9 Ağustos 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

9 Ağustos 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| ? illiyet Asrın umdesi “MİLLİYET” tir. 9 AĞUSTOS 1932 Idarehane: Ankara caddesi, 100 No Telgraf ndresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 Idare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç için Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbanya alt işler için müdiriyete mürsenat edilir. Gazetemiz ilânların mes'u- liyetini kabul etmez. FELEKTEN Seyshat mektupları. İstanbuldan Adalardenizi. ne kadar.. Kuirinal vapura 2 Ağustos 933 Bilmem İstanbul limanından vapurla hiç seyahate çıktınız | mı?.. İnsana bir garipsilik çökü yor... Akşam üzeri, güneş ye- vap yavaş gecenin içine girer- G lsbanı n kübik a karara kay. mukabil köprü- yalancı inci gibi leri ve karştlıklı ili kuvvetli elektrik oluyor... Şair- leşmiyelim, zmma İstanbulun gece görünüşü pek berbat şey! Eğer bir tarafta köprünün 8ö- | nük fakat muntazam fenerleri, karşı tarafta da (Kızkulesi parkının bir altın çizgi gibi du- ran ayd ları olmasa insan burayı hâlâ Bizans devrinde zanneder. Bu kadar karanlık şehre belediye reisi olmadığım- dan dolayı ne kadar memnu- num! rıhtımıdaki Iâmboları ka .. Bizi Marsilyaya götürecek © Loyd vapurunun ismi... Ha, bu rada iş çatallaştı. Bu vapurun ismini yı 'acağım.. Yaza. rım yal fa Den olacak. Demek ki; msanr » © — bazan yazmaktan yalnız mat- İ buat kanunu değil başka şey de menediyormuş.. Efendim! Bu vapurun ismi bizim Alfabe ile b Kuirinal'dir. Lâkin İtalyancası Milliyet'i in Edebi Romanı : 57 Ölüler yaşıyorlar mı? t aynen yazarsam | fi Şe için vapurun İs- mini bozmaya mecbur oldum.. Eskice bir vapur. Herhalde Loyd'in beriki tarafa, Venedi- ğe işleyen lüks vapurlarınm ikinci mevkii kadar ya var, ya yok... Saat beşte kalkacak idik gü- ya!. Altı, sekiz, on... Hâlâ ge İ mi yük alıyor... En son gelen mavnalarda pösteki vardı.. Bak tukça titredim, Ve şöyle düşün. im. “Nasıl oles bu vapıarla | seyahat mukadder imiş. Eğer İ öküz, manda gibi bir şey olay- | dum, demek bunlar gibi derimiz İ seyahat edecekti... Küçük te ol sa, adam olmak çok daha mü- recsahtır,” Bu mülfhazalar içinde iken yapurumuz Ahırkapı Fenerinin arasıra Beykoz işareti veren r- sağa alarak Marmaranm | ğa siya bir çarşaflı kadın gibi daldı... İ ... İ Biz yemeği daha İtmanda | een sekizde yemeğe başladık, | Ben de aptal gibi acentenin s8- züne uyup saat beşte vapura binmiştim... Eş dosttan kimse- nin beni selâmetlemek için va. i pura gelerek rahatsız olmadıkla ri görünce pek memnun ol- muştum (1) Vapura girince ilk lişim yolcuları tetkik etmek ol- muştu, Lâkin başkalarım teş- yis gelenler gitmeden kimin yolcu, kimin hancı olduğunu anlamaya imkân | saman gördüm ki; birinci smıf İte on erkek veüç kadm var, Yani 13 kişi! Rakamdan ürkme ğe mahal yok! Kadınları yarım Eder on bir buçuk, Alman, biri Holandalı, ikisi Fransız veya FPranarlaşmış Romen yi amma ya Mısı ii bir Fransız kadın. İtalyan, bir de ben etti on il On üçüncü olan zat hakkında tereddüdüm var.. Ya Türk, ya. İhut... Gene Türk. Hettâ bir İ sofrada yemek yiyoruz. Bir tür Ki cesaret edip soramıyorum.. Güya gazeteci olacağız... Maa- mefih gelecek mektubumda mu hakkak bunu halletmiş olaca- ğım. Merak etmeyin. Bu kadar ve bir büyük vapur için ax- v İki şey adama keder veriyort Boş tiyatro salonu (sinema sa- lomu değil. Çünkü oranın boş- İ lağundan memnun olan çiftler İ vardır) ve boş vapur! Bir bu va İ puru bir de bizim Şirketihayri. yenin zikzak Boğaz yapan va. İ purlarını düşündüm; vapurun da talihlisi, talihsizi oluyor.. ... Vapurlarda sınıf farkı, bana Hindistandaki halkın smıf far. | kımı hatırlı Vapurlarda birinci, ikinci, | hattâ ikinci ekonomik denilen | üçüncü mevki kamaralarda se- yahat ettiğim için hepsinin ru- hf haletlerini bilirim. İkinci nıfrn haleti ruhiyesi şudur: yükselir mi?.. Şunlara bakın ne kurum satıyorlar.. Hep insa mız! Neden onlar üst güverteye gıksmlar da biz çıkmayalım..” Buna karşı insan içinden mümkün olup ta birincide seya (Felsefi fantastigue roman) Yazan: İsizi ayıltmak için bakınız eter | Bu iki gencin huzurunda © Şehametin ne hissetiğini anla. mak kabil olmadı. Yüzünde | © deruni teessüründen renk vere. © cek en ufak bir işaret belirmi- yor. O, her tarafa ayni durgun- İuğun kayıtsızlığle bakıyordu. © Pek nz söze karıştı. Ve söyler © ken gözlerini omuhatabından © başka tarafa çeviriyordu.. Bu | © kazın gençliğini sararak bir ko- © za gibi içine alan esrar ne idi? | İki kardeş bu canlı muamma- nın gıyabından halledemedik. leri müşkülü huzurundan da bir © zerresini aydınlatamadılar... Bu ilk ziyaret gayet resmi oldu. Çok sürmedi.. Dilâver, beylerin ne hallere uğradıkları. onu anlamak merakile kapı © de avdetlerini bekleyordu. On- © ları görünce hemen küçücük — bir sişe göstererek: — Baygınlığa uğradmızsa HÜSEYİN RAHMİ | hazırladım.. dedi... Orhan — Yavrum Münire- nin aşkından bihüş düşmemek için eteri sen koklan.. Dilâver — Zaten ben de bu ilâcı cebimde onun için taşıyo- ei Anlatınız bakalım dünya güzelinin huzurunda -ne hisle- İ re tutuldunuz? | Turhan — Şimdilik ye tutulmadık fakat ge. istikbal için söz veremeyiz. Dilâver — Şehametin gü- zelliğini kudretile bana tasvir ediniz. Orhan — Avrupa Ostralyada, ne kadar sinema, ve san'at yıldızı, ayı, güneşi varsa hepsini ceman yekün bir araya toplayıp güzelliklerini fırla ifade ettikten sonra Şeha- mete tam numara vermek., yoktu. Saat | şairiyetinizin bütün | Sama gibi İleri altında Ameri | kada, Asyada, hattâ Afrikada | insan vapurda ihtiras hisseder. Gözü ileride olur.. “Ah! ben de orada seyahat etsem” der, Bu deyiş adamına göre hafif veya şedit bir arzudur. İsmine arsu da diyebiliriz. Haset te.. Onun için ikincide seyahat etmeyi is- İ temem. Ben hırs adamı deği- | Him! Böyle şey hiç hoşuma git- mez... Birincidekiler de bir türlü... “Bu ikinci smıf yolculardan da rahat yok ki! Nereye gitsek önümüze çıkıyorlar.. Neden bi- rinei aldığımızı anlayamıyo- rum, Madam ki; onlar da ayni haklara malik!,. Lâkin ikincide de seyahat edilir mi yal, Yarım saat daha evvel yemek yemeğe tahammül güçtür, mülâhazası onlar başlıca meşgalesidir. Birimcide seyahat etmek te im- sanı hemeinsini hekir görmiye sevkeder. Gayrrahliiktdin. Onun İçin birincide de seyahat hoşu- ma gitmez.. O halde?. O halde tan olmayı tercih ederim. kaptan olunca da, Hele şu fıkrayı dinleyin: Bir gün bir gemi yolda ikon kaptanı öl: Olur a!.. İkinci kaptanı da muş... Yolcular arasından bir ehil adam aramışlar. Birini çek fış — Ben gemicilikten anlarım! demiş. Hemen geminin kumandası- Ba almış... Gemi bir müddet yo- İluna gittikten sonra gece ol- muş.. Herkes uykuda iken ge- mi çatır çatır karaya düşmüş... Mahut gemiciyi yakalamışlar. cilikten anlardın! Nedir bu hal? Baksana gemiyi ne hale getir- din! — Bende ne kabahat var be kuzum !. Deniz bitti.. Eğer önü vok oy pek güsel gidiyor- Demiş... İşte benim kaptanlık, bir çok larımızm kaptanlığı buna ben- zer... ».. Gece on birde kalktık... Sa. lu önünden, on bir buçukta Ç. nakkale önünden geçtik... Hes ba nazaran saatte 11 mil yapı. yoruz... Sabahleyim bir şey nasarı dikkatimi celbetti... Bizim yö İrüyüp kirlettiğimiz yerleri ge- miciler yıkayorlar, temizliyor. lardı,.. Hayat böyledir... Birinin kir lettiğini öteki temizler. Ben bu iki şeyden ne olursa olsun kir- leticiliği, temizleyiciliğe tercih | ederim... Çoğumuz da böyleyiz | aaliba i ... Garip bir şey.. Yolcular ara smda Holandalı dediğim yahut öyle zannettiğim adam bana İ pek dik bakıyor. Akşâm yeme- ğinde bir kaç defa onun tarafı- na döndüm. Herifin harekâtımı tetkik etti gördüm.. Öğle inline de bizim ma saya oturmuştu. Garson yanlış | | oturduğunu söyleyip kaldırdı. | “İnsan birinciye geçmekle | Hayırdır inşallah işin içinde bir &srar var amma!. Bakalım.. Saat tam birde Çanakkale boğazından Adalar denizine çıktık.. Yarın sabah Pirede ola cağımızı söylüyorlar. FELEK Dilâver — Demek dünya bir tarafa.. Şehamet bir tarafa... Turhan — Perilerin ona â- şık oldukları kadar var.. Dilâver — Perilerin âşık ol- duklarına insanların bayılmala rı lâzım gelir. Orhan —O kızın yüzüne baktıkça insanın yüreği korku- lu bir helecana tutuluyor... Dilâver — Neden? Orhan — Seviverirsem di. Yön. Dilâver — Aferin tehlikeyi anladınız demek... Orhan — Tehlikeyi” anla. dık amma anlayamadığımız çok şeyler var.. Dilâver — Neler? Orhan — Bu kıza atfedilen rivayetlerin bir aslı olacak.. En ziyade ( şaştığım şey Dalai mahremiyet örtü- kızin birden bire yüzünü aça- yak bize gösterdiler.. Bu esrar üzerinde bir değişiklik oldu.. Önümüze bir muamma 'da bu. radan çıkıyor.. ilâver — Muamaanın hal- bahleyin dokuz buçukta Gelibo | | bütün || buraya getirilen ! çilli na, 201 kürler 2 EE a mma Askert bahisler ÇANAKKALE... lede Türk > re — Be herif! Hani sen gemi- |” Evvelee söylediğimiz gil man Paşa, düşmanım on ziyade| Saros'tan ve ikinci derecede Ana- doku tarafını simal ve cenup (Larşer cik 25. 12: ve ihtiyatta bulunan fırkalardan maada olan ordu ihtiyaçlı A) 6.7. 12. inci B) 2, 3. Ve Ti inci fırkalardan İl mürekkep 18 kolorduyu da, Asya grupu namile; Anadolu yakasına | taheje etmişi C) 2. ve si hatta, 11'ini idi. Düşmanın hakiki departman yaptığı mıntakada (Anafartalar. | da) ise, 3 tabur piyade, 1 bölük k— Sa 1-4) ten ve Vilmer| &. irem. der aş göreiönüin sağ cenahma, (Âzmakdere) den (Suvla limanı) şimaline kadar 0- lan sahili temin etmeğe memur &- dilmi, Şimal grupu da: 2 fırka (AĞ 18 F.) cephede, 1 fırka (8.) İhtiyatta olmak üzere 3 fırkadan ibaretti, | İD) Cenup şrupunda:4 fırka (1, 10., 13., 14, F.) cephede, | 3 hırka (4,8, 9. F.) Miele. | di. İ OE) Conup grupu ile Şimal gru- | pu arasındaki ,15 kilometre kadar | geniş aralığın tarassut ve temini pe de cenup grupunun ihtiyat Fr kaları tahsis edilmişti. 8. ve 9. uncu fırkalar, (Kum- tepe) ve doğru; (Kayaltepe) mn takasda idi... İ — Binaenaleyh, bu vaziyet, (Ha- | | milton) ün plân mad - im aley- himize, ve düşm. lehine ola- rak müsait bir va Çünkü: Düşmanın hakiki ib- raç mıntakaşsma iy ağızda İran çektiler... Suratıma i mar bir veda okşaması gibi ol. du... İ © Orhan — Hangi kuvvet on. İları buradan böyle silip süpüre- bildi? Dilâver — Öğünmek gibi ol- ması amma bu mucizenin kah ramanı galiba bu aciziniz oldu. du.. Orhan — Nasıl? Dilâver — Nasıl olacak... Nurani tecessütle önümüzden geçen ruhun arkasma tüfeği. min namlusunu o veriştirdim. | Kızdı beni tokatladıktan sonra bu güceniklikle artık bir daha görünmediler.. Orhan — Hayır.. Bu tah. minini hakikat olarak kabul e. — Güçlüğü yok ya.. başıma oturduğunuz vakit sizin sile perisinden işin ne ol. duğunu öğr Turhan — Soruyoruz söy- lemiyor.. Çekiniyor.. Dilâver — Doğru söyleyen- lere ahrette de mi ceza var? şeylerden İ kuvvet calbi için ise daha çok za- dı Gazi Hz. bir defa da Çanakka. milletinin maküs talihini nasıl yendiler? | 7 ağustos çtepe İ X ki dar grupunun ihtiyat! da şimal grupunun sağ cen yetişmesi yine o kadar zamana imühtaçtı. Anadolu yakasından (Yürüyüş, mavna- tekrar indiriş, c heye yürüyüş, en aşağı 3 gün is- | terdi).. Binaenaleyh beşinci ordu, muh- hat Bey hocamm , bir kere daha ya ri ordu kumandanı 18.) ı nin) fikir ve mütaloasını kabul ve tatbik etmemekle, Türk ordusunu | akabeti vahim bir tehlikeye düşür. müştü. Ceneral Oğlander'in de tasdik ve itiraf eylediği veçhile, ancak mun yükcek zeks, engin | azimkâr sevk ve idare- üre ordusu © büyük tek -1 durmuş ve (Conkbayırı) Yukarıda tesbit ettiğimiz Ce- meral (Hamilton) — cidden iyi bile e: önkü msrl taarruzu, bu sefer en asa ve en müessir ve en müsait istikametten tevcih etmişti.. Bumu, Türke has bir mertlikle itiraf et meliyiz. —7 ağustos harekâtı — | Muharebe başlamadan evvel bizim vaziyetimizi yukarıda arzet miştik.. 6/7 ağustos gecesi harekete geçmişlerdi.. A — Seddülbahir (Cenup cep- İngilizler birinin düğümü çözülse belki öteki meçhuller de birer birer gevşer... Fakat bu mucizeyi zamanın himmetine bırakıp beklemek te pek üzüntülü olu- yor. Düşündüler. yalvarmaktan başka bir çare bulamadılar. Bu davet için hususi küçük bir toplantı yap- tılar, “Orhan, Turhan, Leman, mürebbiye, Dilâyer masa başı: | na dizildiler.. S.M.L, i çağır. | dılar. Bu teklifsiz hayırhah ruh çok bekletmeden geldi.. Tıkır- tılar başladı: Orhan — Sevgili ruh yine seni bir müşkülün halli için ça- Hırdık.. Ruh — Dünya derdi, hayat müşkülü biter mi? —bBizi meraktan kurtarmanı çok rica ederiz, — Biz uzviyetin (kasvetli mahdudiyetinden © kurtulduk amma her merakın esrarını halledebilecek bir keşif kudre tine de erişmiş değiliz... Bir çok hususlarda da mes'uliyet altındayız... Dünyadaki günah- kârlrklar gibi.. Ha; anlara bazı kuvvetler vermiştir. Fakat Aile jenisi'ne | | İTTİHADI MİLLİ TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ Harik ve hayat üzerine sigorta muamelesi icra eyleriz. Sigortaları halk için müsalt şeralti havidir. Merkezi idaresi; Gelatada Ünyon Hanında (İİ Acentası bulunmayan şehirlerde acenta aranmaktadır. amaaan Tel: 4887 > RESİMLİ AY MATBAASI tarafından neşrolunan ve memleketimizin biricik ilmi, içtimal, edebi bir aile mecmuası olan: RESİMLİ ŞARK'ın 20 numaralı ağustos nüshasını kitapçınızdan arayınız. Çok zengin bir mündericatı vardır. Musiki ve Balet Heyeti teşkil edilmekte olan bu iki heyete türk hanmmları alınacaktır. Ce- martesi ve çarşamba günleri sabahtan akşama kadar Çarşıkapı tramvay mevkifi ile Beyazıt arasında Foto HIMİ ittisalinde 139 numara Mustafa Beyoğlu : | İ (âğıldere) £ paşa hanında Musiki birliğine müracaat olunması. Dev Demiryolları ilânları Bursa — Mudanya hattında yazın deniz banyoları mevsi” | | minde tatbik edilen ve münhasıran Mudanyaya dönecek yolcu” lara mahsus olan teneszüh tarifesinin, aynen Mudanya — But” sa azimet ve avdet seyahatlerine de teşmil edildiği ilân olunur" (3739) hesi) mıntaka: ci düşman fırkalrı ( arruz etmişlerse de, bu sindeki 35.000 kişilik kuvvetimiz. B — Ve şimalde Saros körfe- sinde, Yani Liman Paşanın tam üç | da, 29. ve 42. in- | ilerleseydi, bizim ihtiyatlarımız yel ? tşmeden belki Anafartaları old İ nım yaptığı tsarruz cenup cephe- | da vi | karşısında homen de hiç bir mu- | vaffakıyet elde edememişlerdi. edebilirler, ve Marmara kıyısma! bilirlerdi. (Mesafe itib rile. Fakat iş öyle olmadı.. 9 İngiliz kolordusu kumandanı ka raya kâfi top çıkmadan ilerlem ği muvafık görmedi. 3 Türk fırka ve bir süvari livasından mü | burunun karşısında sahilin dar bifi vekkep Sarüs grupunu tahsis etti- mmtakasında beklemeğe ka ği sahada, Cencral Hamilton yal- | verdi.. nız 300 kadar Yunan gönüllüsü- nün bir ktsmın: karaya çıkardı, bunlar dahi ileri ka zelerimizin atı ile tardedilmiş- ker ve bapielaki teşeküs be bundan | ret kalmaştı!. C — Çmburnn) Anzak Ceneral atos akşamı hazırdı. ierkalık bir kuvvet va; upun vazifeni, (Koca poh, (Kurtaeşidi), Çonkbay A mürekkep Sarıbayır “ şimsi sertları, saci . kidi. 6/7 ağustos gecesi bu sazlıdere), — (Çaylâkdere) eridi, İleri karakolla ye sürerek, 7 ağustos | (Conkbayırı), & i mıntakasın- (Birdvood), Emrin» Bu grup ve müfre: | temin maksadile Ancak şarka doğru ilerleyebil! mek içi, hareketini gimale karşö (Kireçtepe) işgale karar vermişti... Bu vazife) yi 10. uncu fırkasna vermişti. 11. inci fırkasını da Tuzlu göl şarkında (İsmail oğlu tepesi) m8 taarruza memur — etmişti. Fakat | bunlar da bugün, (Mestantepe) (Karakol dağı) hattından 518) ye geçememişlerdi. . Bizim tarafın hareketine lince: ge Şimal | gurupumuz : İhtiyati inci ferkasmı kısmen, kemi nahında (Kanlısırt) a kaf anın yapmakta olduğu al» tak “di datma & İngiliz kolordusunun (Sovla) m8 Uurmanıyorlardı, | takasında yaptığı ihraç hareke onup cephesinin ihtiyattn bulunan mirle bu n kolbaşı- larına çatmışt. (Kroki), İmiliz- ler, 9 uncu fırkamızın karşısında Bi ele geçirememişlerdi.. ğleden sonra İngilizler yeni İ kuvvetlerle tekrar taarruz etmiş- lerse de bu da, gene cenup cephe- sinden yetişen 4 üncü fırkamız 6/7 ağustos gecesi 9 uncu İn- giliz kolordusu Suvla (Anafarta) limanında karaya çıkmağa baş- sarşısında yalnız 3 Türk taburu vardı.. ve 7 ağustos sabahı 134 lik bir kuvvetle Tuzlu gi narmı (Lâlebaba - Karakoldağı) tutmuştu. Eğer bundan sonra (Ce | neral Oğlander) in de yana yakı- gibi, harekât moral bunları yerinde kullan- timal etmeme- Arz üzerindeki bütün fena. lıklar bu ferdi kuvvetlerin çok kötü ibtiraslara alet edilmele- | müessir birer $ memelerinden ileri gelmekte dir.. Her Fert aç bir kurt gibi nefsini “ortaya salıvermiştir. Gücü yetebildiğini dişleyerek kopardığı parçayı yutmakta- dı Ne yapalım aziz ruh.. Bu gücü gücü yetene kanununu koyan tabiattır.Balık balığı ye- mese denizdeki vu mahlüket nasıl yaşaya! — Dünya yüzü medeniyeti. ni su içi hayatına benzetmeyi- niz. Balıklar biribirini yutarak yaşarlar. Lâkin bu canavarlık insanlar arasında mutâ ola- maz. Bir dişi balık suya hesap- sız binlerce yumurta bırakır. İnsan bir iki doğurur ve mev- lâdunu tabiate terketmiyerek kendi sinesinde südile ve yıllarca süren ihtimamlarla büyütür... Tabiat insanlara git- tikçe bir yükselme zekâsı ver- miştir, Şimdiki beşer imei besler | tine karşı ne cenup ve me de şi mal guruplarından kuvvet alma” Yı göze aldıramıyordu.. (Saros grupu) nu Bolayır civa rmda bulundurmanın lüzumsus” luğuna velev — geç te olan, artık kani olmuştu. Bunun derhal (A“ nafarta) ya hareketini © emret t. Fakat bunun oraya gelip mür esir olabilmesi zamana mötevak kıftı.. Nitekim bu kolordu ancak aktam tam 40 kilometre mesaf8 katederek yorgun bir halde (Bür yük Anafartalar) © mıntakasına kismen varabilmişti... Bunun üzerine bu Kolordu er Onları geriye atmış | tesi sabah (8 ağustos sabahı) ta arruz etmek emrini almıştı... Binacnalyeh 7 ağustos akşam taraf bu vaziyette kalmışlar” (Kroki 2 ) AR. (Yarın 8 ağustos harekâtı) evvelki devirlerin vahşetile ya- şamıyor.. Ve gittikçe daha yük selecektir, Her fert diğeri hak- kında iyilik yapmaya, diğerle- in hisselerine düşen menfa- atleri bir tasrmma getirerek her hangi kanuni veya uygun bir şekilde gasbetmemeye alış- mak için icabında kendi hutbin liğini kırmayı bilmelidir. Mürebbiye — Ruh bu söyle- diğin asayiş, kanunların kimse- ye kaçamak yolu bırakmayacak surette tekemmüllerinden son- ra husul bulabilir. Orhan — Soracağımız me- sele senin için mes'uliyeti mu- cip ağır bir sır değildir.. Müsa- ade et... Ruh — Söyleyiniz. Orhan bpm Şeha- met Hanımın içinde yaşadığı esrar şebekesine dair... Ruh — Aklınızda, fikriniz- de hep bu kız... Bu güzele sev- dalandınız Orhan — Hayır... Ruh — Henüz değil fakat bu muhabbete çanak açıyorsu- “Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: