8 Mayıs 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

8 Mayıs 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yülliyet Asrın umdesi “Milliyetir” 8 MAYIS 1931 IJAREHANE — Ankara cadı Ko: 100 Telgraf adresi: Milliyet, zi tanbul, Telefon numaraları! 24311 — 24312 — 24313 KENE © ÜCRETLERİ Müddeti geçen için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz. © kabul etmez. Bugünkü Hava Dün enfazla harares 15 enaz 8d Bugün rozgir mürehavvül ve hava açik Kar helvası Nasrettin Hoca dermiş ki: — Kar helvasını ben icat et- tim amma ben de beyenmedim. İşittim ki İstanbuldaki ban: kalardan bazıları sabahleyin i- şe başlama saatini sekiz bu- çuk olarak tesbit edecekler ve öyle tatilini de eksilterek bir Saate indireceklermiş. Bundan © maksat akşam üzeri erken çıka rak eğlenmeye vakit kalmasını temin imiş. Bilmem neden bizde bulun- duğumuz yer ve zamanm ica- batını idrak edememek inadı vardır. Hükümet daireleri do- kuz bı susi müesseseler sekiz buçukta başlamayı daha faydalı bulur, İstanbul mekteplerinde ders se kiz buçukta başlar, talebenin 15 dakikalık ta bir temkini ol- duğu halde yine mektepler ilk dersin dokuzda olmasını İste- mişlerdir. Çünkü sebebi basi! tir: İstanbul geniş bir şehirdir. Ekseri fakir ve orta halli kısım i varuşlarda oturur ve vapur ya- © hut trenle gelip gider. Sekiz buçukta şehrin iş merkezinde i Ni i GE Mem om — “bulunabilmek ve tarifeleri ona göre ayar etmek için bir çokla rının Saat altıda yataktan kalk “maları lâzımdır. Eğer yukarı oturuyorsa bu da kâ- fi değildir. Vakıâ fabrikalar er- iken başlar, lâkin amele fabrika : * civarında oturduğu için bunda ie mahallelerinde ikamet edil- miyor. Bankalara kolaylıkla | “ gidip gelebilecek olanlar ise al- “tında otomobili olanlardır ki â- “dedi pek azdır, Bu haberi bana Yerdikleri zaman. Nasrettin Ho canın kar helvası için söylediği ik C uymıyan şeyler yapmak illetile mi malüluz? Terkos! Terkos! Allah rizası için şöyle be Şu Terkos şirketi meselesini kaç senedir -işidiyorsunuz.. E- im ki bu davanın ne zaman Gelen evrak geri verilmez i nüshalar 10 kuruş ta işe başlarken hu- | müşkülât yoktur, Halbuki ban- | Prens Andi “İlk taarruzda Yunanlıların kendi seğ & topladıkları merkezi siklelle manevra ryanın kitabı nu > halarında arı Es- yal kişehir ve Kütahya ve havalisinin tarafımızdan tahii- yesini mucip olmuş — Yunanlılar Sakaryadan kendi arzularile değil, Sakarya meydan muharebesi— Türk mukavemetli yüzünden geri çeklimişlerdir — Tarihle emsali görülmeyen bir kolordu kumandanı, tekmil kolordusuyla birlikte meydan muharebesinden kaçı- Türkiye için Hariç için : yağı 400 800 kuruş &. 750, 1400 ; ız, 40 , 20. yor — Buna sebep (İnönü — Afyonkarahisar) cephesine karşı Yunan ordusu tur, Gazete ve matbaaya sit işleri NU 1921 yılı Temmuzunda yapmış olduğu ilk taarruzda ilânların o mes'uliyetini| iki tarafin kuvvetleri müsavi olduğu halde Yunan ordusu nun, kendi sağ cenalımda (bir merkezi: siklet teşkil. ederek Türk Ganp cephesinin sol -ce- 'nahını kuşatmak suretile yap- gu manevranın Türk cephesini çekilmeğe “mecbur eylediğini, binaenaleyh Yu- nan sevkulceyşinin Türk Garp cephesi - karşısında bariz bir üstünlük göstermiş bulunduğu | ve nu iddia eden prens-hazretle- ri, Yunan ordusunun vücuda getirdiği büyük ve dar çenbe- rin içinden, Türk ordusunu kurtarabildiklerinden dolayı Türk kumandanlarını methet- mektedir, Bu bapta tarafımız- dan söylenecek sözler böyle bir makalenin içine sığamıya- cak kadar uzun olacağından onları söylemek başka bir za- mana bırakılmıştır. Dördüncüsü: Kitabın en mühim noktası, Yunan ordu- sunun Sakarya meydan muha- rebesini silğhlarımızın zaferi ne terkederek çekilmesinin se bebini sarih olarak “meydana çıkarmasındadır. Gerek o zaman ve gerekse | halâ şimdiye kadar, Yunanlı- İ lar daima Tuz çölü içine gir- miş olan Yunan ordusunun i- aşe ve ikmâl hususunda ma- İ ruz kalmış olduğu güçlükler yüzünden Ankara'ya ve yahut Kızılırmak nehrine kadar iler- lemekten sarfı nazar eyliyerek Sakarya'dan geriye kendi ar- zularile muharebeyi (o keserek çekilmiş olduklarını iddia edip durdular, Fakat Prens Andrya nın kitabı böyle yazmıyor. Yu nanlıların Sakaryadan kendi arzularile değil, fakat Türk süngüsünün yılmaz mukavc- meti ve Sakarya'yı idare eden Türk kumandanmın bariz bir üstünlük gösteren sevk ve ida ve kudreti yüzünden mağlüp m e i ; zetelerin — eski mübadele ha- İ berleri gibi — demir baş hava- İ disleri arasına girdi.. Ne acma cak şey! Başı boş! Hayvan olmak güç bir şey olduğuna tamamen kaniim ve dığıma şükredi: N Dün gazeteleri karıştırırken Fatih Belediyesinin bir ilânmı okudum, Bu ilânda: “Başı boş bir keçi bulundu. Bir. haftaya kadar sahibi çıkmazsa -Satıla- caktır.” j Tekrar ediyorum, bereket versin hayvan değilim. Yoksa her gün geçtikçe hayvan olma- | Türk süngüsüdür. , olarak çekilmiş olduğunü iti raf ediyor. Eski Yunan Prensi Sakarya'nın Gazinin ve onun arkadaşlarının büyük bir ese- ci olduğunu itiraf eylemek mecburiyetinde kalıyor. Yu- nan ordusunun o zamana ka- dar malik bulunduğu şevk ve heyecanı kıran, Yunan zabit- İlerinin gözlerini ilk defa- VS | sedemedi; dıran Sakaryadaki Türk mu- kavemet ve müdafaası ile mü ikerter mukabil saldırışlarıdır. Sakarya'da Yunan kumandanı n, bu-defa ağırlığını üstünlüğünü hissettirmiş o- lan mahirane Türk sevk ve i- daresidir. 3 Prens Andrya, harp tarih- lerine en kıymetli bir vesika olmak için bunu itiraf ediyor. Hattâ ilk defa şaşıran, ilk de- fa maneviyatı kırılan o bizzat prens hazretleri olmuştur. Ki- tabın her yaprağında Türk mu kavemeti, Türk sevk ve idare- rar eylemesi, onun yılgınlığı nın nereden ileri geldiğini an- İatıyor, Onun o kolordusu, bi- im ordumuzun sol cenahını | kadar ilerlemişti. Ordumuz, çevrilmekten kurtulmak için cephesini oenuba vermiş âde- ta, çok tehlikeli bir hareket 0- lan ters cephe ile muharebeyi kabul zaruretinde kalmıştı. Fakat, sol cenahımızda Prens Andrya, şimdiye kadar görme diği ve işitmediği bir direnme karşısında kaldı. Bizim “Kan- Ir Sivri,, dediğimiz, Yunanlıla rı Kal&Grotto adını verdikleri Güzelce Kalenin sivri kayalı torukları, üzerlerinde patla- yan Türk ve Yunan şrapnelle rile gece ve gündüz bir yanar ağ gibi ateş ve düman ve faz an kan pihtiları püskür- rilmiş makinalı töfenkler kar- şılıklı ateş ve ölüm saçarak iş Içdiler, işlediler. Süngüler gü- raş zıyasında ve ay ışığında bir çok defalar pırıldadı. Gün- ler ve gi dür gili büyüt kayalarınn a- ölü! ni biribirinin üstüne istif eyle | di: Bu Kanlı sahne Karşısında prensin gözleri bülandı, beyni | ve sinirleri gevşedi. O, Kütahya ve Eskişehirdeki gi- | bi kolayca itip süreceği bir düş | manla hesaplaşacağını zanedi- | ice Kalenin tepe- lerinden aken kan selleri,onun bütün cesaret ve ümidini debe raber siiriikledi. Ve bir gece, (9EYlAİ) ordu kumandanı Pa- pulasın emri ve haberi olmaksı zin kolordusunu da beraber a- larak bu kanlı toruklardan ve kayalardan kaçtı. Meydan mu harcbesinin en can alıcı ve en hassas bir yerinden (Kuşatma de yeniden kendini hissetmişti p di kabil olsaydı hem kendi bu genç adamın kolları arası atacaktı.. “ hızlı bir kaç kelime olsun söy- Sl neğe cesaret edemeyorlardi. ne H. şunu İissetmişti, i Bey kendisi: mühim i şey söylemek istiyor, ya- gendine gene böyle mü- bir mektup verecekti. Fa- ne olursa olsun Kerime Ha bu genç adamla böyle cad üstünde durup konuşamaz- , Kerime Hürum kimdi?, Sad am Yusuf Paşanın kızı de- yle bir kız babası- nın şöref vehaysiyetini ihlâl et meden nasıl olurda böyle * s0- kakta konuşabilir? Genç kız bir taraftan bu imkânsızlık bir “Biribirine yaklaştılar, fakat | taraftan da sevdiği erkekle ko nuş ışmak arzusu ile ne yapacağı nı bilmiyordu, Fakat genç kı- zın aklına bir çaregeldr. bu mü him vaziyetten kendini kurtar dı. Genç adam istikbale dair bir şey biliyot muydu?.. Ne va- kit biribirlerine varacaklarıni öğrenebilmiş miydi?, Kerime Hanım sofrda geçen gece babasının Kadri Beyden bahsettiğini duyunca kızarmış önüne bakmıştı. Fakat ne söy İ lediğini dikkatle dinlemişti. lu kumandanr- Yı şa Kadri Beyi methe bahsetmişti. der gibi bir lisanla kendisinden Kerime bundan çok ümitlenmişti. Kadri Beyin merakı'da Paşanın konakta hiç birşey söylevip söylemediği noktasına toplanıyordu. Şimdi ikisi'de biribirine bu- nu sormak ihtiyacile kıvranır ken Kerime Hanım küçük bir kâğıt parçasma ufacık bir kur- Şün kalemile ve öla- Tak şunu yazdı: “Ne vakit?..,, Kadri Bey buna kat'i bir ce- vap verebilecek, genç kızın ü- midini (o kuvvetlendirebilecek miydi?. Her halde Kerimenin beklediği buydu. Sevdiği adam yerek ufacık kâğıt (parçasını parmaklarının arasında yavaş- ça Kadri Beye vermek için bir harekette bulundu. Fakat bir denbire gayri ihtiyari bir suret te geri çekildi. Daha doğrusu si sözlerini Sakarya için tek- | | kuşatıyordu, Güzelce Kale'ye | Her taşın dibine yerleşti- | ir, Güzelce Kalenin | nın emir ve den herikisinin saadetini göste | recek bir cevap olacağını bekli | bir harem ağaısı “tarafından Eskiden kalan Kışm ateşin karşısına ge- çip kitabımı okumaktan başka eğlencesi olmayan yaşlı dos- tum oldukça zengin bir adam- dı. Zevcesi öleli epi olmuştu. Bir oğlu vardı. O da evli oldu ğu için babasından ayrıydı. Kendisini her ziyaret cdişim- de bana anlatacak bir şey bu- lurdu. Bu gün ne söyliyecek diye kendi kendime düşünür- ken gülerek dedi ki: — Gençlerin ihtiyarlar üze- rindeki istibdadına hiç diye- cek yok. Geçenlerde oğlumla gelinim bei ziyarete e ın kendini sai iy "eşyanm kaldırı. diyordu, şurada- ki Bi geçmiş. irili, ufakir bir takım 'saatlara ne lüzum var?. Yalnız bu mu? Her şeyi ka- rıştırdı. Her ileyi altüst etti: — Bunlârım hepsini kaldır. mal, diyordu, bunlar sadece toz yığını Ben genç kadının bu tahak- kümüne gülüyordum. Fakat mesele (birdenbire ciddiyet peyda etti. Çünkü gelinimin İ zarif parmağile işaret ederek i gösterdiği ve: — Bunların hiç lüzumu yek. Dediği şeyler arasında ölen | sevgili karımın bir kaç resimi | de vardı, Oğlumun küçüklük resimleri de gelinim tarafin- dan: — Lüzümuü olmıyan toz yi- ğınları Diye göteriliyordu, Ben | artık gülmiyordüm, Biraz gü- l İ cenir gibi oltüüştum: — Kizi dedim, bunlar hı kıymetli hatiralardır. Sevgi kocanızm resimleri, sevgili zevcemin hatıraları; — Bünlarikiymetli olebilir, Fakat her gün, her saat karşı sında ölanillari için siz ar- İ tale bunlara belimazsınız. İti- Bu resimlere bakıp zin kıymetli hatıra- larmı kaç kere tazelediniz..? Onun için'bünları başka bir ye re saklayınız. Görmek istediği niz zama görür, düşünür, ma ziniri hatırlarsınız. Ben bütün bu işittiklerimi 'arsusu — hilâfında bütün kı sile beraber sa- vaşan ve 'alafını emirsiz 0- la-ak başka bir Kanada (Yu. Ban sol . çongaina) “nakleder, ve mâziret olarak ta “asıl e- Hhemmiyet isol* cenehta Tüi'kler dfaçlan bize bir muka İbil taarruz #apmiş ütün o:dumuzu çöle atıp bizi mahvederlerdi. Ben bu felâke- tin önüne geçmek için sağ ce- nahı bırakıp sol cenaha gel dim; Ordu dani bu na- zik vaziyeti takdir edecek hal de değildi sebepten emir beklemeğe lüzum görmedim.,, Sözlerini saçmalayan bu kol ordu kumzldanınia harp târi- hinde rast gelinmemiştir de- H ken iki el Kerime ile Kadri yi biribirlerinden ayırmış genç sız başka tarafa sürüklemiş- ti, Bu iki Ke zenci Fettahm ka- | ra elleriydi!.. ! Kerime Hanım Fettah: gö- rünce son derece hiddet ve kin İs zenciye bakmaktan: Kendini alamadı, , Kadri Bey bu vaziyette örada< bir.dakika daha kalmayı muva- fk “bulmamış, âni bir:dıareket ; . lc başka bir tarafa (çekilerek uzaklaşmi, çekildiği - yerden göz ucu ile Kerimeye ve Fet taha bakıyordu. *“ Oh.. Sevgilisinin böyle ince böyle bir harekete maruz kal dığını görmek genç adam için kolay kabul edilen bir manzara değildi. Kadri Beye ilk gelen bir hid det hissi olmaktan başka bir kıymetli eşya... | tasdik eder gibi başımı salla- dım, İ Nihayet bir ici saat İ çekilip gittiler. Bir “kaç gün sonra oğlumun evine gidiyor” i düm, Belli de içimde gelinim- sonra den bir vesile bulup intikam almak arzusu vardı. Fakat ben yedi sekiz aylık tornumu gör- emek için gidiyordum. Torunumu yatağında uyur buldum, Sonra gelinime döne- rek odadaki eşyayı gösterdim: — Kızım bunlar ne Okadar çok. Şurâda bir çocuk esvabı orada bir kundele parçasi. Şu masanın üzerindeki “resimler İnedir.? Li Gelinim izah etmeşe başla- — Bu çocuk esvabı torunu- muzun daha küçükken ğiydir- i düğimiz esvaptır.Şimdi kendi- sine'dar geliyor. O kurdele parçası da oğlunuzla nişanlan- dığım zaman birlikte geçirdi- gimiz bir iki saat bir hatıra- sıdır, Bu kurdele o zaman be- nim başımdaydı, Bu kıymetli bir hatıra değil midir,? Resim leri söylemeğe hacet var mı..? Torununuzun her ay çektirdi- ğimiz resimleri. Bakmız bir birlerinden farklı değil mi.? Her ay çocuğumuzun nasıl bü yüdüğünü bundan ne iyi anla- yoruz. Ben sakin, sakin dinliyor- dum, Gelinimden intikam al- mak zamanı gelmişti. Kendi- sine: — Fakat bütün bunlar toz yığını değil midir.? Hele şu kurdele... Diyecektim., Fakat kendi- mi zaptettim. Burada oğlumla nişanlandığı zamanın hatırası- nı tazeleyen bir genç kadını çocuğunun resimlerine merak- lı bir anne görüyordum. Onun ehemmiyet verdiği her 'ştye (ben de kıymet vermek mecbü- İ riyetindeydim. — Çok doğru, kızım; dedim çok doğru... Seneler geçtikçe bu eşya çoğalacak değil mi..? Oh... Ne saadet," in kendi kendime düşün — EN gün gelecek.. Büyü- yen oğlunuzun karısı bütün bu eşyayı göz önünden kaldıra- cak..! ki sol cenah grupumuzun ge- celi ve gündüzlü dân gözleri yılmış 'unan Prensi kıt'ası ile birlikte mey- dan muharebasinden -sıvışmış- tır, hem-de emir “hilâfına sr. vışmıştır. Biz bunu kendi kita bındani öğreniyoruz. Onun: sı- İvaşması Yunan ordusunun ma Heviyatını büsbütün sarsmuş- tır. Bundan ötürü Prens-Andr ya, müthiş bir bozguncudur. Yunan ordusuna fenalık etmiş; tir. Her tarihi vek'anm, sancak uzun zamanlardan sonra daha ve açık olarak görün- daha göctikçe artacaktır. CİNOĞLU ketle zencinin üzerine atılarak bü smanasız harem ağasını bir | ve kıskançlık | duymuyor muy- tarafa fırlatmak istedi. Fakat | muhakemesi buna mâni oldu. Bilâkis vaziyeti pek sakin bir Surette karçrlayarak daha çir- kin bir hâdiseye meydan ver- memek lâzımdı. Eğer bu ulak va'a Kadri Beyin de -müdaha- idesile büyüyecek olursa netice Zenci Fettah ne Yakiktenb ri. Kerime Hanımı “takip *edi- yördu. İşte bu sabah ta küçük Hanımın Sokağa çıkacağını görünce o da bir bahane “ile sokağa fırlamış, takibe başla- mıştı, Beyoğlu caddesinde Pş. nın kıztile Kadri Beyin karşı- laştığınıgörünce bunun birtesa üf eseri olmadığına hükmet- miş, bunların biribirlerile. ko- nuşmak için buraya geldikleri mi düşünmüştü bilmecemizin hatkediimip çeki 1284 56789101 Buga ki bilmesemis Soldan sağa: i 1 Löwemr veğil (4), Lâ- tife (4). 2 — Kalın ku vsaş (3). | 3—BirL..*: ismi (5). Uz vun cemi (3). 4— Dost (7). 5 — Yemek (2). Mantar (4) 6— Er (5). 7 — Siyah (4). Yurt (4). 8 — Nota (2). Baba (2). Cet 6). 9 — Müzekker ix2). Hasat (4). 10 — Sert kaya (4). İkinci (2). Beyaz 4. 7 11 — Pislik (3). Bir meyve 6). Yukardan aşağı: 1— Fındığın arkadaşı (6). Sada (3). 2 — İcar (4). 3 — Nazlı (5). Nota (2). 4 — Hicap (2). Mütehassıs 6). $ — Türkiyenin merkezi (6) 6 — Sevda (3). Nota (2). 7 — At (3). Hicap (2). 8 — Eşarp (4). Genişlik (2). 9 — Telkih (3). Fakat (5). Ser G. Saray - Beogradski maçı hakkında tavzih İSTANBUL, 7 A.A. — Bu sabah intişar eden gazeteler. den birinde son, Beoğradski - Galatâsaray maçı münasebeti- le radyo tarafından yapılan meş riyatta “maçı Galatasaray ka-- zanmadı, hâkem kazandı" cüm lesinin mevcut bulunduğu bir ifadeye atfen dermeyan edil- | mektedir. Spot - müsabakaları hakkında radyo neşriyatı ayni gün çıkan spor servisinde harfi harfine münderiçtir. O günkü servis tetkik olunursa bu iddia nın tamamile hilâfı hakikat ol duğu tebeyyün eder." © Bilâkiı radyo neşriyatı Galatasaray gösterdiği enerjiden ve yüksek oyundan dolayı en samimi bir sürette şayanı tebrik gördüğü | nü söyledikten sonra ktübümük | İl zün bugünkü galebeyi haketti | “İl ğini de ilâve etmektedir. cümlenin bu ibare» 1 ler arasında yeri olamıyacağı aşikâr olduğundan tavzihi key. fiyet olunur. Ali Deniz Ticaret Mektebi Tarihçesi Yazan: İbrahim Feridun Mektsb'n bidayeti tesisinden iti- baren yeçindiği safahıt ile İktisat Vekâletine devrinden ve kiymetli ellere geçmesinden s0: tekem- mulâtını muhtevi ve ahiren müesse- #ede yapılan modem tesisata ait #otoğesfilerle müzeyven olup veciz bir lisanla yazılmış olan bu eseri Sabırsızlıkla Deniz Ti Mecmuası ? Temmuz 931 tarihinden itiba ren İbrahim Feridun Bey tarafından dn bir mecmua çıkarılacağı Hukuk mahkemesinden Şilenin Bali bey mahallesinden zekiye hanım zevci Mostafa Riza aleyhine ikame eylediği telifi beyin dâvasının yevmi mubakeme- sinde müddel aleyh namına tsde kilinan davetiye & zahrindaki mübaşir sepöşrühatına ve “mahalle heyeti ihti. yartyesinin ilmühsberine nazaran mu- maileyhin tahminen $ sene mukad- dem ikametgâhını terk ederek semti meçhule gitmiş olduğu ve elyevm ikümetgilhi meçhul iduği anlaşılmış 10 — Ördeğin amcası (3). İstikbal (3). 11 — Hürriyet (4). Zaman (2. IRTIHAL Hösameltin Paşanın kerimeleri ve “Hakan” Beyhan Hnimin * hemşi- geler Mihriban" Haham irtihal etmiştir. “Bugün © Erenköy'ünde — Feliem Efendi caddesinde 104 nvmerolu hüneden. saat 12 de Sahrayı Ceğk kabristanına “defnedilecektir. Hukuk fakültesi re- isliğinden: Balkan haftası münasebetile şehrimize. gelmiş “olan . Atina Meb'usu maruf mubarrir Vesiya- silerinden Nlösyö. Leon Makkas B:-Mayıs 934. tarihine -müsadit .Cufna “günü “saat. on yedide Darülfününün © Veznecilerdeki kohferâns sâlonunda”Şarkta Sulhü “müsale:net “teşkilâu,, mevzulu bir konferans iri ma, hem Kadri Beye karşı kin du? ikisini de inkâr edemiye— cekleri bir vaziyette bulmak i- çin.bir tarafta beklemiş, Kadri Beye vereceği sırada yakalı- yan zenci kölenin gözlerinde öyle parlak bir zafer ve muvaf fakiyet eseri vardı ki Genç kız ne yapabilirdi?, Ke rime kendi talih ve kısmetine Fazı olmaktan başka yapılacak bir şey göremedi. Fettah hid- detine mağlüp olarak söyledi- | ği bir kelimenin bile ne büyük bir felâket olabileceğini düşün labilirdi?.. Kerime Hanım hid | detine mağlüp olmadı. Kader | ve kışmete tabi olmağı en iyi | bir hareket saydı. © Fettah ilk zafer ve muvaffa | kiyet sevincile gözlerini parlat | tiktan sonra kendini topladı, | ve İlânan tebligat icrasına mahke- mecc karar verilecek muhakeme 10-$-931 pazar günü &aat 14 e talik kılınmış olduğundan yevmi ve vakti mezkördn müddel aleyhin çile sulh hukuk mahkmesinde hazır bulunma” dığı taklirde - giyaben - muhakeme icra edileceği Hân olunur. Istanbal İkinci Icra Memurluğun- dan: Mukaddema Beyoğlunda Tarla bışmda Cehennem sokağında 8.nu- merolu hanede iken elyevm ikamet” gihi meçhul Kirkor Hovasapyın Elendiyet Kemal Halil Mehmet Rifat ve şürükasi Beylere olun (2500) liranın maı faiz ve mesarif tahsilini temi men vhtei tasarrflarında bulunup alacaklı tarafından “Taksimde Doç garafında bulunduğu bildirilen 2393 belediye nürnarasını mukayyet Bolk mark oomobilin 16-5-931. tarihine müsâdif cumartesi günü saat 12-13 de mahallen haczolunacağı ikametgâh nazın imeçhuliyeti basebile olbaptaki maddci * kanuniyeye tevfikan o malö münuz olmak ve haciz ihbannır töbliği makamma ksim bulenmik üzes ilânen teh de yerlere kadar eğilerek — Bendeniz, dedi, Hanıme- fendimizin belki bir emirleri vardır diye gelmiştim.. Kerime Hanım cevap ver- medi. Arkalarından Fettah ta olduğu halde Kamerle beraber bir mağazaya girdiler, Küçük Hanımefendi bazı şeyler aldik tan ve bir iki mağazaya daha uğradıktan sonra Kerime Ha- nım kendisini caddenin ilerisin de bekleyen arabasma bindi. Fettah küçük hanımla Kamer bindikten sonra arabanın ka- pısını kendi elile kapadı. Fettah arabanın bakıyordu, Kerime Hanım ko İ nağa döndüğü zaman odasına İ kapandı. Başı ağrıyor, hasta- lanmıştı Yemek yemedi, (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: