11 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

11 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

:2 : Üç sergi Ali, Ömer, Zühtü. Son günler- “e san'atın güzel işaretlerini ve- Pen üç isim. Üçü de birer sergi aç- İs Bir haftada üç sergi. Galatasa- Yy sergisi kapanır kapanmaz bu Üç arkadaşın gayret ve zahmetli Meşebbüslerini alkışlamamak ka- mi? Bir haftada üç sergi ina- Rilmayacak şey! İçin, için çalışan san'atin bu üç Misali bizde kuvvetli bir varlığın Sile gelmeğe başladığını haber ve- Yiyor. Hapsi çalı i ken- i trek luyor. 1 sergisi Gloryada, Öme- Yin sergi Partımanın birinci katmda. Zühtü de yarın heykellerini Alay kör künde teşhir edecek. Ali, bugünkü neslin kuvvetli bir Şenci. Zühtü ,heykelde madir bir Kabiliyet. Ömer, ve fantezi Yapıyor. Hepsini seviyorum, hep- tini beğeniyorum, hepsini takdir #diyorum, alkışlıyorum. Alinin sergisinin resmi küşadı- ha sekiz insan geldi. Bu sekiz in- tanm hepsi Alinin o resimlerinde Böstendiği muvaffakiyetin varlık Ye selâmetinde ittifak etti. Alinin tesimleri olgundur. Ali, resim an- bir ressamdır. Meselâ maske i İşte yalnız bu tablo, iddia Muzi isbata kâfi bir şahittir. Renk, ifade her şey mü- erameli i resimleri de öyle. Ömer, afiş yapıyor dedim. Gü- ” sadeleştirerek çiğ renklerin a- dengini arıyor. Nilüfere gözyaşı İöken papatya, İspanyol tangosu *ynayan gül gibi mevzuları, onun titlize edilmiş detenlerini, renkli ki ğıtlardan kesilmiş kompozii Yonlarını o beğenmemek için bir bahane alamaz. Zühtünun yarın © açacağı tergi bir Yafa memleketi. Mizde ilk heykel sergisi olmak iti- İa heykellerinde şahsiyet ve husu österen Zühtünün san'at ah eden eserleri il İn etmesi noktai nazarından da Ayrıcn ehemmiyetlidir. Bizde heykeltraşi, şimdiye ka- ir resim sergilerini ve bu- taklarında dağınık ve gayet mah ht bir şekilde görünmüştür.. Züh Ni heykellerini b Ye gözlerimizin önüne Zültünün heykellerini İeğeneceğinize kaniim. Şimdilik üç arkadaşımı *Ye tebrik ediyorum . » Size ayrıca ifşa edeyim. Daha İöyle şahsi sergi açacak pek çok Şkadaş var. Hepimiz bir “galeri” bekliyoruz. Elif NACİ Ali Sami Beye Hücum başladı 23 Ağustos tarihli Cümhuri Yet gazetesinde Ali Sami Bey | İçler acısı” serlavhalı bir yazı retti. Ali Sami Bey Galata- Miray sergisi münasebetile yaz ğı bu yazısında ressamlarımı Ö ağır hücumlar yaptı. Bu hü- Nim karşısında ressamlarımız- bir çoklarından mektuplar | Aldık. Sırasile dercedeceğimiz seriyor. mutlaka ayrı daki as; tel fantezileri var. Eşkâl ve eşya-| hir irile şayanı dikkat olduktan baş | Edebi mubahase Hayat çok zengindir. Fikir adamı için tetkik yol- ları çok dolambaçir olmuştur. İlim ve fen şubeleri hayatı | ber gün yeni hâdiselerle doldu. ruyorlar, | Cemiyetin ruht temayülleri İpek başka mecralara doğru a- İkayor. İ oMaişetve san'at kalıptan kalıba giriyor, Mevzularımız bizi korkuta- cak kadar çok ve ağır. 8 Geçenlerde bir yazımda ede- biyatın bugünkü ha; uygun kanaatlerinden sıyrılması. da- ha hareketli olması zaruri oldu ğunu söylemiştim. Bir iki gazetede bu fikir et- rafında münekaşalar oldu. Biz iyasi ve içtimai bir inkılâp ge- delerini işlemek ve fikir haya- tımıza aşılamak. mecburiyetin- deyiz. Bundan başka da harpsonu başlayan siyasi inki i baniki hareketleri Enderon küfü kokan bilgi ve fi- âlemimize © ısındırcağız. Amerikalı iki kadının tayya re ile kırk sekiz saat havada kal dıkları. Marconi'nin İtalyadaki iş odasmdan, Avusturalya'nn (Sidney) eşhrindeki elektrik. leri yaktığı, İngiliz mühendis- lerinin tayfasını diritnotlarma (Atlantik) enginlerinde telsiz- le manevra yaptırdıkları birgün de yaşıyoruz. Fakat bizim ha- vamızda hâlâ hafız efendilerin gazel sesleri ve tahta muhacir arabalarının tekerlek gürültüle ri duyuluyor. Lisanımızda hâlâ Şam kasi- İ delerinin ahengi var ve tayya- reyi şenlik günleri bir Zinet eş- yası gibi seyrediyoruz, Biz daha bugün dilimizin a- na hatlarmı aramağa çıktık. Bu dil üzerinde evvelâ bir a- yıklama ve sonra da aşılama a- meliyesi yapacağız. Bu müş- kül işten sonra sahip olacağı» mız lisanla edebiyat yapacağız. Bizim için bir avantage vardır. Bütün kuvvetimizi Avrupa- dan alıyoruz. İçanadolu kasaba larına varıncaya kadar sinema girmiştir. radyo girmiştir. gra- mofon girmiştir. Erzincan köy lerindeki Türk çocukları Ab- dülhak Hâmidi tanımazlar, fa- kat meselâ Joan Crawford'un ve yahut Lilian Harvey'in is- mini işitmişlerdir. Ve onlar gra mofondan öğrendikleri Valen- mektuplarda. ressamlarımız | Âli Sami Beyin tariz ve hücum | ı reddetmekte ve san'at na Mina kendisine teessüf etmek- | “dirler, Ezcümle Güzel San'at | | l ye Sergiye resimlerini yetiş- meyen Namık İsmail ve Çal lbrahim Beylerin isimlerile İK Sami Beyin isminin bir ara m umman kendisini ressamlar ce- bir et parçası gibi nasıl attığını izah've mes / ; in Z kurtarmak için yapılan bir | iyat” olduğunu söylüyor. | ikmet Bey. AK Sami Beyin talarını cerh ve reddedebile- vlan şu hakikati de kayde. 7 tino şarkısını falsosuz okurlar. (Ford) un makinesi (Sive- rek) dağlarına çıkmıştır. Fa: kat Cenap Şehabettin Beyin (Evrakı eyyam) « Üsküdardan öteye geçememiştir. Bugün Amerika ve Avrupa medeniyeti bir kül halinde te- kâmül etmiştir. İlim ve fen hareketleri ma- sergiler, gerek İstanbul, gerek- se Ankarada on altı seneden beri açılmaktadır. Ve “ne yapa ım Ali Sami Beyin gönlü olsun diye faaliyesimizi tatil edeme- yiz ya.” diyor. Şehremanetinin para gönde rip ressamlar tarafından payla şıldığı hakkında Ali Sami Be- yin ittihamına karşı da Hikmet Bey cemiyetin mazbut dosyala rının şahadetini kâfi bir tekzip mahiyetinde addettiğini ve m için bundan böyle zaten giye kabul edilemeyeceğini ilâ ve ediyor. Hikmet Bey. Ali Sa- mi Bey hakkındaki yazısını şu cümle ile bitiriyor: “Aciz insan | lar hiç değilse susmayı bilmeli- olması için eski san'at bilgi ve | mi- bizim hâlâ | Dil kurultayı Türk münevveri halka ruhu- nu ifade edemiyordu işeti, hayatı derhal yor. Fen kudreti girmiştir. Bizim kürekleri sokaklara (kârı kadim) formları- gün bekler ken Avrupalı böreğini, ekmeği- ni elektrik fırınında pişiriveri- taşan mız kızmak için bir yor, Bir Fransız kadınının mut- fağı son sistem bir ameliyat o- daşı kadar alât ve edevat do- ludur. Avrupa kadını elini kirlet- meden sovanını bile makine ile doğrar. telâkkileri değiştiyorua yeni fen ve ilim hareketleri de ayni değiştiri- mutfaklara | bu hâdisenin sevk ve İlim ve fen bütün hayatı İ böylece sarmıştır. Yaşayış usul leri tamamile değişmiştir. Es- ki dinler nasıl hayatı. maişeti, Güzel nedir? İnsanlar; her zaman şedit ve hâkim tesiri alında © kaldıkları bu unsur o ruhunun ve olduğunu düşünecek kadar fikren (o yüksel- memiş oldukları, en eski zamanlar da da bunun cazibesine kapıla- rak sürüklenmişler, en İ bir İrudrete malik hı | daha müessir bir kuvveti haiz olan icbarile İ sahnei tarihi sayılması mümkün olmayan fevkalâdeliklerie doldur muşlardır. İnsanı bırakalım: Gö- zellik hissinin cezp ve tahrik kuv veti olmaksızın ne bir hayvan, ne bir nebat, diğer & hemcinsinin kile tevhidi vücut © edemiyeceği içim bütün zevilhayatın & devamı nesli gayrı mümkün olacaktı. Hay Yalnız şura- muhakkaktır ki erkeğin dişiye ir berekettir ki bir kuvvetin, bir mahrekin vü- cudüne lüzum © gösterir; işte bu mahrek, bu kuvvet, ister | yalnız dişide mevcut, şeyi bir o tezahür addedilsin, ister yalnız — erkekte bulunan ve binaenaleyh sırf nef- si bir hâdise farzedilsin, bir tara- fin va yahut her iki tarafın o haz ve heyecanmı mucip olduğu ci- hetle, güzellik addölünmak icap tesir yapmıştır, Binaenaleyh dü | ed şünüş ve muhakeme ' tefekkür ve muhakeme tarzın- lir. ler olan şark şalışıyorüz. Hayatın maddi tem makinesi bizim vetile zaptedemediğimiz sim köyl messili gibi duruyor. Babaları çıra ışığı altında (Ahmediye) okuyan Malatya | gençleri bu gün sinema perdesi ni seyrediyor. Burası böyle, edebiyat, fikir hayatı diye uka- ilmi kana, Edipler, sokuamamışlardır. irler ve mütefekkir- $ı ve harcı Arap, Acem malı. | mi işittiremediler, | münevveri her şeyden evvel li- sana sahip olmak omecburiye- bizi bu halkla konuşturamıyor. Çemişkezekli o Hasan bizim (Köroğlu) nun kavrayamıyor. Halit Ziya Bey üstadımızın türkçesi bir orta mektep talebesi için çinceden farklı değildir. Şu halde bu inkılâbı ve Av- rupanın her gün yen fen ve ilim kudretini bir milli ka- naldan geçirerek halkın ruhu- na işleyebilmek için evvelâ di- İlimize istiklâlini tanıtmak lâ- zımdır. İşte hafta sonlarında harekete geçecek olan dil ku- rultayı bu mühim ihtiyacı te- mine çalışacaktır, İnkılâbın fi- kir cephesinde büyük gökler açıp Türk gençliğine geniş ir- üdü namına Ali Sami | gilere zaten sıkı bir jüri vazedil | fan ufukları gösteren Büyük harici kalması | d a “bu bünyeyi kangren | Ali Sami Beyin eserlerinin ser- | rehber oluşunu taze bir min- Gazi'mizin bu yolda da bize net ve şükran duygusile karşı- lar ve (Kurultay) a mesaisinde muvaffak olmasını temenni e- ibreleri işmdi yepyeni veçheler gösteri- yor. Avrupalınn tefekkür ve > muhakeme tarzile bir şarklının daki aykırılık işte bundan ge Biz malzemesinde daha zi- İ yade semavi ve manevi madde- | ysiş, (culture) ünden uzaklaşıyoruz. Hayatımızm ve maişetimizin her parçasından İ Arap tesirini, Acem nüfuzunu, (Şarklı kafası) dedikleri (men- talite orientale) li silmek için ihtiyaçları bunu bize zahmetsizce ve sür'- atle temin ediyor, Yukarıda de- diğim gibi Amerikanın son sis- Der- | inde garp medeniye | tinin hâkim ve mutlak bir mü- üzerinde beynelmilel şöhretlerin san'atı | görülüyor ki bu memlekette senelerden beri | lâlik edenler bu milletin kafa- sma bir milli fikir ve yahut bir lerle halk; arasında kalın bir du | eştikten serra var çekilmitşir, Bu duvarın ta- | & dır. Halka hitap etmek isteyen ediplerimiz bu duvarın “arka- sında asırlarca millete sesleri- | Zaman çok dardır. Türk dedir. Bugün elimizdeki dil hisanmı bile er » İ — Kabletterihe ait olüp son za- manlarda meydana çıkarılan bir takım eşya ve alât ve o edevatm şahadetine nazaran tâ o zaman- lardan beri süslenmeğe yani cin- si cazibesini İ maştır! Güzellik denilen cinsi ca- İ zibenin kamçısile pür ihtiras, sav. İ gilisine doğru ilerliyen insan; ken disine mani olmak isteyen kuv- vetleri devirmek için kurmış, 67 yaralamış, öldürmüş, her ta- rafı kana boyamaktan ve cihanı ateşe vermekten © çekinmemiştir. ü tesirile ihtiyar olun- kârlıklar, kahramanlık» lar, büyüklükler, faziletler de yok değildir; fakat sureti kat'iye ve mutlakada bütün şuur sahasının İ ve binaenaleyh vicdanı ahlâkinin İ insidat ve felci tanımı intaç eden İ bu his, güzellik hissi ve aşk, İ hibini hedefine ulaştırmak | için, İ yapmaktan ziyade yıkmış, yaşat İ maktan ziyade öldürmüş, sandet- iyade felâket ve fecaatlerin yexânesi olmuştur. Şimdi sadede avdet edeli (Güzel) | nedir? Ve kime ve yahut neye güzel deriz? Hakika- i€” bir güzellik Objeetif” ten “şey'i var mıdır? Yoksa “nefsi — Subjecti İ mi haizdir? Bu iki tai nazardan biri; bırakmak muvafık değildir; va- İ kınları tetkik ettiğimizde görece- İ giz ki her iki noktai nazarm da hakikatte birer büyük hissesi var. | bi dir. (Güzellik) , bunu hisseden böyle bulunan şey veya şahıs asındaki bir rabıtadan, bir mü- nasebetten, bir tefaduldan ibaret tr. Burada, şimdiye kadar (Gü- üzellik) hakkında söy- lenmiş olan fikir ve nazariyele- re bir geçit resmi yaptı n diğer gi diz (Güzel; bizdeki kudreti kendi metinde tahliye © eden her seydir.) ig Kudretin; © uzviyetimizin her hangi bir o noktasmda teraküm ve ihtiyası bizde mad: | ye < Douleur physi kizi âliyei dimagiyemizde küm ve ihtibası ize mame keder — souffrance'i tev gi gibi kudretin ayni o merakizi âliyei dimaşiyede bir âmeli mi- hanikii rahi tevlit edecek suret- te tekâsüf ve kürü husule ge! rün en yüksek bir Edebiyat .. . Türk dili Dil kurultayı bu ay sonunda top- lanıyor. Kurultay ,bize türkçe olan bir dil yapacaktır. Yani harflerin ilk çıktığı zamanlar, bir takım mü se bekçisi çıkmıştı — Eski harflerle çıkmış kıymetli Asar çocuklarımıza (nasıl öğretece- 4ix? Yeni Türk harfleri bütün de- rinliğile memlekete (yerleşti. Eski barflerle yazılıp da çocuklarımıza o- kutamamaktan dolayı hangi eser İ- çin hayıflanıyoruz? Bu topraklar üzerinde herşey ye- ni başlıyor. Mazimizi ararken kıy- metleri Topkapu sarayının kasvetli odalarmda değil, Orta Asyanm ay- dınirk yaylalarına baş koyarak bu luyoruz, Arap harfi gibi, Osmanlı türleçesinin de bize lüzumu yoktur. Medeniyetimizi, özümüzü, kıymetle- rimizi anlamak için, bunların başa. rıldığı topraklar © üzerinde komuşu- lan zengin ve geniş türkçeyi tekrar öğreneceğiz, Osmanlı dilini brrakır- ken gözümüz arkada kalmıyacak.. Çünkü arkada kalan ve Osmanlı dam Zasımı taşıyan bir kıymet yoktur.Os manlı şairinin gazeli bir sanat eseri değil, osmanlıcanın sihirbaz şakla- banlığıdır. Yeni Türk dili, hakiki sanat eserini yi imiz ancak kendi dilimizle anlatabiliriz. Edebiyatı Cedide devrinde Cenap Şahabettin B., değil Türk lügatınm, Osmanlı lügatının bile kabul etme- deği yeni yeni kelimeler ortaya koy mağı bir hüner sayiyordu. Şimdidil. kurultayı, altı asırdır lisanımıza dol | durulan kara çamuru temizliyecek- ve Reşat FEYZİ a cereyan ederse bundan da haz, lezzet, zevk, şevk, meş'e, sürür, İ inşirah velhasıl maddi veya ruhi bir hoşlanma - plaisir dos senset İ du sentiment hasıl olur. Eğer bu cereyan, ani, kesif ve şedit ise duyduğumuz o hazda o ni | ani ve şedit, yok cereyan bati ve İ tedrici ise hissedeceğimiz inşirah, da o suretle bati ve nimi mahsus İ bir haldedir. Epice kudret tera-| İ köümünü müteakip bunu boşalta- İ cak bir memba karşısmda bulun- duğumuz zaman o husule gelen tahliye ani ve şedit olduğu halde İ bilâkis kudretin kendi kendine İ inşim? tarzında tahliyesinden te- İ vellüt eden haz, nim mahsüs bir inşirah halindedir . | Bizdeki kudreti tahliye edebi- lecek münebbihten bahsettik Fa- kat bu ne demektir? Eğer diğer mesaliki felsefiyenin salikleri gi- bi düşünse idik yalnız. bu “müneb bih” tabiri vaafisi ile iktifn eder, daha ötelere gitmek © lüzumunu hissetmezdik; halbuki kudretiyat poktai nazarmdan düşündüğümüz de böyle vasfi — gualitatif bir ta- irin o hadiseyi bütün mihaniki- rürüz. Zira “mü ve benzer kelimelerle hâdiseleri ha çalışmak, kâinatta yek rinden ayrı birçok şeyler kı etmek demektir. Halbüki ; birçok şeylerden değil, ancak bir şeyden © mütekevvini da (madde) ve yahut (kudret) tir. İmdi namütenahi altında gördüğümüz muhtelif ve mütenev bâdisat; hep bu bir şeyin muh- telif aksamı arasındaki | tefadul farkları mütevellittir. Nasıl yeknesak bir kütlei © gaziyeden ibaret olan havayı nesiminin muh- telif aksamı arasnıdaki suhunet | ve kesafet tefadulları, muhtelif rüzgârları tev sa muhle- lif kesfet ve tazyiki haiz kudret aksamı arasındaki | tefadullar da aynile bir takım cereyanlar hasıl ediyor ki, biz insanlar, | şeklen başka başka gördüğümüz bu ce- reyanlara “hâdisat,, namını veri- yoruz.Şu halde ne “münebbih”, ne “güzel, , ne de güzeli «hisseden» yoktur; belki fezanm bir tarafm- dan diğer bir tarafına doğru bir kudret cereyanı vardır; ve ki © kadar o muaddaliyetine, o kadar çetinliğine, o kadar neza ketine ve derinliğine rağmen, bu Sütçüler Cemiyeti İntihabı hâdise, bu kadar basittir. Konya: o Naci FİKRET kafalardan şu itirazlar | tarim eden müstakil ve heykeltraşlar © birl zırladığı sergi ile tın mahiyet ve ehemmiyetini kere daha tekrar etmiş oluyor. memleketimize girdi böyle çürük bir 6 ku- nilen büyük adımılatın a mani olmuştur;'bu ekoli | tedris eden (Mösyö © Valeri ile Mösyö Varniye) nin nihayet Sanayii fise mektebinde inhilâl eden me inkâr edilemeyen hare tur. Fakat Avrupada son asırda san'atın takip ettiği cereyanları etüd ederek memleketine dönen vatandaşlarına tarıtmağı bir vazi- fe bilmiştü Ressam Ömer Bey, Glorya sineması ittisalinde 98 numara lı apartımann birinci katında bir sergi açmıştır. Ömer Beyin On dokuzuncu asrın sonlarına | ü rulmuş olmak bu vadide bekle. demisinin bugünkü hocaları işgal | ettiler ki: Bugün san'at sahasında ili olduklarına şüphe yok genç nesil; modern san'ati bütün | Glorya sinemasında açılan sergi münasebetile birkaç söz Muhtelif fırsatlarda son asrın Avrupadaki san'at ceroyanlarını ressamlar | » hey iği bugün müessislerinden Ali Avni'nin ha plâstik san'a- bir eden ap tekâmüle doğru yürümüş | irstiyanlığa propagan m dimi tasi ümük san'atikârını makine, din telâkkileri ve hürri- yeli fikir san'atkâra yalnız klâ- goğru her tarafta bir buhran, siklerin teknik anahtarlarını kul levresi geçiren san'at (Akade-| lanarak kendi in, bugünkü be. mizm) in temellerine dayanarak | sikiy için ç. ei, mevzuları nı samimi ve hayattan intihap et- meği emrediy. Bundan dolayıdır ki; Kübizm yalnız tenkit etmiş — olmak için | hüküm verenlerin söyledikleri gi bi mütereddit bir yol ia İ inlerce sene © evvel, tâ Musirlılar zamanmda temeli e- tılmaş köklü bir klâsik © san'at vardır ve bugün & kübizm onun İ modernize olmuş şeklidir. San'ati sevenler ve onunla alâ- | kadar olanlar takip ettiği yolla İrida tetkik etmek ve hükümle İ rini çok | kaskanç bir ihtimamla İ vermek mecburiyetindedirler Çünkü san'atkâr çalışıyor, di- diniyor, tetkik ve tetebbu ediyor; asrm istediği ve icap ettirdiği ese | ri meydana getiriyor. Fakat mu hit san'atkârla beraber yüleselme- dikçe biribirlerini — anlamalarına imkân olmıyacaktır. 5-9-932 Ömer Bey ve sergisinden bir köşe ze giz fikirler | vermekte- mer Bey İstanbul güzel İsanatlar akademisi mezunların | dandır. Amerikada Landon Skol- sergisinde afiş ve reklâm resim | leri teşhir edilmektedir. Mo- | dan muhabere suretile ders al dern san'atın sade ve anlayışlı | mıtşır. Ömer Bey, renkli kâğıt. eserlerinden terekküp eden bu | larla yaptığı resimlerde bilhas- sergideki resimlerin bazıları sa | sa gayet güzel ahenkler yapma hibinin kabiliyeti hakkında bi- Heyke di Zühtü Bey Genç . san'atkârlarimızdan heykeltraş Zühtü Bey yarın A- İ ğa muvaffak olmuştur. İ sergisi lay heykel ve desen- inden mürekkep bir sergi a- cıyor. Zühtü Beyin isindi ek fatoğrelm iri Zip bni . Bu piyanist anımın | maada yirmi; perili. Sergide bundan | ve hayz a düden evette Bir köpeğin şefkatı Bir tecavüz Adanada Erorazı zühreviye hasta hesi civarında oturan mobilyacı Te fik Beyin kedisi o doğurduktan bir. kaç gün sonra ölmüştür. Tevfik Beyin komşusunun köpeği bir gün öksüz kalanı yavruyu ağzma alarak kulübesine götürmüş emzirmiş, ona en hassas bir anne muhabbetile bak- miş ve yavruyu muhakkak bir ölüm den kurtarmıştır! Köpeğin, düşmanına karşı göster diği bu ulüvvücenap hayretle karşı- lananıştı. İ mmm seyyar şekilde ve İstanbul tarafında intihap yapılmıştır. Akşam saat 16 İZMİR — Bu sabah santlide Adliye binası önünde Nafia Hansm isminde 22 yaşında — genç bir kadın Fahriye isminde bir kadının tecavü- züne uğramıştır. o Mütecaviz Nafia Hanimin boyunda asılı duran bir al vüz önünde bayılmıştır. Hapsedilecek | ADANA, — Hizmetçisi Fatmayı | öldürmekle azman aktar Rl Beyin ağırcezada muhakemesi hltam

Bu sayıdan diğer sayfalar: