24 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

24 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

m görünüyor... ilahlarm tahdidi dünya silâh- Asrın umdesi «MİLLİYET» ti: 24 EYLÜL 1932 | Mançuride silâh oyunu oyna- | yor.. Cenubi Amerikada da iki cümhuriyet boğazlaşıyor.. İtal- MİLLİYET CUMARTESİ 24 o EYLÜL ( i İktisadi bahisler j “Işık,, Dünya iptidai maddeler fi- | lel konferanstaki mali pusele- İdarehana: Ankara caddesi, 100 No. > İst Milliyet Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 LK 3 aylığı 4— . ..7 2, 4— Müddeti geçen müshular 10 ku- rüşter, Gazete ve matbanya ait işler için müdiriyete müracaat #uliyetini kabul etmez. BUGÜNKÜ HAVA Çocuklaşıyoruz! Dünya mı tersine dönüyor. biz mi tersine dönüyoruz bil- miyorum amma, insanlarda bir tersine gidiş olduğunu pek âlâ görüyorum... Bu tersine gidiş benim gi- bi yaşı. olmaya başlayan adam- i lar için pek mes'ut bir gidiş- ti - Efendim, böyle mecazlı, istiareli satırlarla size anlat- mak istediğim şey şudur. Yaş- İk: insanlar çocuklaşıyor. çocuk , larda yaşlı insan çeşnisi arze- diyor... Tanıdığım ailelerden bazı- © larının ufak, iki. üç, dört yaş- larında çocukları var. Bunlar ipten görüşmek e için adeta bir zevk teşkil al Bu çocuklar her türlü giz- mülâhazaları idrak etmeye- rek insana açıktan açığa öyle if r soruyor ki; ce- vap vermek çok güç oluyor. Buna mukabil biz yani ol. gun yaşlılar da çocuklaşmaya ie iken Bunun bir çok alâ- ii metleri var.. Meselâ: Avrupa- bida bugünlerde çok taammüm in (yo-yo) ismindeki topaç İ şimdi çocuktan fazla oyun düş künü... ç Hele çocuklaştığımızın en ç bariz misali her şeye inanıve- mefsedetler. — Ya bunlar nedir? © — Kendi ruhiyatınızdan doğ durduğunuz şeytanlar. diyo- Tum sana... - — Tehditlerinden korkma- yalım mı? © — Asli... — Ya karımı beni öldürür- — Öldürürlerse bu cinayet nlardan değil yine sizden ken- d ye gelmiş olacak- » Hiç bir aile mezdinde yl ölülerin bu derece müt. | derler ya 100000 kişilik bir manev- ra, Fransa 50000 kişilik bir manevra, Almanya 50040 kişi i ik bir manevra yaparken C. nevrede silâhların tahdidi gö- i rüşülüyor... Günde kim bilir beheri 40-50 İngiliz kâğıdı alan ve hünerleri konferanslarda lâf etmekten | ileri gitmeyen politika esnafla rının bu işi bitireceklerine inan mak çocuklaşmakta olduğumu- za delâlet etmez mi?. Tehdidi teslihat o kongresi ine beni âza yapsalar bu mese- lenin hayatımın soruna kadar bitmemesine çalışırım.. Hiç bir | şey yapmadan İsviçrenin en gü zel otellerinde. en güzel yemek ler ve güzel daktilolarla yaşs- mak ne nimettir, Ne saadettir.. Cennete gitmek diye buna Ayda bir, bir içtima yapıla” | cak, hava komisyonunun bir | J ayda hazırladığı raporu oku- nacak, bu raporda tayyarele- rin şehirlerin meskün aksamı- na 10 kilodan ağır bomba at- / maması yazılıdır. Bu im komisyonu 24 lük topların namlularını 20 santim kısalt- maya taraftar... mühim bir işi halledilmez... Deniz komisyonu. tahtelba- iyor, hirlerin periskoplarına ili Denizden ancak bir buçı re yukarı çıkabilmesini istiyor. Bu da derin bir mesele. Bunları düşünmek, görüş- mek, karar vermek veya verme mek ne mühimdir! Dünyada bu tahdidi tesli- hat teşebbüsü kadar garip ve aylı şeye pekaz tesadüf &- . Gazetelere nazaran tah- didi teslihat konferansı topla- nılalıberi dünya silâhlarında yüzde 10—20 tezayüt kayde- dilmiş... Tıpkı karagöz oyunun da yahudinin: — Salla derim, sallama! Sallama derim. salla! Dediğine benzeyor.. Hep tahdidi teslihattan bahsediyor, görüşüyoruz.. Lâkin öte ta- rafta herkes silâhını bileyor ve arttırıyor... Hele Almanya açık tan açığa silhlarını arttıraca- ğını söylüyor... Bütün bunlara rağmen bu konferans tam bir intizamla neticesiz müzakerelerine ve ü- mitsiz teşebbüslerine devam et ; | mektedir. Şimdi bunu böyle söylerken, beni de oraya le 15—20 hattâ daha az İngiliz (lirası yevmiye ile bir şey tayin etse- İer. ben de bu konferansın dün- ç | yada en insani ve en muvaffak bir toplanma olduğunu bağıra bağıra söylerim ve siz de şüp- hesiz ii inanırsınız... di firlik oynayan ço cuklar gibi, biz de konferanıçı- l Milliyet'in Edebi Romanı :102 Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastigue roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ lık oynayoruz.. felâket ilk defa evimizin içinde vuku buluyor... Ruhun. cin- nin ne olduğunu bilmeyen in- sanlar onların şerlerinden ma- suniyâtle yaşayorlar.. Bu gizli siz evhamınızla, kendi seyaletinizle kendi mü- talealarınızla, kendi temrinleri nizle yarattınız. ii» Hangi meneviyetin himme- tine sarılacağını bilmeyen: ha- nrmefendi yine bir otomobil getirterek Battal zadeden is- timdada koşmak istedi. Araba ken yine o mahut kocakarıya tesadüf ettiler, Kendilerini tanı yan kadın otonun arkasmdan yırtıla yırtıla bağırıyordu: — Hanımefendimiz nereye? Hanımefendi arabayı dur- durtarak cevap verdi: mesele uzun uzadıya görüşüle- | ! cek ve kararlar verilecek. Kara J selim Efendiyi" görmeye gidi- Nuhkuyusu £ semtinden geçer» | atında yavaş ve muntazam bir | yükseliş var. Bundan iki ay ev- vel 27.5 İngiliz lirasına kadar düşen elektrolitik bakir fis- tı 41.5 sterline kadar tekrar yükseldi. Dokuz İngiliz li na inen kurşun fiatı 15 İngiliz lirasını aştı. Bu fiat düşüşleri- nin son haddi esnasında Ame- rikada Deily Express gazetesi mütehassısları nezdinde yaptı- ğı bir tetkikten aldığı netice: “Önümüzdeki bir sene zarfın- da —her hangi bir fevkalâdelik ı takdirde— maden fi- atla, hissedilir bir artma . Hattâ son za- manlarda bu mütaleayı Milli- yet'in sahifelerine geçirirken ufak bir hayret ve tereddüt gös termiş, acaba daha ne kadar ve kaç madenin istihsal masrafı bü satış şartına tahammül ede- bilir. demiştik. İşte bugün or- ta verde bir hakikat var, bütün bu tahminler hilâfına cevher fi atları artıyor. Aradaki ufak ak samalara rağmen yükseliş ağır fakat muntazam... Aşağıdı tablo eski ve veni fiat seyrini çok açık gösteriyor: Acaba bu artma keyfiyeti spekülâsyon veya ruhi tesirle mi? Yoksa hakikat mi?.. Ka- naatimizce spekülâsyon değil- dir. Çünkü şimdiye kadar bor- tesirile fiat artmalarında hare- ket mevzii olur. Halbuki bu ar- tış keyfiyeti bütün dünyada ve umumidir. e Spekülâsyanlarda cebri tazyikler. hattâ baş dön- dürücü sür'atler görülür: Bu | defa bilâkis mahsüs fakat mü- teenni bir terakki... Vakıa buh- | ranın yıpratıcı senelerinin tesi- rile iktısadi bedbinliğe uğrayan lar şu mütaleayı yürütüyor! Amerikada krize mi lı için geniş bir kredi sal tı; işte bu para bolluğu —bı ka istimal mahalleri de kı dığından— bugünkü spekülâs- | yona ve binnetice umumi bir ars oriflk.klerbir fiat yükselmesine sebep oldu. deniyor. Eğer bu mütalea ha- kikat ise, beşer için cidden fe- Ikettir. Zira. böyle şümüllü bir spekülâsyonun aksi tesiri çok mü? Evet, ruhi bir tesir ihti- mali de vardır. Son beynelii yorum... — Nafile gitmeyiniz? — Niçin? — Sizlere ömür... Mahmur Hanım bu kısacık sözün manasını birden bire kav rayamayarak: | — Nedemek isteyorsunuz? — Cenazesini dün kaldırdı: lar... Bu meş'um haber Hanime- tesiri yaptı... Şehyin ölümü Talât Beyin attığı kurşunun neticesi olması ihtimali kadınım dimağında bir alev gibi parla. dı, Hep bu şeametlerin bü; ölüye edilen “hakarekteri “ileri geldiğini düşündü. Fakat bu da nasıl olurdu? Ölü babaya sr- kılan kurşunun diri oğlu yara- laması... Anlaşılmaz muamma. Hanımefendi tutulduğu te- #ssürün baygınlıkları içinde | i köşke döndü. “» » Bir gece tahammül olunmaz | üzüntüler içinde bitap düşen karı koca biraz dalar gibi ol. muşlardı, En derin uykularda bile onların felâkete intizar «- sa kapılarnıda elde edilen tec- | e nazaran spekülâsyon | « | yet arzediy: is | kıyetleri fendinin beyninde bir yıldırım ! rin doğurduğu güneş arada bir serpilen iğbirar bulutlarına rağ parlayor. Bunun pisi- kolojik tesirini dünya ticaret hayatında aramak. beklemek dı yalnız hakiki esbaba mr tinat ediyordu?.. İtimat nok- sanlığ. bedbini, tereddüt. fazla ihtiyat buhranın âmilleri meya nında değil idi? Bu sebeple bu artma keyfiyeti yalnız ruhi te- sir ilede olsa memnuniyetle karşılamak lâzımdır. Nihayet şunu ilâve edelim ki: dünkü fiat düşüklüğü gayritabii bu- günkü yükseliş tabiiliğe doğru bir Me Evet. harpten evvelki bir ton : bakırın vasati fiatı “59”, kurşunun “13,5”, çinkonun “20.28” altin İngiliz lirası idi. Görülüyor ki: bu ip- tidai maddelerin kıtılma key- fiyeti. hayat ibresinin normale bir şey değildir. Binaenaleyh: Bütün şu mikyasa ve mütales- lardan almacak netice: Bu'u- mumi fiat yükselişinin hakiki Cinsi * 1930 (oO1931 o 171932 181932 191932 991932 nihayeti nihayeti Ton Ton Ton (— Ton Ton © “Ton İsterlin — İsterlin | İsterlin | İsterlin © İsterlin İsterlin Bakır B. 8. 461/2 381/8 255/8 261/2 351/4 36 Kurşun 15 153/8 911/16 101/4 127/8 131/8 Çinko 132/4 145/16 117/16 121/4 15 169/16 Kalay 1201/2 141/4 129 1311/4 153 156 Nikel 5 245 2321/2 2321/2 20 2421/2 Ceva şişesi 225/8 o 191/4 12 93/44 91/2 98/6! rir. Hattâ garp matbuatında bu vaziyetlerden keşif yapanlara, 1934 senesi ortalarında tama- men eski normal hayata kavu- şulacağımı edenlere bile tesadüf ediliyo. Maamafih; bu | faraziyeler hakikat olsa bile 1934 - 1935 ile 1912 - 1913 se neleri arasında rejim ve şekil farkları olacağı muhakkak de- nebilir. İptidai maddeler kuvvetle- İ nirken Türkiyenin vaziyeti ve vazifesi nedir? Senelerden beri âtıl kalmasında buhran kadar kendi teseyyüp ve kabahatleri- : | mizin tesiri olan madenlerimiz. gunluğu, gerilemesi de tamamen: tahakkuk etmiş. İ tir; bu sebep ve mâniaları orta dan kaldıracak Türk maden ve inkişaf ettirecek, yıkacak bir prog rama ihtiyaç vardır. Zaman böy le şuurlu ve azimli çalışman faydalı neticesini verecek mahi Yeni İktisat ve- kilimizin mazisindeki anlami lüşünerek Türk ma- | denlerinin istikbelinde ışıklar | aksini müeyyettir. | görmek hayal (değildi: u yükseliş ruhi | başarabilmek için onda her şey hakiki bir attâ “Büyük Şefin” bera (Radikal tı 1.) Sadı du, Bu dünyüden öbürüne ge- hameti bu iki akur rakip arala. rında ası paylaşacaklardı? sı faniydtli ebediyete mi inti- kal ediyordu? Uykular Arasında hazin bir sesin ihtizazı kulaklarını gı- cıkladı. Uyandılar. birer kafa ile dinlediler. Süp- hah ağlayordu. annesi hemen beşiğe eğildi. Masumu yerinde bulamadı. Boğazlanmaya götü- rülen bir kuzucağızın. istim- dadına andırır bir ağlama, Bu şikâyetli sesin al koş- tular. Sofada kundak kendi kendine uçan bir balon gibi ha- vadâ harman çeviriyordu... Yılanın ağzından yavrusu. nu kurtarmaya atılan bir kar- tal gibi Şehamet bir ürperti ha- linde âdeta kanatlandı. Ve uçtu. | Kundağa sarıldı. Kucağında | Süphanla beraber yere düştü. İ Çocuk ağlayordu. Fakat anne- sinin sesi kesilmişti. Nefesi hi- le duyulmayordu. Beyhude bızlarını aradılar. Hic bir dare- ban hissedilmedi. Derhal üç 'dört doktor. birden çağırıldı. müteveccih olmasından, başka | g - | ceklerdi?. Kendisi i | mek bir vazifedir. reddin Enver | xs. Ölüm — Fransızcadan — Doktorlar Boussel'i kurtar- mak için her ümidi kaybetmiş- lerdi. Hasta, sön kuvvetlerinin artık tükenmesini bekleyordu. * | Biliyordu ki, kurtulş yoktu. — Elli seneden beri ilk defa dinleniyorum. dedi. Dünyada çok az insan onun kadar müteşebbis. daima hare- ket ve faaliyet halinde ve ayni zamanda otoriter (o olabilirdi. Daha bir kaç gün evvel altmış altı yaşına rağmen riyaset et- tiği <emiyetlere nezaret ediyordu. Şehrin bütün edebi. iktısa- di ve spor cemiyetleri mukad- deratlarının idaresini, iş gör- dükleri için, ona bırakmışlardı. Bu cemiyetlere para da verme. miş değildi. fakat verdiği para nın bir kaç mislini çıkarmıştı. Muhtelif cemiyetlerin azaları Boussel kendilerinden hiç fikir İanişmadığı için, ona kin tut- mayorlar da değildi. Bir defa bu adamın müst; demine karşı bariz bir nefreti m Yalnız iş hesap bahsine eldiği zaman. hiç bir cemiyet intihap ettiğine piş- Artık karanlıkta. onun ye- rine geçmek isteyenlerin göl geleri kımıldanmağa başladı- lar, Umumiyetle reisin yerine geçenler ikinci reislerdir. Boussel işgal ettiği mevkiin ehemmiyetini ve öldükten son- ra bırakacağı boşluğu biliyor- du. Acaba vefatından sonra | hakkında neler, | ler, mezarının üstünde nutuk- lar söyleyeceklerdi. Fakat ce- vap veermiyecek vaziyette o- lan bir insana karşı neler, ne- ler söylenmez. Bu düşünce ile Boussel oğ- lunu çağırdı. Dedi ki: — Bugün bütün cemiyetler- deki ikinci reisleri gidip görür- sün ve aynen kendilerine şöyle İ söylersin: “Babam sizden rica ediyor. Ölürse mezarında söy- leyeceğiniz nutukları, evvelâ bir kere kendisine okuyunuz. Eğer bu nutuk şimdiden yazıl- mışsa derhal geliniz. Eğer zılmamışsa mümkün olduğu kadar sür'atle yazınız ve geli- niz. Ölüm halinde olan bir ada- mn son arzularını yerine getir Onun için ikinci reisler derhal emre itaat ettiler, İlk gelen tarihi âbideler ce- miyeti ikinci reisi idi. Yaşlıca bir adam! Titreye- rek yaklaştı : — Aziz reisim. dedi, niçin bu kadar endişe ediyorsunuz. Vücudünüz bir meşe gibi sağ- damdır. iyileşirsini Fakat inatçı Boussel kısa kesti: — Haydi haydi canım. dedi, bana şimdi masal okuma.. Nu- tuk yanında mı? — Evet bir iki not yazdım. Oku! dı. Fayda vermedi. Şerir ruh- Şehameti kendi geceklerini haber verdikleri Şe. | lar Bu anlaşılmaz rekabet dava- | dan HİKAYE döşeğinde | — Emir, emirdi. Tarihi âbide- ler cemiyeti ikinci reisi cebin- den nutkunu çıkardı ve reise uzattı; — Hayır. hayır, siz okuyu- nuz, Hem mezarımın başında nasıl okuyacaksanız, yunuz, Eğer arasıra gözünüze yaş gelirse, İarı'da yapın İkinci reis bir çaresini bulup kaçmak istedi. fakat mümkün mü? ledi, gözlüğünü düzeltti, ve nutkunu okumağa başladı: “Aziz reisin; “Size derin bir heyecan için- de ai ediyoruz. Sizinle bera. ber çalışan bütün arkadaşlar namnıa, en samimi teessürleri- | mizi ve en derin minnetlerimi- zin hatırasını getirdim. — Bravo! Devam et! “Siz tarihi âbideler busu- sundi münevver bir amatördü- tarihi âbidelerin hiç birine ya- bancı kalmadınız. Arkadaşları: nızın vâkifane mütalealarnı İ nasıl dikkatle dinlerdiniz. İcap eden hafriyat için kaç defa si- tik ve hepsini kabul ettiniz. A- ziz reisim. hıçkırıklar daha faz la söylememe mani oluyor. Yattığm yer nur olsun!” Boussel nutku dikkatle din- ledi ve düşündü. İkinci reis dedi ki; — Nutuk iyi değil mi? — Bu üutukta sen benim le- himde değil, aleyhimde bulunu yorsun. | — Allah Allah, nasıl? — Elbette... Ben münevver bir amatör imişim. Münevver amatörlerin ne olduğunu her- kes bilir, Bunlarm hepsi de gösteriş adamlarıdır. e Sonra ben başkalarının mütalealarını dikkatle dinlermişim. O ne de- mek o? Halbuki ben hiç kimse nin mütaleasını dinlemedim. Başkalarının vâkıfane mütale- ını dinlediğimi söylersen, her kes benim cehaletime verir. — Oh, affedersiniz. Dünya- da böyle bir şey aklıma gelmez. — Evvelâ “münevver ama- tör” kelimeleri yerine “yüksek ihatalı” kelimelerini koyunuz. — Başüstüne! — Sonra “başkalarının vâkı- fane mütalealarını dikkatle din leyordu” cümlesi yerine: “Baş kalarına son derece vâkıfane mütalealar dermeyan ediyor. dunuz” cümlesini koyunuz... — Baş üstüne! tuk iyidir, niz. İkinci hatip mütekabil mu- avenet cemiyetinin ikinci reisi idi. Okuduğu nutuk şu suretle hulâsa edilebilirdi: “Siz belki biraz haşi gidebilirsi- yanar mumlarla çevirdi. Ve ü- zerine güzel kokulu çiçekler yığdı. Cenaze odasına kardeşi Turhandan başka kimseyi sok- mıyordu. Bir gece böyle geçti. tehevvü | İki gece böyle geçti. Üçüncüsü rü başgösterdi. Havaya yüm ruk sıkarak gökreyordu: — Ölümle Şehameti benden ayıramazsınız. Dünya ve ah- rette ebediyyen o benimdir. Siz daima hüsran cehennemin- de kalacaksınız. (o Haystima kast tehdidinizden © korkmıyo- rum. Şimdi nöbet bende, Siz siper ben geleceğim. içi muharremin o- ile Valde hanı manzara- sını aldı, Sine döverek bağrışa | rim, çağrışa ağlaşıyorlardı. Orhan kan çanağına dön- İ müş kırmızı gözlerinden sızan damlalar arasında yine haykı- rıyordu: — Bu ölüm başka ölümlere | benzemez. Bu emsalsiz bir şe- İ hadettir. Bü cenaze çok müs- tesna merasimle kalkacaktır. Bedbahit koca yatak odası- İn siyah panularla. kaplayarak frenklerin ince | ehambre mortuaire hulül etti. Cenazenin o matemzede ve- lileri: -- Müslüman ölüsü böylelil günlerce evde kalmaz. İtirazile kıyameti koparı- yorlardı.. Fakat Orhan elinde revolverle ölünün odasının ka- pısında bekleyerek: — Her kim içeriye girmek cür'etine kalkarsa anamı baba- ini tamam üzerine ateş ede- Tehdidile duvarları çınla- tıyor ve kanlı dönük gözleri sözünü ikadan çekinmeyeceği- ni anlatıyordu. Nihayet dördüncü gece cin- metine hükmedilen çocuğun bir takriple elinden silâhr alınarak | odaya girildi. Asıl şimdi en büyük hayretle herkesin benzi sarardı. Döşek bomboştu. Ce- naze ortadan kaybolmuştu. Ölü ve oldu? Sualine mecnun koca şu ce- Elinde kâğıt iki adım geri- | ÖNÜMÜZDEKİ ÇARŞAMBA Mevsimin en büyük filmlerinden birini göreceksiniz: ADALAR ŞARKISI (La Rumba d'Amour) Yakan bir aşk Macerası Misilsiz derecede güzel bir mevzu LUPE VELEZ LAWRENS TİBBETT 26 EYLUL ÇARŞAMBA ELHAMRA SİNEMASI En çok sevilen artist MARY GLORY ile Margueritte MORENO'yu DAKTILONUN İZDİVACI filminde takdim edecektir. DARÜLBEDAYİ MUDURLU. GÜNDEN : İstanbul şehir ti. yatrosu kış temsilleri ne teşrinevvelin birim ci cumaertesi günü akşamı Seniha Bedri Hanım © tarafından nakledilen “YEDİ KÖYÜN ZEY- NEBİ” isimli piyesle başlayacaktır. İrtihal Harbiye nezareti mütaahhit- lerinden merhum İlyas Beyin re- fikası şehrimiz o tüccarlarından İlyas, Bey zade Recep Beyin vali Bu tadilâtı yaparsanız, nu- | derim. binbaşılığından deleri hanımefendi irtihal etmiş tir. Cenazesi bugün Kızıltoprakta ki hanelerinden saat 10 da kal dırılacaktır, cenabı hak rahmet eylesin. niz. Fakat kalbiniz o kadar iyi idi ki... Boussel bu ikinci hatibe da- ha fena içerledi: — Ben haşin bir adamdım, öyle mi? Demek sen beni sin buluyordun. Eğer yeni baş tan işin başma geçmek müm- kün olsa, vallahi daha çok ha- şin olurdum. Hepiniz tenbel- bir şeye yaramazsmız. Boussel bu suretle mezarnıda söylenecek nutku dinledi ve hepsini de icap ettiği eşkilde tashih etti. Nutuklar bitince oğlu yanr- na geldi: — Nasıl babacığım. şimdi memnun musun? — Evet oğlum. teşekkür e - Her halde o kadar memnun değildi ki vasiyetnamesini “Mezarıma ne çiçek, ne çele! gönderilmemesini, ve ne de nu- tuk söylenmemesini arzu ede- rim.” — Ruhlar göke kaldırdılar... — Aman yarabbi... Nasıl kaldırdılar?. — Melek alayı merasimle götürdüler... Talât Bey bir haşaş çiçeği kızartısile haykırıyordu: — Göke ölü uctuğunu Haz- reti İsa efsanesinden sonra senden işitiyoruz hiç bir zaman bu see kitaplardaki kadar iftiraya uğramamiğtır.. Şehametin O arkasından ben de uçacağım o zaman ina- Barsınız... — Melekler alayına karışa- caksın demek?.. Şehametin cesedine hücum edi yorlar.. Hayırhahlara yardıma uçacağım.. Zavallı divane zaten mü- vazeneden eksik aklın vardı 0- nu da büsbütün kaybettin.. Ce- sedi uçuran melekleri gördün mü? GDevarmı Var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: