gerek men- şe ve gerck tabiat itibarile bu hastalıklarla nekris arasında müşabehet ve münasebet bul- rauşlardır. Bundan dolayı nek- ris tedavisinde tedbirli davra- tırlar, Yaptıkları şey: Uzvu pamuklarla sarmaktan ve hareket ettirmemekten; ağrı ları kesecek şeyler sürmekten ibaret kalır, İlâçlardan, hele ilâçların müs essirlerinden çekinirler. Bazı hallerde ağrılar, sizılar * içinde kıvranan, o illetlerin hafifleme- sini istiyen bir kimsenin karşı- sında eller bağlı, bir şey yap- madan dırülmaz. Sancıların sid hi saymasından, bir çok hekim-| duruyorum. Hiç bir şey yapma-| kısa “kesmek metburiyetinde- bir kararla ne- ticelendirmek için meseleyi şöy le tasvir etmek icap eder. Bir dereceye kadar el sürmemek 18- zım gelen bizzat hastalıklar de- Zildir, hatsalıklarn bazı teza- hüratı, bir kelime ile, bazr ârazı ir Nekris tedavisinde hasta ile hekimin noktai nazarı ayrılır. Nekris ağrıları, nekris Diyatezi nin ârazından bir tanesidir. Has ta için nektis, acısını duyduğu |bu ağrıdan ibarettir. Hekim ise bizzat nekris ağrısını yapan İbünye bozukluğu üzerine tesir İicra etmeğe, onu ıslaha çalışir. Bu mülâhaza, ateşlere, maya, isallere, yükarda İolunan hastalıklara - şamildir. Üstünde türediği ve ürediği ze- mini ıslah etmek suretile ekze- ma tedavisine çalışmak, maksa dı temin eder, Nekriste de, nek ris sancısı değil, nekris hastalı. ğı tedavi olunmalıdır. Bu itibar- la bu hastalıkların ikisi de “te- davisi lâzım gelmeyen, hasta- klar zümresinden çıkar. Mekleyliler müsabakası Hükmün infazı 90 mcı haftanin 3 üncülüğü- İni Erenköy kız lisesinden 239 İ Şükran Osman H. kazanmıştır. İXazısı şudur: yiz. Bahsi ka haberini; idam malhikümlarina 5 — Lâhim (2). Valide * (3).|mühim bir işi olduğu anlaşılıyor Beyaz (2). İdu. Sade bir kıyafetle sokağa 6 - Temiz (3), Fenalık (3). Jşiktı. Bir müddet sonra büyük 7 - Şimendifer (4). İftihar) bi mağazaya girdi. Bu mağaza) ; az örimde kaldı v büyük bir yerdi. İçinde her şey! — Ben evimde kaldıkça, re Kada — İsatılıyordu. Genç kadın dolaştı. |fah içinde gün geçtikçe zayıfla- 8 - Üst değil (3). Pençere ör-| Açıkta duran bir diş. fırçasmı | mak imkânı yoktu, Kendimi hap tüsü (5). İaldr. Etrafa baktı. Mağazanın |s€ attırarak mahrumiyet içinde den de güzel değil mi?.. İ Herkes bir ağızdan tastik et- ti, Güzel kadın anlattı, (90) ıncı haftanım en mühim; | * ve tenkidata da cevap verildi... 'ait hükmün Büyük Millet Mecli 9 - Sonuna bir (z) (o gelince) satıcı kızları kendine bakmıyor nazlanır (2). Ciğer (3)-İdu. El çantasını açarak fırçayı Nota (2) içine koydu. Kimse görmeden 10 - Genişlikiğö). Göz nuru|mağazadan çıktı. (o). Eğ Kadın evine döndü. 5). Nakit (4).| düşünüyordu. o Yaptığı i ü zaman işten Devrisi gün tekrar bir mağa Li zaya gidip bir kimse görmeden İtmişş ili üç kişi müstesna ol-| |.” pin al çekime veledi /mak üzere (28) mazaun hakiın | cıkmak için o kadar şiddetli bir | iştir. Ar) arzu duydu ki, buna mukavemet tk bu hükümlerin. sıhhatinden| edemedi. kimsenin şüphesi yoktur. Âdil| Gene bir mağazaya girdi. Bu Divanı harb müdekkikane bir) sefer bir çift eldiven alabilmişti. sây mahsulü olan Kararları bir) Hiç kimse görmeden çıkmış, evi de millet vekilleri tarafından na|ne gelebilmişti. Bu birkaç gün zarı mütaleadan geçirilmiştir. | daha böyle devam etti.Bir levan Hüküm asi müteakip, ta, bir çift çorap, bir mendil ve a cakip. | m ihayet birkaç metroluk bir ku Gary sabahi infaz edilmiş-| m. Kadın Bunları birer birer ir. İkimse görmeden alıp evine ge- Aziz Kubilâyi hunharane $6-İlirken artık kendi kendine hid- hit edenler ve cinayeti, irticar| detleniyor, söyleniyordur hazırlıyanlar cezalarını çekmiş, © — | pojiş nerede?. Nasıl olu- bulunuyorlar. Veya senelerce| yor da beni tevkif etmiyorlar?., Pe Kadın artık bu işteki muvaf Yalnız idam mahkümların-| fakiyetinden bıkmıştı. Bir an ya dan Hüseyin hali firarda bulunu | kalanmak istiyordu. yor. Bu hai de derdesti bir arzusu yerine gelmek için meselesidir. AE Ng < : İdaha fazla beklemedi. Gene bir Akla gelebilen bütün tedbir-| sün bir mağazadan bir şeyi alıp jJer alınmıştır. çıkarken yanma biri gelmiş, ken bir müddet yaşayıp zayıflamağa ve güzelliğimi muhafazaya mec bur oldum. Şişmanlıktan şikâ yet edenler benim gil | Neşriyat Hayatı | (İngilterede neşredi- | len mühim eserler Maziye ve tarihe karışmış olan vekayii örten esrâr perde- sini kaldırıp şimdiye kadar meç hul kalmış bir takım gizli nok- taları meydana çıkarmak neşri- yat âlemini vakit vakit meşgul eden eserlere vücut veriyor. U- mumt harbe dair şimdiye kadar neşredilen resmi vesi bir ta- rafa bırakınız,fakat büyük harp gibi tarihte hakikaten yeni bir dönüm noktası teşkil eden bir faciada uzaktan, yakından rol oynamış adamlara dair hikâye kthrklı yazılan eserleri saymak imkânsızdır, Ortaya ne eserler, ne kitaplar çıkarıldı!,. Bunları değil okumak isimlerini say-| İmak bile imkânsızdır. İ Fakat bahsetmek istediğimiz kitaba gelelim: Dünyada esrar engiz vekayi biter tükenir gibi değildir. Hele letin başma geçmiş bir adamın ük bir dev-| İdüştindüm:: Acaba tenkit edilme yen iş ve cevap verilmeyen ten- FELEK f İş ve tenkit ye işleri tenkit edildi |kit var mıdır? ivelin edebi romanı: 108 yı a Beş hasta var ! Etem İZZET rkese perestişkâr olan Belkiy misi- a bu kadın. olabileceğini -bir © düşünmemiştim!. O ayna, , o masa, o heykel gil “wuştur ki, bana bunu öğret- “© ölü bir hüviyetin kinini öl “gk istidadındaki bir bedenin “İhuna aşı ve gıda yaptı!. Sert, « zı, keskin, feveranmı birden n zalim bir aşı!, Onun yüksek bir sesle tek- — Görüştürmeyecek niz?.. Dedim, Yalnız başı kımılda- dı: — Maatteessüf... Topuklarımı yere vurdum, yumruklarımı sıktım: — Neden?., — Kabul saatleri değil... Ve, , İlâve etti: — Hem, sizi görmek isteme- yecektir!, Masanm karşısındaki maro- ken koltuğa oturdum. Dudak'la- rım ıslık çalar gibi idi. — Nedim Efendi... Ne salâhi yetle bunu söyleyorsunuz?.. — Beni paşa ile konuşturu- 1, since tastik ve derakap teşkil etmektedir. “B, M.M...i pazartesi günkü İ Dedim, devam ettim: |, 77 Paşa beni görmek istemez İöyle mi2... Hihh..... Göremez ha?.. Ve. Bunu siz söyleyorsu- nuz.. Utanmadan söyleyorsu- nuz.. Yüzüme bakmaya cesaret bularak söyleyorsunuz.. — Rica ederim, Asabileşme- yiniz. Bir şeye ihtiyacınız mı var? Deyordu. — “Şeriki cinayetiniz, olan Paşayı görmeye ihtiyacım var!, Onda genç kızlık hakkım var. Bütün hayatımın tazminatı var.. Onda ömrümün sonuna ka dar ödeyemeyeceği haklarım var... Kendisile bunlarn hesa- İbr göreceğim. Hesaplaşaca- İğem anladınız mı?.. İ Ve.. Daha sert, daha haşin, İdaha tok devam ediyordum: İ — Beni on dört, on beş sene isonra tekrar görmüş oluyorsu- | huz değil mi? infazı | İşte bütün Millet ve her Tür |dini takip etmesini rica etmişti. |hayatma taallük eden noktalar | kü alâkadar eden bu hâdise; haf | Bu bir zabıta memuru idi. olursa bunların meydana çıka- rr i 3: l ' tanın en mühim haberidir. Genç, güzel, kibar bir kadınm |rıldığı iddiası karsısında okuyu kabahatiniz... Dedi. Bağırdım: — Hayır, . Paşanın kabahati, O yaptı!. Onun... içindir ki, onu görmek isteyorum. Haydi ken- İdisine haber veriniz. Ve.. Hiç bir hicap duymadan, hiç bir şeyden çekinmeden söy | inden para isteyece ğim. On param yok. Bugün morfin alamadım. Kış, üşüyo- rum, Soba, giyecek, yiyecek iâ- Zım, Artık kazanamayorum da... Anlayor musunuz?. Her şeyi a- çık söyleyorum!. Haydi paşa i- İle beni görüştürünüz!, Hâlâ o ayaktaydı. Hâlâ ma- heykel gibi soğuk ve lâkayt du İruyordu. — Paşayı görmeniz imkân-| sız... — Görmeliyimi, — Yapılacak şey yokt. Der gibi sustu, cevap verme" sasinun başmda bir put gibi, bir) İ | —Sizlâf anlamayor musu- nuz?... Dedim. Elile işaret etti: — Çaresiz!... Yüzünde en küçük bir tı sür bile belirmeyordu. Bi bir hayatın yıkılışı, bütün bir hüviyetin nefsindeki gururlu €-| danın bü hezimeti karşısında o nun kaşlarını bile kımıldatma- yışı fena halde gücüme gidi- yor, hiddetimi kamçılayordu. Bir defa daha: — Haydi biraz kımıldanmız, paşaya haber veriniz... Dedim, Ellerini oğuşturdu: — Prens Hazretlerini gör- mekte ısrar etmeyiniz... Deyerek ilâve etti: e küçük bir yardım ya- pabilirim... Ve elini portföyüne götürdü. Bu hareket karşısında birden bire yıldırımlanmışa döndüm, öldüğünü zannettiğim gururlu, hâkim benliğime bir kurşun Sı- kıldığını sandım, yaralı, Zıkat, ne rağmen yalnız hâlâ kendisi- nin kuvvetle ayakta durduğunu hissettiğim (hüviyetimin baş kaldırıp isyan ettiğini gördüm; haykırdım: — Sizin muavenetinize ihti- yacım yok. Sadaka istemeye gelmedim, Nedim Efendi!.. Be ni paşaya götürünüz... Bir zamanlar göz koyduğu e- fendisinin karısını erkekliği ve şeytanatile yenemeyen bu a- dam, şimdi beş on. parası ile! bütün bir ömrün taşıdığı guru-! ru ve.. Dipdiri bir hüviyetteki dik başlılığı avuçlayıp: — Nah işte!.. Deyecekti, öyle mi?.. Buna imkân mı vardı?.. Belki, Bel- kiys yanılıp geldiği bu konak-| tan gene on parasız çıkıp gide- bilirdi, fakat el uzatmadaki nah veti ona vermeye asla taham-| mül edemezdi!. Müthiş sinirli idim. Başım dönüyordu. Yerimde güç otura biliyordum, bedenimin bütün düşkünlüğü- Portföylinü tekrar cebine yer cuların merak duymaması im- kânı var mzıdır?.. 921 de Amerikada cümhur reisi olan Harding bu yüksek” vazifeye intihabıridan iki üç se ne sonra dünyaya veda etmiş- tir. Şimdi ortaya biri. çıkmış, bir kitap neşrederek reis Har- ding'in hayatmda ve ölümünde bir çok gizli noktalar bulundu- ğunu iddia ile bir çok “İfşaat,, ta bulunuyor. “The Strange de ath of President Harding, na- mındaki kitabı yazan Mr. Gas- ton Means Amerikada evvelce gizli tahkikata memur bir adam mış. Kendisi reis Harding'in zevcesi tarafından verilen vazi- feyi ifa ile Cümhur reisinin giz- münasebetleri hakkında tah- kikat yapmağı kabul etmiştir. Şimdi Aradan on sene geç- miş, o zamanki vekayiin kahra manlarından belki de artrk kim se kalmamıştır. Amerikada neşredilen bu ki- tap bugün denebilir ki İngiliz dilile yazılmış yeni eserlerin en mühimlerinden biridir. Böyle merakı celbeden kitaplarm ya- iman bir intişar kabiliyeti oldu- Zuna ştiphe yoktur. İşte bu ki- tap ta kendinden çok bahsetti- ren bir eser oldu. Harding evvelce gazetecilik etmiş, hayat mücadelesine atıl- muş, bir gençtir. Nihayet zen- gin bir adamm kızı ile sevişip evlenmiştir. Zevcesi Harding'- ten daha yaşlı imiş. Onun için Harding bir gün Cümhur reisi olduğu zaman bu kadınm ihti- yarlığı farkedilir bir hale gel- mişti. Zevcesi Harding için kiymet li bir hayat ve mesai arkadaşı olmuştur. Kadın kocasınm üze- rinde büyük bir hak görmekte- dir. Kocası Cümhur reisi oldu- ğu zaman bundan büyük bir if- tihar hisseden kadn (kendini dünyada en mes'ut kadmlardan biri addederken bu saadet uzun sürmemiştir. Çünkü Harding hakkında bir takım dedikodular çıkmış, niha yet Harding'in başka bir kadın- dan iki yaşında bir çocuğu ol- duğu söylenmiştir. İşte Cüm- hur reisinin zevcesi bütün bun- larm doğru olup olmadığını ve bittabi doğru olmadığını mey- dana çıkartarak endişe ve İstı- rap içindeki kalbinin üzüntüsi nü bertaraf etmek istemişir. Bu tahkikata mahrem suret- te memur edildiğini anlatan Gaston Means takibatı netice- sinde bir takım mektuplar bul- muş, bunları ele geçirmiştir. Bu mektuplar Harding'in bah sedilen kadınla münasebette bulunduğunu gösteriyormuş . . Bittabi bunun böyle öğrenil- mesi kadın için o kadar ağır bir darbe olmuştur ki kendisi ne yapacağını bilmez bir halde tu- haf tuhaf söylenmişti Kadının metanetini mesi müşkül olmuştur. iade et Bu eser, bir zabıta romanma benziyor. Fakat anlatılan şeylerin aksini iddia edecek kimse yok. . Onun için merakla okunan bir kitap oldu. İeştirirken, hafif bir tebessüm kalın dudaklarında dağıldı. Bu nun mânası: — Hâlâ mı olduğunuz yerde sayıyorsunuz. Hâlâ mı, bu gu rur?... Demekti. Son bir defa: — Paşaya haber vermenizi is teyorum. Fazla bekleyemeye- ceğim... Dedim, Kollarmı göğsünün ü zerinde kavuşturdu, kaşları çatarak: — İmkânı olmadığını söyle- miştim efendim... Dedi. Göğsümü şişiren isyan kudurdu: — Ben gider onu göz Dedim, yerimden kalktı — Hem, size ne oluyor?. Bu. rası benim evim.. Ben hayatını buraya defnettim... Deye, şiddetle yüzüne bak tım. Gene soğuk kanlı idi: — Olabilir amma, paşayı gö remezsiniz... — Görürüm, im...

Bu sayıdan diğer sayfalar: