19 Ekim 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

19 Ekim 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

3 Türkiye için O Hariç için | LK LEŞ : 3 aylığı 4— s—ji . 1 a Mn , 4— 28 — Yü Ve ısınmak i Tarikatleri 19 T.EVVEL1932 Ankara caddesi, 100 Ne Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: İdarehane: pi Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me- #'uliyetini kabul etmez. BUGUNKU HAVA Yeşilköy rasat merkexinden verilen malümata göre bugün hava az bulutlu ve sakin olarak “devam edecektir . 18-10-32 tarihinde hava ta- ayiki 764 milimetre en çek sı- caklık 17 on az 13 santigrat kaydedilmiştir. rümek Bu serlâvhayı görünce sizin * tuhafınıza gidecektir. Çünkü Vİ Smânasız gibi en bir ter- İİ kip... Amma aşağıdaki satırları wi okuyunca siz de anlaya- öl ocaksnız ki; is alay değil »! ciddidir... Efendim, şim- Jİ idi ismini hatırlayamadığım 8 bir Fransız kadın 15.16 tij | sene (Tibet) in Lama denilen | papasları ile birlikte oranın ma yi i nastırlarında yaşamış ve onla- m in, e » teki l ! * v Pl İİ m bütün din ve yaşayış ödetle rini öğrenerek bir yarş., Kadının ismi a * miyor.. Gelse de yazsam daha olacak ya!.. Çünkü isim ve akam söze doğruluk çeş rir, Evet; bu Fransız hanımının yazdığı kitaptan hülâsa edil. « miş bir makele okudum, Bu ma kaleye inanmek lâzım gelirse, (Tibet) te bir tarikat varmış ki; onun dervişleri o yorulmak ” bilmezler, beş saat, on saat. on / beş, yirmi otuz saat yürürler- Lâtife etmiyorum. (Tibet tarikatlerin birinin men- supları telkin kuvvetile yorgun * İnk hissetmeden dere tepe yürü İkincisi: Gene bir tarikat er babı üşümek nedir bilmezmiş. Sıfırdan aşağı on on beş derece de karın içinde çırçıplak oturur Tarmış... Ben bu iki tarikatin dervişle rine verdiği kuvvetin pek fay- Aman İ dağılan akşamı muvaffakıyet kazandı. 1823 te A MİLLİYET Lamartine Hayat ve, karakteri. — xx| uncu asrın büyük şairleri arasm- da en meşhuru olduğu gibi, edebi hareket işaretini ilk defa muvaf fakıyetle vermiş olan da Lamar» | Hine'dir. Alphonse de Lamartine 2x. 1790 tarihinde Müâcon'da ( değ- muştur. Babası hararetli bir rallık taraftarı idi. Terreur'den sonra, az kaldı siyasi fikirlerinin kurbanı olacaktı. Nihayet Mâcon civardaki Milly çiftliğine çekil di. Genç Lamartine, buradı sinin şefkat ve muhabbetleri ve, biatin tatlı ilhamları yüdü: “Ormanlarda, kı Buna asılan çi seslerini, ağır rabalarm gü lemeyi o kadar seviyordum ki... ,, Tahsiline ihtimam edildi mu- allimliğine hususi bir rahip tutul. du. my üzerinde roma» kademiye aza oldu. ra Yunanistan, Suriye, i sene son Filistini e Ny ei yin. ha! Maksat lâtifedir. Bu Tibetli papaslar, karm içi- ne gömülüp oturuyorlar ve et- raflarındaki karı şakır şakır eri tiyorlarmış. Hatti bunlar üşü- mezlik imtihanı geçirmek için çiplak vücutlarma buzlu suda ıslatılmış çarşaflar sararlar ve bunlardan muayyen bir adedi | vücudünde kurutanlar artık ica zet alırlarmış.. Fransız mada- | İ mına inanırsak bir gecede sır- tında kırk tane ıslak çarşaf ku- | rutanlar varmış., Şimdi düşünün! Biz böyle ha İle gelsek... Kışın evde öd. ocak istemez, sırtımıza palto, fanilâ İüzumu kalmaz... Hele tramva- ya, otomobile binmeğe lüzum görmeyiz... Yürü bre yürü ne hamallar çarpmasa ve kaldı rımlarımız üstünde yürünür gi bi olsa!., Dilsiz mektebi müdürlüğü Acınacak şey! Dilsiz mekte- bi, müdür bulunamamak yüzün den kapanacakmış... Anlamı- yorum.. Neden bu işe talip bu lunamıyor. Söz söylemek, dil- lenmek haydi bir san'attir di- yelim, Lâkin susmanın da hü- İ neri, güçlüğü yok ya!.. Gazet İ cilikten Kadro harici bir arka- daş ta ma bu işe talip olmadı a- caba! Mudanyada Yahya Beye: Mektubunuzu aldım. Türk- çenin sadeleştirilmesi mevzuu- nu daha ciddi telâkki etmez- sek. hepimizin elemle işittiği- miz mahut ve mânasız kelime. ağzında yer e | ziyaret etti, Avdette Şarkta seya- hat ünvanlı eserini yazdi. Vâzıh bir fikre malik olmamakla bera ber meb'usluğa seçildi; git gide muhalefet fırkasına temayül etti; meti mutlakanın dım etti, 1848 de Provi edildi. Artık yeise düşürü- Parasızlıktan sıkıntı çek dehasının icap ettirdiği işleri görememeye başladı. 211 1869 da öldü. Şair, aristokrati int isti karşıladı. Dahi- nesrederek iden- ma ilhamlarına tabi olduğu tertipte hatalara düşer. her şeye rağmen Lamartine' dern şiirin üstadı telâkki ettir Eserlerini hiç bir iddiaya is nat ettirmiyen şair, yalnız derin duyduğu heyecanlarını ifade &- der. Lamartine, din şürlerle de söh ret kazanmıştır. La Fol Le chrötien mourant); ciddi te; tabiat terennümü de L'autom- ne'de toplanır Fakat, onun bü. tün dulğuları lirik şiirlerde yaşar. Bu sistem Les Nouvelles Mâdita- tions) Les Harmonies Poğtigues, Los Recusillemenas)da da carldir Jocelyn' de mevzuun garnbeti hi- lâfıma bir İdyile epigue yazmak teşebbüsünde bulundu. Burada hayrete şayan sergüzeştler göze çarpar. La chute d'un ange felse- | fi sür nümumeleridir. Lamartine temiz bir şeklema liktir. Siyasi nutuklarında âlice- nabane hayalleri, umumi fikirleri inkişaf ettirir, Histoire des Giron dine, tarihi romanın bir şaheseri. dir. Dehası ve muharrirliği. — Sa- irin dehasında tenevvü ve yumu. şaklık yoktur. Galip ve (yüksek duyguların, daima çok temiz ifa. delerini taşır insanlık hislerinin büyük mesele- leri rahatsiz eder: “Uçurumları yokluyorum, heyhat! Orada her i kaybediyorum; bu dünyada lık, acılık üstüne zincirlenmiş- Gün, günü takip ettikçe 13- tir. tırap ıstırabı kovalıyor. . Hiristiyan ve Plâtonit olan la“ martine, her yerde Allahı arar: “,. kalbimde, nazımlarımda, her yerde tabiat vasıtasile Ulühiyetin kudretini derin bir surette duyu- yorum. Allah, her yerde hazır ve Bazırdır. Tabiat, onu, benim göğ- sümün içine nakşetmiştir. Bu tabiat şairi parlaklığı, renk leri, ruhunda yaratır. O, bilhassa yarı karanlık saatleri, sonbahar mevsimini sever; ince hayallerin manzaralarını tersim eder. Şaj- rin nazarında şiirin ahengi, şek- lin berraklığı muharrirlik vasıfla- apre Hiç bir şair onun ka- yükselemez. Lamartine, em- lsiz bir kolaylığa maliktir; kıt” alarını yazarken ne bir coht, ne bir tashih yapar, sühuletle keli- melerden resimler çizer; — fakat, onun en güzel nazım u kafiye hatalarile ku- surların bulunmasına mani olama uştar. Miditations'dan parç: «ARR ölürken Günlerimin kâsesi henüz dolu i onu hemen her an | «işa yüreğime indi. | ŞAMBA (19 TEŞRİNİEVVEL ! ( San'at köşesi j t iken kırıldı. Uzun ve ıstırapl: ha- | yatım, her nefeste uzaklaşıyor; ne gözyaşları, ne de eninler, onu | dardıramıyor ve ölümün kanadı | l bana ağlıyan tuncun üstünde, ke| sik darbelerle son saatimi vuru- yor. ... Teganni edelim, madem maklarım henüz rebabımın de; teganni edelim, mademki lâm ahret diyarının kenarında ku ğu kuşu gibi banada ahenktar bir sayha ilham ediyor. Rukum- dan gelen mesut bir duygu bana diyor ki: Mademki ruhumuz aşk ve ahenkten başka bir şey d dir; onun vedat da ilâhi bir na me olun. Rebap kirılirken on güzel mağ- mesini çıkarır, sönecek İâmba bir denbire canlanır ve en temiz bir ısıkla parlar. Kuğukuşu son sa- atinde gökleri seyreder. Yalnız insan, gözlerini geriye çevirerek ağlamak için gönlerini sayar. Acaba, günlerin “ağlamaya Tâ- yık neleri vardır?. Bir günes, bir güneşi, bir saat bir saati saki der, durur. Gelen &ai benzer. Birinin getirdiğini İm gider. Çalışma, istirahat İ brap; bazen de rüya, | işte gün. İ Sonra gece gelir. Ahto sag seakirin enkazı” gibi sarılan ve is alile beraber ümidinin akıp gören insân ağlasın. Ben Yeryü: ayan ben! akşam eşi alıp götürdüğü hafif bir yaprak gibi külfetsiz gi diyorum. Pa Bülbüle: “Niçin ötüyordun?,, bütün gece onun geliklerin altın- tatlı sesine ka nşır?. Dostlarım, insan nasıl te- ederse, kuş, nasıl öterse, rüzgür nasıl eserse, su o ekorken SN murıldanırsa ben de öyle te- ganni * * Ruhuma cevap vermek için bir | sesten başka bir şey olmayan, bu İ rebabı kırmız. Rüzgârlara, dalge- lara, alevlere atınız. Biraz sonra benim parmaklarımın altında me eklerin çayını inliyecek, Az son- ra, onlar gibi lâyemut bir bülya içinde yaşayarak belki de le dolan şöklere rebabımla hâkim o lacağım. Az sonra, fakat ,ölüm, ağır ve hissiz elini tele dekunduruyor. O, kırılıyor, ve göklere doğru elem- li ve yorguh bir nağme fırlatıyor. Artık © karık rebabım sasuy dostlar, şimdi, «iz, rebabımızı nız ve ruhum müsikinizin name lerile bir âlemden diğerine geç sin. j Sl Doumie'ten nakili: Orhan Rıza İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu Darülbedayi Temsilleri me eden: İ, Ga- Suvare | İ, | lip bey. sms 21,30 Zabitan gecesi, MUCİZE Yazan: R.de 3 perde 2 tablo komedi. Flers ve E, Darülbedayi o müdiriyetin- * Craisset. Tercü den; Balet dersleri için talebe ka- bulü yakında kapanacaktır vü- cutları dansa müstait genç ha- nımların şimdiden her gün da- rülbedayide rejisöre müracaat- ları lâzımdı İ vazifeleri el | Yok bilmem. büyük © meb'us- Hikâye Vakıfla mütevelli Evkaf memurları, kendilerini, otamamile mas tiras ziye, kayıtlara, lara vakfetmiş dı biz kendi gözlerimizle gördük ve tanıdık. Bu Evkaf memurlarından bir tanesi âşık bile olmuştu. Hem de mütevellilerden” biri- nav. İnanmazsanız Efsane sokağın- da Kocakasım çıkmazındaki Mü- berra Hanıma gider sorarsınız. Memurun ismi Halit Efendidir. Ahım şahım olmamakla beraber, vazifesinde hergün ters surat gös tere göstere, dürüşt muamele ya- lan tevliyetle alâkülübal maktadır. Hergün dört defn - cuma gün-| leri müstesna - penceresinin altın | dan Halit Efendinin geçişi lerdi. Bu adamı tanımazdı, Fakat içinden: — Kerli ferli ağır başlı bir ada | ke ya di. İşte Halit Efendi bu suretle ka | dna âşık olmuştu. Fakat aşkını! izhar etmek için pencerenin altın a olsun durup konuş | Tesadüf bu işini bozar, ya bir tesadüf, her ikisini karşı ei ya getirdi. Bı vs Birgün 'dımdaki rakamların muş olduğu zehabıma fazla yazıl kapılarak, meseleyi anlamak üzere Evkafa gitti, tanımamazlığa geldi sıl tanışıklık etsin, hiç konuştuğu adam değil » Halit Efendiden iza- İ hat istiyordu. Halit Efendi de ta- nmamazlıktan gelmekle beraber, | mümkün mertebe sevimli davran- mağa çalışıyordu. İşte orada tanıştılar, Müberra Has ii hafta penceresinin dört defn geç: lâzım geldiğini bir sevinçtir kapladı. Mesele kâğıdında on beş kuruşluk bir ies lalığa taallük ediyordu. Kadı verdi; ğini söylüyor, tan geri para istenir mi? para! İmkânı yok! İhtilâf müt.| hişti, Halit Efendi vazife hissi da arasında deruni çetin bir cadele geçirdikten sonra, va: İ hissi galebe etti ve sevgili müte-| velliyenin itirazlarmı şiddetle çü rütmeğe çalıştı. Çünkü herçebat abat hulruku evkafın siyanet edil mesi ienp ediyordur KU van: ün — Hanmiefendi; dedi; verginiz dikkatle hesap edilmiştir, yanlış- lik olmasına imkân yoktur. Onun ikâyetinizi kabul edemem. Müberra Hanım, ise bilâkis ken di hakkından emin, öyle bir dil kullandı ki nihayet Halit Efendi gevşedi, hesabı defterden kontrol etmeğe muvafakat etti: — Mademki ısrar ediyorsunuz, bir de defterden kontrol ederiz, dedi. Uzun tetkiklerden sonra hesap TM türlü tezahür etmiyordu! Ortada on beş kuruşluk bir fark vardı. On beş kuruş amma, nihayet bir farktı. Bu sefer Halit Efendiyi me rak sardı, eski defterleri açtı, tek mil kayıtları yokladı. Halit E di, yemek içmekten kesil lonu dü; İ İdin parmağı vardı, kadın da Bu akşam MAURİCE CHEVALİER ve JEANETTE MAC.DONALD SENİNLE BİR SAAT şaheserinde MELEK ve ELHAMRA sinemalarında YARIN AKŞAM YARIN AKŞAM GLORYA'da MARY DUGAN'IN ARTİSTİK DAVASI sinemasında filminin ilk örmesi, Zamanımızın en büyük ve hari» kulâde eseri olup asri bir alef- tenin hayatını bilâ pervn ifşa © dildiğini musavver Fransızca sözlü film. HUGUETTE DUFLOS ve CHARLES BOYER tarafından, Yerlerinizi evvelden temin edi. niz. Metro-Goldwyn-Mayer filmi | uyku uyuyamaz oldu. Bune nelik memurdu, başma böyle bir iş gelmemişti. On beş kuruşluk bir farkın, bir zühulün içinden çı kamasın! bunu, namusuna yı miyordu. Bunda muhakkak şe bın parmağı vardı. Halit Efendi bu noktaya gelince düşündü. K. Mösyö, Madam ve Bibi filminde. M Paul Abraham'ın Her akşam : Maestro Polians- ky'nin idaresinde 11 kişilik or- | tandı. Fazla düşünmedi, defterleri ka padı; Efsane sokağında Kocaka- «m çıkmazındaki Müberra Hanı kestra, İspanyol dansöz ve mam evine & berra Hanım, ir Mİ Ü biağik EEEeeliçi ilme haaa ere lee rayı terennüm © edecektir Halit Efendi, uzun mukaddeme kapmağa lüzum görmedi: — Hanımefendi, dedi. Siz mü- tevelliye, bendeniz Evkaf memu- ruyum. Hem, bunca senelik memu rum. Ne yaptınız, me ettiniz, bil miyorum, benim hesaplarımı şa- gırttiniz! Başıma açtığınız bu he- sabı, siz temizleyin artık! Şimdi- İ den sonra ben sizin vakfınız ol- İdam, siz de benim mütevelliyem | olunuz! Badema © hukuku evkaf: siyanet in kendimi size vakfedi. yorum, BRİGİTTE HELM ZAFER Andre Ley ve ile beraber Kaza ve Harik (oOHayat Otomobil Sirgortalarmızı Galatada Ünyon hanında kâin ÜNYON SİGORTASINA yaptırmız. Türkiyede bilâfasıla icrayı muamele etmekte olan kumpanyasına bir kere uğramadan sigorta yaptır. mayınız, Telefon: Beyoğlu 4886, işünmüyorsunuz. Salon sr bu, hem de Dekobra'nın dili, Be ROMAN bal | “ Tü i | i Mi | i | 1 “Şimdi Hüviyet tepesinde ne Yarın ; olacağını zannedersiniz?. sabah herkesin pişma olacağı bir Bu geceilemi değil bir Kadın kuşuna doğru. dişi © kuşuna doğru. . — Şişe ve kadın!,. ir — Me polis düdüğü. — Silâhsız geceyi, kültürlü ka- ranlığı bulacağız. — Ey zulmeti leyli.. Bir viski Gini Di z z —j9 ği İkisalon hanımı ve bir a. sanatkâr i Sonaldığımvegöz gezdirilme- mi Ze değer iki üç mektubu da birlik- © te okuyalım: “Efendi “Benim kocam eskidenberi me un raklıdır, salonumdan adam eksik etmez. Evlendiğimizden beri her hafta bir iki davet veriyoruz. On — beş senelik listelerimi görseniz, Yazan: Falih Rıfkı lanları: meşhur olanları (o defter defter büromun gözündedir. İsmi. ni duyduklarınızın. bildiklerinizin kimi çayımdan, kimi dinem'den geçti. Antrparantez, pek az hoş- landıklarım muharrirler. edipler- dir, Eğer siz de boynu katı yaka- lık görmeyenlerden değilseniz. s5 züme alınmayınız. Çünkü Telât Paşayı katı yaka- ya alıştırıncaya kadar neler çekti- ğimizi bilirim. İlk zamanları o- nu ecnebilerle bir arada bulundur maktan sıkıldığım bile olmuştur. Alemi düşürdü. fakat Lui Sez takımla çarşı uydurması. nı biribirinden ayırt edemedi. Mey veyi pek kaba yerdi, En çabuk tır- nağmı yaptıran Cavittir. İttihatçılarla ilk yemeğe otu” ruşlarım aklıma geldikçe beni bir Ka tutar. Yemek yerken one © ne çatal | tutuşlar, her lokmaya ta o ne yana bakmalar.. Hele biri bir gün bol çanağnm altındaki dantelâyi ta- Ya hazır ismokin kravatı? Di: kişlerini söküp param ve. et- mek için elim kaşmırdı. e çin lâzım olmasalar bunca deli ler onlara selâm © verirler mi idi sanırsınız?. Muharebenin © sonuna doğru herşeye az çok alıştılar. Yalnız es- vapta değil, pokerde bile şıklaştı- lar. Yüzüm kızarmaksızm salonu" mu kapadığım oluyordu. Madam X.. derki: — Bir erkeği tanımak için ne- sine bakmalı bilir o misin? Rest derken jestine! Her.ne ise Mütareke hoş geçti, O zaman salona Türk lâzım değil idi. Bir iki Fransız kabalığından başka zevkimizi bozan © vak'alar hatırlamıyorum. Bizimkilerden Prensleri çağırırdık. Biraz şima- rıktırlar ama. ne kadar olsa Prens tirler, Prens Dö Gal yanlışı bile moda olur, bilirsiniz. Gel gelelim Cümhriyete ve bu mektubu niçin yazıyorum?. Sizler üstelik ortaya (o kadınlı çıktınız. — İttihatçı hanımlarının ayıbını kafes örterdi. & Gene bizi görenler Piyer Loti'yi okudukları na pişman olmazlardı.. Bir aralık kocama: — Artık çayı da dineyi de ke muş; Vekil olabilirmiş: Çaya bir gün nasıl gelse beğenirsiniz, hem kış ortası, sarı pabuç, açık esvap!, İli saat salonda leke gibi yayıldı durdu. Kadımlarmız (gündüzün yüzlerini açtılar ama, geceleri kol larmı açımcaya kadar âlemi yedi sene beklettiler, Hele saçlar?, Ör- gülerini dibinden kesip üst tarafı- nı Allaha emanet etmişler. Rah- metli Saffetiye söyler. dururdum. Beyefendi Ankaradasınız, bir er- kek savoir vivre', || bir de kadın savoir vivre'i yazsanız. tercüme na dağıtsanız... diye! Hoş o- gu beğenen hanım- larımız da pek âzdı. a İşte Beyefendi, on sene uğraş, biraz salona girmeği, kadına yak: laşmayı kadınla nasıl, kızla nasıl konuşulur, portakal nasıl soyulur, sabahlık nedir ,gündüzlük nedir, zecelik nedi kimi ipe, kii üt! Haydi arkadan yenileri: rar yemekte yan tabağa bakı dare küt. tırnaklar, o yelek sok ahali Beşli ler sil niklei nız. ya danslarınız, (aman Alla” hım!., Balolar karnavala döndü. Adeta bir köşede o durup sizleri seyrederek kıs kıs gülmek için da- vetlere gider oldum. kımtısını hesaplamıyorsunuz. Benim size söylemek istedi Bim işte bu gülünçlükleri toplayıp tipler yapıp herkese muamele öğ- retir bir roman yazsanız. Ha- nımefendinin dediği gil Yalnız muamele vergisi de- istediği olur, Hem kocamın hem de ben rahat ederim.. Hele asıl (o kadınlar. Ankara kadınları! Onlara biraz — el ver- mesini el almasını öğretseniz, bir iki moda gazetesine © abone olsa- lar... Flört nedir, haddi nedir, an- lasalar,. Geçenlerde bii — Hanımefendi bugün ne ka- dar şiksıniz. ni kadar güzelsiniz... Diyen bir erkeğe: — Siz beni ne zannediyorsunuz, demesin mi? Mademki nüfuzdasınız, ecüebi- Terle düşüp kalıryorsunuz., . Âra- mızda olsak neyse. fakat bu ecne- biler memleketlerine gittikleri va- yoğlunda söylediğini Kutuplarda tipi sizde on janrından yazınız. Hem ders oluf hem de haşa gider.,, Altında şöyle bir not var; Bu mek” tubu zarfa koyraken, Hacer yanımda ir mektuP likte yollar” — Aman, bekle, dedi. ta ben yazdım. İkisini sn. Mektubunu dün getirdi, ne o b nimkini okudu, ne onun ne yazdığı! ben biliyorum. *... sarışın, sıska dam! O kadar Ameril nasıldır, diye Afrikaya yemeğe bile gitmiş: — Pek te ağır değil, diyor. Bir kahkaha attım; — Ellison” ledim; tatlı da olsa pratik değik” ,enç bir 2 hr ki tadi insan eti bilmezler ki. Devlet müamelesi bi lecekler. . Demesinler, Kasabmı bulama: iz. Hartme yüz senede bir yetişir. . Neyse, asıl demek istediğin” çok açık sözlü; aklına geleni söY” İar, doğru değil; maraki: bile Jİ sa hemen yapar, sisi li

Bu sayıdan diğer sayfalar: