21 Haziran 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

21 Haziran 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aç Başı balta ile koparılan Dü- seldorf canisi hâlâ hatırlarda. dır. Meşhur sinema sahne vazı larından Fritz Lang'ın o nere- den hatırma gelmişse, gelmiş, bu caninin hayatını filme al. mış. “Katil,, ismini taşıyan bu film Bükreş'in büyük sinema- larından olan Kapitolda halka Bösterilmişti. Ücüncü mevkide oturanlar. dan bir genç, nefes almayacak bir halde, gözlerinin Sütün rü- yet kabiliyetini beyiz (oper- deye tesbit etmiş, seyrediyor- du, Karşısında Düseldorf ca- inin bütün hayatı resimler- ılıyordu. Bittabi salonda bir dehşet ve haşyet havası... Bir ay evvel bu film bir ki- şinin ölümüne sebep olmuştu. Belgrat'ta bir fabrikatörün ka- rısı filmi gördükten sonra t8- tennün etti. Filmi seyrederken evde yal miz bıraktığı kızının caniler &- linde hime lime edildiğini tasav ki sademe © nisbette şiddetli olmüş ve bir menenjit kırk sekiz saat içinde alıp göz türmüştür. Düseldorf canisi öldü. Fa- kat ruh bile hâlâ insan öldürüy. Şimdi ayni filmi Bükreşte Ka Pitol sinemasında tekrar görü- Yoruz!,. İnsanlar kuvvetli heye canlara © teşredirler, Üçüncü mevkide oturan delikanlı filmi seyrederken alnından terler dö külüyor. Film seslidir ve beste. kâr Grieg'in melodileri içinde cani kurbanlarının üzerine sal. dırmaktadır. Grieg'in havaları bu delikan İnn sinirleri üzerinde de mü. olmaktadır. Kendisi Jean Constantinescu isminde bir ya pı aâmelesidir. İhi saat sonra Akşam saat yedi.. Jean Constantincicu sinemadan çi- lanca evine dönüyor. Şehrin en kalabalık yerlerinden, zihni bir yere dalmış, (otomat gibi yürüyor. Mükellef | binaların, Morgan gurupunun daha yeni Yaptırdığı Amerikan tertibi yüksek müessesenin önünden, gözleri ancak (kafasının içini görerek ilerliyor. Saat sekiz buçuk © olduğu zaman delikanlı Grivita mahal lesine gelmiştir. Burası Bükreşin o sefil dış mahallelerinden (biridir. İki Yüz seneden beri bu mahalle. nin çehresi hemen hemen hiç değişmemiş © gibidir. Dar s0- kaklarında kasapların (açıkta üzerlerine üşü- sattığı etler, a i yen sineklerden adeta sim si- yah kesilmişlerdir. Spelunkas denilen meyhanelerinde tulum zurnası ve kitareler çalınır. İçi duman ve içki buharı ile dolu dar yerde sarhoşlar dans eder- ler. Tutulmamış hırsızlar, yan kesiciler, fahişeler hepsi göğüs göğüse bu meyhaneleri doldu- Turlar. , Ara sira polis o baskın ve- Yir. O zaman © meyhanelerbir saniyede arka taraftan boşani- Yerirler. İleriden geriden ta- #calar patlar. o Arkasından astahane otomobili birkaç ya talı veya ölüyü toplar, götü- Tür, Bu mahallenin 423 müma- Asihda zengin bir bağırsakçı İs ikamet etmektedir. “erban ismindeki bu adam, Yetinde reis muavinidir. Otuz ien€ evvel Pierre o Serban bir Kusan dükkönmda çıraktı. F3 Mt büzün şehrin en büyük zer inden © biridir. Serveti milyon leyi bulmu$- Vur etmiş olmalı ki, beyninde- | kadını | Pierre | “zamanda o mahalle beledi- | Düseldorf canisinin son kurbanları Sinemanın insanlar üzerinde ne kadar müessir olduğuna bir misal.. de kırk kadar kasap * dükkân ve bir çok emlâki vardır. Bu adam çocukluğunu Gri- İ vita denilen bu dış mahallede İ geçirdiği için, zengin olduktan İ sonra da orasını bırakınamış. İ Yalnız oturmak için bahçe or- İ tasında mükellef bir ev yaptır miş. İnşaat amelesi Jean Constan Ünescu köşkün önüne gelince, duruyor. Köşkte de bir radyo Grieg'in “Katil,, filmindeki parçasını çalıyor. O zaman o Constantinescu" nun kafası alt üst oluyor ve de likanlı bir otomat gibi bahçe- nin parmaklıklı — kapısını açı- yor, içeriye giriyor ve bahçeyi geçerek köşke varıyor. Musikili cinayet Gece saat dokuz.. Bağırsak çının karısı, birinci katta mut- fakta.. Yalnız.. A: kadın o İgün (o haftal almış. İki hizmetçi kadm aşağıda odala- a dışarıya çık- mış, daha © gelmemiş. Birden bire mutfağın kapısı / açılıyor ve içeriye bir adam giriyor. Kadın başını çevirip tanı. madığı, gözleri (o kaymış, alnı İ terli bir delikanlıyı görünce: | © — Kimsiniz? diyor, kocam rada yok, ne istiyorsunuz? Jp Salondaki radyoda Grieg- | in besteleri berdevam.. Birden bire Jean Constan- tinescu kadının üzerine atılı yor. Sol elile ağzını tıkıyor, sağ eli ile de cebinden çıkardı- ör pıçağı kadının — kasıklarma sokup çıkarıyor. Kadın yara. larma © rağmen bir aralık ye- mek odasına kaçıyor. Fakat iniltileri radyonun meleri arasında kaybolup gidiyor. Kapı açılınca Bu defa mutfağın © kapısı tekrar açılınca, Dida, o bağır. sakçının on yaşlarındaki « kı görünüyor. Zavallı kız karşı sında kanlar içinde bir adamın ayakta durduğunu görünce kor kuyor. Dehşetten hiç bir şey söyliyemiyerek, et!,, kabilinden iki ellerini yu- karıya kaldırıyor. Ve bu vazi- yette koltuk altından ilk pıça- ğı yiyor. Katil biran, içeriye | giden kadının komşuları © çağırması İ ihtimalini düşünerek, © derhal yemek odasına fırlıyor ve ora- da kıvranıp duran zavallı kadı- nın daha bir iki pıçak darbesi le işini bitiriyor ve ondan son. ra mutfağa dönerek küçük za tecavüz ediyor. Daha bi pıçak, onun da oracıkta bitiriyor. Bütün bunlar bir iki dakil inde oluyor. p O vakit radyonun sesi kesi MILLIYET SALI 21 HAZIRAN Hollyvood'un yeni çehrelerinden Elissa Zoudi Sinema haberleri I * İki komik artist (Pat ve Pataşon, bir film çevirmek üze re uzun müddet Berlinde kal- mişlerdir. | | lince, katilin aklı başma geli yor. Muslukta kanlı | ellerini güzelce yıkadıktan sonra bah- çeye iniyor ve tam kapıdan çi karken bir damla göğüs göğü- se geliyor: Bağırsakçı.. Bağırsakçı üstü başi kanlı bir adamın evinden (çıktığını görünce, bittabi şüpheleniyor ve istimdat ediyor. Bir dakika içinde bütün kom şular toplanıyorlar. İki cesedi yataklarına koyuyorlar. Kadı- nın memeleri feci tarzda par- çalanmış, çocuğun boğazı li- İ me lime. Bağırsakçı çıldıra- İ cak halde.. Bittabi polisler ye. İ işiyor. Polis cinayet masası İğ Erennlesen ne yapılmak İllâzrmsa yapıyor. Sabahın saat üçüne doğru zabıt ikmal edili. yor, Bir taraftan da polis Bükre bütün maballelerini tari fakat haftalar geçtiği hal- İ sin İ yor, İde katil yakalanamıyor. Şüp- | sinin yama edilenlerin | zaplı olsun diye, tuz madenle. İ rinin dibinde çalışmal onra “Katil, fil | müebbet küreğe mahküm edi- be üzerine tevkif adedi 700 ü buluyor. Altı hafta 8: * hal ile Constantinescu'yu * Pariste birçok tiyatrolar sinemaya çevriliyorlar. En bü yük müzik hollerden Mulen Ruj'dan sonra Pigal ve Apollo tiyatroları da sinemaya çevril. mişlerdir. Diğer taraftan Empi re ve Folies Wagram tiyatrola- da kalbedi- lecekleri söylenmektedir, rinin sinema; * Almanyada bin dört yüz sinema sahibi arasında son mev | simin en güzel beş filmi hakkın ia bir anket yapılmıştır. Neti celer şunlardır: “Kongre Eğ- leniyor: 720 rey, Monte Carlo bombalar altında; 554 rey, İh. tiyatlı istirahatte: 385, Yorek: Dağlar 204 346 rey, Yanan rey. - Laurel ve Hardy tatillerini ge- girmek üzere yakında Avrupa- ya geleceklerdir. * Lilian Harvey ile Wiliy Fritoch'in evlenecekleri tahak- kuk etmektedir. “Lilian dü İden sonra film çevirmek üze. re Amerikaya gidecektir, * Cemiyeti Akvamın hima- İ yesi altında tertip edilen bü- yük film müsabakasını, “Ölen Kin,, isimli eseri ile Blanchet isminde birisi kazanmıştır. Se- naryo Marcel L'Herbier filme alacaktır. * Andrö Luguet birçok film ler çevirdikten sonra Amerika. | dan Fransaya dönmüştür. Tek- rar Amerikaya gidecekti ga | gösteriliyor. Bu sefer de ayni sinemada, ayni delikanlı.. Alnı İ ter içinde, gözleri hadekaların İ dan fırlamış, filmi seyredi- yor. Beyaz perdede cani Grieg'in nağmeleri, arasında kendisine yeni kurbanlar aramağa çıkar. ken, Constantinescu yerinden İ kalkıyor, Luther birahanesinin arkasındaki hali arsaya gidi- yor. Orada köva ile su taşıyan bir çocuğa rast geliyor. Bir feryat.. Sağdan soldan koşuşuyorlar.. Polis yetişiyor. Bir hasta arabası çocuğu Bran coveanu hastahanesine götürü. yor. Bu çocuğun da boynun. da pıçak yaraları var, Halk katilin arkasından ko- şuyor ve yakalıyor. Polis güç linç edilmekten kurtarıyor, yarı ölü bir halde karakola götürüyor. Muhakeme bittabi pek heye canlı oluyor. Düseldorf cani- lümden daha a- üzere bazı büyük şehir yatro, sinema ve m: zikhol artistleri, şöhret kazan. mak için günün birinde yüz binlerce frank kıymetinde mü- cevherlerini kasten kaybeder- ler. Bidayette hakiki bir hır Charlotte King sızlığa kurban olanların günün bir kahramanı gibi dillerde do- laşması, çoklarının kıskançlığı. nı tahrik etmiş ve onlar da bi- rer birer mücevher kaybetmek merakına düşmüşlerdir. Fakat yavaş yavaş bu rek. lâm tarzı alâkadar artistin a- leyhine dönmeğe başlamıştır. Çok sevdiği bir tek mücevheri olan mütevazı (o bir kiz, büyük bir artistin dalgınlığı yüzün. den büyük kıymette bir çok mü cevherlerini çaldırmasını © hoş görmeğe başlamıştır. Amerikada ise artistler böy le bir dal kapılmaktanı inci ve elmaslarını kaybetmek- ten son derece tehaşi etmekte dirler. Hattâ daha ii hırsız lığa karşı mücevherlerini sigor ta ettirmektedirler. Bittabi ga zetelere de bir haber , Meselâ filân artist incileri. ne, pırlantalarına, pantantif ve sairesine kiymet — biçtirmiş ve bunları sigortaya koymuş. Te bu mücevherleri çaldırmak tan daha büyük oluyor.. Ayni fikirle bu artistler içinde bacak larını, kollarını, omuzlarını tabi atin verdiği bir mücevher sayı labilecek olan gözlerimi sigorta ettirenler çoktur. Holiyvood ve © Nevyorkta gorta (acenteleri bu yüzden epice iş yapmaktadırlar, Artık çalışmayan, fakat pro fesyonellerin de nazarı dikka. Mücevherat Sigortası bir yıldız tasavvur ediniz.. Bu elindeki o mütevheratı ni on, hattâ yüz misli. ne çıkararak sigorta ettirmel İtedir. Sahne vazıları ve firma müdürleri bu haberi öğrenince, bittabi müstehziyane gülmek. tedirler : Doğrusu bu kadın kendi. sine iyi reklâm yapmasını bili. yor. A je edersek, fena bir Jis yapmış olmayız galiba. memleketinde | kolay kolay kimse kimseyi al- i dolar İdatamaz. Fakat bu sigorta be yannameleri o mübalâğalı ise, İ günün birinde mücevherler ha | kikmten çalirei na olur > diy soracaksmız? Müsterih olunuz. Sigorta mukavelelerinde gizli şartlar vardır ve kumpanyalar ortaya atılan kombinezonlardan zarar görmezler. Şu da var ki, o Mary Pick- ford ayarında yıldızlar, mücev herlerini sigortaya koy bi le kimseye bir şey söylemez. ler. Metro Goldvinin yıldızla. | rından bir tanesi © geçenlerde mücevherlerini iki milyon fran ga sigorta ettir; Bu yıldız Charlotte King'dir. Fakat ga- zeteler, havadisi yıldızın hoşu- İ na gidecek tarzda haber verme diler. Bu kadar insanın işsiz kaldığı bir sirada, bir yıldızın mücevherlerini milyonlarca ,orta ettirmesini hoş Yakarda Tourneur Amerlkada müptediliği gizi .ye intisap ettiği Her zaman yıldızların tercü- | mei hallerinden bahsedecek de- ğiliz ya. nemada asl unsuru teşkil eden, fakat beyaz perdede görünmeyen sahne vazılı da bahsedelim. Bunları bir Maurice T İ ve bir de stüdyo civarında Mara nehrindeki yatında geçiyor. Şöy- le anlatır: — Ben nerede doğduğumu ce halırlamıyorum. Galiba Paris te Batigolles semtlerinde bir yer- de doğdum, babam kuyumcu idi. her gün mağazada çekmeceleri açar, o muhteviyatmı © temizler, dostları ile bir iki kadeh çekiştir- mek için akşamı beklerdi. Dük- | kânda hiç müşteri gördüğümü ha | para da| getire.. Tahsilimi Condorcet lisesinde yaptım. nın maruf diplomatlarından olan Boncour, Maginot, tein meşhur otomobil nın sahibi Citroen sınıf arkadaş- Maurice tourneur Maruf Fransız sahne vazıı tiyatroya nasıl | bana: müştüm, rendiri; tiyatro Şimdi Fransa: | ri ni anlatıyor gittim. Bu adam ilk sual olarak “Ne kazanmak istersin?” dedi. Ben de tereddütsüz öevap verdim: — Efendim, ben hesaplarımı yaptım, ayda doksan beş frank- tan aşağı idare etmez. , — Ben de o fikirdeyim, dedi, size bu parayı vereceğim. Bir hafta sonra “Nel kulesi” piyesinde aktörlüğe başlamıştım. Artık her hafta müthiş dramlar. da mühim bir rol alarak bir sene mütemadiyen bu tiyatroda çalış Bu suretli tında da bir çok iörmeğe karar vermiş” edi ariyet ir kıyafetle tiyatroya git tim. Vakıa bu kıyafetimle pek gü larımdı, Hepsi sınıfın çalışkan ta- | lünç idim, fakat daha fazlasını lebelerinden idiler. Ben de en kö- | yapmak elimde değildi. Rejane tüleri idim. Oturduğum kürsüye | kadın erkek diğer artistlerle bora ismimi şöyle hâkketmiş- | Maurice Tourncur. Otuz sınıfta da zaten otur iki | çakı ile tim ikinci i, İ kişi idik. Bakaloryadan sonra, ku yumcu dükkânının işleri de hiç | iyi gitmediği için, bir gün evi ters | kettim. Hayatımı tek başıma ka- zanmağa karar vermiştim. Bir ex resme istidadım vardı. Bilhassa desane! Bu sebepten dekorculuk- | ta çalıştım. Evlerin dıvarlarına | İ dekor yapıyordum, tiyatrolara de | kor yapıyordum. Panayır baraka | ların cephelerini | süsleyordum. Bu suretle de geçiniyordum. Fa kat kendi zevkim için de peyzaj- | lar yapıyordum. Çünkü kırı çok severim, Yüz frank tasarruf et- tm mi soluğu kırlarda alırdım. Bir gün İngiltereden dönüşümde meteliksiz Havr'a uğramıştım. Ta | bil iş bulup para kazanmak lâ- zmn.. Şehrin büyük tiyatrosuna yeni bir avansen perdesi lâzımdı. İ O tarihte bu perdeler ağır ve mü- | kellef şeylerdi. Yapılma. ve ihtisasa bağlı bir şeydi, i bu işten hiç anlamiyordum. Fakat mideye bir şeyler atmak ta lâzım ii perdeyi yaptık. Kış beraber de tiyatro mev cim” isminde bir piyesin repetis- İ yonu yapılıyordu, piyesin üçüncü | derece bir rolünü almış olan bir artist Jön Pr: ö rerek dedi ki benzeseydim..” Bu söz nazarı dik katimi celbetti. O sıralarda ben- de artist olmak hevesi gittikçe kuvvetlenen bir arzu haline mişti. Fakat bu arzumun tahak- kuk edebileceğini tahmin etmiyo dum. Çünkü iri bir boyum vardı. Bilhassa burnumdan çok korku. yordum. Lâkin “veçhen şu adama benzeseydim” denildi ğim zaman, cesaretim se geldiğim zaman lise İni in romancı ve piyı riri Jean - Joseph Renand'ı bul- dum. Bu arkadaş tiyatroculukta ba: olumu açabilecek bir mev. kide idi, Bana bir ta bu verdi. Bu mektupla ki Bonffes tiyatrosu müdürüne zamanında, da ben palyaçoya virdi ber sahneden çıkıyordu. Hepsi nin mükellef kıyafetleri arasın. benziyordum, işin tuhaf tarafı şu ki, hzni angaç je ettiler. İlk merhale Londra 4 di. Orada İngiliz veliahdinin hu- zurunda bir perdeli nadık, Bütün rolüm, kı köpeğin havlayışını ti. Bunun için al dım. Bu, hay: mühüm hâdiselerden biridir. Hâlâ avucu. mun içinde altı İngiliz liranın insanı gaşyeden sikletini hissede » Cenubi Amerikada yirmi ye. di rol oynadım. Ayni zamanda da diğer artistlerin oşyasına nezaret ediyordum. Oraya kadar yükse- len yıldızım, avdette sönmeğe yüz tuttu, Artık görünebilmek için bü yük rollere çalışmak icap ediyor. du. Parise döndükten sonr, li gündüzlü çalıştık. Çok iş gunluk az para gittim. Beni An Hi. Antoine her geceki temsilden sonra Pausset da ye mek yerdi. Orada mülâkatımız dakika devam etti ve Antoine beni ayda üç yüz elli franga ka- bul etti. Hayatını sadece tiyatro- ya vakfetmiş olan bu adamın Ya nında yedi sönö çalıştan. Yakm- dan hayatını ve faaliyet tarzını tetkik ettim. Yavaş yavaş komedi . bırakmış ve Antoine'in rejisörü olmuştum. Şimdi ne bili- yoraam, ne öğrenebilmişsem, bü- tün bumları kendisine medyun ol. duğumu itiraf ederim. Bir gün bir meseleden münakaşa ettik ve Antoine'a istifamı verdim. Has da geçen senelerimin bir kıymeti yoktur. Yalnız Rennissance'da re jisör bulunduğum aralarda; yoların sahne vazıları tım. O sıralarda Eclair şirketinin sökme yapa koş zer ii Çok geçmeden de ayni müssese beni sahne vazıı olarak angaje et ti. Artık ondan sonra mesleğim aazzuv etmiş oluyordu. Amerika da bir hayli seneler kaldım ve bu müddet zarfında dokşan Film çe im, aşağıda bir filmi idare

Bu sayıdan diğer sayfalar: