1 Aralık 1932 Tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4

1 Aralık 1932 tarihli Milliyet Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SA er Va ER pa e kl İK ini Niyet MİLLİYET» tir. gil ümdesi 1 K.EVVEL 1932 İdsrehane: Ankara caddesi, 100 No. Telgraf adresi: İst, Milliyet Telefon Numaraları: Başmuharrir ve Müdür: 24318 Yazı işleri Müdürlüğü 24319 İdare ve Matban 24310 ABONE ÜCRETLERİ: Türkiye için o Hariç içi" LK. LK 3 aylığı 4— 2— «6 , 789 u— 2“, M— 28— Gelen evrak geri verilmez — Müddeti geçen nüshalar 10 ku- ruştur. Gazete ve matbaaya ait işler için müdiriyete müracaat edilir. Gazetemiz ilânların me. #'uliyetini kabrıl etmez BUGUNKU HAVA Yeşilköy askeri rasat merke- Zinden verilen © malümata göre bugün © hava açık ve sakin de- vam edecek, Marmara havzası sisli olacaktır. 30-11-32 tarihinde bava taz- yili 774 en çok sıcaklık 13 en az 3 santigrat kaydedilmiştir. >) Abdullah Cevdet Beyin ölümü Gene okur yazar, düşünür ve öğretir bir adam kaybettik. Dr. Abdullah Cevdet Bey nihayet her f öldü. Muayyen ilmi kanaatlere sahip olan bu yorulmaz zatın meziyetleri arasında ilmi cesa- retinin büyüklüğünü ve takip fikrinin kuvvetini zikretmemiz Iâzımdır. Okuyup yazma ve dü şünme sahasında yenilik adımı nı ilk atanlardandı. Bence frenklerin “Libre penseur” de dikleri serbest düşünceli bir zat olan Abdullah Cevdet B. in br- raktığı boşluğu doldurmamız güç ar, Halı ve cami Gazetelerden birinde oku- dum. Evkafa birisi mühim bir şey haber vermiş: Bir caminin halılarını oranın mini dü- idam yyl Ee eşya almaktan daha tabii ne olabilir? Şoför ve korna Gazetelerde okudum. Bir kam yon şoförü Balattan geçerken önündeki kadına korna çalmış, kadın ürkmüş kaçmış, şoför ka- dın ürktüğünü gördükçe ho- şuna gitmiş kornayı daha kuv- vetle öttürmeye başlamış... Ka dın kaçmış o kovalamış ve niha yet biçare kadın yere düşmüş | ve yaralanmış. Rivayete naza- | yan şoförüde yakalamışlar... | Tabii ifadesini alıp koyuvermiş ler. Muhakkak olan bir şey var “Miliiyel,, in romanı: 29 İ ben konservatuvarda sınıfı seliyeye inin âkrbetine uğradı ve | ler, 4 rahatsız olur, sinirlenir... Mİ İLLİYET "Katil Zekinin eski ka: | M. Jurdan rısı neler anlatıyor? iNazmiye H. da, ifadesine göre, başından birçok haileler ve Beşiktaşta köy içinde evvelki gün vukun gelen kanlı aile faciası etre- fında dün tafsilat vermiştik. Vak'a. yı yazarken (katil Zeki efendinin Nazmiye H. isminde bir kadınla ev- li olduğu da yazılmıştı. Nazmiye H. şimdi Ortaköyde Piş- | gaileler geçmiş bir kadındır ) Yalnız kalmıştım. O da ortadan sır- rolmuştu. Bir gün yolda ona rastgeldim. Bi- se gelmek üzere olduğunu söyledi Gelmemesini söyledim, Fakat buna ağmen ben evde yokken gelmiş gir- miş, evde bir hizmetçi | kadınla bir Kaçtı mı? İzmirden tegayyüp | ği bil iyor Dün İzmirden şöyle bir telgraf aldık: “ Rıhtım suistimali sene altı ay hapse mahküm edilen şirket direktörlerinden M. Jurdan ortadan kaybolmuştur.M. Jurdan vergi borcundan dolayı maliyece a- ranmış, fakat bulunamamıştır. Bunun üzerine yapılan araştırma | adan da kendisinin İstanbula ve o pasaport alraak Fransaya İ laşılmıştır. M.Jurdan evindeki eşyayı | | salarak zevcesini akrabasından biri miş oğlu sokağında Kaptanpaşa aka | çocuk vardı. Onu evden zorla çikar: | pe evine bırakmıştır. retlerinde oturmaktadır. Nazmiye | H. da vak'a otrafmda şahsıma sit şu | malümatı Morse iyük valdemle Zekinin bü- | yüle maldesi | Bosnalı, Boşnak ve öz | hemşiredirler, Babası ölünce kimsesiz kalan Ze i ından kara mak kabil olamadı. Tehditle izdivaç Teklifini tekrarladı, kabul etme. düğim takdirde cinayet çıkaracağını | söyledi. tehdit et. Korktum, ağır ca etti. Be-| ben raber oturmuya başladık. — Ozaman Zeki Sanayi mektebine gidiyordu. Mektebe devam etmedi. O sıralarda hanende olarak devam ediyordum. Zeki beni seviyormuş. Benim babe- cavüz etmek istedi, Tuzaklar kurdu. | Komedyalar oynadı, beni istemez sen şöyle yaparım, böyle yaparım | iklimi temin etmemiş vaziyete İ anbiği ancak istikbalini — te- min ederse ve ailem & de muvafakat | ettiği takdirde izdivaç (teklifini ka- bul edebileceğimi söyledim Yalnızlık Bilâhare pederim, hemşirem öldü- biraderlerim vazifel askeriyeleri in Anadoluya © gitmişlerdi. sa bugünkü otomobil ve korna gürültüsü sehirlilerin beyinleri ni yoran ve onları asabi hasta- kklara uğratan, delilikleri arttı ran âmiller içinde belki birinci gelir.. Korna şoförün elinde İesi için icap eden makamlara baş vurduk. Fakat meğer o 21 tevellütlü asker firarisi imiş. Bu yüzden mede ni nikâhımız olamadı. Ben İstanbula döndüm, Aramızda eski bir muvake le vardı ki, mucibince © benim bü- tün ağır şartlarıma mukabil bir tek | şart sürmüştü. O da, ondan ayrılır. | sam kendisine bin lira vermekliğim- | Bana, kendisine gitmediğim tak- dirde beni mahkemeye vereceğini bu bin Tirayı istiyeceğini söyledi. Bu pa yaşça > küçüktü. İş. | rayı veremiyeceğimden mecburen | Ankaraya gittim. Bana: — Muamelei resmiyenin ehenmi- yeti yoktur , dedi. Uzun, süslü söz- İlerle beni aldattı, ikna etti, Bir müd. | det te bu suretle geçti. Nihayet ya ayrılmaklığım, ya medeni nikâhm ya İ pılması için mahkemeye © müracaat ettim. Askerlikten © sonra yapacağı nı vadetti, Bir çocuk doğdu, öldü Ankarada bulunduğumuz zaman on- dan bir erkek çocuğum oldu. fakat ömrü vefa etmedi, dört (aylık iken öldü. Zeki askerlikten hep kaçtı, ve ta. bil bu yüzden nikâh yapmıya im kân hâsıl olamadı Zehi nişanlanıyor her şeydir. Müşteri; çağırır... o Arkadaşma onunla yarenlik eder, yoldaki yolcuyu | onunla ikaz eder, kahvede otu- ran şoförü, muavini onunla ça- gırır, barda, meyhanede veya | zevk evlerinde geçiken müşteri | ye kapıda bekleyen şoför onun ırsızlığını bildirir, gara | jm kapısını onunla açtırır... Yol | da giderken eğlenmek için onu çalar, afi yapar. Fakat bütün stanbul halkı uyanır, Te min ederim ki; (eğer belediye bunun önüne geçerse İstanbul halkının memnuniyetini kaza- nır... Karilerimizden Ferit Faik Beyefendiye Güzel sözlerinize teşekkür e- | derim, Elden geldiği kadar hiz mette devam edeceğimden e- sirim.. Bahis buyurduğunuz za tın Darülfünun mezunu olduğu | nu zannetmiyorum, Lise doku: | zuncu sınıfından çürüğe sim | tır, Hürmetler efendim. FELEK ' O serada duydum ki bu hazla ta nışmışlar, İstemiş, nişanlanmışlar. O zaman o İşle, Siropta bulunuyordu. Ben muhtaç vaziyette idim. Bilmec- bariye onu aramıya, bulmıya gittim e: Bu işe artık kati bir nihayet verelim! Dedim. Ozaman bana nişan kı olduğunu itiraf etti, Hem onu ala- cağını, hem de benden vazgeçmesi ne imkân olmadığını, ve bu şekilde o nunla yaşamayı kabul etmediğim akdirde beni parça parça paralıya- cağını söyledi. Sinobun bir köyünde idik. Yalnız- dik. Korktum. Mecburen: — Peki: Dedim., Orada bir hata işledi, çalıştığı yerden çıkardılar, be- rabor İstanbula döndük. İstanbulda bana nişanlısının evine beraber git- mek teklifinde bulundu, kabul etme- dim, Sonra uzun müddet beni arayıp sormadı. Sokaklarda kaldım, yine mecburen onu aradım. o Ayaspaşada bir yerde oturduğunu öğrendim.Git- tim. Bulamadım. Bir memura, arama sını rica ettim, bulursa bana haber sanlı olduğunu bilen bir adar,neye a randığını sormuş: Memur da ona, benim karısı olduğumu, ve aradığı- mı irmiş Nişanlı kız herşeyi öğreniyor O kızın babasına haber vermiş.bu- vu hadise tahakkuk ederse serbes İsale için verdiği | 15 bin lira- (ik kefalet akçesi hazineye irat kay- dedilecektir.” Bu telgraf üzerine sabık İzmir Rıh İ m Şirketi Hukuk Müşaviri Gat Franko B. ile görüşmek istedik. Yar zahanesinden verilen malümata gö- İre, M Jurdan | İstanbul'a gelip Av- İ rapa'ya ML. Gat Frankoca ma- hdd dir. nun üzerine İzimi aramışlar. Halbu- ki ben memura verdiğim adresten Nİ çıkısaştmı:' Acaba bir habör yar me İ dir diye, bir gün oraya uğradım. On nim mutlaka kendisini görmemi rica etmiş ve adresini bırakmış. Gittim, İ Cahidenin babasını gördüm. Konuşmamız esnasında Zekinin benim kocam olduğunu ispat etmek maksadile onun el yazılarını göster- inin bana hitaben yazmış olduğu mektuba almış. Ben onlara iddialarının aksine ola- rak kızlarmı Zekiye vermelerini,hat- ta Zekinin iyi bir adam söyledim. Ve evlerine de, onların nişanı bo- zulduktan sonra o da kendi müte- madi davetleri, sararları üzerine git- tim. Bütün bu mamen doğru olduğunu müteaddit şahitlerle her zaman ispata haz ram.” Vak'ayı nasıl haber aldı? Bir gün Zekinin o Ankaradan gel- miş olan kız kardeşi © beni ziyarete İ gelmişti. Onunla oturuyorduk. Kapı çalındı. Bir poliş geldi: — Siz Salih Zekinin niz? dedi. — Evet dediniz. Karakola kadar yitmem icap etti- ğini söyledi. Zeki ile münasebetimin hikâyesini sormaları üzerine yukarı da size anlattıklarımı aynen anlat tam, yazılar... Bu Hadamdi, inzal dam: — Bunları sarmanıza sebep nedir? Asker firarisi olduğu için filân tar? diye sordum: —Hayır, dediler... — Kendisi Nazmiye Hanim facianın bu kış. mını anlattıktan o sonra başka bir bahse geçti: — Kızın aileşi bu cinayette müseb bip olarak beni tutuyorlar. Halbuki bukadarcık hakkımı aramak rum ki günah değildir. dir. İkinci bir çocuk Benim yarın ö ön Zeki Bey- den doğacak ikinci | çocuğumu kim bakacak , onun hayatını kim temin edecek? Ben bu müşkül | vaziyette oldu. um halde kendilerine kızlarını ona vermelerini bile söylemek büyüklü. | davasında üç | te idim. O, haberim olmadan, Ze | olduğunu | söylediklerimin ta- | sanıyo. Hata değil. | bekleri E ŞEMBE IRANUNUEVVEL 1932 İEdirnenin Ref Vazifesi Kurtuluş gününde Reşit Saffet Beyin | söylediği nutuk Edirnenin kurtuluş gününde ya- pılmış olan merasimin evvelce taf silâtını vermiştik. Bu merasimde dirnenin fahri İ e Saffet B. de Bu nutkun “ Bugün bu son kurtuluşu tes'it| ederken Şehrimizin geçirdiği, her asrı ölmez bir abide ile damgalan mış, muazzam tarihini hatırlama mak mümkün değildir. e Edirne Gazinin Afyonda gösterdiği isti- | kametin bugün garpta son nokta | sıdır. Ulu Gazimizin gösterdi kamet yalnız Ordumuz için değil Millet için de bir gaye istikame- yani kuvyetleşmenin — yolu ğuna işaret © İskitlerden beri eski o Türkler, dol su medeniyet rezkârların garistanda çalışan asarı tehassısları bunun her gün yeni delillerini meydana çıkarıyorlar. | Bugünkü Türklerde arzu ederler ki Avrupa hudutlarımızdaki hem- | gerilerimiz de milli medeniyetimi- İ sin şanlı pişdarları olsunlar. Edirs Benin altında, üstünde, etrafında Türk eserinden başka eser yok- tur, Ne varsa biz yaptık. Edirne | penceresi, bir medeniyet dır. Buradan Türkiyeye giren her | ecnebi, hudutta medeniyet farkı- nı, lehimizde olarak his etmelidir. Şehrimizin üzerinde minarele- rile yükselen ölmez abideler, sul rının üzerinden geçen metin köp- rüler bu medeniyetin, imarcılığın | göze | 1 ; yalnız doğur- daha ziyade yaşatmak eski bir Macar recülü bir millete bin sene- i olan bir fırsat düş- müştür. Başlarında, © dahilde ve hariçte umumun şartsız. hürmet ve emniyetini kazanmış glam var. Bunun idaresi biliyetini bu dâhinin ilhamların- dan istifade etmekle gösterebilir.” Hemşeriler, başımızda şahikaâ «â bir şahsiyetin bulunmasından asgari zamanda azami istifade yollarını aramak (boynumuzun borcudur. Bu yollarda ilerilemek, harpte gösterdiğimiz hayat kabi- liyetlerini sulh ve medeniyet saha ımda göstererek Balkanlar tevarüs ettiğimiz Efendilik - mev. kini muhafaza etmek için ilk ve hamleleri Edirne bal- münevverlerin. idare edenlerden Kongreye davet Cümhuriyet Halk Fırkası Bakır köy Kazası Heyeti ,İdare Riyase- tinden 2.12.5932 cuma günü sabah sa Jet onda kaza kongresi icra edile. ceğinden azayi muhteremenin teş İ rifleri rica olunur. Yeni © &serler Zından hatıraları Jön Türklerin Sultan Hamit ve istibdatla meşrutiyeti dar devam eden tasviraden, bir çok resimlerle dolu olan ( Uraları) nam eser li usu Yusuf Akçora Beyin bir mu- kaddemesile bugün intişar etmiş- tir, Bu kıymetli eser hakkında, mu kaddemesinde, Yusuf Akçoora B. ları yazmaktadır. | Osmanlı tarihinin son devresi: | ne ait bir çok vesikaları ihtiva e- der ve muayyen bir hareketi der | li toplu gösteren bu kitap vesika tarih meraklıları için fay- nonograti, umumi kariler lin idenli uğurunda çalışıp çabalamalarını muvaffakı- yetle tasvir eden heyecanlı bir ro- mandır.” i Matbuat almanağı İstanbul Matbuat Cemiyeti 933 senesi için çok güzel ve çok li fadeli bir almanak vücude getir- | mektedir. Matbust almanağının içinde herkesi alâkadar © edecek faideli malümet tarihçeler, ilmi, fenni, siy ler memleket matbuatına ait hi ra ve izahatlar, Türkiyede beraber cemiyetimiz müntesibini nin fotograflarını ve son senelerin vukuatını da ihtiva edecektir, Al | manak güzide bir heyet tarafın- dan yazılmakta olap nefis bir su- rette tabi ve yakım bir zamanda | satılığa çıkarılacakt İRTİHAL Hacı Bekir Zade Ali Muhittin Beyin valdesi Reşkimelek Ha- simefendi irtihal etmiştir. Ce- sazesi bügün öğleden evvel saat 11 de Şişli'de Sebuhyan parlımanı iki numerolu daire sinden kaldırılarak cenaze na- mazı Teşvikiye camisinde kı lnip Edirnekapusuna defnedi- lecektir. irtihal Mülga Meclisi Maarif azasın. dan merhum Cevdet Beyin mahdu mu ve Urfa mutasarrıfı Şehit Nus | ini ikmalden sonra Almanya- İğ * derek orada da tahsil Ni si eylemiş gençlerimizden Ziy, man Bey bir buçuk seneye karip bir hastalıktan sonra dün akşam irtihali darıbeka eylemiştir. Mer- humun cenazesi ün öğle nama j zmda Beyazıtta Soğanağa mahal lesinde Abıhayat sokağmdaki ha nesinden kaldırılarak Beyazıt ca- | mil şerifinde namazı eda edilecek ve badehu Topkapıda aile kabris| tanına odefnolunacaktır. Cenab; İlâveten; Yerleri Bütün milli hasebile bir kaç Büyük bir zafere doğru!.., Bir san'at harikası, Bir tekâmül bediası... 15 yaşının unatülmaz tatlı anlarıl!... Mektepli Kızlar Bu fevkalâde muvaffakiyeti bu akşamdan itibaren MAJİK sinemasında görüp alkışlaya- caksınız. R.K. O. balihazır inya havadisleri, zi evelden temin ediniz. Neler çektik? Nasil ağladık? Nasıl sattılar bizi? Nasıl döğüştük? Nasıl kurtardı bizi O? Nasıl kurtulduk? kurtuluşumuzun destamı! BİR MİLLET UYANIYOR filminde Ipek » film stüdyolarında İstan- bulda yapılan ilk sesli,sözlü filim, Rejisör: ERTUĞRUL MUHSİN Senaryo: Nizamettin Nazif PEK YAKINDA (ELHAMRA ve MELEK Sinemalarında MELEK SİNEMASINDA BRİGİTTE HELM'in muhteşem Mavi Tuna harika filminin gördüğü FEVKALÂDE RAĞBET | gün daha olunacaktır. Temsi iraesine (o devam maa. DİLLERDE DESTAN olan MARY GLORY'nin son tenasili MÖSYÖ, MADAM ve BİBİ Ikinci defa olarak 4 Künunevvelden itibaren ETUAL'de başlıy Mahcuz ve satılmâsı mükerrer bür Hstik Kaynak makinesinin birinci a- sik arttırması 4-12.882 pazar günü! Bu #nat 11,30 - 12,30 kadar Beşiktaşta | Tranvay caddesinde 20 No. Tu dük | kânda icra edileceğinden | taliplerin! “ mahallinde hazır bulunacak memuru | na müracaatları ilân olunur. | /AYİ — 345 sicil numaralı arabacı ehliyetimi zayi ettim yenisini çıkar Şehir 'atrosu Darülbedayi sirke akşam saat 2130 da UÇ SAAT OPERETİ) Yazan: Ekrem Reşit Bey Besteleyen ya Reşit Bey. ÂDEM ve HAVVA yor ve onu bu zevkinden mahrum &tmek hakkını kendimde bulamı- b Yeni hayatım sakin ve hâdise- siz geçiyordu. Aşkımı ve kinimi u- nutmak için kendimi kitaplarıma vermiştim, Okuyordum, bütü: zamanlarımı okumakla geçiriyor Seni unutmamıştım, seni unut” mama imkân yoktu, bunu pekâlâ hissediyordum. (Fakat kendimi bağlı bilmek hissi beni peşinde koş maktan, sana gelerek yalvarmak- tan alıkoyuyordu. Köşkte yegâne canımı sıkan şey © Süheylânm bana karşı aldığı ta- ilemi Esasen kendi yaşımda bir kızın karşısma üveyanne müştüm, Süheylânın evde vücudü mü hoş bir nazala & görmesine im- yoktu, Fakat onun ne riyakâr “ruhlu bir kadın olduğunu sonra- Yaşar Nabi mız zamanlarda da en ehemmiyet siz fırs çok kurnazca bir göstermekten kendi- ni alamıyordu, Yalnız Paşanın yanında ben- den iyisi yoktu.. Onun kalbinde ne kadar ehemmiyetli bir mevki sahibi olduğumu bildiği için böyle hareket ediyordu. Bu riyakâr ha- reketler beni Süheylâdan çarça- buk soğuttu, Önce iyi bir arkadaş nazarile | am bu kızdan çekin meye ve lüzum olmadıkça yalnız kalmamaya karar verdim. Paşaya varmakla yaptığım ha- tayı çok geçmeden anlamıştım. Bu sun'i ve riyakâr hayat benim har- crm değildi. Azap çekiyordum. Ya- lan söylemeye mecbur kalmak, ol- madığım gibi görünmeye çalışmak, sonra Paşa ile kızının arı s0 ğukluğa sebebiyet verdiğimi bil- mek beni çok sıkıyordu. Bir aralık o Süheylânen evlen- mesi meselesinden bahsedilme- ye başlanmıştı. Bu izdivacı Sü- halin Lz.lsan ovirasağmi'sam. | mederek adeta sevinmiştim. kat kiminle evlendiğini bile sor- madım. Bu beni ne alâkadar eder- di ki. Yalnız yapılan hazırlık. lardan damadın köşke geleceğini anlayınca çok canım sıkıldı.. Ev- de bir yabancının, hemde ya- barcı bir erkeğin vücudü hiç te hoşa gider bir şey değildi. Sonra daha genç yaşımda kaynana ola- cak, ihtimal obenden yaşlı bir erkeğin karşısına bu sıfatla çıka- caktım.. Müstakbel nişanlınm eve 'ge- lip gitiğini biliyor fakat paşa- nın ısrarına rağmen her defasın- da çıkmamak için -bir sebep bulu- de çıkmamak merasimde — hazır bulunacaktım. Hatırliyorum.. . Kapıdan girerken seni gördüğüm zaman evvelâ da- vetli olarak geldiğini (o zannetmiş ve bu sürpriz kalbimi şiddetle zarptırmıştı, Paşanın seni “Dama Cahit Bey” diye takdim ct- tiğini işittiğim zaman, bu ani dar- benin tesiri altında nekadar sar- m olduğumu tahmin edebi- » Yüzümden kanm çekildiği. ni Me Uzattığım elimin titreyişini bilmem ki hissettin mi? Çok defa benim içinen bü- wük felâketin ne olduğunu dü. şündü; zamanlar o olmuştu. Fakat hiç bir zaman bu kadar mütbiş. bu kadar zalim bir felâ- ket tahayyül edememiştim. Sen her zamanki gibi yakışık” lı, her zamanki gibi vakur ve ç kendine hâkimdin.. Gözlerinde be- ni çıldırtan muzaffer bir tebes- süm vardı. Bana reva gördüğü işkence çok, çok müthiş bir şey- di.. Bahusus ki olâhzada buiz- divacı sırf benim için, sırf ben den intikam — almak için yaptığı- nr anlıyamamıştım.. Beni büsbü- tün unutmuş olduğunu zannet- miş. ve tuhaf değilmi. paşaya varı alâkadar olmamaya mettiğim aşkının benim iiçin hâ- lâ büyük bir kıymet taşıdığını o anda anlamıştım. Davetlileri | gönderdikten son ra odama çekilerek ogünne kadar ağladım ve sonra gözleri- min kızartısını paşaya hissettir. memek ikin ne kadar boyanmak mecburiyetinde kaldım. O gece sabaha kadar uyuyamadım. Bir taraftan öbür yanıma mütemadi. yen dönerken, gece, bana hiç bitmiyecek gibi geldi. Ve bah- tım da şüphesiz bu gece kadar ie 'Ben böyle çırpınırken o şim- il ki yeni nişanlısını dü- onunla üyor, eçirece layımı tahayyül ediy. İ şünüyor ve beynimin bir burguy- la oyuluyor gibi olduğunu hissedi- yordum.. En büyük (korkum © Süheylâ- nın aramızdaki eski mümesebeti öğrenmesi ihtimaliydi. Ona bun- dan bahsetmiş olduğunu bilsey- dim seni hiç birzaman affet- miyecektim. Süheylâ beni terket- miş biradamla evlendiğini öğ- renince bana nasıl müstebzi ve acıyan nazarlarla o bakacak ve bu istihzaya ( karşı ben, başımı eğmekten başka bir şey yapama yacaktım.. Her gün müşterek saadeti- nize şahit olacağımı düşünür. ken buna mâni olmak “için mü bile hatırımdan geçirmiştim. Fakat okadar (okorkaktım ki. Daima, çocukluğumdan beri, hul- yalarımm en müthişi, en fazla tüylerimi ürperteni, muhayyelem- de kendimi ölü olarak tasavvur et- mekti.. Kendimi ölüm döşeğinde, ve etrafımda dökülen göz yaşlarını tahayyül etmek bütün irademi altüst et meye kâfi geliyordu. (oYaşa- maya mahkümdum. Ölmek için lâzım gelen kuvvetten bile mah- rum bir insandım. İşkencelerim ne kadar ağır olursa ei on- Jara tahamül ye çalışacı Evde kimse olmadığı na kapıyı ben açtığım günne kadar sevinmiştim. Seninle yarın saat olsun başbaşa kalmak fır- satı için her şeyimi fedaya ha- zırdım. Veişte bu fırsat zuhur etmişi Fakat geçen aylardan sonra, ilkdefa, yine yapayalnız kalınca aramızda artık aşılması mümkün olmayan bir duvar bu- lunduğunu, artık biribirimize ya" bancı olduğumuzu hissetmiştim. Söylemek — istediklerimi bir türlü açamayor, manasız sözler arayordum. Nihayet biran gel- di gözlerimin gözlerime değ- diği bir an, artık susamadım. Mağrur ve kinli olmasını istedi- ğim sesim omekadar (oyumşak çıktı,, (o Verdiğin cevap ve yü- zünün aldığı hüzünlü mana ba- na herşeyi ifşaetti ve beni hö- lâ sevdiğini anladım, çünkü sen ; i hâlâ üzerin de eski iktidarımı muhafaza et- tiğimi ümit ederek, sana emre- der gibi o kuvvetle Süheylâ k evlenmeyeceğini — söyledim. Ve aldığım cevaplar bana artık o ik- tidara malik olmadığımı öğretti, — | Eğer seni zayıf görmüş olsa | (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: