3 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5

3 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Artist haytaı Bir yıldız stüdyolarda artistle- Hin hayatımı şöyle anlatıyor: Sabahleyin yanınıza * | #elirler, derhal — başlı taj, adeta dayal Va yapılır. Bu, bir saat devam *der, Ondan #6: Sildinizin tedavi yüzünüz gece porna pudralarla, boyalarla dolmuş- Z Uykuda bile serbest değilsiniz, sinkü yüzünüzde bir takım kom dalar vardır. Bun- ür, pedikür, mani- Aynanıza... Geldiğiniz zaman ne İniz,. şimdi mesiniz? Mul Miz, onlarınsınız, onların kulusü- Baz. Bunu aklınızdan çıkarmayı: değilsiniz, oda i defa bir ada la şürken görse sizden © hesap k istiyorum ki, örer, şanu demek laiyorum. WE İlmde yaptığınız tesiri, dışar- Me yapmalısınız. Filmde ser- Tüzeştleriniz varsa, serbest haya» tarzda da sergüzeştleriniz olsun. r, rellerinizde genç ve rolü alıyorsanız, aman dikat dışarda m bp let çıkmasın. öne tesiri stüdyodaki şeyler , Şovalya 3öz birliği ettikten sonra nişan İandığınızı bir gazeteciye söyler- “eniz; birden bire meşhur oluve- Misiniz, Aş ia gitmeyi vie inizi çiğneyin ondan sonra gidi- Biz, Filmde komikseniz; | di Vrat asmıyacaksınız, Filmdi — yarda güldü- tünüze ki it olmasın. Farzedelim ki; muvaffak oldu Bir kontrat teklif ediyorlar; N ise eskisine nazaran iki misli İ” ücretle. Memnun oluyorsunuz, borçlarınızın bir kaç açığı" N kapıyacaksınız, fakat unutma- Yinız ki; sizin her terfiniz mas- Tafinızı da ileriletecektir: Kürk- * pırlantalar; ipekler... İlk defa Hiliğmiz otomobil artık kâfi de- il diri ikinci bir oto; bir şoför; Mez, yazlık otomobil daha alacak 'am döşamber kâfi gelmi- viii daha alacaksınız; evini” İtmeğe mecbursunuz; Behçiz aşçı da kâfi değil, ji, Yeni mukaveleye nazaran çok kmastik yapacaksınız; ü 'ksiniz; yel yârüş > üşür karşmızda İc tayyare diploması ©- on altı yıldız vardır. Atlar Farzedelim ki; bir kaç sene Karali, Kaka” Sak için hiç boş durmadmız. E- Din ye emer e i; ikinci bir kontrat ak- ilesiniz. a Kaç yıldız var ki; parlak bir büyafakiyetle işe r; ve âk bir hüsranla memleketleri vaşğöndüler. Kaç yıldır. var ki; İdiz film devrinde saltanat ma- Yüzde birer huri idiler; şimdi küllerine kimse bakmıyor. Çü Pu, p herkesin döni ematdar. yi, Hüzel kızlar; her © yerde 79 olabilirlerdi ; halbuki bura r memuru; tramvay bi- içi bir küçük tayyareniz olacak | yaf stüdyoda iki film hazırlanmak. isimle- | çerken kendinizi bir köyün 80- i, ideni bir kadın oldunuz, fakat i nk hendinizin değilsi- | © Saat 9.5... Nişantaşından Maçkaya dönecek dönemeçten geçenler, çok yakından atılan mitralyöz kurşunlarının sesleri ni duyuyorlar. Bu! bir, birbuçuk dakika de- vam ettikten sonra kesiliyor. Arkasından uzun bir düdük... Bunun ne olduğunu keşfede bilmek için, o dönümü dönme- mek ve doğruca aşağıya inmek lâzımdır. O zaman insan ken- dini kübik yazılarla yazılmış bir levha karşısında buluyor ve merakını gidermiş oluyor. Bu- rası; İpek film stüdyosudur. Karilerimize bu sütunlar: mızda sık sık stüdyolardan bah sederiz. Ancak bizim merak et- | tiğimiz gibi her halde onlar da l ilk Türk stüdyosunun nasıl ol- duğunu öğrenmek isterler, İşte karileri bu merakını tatmin lönmeyenler arasında ben de İ vardım... Stüdyo, Nişantaşındaki İngi liz mektebinin karşısındaki es- ki elektrikli fırının binasında İ dır. Stüdyonun bir, dahili kısım- ları çevirmek için, bir de hari- İ ci kısımları çevirmek için ayrı iki yeri vardır. Dahili kısım, Avrupa sinema atelyelerinde gördüğümüz şekildedir. Harici kısım ise bir bahçeden ibaret- tir, Bu bahçede, filmin senar. yosunun icap ettirdiği şekilde dekor yapılır ve oi şekle ifrağ edilmiş olur. Bu sene gösterilmek üzere tadır. Biri, Karım beni aldatır. sa isimli operet, diğeri de Ni- zamettin Nazif Beyin Bir Mil- let uyanıyor filmleridir. Stüdyonun bahçesinden gö kağından geçiyor zannedersi- niz. Bu köy manzarası Bir Mil. let Uyanıyor filminin bir kıs- mmın cereyan ettiği yerdir. Bu rada; filmin büyük bir kısmı | e —şğmmmm etçisi; © hastanelerde hemşire; dükkânlarda kasa © memurudur. lar. Fakat ümit ölmez derler ya... | İşte bu zavallıların — kalplerinde | de öyle bir ümit daima parlar: | Beliçi! Muvaffak olan kaçta kaçtır; biliyer musunuz; genç lardan orasını daha pek çok ezici ve merhametsiz bulacaksı- Biz, Bu hafta EFihamrada tekrar Lillan Harvey ile gözükecek olan Hanry Garat te çalışmak üzere iki makinesi vardır ki bununla ayni zaman da de ahzedebiliyorlar. Sonra, dahilde, ayrıca iki tane mühendislerin sesleri âyar ede bilmelerine yardım eden tesi- sat vardır. Bunlardan birisi; sesin yüksekliğini, alçaklığını kontrol ediyor. diğeri de sesi filme geçiriyor. Binaenaleyh demek oluyor ki ilk stüdyo- muz Avrupa stüdyolarındaki tesisata maliktir. Stüdyo hak- kında bu kadar malümet ver- dikten sonra, asıl karilerimin merak ettikleri şeyi aşağıya ya zıyorum: Bir film nasi çevrilir Hariçte gördüğüm kısım: Saat on... Rejisör bir kenara konmuş olan masanın önünde senaryonun o gün çevrilecek sesi | kısmını tetkik ederken, dekor- İları yapan diğer adamlar hum- malı faaliyet halind. sokağı 1 ahşap evler. yukarı kısmı görülen bir mina- re bütün bu uzağında zannedilen bir değirmeni... Sok: miş, üzerine bir araba ve onun üstünde de makine oturtulmuş, operatör Cezmi Bey makinenin rayları üzerinde kaydığı zaman g yel Kathe von Nagy de her sahada rekabet eden Lilian Harrey bu hafta Elhamra'da yine rahibesine meydan okuyacak geçiyor. Ancak benim görebil- diğim kısım, Yahya kaptanm - ki bu filmin baş rolünü oy- mayan tiptir. - adamlarından irinin yaralı bir halde gelip, kaptanı baskma uğrattıklarmı söylemesi ve onun kolları ara- Diğer kısım e Yahya kapta- nm hücum eden kuvvei inzıba- tiye askerleri tarafından esir a- lımmasıdır. Ayni gün öğleden sonra. dahilde Karım Beni al- datırsa Filmine ait bazı frog- manların çekilmesini de seyret | tim, İpek fil mstüdyosu. ufak ve muntazam bir Avrupa stüdyo- sunu andırıyor. Ancak bunu onlarla şimdilik mükayese et- mek fazla nikbinlik olur. Daha bizim stüdyomuz rüşeym ha- lindedir, Halbuki onlar taazzuv etmiş bir haldedirler. Bu stüdyo Balkanlarda ilk stüdyodur. ve bizden başka hiç bir Balkan milletinde de yok- tur, Burada filmler sesli olarak gevrilmektedirler. o Müessese nin biri dahilde diğeri de hari ortasına ray döşem- | Solda bir cami ve şerefesinden | &€ başlıyorum. Na: sarsılıp sarsılmadığını tetkik e- | liyor, artist nasıl çalışıyor? örtülü bir tip ilişti. Bu o kadar müheykel ve iyi bulunmuş bir tipti ki dayanamadım ve yanım da bulunan Nizamettin Nazife: — Bu kim? diye sordum.. — Ay bilmiyor musun, bu meşhur Yahya kaptan işte.... Dedi. Hakikaten temsil ettiği şah sm tipine bu kadar bürünebilen bir artist ender bulunur. Kıvırcık siyah sakalların çer çevelediği uzunca bir yüz, hafif elmacık kemikleri çıkık... İnce bir bıçakla © yarılmış gibi duran dudaklar, ve bütün bunla ra inzimamen çok derinden ba- kan, fakat iliştiği yerde bakışla rını yükile o noktayı ezen ma- ğim - artisti ken, kulağımın dibinde tiz bir düdük çınladı. Ve rejisörün dik ve mütehakkim sesi duyuldu. evirme- Cezmi Herkes yerin: makine hazır mı? — Hazır, yalnız 75 objektif le mi çevireceğiz? — Evet, — Rem: objektif ver. — Peki, Cezmi, al... Makine artık işleyecek bir vaziyette... yavrum... çabuk bana bir 75 Artistler yerine oturmuşlar. Manzarayı tesbit edelim. Sağ- | daki evlerden birinin pencere- İ cak kısım Paramount füümin en güzel eseri sinden bir mitralyöz namlusu gözüküyor. Makinenin önünde Yahya kaptan oturmuş. yukarı da anlattığım gözleri karşıyı deler gibi... Yanmda Ercüment pencere- den dışarıya uzanmış ve elinde bir tabanca var, Filmde alı Rejisör sinema makinenin vizönünden bunla- rın vaziyetini seyrediyor. Ara- da bir s — Remzi, Atıfın yüzü karan lık, görmeyorum, oraya işik ver. — Peki Söylenen ışık tertibatı da ha zırlandı. birinci çevriliş başlı- yor, Gene rejisörün dik sesi; — Ben, çeviriyorum. Derde mez makineli tüfenkler ateşe başlayacak. Sen Atıf bunlar a teş ederken yanındaki Ercü- İ mende dönecek: — Artık ümit yok, hakkını helâl et kardeş. Diyeceksin. An laşıldı mı? Haydi bir tecrübe yapalım: — Dikkat!... - Çeviriyorum... — Tak tak tak ta ta ta tak — Artık ümit yok. hakkını helâl et kardeş. — Bum, bum. bum... - Düt... — Ercitment; neden âteş et- e N tin. ben sana ateş et dedim mi | ha?... Ercümentte ses yok... — Atıf, olmadı. daha sert. daha yüksek söyleyeceksin. ken | din için konuşmayorsun mikro İ seni duymayor. Haydi bir daha İ tecrübe edelim. Vezifeniz şu | tekrar ediyorum. Sen, Atıf, mit ralyözler ateş başladığı zaman dan bir iki saniye sonra Ercü- mende dönüp yüksek sesle: |, — Astı ümit yok, hakkını helâl et kardeş. Diyeceksin? Anladın mı. Sen de Ercüment aleş etmeyecek- İ sin. Haydi çeviriyorum, dik- — Tak tak tak tak tak ta ta ta., — Artık ümit o yok hakkını helâl et kardeş. — Tık... Makine gene durdu. Rejisör memnun değil... — Olmayor, olmayor. daha yüksek daha hızlı, lâkırdıların anlaşılmıyor. Böylece belki on beş defa bu sahne tekrar edildi. Ve nihayet oldu. Yalnız şurasını da ilâve edeyim ki karilerimden belki ba zıları Avrupada rahat olduklarını artistlerin ne ve ne kadar para kazandıklarını düşünür. ler, Halbuki bu fikirleri tama- mile yanlıştır. İşte yukarıya koyduğum tablo artist hayat İnn iç yüzüdür. En ufakh İ gözden kaçmaz ve derhal reji- sörün üzerinde aksi tesir yapar. Onun içindir ki aktör dünyanm İ en sıkıntılı hayatını film yapar ken geçiri Bundan başka; gene ayni fil- min, diğer bir parçası olan Yah | ya Reisin teslim olması sahnesi idi. Bu tablo da şöyledir Yahya reis yukarıdaki tablo- da söylediğim veçhile ümit kal. İ madiğını anlayor ve yanında | bulunan kıymetli evrakı emir | beri Tilkiye vererek onu ka: | dığı esnada baskın yapan kuv. vei inzıbatiye askerleri tarafın- dan muavini Ercüment ile bera ber baskıma uğrayor ve kaçmak İ iktimali olmadığı için esir edi- İ iyor. Bulunduğu | evin kapısı- | nn önünde gecen bu hâdisatı müteakıp onu silâhlarından tec İ rit ediyorlar ve önünden kendi İ sine mensup olan adamları sü- İ rükleyerek idam etmeğe götü- İ rüyorlar. Tablo bu.. Nasıl çevrildiği ne gelince, anlatayım. l #” — Dikkat çevirmeğe başla” yoruz. Herkes yerine... Rejisörün sesi bütün artistle ri ve figüranları tekrar canlan- dırdı. Herkes yerine gitti, — Muammer sen önden fırla olan Hotelde bir gece filminin artislerinden nm Kathe von Nagy'nin en iyi parteneri Jean Murat yacaksım, Sıtkı sen de arkadan yetişeceksin, Anladın mı? Yah ya kaptanı esir eden neferler si ze tekmil cevabı verecekler, siz onu karşımıza getirip silâhları- nı alacak ve bildiğiniz cümlele iyleyeceksiniz. Haydi ha- zır olun... — Dikkat!,.. — Çeviriyorum., Makine işlemeğe başladı Muammer bulunduğu yerden i Onu takiben Sıtkı da e Yahya kaptanın ka pısmın önüne geldiler. İkisinin de elinde tabancaları var, Kapı açıldı. İçeriden süngü takmış bir nefer çıktı ve: — Tamam yüzbaşım... — Ölü mü, diri mi?.. — Yaralı... Yanında birisi daha var, Bu cümle neferin ağ- zından çıkar çıkmaz diğer nefer ler sürükleyerek Yahya kapta- İ nı ve Ercümendi getirdiler, Kuvvei inzibatiye yüzbaşısı olan Muammer, tipini tam mâ >asile yaşayan Atıfı süzdükten sonra: — Size hürmetkâr olmağa mecburuz, kaptan ellerini bıra kın dedi, Ve Sıtkıya bir işaret yaptı, Sıtkı hemen o Yahya kapta. Dın üzerine doğru yürüdü ve si lâhlarını aldı. İ Ozaman yüzbaşı: — Kaptan serbesttir. dedi.. Bu arada gözü arkada iki ne İ ferin arasnda duran Ercümen- di gördü ve onu diğer esirlerin İ arasma yolladı. Basit bir sahne olan bu pası İvaşağı yukarı on defa tekrar el tiler. Bütün bu anlattığım kısım. lar stüdyonun haricinde çevri len aksamdır. İçeride çalışmak Bundan çok zordur. Çünkü ora da binlerce mumun ziyası altın da ve kapalı bir yerde çalışmak mecburiyeti vardır. Artistleri en fazla yoran şey o çok kuvvetli elektrik ziyası ve sıcaktır. Tam randmanla ça- lışan birstüdyoda insan zorzoru na belki 15 dakika durabilir. Bereket, 15 dakikadan fazla film çevrilmez. Aksi takdirde, artistler ve diğer adamlar mu hakkak bir surette kabiliyetleri ni kaybederler. Avrupada bile sabahın seki- zinden akşam altıya kadar çalı şıldığı halde ancak 8 dakikalık film çekilir, ve bu sekiz dakika nm 3 dakikası asıl filme girer. | Kariler, bu rakamlardan pek kolay bir fikir edinebilirler,

Bu sayıdan diğer sayfalar: