26 Eylül 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

26 Eylül 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tilliyet Asrm umdesi «MİLLİYET 26 EYLÜL 1932 Idarehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst. Mülliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matbaa 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için LK 3 aylığı 4— 6 750 2 u— il Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me- #uliyetini kabul etmez BUGUNKU HAVA Hariç için Son senelerde deniz kenarın ; da dolaşan, vapurda. kotrada » seyahat eden kadınların # giymelerini, eteklerin rüzgârla Ç açılması tasasına (atfedenler i haklı değildirler. Çünkü kadın- © Olar pijamayı rüzgârlı ve rüz; 3 sız yerde ayni zevk ve şevkle * giyiyorlar. mümkün olsa şehirde, salonda ve tiyatroda da giyecekler. Bana sorarsanız pijama bele iyi dikilmiş olursa kadına yakı. pantalon, gen- veriyorsa pi | veriyor ve işte bundan dolayı- dır ki; kadın pijamayı, rop ve İ 1 mayoya tercih ediyor. pijama- * da hem kapalılığın nim meçhul “lüğü. hem açıklığın yarı malüm Muğu var.. Geçende İstanbula dö | derler, Böylece nerken vapurda dört beş ma: | , dam güvertede - bi / i saret alarak - pijama ile gezini ii v yorlardı. İtiraf ederim ki; hiç © tefena olmuyordu. Dün köprüye geçmek için © vapur beklerken Üsküdar iske- lesinde dört tane köylü hanım gördüm. Belki Alemdağı köyle rinin birinden idiler. Dikkat et tim va haşr tıpkı pijama çe inden çubuklu bezden panta ya mi vardı, Başlarına beyaz bir vual atmış, sırtlarına birer kimono geçirmişlerdi. benim o gördüğüm gibi iler modern hanımlar te- i ettiği gibi ters görmeye alışanlar da belki sıkı fıkı ka- © palı kadınlar telâkki etmişler- ie dir. Ben bu müşahedemle anla © dim ki; kadın pijaması bir Av- ma Amerika modası de- il, bizim köylü hanımların €s- beri kullandıkları bir şe- © yin uzakta yapılmış kopyesidir. irinden ce — Milliyet'in Edebi Romanı :104 Ölüler yaşıyorlar mı? (Felsefi fantastişme roman) Yazan: HÜSEYİN RAHMİ | — Biz cinayet kabul etme- yiz, Şehameti öldüren de onlar; atağından kapıp kaçıran da onlar, — Bir mahkeme huzurunda u garip ifade ile mes'uliyetten kurtulabilir iz? © — Garabet sözlerimin nere- > sinde? © — Bir ölünün uçması veya uçurulmasından daha ağrep ne labilir? Wp ? © — Bu hâdise aramızda yegâ ne kalmayacak yakında aileden işi daha uçurulacaktır. e öle iler eiyorum Nal “uçtuklarına dikkat ediniz haki kati anlarsınız. Orta tedrisatta Türk dili İlk defa, Türk dilinin ilmi bir e müteallik hara- lere devam ediliyor; yüksek müessesgleri iselerin edebiyat tedrisatı, hiç şüphe yok ki, bu esaslı islahat tan baylı mütecssir olacaktı iki sene evvel bu dersi lim bir suretle tedris İ için Ankarada bir toplantı yapılmış- | *a da her nedense müsbet bir netice elde edilememişti Bugün, muasır milletlefin or- ta tahsillerindeki edebi tedrisat başlıca gayesi, genç dimağlara, illi hara ve İisanınn tekâ | mülünü öğretmek, bedii zevkin rebilmekten ibarettir , Buna canlı bir misal olmak ve a bir mukayese ü Fransız liselerinin İ en son proğramlarından dil ve e- ka, alafranga ve serbest güreş | olsun ayni zevkle seyrederim. | Son zamanlarda Himayeiet- falin teşebbüsü ile ötede beride ve İstanbulun Taksim stadyo- munda güreşler yapıldı. Bu gü- | reşlere de bir hayli meraklı git- . Lâkin gidenlerin ifadesine bakarsak. bizde alaturka güreş çoktan hızını kaybetmiş, güre- şenler hayli zamandır heyecanı unutmuşlardır. Güreşin Roma- lılardan bize geçtiği yahut biz- den Romalılara geçtiği - burayı tarih bilenler kestirsinler - za- manlarda da güreş böyle yağlı yapılırdı. O zamandan, bu za- mana kadar. öyle geldi, öyle gi- diyor. Alaturka güreş bu halile | maalesef bir beynelmilel spor. hattâ bir milli spor olmak ka- biliyetini haiz değildir. Çünkü mutlaka açık bir yerde, yağla- narak güreşildiği için evvelen pratik değildir. Sonra, kaidesi, İ memnu oyunları, müddeti yok- tur. Sayı hesabile galebe usulü nü son zamanlarda icat ettiler. Tabii pehlivanların bundan bir şey anladıkları yok.Bu güreş | maatteessüf amatörle2 geçeme yecek bir şekildedir. Himayei- etfal bu müsabakalara giriştiği zaman ben şu ümide düşmüş. | tüm. “Belki bu güreşlerde yı kaldırırlar da Anadoluda (Kara kucak) denilen usulü ikame e- yanın ser- best güreş dediği sisteme yak- laşmış oluruz. Bu sene, bu olmadı. Ben nev- mit değilim. Gelecek sene umu yorum ki; Himayeietfal bir em | ri hayir menfaatine para toplar ken bir taraftan da memlekette mevcut bir spora medeni bir şe kil vermeyi ihmal etmeyecek- tir. Bunu yapar da güreşler- ge ne devam ederse bizde ç iyi serbest güreş profesyonelleri nin yetişmemesine sebep yok- tur, Yalnız bu güreşler münasebe tile bir şey nazarı dikkatimi cel betmekten hâli kalmadı: Spor mecmualarının en ileri muhar- rirleri ve yevmi (gazetelerin | spor muhabirleri; o gün Türki- | yede tam fenni şersit altında | İ ilk defa yapılan Türkiye atle- | tizm birinciliklerine gelmeyip, stadyumdaki yağlı güreşe git- miştiler. Bu nâmevcut zevat, içinde atletizm için çok nefes tüketenler de vardı. Tu müşahe de atletizm. hesabma o kadar cesaret verici değildir. FELEK Vin korkutuyorsun Tur- Acayip değil dayı Le Sp acayip değil... Bu dünya herşey acayiptir veyahut hiç tir sey acayip değildir. —Bu ekistra mantıkı anlamak | için ben de akıl terâzimin bir gözüne bir kaç gram kokain koymalıyım... — Bu zekâ tozile siz dedi- mağınızı nurlandırırsanız o za- man büyük sırrın İedünniyatı- na erersiniz. Çabuk anlaşırız. — Sevgili yeğenim bir tas- mına getirerek beni de uçura- bilir misiniz? > z Uçmak semavi ri payeleri. İdam mahkümları kimlerdi? Ha debiyat tedrisine ait kısmı hulâ- saten aşağıya naklediyorum : Smıf — 6 — Gramer, imlâ, | lügat. ! Kelimelerin sesleri, yazılı ve hakiki şekilleri. Vurgu. Tabirle- rin tetkiki. Mürekkep ve basit ke limelerin müştakları hakkında mücmel malâmat. Asli - temmim cümleler. Kelimeleri cümle dahilindeki rolleri. (t satın tedricen derinleştirilm. ibaredeki - cümlelerin vazife! Cer ve atıf harfleri. Kelime nevi- lerinin tenevvüü. Mütabakat ve şekilleri | Tatbikat: İmlâ, Tenkit usulü. Şifahi © ve tahriri © mümareseler. (Bunlar ancak kuvvetli pasirlerin eserlerinden seçilecek) Fransızca ve yahut lâtince metinler. İstılah | ve İügatler. Kıraat: Metinlerin şer- hi. İnşat: Evvelce izah edilen par | çalardan. Muharrirler: Klâsikler- den, kurunuvustadan ve modern | #üir ve nâsirlerden © seçme parça- lar. Sınıf — 5 — Gramer. Lügat, Lügatlarm tetkiki. hakiki şekiller. İştikak. kelimelerin © vazi gözden geçiril, mufassalan tetkiki. Tenkit ws Zamir ve sıfatın izahı. Zarf tat bikatı. Tahliller, Lügatlerin men- şi, İnşat, Muharrirler: Cornsille, La Fon taine, Molidre, Racine. Sınıf: 4 — Gramer, imlâ, lü gal, Lügatların izahı, Hakiki ve yazı İ: şekilleri, Kelimelerin © menşei hakkında malümat. Vurgu. hakiki ve mecazi manalar, (bizde olduğu gi bi lâfza ve manaya sit bütün sı fatlar) füllerin teşkili, zamanlar; cümlelerde bunlarm kullanılması Cümlede hel ve zarfların kullanılma #1. Cümle ve ibarelerin terkibi. Na- zım hakkında malümat. it; Metinlerde göçen fran- sız ve İstin kelimelerinin izahı, işti- kak, seri kırast, metin şerhi Ezber hikâye nakli, tahrir, inşat (Bazan kitap harici kıraat) Compte lu, tasvir, portre. Hikâye, (Her fırsatta metinlerin muharriri hakkında malü mat) Muharrirler: Klâsikler. Chanson de Roland, Molidre, Racine Boilesu. XVI ve XVİİ inci asırlarin hikâye ve roman. Sanıf — 3 — Dil tetkiki ve ede | biyat. | Kendi kendine metinlerin izahı | Uslüp hakkında malümat, mantıki | bir o plânm tevsi, Menşelerinden XVI ncı asra kadar Fransiz edebi- yatı tarihi, (Bu sınıftan itibaren ta- | İebe elinde muhtasar bir edebiyat ta İ rihi bulunacaktr.) Tatbikat: Metinlerin şerhi. İzah edilmeyen parçaların inşadı. Sınıf ha rici kıraat. mi rendu. Etüt, oku nan metinlere dair şifahi ve tabriri izahat. Mektuplar. Tahliller. Muharrirli XV, XVvan, XIX uncu asırlar. Sınıf — 2 — Bizzat” gramer ve dil tetkikleri, Üslüp tetkikatı, hayal ler. Tevsiler. Edebiyat tarihi: XVI nc asırdan XVHİ inci “asra kadar (4715). Metinlerin izahı, inşat. Tatbikat: Tahkiye, mektuplar, Edebi ve ahlâki mevzular. Muharrirler: | Moliöre, Racine, Rousseau, La o Bruyöre, KIX uncu asrın büyük romancıları, Sınıf — 1 — Dil ve edebiyat. Talebelerin bizzat metin şerhi, Us lâp üzerine tetkikler. 1715 ten za- manımıza kadar edebiyat taribi, Tatbikat: Metinlerin şerhi, İnşat, mektuplar, nutuk ve mütaleaname. rrirler: İmlâ, Yazılı ve | İbarede tekrar Cümlelerin imc sınıftan (bizim orta mekteplerin | birinci smıfı) başlayarak riyaziye ve felsefe şubeleri de dahil olmak üze“ re on üç seneden ibarettir. Xx inci asır edebiyatının orta tedrisatta mevki işgal etmesine mun: | rız olan Lançon ve diğer br- âlimle- | re rağınen Fransız liselerinin birinci | sentnda kalu meceyilicdim ilker | az müstesmalara müyesser olan bir şeref... Talâl Bey bu uçma esrarına ermek için çök uğraştı. Turha. Ja ağzından nihayeti saçmi İsi an sayıklamalardan başka doğru bir söz alamadı... Aile efradından daha u- çurulacaklar da varmış. Bu ih- barın hakikat sahasında yeri bu lunmayan bir hezeyandan baş- ka bir şey olmadığına şüphe yok. Fakat ortada: kaybedilmiş bir cesedin zihinleri iğneleyen müthiş bir sırrı var, Bu dehşetin ver: canla aile halkı bi yordu. Evdekilerin içinde bu nımefendi hep bu felâketleri bi raderi Talât Beyin kurşunile ölen Abdüsselimin manevi in- tikamından biliyordu... Kızlarının. ölümünden bir türlü müteselli olamayan ana baba, cesedin esrarengiz su- e İ duruyordu. * Kerametin karısı | İ mı tacilen file çıkarmak için bir Üç baş ve Bu masalı bir arkadaştan | dinledim ve yazıyorum: “İran şahı bir gün sarayım- daki odasında oturuyordu. Göz İ delerinden ve en sevdiği kadın- ardan biri yanına geldi ve de- i alen bla mekle ve bunlar idam edileceklermiş. Si zannedersniz ki | ayıftır diye bu üç | mahküm için şahtan affetme- sini dileyecek, Hayır! demiş ki: — Şahım .ben bu ade'nların İidamlarını sp am z Şah ki ö Laz çok sevi- yor ve bir dediğini iki etmiyor: — Emir sultanımın. dedi. Ertesi gün, memleketin üç | meşhur cellâdını çağırdılar. Şah, kendilerini huzuruna ka- bul ettikten sonra, aşağı yuka- rı şöyle söyledi — Benim gözdem Allahın in İ sanlara bahşettiği mahlüktur. Onun arzusu ne ise mutlaka yerine gelecektir. Üç | kişi idama mahküm edilmiş. | Onların damını görmek iste- yor. Eğer içinizden her hangi biriniz aldığınız vazifeyi yapa- mazsanız, kellenizi uçuturum.. Üç cellât boyun kırdılar ve: — Ferman şahımızındır, de- diler, | EA İdam günü., Üç mahkümun kafası uça- cak, Üç mahküm siyaset meyda nında,. Üç cellât ta keza.. Ha- zırlanan hususi bir mevkide, şah ve şahın baş gözdesi... (VİN inci asır muharrirlerine kadar | parçalar alınmaktadır. Des Granges, Döwmiç, Colvet gibi | edebiyat tarihçileri orta tahsil gençle rinin eline verdikleri gerek edebiyat tarihi , gerek antolojilerde tasavvur | edilen bu teşkilât; tamamen bertaraf | etmişlerdir; hattâ fransız akademisi | nin ölmez azasından Doumie'in li seler için yazdığı “Fransız edebiya- | j ta tarihi” unvanlı eserinin 1918 sene sinde tabedilen nüshaları üzerinde | “36 ıncı tabı, 437000” kaydı hayret le görülmektedir. Her halde son se nelerdeki tabı adedi milyonu geç miştir. Orta tahsil müesseseleri için ter | biyevi gayelere göre seçilen —velev ki muhtasar olarak— bir edebiyat de getirmenin mümkün © Iabileceğini Doumic bu ktymetli ese- rinin mukaddemesinde işaret eder: | asır telâkkilere zıt düşünce ve felse ehemmiyetli eserler için tahlil teşeb | den çekinme. | işebilen bu meto | da çaresaz olmak için her muhtasar | devirde tablo kronolojik oyup ora- da edebiyat hareketlerini, fikirlerin terakkisini göstermeğe gayret ettik. | Ana fikirleri ihtiva etmek üzere her mephasten sonra bir de bulâsa vü <ude getirdik. .* Zaten, resmi proğ- ram da bunu emretmektedir... İkinci smufta ise (bizde 7) yine XVII inci asır muharrileri esastır. Üçüncü sınıfta, artık talebe edebiyat İn temasa geliyor; bir taraftan na- zın hakkında malümat edinirken di Halbuki bizim kiler edebi ted risat liselerin birinci sınıfında verili- | doğru değildir. Orta mek redalı yanımda çok ehemmiyetsiz ka ır. Bu sınıfa İiselerimizin birinci sr mıfında ckutulan edebi ralümatın Şimi mişti? Oğulları Kerameti de mi kaybe, Gelinleri Le- man hâlâ ölümünü sayıklayıp ruhların geçiktirdikleri bu ida- | İ kaç teşebbüste bulundu lâkin zamanmda yetişerek kurtardı. lar. Abdüllâtif Efendi ai şeametin kendilerinden sa ötekilerden mi geldiğini bi- lemiyorladı.. Ortada bir haki- kat varsa o da ki ailenin birleş- mesinden sonra felâketin bi bütün alevlenmiş olmasıydı. Kızların ziyamı oğullarını | kurtarmakla tazmin edebilmiş | olmak için toruncukları Süpha- | Dı babaannesino bırakarak Le- mandan, binaenaleyh Veliddin Paşa ail aleni uzaklaştılar. » Turhan kullandığı zehirle dimağına açılan sun'i cennet İ bir hizmet beklenemez. Gençlerin | İle bir “ | edilmemektedir! bir kadın palasmı bir İ ıldadı... metre ile. sepete düştü.. Birinci cellât yakayı kurtarmıştı.. İkinci cellât palasını bir kal dırdı ve pala ışıldadı. Fakat kafa nerede? Pala nerede? Bir şeyler yok! Üç saniye sonra cellât ha- vadan gelen palasının kabzası- ni tuttu ve arkasından da kan- Ir kelle palanm sivri ucuna ta- | kıldı. İkinci cellât ta yakasını kur | tarmıştı, Sıra üçüncüye geldi. O da palasını kaldırdı ve pa la ışıldadı. | Hayret! Mahkümun başı ye rinde duruyor. Şah derhal ye- | rinden kalktı. Dedi ki: — Sen beceriksiz bir adam- sı, haydi bakalım. şimdi senin başını uçuracağız. Cellât şu cevabı verdi: — Emredersiniz şahım. yal- nız sizden bir istirhamım var. | Gümüş enfiye tabakanızdan şu mahküma bir tutam vermeği kabul etmez misiniz? — Peki vereyim. ne olacak? Birinci cellât, kaldırdı ve ve Şah gümüş siye tabakası- İni çıkardı ve mahkümen bur nuna uzattı, O da enfiyeyi kok laymca aksırdı. Üçüncü cellât dedi — Bir de şahımız için. Mahküm aksırınca da ka- Fası düştü. hım başgözdesi bu harikulâdeliği görünce, kü- çücük eli çırptı, öyle hoşu- a giti, öyle hoşuna gitti ki.. zam edilmesi icap eder. Fransız lise lerindeki şekil de bundan başka bir şey değildir. Onlarda da * tedriçler, cinaslar, muammalar.. Edebi nevi ler bu sınıfta tedris olunmaktadır. Orta mektepten mezun bir gencin bunları bilmesi zaruridir. Edebiyat tarihi dersleri 3 ten | (bizde ise 1) başlayarak üç sene de. vam ediyor, Felsefe şubesinde artık bütün filozofların her türli kir cereyanları serbestçe münakaşa edilerek üniversiteye hazırlık devre- sine girilmiş oluyor. Bu sistem, di- ğer milletlerde de aşağı yukarı böy ledir. Garplı bir genç orta tahsil mües- seselerinde kendi milli hars ve dilini nasıl öğrenirse bir Türk çocuğu da kendi milli tarih ve lisanmı öylece öğrenmeğe mecburdur. Bugünkü mu felere tesadüf edilse bile, bir lise me ki lik olması pek tabildir. Her bangi bir mesele karşısmda şaşkın ve ka- rarsız bir vaziyet alan gençten hiç kıymeti irade ve bilgilerindeki tah- | il ve terkip kudretile ölçülür. Ken- di milli tı öğrenen Türk çocuğu, ayni zamanda cihan edebi. | yatmdan da malümat sahibi olma sı pek lâzımdır; şu kadar varki, bunları “kül - integral” halinde de” gil; muallim, garp lisanlarından han gisini bilirse, o dil ve edebiyatın te- kâmülünü anlatarak bizde noksan o- lan kısımlarını tamamlayabilir; yok- sa, cihan edebiyatı tarihini liselerde değil, darüllünunda bile okutmak mümkün olamaz. Bütün milletlerin orta ve yüksek müesseselerinde böy Paradoxal” a henüz tesadüf Şu izahatten sonra yan, vakti vaktine uymaz bir kokainoman.... Leman her lâh- za ölümünü bekleyen vazallı bir kaçık... Orhan karısının o zıyaile düştüğü derin kasvetin ıztıra- bını yenebilmek için kolunu kardeşinin boynuna atarak o da kendini kokaine verdi., müyorlar. Bazan da esrarengiz bir gaybubetle ortadan sur olu- yorlardı... İki birader arasmda mühim bir sır dönüyor ve bundan Dilâ vere hiç bir şey sezdirilmiyor- du. Orhan; kendisile konuşıla- muyacak derecede bir zihin der- bederliğine. korkunç bir akıl! perişanlığına düşmüştü. | Dilâver vakit vakit Turha- | nın neş'eli ve oldukça ceyyit | bir zamanını kollayarak usta- lıkla ağız aramak için. yanına binaenaleyh hakiki gidip soruyordu: MAJİK SİNEMASINDA 1 Sevgili 4 Delikanlı zergin filmi kemali muvaffal Bu Çarşamba MELEK sinemasında Adalar Şarkısı (La Rumba d'Amour) UPE VELEZ-.AVRENCE TİBET 29 Eylül Perşembe akşamı 21,40 da GLORYA'da | Birinci Gala müsameresi olarak RAMON NOVARRO'nun SUZY VERNON ile beraber Âşık Rahibe (Seville'li Şarkıcı) filminde yüzde yüz fransız- ca konuşacak ve şarkı söyliyecektir. Hacı Kasımın Büyüsü HARRY BAUR.RENE LEFEBVRİ Pek yakında MA JİK Sinemasında Harik Hayat Kaza te devam ediyor. Bu akşam ELHAMRA sinemasında “DAKTİLO, filminin unutulmaz yıldızı MARIE GLORY s MARGUERİTE MORENO tarafından temsil edilen DAKTİLONUN İZDİVACI Fransızca büyük kömedi, kahkahalarla güldürtecek büyük: bi film. İlive olurak PARAMOUNT dünva havadi başvekili M muhtelif sp Hanımefendi; KOCANIZ SİZİ ALDATIYORSA; Pek yakında bu bapta size müessir bir tedbir takdim edilecektir. DARÜLBEDAYI MUDÜRLU. | GÜNDEN : Istanbul şehir &i yatrosu kaş termsilleri ne teşrinevvelin birin nakledilen “YEDİ KÖYÜN ZEY- NEBİ” isimli piyesle başlayacaktır. | Dr. HORHORUNİ Zührevi ve Berli hastalıklar | tedavihanesi — Beyoğlu Mulen- ruj yanında Zambak sokak No.41 ve Otomobil Sirgortalarınızı . Galatada Ünyon handa kâin ÜNYON SİGORTASINA ' yaptırınız. Türkiyede bilâfasıla icrayi muamele etmekte olan ÜNYON kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız. Telefon: atabilecek muhtasar bir edebiyat ta | rihi lüzumu aşikdirder. Maalesef, bizde, şimdiye neşredilen edebiyat tarihleri dir. Mevcut edebi; tarihlerinden. hiç biri tedrisata elverişli değildir. Bu, tecrübe ile anlaşıldı. Garpte cid di edebiyat tarihleri, tarihe mal olma yan şahsiyetleri kitaplarında tahlil #tmezler, Hattâ, 1850 den sonra ki şahsiyetlerin kıymeti, büyük bir ihti yatla Mücmelen — izah mur. Zira edebi varlıklar zamanımız ne kadar uzakta bulunursa, on- larhakkında, bir müverrih sıfatile ve receğimiz hükümler, o kadar doğru- luk ve rma kazanır ve şaşmaz. Halbuki, bizim bise | talebelerimizin ellerine. vandiğilmte kölaçiirda ie0, on hakkında bi kadar içinde ve mülâhazalar yürütülmektedir. İti izde tarih ile tenkidin mahiyetleri biz rılmamıştır. | muharrirlerimizden Etem İzzet Be- yefendi bir yazısında pek güzel ifade tadan nereye okayboluyorsu- nuz? — Iki kardeş arasındaki mü- him bir sır üçüncü şahsa açıla- EE ola ben de sizin kar değil miydim? Şimdi ü- ü şahıs mı oldum?.. — Sen koka kullanmıyor. sun.. Bu maddi âleme bir pran- geber: gibi kalksa; bakım. yorsun.. Manevi dünya ile bir aliş verişin yok... Orhan sıkça sıkça öbür hayata geçmek mec buriyetindedir.. — Bu mecburiyet nereden geliyor? — Bilmiyor musun? — Hayır... — Kardeşim öbür âleme Şe- hametle görlişmeye gidiyor... — Sen de beraber mi? — Bazan — Bu semavi seyahatte ben s — Asla... Dilâver uğraşıyor uğraşıyor | size yoldaş olamaz mıyım? Beyoğlu 4886, ediyor; “Bizde edebiyat tarihi, he- İ men hemen hiç işlenmemiş j Bu vazifeyi yapmak isteyenlerin ço- ğu da üzerlerine aldıkları mes' tin hassasiyet Ve ağırlığı ile mütena- bizde edebiyat tarihi kadar henüz müverrihi de yok. dersek ba, hüküm hayretle b imdeki lari b kiki bir dil ve edebiyat tarihi tedri- sine imkân tasavvur olunamaz. GO İMAyez, goril Gla ee muallim tarafından her gün hissedil- mektedir... (1). Orhan RIZA (1) Doumic'in Pransız edebiyatı tarihine tatbik ettiği metodu, edebiyatı tarihi ğin mahsulü olan sg tetkik edil. mek üzere Maarif vekâletine gönde: ihtiyaç, bir edebi olmak sıfatile cüzi surette olsun— bu suretle gidermiye çalışılmıştır. tecek bir söz almaya muvaffak olamıyordu... Gömülecek bir ce sedi havaya uçuran, binaena- leyh uyandırdığı derin merak nisbetinde müthiş olan bir sır- rın karanlığı altında zavallı ço- cuk ocilerek banalıyordu. Hal bu lde iken bir gün Orhan da ortadan bütün bütün kayboluverdi. Bir gece görünmedi. İkinci akşam nere- de olduğu bulunmadı. Üçüncü gün köşkün içini çok acıklı bir matem sardı. Herkes ağlarken Turhan gülerek diyordu ki: — Niçin bu kadar göz yaşı döküyorsunuz? Annesi boğula boğula inle- yordu: — Kardeşin nerede söyle?. — Şehametin yanına gitti. Öbür dünyanın havasından ho$ landı. Orada kaldı. Artık bu“ raya dönmeyecek... — Sen çıldırmışsın. Bizi de deli edeceksin, Bunlar nasıl lâ

Bu sayıdan diğer sayfalar: