11 Temmuz 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3

11 Temmuz 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e 1 Mlliyef Asrin umdesi “Milliyet” tir. | gi ev 11 TEMMUZ 1931: (ve eee ay ee IDAREHANE — Anları cadde- si No: 100 Telgraf adresi: Milliyet, Telefon numaraları: 24311 — 24312 — 24313 ABONE ÜCRETLERİ Türkiye için Hariç için 400 kuruş 800 kuruş Gelen evrak geri verilmez > Müddeti geçen musbalar 10 kuruş Bugünkü Hava Dün azami hararet 26, asgari 17 derece idi. Bu- gün ruzgâr mutedil poy- raz, bava ekseriyetle açık- Haflanın yazısı Yan. oruma Sakın bizim Salâhaddinin âleme sorduğu aşk yim amyorum da onu size yazaca- İlm Malay! Bir küçük Ko- | mevanu.. çabucak anlata- . Korkmayın sıkılmazsı- Bir kere başlayın, alt ta- rafı sizi çeker götürür! “#5 Üsküdarda Şeyh camiinde ikin asıl işini söylemiyelim de sildar diyelim bir Hüseyin var. Bir direği kız kar- iç direği kendinin iki hşap bir evde oturur. Dolapdere mi Yenişehir mi işte © taraflardan aldığ isminde bir karu nla olan meşru münas yerinde oturur vakit geçi ir. Lâtife de sakız çiğner, 80- rakta takunye ile gezer ve ar- da erkek çocuklarla kaydı k oynar... Parası olursa ma- Hüseyin Efendi kâğıtla ölmiyecek kadar ge Onun miras meselsinden Yierebatanda bir konak ımdaki hisse da i r kaç yüz İira alr Her havadan para uman gi- fi © da bir tayyare piyangosu rat göstermez yal in Efendiye birin “Batmaya ramak kalır. Li arısı öğrenince aklını oynat- Yilliyet,in “Edebi Romanı : — İKİNCİ Ve kaymakam Celâl her ak- n toplandıkları eski fırka bi- mda silâh arkadaşlarila bu rişan © vaziyeti çareler toparlamak düşünüyordu ki dana) ya geçen kumandan- tan bir emir aldılar. Bu telgrafta mütareke şartla a göre (Halep) itilâf kuvvet i tarafından işgal edileceğin- İransız kıt'ası kumandanı ile lerek teslim muame- inin yapılması emvediliyor- ” Yirmi dört saatte şehirde ürk askeri, Türk ailesi kalma Şam) danberi Urban teca- izlerden canlarını kurtara- buraya iltica şden Türk maz — Çünkü pek akıllı bir şey değildir — kendisi oynama başlar, kapı kapı gezer, Konu; İ komşuya beber verir. Her girdi dar, trende, tramvayda, dar vapurunda Lâtife mütema- diyen annesinin sırtımı kaşır.. Sekiz buçuğa doğru eve ge- Tirler. Zeynep Hanımın sırtı ve vücudü fena halde (o yanmaya başlar.. Kocasına haber verir. — Aman yahu! ben çayır ça yır yanıyorun Benim çare- me bak! — Adamcağız işi anlar, he- men yoğurt almak için çarşıya koşar... O çarşiya gidedursün, | Zeynep Hanımın vücudündeki ateş artar. Karı basar yaygara- yı — Amanın dostlar yangın ... yanıyorum adostlar, yetişin imdadama!. Konu komşu işin farkında değil.... Oralarda ahşap ev de çoktur... sıklık ta bir yer... Ar ka sokakta oturan mütekait eczacı binbaşı Raif Bey Çırçır yangınında yanmıştır. emen koşup telefonla itfa- iyeye haber verir: — Şeyh camisinde varl... Bu mevsimde itfaiye çok has sastır. Çünkü evler kuru terkos boruları da kurudur. Hüseyin efendi o yoğurttan dönmeden itfaiye Hüseyin E- fendinin evinin önüne gelip ça tar... İçerideki vaveylaya konu ... Hüseyin Efndei ihtiyatlı” a- damdır, elime para geçti diye Ona kalsa piyango çil le kimseye söylemezdi.. bir taraftan tayyare cemiyeti resmini camakânlarına koymuş öte taraftan karısı kapı kapı do laşıp el âleme yaymışl. Artık | saklamanın imkânı yok! Kah- | vede ona karşı muameleler de- | ğişiyor... Maamafih Hüseyin E fendi, gene tabsildarlığı bırak | maz. Hattâ hayatını değiştir. İ meye de lüzum görmez.. Am- ma o körolası karı yok mu?... İ Parayı görünce hemen hallen- miş. İlle (kaşmerdikos) yeldir memsi bir manto. Başına da bir hazır şapka, Ayağına böcek ka buğu iskarpinler.. Hantal ba- caklarına da açık ten rengi ço- rap... Lat e Bahriye biçimi lâcivert elbise ister.. Üzatmayalım.. Hü seyin Efendinin mumanaati rağmen Zeynep Hanım parayı kemirme'ye başlamıştır. Her gün bir paket kalıp sigarası iç meye, kaymaklı (çukulete) ler yemeğe başlar. Bir defasında | komşu da koşuşmuştur. bakkalda imrenip aldığı jambo- | nep Hanım yaygarasma de- nu bile yer... Lâkin 24 saat son | vam ediyor... ra domuz eti olduğunu öğre- | — Amanın ümmeti Muham- Dince kusmaya başlar . met! ateşler içnde yanıyorum. Zeyn&p Hanım, moderno ka | (Bana bir çarece! dmlardan olmak hevesindedir. | (İtfaiye vaziyti anlar. Zey- Âlemin kızlarının boynuzu mu | nep aleyhine bir zabıt yapar- var? lar... O sırada da Hüseyin E- fendi gelir.. Kapının önünde it faiyeyi görünce adamcağızın ö dü kopar... Kırık dökük ev için değil!... Tayyareden aldığı ralar evle birlikte yanar diy: İtfaiye gider... Zeynep vavey lâya devam eder. Hüseyin E- fendinin getirdiği yüz dirhem yoğurt Zeynebin bir bacağına yetişmez... Adamcağız. tekrar çarşıya koşar.. Komşular. Zey nebin ateşinebirçare ararlarken Hanife Hanımın aklma gelir, Zeynebi bodrumdaki büyük kü pe sokarlar... Beline kadar gi- rer.. Lâkin üst tarafı sığmaz.. Yarısı küpün içinde yarısı dı- wo , 2700 yangın sx Havalar ısınmaya, Şeyh ca- misi mahallesi bir fırın ağzı gi bi yanmaya başlayınca Zeynep Hanımda bir arzu baş gösterir. Şu âlemin dilnide destan olan Fluryaya gitmek... İşi kocası» Ba açar... Hüseyin Efendi ağır başlı adamdır. Öyle yerlere git mez, çoluk çocuğunun da gi mesine razı değildir. Değildir amma, Zeynep bir kere herifin burnuna ( hırızmayı takmış... Bir gün berabr karşıya geçer- ler, Mahmutpaşa taraflarında bir dükkândan deniz donu alır. lar... Hi o cuma günü Zey Zey- ve bu ka nep, Lâtifeyi beraber alıp Flur | şındaki vücudile Zeynep mahal yaya gider . leye bi rbelâ kesilir. Bu halde Nereye gider, hangi plâja gi | iken de devirirler. Doğ- rer buraları sormayın!.. Muhak kak bir şey varsa yirmi kuruş duhuliye verip bütün plâjlarıdo laşırlar. Zeynep küçük iken Ka sımpaşada deniz hamamına git miştir. Lâkin yüzme bilmez. Zaten Fluryada yüzme bilme. ye hacet yok ki; deniz değil, a- deta İiğende su! rultmanın imkânı da yok!.. İşin fenası kadın küpten çı- kamaz!... Hüseyin Efendi ya- rım teneke yoğurtla eve döndü ğü zaman onu yan yatmış bir zaten ne yağa içinde feryat feryada bu Fu. aldığı — Efendi, efendi! Hakkını belâl et.. Küp içinde çayır ça- Güneşin ateşli zamanında üç | yır yanıp gidiyorum da derdi. dört saat adeta çırçıplak plâj | me çare bulan olmuyor. da kaldıktan sonra akşam av | Diye bağırmaktadır. Bir det ederler... Daha trende iken | taraftan bu feryadm rezaleti di güneş, Zey: Hanımın gül be etin fecaati deninde tesirini göstermeye ve Efendiyi müteessir e- onu cımbızlamaya başlar. . Gidip mutfaktan baltayı — Kık Lâtife şu arkamı ka- r ve kırk senelik canım kü şısana! Muhakkak pire var! © | pü kırıp karısını kurtarır... Zey Kız kaşır, üç dakika sonra: | nep anadan üryan küpten fır- — Kız şurayı kaşı, iki küre | lar fırlamaz üst kata çıka ğimin ortasını!, k vöcudüne yoğurtlar sürülür Hay boyun devrilsin, kız ka lar sürülür, o rüzgerlenir. li ! anlar bilir, güneş ya bir şey geçirmez... Zeynep yoğurtun veri i vakkat serinlik ile biraz rahat bi orum Ya İşte. imi kaldır da gömle- inden kaşı ordusundan ayrılarak gelen bu kıt'anın kumandanı" Mirli | Düran isminde terbiyeli nazik bir asker, ü KISIM — Bürhan Cahit aileleri yeni bir hicret yoluna düştüler, En muntazam © kuvvetlere malik olan kaymakam Celâl in kıt'asından bir tabur kuman- danıyla beraber şehirde kaldı., Dükkânlar kapanmıştı.. En gizli cmirlerden bile haberdar olan yerliler her ihtimale karşı vaziyet almışlardı. arda kimseler kalma- mek için samimi bir dost gibi hareket etti, İki silâh arkadaşı kumandan lik dairesinde resmi evrakı im- zalayıp teati ettiler, Miralay Düran derhal bare- kete amade olan kaymakam Ce lâli ve kıt'asını geçirmek üzere onunla beraber aşağıya indi. Kapının önüne çıkınca ikisi de hayretler içinde kaldı. On dakika hep kapalı olan dükkânlar açılmış ve bütün pencerelerden Fransız bayrak. ları sarkmıştı. Kaymakam Celâl askeri me- rasimile şehri terk ederken asır lardan beri Ana vatanı ederek bu (Kavmi Necip) ik gelecek lü Türk askerleri dev- suz geçen bir gecenin sabahın- Zey. | da İskenderundan gelen Fran- sız slayı kumandanını firka da iresinde kabul etti. Selânikteki Franşe Despre mal ve mal ve can veren askerine pencerelerden arapça küfür savrulduğunu işidiyor- du. Bir — Fransızcadan — Üç delikanlı vagonun kom- partimanma girdiği zaman için de bir tek yolcu vardı.Elli yaş- larında kadar köylü. kıyafetin- 'de bir yolcu. Pencereden: dı- şarısını seyrediyordü. Yeni ge- İenlere şöyle bir baktı, tekrar temaşasma daldı. Yeni gelenler şunlardı: Gas tor, Gontran, Gi... tren hareket etti. Bu Komaprtimanda dört yolcudan'başka kimseler yok- tu. Tren Ekspres olduğu için her istasyonda durmayordu. İlk duracağı istasyona daha bir buçuk saat vardı, Bu bir bu- uk saatımı sıkıntısız geçirmek lâzım geliyordu , Köylü kıyafetindeki adam sepet içindenbirçıkın çıkardı ve açtı. çıkında pişmiş yumurta- lar, peynir ve büyük bir parça da ekmek vardı. cebinden ka- ba bir çakı çıkardı, açtı, çıkını dizinin üzerine aldı. ve sakin sakin yemeğe daldı. Üç genç te vakit geçirecek bir şey ayıyorlardı. Yanı başla- rmdaki sakin adamın hali, bu gençlerden birine bir fikir ik ham etti, Bu genç arkadaşları nm kulaklarına bir şeyler dadı. Ondan sonra il alâl sız bir tavurla, kompartman- dan koridora çıktılar. Üçüncü- sü yerinde kaldı.Bu yerinde ka lan köylü ile bir muhavere yo- lu aç, başladı, fakat eder. Komşular evlerine çekilir ler. Saat te on bire gelmiş. Lâ- tife yatar, Hüseyin Efendi de uyur... » Aradan kaç sast geçtiği ma lâm değil, ö nünd: Hâüdise şudur: Gece Zeynep,uyanıyor.. Ya- tak çarşafını suda ıslatıp vücu düne sarıyor ve'sernilemek için o hal ile sokağk fırlıyor. Alel- âde zamanda böyle şey yapmaz amma güneş yanığının yaptığı humma tesirile.kadına hezey: geliyor. Bu kılıkta Şeyh cemi mezarlığından geçerken onu İ- ki kişi görüyor, hemen karsko- la koşuyorlar. — Şeyh camii mezarlığında hayalât gördük.. Bem beyaz! Bekçilere haber veriliyor. Or talık seferber oluyor.. Nihayet hayalâtı tutuyorlar. Zeyne aklı başma geliyor amma iş iş- ten geçtikten sonra ve karako- is düştükten, öçmre. Hüseyin Efendi bütün bu ke yesili örtebilmek bir a- kıllılık ediyor: Polislere: — Karım çıldırdı!... diyor... Zeynep timârhanede başına gelenleri doktorlara anlatıyor. Vücudündeki güneş yanıkları da sözlerini teyit edince doktor lar Zeynebin deli değil akılsız olduğunu anlayorlar. Bir hafta sonra Zeynep timar! © ve dönüyor. Konu komşu geç- miş olsuna geliyorlar... O gün bu ündür ne Zeynep e kocası Hüseyin ne de komşu ları Flurya lâfınr ağızlarma al mamaktadırlar. FELEK İskenderun caddesinin mün- tehasında bir evin o balkonun- dan çarşaf kadar Fransiz bayra ğı sarkıyordu. Kaymakam Celâl geçerken balkonu dolduran başlar afasın da şuh bir kadın kahkahası duydu, başını kaldırdı, aynı müstehzi ve parlak sesi bir da- ha işitti. — Ouo Vadis? nereye gidiyor sun ? Genç erkânıharp bu acı kah- kahanın ve bu müstehzi sualin sahibini aradı ve gördü. Bu Fransız bayrağının bir ucunu omuzlarma sarmış dişi bir timsah gibi balkondan eği- len, Şeyh Sadun'un kızı Zehra idi. Süvariler ağır ağir “Halebi terkettiler. X “.. Harpten heyecanlı ve boz- gundan beter İki sene geçti. Türk vatanı yelkeni kop- muş dümeni uçmuş, kaptanı sakat düşmüş bir kazazede ge- ara: da battı, çıktı. elle.. çıkanlar da mana giriyorlardı. rin bir oyum ha; anladı, Köylü ise nı alışlırmakla m den biri, köylüye Hat tan ovebüyük zaman zaman tek lerde söylemeğe bi İ pencered hayretle bakıyordi lerden bi İ rafında duran bir İ muş ta muvaffak du. Halkayı çekmek istedi, bir di. İ Beceremiyor. Son: İ gülen arkadeşler ndüz — Hydi bakalı mek kolay! Sen çek te görelim... sü bir kahraman kalktı: ii olacaksınız, dedi. ründi ğü-halde o tılar, O zaman köylü ları olduklarını ö dirdi. Böyle bir hi li yaşına gelmiş adamının kuvveti için, bu sefer kalktı. Bi tek elle mütevazi, fakat g. la şöyle bir baktı Sür'atle giden | bire yavaşlamağa sonra da durdu. Sağdan soldan İ Az sonra Şefdötr rı da merak İni? cak yeri kalmadığı yan kalmadı. AArabisi tiler. cevap vermedi. Zaten koridora tekrar komparti. | gibi ıkınmağa başladı. bu hareketi hayretle seyrediyor bütün kuvvetile di. Üçü de bu vezin | mahcubiyetile biribirlerine bak kendisi . Bu gelenle zırladıklarını üçüncü arkadaşları hallerinden yumurtaları | eş guldu. Dereden Lepeden konuşma- ğa başladılar. Ara sira içlerin- de hitap edi- yordu. Nihayet köylü yumu- şadı. ve baş işaretile cevap ver (tâ yemeğini topladıktan, bir mendille ağzını sildikten sonra tük kelime- aşladı. Bir za en. kırları ın, derelerin, ormanların nasıl sür'atle kayıp gittiğine e. Tren hare- ket edeli yarım saat olmuştu. | O zaman evvelce koridora çıkıp tekrar gelmiş olan genç- i ağa kalktı ve kom partimanm yukarısında sağ ta- halkayı iki elile tuttu ve çekmek istiyor- olanıyormuş Köylü türlü çekeme Bir daha.. Bir daha.. Nafile! ra kendi ımdan birine m, dedi gül çekebilirsen Bu sefer kendisine hitap edi len genç ayağa kalktı. Oda gü- ya çekti. Ha gayret, ha gayret nafile! O da beceremedi. Sıra üçüncüye geldi. Üçüncü gibi ayağa - Yazık sizlere yahu! genç Bu sefer halkaya o yapıştı. İ Nafile! o kadar kahraman gö- da becereme- verdiği gençlere acı- dı. Şehir uşaklarının süt çocuk tedenberi işi- alkayı çeke- meyişlerine şaşmadı. Onlara el ayağa halkayı tuttu ve çekti. Halka derhal indi ve çıktı. Ondan sanra gençlere alip bir tavur “tren birden başladı. ve koşuşmalar.. en komparti- İ mana geldi. Diğer vagonlarda yolcularda bir kaza olduğunu | zannederek, endişe ile, bazıla- sile kompr ti manı doldurdular. | Şefdöteren sordu: | — Kim çekti tehlike isareti- Köylü kahramanca bir tavur Alaskadan Singapura kadar Türkiyenin arz üstünde tutuna ına İnanmı- Avrupa orduları aç bir enge rek gibi Türk vatanına çörek- lenip yuvarlanmağa başladılar. istan, Ermenistan, Pontos bu mevsimin mahsulleri idi . “Avrupa ordularmı yere ser- mek için (Sancağı şerifi) çıka- ran halifeler de tıpkı Şeyhi Sadun gibi ecnebi istilâ- sını milli bir harekete tercih et Temur Ve Türk kendi vatanında da son bir defa yine Arabın bu tarihi tuzağına düştü. Abbasilerin karargâhında İn giliz orduları, Emevilerin kezinde Paris çocukları silâh- larma dayanıp badem Arap kızlarınm göbek dansları nı seyrettiler. Ve İstanbuldaki Halife Küvin Elizabet * Amira- he gözlü Çapras kelimeler 12348618 51914 FRANSIZCA vetinize gö- re 12 kur ve 12 usuk gündüz ve gece edebi, tarihi, gazete ( tercümleri kıyasi gayrikiyani, füllerin târifatile | kuvvetli miikâlemeler, imlâ, gramer terkip ve synorime kaideleri, 16 tab lo delmasla serbest pratik, hususi töccari mektuplar Syntaxe ve takrir Yeni şekil usulleri, 18 seneden beri çok esaslı Soldan sağa tanzim edilen derslerimiz her yerde | 1 — Yemekten sonra (5) Yaz muvaffakıyet temin eder, Divanyolu | meyvas (5) 2 — Eğreti (6) Akıl (4) 3 — Sahtelik (4) Çok küçük (6) 4 — Bardak (5) Bili (4) 5 — Işık (4) Marset (2) 6 — Tekit suali (3) Nota (2) 7 —Nola (2) Beyaz (2) Yeni (5) 8 — İşaret (6) Zengin (4) 9 — Zulmeden (6) Çok hoş (5) 10 — Hitit asarının arandığı yer Firüzağa camii yanında erkek, kız lisan tedrinhanesi, müdürü Ziya 3 üncü Kolordu ilânla Çorludaki kıtaat için 52,000 kile sığır eti, 11,000 kilo koyun eti 16/7/931 perşembe saat 15 te kapa zarfla. > ş Tekirdağındaki . kıta'at “için | çg, © e9ö2et (5) Fransada sehir 72,000 kilo sığır eti, 12,000 Yukardan : aşağı koyun eti 16/7/931 perşembe 1 — Eski Rus imparatoru (3) Ba- saat 16 da aleni münakasa. | şı koş (7) i Çorlu ve Tekirdağ kıtaatı ihtiyacı için cins ve mikdar- lanile omün akasa şekilleri ve ihale tarihi yukarda yazılı dört kalem erzak münakasa- ya konulmuştur. Evsaf ve şe- 2 — Meyva (4) Keder (5) 3 — Hesapta kat'iyet (6) Bilgiç (a) 4 — Eller (5) Başıma H ilâve €- derseniz mektubun zeyli olur (4) 5 — Haci (2) Nida (3) Musiki ratini anlamak istiyenlerin | alet (6) İ her gün ve münakasaya işti- .— (5) Nota (2) N zalime d çiz ei > sie 8 — Eritmek (5) Adalar demini İn e saatlerde gi Çorluda . Fırka satınalma komisyonüna müracaat la: — Ben! Dedi, hem de öyle ili elle değil, bir elle... — Bir kaza mı oldu? Hasta mi var, ne var ? “ —Hiç bir şey yok! — O halde gelin bakalım. Tren daha fazla bekliyemez. 9 beşyüz frank kadar bir şey sı 9 — Taşlamak (5) Mehmul (6) 10 — Zeki (4) Tepsi (4) 11 — Zikreden (5) Senenin dör- düncü ayı (5) Yeni neşriyat TÜRKSPOR Dünkü Heybeli deniz ya- ir tafsilatını da muhtevi —Bin beşyüz frank mı vere- cekler? Hay yaşasın! Ben daha bunun nelerini yapabilirim? — Alayı bırak ta yürü! Köylüyü ön vagonlardan bi- rine götürdüler.. Kompartima- na nasıl döndüğünü tasvire ha cet var mı. - Ş Itünadı Milli Türk Sigorta Şirketi Harik ve hayal üzerine sigorta muamelesi i icra eğleriz. Sigortaları halk. için müsait seraiti havidir. Merkezi idaresi: Calatada Ünyon Hanında Acentesi bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. Telefon: Beyoğlu — 2003 Türkmilletinin arz üüzerindeki ! hakkını feda etti. (Sever) muahedesini imza etti, Bir ordu harp etmişti. Dün- ya harbi tarihine Çanakkale gi- salsiz bir âbide hakket- mişti Bu ordunun cevheri vardır. | ' Çok fena idare edilerek için- den çürütülen bu ordunun kuv- vetli bir mayası vardı. Cephede düşmanla, içeride Arapla, Ermeni ile ve Rumla Mağ bu ordu Türk milleti Ve artık serbest serbest mü- İ zayede başlamıştı » Erzurumdan Adanaya kadar Ermenistan oluyor. Trabzon ve — | Samsunda Yunan Pontos hü- kümeti yapılıyor ve Arap ta tarihi istiklâllerine kavuşuyor- Amma yine halife vardı. Ve bu'halife Türk vatanının böyle haraç mezat elden gitme Müharip Türk elinden sini muvafık buluyordu. alındıktan sonra kendi öz ana ocağının da yanaşmalara veril. diğini görüyordu...“ Yer yüzünde iflâs etmiş bir siyaset ve pek çürük bir mak- satla vuruşturulan Türk, şim- di eşyası müzayedeye çıkarıl- muş bir zengin gibi vatanın her köşesinin birine maledildiğini (Reval)de (Hasta adam) diye asırlarca bü hilâfete nasıl ısın. madı ve bunun varlığından na- #ıl zarar ve ıstırap çekti ise bilâ || fet te bu temiz milletin Omert ve silâbşör ruhile kaynaşama dı. Ve bünyesindeki Arap ri yakârlığını, Arap (zihniyeti Türke hazmettiremedi. Ve yine bu halife, Arap ya- mi gibi bir zaman sert dalgalar | digârı olan meş'um unvanmı Teshetmemek mukabilinde terekesini taksime hazırlandık ları Türk 1918 de vefat etti. © Girmedi) Deniyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: