3 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6

3 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(Başi 1 inci sahifede) Hazretlerinin yüksek varlığı ile ku- tuldu, Celseyi, gene Kâzm Paşa aç- | & Geçen celseye nit zabıt okunduk- İnn sonra Ruşen Eşref Bey kürsüye | İ kt, Sosyalist Şuralar ittihadr ilim İ komitesi tarafından kurultaya gelen | Şatluluk telyazısnı okudu ve alkış- andı. | Faik Ât Bin sözleri İÇ Bundan sonra 3öz Faik Ali Beye verildi. Faik Ali Bey : — Lisan meselesinin hiç bir mem ekette, bu kadar muazzam bir şekil. le ele alındığını bilmiyorum” diye öze başlayarak lisanı, bem İlim, hem fen, hem de bir san'at meselesi ildağumu söyledi ve edebiyat, bir üs, ağir” dedi, Faik Ali bey büyük rehberin işaret ve irşadiyle kurultayda top a ii N i 3f gelerek | mabadültabiiye in tasannu yapılmamalı, yazılan şeyler, sonradan tashih edilmiş gibi görün- İ memelidir.. Lisanımızdaki | lehçeler | için mükemmel bir lügat vücude ge- İ tirelim, Köklerin kelime teşkili kabi liyetleri tetkik edilsin. Lüzumsuz ke İ himmelerin Kisana verilmesin. Uçkumu tayyare karşılığı olarak vaktile alsaydık iyi olurdu. Fakat, bugün tayyare adı, köylere kadar gir miştir. Tayar arapça da olsa, tayya- re türkçedir. Çönkü bizim İcadımız 200 bin senelik bir şecere istemiyo- ruz, Yazi ve konuşma dilleri Yabancı ırktan gelen kelimelere karşı düşmanlığı uyandıran sebepler arasında biri de yazılarımızı, büyük bir ekseriyete anlatmak arzusudur. Fakat bugün yazı ve konuşma dili- miz biribirinden çok ayrı değildir. Yazı dili,, her yerde biraz muhafaza kâr, konuşma dili biraz derbederdir. Bugün meselâ, taksimi mal ne de mek olduğunu bilmeyenler, iş bölü. münden ne anlarlar?Herkesi, okudu ru anlar bir seviyeye çıkarmak dır, Yoksn Temenni ettiğimiz gayeye, hiç bir zaman erişilemez. Medeni ihtiyaçlar meselesi Dilimizi bugünkü medeni ihti- yaçlara uydurmak mevzuu bahi Nahvimizden şikâyet ediliyor. Bu şi küyetler dilin mal tegafül etmektir.Bir milletin nahvi omilletin düşünce tarzının eseridir. Nasıl ka- famızı da değiştiremezsek dilimizin pahvini de öyle değiştiremeyiz. Bugün en işlenmiş bir san olan almanca kadar felsefe ve EZA olamıyor. dimizi yaratıldığımız gibi kabul ede hani noksanları Dilimiz işlenmemiştir. Istılahlar işinin hallini zamana bırakamayız. Istılahları kabilse bulalım, kabil de- ğilse lâtince ve yunanca asıllarından alalım, Her ne bahasma olursa ol- an dilimize ilim ve fen sahasını aç Bundan başka dilimizde medeni dillerin kelimelerine karşılıklar bul- mak lâzımdır. Daha türkçe lügat is- gör. | teriz, sarf ve nahiv İsteriz, harfleri- Du Içtimat ve tabii bir uzviyetlir Yabancı kelimelerden şikâyet kelimelere Dilimizdeki yabaner kel “klrçı giknlen şikâyeti ben Mim ; lu kelime almak za © Üğridir. Dilde olan herşey olması za ““Furi olduğundan olmuştur. 20 - 25 sene evvel kullandığımız kelimeleri artık kul Nasıl öz türkçe yazalım? Evet, mümkün olduğu kadar öz çe yele Fakat yanlar. i Hüseyin Cahit karşımız. | san Âli Bey kürsüye geldi. mizde ufak tefek değişiklik isteriz. Cahit Beyin hulâsa: r Hüseyin Cahit Bey, mü biti rirken müdafan ettiği nokta nazarın söyle bir hülâsasını yaptı: “Türkçenin menşeleri hakkında ilmi tetkikler lâzımdır. Bunun için bir ilim heyeti teşkil etmelidir. Istdahları kararlaştırmalı, eksik kelimeleri tamamlamalı. Türkçenin nahvinde kabiliyetsizlik yoktun sur kelimelerdedir. Yazı ve konuşma dili arasında fark yotkur, Lisan sa- deliğe doğru kendiliğinden gidiyor. kelimeler koymak heyet deruhte ede- Lisana öz tü dır. Bizde öyle arapça kelimeler var- dır ki onları bir arap anlamaz. Bu gün Türke Türk demek için ondan vazifesini hiç mez. Bu şahsi, daha doğrusu gayri şahsi bir şey olur.” Hasan Âli B.in cevapları Beyden sonra Ha Cahit Beyin nazariyelerinde âde ta fatalist davrandığını söyledi: in bamlesinden sonra Alman dilinin İ yükselişini misal gösterdi, Leibnits'in Alman milli dili, mil - | ki kültürün şartı olduğu halekmdaki sözünü ileri sürdü Bundan seba taksimi #öenl ve öşbölümü sözlerine geçerek; — Halk banlardan | hangisini Diye sordu. Tek bir ses: — İkisini de anla. e dedi. Fakat bütün sesler yük- ümünün tarifi Dedikten sonra insan iradesinin. ilim kadar kuvvetli olduğunu misal- e şöyle bitir- ik Yüz isteyen, bir yapabilir der ler. Biz bin istiyoruz, yüz yapmak i- çim. Hasan Ali Beyin sözleri çok al Vi kanlandı. Ve celseye on daki işin İkinci celse İkinci celse, tekrar Küzmm Paşa- nın riyaseti altında toplandı. e Reis Paşa Be Cahit Beye: misiniz? dye: İyi Cahit Bey: mütaleslar o bittikten verdi. Bundan sonra Ali Canip Bey kür söye gelerek evvelâ Faik Âli Beye, şoven de Hüseyin Cahit Böye cevap verdi. Ali Canip Bey Faik Âli Beyin mmenekşenin matemi” isimli şii“ rile bir halk şöri okudu. İkisi arasın da bir mükayese yaptıktan sonra: ni EK gile girmesine meydan İ de smokin biçmeğe kalktılar, l Kin | $a bir zaruret için oluyor. Fakat bu içeron il tin dilinin edebi şekil alışmı, Luther | biye Ve ilâve « | — Edebiyat bir süs değildir. Fa- kat Faik Âli Beyin mensup ol: mektebin şürlerinin süs vardır ve Faik Âli Bey, daha ziyade | edebiyatın süs tarafına kapılmış bir | #airirlzdir. Edebiyatı cedide, divan edebiya- & lisamına tevarüs etmiştir. Yazdıkla rı lisan, divan edebiyatı Hiram idi Divan edebiyatçıları, bu lisanda cüb be biçiyorlardı, edebiyatı cedideriler Cahit Beye sörarım, edebiyatı ce- | dide kelimeleri lisana tarihi bir te. | kömül neticesi olarak mı girmişler. dir?. Yazı lisanında hayati hamleler | olduğu muhakkaktır. Ali Canip Bey, edebiyatı cedide lisanından Nahudayı huda naşinas | *âf gibi bazı kelimeleri misal göste” rerek: — Şimdi bunların hiç biri kalma dı! Sözlerile hitabesini bitirdi ve al kışlandı. Fazıl Ahmet B. in sözleri Bundan sonira Fazıl Ahmet Bey kürsüye geldi: — Bazı mamur görünen sözlerin içinde fikir viraneleri vardır. diye- rek tedrici tekâmülden bahsetti ve — Korkulacak şey, tertipli ve programlı, şuurlu © yürümemektir. Yoksa hizlr yürümek değildir, dedi. Fazl Ahmet Bey sözü eski lisana s — Ben de bu dilin tiryakilerin- den biriyim, Hani bazı antika me raklıları vardır. Tıpkı onun gibi De dikten sonra: — Fakat, efendiler, diye devam etti, müzelik eşyayı, lüzumlu eşya- dan aytrmalıdır. Cahit Bey, Tisanda her ne olmuşsa bir zaruret için ol. muştur. dediler. Ben de tekrar ede yim: O halde ba gün ber ne oluyor- Gryakilikten uyanmak zamanı artık gelmiştir.” Fazıl Ahmet Beyin de hitabesi çok alkışlandı. Doktor Şükrü B. in nutku Bundan sonra kürsüye Dr. Şükrü Bey geldi, Şükrü Bey itirazlarını söyle- lele b seyrinde yapılacak müdahaleden ve ecnebi dillerden ke- lime »lmamak lüzumunden bahsetti. Sadri Efem B.in sözleri Sadri Ethem Bey de Cahit Beyin bahsettiği tekâmül hakkında izahat verdi. 1918 de 1932 arasındaki farkı göstermek için biri- birinden tâmamen ayrı iki cemiyet dır. şen decresi bütün içti mai, siyasi, iktisadi, hukuki tesisati- le ve zevkiyle sakattır. Bu sakatlığın pöratori kudretsizliğinden değil bünyesinin bozulmuş, parçalanmış ndan idi. Binaenaleyh onun istinat ettiği esaslar bagünkü 1932 insanlarının ettiği esaslara uygun değil- Bilhassa tanzimat devirlerinden sonra Osmanlı İmparatorluğu tarma- men marazi br hal alıyor. Bu mara- xi bal bir sürü insan yetiştiriyor. Bunların içeritinre cins cins zümre- ler vardır. Bunlar aldıkları terbiye i- tibarile ve cemiyetin tesirler itiba- rile Türk halkından tamamen uzak Zevkleri ve düşüncelerile zaman zaman matbuat sahasına, hattâ mek teplere girmiş ve nesilleri kendi ter- sürüklemek istemiş lerdir. İşte üstatların bahsetmek is tedikleri tekâmül bu anrazi uzviye- tin tekâmüldür. Marazi İğ iym sakat uzviyetten güzel bir şey çık- ması imkânı yoktur. Bu marazi uz- gi-kseryi we mahsus iktrsadi bün ıyesi kendine mahsus Me gear ap ve 5 tellekkiler bu- günkü millet telekkisine uyamazdı. Nasıl milletle ummet arasında bü- yök bir fark vı dünkü Bisan telâk kisiyle bugünkü lisan telâkkisi ara- sında da öyle bir fark verir. Biz bu farkı telmül yolu ile geçemeyiz. Bu farkı ancak Türk camiasmın henüz Dil Kurultayı Dün En Hararetli Gün çat diye bir hamlede © kırdığını sonra söylemeğe vakit bulamazsınız | dedi, Hüseyin Cahit Bey kürsüye gele | rek yapılan tenkitlere cevap verdi! sanların öteden beri anlaşamadıkları | pa kaniim, Bu kanaatim, bugün te- eyyüt etti. Ayni dilden konuşt müz halde biribirimizi anlayamıyo- | ruz. Hasan Âli Beyefendi güzel müta elalar dermeyan ettiler. Aramızda ir tek ihtilâf noktası var: Bana fa- talist demeleri. Fatalist sözünde bir mabaadüttabi e kokusu aldım. Be im yoktur. Determi nistliği tercih ederim. Dünyada hiç bir felsefi meslek yoktur ki herşeyi kendinden ibaret ? İnsan iradesi de âmilllerden biri ir, dedim ve bunu âşikâr söyledim. Fakat asıl tabii kuvvet karşısında sarfedilecek beşeri kuvvetim bir hade li vardır. Ben de Jisanın sadeleşme si için çalıştım. Fakat yapılacak sey mahduttur. Lisandaki tekâmülü, bız laştırabiliriz; o kadar! Ali Canip Beye cevap verirken: Şahsrmdan bahsetmeğe mecbur olacağım. Bu menlur bir şeydir. Bundan 25 sene evvel © müthiş bir saltanat idaresi büküm sürerken ve divan edebiyatı revaçta iken “dilimiz türkçedir, osmanlıca değildir” diyen ben oldum. Eğer o devirde benden evvel böyle bir söz söylemiş olan varan kalksın ayağa... Ali Canip Bey, Servetifünun ede- biyatına hücum etti. Edebiyatı cedi- denin müdafaa yeri burası değildir. Bu lisan, payedar kalamazdı. Nete- kim kalmadı. Bir muharrir kalem hu susunda istediği garabeti göstersin, faydasızdır. Kullanılacak kelimeler, ihtiyaca ve zamanının telâkkisine u- yarsa yaşar. Nasıl ki ben de (verim) i kullandım. Fazıl Ahmet eBye gelince: Çok- tan beri tatlı yazılarını okumaktan mahrum olanlar için kendilerini bu- Tada dinlemek bir bahtiyarlıktır. Bu, | bir edebi ziyafet oldu, — Yalnız ilmi hakikatlerin edebi ziyafetlerle halle- dileceği kanaatinde değilim. Sözle rinde biraz unutkanlık ve zebunkeş- İik kokusu hissettim. Bunları mes- küt g İ idare etmeğe başlamasıdır. unu den bahsetmeyerek bi rılşırdıkları mütenakıs müsbet, menfi neticeler ğa çalıştılar. Cahit Beyi en çok muvaffak eden vasıta fikri tena- | kuslarımı bile bile daha evvelden | ei dandığımız noktada bize şapı, aldanmadığımız e yerlerde şekeri göstererek zajkamızı o muvakkat bir delile uğratmak Cahit Beyi çok eğlendiren bir şeydir. (Bura daki alkışlara bizzat Cahit Bey de iştirak etti). Cahit Bey aynen demişlerdir. kiz — Dil içtimai bir hâdisedir. Tabii bir wzviyettir. Zanı im bu noktada hep ittifak edeceğiz. Dil meselelerini | tetkik ederken bu prensibi gözönünden uzak bu lundurmak iktiza eder,,, Evet Cahit Beyefendi bu nok- itti lak ve mukayyet bir Bisan & ni ilmin tayin ettiği hudutlar da- eri ve yanıltıcı bik suretile karışık bir usul takip etmiyeceksiniz. Ben dikkatle A tedrici tekâ mül bahsi ile vakaların hususi mahiyeti iki çift öküz pla e mantrkmızn kuvvetli boyunduru- ün altında kullanarak | tarlanızı lürüyorsunuz. Maksadı aldatmak değilse, lütfen bend linkeyinis e Burada o Samh Rifat Bey, her dilin kendine mahsus bir âhengi, bir telâffuz şekli olduğunu ve dil lerin bu âhengini tefrik ve temsil > kanunları izah ederek dedi Nİ akn bir nnmda takalle hi olan , şahsi bir arzu ile, istemek- le, karar vermekle değiştirilmesi kabil olmayan tabii bünye, dilin tabii bir uzviyet halindeki mahi- yetine ve bilhasıa mahariç kanun larm vöcude getirdiği milli âhen ge ve şiveye nittir. Bu bir telâf- sinde tekâmül eder fakat bu ideyi asıl lisan meselesinde, melerin ve cümlelerin hay: rined tatbika çalışmak bütün bö- tün mantıkımızı yanıltmak olur. eçelim. Dr. Şükrü Beyin ifadelerini pek zaptedemedim. Yalnız sonda “başka memleketirden mevzu almayalım” dedikleri aklımda. Bundan © bir şey anlayamadım. jadri Ethem Beyin nutuklarında ki maksadı sezemedim. Felsefi müta lealar ve beliğ sözler arasmda mak- Hüseyin Cahit o Bey ise bunu nunu ile, yenile katiyyen alâkadar değildir. İN iy kalirmelerden herhangi biri ni şahsi irademizle kullanır veya biç kullanmamakta ısrar edebili- sat eridi gibi geliyor. — ne Anlayamıyorum: Ne var, mak isteniyor da ben ona mâni yorum? Ben Kördimi dil sadeleştir- me işinin bir amelesi olarak biliyo- rum. Ortada şahsi bir teklif yokken kapıları olmakta ne fayda Son söz gramaj salın ileri hare ketlere beni aleyhtar göstermek iste meti biraz garip göründü: Fes deği- şirken acı duydum diyen zatın ben- den fazla ileri hareket taraftarlığına Ta çekilsinler... Yazık olur onlara...” Cahit B. in cevapları Mei riz. 'Yazıp konuştuğumuz zaman is tediğimiz bir kelimenin tam bir karşılığını bulamazsak yapaca şey onu başka bir şekilde de aimektir. Bu bir ferdin elinde olduğu gibi şuurlu bir cemiyetin e elindedir.” Samih Rifat Bey bu suretle Ca bit Beyin lisan bahsinde tekâmül kanununu pek yanlış tatbik etti- ğini isbat ederek ikinci iddimsma iradeniz den hariç müstakil bir içtima mü Gssese olduğumu söylemekle durk haymin felsefesini benimsemekte- mazsımız. içtimai bir müessese 0- lan Türk dili olarak kendisini si ze cebren kullandırır, bir Avus- turya parası orada kıymetsiz bir Türk parasını ve şartlarla mukayyettir. Umu- mi terbiye bizi lisanm hazinesin- de mevcut olan bazı müstehçen kelimeleri kullanmaktan mene der, Onların yerine başka kelime ler kullanırız. Demek ki, bu un- vey üzerinde iradi kuvvetleri izi, istersek o kullanabiliyoruz. Düne kadar kullanlan bir keli menin yerine daha | ve daha türkçe olanı İduğumuz za- man birkaç kere gazete sütunla- ında İisandai çıkardığımız, çi- karmağa muvaffak olduğumuz gün hâdiselerdir. De me ki, arzu, irade, bilhassa bir ce miyetin arzusu kelimeyi o dilin kamusunda kalmak hakkından mahrum edebilir. Bu tecrübeyi da ha ilmi, daha geniş, daha esaslı bir şekilde tatbik etmeğe başlaya ım. Hüseyin Cahit Beyin nazari- yesi iflâs etmiştir.” Samih Rifat Bey muhafaza. kârliğin ifratçılara karşı mukave- inle mia bi inkişaf yolu çı- kacağına dair Cahit Beyin üçün- cü iddiasını ele aldı. Gençlerin radikal, orta yaşlıla Blok'un nazariyesini hatırlatarak bu ço keskimiş ve çürümüş nazari Hece artık dünyada taraftarları kalma: rak hayatiyet ve biyolojiye isti- nat ederek isbat etti ve “dünya- da vukun gelen hayati bareket- lümum hamlelerden doğar dedi. Gazi Hazretlerinin köşklerin- de biyoloji | dersine ait bir film ave va İ tikten sonra İ ve hayrin kaymetini bir lise Geçirdi. | talebesine gösterildiğ. iz de bu hamlenin lebe & kadar bilelim.” cümlesini ilâve etti, Samih Rifat Bey, yabancı li- sanlardan alınmış tayyare gibi ke limelerin türkçeleşmiş olduğuna ve atılmayaca Hüseyin ir Cahit Beyin sözlerini işaretle a- rapça ve farisi kelimelerin bizim lisanmuza daima bö le. € sur halinde değil, sfradile birlikte irdikleri di, mütekâmil, büyük ve bir milletin çocuklarına, talebe: ne ve yaşlılarına kendi diline gir miş kelimelerin (silel memesine, kelimelerin teşekkülü- ne ait kanları göstermemesine im kân olmadığını izah ederek: “Bunları bi zlisanımızdan bir di- mefhumun herkese mayacağı tarzında iddiasmı kurcalarken, yalnız gat mânasile anlaşılmaktaki f sinden sarfrmazar muhtı ler iş, mesai, amel, çalışma ve — yet çeşit çeşit tercümelerin yat ği anarşiye nihayet vermek ve bunun için evvelâ bir ilim heyeti ie ın ilimlerin tazyikinden istilâhların mukabilleri ko ei ica pettiğini anlattı. Lisanımızn menşei ve Hint-Av- rupa Kisanlarile mukayesesi bahsinin. bir ilim heyetine bırakılması mütale- asında isabet vardır. Ancak bu söz- lerden meselenin mahiyeti hakkında içimizde yanlış anlama neticesi bir tereddüt ve süphe hâsıl olmussa bu- ihtilâtlarını Andre Berylo daha dün neşrolunan eserinde söyleyor. Sans- kri sarının şimalden gelen Türk er tarafından getirildiği bundan bir birbuçuk asır evvel düşü 1930 da bir eser yazan de Lavale eserinde bunu tesbit ediyor. Şimdi ye kadar bu kanaate bulunmayan âlimler ayaklarını geriye almışlar, en son eserlerinden Hint - Avrupa zümresinin muhtelif wklardan mü: rekkep olduğunu dır, Bina enaleyh, bizim kıyanlarrmızla bu'da- va hakkında âlimlerin yaptıkları kı- yaslar ayrı değildir. Bundan şüphe edilmemelidir.” Samih Rıfat B., Hüseyin Cahit Beyin bizzat konferansınm sonların da yaptığı hülâsadan aynen cümle alarak buradaki fikirleri kürsiye ci çıkışlarında “Ben insana irnde sini lisan üzerinde milessir olmadığı nr iddia etmedim”, demelerile karşı- aştırdı ve iki sözü arasındaki açık tezadı tebarüz ettirdi ve insan irade sinin dil üzerindeki tesirine dair Fransız âlimlerinden Mület'in kita- budan muhtelif fıkralar aksyarak. bunların Cahit Beyin davası inen kuvvetli bir çekiç darbesi oldu ğunu, buna itiraz etmek tecrübi, ik imi hiçe saymak kabilinden yak. m, Parisilerin Hi yet teşkil ederek lerini ğa ke İmelerden temirlemseğe çalıştıkları bir devirde böyle bir zihin intibmımi bize çok görmek Hüseyin Cahit Be- aleni anlatarak dedi “Ben Türk (lisanı üzeri: yeni bir inkılâp yapılmağa ki verilmişse ve bu hamle ilmin bü- tün gösterdiği ikametler üzerin h ektir. Bu inkılâplarn en büyüğü ole cak ve bizi halka, millete bütün bütün yaklaştıracaktır. kelimeleri milli şahsiyetin ne de: mek olduğunu ber an bizim dime ğrmiza kendi ahengile terennüm ecektir. Efendiler, bu inkılâbın başın- da, her inkılâbın başında ( bulu- mürşidimiz vardır. On ber, yürüyüşü, bu ittihadın gu ku rultayda husule getirdiği manza ra bütün dünyayi bize yaklaştırı- yer. Ba ittihadr imrenmiyen mil- İet yoktur. (Alkaşlar.) © Dün Türkiye devletinin bünye sini kuran bu. ittihattır. (Alkış lar) Dün, Türk tarihini yi bü tün muvaffakiyetleri, bu büken. dil parmağı bir daha böyle sözler söylemeğe g. cesaret etmemelidir. (Alkışlar). Müzakerenin hifayeti Abdülhak Hâmit B. in mektubu çap, yuruayrum seval Ruşen Eş- © nala; maket taken gi ğim manzumenin okuyup bir fir hatıl ediniz. Son | Şevki B. bir hafta- Mübadele İşleri ya kadar geliyor Muhtelit Mübadele komisyo" nunda yeniden Türk ve o Yunan murahhas heyetleri tarafından bazı meseleler, bitaraf hâkemliğine havale | ed Bu meyanda, heyetimiz, itilâfnar menin (Yunanistan'daki muava- zaya dahil olmıyan Türk emvali) hakkındaki 5 inci ve 6 ıncı mad: delerin — tatbikatından © doğan bazı ihtilâfları ve Banka mevdu- atma ait kararın tatbiki etrafın» daki muhtelifünfih noktaları ve Yunan heyeti de itilâfnamedeki (Menkul mallar) kelimesinin şü / mulü üzerinde tehaddüs eden ihr tilâfı bitarafların hâkemliğine tev di eylemişlerdir. Komisyondaki bitaraf âzadan M. Anderson, bu ay nihaye! imarka murahhası sıfatile iş Şevki B. de bir“ haftaya kadat Avrupa'dan dönecektir. ... Şehrimizde bulunan Garbi Trak ya'daki Tali Mübadele komisyo- mu Türk mürahhası Fuat B. Gü mülcine'ye avdet etmiş ve orada- ki işlere dair heyeti murahhasa- mıza bir rapor göndermiştir. O, taleatımı lütfen gözden © geçiri- niz. Bu manzume bundan on bir sene evvel © yazılmış ve basılmış tr. (O zamanlarda bugünkü te- mayülâtı umumiye haddi kemale gelmemişti. Ben haddim olmıya- Tak pişuva olmak istemiştim.) On sözler ne Konyanm, ne Edir ğin ne de Kasen tic ya iiiben Tata iMiİ dir. Demek ki böyle yazmak da kabil olabiliyor ve benim bugün- kü cereyanm yabancısı olmadı. rm da bu eserimle © tebarüz et: mektedir. Manzumenin mevzu” unda belki ciddiyet yoktur, belki de hiffet vardır. Fakat işin ehem miyeti mevzuunda değil maksat ifadenin safi Türkçe olmasıdır ve ehemmiyet te bundadır. Ve kur rultaya bu fikir ile geliyorum içti ma halinde bir sey (o diyemiycce- ğimi bildiğimden bugünkü tereya nın taraftarlarından © olduğumu size yazmağı münasip (gördüm. Gözlerinizden öperim efendim.,. Sezai B.in tezi zün “mizacı sıhhat imtizacı âli rinin ne dairede «air, olduğunu soruyordu. O hayretle bu sözleri ne demek © olduğunu anlamağa çalışıyordu. Nihayet | bugün bu sözlerin “nasılamız iyimisiniz de- mek olduğunu öğrenen Karagöz- deki hayreti bu kadar | sade bir tey söylemeyip de (kendisini bu derece yordağundan dolayı b: deti görülecek şey idi. Edebiyat bahsinde ben de Ka ragözün fikrindeyim. Bir adam bem arap, hem acem, hem Türk olmadığı gibi bir edebiyat ta hem arap, hem acem, hem Türk ola- maz. Dünyada bir başka milletin sarfiyle yazar okur bir kavim yok tur. Dünyanm bütün elsinei kem” li bir araya gelse — bir Türkte, Türkçe kelimelerin hasıl ettiği t€ siri vücude — getiremez. Val her dilin yazılışile & söylenişinde fark vardır. Fakat söylemek ve yazmak arasında bizimki kadar ayrı iki lisan o kullananları ben bilmiyorum. 36 sene evvel ben bu fikri yaf #muştım, Şinasiler, Namıl ,omal lr Z Ziya Paşalarda bu fikirde Fakat itiraf etmek Jâzırn çel ki biz muvaffak olarğadık. Bu dilekler, bu: fikirler şimdi sahi 2 oğan ME DEHA ii tikbal” yapan sy fikrin yürümediği Bugünkü ipi Rois Paşa müzakerenin bittiği! ni ve bugün saat 14 te tekrar to?! lanılacağını tebliğ etti. Bugün dördüncü madde hak” kında Ahmet Cevat ve Ali Cani;

Bu sayıdan diğer sayfalar: