14 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

14 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

J orada kendi fikirlerini yazıyor. Günün birinde yine iktısadiyat- Tilliyet desi «MİLLİYET» tir a4 T.EVVEL1932 : Ankara enddesi, 100 No Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: harrir ve Müdür: 24318 leri Müdürlüğü 24319 ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Hariç içir LK “— Tütkiye için LK 3 aylığı 4— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya it işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me. #'uliyetini kabul etmez BUGÜNKÜ HAVA | Yeşilköy askeri rasat | İzinden verilen malümata nazaran bugün hava bulutlu gir şimal iştikametlerden esecek tir, Dün tazyiki nesimi metre, azami hararet 27, 760 mili asgari) İ Vaktile. türkçenin genişle- | esi ilemi “geldii saman bu | işi salâhiyetle yapacak bir yer olmadığı için önüne gelen bir terkip, bir ıstılah icat ederek bir sürü yabancı kelimelerle di- limizi bugünkü karışık şekle| ” sokmuşlar... Şimdi bunu temiz- lemekle meşgul oluyoruz. K Halbuki, dikkat ediyorum. | Bu sefer de herkes kendi hesa- bına dili sadeleştirmeye çalışr » yor. Görülüyor ki; bu hareket te ilk tağşiş hareketi gibi ka ç yan hı olsa yalnış bir kelime kullanır la kullanıla dilde yer tuta: Sonra bir de bu yanlış kull lan kelimeleri atmakla rız. Bilmeli ki; bu dil ; bozuk gidemez. Türkçeyi sa- deleştirmek ve düzeltmek için bir encilmen var. Onun salâhi- yetini her birimiz kendi üzeri- mize alırsak, bu ciddi mevzu mek kaygusile kendi kendimi ze icatlar, tercümeler. uyduru > lar yapmıyalım. Zararı var, kâ- cı yoktur. A. H. meselesi Bir garip müşahede yapıyo- z... İktısadiyatımızda rol sa- bibi bir müessesenin müdürü olan bir zat geniş bir faaliyet isteyen işinden arttırdığı za” manlarda çalıştığı müessese- nin parasile çıkarılan bir mec- muaya yazılar yazıyor. Nasıl anlatayım meselâ: Bir şimen- difer © kumpanyasr müdürü tayyarecilik hakkında o kum ndan masrafı çıkarıyor “Milliyet, İn edebi roman. ROMAN depderin nük- | h gazetesi çıkar. ne | | rma imzi | M.A, harflerini | sun, İn alâkadar bir zat bu yazılar da bir münasebetsizlik seziyor ve iş gazetelere aksediyor. Bir işin gazetelere etmesi de- mek Tıp dilinde kangren" ok mak demektir... Lâkin işin en tuhaf ciheti zeki ve o müesse- se müdürü olan zat (o yazıla- tmayıp isminin ilk harflerini yazıyor. Vaktaki o mecmuada çıkan “bir makale tenkide uğrayor.., O zaman: Bu harfler vakıa benim ismimin de bâş | harfleridir amma, bunları ben yazmadım diyor. Tabii buna inanmak za ruretindeyiz... Çünkü kimse kendi fikrini inkâr etmez. Lâ- kin işin tuhafı makale sahibi meydanda değil Ben bu garip müşahededen şu dersi aldım.. Meselâ Mah- mut Ali Bey isminde bir. zat bir makale yazıyor. Altma da za diye atr yor.. Bundan dolayı suale ma- ruz kaldı mı: — Hayır efendim! Ben yaz- madım, Bunu Mahmut Âdil, | Mustafa Avni, Mehmet Avni | Mehmet Âmir, ilh. bey yaz mıştır... diyor... Davacının işi | İ yoksa bu adamları arasın!.. Saat düdüğü İki kı izin o müşterek| gönderdikleri bu mektubu ay- | Ben dercediyorum: FELEK “Geçen gün Milliyette sis düdüklerinden şikâyet ettiniz. Hamdolsun sustular. Şimdi bir nokta üzerine nazarı dikkatini- zi celbedeceğiz: Her ne kadar Feleğe akıl öğretmek kimsenin i de her teklifin mut- mizin pek te sağlam olmadı- ğımdan cesaret alıyoruz. Sene- lerden beri Galata kulesine bir toparlak çıkarıp tesadüfen gö- rebilecek mevkide olanların atlerini ayar ettirecektik. Ne ise olsaydı bari, çok iyi bir şeydi, Fakat, şimdi artık buna lüzum kaldı mr? İşte tahlisiye idaresi imdada yetişti ve bele- diyeyi bu müşkülden kurtardı. Lâkin farkında değil... Şu sis düdüklerini vara yoğa bağırt- tılar, ta Trabzondan işitecek oldular da öğle üzeri iki defa öttürüp senelerden beri uğraşı- lan bir müşkülü halletmek a kıllarını gelmedi. Acaba bele- diye sesi fazla çıkan hoşlanmıyor mu?.. gazetecilerin takdirine bırakır ve hürmetlerimizi takdim ede- riz efendim.” İki okuyucunuz. HAZİN BİR ÖLÜM Tıp Fakültesi emrazı umumiye muallimi Doktor Necmettin Rifat Beyin refikası ve Ali Rifat Beyin ke | rimesi ve Biga Meb'usu Samih Rifat | Beyin yeğeni Nerime Hanım müp- telâ olduğu hastalıktan kurtulama- yüp vefat eylemiştir. Cenazesi bu. | günkü cuma günü saat onbir buçuk. | ta Kadıköyünde Bahariye caddesin- deki hanesinden kaldırılıp Karacaah mel'teki aile mezarına defnedilecek. tir. Kederdide ailesine beyanı taziyet ederiz. Allahın rahmeti © üzerine ol- 14 Yazan: Falih Rıfkı tenha zannetmesinler. Sirkeci- ye bu gidiş, Keriman Hanıma gidiyorum. değil, Haydarpaşa- ya gelmeyorum, ir, Mehmet Ali: — Azizim, Falih Bey. Ra- Meb'us © racaktır. Si- ze bir ölçü: Birisi fazla bağır- mağa başladı mı. meb'us olmak isteyor demektir. Fazla şrklaş- | tı mu, sefirlik isteyor. demek- İa düşünmek. sizde ne- | bilmeyorum, Muallim Kadri (İçini çeke- rekl: — Aylığın yirmi beş; ayın otuz bir olsun da, neye yaradı. | ğını anlarsın! Mehmet Ali; — Sen bu — İstanbul, büyük bir şantajdır. dedi, (Bana ba- karak) sizin şantajınız! Her kes yalnız ağustos sıcağını | değil, Ankara kızgınlığını da | çıkarmak için buraya gelir. Siz, siz Ankaralılar? İstanbula hoş görünmek için gazetelerinin | yaprakları arasına kurulup bo- | | yalanır, durursunuz. Saltanat | arabası, sırma esvap! Ankara- da biriniz bir rütbe aldınız mı, aklınıza hemen anbul ge-| lir. Ankaraya gittiniz mi: ! İstanbuldan ne haber? Aman efendim. İtanbul bu. Bizans, çürümüş şehir.. İs- tanbula geldiniz mi, camekâ- na konmuş manken gibi, ne söylese o güler yüz. ne istese o sarimli hale» İ göstermişti. Kocası (HİKAYE ETİ Altı M. Fernand gözlüğünü düzelte- rek sordu: — Neye ağlayörsun? Sırlarını söylemek istemeyen bü- İ tüm kadmine gibi, Simone da omur. larını silerek cevap verdi: — Hiçi Tuhaf şey! İnsan bir hiç'için ağ har m? M. Fınand. kumuş bir adarıdı. Bir insanın sebepsiz ağlaması man- tığına sığmayordu. Ellerini havaya açarak, başını sağa, sola sallayarak öteki odaya geçti Fakat, iyi amma, Simone'a da ne olmuştu? M. Fernand'ın altı sene ik halim selim kaz da bügün bir fevkalâdelik var. isyan neden? Daha izdivaçlarının ilk günü mo- milyaları yerleşti Casına pembe muslinden bir celelik olduğunu 40. Tunca, genç kalm iftiharla cevap vermaşti: — İşte hefif bir akşam tuvaleti. anan” Yeni kocasının yüzü birden bire buruşmuştu. Demek madam gecele- | ri de çıkmak niyetinde. Fernand o zamanlar, belki böyle İ düzünmekin bekl idi. Dört sene © nu adeta eve hapsetmişti. Ne birlik- te bir yere götürmi salıvermişti. Buna rağmen gonç ka. dın hiç itiraz etmemişti, Pembe mus kavva kutusuna tekrar © koymuştu İlinden dekolte tuvaleti katlayıp mu- O kadar Kocası üç senedir harıl harıl çalı | sıyordu. Hele bunları bitirsin de, bir ondan sonra kekâ. Dünyanın zevkini çıkaracaklardı. O | zaman, âtiyi düşünerek . sadece ev ye olmağa karar yi izleri sının kitaplarını taşıyor, imüsvedde- lerini beyaza çekiyordu Ara sıra, haftada, on beş günde bir de güve yemesin diye elbiseleri çıkarıp muayene ediyordu. İyi, hiç bir şey yok. Elbiseler göl gibi duru yor. Aylar böyle geçti. Yavaş Simone'un canı sı yavaş . Bari, bir çocukları olsn, hiç olmazsa bir ten beri kaç defn değişmişti? ... Seneler böyle geçip gitti. Pembe smuslini kisa etek modasına göre kı- saltmıştı. Etek modası uzayınca, bu sefer de altına başka kumaştan bir şeyler ilâve etti. Ah, şu kitaplar bir bitse de Fer- nand müderris olsa.. Fakat ne güç lir türlü yürümeyor.. Son girmek lâzım. E,.. müderris olmak ta şaka iş değil Simone evde, kocası kitaplarımın başında böylece çalışmağı devam e diyorlardı. Herkes balolarda, da eğlenirken, biçare kadının h şeyden haberi yoktu. Şöyle bari bir sinemaya gitse, bir,yaryete seyretse, ne gezeri Günün birinde imtihan. Fernand birincisinde muvafak oldu. Bir imti- han daha! Yine muvaffakıyet! Erte. si gün gazeteler böyle yeni bir mü- derrise kürsü verdiğinden dolayı da rülfünunu tebrik ediyorlardı. İşte Fernand nihayet müderris olmuştu. | Artık insan içine karışa bilecek- erdi, Simone hemen yukarıya koş tu. Pembe muslin robu kutusundan çıkarıp ütülemek istedi. Fakat altı lu. Sözündeki İstanbul kelime- sinin manalarını anlatmak için koca bir kamus lâzım. Cenne- tin yolu Mekkeden geçtiği gi- bi, Türkiyenin her yerinin yo- lu da İstanbuldan geçer. “Ankarada ber hangi bir yerden düşen. doğru İstanbula düşer, Gazeteleriniz sürüm ta- sasına kapıldılar mu hemen İstanbulun nabzının tutarlar: “— Acaba haşmetmaap İs- tanbul hazretleri bu meselede | nasıl düşünmekliğimi emir bu- | yurur? “Öyle ya, biraz da lâzm değil midir? Fakat ten- kitte sekiz müşterili Rize kim- senin hatırından geçmez. “Bayramları Ankaradan bu- şe» bir sel gibi boşanan tren- ler. dönüşte, sanki yola dişli İ zincir geçirilmiş gibi, nefesle ri kesilerek çıkarlar. “Sanki İstanbulu bırakmış- lar. Haydarpaşa ekspresine An karanın bir tarafını halka ile iliştirmek mümkün olsa: koca şehrin, bir cığ gibi yuvarlana, Marmara ü rulup adalaşacağına şüphe mi edersiniz? irken, Simone ko-|; me de yalnız| - | dükkân önünde hazır bulunacak - |. dif cumartesi günü saat 11 den 12 « > İlinde hazır büluğacak memuruna mü vakit | racaatları ilân olunur. sene szcadan— mıştır. Bazı tarafları solinuş. bazı ta. | rafları çürümüştü. Daha eline alır al | maz, pembe rop kuru bir yaprak gi- bi avucunun içinde dökülüverdi. Bu İ güzelim elbise neden böyle eski vermişti. Bunu düşünürken karsık aynada kendi hayalini gördü, Ah, ne | rede altı sene evvelki Simonel,. O İ sub, o taze kadın! Şimdi uynada yüzü buruşuk bir kadının hayaleti aksediyordu. Hani o daima mütebes | Le gözler, hani o müstehzi dudak Yanakları çukurlaşnış, gözleri nin kenarlarında . buruşulduk hasıl olmuştu. Dayanamadı. Pembe mus- lini ayaklarının altına aldı, çiğnedi. Sonra da hıçkırarak aş ya koştu. Diye Fernand © zaman sormuş tu Kadın: — Hiç! dedi Deseydi ki: — Balo için altı sene evvel yapıl- miş pembe mualin bir tuvalet vardı. Bugün baktım ki solmuş, sararmış, | dese, âlim, fakat saf kocası, altı se | ne ile beraber karısında en güzel gençlik senelerinin mahvolup gitiğ * iş — Niçin ağlayorsun? İstanbul yedinci icra memurluğun | dan: Bir borcun temini © zımnında | mahcuz ve paraya çevrilmesine ka- | rar verilen balık balıkağı ve iğnesi | 16-10.932 tarihine müsadif o pazar| günü saat 10 A 11 arasında Balık pazarında peyniri sokağında 14 No. memur tarafından açık arttırma su- retile satılacağı ilân olunur. İstanbul üçüncü icra memurluğun dan: Paraya çevirilmesine karar ve rilen Fortiran markalı Tiraktör, Bi- ger bağlar orak've Tinas savurma | makineleri 5-11-1932 tarihine müsa- kadarÇakmakçılar yokuşunda Büyük yeni handa aşık * arttırma suretile satılacağından tâlip olanların mahal İstanbul ikindi icra memurluğun- dan : Bir borçtan dolayi mahçuz ve paraya çevrilmesine karar | verilen, Beyoğlunda Sarılürfi mahallesinde Meşrutiyet caddesinde 175 sumaralı Amram hanının 4 üncü dairesinde bir portmanto, üç adet tablonun 17- 10-1932 tarihine müsadif pazartesi günü sant 9 dan 10 na kadar ikinci açık artırma suretile satılacağından | taliplerin müayyen gün ve saatte hr Fır bulunacak memuruna müracaat. İ ları ilân olunur. İ ZAYI — Yüksek Baytar mektebin- den aldığım taşdiknamemi zayi et- İ öm. Yenisini çıkaracağımdan eski: sinin hükmü kalmamıştır. Üsküdar | Ihsaniyede 142 No da. Abdülkadir. | İZAYI — Kandilli Kız Lisesinden | 1340-1924 senesinde aldığım tasdik namieyi zayi ettim. Yenisini çıkara. cağımdan eskisinin hükmü — kalma mıştır, Saffet Riza, ai efil eğil» binini giz de Ankarada İstanbulu birbiri. nize karşı kullanırsınız. Fikir. lerinizin. şöhretlerinizin. dava- larmızın, kavgalarmızın bütün Ankara mallarının ihraç iske- lesi İstanbuldur. Ankara 40- kaklarına anlatmak istediğiniz şey bile evvelâ İstanbula ge- lir, burada damgalandıktan son ra döner, Sabahleyin uyandınız mı, “.— Bir kahve.. “Arkasından hemen: “— Ve İstanbul gazeteleri. “Bu gazeteleri çıkaranlar kimlerdir? Meb'usunuz Meh- mut, meb'usunuz Yunus Nadi, meb'usunuz “ Necmettin Sadık, meb'usunuz Hakkı Tarık ve Asım, ze şahsan orada söyleseler do- yar mısınız? Hayır. Önce İstan bul okumuş görmüş olmalıdır. “Sanki eski saltanat zama- nında Bağdat'ta oturan valinin her yolcu gelişinde: “— İstanbulda benim için ine düşünülüyor? | “Dediği zamandan beri ne İ ve tertibata mit islâhat” | rileceğinden mezkür Eğer bunlar yazdıklarım si: | GLORYA'da Dün akşam gösterilmeğe başlanan PARİS KIZI filmi parlak muvaffakiyet ku zandı. Neşe saçan. bu emsalsiz operet salonu kahkaha tufanla. rile çınlatıyor. Herkesin tekrar tekrar göreceği bir harikadır. FOX jurnal halihazır dünya ha- vadinleri alkışlanıyor. “Her ak. şam GLORYA CAZİ; ba fik min bütün şarkılarına ait fante. siyi meddah MARCEL BY'nin iştirakile icrayı terennüm ediyor Bugün MELEK sinemasında Fransanın en büyük artisti CHARLES BOYER ARMAND BERNARD Hakiki bir san'at abidesi olan İhtiras Fırtınaları filminde İlâve olarak: Paramount Dünya havndisleri gazetesi, Cochet'in mağlâbiyeti. En güzel kadın vücudu müsabakası vesaire. Seanslar saat 11 de başlar. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri Bugün matine sant 15,30 da ve Suvare saat 21-30 Pazartesi » Per şembe, Yazan £ Musahip © zade Celâl Bey. Umuma Darülbedayi (o müdiriyetin- Balet dersleri içim talebe ka- bulü yakında kapanacaktır vü- cutları dansa müstait genç ha- mnların şimdiden her gün da- rülbedayi. de rejisöre müra- caatları lâzımdır. Devredilecek ihtira beratı “ Kuvvet iddiharına mahsus usul hakkında Senayi Müdiriyeti Umumiyesinden 15 Teşrinievvel 1930 tarih ve 1032 numara ile istihsal edilmiş olan ihti- ra beratı üzerindeki hukuk bu kere başkasına devir ve ferağ ve icara ve ibtirayı satın almak veya isticar etmek arzusunda bulunan zevatın İstanbulda Bahçe- kapudn Taş hanında 43-48 No larda kâin H. W. STOCK Efendiye mü- racnatları ilân olunur. tim. Yanlış. Ankarada ve her yerde düşenin ayağı da İstan- bulda kayar. “Kendi fırkanızm İstanbul- lu gazetesinde on gün hiciv olu nan adam, sizin için, memle- kette itibardan düşmüş olur. İs tanbul. cümhuriyet | itibarları- nm başlıca piyasasıdır. “Ankara gövdesinin, beş yüz küsür kilometro bir boyundan sonra, ağzu kulağı, gözü ve bumu gibi kıymetli âzalarını tutan başı buradadır.” Avukat Şakir. benim yanım- da olduğu için kızarıp bozar: rak yutkundu durdu. Gözünün ucu ve dudaklarının kenarı: — Mehmet Alidir bu. der gibi kısılıp açılıyordu. : Kalkarken Raşit: Hi... Durunuz, ze milli bir şeref te ben gi mek isteyorum. Bakalım, han- gi akşam? —10— İlk gelen mektuplar. «Milliyet» ten, adeta Keri- man Hanıma yağdığı kadar, i değişti? Ankarada düşen do bir sürü mektup geldi. Bugün ELHAMRA sinemasında İHTİRAS Fırtınaları Mümessilleri < EMİLJANNİNGS -ANNASTEN Filme ve olarak: Paramount Dünya havadisleri ve Maarif Vekili REŞİT GALİP Beyefendinin Türk Dili hakkımda İPEKFİLM ga- zetesine beyanatları BÜYÜK TÜRKÇE GAZETE Seanslar saat 10,48 de başlar. MA-UR ICE CHEVALTETR ve JEANETTE MAC-DONALD Ayk resmi geçidinin. rejisörü ERNST'LUBİTSCH tarafından hazirlanan on son şaheserlerinde : RADYO ŞİRKETİNDEN İstanbul Telsiz Telefon irsal merkezimize &hiren getirttiğimiz esafi akümülütörlerin yerlerine vaz'ı için aym 15 ve 16 sma müsadif cumartesi! | ve pazar akşamları radyo neşriyatı yapılmıyacak ve ancak pazartesi saat | 18 den itibaren tekrar muntazamen neşriyat yapılacaktır. münaka, zartesi günü tin: Kapalı zarfla münakasası; günü saat 15 te, Marmara Üss danlığı efradı için lüzumu mek istiyenleri; ları, (4946) sa gün ve saatlerinde muvakkat teminat Kasımpaşada Deniz Levazım Satınalma komisyonuna müracaat Deniz Levazım Satınalma Komisyonundan: 50000 kilo sabun: Kapalı zarfla münakasası: 15 Teşrinievvel 932 cumartesi günü saat 11 de. 50000 kilo Pirinç: sı: 15 Teşrinievvel 932 o cumartesi günü saat 13.5 da 12600 kilo Zeytinyağı: Kapalı zarfla münakasası: 15 Teşriniev- vel 932 saat 15 te. 10000 kilo Bulgur : Teşrinievvel 932 pazar günü saat 11 de, ya: Kapalı zarfla münakasa; 16 Teşrinievvel 13.5 da. 42000 kilo Toz şeker: Kapalı zarfla münakasası: 16 Teşrinievvel 1932 pazar günü saat 18 te. 40000 kilo Nohut: Açık w: 16 Teşrinievvel 932 pazar günü saat 16 da, arna: Kapalı zarfla münakasası 17 Teşrinievvel 932 pa) at 11 de. 20000 kilo Kuru üzüm: Açık münakasa» * 7 Teşrinievvel 932 pazartesi günü saat 14 te. 47000 kilo Zey 17 Teşrinievvel 932 pazartesi Kapalı zarfla Açık münakasası: 16 60000 kilo kuru fasul- 1932 pazar günü 30000 «| Bahri ve Kocaeli Müstahkem Mevki Kuman” erzakın cins ve miktarlarile ihaleği günleri yukarda gösterilmiştir. İşbu erzakın şartnamelerini sörğl | ber gün vermeğe talip olacakların da müni makbuzlarile birlikteği | Gazino, Garaj, Fabrika İstimaline elverişli, mağazanın altında su kuyusunu h caddesinde Taksim tramvayına 3 dakika mesafedeki veya kısım kısım. kiralıktır. Fatih Tütün deposu muhasebeciri Sami Beye müracaat. düşlnür olduğum bir kaçını nakledeyim. Belki başka mu- harrirlerin de işine yarar. Genç bir kız Bir kız mektebi son sınıf talebesinden Hamdiye imzalı mektup: “Allahtan imdadıma yetiş- tiniz. Bende bir romanlık de- gil, kaç destanlık dert var. Bir keskin kalem arayıp duruyo rum, Keskin değil, duygulu, şuurlu bir kalem... Bir genç İlam, Sinemaya ve maça gile rim. Artistlerle sporcular ho- gil de, tip diye alırım. Bütün zevkim de tiplerimle tanışmak! Sinemadakileri nerede bula- yım? Pek güzel değilim. ki mü sabakaya girip, belki rastgeli- İrim diye, Avrupaya Spordaki tipim, ihtimal tamı: sınız, ihtimal değil şüphesiz ta* nırsınız. sol açık Cımbız Ah- met! Cımbız lâkabını da arkı daşlarımla koyduk. hani görür görmez insanı tutup çekiyor. dan cinas! Nihayet prezam te olduk, Benim sinema mera- kımı anladı. iki film tercüme BEREKET TAVUK ÇİFTLİĞİ Damızlık, Yumerta - Piliç, tavuk, tavuk, piliç - tavuk hastalıkları cumaları öğleye kadar meccanen teşhis edilir. Erenköy Kazasker camii karşısı, Tel. Erenköy 210 besli, yağlı, semiz pencerem Marmaraya karşi, tercümeyi açmışım, onu mu “ yorum, dalgın kendimden geç“ mişim, Deniz uzağımızda de ğildir. Ara sıra sesini bile işiti” yorum. Sanki dalgalar, onuf ismini söyliyerek karaya çar” Bir gün anama yalvardım! — Bir arkadaşım var, sol 8” çık Ahmet... Çaya çağıracağın” dedim. Ana okumuş yazmış de ğildir. Peçesini bile” zorla ç£ karttık. Yüzüme “baktı, derif — Yük, dedi; bundan s0” ra ne maç ve hac... Ağlamağa başladım: stüme varırsan ne mektep! İçlendim. vereme döndün Ne karnıma yemek, nede ak şarken resmi. baş vururken ei mi, ceketli resmi. fanilâlı re” mi., # - İl Mosyö, Madam ve Bibi: Mümessilleri: Marie Glory - Florelle - Rene Lefevbre ve Jean Dax li PE Tr G hi ESERSE ERER EEE

Bu sayıdan diğer sayfalar: