1 Aralık 1931 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

1 Aralık 1931 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Lokantada garson müşteri- Ye istediği çorbayı | getirdi. Müşteri dedi kit — Bu çroba | sıcak değil! Ben sıcak çorba isterim. Garson gitti, (biraz sonra :a bir çorba getirdi. Müşteri yine beğenmedi: — Bu çorba da sıcak değil! Adamakıllı sıcak çorba isterim. Garsort yine gitti ve bu se- fer dumanı üstünde bir çorba ri. Müşteri yine beğenme — Bu da sıcak değil! İ | Garson hafif tertip kızarak dedi ki: — Sıcak olup | olmadığını hereden biriyorsunuz beyim? Daha bir kaşık almadmız ki.. Müşteri gülümsedi: İ — Parmağınız çorbanın içi te girdikçe sıcak © olmadığını vni , Lokantada — Gürson bu ne biçim tavuk? Deri ile kemikten başka birşey yok. — Tüylerini de getirelim Beye- Bir genç düşününüz. Kendi yaşındaki bütün arkadaşları gi bi, sinema mecmualarını teha İİ kükle alıyor, karıştırıyor, son kelimesine kadar okuyor. Ba- 71 cümleleri okuduktan sonra derin bir istiğraka dalıyor. Bü- tün yıldızları tanıyor. Hiç bir filmi kaçırdığı. yok. Ben de bunladran biri idim. Bilhassa Douğlas Füirbankı'a karşı hu- dutsuz bir hayranlık © duyar- dım. - Arkadaşlarla sinemadan bahsettiğimiz zaman, aklıma en evvel o gelirdi. Douglas be ni o kadar cezbeden bu san'atin 8 timsali idi. Filmle Ve yine de tekrar görmek zusu içinde uyanırdı. Çünkü tekrar tekrar seyretmekten hiç usanmıyordum. Komik filmleri de severim. Söylemeğe hacet yok ki Şarlo mun her filmini dama seyret- meğe giderdim. Douglas'dan bam başka (olan harikulâde i san'ati beni tehyiç ede: âne arzum sinema artist liği idi. O tarihte dostlarım- dan birinin kardeşi sahne vaz idi. Herkeste böyle bir maz- hariyet yoktur. Hiç ümit et- mediğim halde, bir gün do: tumun delâletile stüdyoya tim. Film nasıl çevriliyor gör düm. Bu, benim için atılmış iz ve sakin oturuyor, sade- ce seyrediyordum. şor,, u çeviriyorl Bir ara- hik kılıç kullanmasını bilen bir figürana ihtiyaç hasıl oldu. O zamanlar sporla da uğraştığım için iskrim biliyordum. Fakat bir iskrim üst addedilemez- | dim. Onun için, kendimi tek- Hf edemedim. Lâkin dostu- İİ mun tavassutu ile beni bir iki | tecrübe ettiler, muvafık gördü ler. İİ “Vaka figörünlerin aresma karışmıştım ama, hiç de bun- > | ların arasında kalmak arzusun İl da değildim. Çünkü bunların içinde çetin ( hayata alışmış, Iâubali, bülâsa külhanbeyi in- sanlar çoktu. Halbuki ben mi- zacım itibarile de onlara benze miyordum. Sonra çok şık gezi yordum. Sporcu olmakla bera ber, akrobatlığı © sevmiyor- dum. Üç gün sonra, Paris sokak larında kollarım kabarık dolaşı yordum. Çünkü cebimde altı yüz otuz frank gibi müthiş bir servet vardı, Hayatımda bu ka dar para kazanmamıştım. Si- nemacılığın mükemmel bir iş olduğuna da kanaatim kuvvet — Affedersiniz efendim. Odunu öşağıya düşürmüş- #ühür. öetirdim. M. Albert Prejean büyük bir adımdı. Bir köşede | “Üç Silâh- | | j Nasıl aktör Saz Albert Prejean nasıl sinemaya intisap ettiğini anlatıyor yak basmadan öylece geçti. Bir gün, sinemaya girmek iste yip istemediğimi benden sor- . Filvaki bir sahne vazıı ne evvel beni görmüş ve ir filmi için bana ihtiya cı olmuş. Görüyorsunuz ya, ta İlim ne müsait gidiyordu. İşte sinemada hayatım asıl bu tarih | a ie bahis film Ondah sonra sesli film çık- tı. Yine eski sahne vaziim Re nö Claire beni “Paris çatıları üstünde,, filmi ti. Bu film iki sene evvel Pa- riste gayet (o soğuk bir tarzda karşılandı. Bir de Almanya'da tecrübe ettik. Orada ne kadar muvaffakıyet kazandığını bilir siniz. O tarihten sonra “Bahriye linin şarkısı,, ismindeki filmi gmlergi Bu film “Bir baskın T Sinema Haberleri * Pariste İmperator ismin- de 1700 kişilik yeni bir sinema salonu açılmıştır. * Amerikada sesli tertibatı haiz 12,000, Kanada'da 500, Bu vardır. * Douglas Fairbanks Pari- se gelmiştir. Birkaç | hafta Fransada kaldıktan sonra, ka- Mary Pickford'a mülâki ol mak üzere Pekine gidecektir. * Sinemada vardı. Sesli film çıktıktan son ra, sinemayı ( bırakmıştı, Ve bir at canbazhanesini idare diyordu. Tekrar sinemaya gc leceği son günlerde söylenen Tom Miks'e apandisitten ame liyat © yapılmıştır. Ameliyat gecikmiş olduğu için artistin hayatı tehlikededir. * Clara Bow © Paramuntla başlıyan müzakerat müspet ne tice verm isminde mü: İm âmi- li ile mukavele aktetmiştir. * Son” dört ay içinde Al manya'da on yedi yeni; film yapılmıştır. * Gittikçe artan buhrandan | dolayı sinema artistleri hayat sigortalarmı da arttırmışlar- dır. Bill Foks 165,000,000, John Barrymore 50 milyon, Jesse Lasky ve Joe Schenk her biri 125 er milyon, Willy Ro- gers, Constance o Talmadge, Gloria Swanson her biri 25 er milyona hayatlarını sigorta et- Se Avrupa'da 10,400 sinema salo | şöhret almış | | Covboylardan bir Tom Miks | in Sam Roek| SA. a VWEL 1931 Hollyvod'da Nasıl Zayıflıyorlar? Fransız yıldızı Helbling anlatıyor Istanbulda bir. kadını arttırdığı doğru İ lâ göğse konmuş bir Se bir al, yakaya göçirilmiş rengi baş- astrakan, yahut oşarpın şöyle ihmilâne atılıvermesi gibi küçük bül lere dari değişiyor. Halbuki Hollyvood'da bu di eski şairlerin muhayyelesine yara; gutlerinin batlarına,, bakıyorlar, Ya- ni Hollyvood şişmanlığı cütlerinden atmak için, en çetin ri- yazi sztraplara ve mahrumiyetlere tahammül ediyorlar. , ME onlar yalnız kendi muhit. lerini ve yhut bir kasabayı değil, bü- tün bir dünyayı cazibelerine müştak tatmak için, kendi manasile zarif ve eade bir zayıflığın bir milimetre bu 'duduna çıkmak istemiyorlar. Bil ar ki ti Çindeki bir yahadi bazirgi- rından, Ökaford. darülfünunlusuna ve Malezya'daki kaplan avcısmdan , Acem körfezindeki inci avı ka- dar hârkesin gözleri onlardadır. Çün kü, yıldızlarını çırıl çıplak ortalığa koyuveren Amerikan sinemasının di- vanı âlisi de böyle bir karar vermiş tir. Şişmanlık yasak! Bu karar lâyettagir bir O hüküm şekline girince, Hollywood da yıldız. heykel gibi yontu- avdetlerinde hep kilolarından mi mikdarda kaybetmiş olarak döndü. Meselâ Fransızların Jeanne Hel. | Binet Bakınız me diyor? — Orada herkes zayıflıyor. Kadı nın hoşa gitmek hissi | mevcut ol. dukça, Hollyvood'da zayıflamak bir vazife halindedir. — Stüdyolarda da nizam budur: “ya zayıf olursunuz, yahut sizinle mukavele © imza ede meyizey, Kabul etmeli yaz perdede artisiti dahma daha şişman göster- rak konulur, Bu sebepten Hollywood sinema payitaht olduğu. kadar da, bir spor şehridir. Nereye” baksanız, tenis kortları görürsünüz. Ata binen iel Jeünne Helbling ler, denize girenler, | koşanlar, dü- şenler ni istersinis? girla | Oranın buranın kızları; eğer alt larında otomobil yoksa, oturmazlar. Yedikleri de dünyanın en güzel meyvaları ve sebzeleridir. İçki namı na ancak sul Ben bile bir gidip ge-| limişde beş kilo eksildim: | — Kim bilir ne eziyet çektiniz? — Sormayınız, Orada öyle artist- İer var ki, meselâ komik tipler, bun lara gıpta ettim, durdum. Çünkü on ların aksine © zayıf düşmemeleri lâ- im.. Hepsi de gözlerimizin önünde öyle bol bol pasta atıştırıyorlar ki.. Fakat Jean Helbling zayıfladı da, fena mu yaptı? Onu Amerikaya git- meden evvel görenler, Amerikadan âvdetinde sonra daha | güzel, daha zarif, daha ince buldular, Yalnız Helbling mi? Hepsi de öy bir sr yoktur: Oradakiler le “v8. mektedir. Onun için mukaveleleri- |! mizde azami siklet mutlaka şart ola | * İİ sule gelen il N i Ja i! , Güzellik Boyun Çok kimseler vardır ki, bo- yun'a ehemmiyet vermezler. Boynu sadece vücutla kafayı biribirine rapteden bir uzuv ad delerler. Kadim devirlerde bo- yun bekâretin bir alâmeti idi. Pükarı ve kolu siyah astrakandan draperi manto Bir kız evlendi mi, düğünden sonra boynu genişler ve nişan gerdanlığı boynuna dar g ii: Boyun yaşın ilk tahribata başladığı bir uzuvdur. Çehre- nin alt kısmında sonradan hu- kusurudur. Bu da göğü: gibi basit, fakat devamlı bir ih timama mühtaçdır. Losyonla masaj boyundaki ensiceyi kuv- yetlendirir. İçine 6 gram şap karıştırılmış gülsuyu © boyun için iyi bir losyondur. Boyundaki fazla yağı gider mek için satılan krem ve poma- daları fazla mikdarda istimal etmek bazan tehlikelidir. Çün- kü et daha ziyade sarkar. De- va yerine zarar görürsünüz. İtidâl il şöyle bir o formül 30 gram Sulfate d'alumine 2 ,, aşağıdan yuka a doğru çıka: rak yapilır . Hıyar suyu boyuna beyazlık verir. Beyazlık vermek için şöy le bir losyon daha vardır: 1 yumurta sarısı, (Oİ kaşık fındık yağı, 1 buçuk kaşık por- takal çiçeği suyu, 1 buçuk ka- şık gülsuyu . Mutbakta Kestane çorbasi 500 gram iyi kestanenin dış kabuklarını soyarsıız. Bu kes taneleri kaynar suya atar ve bir çeyrek saat bırakırsanız, iç kabuklarını da soymak kolay- laşır. Bu kabukları da soyduk- tan sonra, kestanele: ter et suyuna atarsınız, biraz da | tuz ilâve edersiniz . Kestaneler iyice pşince sü- zer ve adam akıllı (ezersiniz. Ezdikten sonra üt veya et suyunu (has e - nizse) hafif hafif karıştırarak dağıtırsınız. Çorba ne koyu, ne de hafif olmalıdır. Bu çorbayı içine bir mikdar tereyağı ile kı zarmış ekmek konmuş (olan çorba kâsesine pek sıcak ola- Nasıl Para Kazandınız? Hacı Bekir Zade Ali Bahçekapıdaki mağazasın- da Hacı Bekir Zade Ali Mu- hittin Beyi bekliyorum. Tez- gâh mütemadiyen işliyor: — Üç okka fıstıklı lokum.. — Yarım okka akide tartı- nız.. Bargamotu fazla olsun.. — Bir şişe ahududu.. — Fondan. — Bir okka Ve daha böyle bir sürü sipa rişler.. Belleri fıtalı, başları takke li ustalar; alışkan el hareketle rile istenilen şeyleri © tartıyor kutulara yerleştiriyor, zarif bi rer paket halinde müşterilere ! uzatıyorlar, Müessese müdürü adaşım Salâhattin Bey, ustalardan bi- rine seslendi: — Beye lokum getiriniz. Adı üstünde: Hacıbekir lo kumu. doğrusu bu nazikâne ik ramı reddedemedim. Tabaktan ikinci lokumu he atmıştım ki Ali nüz ağzıma hemen elimi sıktı: — Zahmet ettiniz kadar. cektim. buraya ben size yazıp göndere rar yok, dedim, yeter İlki bl birkaç dakikalık vaktiniz olsun, Ali Muhittin Bey, gülümse di: — Hay hay.. Konuşalım. Bana anlattıklarını aynen yazıyorum: Babam, ben onbir yaşın da iken öldü, O zamanlar Fran sız lisesinde okuyordum. Mek- tepte leyli idim. Benden on- beş yaş bir biraderimle bir ablam, bir de küçük hem- şirem vardı. Ağabeyin, hasta İsklı bir adamdı. İşleri çevire- cek hali yoktu. Valdem, bana vasi oldu. Şimdi işinde bulunduğumuz mağ Birçokları beni babadan kal- ma zengin (o zannederler. Size şunu ( söyliyeyim ki dül Hacı Bekir Zade Ali Muhiddin Bey sermaye düzmek için ann, elmaslarını rehine vermek ii etti. Bir ahbabımız vasıtasile diğer bir ahbabımızdan bu su- retle bir miktar para tedarik ettik. Hiç unutmam; Sabahları erkenden kalkar, o tarihlerde Gedikpaşada bulunan Hamidi- ye ticaret mektebi âlisine gi- der, öğleye kadar mektepte o- kur, öğleden sonra da mağaza ya dönerdim. Bu dede ocağmı söndürmemek için bütün kuvve timle çalışıyordum. Babamın sağlığında saray, başlıca müşterimizdi. Esasen pederim, şekerci başılık ünva- nını haizdi. Babamın vefatın- dan sonra saray, yine alışverişi ne devam etti, Fakat şekerci başılığı bana vermedi. Bir sene kadar vaziyet böy le devam etti. Bu mijiddet zar fında, az çok şöhret kazanan bazı şekerciler şekercibaşılık kazanmak için pek Muhiddin B.in cevabı “Dükkâna sermaye düzmek için annemin elmaslarını / rehine koymak icap etmişti ! ” Saraydaki hâmileri vasıtasi le Padişaha şekerler, şekerle- meler takdim ettiler, Fakat, neti retleri boşa gi zın nefasetini muhafaza ettiği ne kanaat getiren saray bir se ne sonra, şekercibaşılığı bana tevcih etti. Ticaret hayatımda beni pek çok (| sevindiren üç mühim gün vardır. Bunlardan biri, annemin elmaslarını, re- hinden kurtarıp daima minnet tar olduğum bu şefakatli kadı- na iade ettiğim gündür. İkinci sevinci, Turguan ser gisinde teşhir ettiğim şekerle- rin en büyük takdirnameyi ka zandığı gün idrak ettim. Ne pederim, ne büyük pede- im, iştirak ettikleri sergilerin inde böyle bir takdirna- me alamamışlardı. Kahiredeki şubemi açtığım gün de pek çok sevindiğimi ha tırlarım. Kahirede bir şube aç mağa karar verdiğimi söyledi- ğim zaman bütün akrabalarım iraz ettiler. Daha 16 yaşında bir çocuk tum.. Elimdekini avcumdakini tecrübesizlik yüzünden kaybet deceğimden korkuyorlardı. Şubeyi açıp muvaffakıyetle İstanbula döndüğüm gün göğ- rla kabarıyordu. asıl kazanıln cevabı vereceğim: gibi kazanılır. Ve e- Kapıdan çıkarken elime bir paket tutuşturdular. Ben teşek kür etmek isterken Hacıbekir- zade Ali Muhittin Beyin tez- gâh başından sesi duyuluyör- du: —— Malüm ya atalarımızın sözü vardır, tatlı yiyelim, tat- kı konuşalım! M. Salâhaddin Yunanistandaki ermeniler Usküpte çıkan “Yeni Adım” zel verdiği malümala zun müddet Rus sovyet hükümeti ile Yunan hükümeti arasında cere- yan eden müzakereler | neticesinde harbusmumiden yana Yunantama gelen Ermenilerin R: Sikrier etmiştir; Son günlerde At nada hariciye nazaretinde sık sık iç tima eden ve Rus sefareti baş kâtibi ile Rusyadan gelen bir memura mah sustan ve Yunan Dahiliye nazareti ile bariciye mazareti mümessillerin- den müteşekkil bulunan komisyon kafilelerin sevk tarihlerini ve seyaha tan teferruatımı tesbit etmiştir. Ras- yaya gitmek isteyen Ermeniler kema fissabık birer talepname tanzim et- mek meeburiyetindedirler. Şimdiye kadar beyannameleri tetkik edilerek sevkleri kararlaştırılanlar 6000 kişi- ye baliğ olmuştur. Gerek bunların gerek bundan sonra gönderilecek © lanların seyahat masraflarını Yunan hülcümeti deruhte etmiştir. Yumanin- tandaki muhacir Ermenilerin adedi (30,000) e baliğ olmakla o beraber cem'an (1,000) kişiden fazla Erme ninin gitmek isteyeceği zannedilme- mektedir. ——— Bartın ırmağı taştı Bartında geçen perşembe - günü başlıyarak 24 saat mütemadiyen ya ğan yağmurdan sonra, cuma günü akşamı ırmak yükselmeğe başlamış; gece, suyun irtifaz iskelede dört met veyi bulmuştur. Suyun yükselmeğe mıştır. Yalnız, odun yüklü bir san. dal rıhtımın önünde batmış, odunla Fin bir kısmı dağılmıştır. Tarlalarda mahsul kalmadığı için, köylerde mü- bim hasarat olmadığı zannolunuyor. “Cumartesi sabahı hava poyrazla- mış, yağmur kesilmiş ve su çekilme- Bir ev yıkıldı, iki kişi öldü Tarsustan bildirildiğine göre, İs- tüsyon civarındaki şehit İshak ma hellrind ikrse etmekte olan Kara kal ne geçen ayı 25 inde saat altı rad- delerinde birden bire yıkılarak ken- disi ve zevcesi Ayşe enkaz altında ezilerek vefat etmiş ve memede olup yatmakta olan çocuğu kurtulmuş ve diğer altı çocuğu ise vak'adan bir gerek sant evvel i oldulla” — linea a,

Bu sayıdan diğer sayfalar: