20 Kasım 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

20 Kasım 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

B N ” Oranm ekmeğini yedim. İçini Asrın umdesi «Milliyet» tir. 20 TEŞRİNİSANİ 1931 ve MAİ les ceki Müliye, İstanbul. Telefon numaraları: 24310 — 24319 — 24318 ABONE ÜCRETLERİ G Türkiye için Hariç için 3 aylığı o 400 kuruş 800 kuruş Sm 1 e 12 , İM 20 Gelen evrak geri verilmez gana geçen nushalar 10 kuruş ir. Gazete ve matbaaya nit işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların mes'uliyetini İL mı #tmez. Bugünkü hava Yeşilköy rasat merke- zinden alınan malâmata göre bugün hava kapalı yağışlı olacak ve ruzgâr poyrazdan © mütehavvil esecektir. Dün hararet azami 714, asgari 6 derece Ez E Arpacı camii Ben Evkafta hizmet ettim. dışını öğrendim, uzatmayayım Evkafı pek iyi tanırım... Buna rağmen Evkafm hâlâ öğrene- mediğim bir takım mütaleaları olduğunu, eserlerile görüyo- rum: Bahçekapısında o Arpacı ca- mii denilen ahşap ve köhne bir cami vardır. Din ve mabet ne kadar muhterem olmak gerek- se bu bina maalesef o kadar mühmel ve itibarsızdır. Bakıl. maz, tamir de edilmez ve bil- mem neden satılmaz da.. Her şey yeniliğe doğru yü- rürken Evkafın hiç olmazsa bu konsere hafif tempolarla uyma- sı beklenirdi... Görüyorum ki; o bu fikirde değildir.. Zaten Evkaf hayır olsun diye icat e- dilmiş bir usuldür denilir. Lâ- kin inanmayın! Evkaf vaktile ahalinin mallarını mütegallibe elinden kurtarmak ve kârlarına kesat getirmek için ozamanın a kıllılarından birinin bulduğu çaredir. Ben Evkafta bulundu- ğum zamanlarda gördüm, son- radan gördüm. Evkafın ruhun- da bu ikinci mülâhaza o kadar işlemiş, o derece kökleşmiştir ki; tarif edemem. Hayır yap- mak mütaleası daima ikinci de- recede kalır. Evvelâ vakfın menfaati diye ortaya atili bir kaide vardır... Hep o düşü- nülür,. Onun içindir ki ki; Evka- fn mânevt şahsiyeti bahsetti- Yililliyet Le 1 Neeriyat kayar Te) Bir tarihi roman nümunesi; Gönülden Gönüle be baş rü camel eeibe Tam gö e ye romana me tarihe e mahut “Abdülüziz intihar mı etti, katil mi edildi? Den bu ceryan başlıyan için de bir tarihi roman üstadı çık- ti: M. Turhan imzası, daha ilk tefri- miş, en küçük araf ğa berlercesine bellemiş, onların üzerin de kafa yormuş, ayni zamanda maya 8: şürle yurulmuş bir üstat kalem sa hili saklı olduğuma gösteriyorda. Bumu daha o zaman bu sütünlarda söylemiştik. Ayni kalem sahibinin bu defa bir eseri daha meşredildi: “Gönülden gö nüle,, adını taşıyan bu yeni eser, €s- Kine eisbetle daha büük bir ek österiyor ve muharririnin biz- de ya ir ei emk döve ne kapı | ibrahim devirlerine kadar uzanıyor. lamak isteyen muharrir, bu yüzden bazı yerinde sözü roman haricine kadar gerçivesi- çekip uzalmağa üzerinde dan mahrum kalmış, bitkin sefiye &serin yanına neden yapıldığını kestiremediğim bu biçare bina- nm önünden geçerken demir parmaklıklı acayip cumbasın- dan, saçaklarından akan sular, yaya kaldırımına doğru nâhoş bir şelâle teşkil ediyordu. Dü; şündüm.. ve kendi kendime: — Bu da mı hayrat yarabbi?. Evkaf bir muammadır. Zen- gin bir kasası, geniş kadro ve| gö İtliçesi ve hasap porişna bine ları vardır. İthali memnu Artık başka lâf işidemezsiniz. — Falan madde?.. — Pekaz girecek. Ben yeni idhalât ve mennu eşya listesini okudum. İdhali menedilmesi lâzım gelen bir şe yin maalesef unutulduğunu gör düm: (Avrupa nüktesi ve garp hi- kâyeleri).. Bu metalar menedi. lirse Türk dilinim hususiyeti muhafaza edilmiş olur.. Lâkin bazı arkadaşlar da o zaman e3- - Mi Ki vaziyetine düşer- Yesari Beyin bir sözü Yesari Mahmut Bey arkada- perişan | şrmız, gazetelerden birinde: pısında iki gözü kör bir dilen- ci, bir de Arnavut kestaneci ile o siyah tahtalı harap bina, civa rndaki güzel hanlar ve tam ar- kasmdaki Yenicami e inat olsun diye öylece durur. Ve bu halile eski tablolarımıza hâlâ eski çeşnide bir model ar- zeder... Yenicami gibi muazzam bir Milliyet'in Edebi Romanı: 83 — Dünyaya geldiğime mem im... Kim memnun ki; efendim?.. Altınlar gelmiş: İki hammal gi — Alımlar gi kadan! — Bize taşıtırlar mi dersin?. Hava da amma yağmurlu ha! iliğime işledi ıslaklık!, FELEK BAŞI DÖ Nazmi Beyle Kemal Reha Be- yin birbirlerile müsabaka ede- rek yaptıkları Compliman'ları mağrurane dinliyor. Ara sıra bir küçük tebessüme ancak te- © mezzül ediyordu. Kemal Reha nın meşguliyetinden istifade eden Nevzat Süreyya Mebru- ke Numan Hanıma kur yapı yor, Nimet Hanım da Şeyda Kâmil Beye uzun bir hikâye anlatıyordu. Nihat İlhami: — Haydi bakalım, pokerci ler ayrılsın. Diye bağırıyordu, o Ferit Necdet, doktor Lütfi hazırdı- lar. Mukbil Nedim uzaktan: *— Bir dakika.. Ben de gele 5 gi Nemika Sırrı Ha- nım yüzüne kara bir bulut geç miş gibi bir tarafta somurtu- yordu. Ahmet Nebille Neba- NÜKLER iğ etrafı gören Sühey- — A! Bizim kumrular nere de acaba? Dedi. Aratmağa başladı Onlar, öte taraftaki küçük odanm balkonu yanındaydılar, Yan yana, odanm yarı karan- liği içine camlı kapıdan dışa- rıya bakıyorlardı. Dışarıda ka- ra bulutlar, biribirine yılan gi- bi sarılarak gök yüzünü kaplı- yor, arada sırada şiddetli şi şek kırbaçları şaklıyor, arka- sından derin, iniltili bir ses et- rafı titretiyordu. o Dökülmeğe başlıyan irice yağmur damlala- rı camlara vuruyordu. Süheylâ, yavaş yavaş, par- maklarmın ucuna basarak yak laştı. İki genci arkadan seyre- derek dinlemeğe çalıştı. Ahmet Nebilin yüzü sap sa Dör- | sini ona feda etmiyor. Aksine li | esmasını mataz bir saltanat tahtını idame için ak sakalmdan, doksan yaşından utan mıyarak yüz binlerce kahraman Tür kü diri diri kuyulara gömdürmüş bir kuyucu Murat Paşa akını ile başlamı yoruz, Bu defa gözümüzün önünde Söğüt kışlağı ile Domaniç yaylağın- dan Bursa'ya İzniğe, İzmite almış bir fatih kabilenin mert, fedakâr bey leri var. İhtiyar Akça kocayı, genç Abdurrahman Gaziyi tanıyoruz. Movzuların tabiatındaki bu ayri menden solâm,, in en sevgili kahra- manı olan kör Mahmut bile aşkını Lübnan şeyhlerinden birinin türlü ihtiraslar için de yet lamış, bu haris ve içi bitkin Arap kızının derdile belâdan beliya atıl. mıştı, Halbuki “ Gönülden gönüle ,, nin kahramanı olan Abdurrahman Gazi, yüreğini Bizans ceneralların. dan birinin güzel, sahhar kızı Teofa- nuya vermekle bereber, kendi vazife Aksine olarak bu defa genç kız, yeni ufuklar açan Fatiha önünde eğiliyor, Bizanslıla- rın kalesini kendi gönlüyle beraber © kahramana teslim ediyor. “Gönülden gönüle,, tarihin uzun bir devresini baştan başa takip ede- cek yere, muayyen bir devre üzerin de derinleşe derinleşe tahlil yapmış- tar. “Cehennemden selim,, da ruhla rını belli belirsiz farkedebildiğimiz simalar, süratli Bir sinema hareketi beyaz üzerinde bir görünüp bir kaybolan gölgeler gibi kalmıştı. Halbuki “Gönülden gönü- le, nin şahısları bir tiyatro sahnesi üzerinde içlerini hareketlerile can- landıran şaheslar gibi açık, sarih, bir yerli olarak tanılıyor, Bunlardan başka iki eserin takip | etikleri en uzak felsefi gayelerde biri birinden çok ayrıdır: “Cehennemden | selâm, Osmanlı haş metten, depdebeden gurura düşerek sarsılmış bir saltanatın ahlâk bozuk ” | luğunu gösteriyordu. “Gönülden gö- süle,, böyle tek cepheli kalmadı: O- rada bir taraftan ahlâksrzll, hile en gayri tabii zevkler için de bitkin bir hale düşmüş Bizans imperatorluğu, elinden İşte “Gönülden gönüle, de görü len büyük tekâmül adımı, en Sahi bu köklere dayanıyor... ws M. TurhanBeyin yeni romanı deta bir alplar romanıdır. Anadol: Bun içine kahramanları, Orhan Beyin riyaseti altında koca bir devlet alel bunun akıl ve tetbir tarafımı idare eden kara Halillerin, molla Taced- dinlerin yanı başında bir sürü kah- ret hep onların elindedir. İşte bunla- ve “Alp, derler Banlardisi Haser alp, Kumur alp ve emsali tarih sahi- İn “Gönülden yi İşte “ de bütü, ve sörüye. ruz; Akça , Samsama lar hep roman şakaları arasındadır. Kara Al, Kara Mursel vak'aları or esmer ve cesur yüzlerini gös- taciyüzllr es kiii bu kahramanlar görününün. arasından biri, romanın ılı simasi olarak parlıyor: Abdur. rahman Gazi... bre ari İlme madı eri yuştur. iri mukus mm izinin kızı, ka- yıleter ve a uğ- Hee çizerim, bile # muştu. Yağmur, şimşek, gök gürültüsü sesleri o arasında fı- sıldaşıyorlardı. — Demek buraya geldiğime iyi etmedim? — Hayır. — O halde gideyim — İyi olur. — Fakat Nemika beni götü recekti. — Ben götüreyim sizi. — Olur. Yalnız... — Ne var? Sözler aralıkta melerile kesiliyor, bazan ikisi da dalgın dalgın, gözleri hep dışarıya dikilmiş, düşündükten sonra tekrar söze başlıyordu. — Ben iyi anlayamıyorum amma bir şeyler var, değil mi? — Ne gibi? ilmem, Fakat düşüyo- | arak ıstıtrat Aydos kalesinin fethi hikâyesi o | #airanedir. İri, vak'aları, rn huviyet- leri hakkında derin tahlillerle birleş trek bundan büyük ve zengin bir yet bir kalem sahibinin de ortaya çı karak: zi rihi roman öyle yazılmaz, zlar? Diye ortaya bir eser koymuş bu- lunmasıdır. Eser hakkında duyduğumuz bü- sosturarak mutlaka kusur o aramağa kalkarsak belki bazı noktalar hak. kında itirazlar ileriye sürebili Meselâ, eser osasında ta roman olduğu halde, bazan bir tarik tetkiki imiş gibi sadet haricine çıkı- ılması, bazı tah Hile veya vak'alar için haşiyelerle me | hezler menbaile gösterilmesi, hülâ- sa romandan tarih, tarihten romana tekrar tekrar geçilmesi muabeze edi- lebilir. M. Turhan Beyin bu sistemi *Cehennemden selâm, da da tatbik etmişti, Şahsi kanaati böyle olduğu Anlaşılıyor. Bunun için bir mazeret vardır: ettiği vesikaları bizzat bulup meğe mecbur kalıyor denilebilir. Bundan ziyade itirazı celbedebi yin uslübunda geçmiş gibi bir terkibin yeni yazılmış bir 6- serde hiç yeri yoktur. Bir kere “me- yet sahasından dışarıya kovulmı İ kullanılıyoran “mehabet,, le bir yabi- tası olmaz; “Mehabet, ten geliyor ninde benzer sıfat olarak “mehip,, yazıliydi. Hele terkibi insan adeta © kuyamıyor: — “Mesyi,, ve Teftarı, kelimelerini terkip me yere mü zaf addetmek arzusu birden bire in- sanda kendini prag Pi miz bir iki nokta da bundan ibaret. tir. Fakat üç yüze yakın sahifeden mürekkep kocan bir” romanın i- çinde bütün tarihi hakikatle, bütün ye değecek kadar MİL Tarhan Beyi tebrik, tarihi ro man yazacak gençlerimizin bu eser- leri bir nümune saymalarını ve ni mune diye tetkik etmelerini tavsiye ederiz. ehemmiyetsiz İbrahim NECMİ Yenil neşriyat: Artist Artist mecmuasının 10 uncu sayısı çıkmıştır. Tavsiye ederiz. Maayenshane nakli Dr. Celâl Tevfik Frengi ve idrar yolu has- talıkları mütehassısı:S'rkeci, Muradiye caddesi No. 35 Sa, 14-18 ZAYİ — İçinde Hüviyet varakam da bulunan cüzdanımı zeyettim, Ye- -İ nisini alacağımdan eskisinin hükmü olmadığını ilân eylerim. Darülfü. nun Fen Fakültesi | Elektro-Meka- hik talebesinden © İbrahim Kâmil, — Bir defa Nemikanın bu- raya gelmek için ısrarmı... Ha! — Sonra da o hanımın beni hiç Sancağı halde müdafaa- sını. — Hangi hanımın? — Hani sizin yanımızdaydı. — Süheylâ Hanım mı? — Evet. İyi bir kadın yali- dudaklarını — Nasıl eh? — Evet. Ötekilerden a iyice. * Delikanlı; titredi. Sözün bu gidişi kendine tehlikeli görün- dü. Süheylâdan bahsederken pot kırmaktan korkuyordu. Sö zü değiştirdi — Demek Nemika Hanım sizi buraya getirmek için çok ısrar etti? — Evet. Neden acaba? —Bilmem . — Bilmem diyorsunuz am- ma bilir gibisiniz. oook! tün takdir ve sevgi duygularını zorla | Bizde tarih tetkikleri o kadar az, o| Teni elk öz DALMA Gİ de yeni olmamasıdır. M. Turhan Be yadigârları vardır. Yeni Türk yazısının güçlük le yazabildiği farisi, arabi terkiple- rin mepzuliyeti bu o yadiğârlarm en mühimleridir. Hele “meşyi mühip,, $iy,, kelimesi artık türkçenin mülki- tur. Türkçe pek güzel karşılığı olan arabi, £: addolunuyorsa, o halde “selim,, vez tarihi simalar ine ihcs, derin derin tahlil edildikten sonra bu yolda gö- “| rülebilen bir iki kusur, hakkile ifti- İ vodvili SAINT MA JiK'te GRETA GARBO tarafından PUSE 22 Teşrinisani pazar akşam: Majik le ds gidiniz, ŞAFAK Keşif Kolu İhtiyarların, gençlerin, çocuk- erbabının görmesi lâzımgelen bu filmi muhakkak görünüz. ların, erkek, kadın her meslek ı İstanbul Bahkemei Asliye Birinci Ticaret Dairesinden: Bolu Orman | İşletme Türk Anonim Şirketile Şü krü Zade Şükrü Onadoğlu Sava ve | Todori efendiler arasındaki dava- | dan dolayi Bolu smahkemei asliye- since satılmasına karar verilen ke- restelerden bu kere muhtelif eb'at- İ ta beşyüz metro mik'abını müteca- | viz kerestede 22-11-931 müsadif Pazar günü saat 10 dan saat 10 dan saat 1 e kadar satılacağın- dan talip olanların Un Kapanında Değirmenci Zade ittisalinde Bolu | Orman Şirketi deposunda hazır bu- tarihine Yanmaları ilân olu İstanbul 3 öcü icra memurluğun | dan: Bir borçtun temin istifası için enahcuz ve paraya çevrilmesi mülkar- ser bir adet çift kapak Mülner mar- kalı kebir kasa Galatada Muradiye hannıda ikinci katta 23 ikinci Teş. 831 tarihine tesadüf eden çarşamba günü esat İZ den itibaren açık art- tırma suretile satılacaktır talipleri- nin mahallinde bulunacak memuru na müracaatları ile ilân olunur. Üsküdar Akıncı icra memurlu- ğundan: Bir borçtan dolayı mahcuz ve paraya çevrilmesi mükatrer | $ | adet siyah somyalı karyola mma gil te ma yorğanın 23-11-931 tarihine musadif Pazarertesi günü (saat 9 dan 11 re kadar Sirkecide Cümhu: siyet Otelinde satılacağından talip olanların mahallinde hazır bulundu Tunur, Nebil ağzından bir kaçır- mak korkusile titriyor, Neba- hat ileriye doğru attığı adım- ların mukabele görmemesin- den cesareti kırılarak duraklı- yordu, Süheylânın içine bir acı düş müştü: | Bu Ahmet Nebil ne nankör çocuktu. İlk defa ken- dini kolları arasına attığı za- man, haftalarca (yanına uğra- mamıştı. Bu defa (ken ber türlü malümatı © verdiği yeniden kendini sevgisine kap- tırdığı, bu gece de o kadar hi- maye ettiği halde gene kıyme- tini bilmiyordu. Nebahat ken- İle geçiştiriyordu — İlk evvel niyeti gençlere s0 kulmak, onlara yardım etmek- ti. Ahmet Nebilin bu: — Eh! İnden sonra bu, niyetten İm geçti. Hiddetle geriye dön Bu sefer duydular, Birden MELEK Sinemasında Senenin en şen Fransızça sözlü ve şarkılı YAŞASIN HAKIKAT CRANIER MEG LEMONNİER ve PİERRE ETCHEPARRE tarafından iki saatlık bir kahkahadır. Saat 11'de tenzilâtlı smatine Bugünkü cuma Bugün saa! Paramount halihazır dünya havadisleri ile sözlü ve şarkılı varyeteler. Sipahi Atlı Müsa "kincisi bugün saat 14 de yapılacaktır slk « LEM Cumürteti y Muganniye Nezihe Hanım Süheylâ Melâhat Fazilet Sözan Makbule Behice / Gü ale e ” İ saat 10 da İstanbulda Yeni Postahane civarından Tütün İnhi İ sarı İstanbul Başmüdiriyeti binasında Mübayaat Komisyonunz müracaatları, (3946) Türk Anonim M .. hi il . unım Han Elektrik Şirketi, memurinin 1931 senesine ait şil” renkte ve “ yuvarlak” şekilde hüviyet kartlarının 1 Kânunusani 1932 den itibaren iptal edilerek in muteber olmak üzere “koyu pembe” renkte ve “sekiz köşeli” şekilde kartlarla tebdil edileceğini muhte- rem müşterilerine arz eder. Mezkür kartların baş tarafına Şirketin unvanı yani “Türk Anonim Elektrik Şirketi” veeğri olarak 1932 ibaresi yazılıdır. Bu evsafı muhtevi olmay: vafık addedilerek hâmilleri Idır. Şirket, müşterilerin işbu ihbarnameye riayet et- edebilecek olan - neticeler için sulacak Memura müracaatla ilân 6. | her mes'uliyeti şimdiden reddeyler. memelerinden tevellüt — A! Bizi dinliyormuş! Öyle. Hadi biz de salona gidelim . — Beni götürecek misiniz? — Hay hay! — Gitmek için ne vesile bu- layım? — Biraz rahatsızım, dersin. Gençler salona dönerlerken sert bir şimşek (o ziyası odayı doldurdu. Arkasmdan gök yü- zü çatlıyormuş gibi dehşetli bir gürültü koptu. Koca apar- tıman temelinden sarsılıyor zannedilebilirdi. Şimdi herkes yerinden kalk mıştı, Şiddetli bir yağmur gü- rültülerle cadde üzerine dökü- lüyor, camların o üzerinde bir yeğ bin nağme çıkarıyor. — Dehşet! — Tufan! — Seylâp! Sözleri dolaşıyordu. Nihat İlhami Bey hizmetçilere: EURAMAA Sinemasında MARY GLORY , ve ARMAND BERNARD en büyük sinema muvaffakiyeti olan Küçük Daktilo Ziver Beyin idaresinde Pazartesi gec Hi esi akşa in Belair Hazım Bey sün Karagöz Saz heyeti Tütün inbisarı umumi redürlüğündn. Cibali Fabrikasında mevcut olup memleketten harice gön- derilmek şartile (5-11-931) perşembe günü yedek aksamile be- raber satılacağı evvelce ilân olunan Ekselsiyor marka sigata ve (Roz) marka paketleme makinelerinin füruhtu . görülen lüzum üzerine 28-11-931 cumartesi gününe tâlik olunmuştur. Talip İ lerin yüzde 7 1/2 teminat akçelerile beraber yevmi mezkürde JEAN MURAT filminde t 10,45 te tenzilâtlı matine. Ocağı bakalarının HANIM ANM.HANIM Kemençeci Aleko Efendi Kemani Hakkı ” Banço: Masırlı İbrahim Bey Piyanist: Yorgo Efendi Klârnet: Ramazan , Hanende Hafız Yaşar Bey Gazelhan Celâl Bey Elektrik Şirketi ye- 1932 se- an kartlar usulüne gayrı mu- hemen polise ihbar olunma- tarafa bakın. Emirlerini veriyor, öte ta raftan misafirlerini de: — Bu havada en âlâ'şey se cakça bir ve içmek ve poker oyn: Diye İtçrik ediyordu. — Haydi Muhteşem, çay içe lim. Yahut daha iyisi punç... Muhteşem" Nihat Hanım, Refik Cemalle çekildiği köşe” ye hasretle bakarak kalktı. Bü tün pancurlar çekilmiş, dışarı- nın velvelesi adeta unutulmuş- tu. Yağmurun sesi şimdi daha derinden geliyor, şii leri ziyası o artık yordu. Yalnız biribiri lari muha- rebe topları gibi karşılıklı gür“ liyen gök gürültüleri dışı şimşeklerin henüz devam etti- ini anlatıyordu , Nebahat, yüzü pembe pem- | be kızarmış, eli iseyarak, Nemika Sırrı Hanıma yaklaş- tı: — Ben rahatsızım, Nemik£ | gitmek ii

Bu sayıdan diğer sayfalar: